Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

5 milyon kişi yaşamını yitirdi

Kazakistan’da 31 Mayıs Siyasi Baskı, Sürgün ve Açlık Kurbanlarını Anma Günü dolayısıyla Sovyetler Birliği’nin lideri Josef Stalin döneminde ülkede uygulanan açlık ve siyasi baskı politikaları sonucunda hayatını kaybedenler anılıyor.

Published

on

Sovyet hükümetinin 20. yüzyılın ilk yarısında, Kazakistan’ı Kazak Türklerinden temizlemek için uyguladığı açlık politikası nedeniyle 5 milyondan fazla kişi yaşamını yitirdi.

Ama 20. yüzyılın ilk yarısında Sovyetler Birliği’nin yüz ölçümü olarak en büyük ikinci ülkesinin başına Stalin’in emriyle Bolşevik Filip Goloşekin getirildi.

Kazaklar yerleşik hayata geçmeye zorlandı

Kazakistan Komünist Partisi Birinci Sekreteri olarak atanan Goloşekin, göreve geldikten hemen sonra ülkede “Küçük Ekim Devrimi” politikasını uygulamaya başladı.

Goloşekin, yerel halkın büyük bir kısmının köylerde hayvancılıkla hayatını sürdürmesini fırsat bilerek yeni bir karar aldı.

Tarihte Kolektifleştirme adıyla bilinen ve Kazakları yerleşik yaşam tarzına alıştırmak için alınan kararla, zengin köylülerin yanı sıra orta sınıf insanların da tek geçim kaynağı olan hayvanlarına el konuldu.

Büyükbaş sayısı 45 miliyondan 4 milyona indi

İstatistiklere göre, Kolektifleştirme öncesi Kazakistan’daki büyükbaş sayısı 45 milyon iken bu rakam birkaç yıl içinde 4 milyona kadar düştü.

Bu durum 1930-1933 yıllarında gerçekleşen “Büyük Açlık” olaylarının yaşanmasına neden oldu. Ülkede söz konusu açlık döneminde toplamda 6 milyon nüfusun yaklaşık 2,5 milyonu hayatını kaybetti.

“Totaliter Sovyet hükümetinin asıl amacı bu geniş toprakları Kazaklardan azat etmekti”

“Büyük Açlık” olayları yaşanırken daha 3 yaşında bir çocuk olan Prof. Dr. Mekemtas Mırzahmetov, açlık döneminde annesiyle yaşadığı acı ama gerçek aile hikayesini anlattı.

Mırzahmetov, babası usta olduğu için zamanında köyün en güzel evine sahip olduklarını dile getirerek, “Hatta evimizin bir köşesi altınla kaplıydı. Bundan dolayı köyün zengin ailesi kategorisine dahil edildik ve birkaç kez denetçilerin baskınına uğradık. Sonra evimiz kundaklandı. Babam ‘halk düşmanı’ olarak cezaevine gönderildi. Annem, küçük kız kardeşim ve ben dışarıda kaldık.” dedi.

Daha sonra komşu köydeki dayısının yanına taşınmaya karar verdiklerini ve araç olmadığı için yürüyerek yola çıktıklarını kaydeden Mırzaahmetov, “Yolda yürürken kurt sürüsüyle karşılaştık. Daha çocuğum ama açlıktan köylere kadar inmiş kurtların gözlerinin yandığını gördüm ve korkumdan annemin eteklerine saklandığımı hatırlıyorum. Eğer kaçarsak üçümüze birden saldıracaklardı. Annem bunu anladığı anda kucağındaki 8 aylık kız kardeşimi yere koydu ve benim elimi sıkı bir şekilde tutarak koşmaya başladı. Kaçarken kız kardeşimin son kez ağladığı sesini duyduk. Ardından annem gidip baktığında kardeşimin sadece saçları kalmıştı.” diye konuştu.

Mırzaahmetov, 17 kişilik aileden açlık sonrası sadece 3 kişi kaldıklarını ve köyünde onlarca ailenin komşu ülkelere göç etmek zorunda kaldığını söyledi.

Şu anda 93 yaşında olan Mırzaahmetov, açlığın kasten yapıldığını ve bunun bir soykırım olduğunu vurgulayarak totaliter Sovyet hükümetinin asıl amacının bu geniş toprakları Kazaklardan azat etmek olduğunu, bu konunun tarihçiler tarafından daha derin araştırılması gerektiğini vurguladı.

Yaklaşık 5 milyon Kazak açlıktan öldü

Kazakistan’ın Ankara Büyükelçisi Abzal Saparbekuly da ülkede açlık olaylarında Kazak nüfusunun yaklaşık yüzde 70’inin hayatını kaybettiğini söyledi.

Saparbekuly, “Öncelikle bu olayların doğal afet sonrasında meydana gelen ‘kıtlık’ değil, planlı ve programlı olarak düzenlenen “açlık” olduğunu belirtmeliyiz. Sovyet hükümetinin kolektifleştirme politikası aslında Kazakları kontrol etmek için gerekliydi.” şeklinde konuştu.

20. yüzyılın ilk yarısında Kazakistan’da bir değil üç defa açlık yaşandığına dikkati çeken Saparbekuly, “1918, 1921 ve 1930’larda yaşanan açlık olaylarında toplamda 5 milyondan fazla Kazak yaşamını yitirdi. 1929-1933 döneminde ülke genelinde Goloşekin’e karşı toplamda 372 ayaklanma yaşandı ancak yönetim, halk isyanını güçle bastırdı.” ifadelerini kullandı.

“Kazak aydınları ‘halk düşmanı’ ilan edildi”

Saparbekuly, 1937’de Kazak aydınları Stalin’in “Kızıl Terör” adı verilen cezalandırma politikasına tabi tutulmaya başladığına işaret ederek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“1917 Şubat Devrimi’nden sonra Kazak aydınları siyasal olarak örgütlenmeye başladı. Böylece Alaş Partisi ve Alaş Orda Hükümeti kuruldu. Rusya’da iktidara gelen Bolşevikler ilk başta Alaş aydınlarıyla uzlaşırken Sovyet rejimi pekiştikten sonra Kazak toplumunun öncülüğü için çalışan aydınlara karşı ‘Kızıl Terör’ olarak bilinen baskı politikası yürüttü. Kazak aydınları ‘milliyetçi’, ‘panturkist’, ‘ajan’ olarak suçlandı ve ‘halk düşmanı’ olarak ilan edildi.”

Saparbekuly, Kazak aydınlarının eşleri, çocukları ve yakın akrabalarının da hedef alındığını dile getirerek, “‘Kızıl Terör’ döneminde Kazakistan’da 100 binden fazla kişi sürgün edildi ve 25 binden fazla kişi kurşuna dizildi. Aydınların eşleri ve çocukları da ‘ALJİR’e (Akmola Halk Hainlerinin Eşleri Kampı) gönderiliyordu” dedi.

31 Mayıs Siyasi Baskı, Sürgün ve Açlık Kurbanlarını Anma Günü 

Ülkesinin 1991’de bağımsızlığını kazanmasıyla siyasi baskı kurbanlarının rehabilitasyonu kanunu kabul edildiğini aktaran Saparbekuly, bu yasa çerçevesinde, 340 binden fazla siyasi baskı ve sürgün kurbanının beraat ettiğini vurguladı.

Halkın kalbinde dinmez acı olarak kalan bu olayları bir nebze de olsa hafifletmek amacıyla 1997’de Kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in kararıyla 31 Mayıs’ın Siyasi Baskı, Sürgün ve Açlık Kurbanlarını Anma Günü olarak belirlendiğini hatırlatan Saparbekuly. Cumhurbaşkanı Tokayev’in de siyasi baskı kurbanlarının rehabilitasyonuyla ilgilenecek devlet komisyonunun kurulması yönünde talimat verdiğini sözlerine ekledi.

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Limasol’daki yangının dumanları Lübnan kıyılarına kadar ulaştı… Kundaklama iddiaları var

Published

on

By

Limasol’un dağlık bölgelerinde çarşamba günü çıkan ve dün kontrol altına alınabilen orman yangınında, 125 kilometrekarelik alan kül oldu, 14 köy ciddi şekilde etkilendi. Uydu görüntülerinde, yangının sebep olduğu dumanların Lübnan sahillerine kadar ulaştığı görüldü. Basına, kundaklama iddiaları da yansımaya başladı.

-“İlk hasar tespiti…”

Fileleftheros’a göre yangının kontrol altına alınmasından sonra hasar tespitine başlandı. İlk belirlemelere göre 2 kişi yangından kaçmaya çalışırken araçları içerisinde yanarak can verdi. Vücutlarında yanıklar oluşan ya da dumandan etkilenen 7 kişi halen hastanede tedavi görüyor, 70 civarında kişi ise ayakta tedavi ve taburcu oldu. Yangında toplam 191 konut zarar gördü. 93 konut ve 120 araç tamamen yandı, 31 bina ağır hasar gördü. 28 köydeki bağ ve ekinler hasar gördü.

-“Kundaklama şüphesi…

Alithia’ya göre yangının Ay. Amvrosio’daki evinin avlusuna kadar ulaştığı bir kadın, çarşamba günü tarlalar içerisinde gizlenen siyah giyimli, yüzünü maskeyle gizleyen ve sırt çantası bulunan bir kişi görüldüğünü, söz konusu kişinin fark edildiğini anlayınca kaçtığını, kısa süre sonra da yangın çıktığını açıkladı. Bir yayın organına konuşan kadın bu durumun tesadüf olmadığını belirterek, çarşamba gecesi komşu bölgelerin alevlerle kaplandığını ve evlerin boşaltıldığını söyledi.

Yangının etkili olduğu bölgelerde, tahliye edilen evlerin yağmalandığı bilgisini de veren gazete, bu durum Adalet Bakanı Harçiotis’e sorulduğunda “polisin bilgisi var, araştırıyor” cevabı alındığını kaydetti.

Fileleftheros “Malia” (Bağlarbaşı) köyündeki köprünün altındaki çöp alanında iki noktada yangın çıktığının görüldüğünü, bunun kundaklama olup olmadığının henüz bilinmediğini ancak bölge sakinlerinin, son 15 gün içerisinde aynı noktada 3 yangın çıktığına dikkat çektiklerini yazdı.

-“Yardım kampanyaları yasa dışı…”

Haravgi ve Alithia Rum Gönüllülük Koordinasyon Konseyi’nin, bu günlerde kişi veya gruplar tarafından yangından zarar görenlere yardım amaçlı ilan edilen bütün bağış kampanyalarının yasa dışı olduğunu açıklayarak kişileri dikkatli olmaya çağırdığını yazdı.

Devamını Oku

Dünya

İngiltere Başbakanı Starmer, Gazzeli çocukları ülkede tedavi etmek istediklerini açıkladı

Published

on

By

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, acil tıbbi desteğe ihtiyacı olan Gazzeli çocukları bölgeden tahliye edip İngiltere’de tedavilerini yapmak için çabaları hızlandıracaklarını bildirdi.

Starmer, Gazze’deki duruma ilişkin açıklamasında, bölgeden gelen görüntülerin İngiltere’de halkı derinden etkilediğini, açlık ve çile görüntülerinin dehşet verici olduğunu söyledi.

“Bebekler ve çocuklar için gönderilen yardımların girişinin engellenmesi kabul edilemez.” diyen Starmer, esirlerin varlığının da kabul edilemez olduğunu ifade etti.

Starmer, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yüzlerce sivil yardım ararken öldürüldü, çocuklar su doldururken öldürüldü. Bu bir insani felakettir ve sona ermelidir. Gazze’ye milyonlarca sterlinlik yardım yaptık. Bu yıl 40 milyon sterlinlik ekstra yardım açıkladık ancak bu yardımlar içeri (Gazze’ye) giremiyor. Şimdi Gazze’de acil tıbbi desteğe ihtiyaç duyan çocukları tahliye etmek ve tedavilerini İngiltere’de yapmak için çabalarımızı hızlandırıyoruz.”

İsrail’in başka ülkelerin Gazze’ye havadan yardım bırakmasına izin vereceği haberini değerlendiren Starmer, “Çok geç alınmış bir karar ancak bu yolla yardımları Gazze’ye sokabilmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız.” dedi.

Starmer, Ürdün makamlarıyla İngiliz yardımlarını Gazze’ye sokmak için çalıştıklarını dile getirdi.

Yakın müttefiklerle bölgede barışa giden bir yol için çalıştığının altını çizen Starmer, bu yolla ateşkesi kalıcı barışa dönüştürmenin somut adımlarının atılacağını ifade etti.

Starmer, Filistin devletini tanıma kararına değinerek, “Filistin devletinin tanınması bu adımlardan biri olmalı. Ancak bu, iki devletli bir çözümün ve Filistinliler ile İsrailliler için kalıcı bir güvenlikle sonuçlanacak daha geniş bir planın parçası olmalı.” dedi.

Tanımanın nihai hedef olduğunu vurgulayan Starmer, İngiltere’nin gerçek, anlamlı ve pratik çözümlerle uluslararası hareketleri arkasında topladığını belirtti.

Buna örnek olarak Ukrayna için Gönüllüler Koalisyonunun kurulmasını gösteren Starmer, “Orta Doğu’da da olması gereken, acıları şimdi ve uzun vadede sona erdirecek bir planın arkasında yeni bir uluslararası koalisyon kurmak.” diye konuştu.

Devamını Oku

Dünya

Trump, Fransa’nın Filistin’i tanıma kararını “önemi yok” diye yorumladı

Published

on

By

ABD Başkanı Donald Trump, Fransa’nın Filistin Devleti’ni tanıma kararını, “(Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron) Çok iyi bir adam, onu severim ama açıklamasının bir önemi yok.” ifadesiyle değerlendirdi.

ABD Başkanı Trump, İskoçya ziyareti için Beyaz Saray’dan ayrılırken basın mensuplarına gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Trump, bir soru üzerine, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Filistin’i tanıma kararına ilişkin, “Macron farklı bir adam. Fena biri değil. Takım oyuncusu sayılır. Ama açıklamasının hiçbir önemi yok. Çok iyi bir adam, onu severim ama açıklamasının bir önemi yok.” yorumunu yaptı.

Öte yandan ABD Başkanı Trump, resmi ziyaret için gittiği İskoçya’ya indikten sonra havalimanında basın mensuplarının konuyla ilgili sorusunu yanıtladı.

Trump, “Bu onun kararı, benim kararım değil. Ben ABD’nin tarafındayım, Fransa’nın değil.” ifadelerini kullandı.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, dün, ülkesinin Filistin Devleti’ni tanımasına karar verdiklerini ve eylülde resmi bir açıklama yapacağını bildirmişti.

İrlanda, Norveç ve İspanya da 28 Mayıs 2024’te Filistin’i resmen tanıdığını duyurmuştu.

-ABD’li senatörlerden Trump’a “Gazze’de ateşkes için Netanyahu’ya baskı yapması” çağrısı

Öte yandan ABD Senatosunun önde gelen 6 Demokrat ismi, Başkan Donald Trump’a, “Gazze’de ateşkes için İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya baskı yapması” çağrısında bulundu.

ABD Senatosunun farklı komitelerinde başkan yardımcısı veya kıdemli üye olarak görev yapan 6 Demokrat senatör, Trump’a Gazze konusunda bir mektup gönderdi.

Mektupta, Senato İstihbarat Komitesi Başkan Yardımcısı Mark Warner, Senato Silahlı Kuvvetler Komitesi Kıdemli Üyesi Jack Reed, Senato Yargı Komitesi Kıdemli Üyesi Dick Durbin, Senato Dış İlişkiler Komitesi Kıdemli Üyesi Jeanne Shaheen, Savunma Bütçesi Üst Düzey Üyesi Chris Coons ve Brian Schatz’ın imzası yer aldı.

Demokrat senatörler, mektupta, Trump yönetimine İsrail Başbakanı Netanyahu’ya “Gazze’deki savaşta derhal rota değişikliği yapması” için baskı yapması çağrısında bulundu.

Mektupta şu ifadelere yer verildi:

“Gazze’deki insani koşullar korkunç ve vicdansız bir noktadadır. Bu hafta, Mercy Corps, Sınır Tanımayan Doktorlar, Save the Children ve Oxfam dahil olmak üzere 100’den fazla STK, Gazze’de yayılan kitlesel açlık konusunda uyarıda bulundu. Başbakan Netanyahu’nun insani yardımı neredeyse 3 aydır engellemesinin ardından, nüfusun dörtte üçü acil veya felaket düzeyinde açlıkla karşı karşıya.”

İsrail’in saldırılarının bölgedeki sivilleri tehlikeye attığına dikkati çekilen mektupta, “Trump yönetiminden, sahip olduğu nüfuzunu kullanarak Başbakan Netanyahu’ya şu hususlarda baskı yapmasını talep ediyoruz: İsrail ile Hamas arasında, rehinelerin mümkün olan en kısa sürede serbest bırakılmasını öngören bir ateşkes anlaşması yapılması. Yeterli miktarda insani yardım ve etkili dağıtım için güvenilir mekanizmalar sağlayan insani yardımın artırılması.” ifadeleri kullanıldı.

Devamını Oku

Trending

Reklam