Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

İran nükleer müzakereleri nereye gidiyor?

İran ile P5+1 ülkeleri arasında kesintiye uğrayan müzakereler, ABD-İsrail ve İran’da yaşanan değişikliklerin ardından yeni bir döneme giriyor.

Published

on

20’nci yüzyılın ikinci yarısından beri devam eden İran- Batı gerginliği, kimi zaman müzakere masasının kurulması, kimi zaman ise tehdit dilinin hâkim olduğu bir ilişki biçimi olarak dünya gündemine geldi. 1979’da Şah’ın devrilmesiyle, önemli bir müttefiklerini kaybettiklerini düşünen ABD ve İsrail, bugüne kadar temel olarak iki önemli başlıkta İran ile ilişkileri konsolide etti.

Bunlardan birincisi, İran’ın nükleer programı, ikincisi ise İran’ın geliştirdiği balistik füzelerdi. Esasen son yıllarda İran’ın Suriye, Lübnan ve Yemen gibi çatışma bölgelerinde artan milis gücü de üçüncü başlık olma yolunda hızla ilerliyor.

Bu başlıklara geçmeden önce, son bir yılda söz konusu üç ülkede (ABD-İsrail ve İran) yaşanan önemli değişikliklere bakmakta yarar var. Bilindiği üzere, 2018 yılının mayıs ayında ABD Başkanı Donald Trump’ın ülkesini tek taraflı olarak nükleer anlaşmadan çekmesi, 2013 yılında Ruhani’nin İran Cumhurbaşkanı seçilmesiyle başlayan ABD ile İran arasındaki diplomatik açılımı akamete uğramıştı.

Ancak, nükleer anlaşmanın mimarlarından biri, Barak Obama’nın yardımcısı Joe Biden, 2021’in başında Beyaz Saray’da oturmaya başladı.

Biden’ın başkan seçilmesiyle nükleer müzakerelerin tekrar başlayacağı umudu doğsa da, sürecin hızlı ilerlemeyeceği biliniyordu. Öyle de oldu. Zira, İran’da seçim zamanıydı. Dini lider Hamaney’e yakın İbrahim Reisi’nin Cumhurbaşkanı seçilmesi ile nükleer müzakerelerin kaderi merak konusu oldu.

Öte yandan, her ne kadar İran ile müzakerelere katılmasa da, sürecin diğer önemli tarafı İsrail’de de önemli değişiklikler meydana geldi. Ülkenin başbakanlık koltuğunda en uzun süre oturan ismi Benyamin Netanyahu, seçimleri kaybetti.

Yeni İsrail Başbakanı Neftali Bennett, nükleer müzakerelere dönülmesini karşı çıkmakla birlikte Netanyahu’nun aksine, tutumunu daha diplomatik bir dille ifade etmeyi tercih ediyor.

Gelin, yaşanan bu önemli değişiklikler ışığında söz konusu 3 ülke arasındaki nükleer müzakerelerin nereye evrilebileceğini irdeleyelim.

İsrail’in tutumu ne?

İsrail’de yeni hükümet, İran ile müzakereler konusuna karşı çıksa da, daha diplomatik bir tutum benimsiyor.

Askeri elit ise İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetleri ile balistik füze çalışmalarını durdurması ve bölgedeki faaliyetlerini sınırlandırması halinde siyasi bir çözüme karşı değil.

Uzmanlar, Bennett hükümetinin, Netanyahu’ya karşı kendilerini tercih eden Biden yönetimine olan ihtiyacının, hükümeti çatışmaya değil diyaloğa zorladığını düşünüyor. Bu, İsrail Başbakanı Naftali Bennett ile ABD Başkanı Joe Biden arasında geçen ay Beyaz Saray’da yapılan ilk görüşmede kendini gösterdi.

Bennett, ABD’nin İran’la anlaşmaya dönmesini kabul etme yönünde ‘yeşil ışık’ yakmaktan kaçınırken, İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz, İsrail’in böyle bir anlaşmaya ancak ‘bazı şartlarla’ olumlu bakabileceğini söyledi.

Biden’ın çabalarına atıfta bulunan Gantz, ay ortasında Foreign Policy Dergisine, “ABD yönetiminin İran nükleer programını tekrar kutuya koyma yaklaşımını kabul edeceğim” dedi.

Ancak Gantz, ABD’nin ekonomik yaptırımları içeren bir B planının olması gerektiğine dikkat çekerek, İran nükleer programına karşı İsrail’e özel bir C planlarının olduğundan söz etti.

Başbakan Bennett, Gantz’ın açıklamaları hakkında bir yorumda bulunmadı ama İsrail sağı, Savunma Bakanı’nın açıklamalarını İran’a teslim olma şeklinde okudu. Öte yandan Analist Amnon Lord, Netanyahu destekçisi Israel Today gazetesindeki yazısında, “Gantz’ın İsrail’in yeni bir nükleer anlaşmayla yaşayabileceği yönündeki açıklaması, hükümetin İran nükleer cephesinde bağımsız bir politikadan vazgeçtiğini gösteriyor” dedi.

Öte yandan İsrail uzmanı ve Kanal 12 televizyonu analisti Muhammmed Macadele, Gantz’ın tutumunun, ordunun görüşünü yansıttığını düşünüyor. Macadele, uranyum zenginleştirmenin önlenmesi, balistik füzeler gibi başlıkları da içeren bir anlaşmayla ilgili ise “İsrail’deki güvenlik ve siyasi elit, İran ile uluslararası 5+1 ülkeler arasındaki bir anlaşmayı dün de destekliyordu ve bugün de destekliyor” ifadelerini kullandı.

Özellikle güvenlik bürokrasisinin görüşünün Gantz eliyle ilan edildiğini düşünen Macadele, muhalif Netanyahu tarafından şiddetli şekilde eleştirileceği için herhangi bir siyasinin açık bir şekilde bu açıklamaları yapmasının zor olduğu görüşünde.

Zaten Netanyahu da bu konuda Başbakan Bennett’a yüklenmeyi ihmal etmedi.Sosyal medya sitesi Twitter’daki hesabından, “Bennett’ın benimle kendisi arasında ayrım yapma takıntısı, koronaya karşı mücadelede, İran nükleerine karşı mücadelede ve Filistinlilere karşı siyasi mücadelede İsrail devletine çok pahalıya mal oluyor. Birleşmiş Milletler’deki birçok başarılı konuşmalarıma aptalca saldırmak yerine, Bennett bu konuşmaları dikkatlice okumalı ve dünyanın dikkatini İsrail devletinin yararına nasıl çekeceğini ve harekete geçireceğini öğrenmeli” dedi.

 

 

İsrail’de bu konuya ışık tutan bir diğer yazı ise askeri analist olan Amos Harel’e ait. Harel, Haaretz gazetesinde bu konuda şöyle diyor:

“Amerikan politikası sinir bozucu, ancak İsrail tarafı yavaş yavaş bunu kabul ediyor.”

Gazetede yayınlanan bir makalede Harel, “İsrail’in çekinceleri, Başkan Biden’ın geçen ay Washington’da Başbakan Naftali Bennett ile yaptığı görüşmede ve bir dizi profesyonel toplantıda dile getirildi.

Görüşmelerin bir bölümünde İsrailliler, Amerikalılara, nükleer projesini ilerletmeye devam etmesi halinde İran’a gerçek bir askeri tehditte bulunmasını ve dillerini sertleştirmelerini önerdi, ancak Amerikan yönetimi, İsrail ile olan sıcak dostluklarına rağmen bu konuda hevesli değil” ifadelerini kullandı.

Harel’e göre, üst düzey İsrailli yetkililerin açıklamalarına rağmen İran’a karşı bağımsız bir askeri seçenek şu anda masada değil.

Reisi yönetimi ne düşünüyor?

Biden’ın yönetime gelmesinin ardından nisan ayında başlayan müzakereler İran’daki seçimler nedeniyle ertelenmişti. Peki, Reisi hükümetinin şekillenmesinin ardından müzakereleri neler bekliyor?

Nükleer müzakerelerin geleceği konusundaki en önemli ipucu Reisi’nin BM Genel Kurulu’ndaki mesajıydı.

Reisi, son derece ABD karşıtı bir konuşma yaptı. ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin, ABD hegemonyasının sonunu işaret ettiğini söyleyen İran Cumhurbaşkanı, ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları da “insanlık dışı” olarak niteledi. İran’ın tüm ABD baskıları karşısında ayakta kaldığını ifade eden Reisi, İran’a uygulanan yaptırımların yeni olmadığını, bu baskıların 1951 yılında İran Başbakanı Muhammed Musaddık’ın İran petrollerini millileştirmesinin ardından başladığını vurguladı.

Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Ortadoğu Enstitüsü Araştırmacı Mustafa Caner konuyu, “Reisi’nin 1953 yılında Musaddık’ı deviren ABD-İngiltere ortak operasyonu darbeyi gündeme getirmesi, İran-ABD ilişkilerindeki krizi İslam Devrimi’nin öncesinde konumlandırması anlamında önemli. Zira, ABD için asıl problemin İslam Cumhuriyeti sistemi değil; bağımsızlığına sahip çıkan İran ulusu olduğunu iddia etmekte. Bu haliyle yeni İran Cumhurbaşkanı, konuşmasında son derece sert bir ton kullanmıştır” şeklinde yorumluyor.

Nükleer müzakereler konusuna da değinen Reisi, ABD’nin anlaşmadan çekilerek uluslararası hukuku ihlal ettiğini söyledi.

İran’ın anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirdiğinin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumunun 15 raporuyla sabit olduğunu söyleyen Reisi, ABD’nin de yükümlülüklerini yerine getirmesini ve yaptırımları kaldırmasını talep etti. İran’ın nükleer programının tamamen barışçıl olduğunu söyleyen Reisi, dini lider Ali Hamaney’in fetvaları doğrultusunda nükleer silah elde etmenin dinen caiz olmadığını ve böyle bir niyetlerinin de olmadığını vurguladı.

ABD anlaşmaya dönmek istiyor mu?

20 Ocak’ta göreve gelen Joe Biden, ilk olarak, eski Başkan Barack Obama döneminde dış politika uzmanlığı yapan, İran ile nükleer anlaşmanın mimarlarından Robert Malley’i, İran Özel Temsilcisi olarak atadı.

Şubat ayında ise ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın “İran’ın nükleer anlaşma (JCPOA) kapsamındaki taahhütlerini tam olarak yerine getirmesi halinde ABD’nin aynısını yapacağı ve İran ile görüşmelere başlamaya hazır olduğunu” açıklamasının ardından Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ned Price konuyla ilgili yeni bir açıklama yaptı.

Price, açıklamasında, “ABD, İran’ın nükleer programıyla ilgili atılacak diplomatik adımları müzakere etmek amacıyla P5+1 ülkeleri ile İran’ın yer alacağı bir toplantıya ilişkin Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi’nden gelecek daveti kabul edecektir” ifadesini kullandı.

Avusturya’nın başkenti Viyana’da 6 Nisan’da başlayan ve Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak adlandırılan İran nükleer anlaşmasının tam uygulanması ve ABD’nin yaptırımları kaldırarak, anlaşmaya dönüşünün ele alındığı görüşmeler, başarısızlıkla sonuçlanmıştı. İki taraf doğrudan değil, aracılar eşliğinde dolaylı görüşmelerde bulunmuştu.

ABD’nin İran’a yönelik yaptırımları kaldırması, Tahran’ın da nükleer taahhütleri yerine getirmesinin ele alındığı görüşmeler, selefinden daha şüpheci olduğuna inanılan muhafazakar İbrahim Reisi’nin temmuz ayı ortalarında yeni cumhurbaşkanı oluşuyla karmaşıklaştı. Reisi göreve geldiğinden bu yana herhangi bir açık müzakere yapılmadı.

Öte yandan, ağustos ayında, ABD merkezli Politico dergisi ile özel bir röportaj gerçekleştiren Malley, İran ile nükleer müzakerelerde sonucun yalnızca büyük bir soru işaretinden ibaret olduğunu belirterek çok uluslu anlaşmaya katılmanın ABD’nin tamamen kontrol edebileceği bir durum olmadığını söyledi.

İranlıların fiili bir biçimde katılım göstermediklerine dikkat çekti. ABD’nin anlaşmaya yeniden dönme ihtimaline ilişkin değerlendirme yapmayı defalarca kez reddeden Malley, “Bu müzakerelerde başarılı olunacağına dair bir yüzde versem sizi yanıltmış olurum” ifadelerini kullandı. Değişkenlerin İranlıların ne yapıp ne yapmayacakları etrafında döndüğünü vurgulayan Malley, “Görüşmelere yeniden başlamaya hazırız. Ancak bir anlaşmaya varmanın mümkün olduğuna inanmadığımız takdirde buna devam etmeyeceğiz” dedi.

ABD ve İran önümüzdeki aylarda şartlar üzerinde anlaşamadıkları takdirde kendisi ve ekibinin Washington ve Tahran’ın mevcut anlaşmadan tamamen farklı bir anlaşma imzalaması ve Avrupalı müttefiklerle koordineli şekilde bir dizi cezai tepki alması gibi bazı olasılıklara hazırlandığını söyleyen Malley konuya dair ayrıntı vermedi.

Son olarak Joe Biden’ın BM Genel Kurulu’ndaki konuşması da İran’a yönelik tehdit ve uyarılarla yüklüydü.

Biden, İran’ın bir nükleer silaha ulaşmasına izin vermeyeceklerini ifade ederek, İran ile Avrupalı müttefikleri üzerinden dolaylı olarak görüştüklerini ve masaya oturmaya hazır olduklarını da söyledi.

Mustafa Caner’e göre müzakeler çetin geçecek.

“İki tarafta da anlaşma temayülünün bulunması, anlaşmanın kolay olacağını düşündürtmemelidir. Müzakerelerin çetin geçeceğinin ve uzun süreceğinin göstergeleri iki tarafın da yaklaşımları dikkatle incelendiğinde göze çarpmaktadır.”

Nükleer müzakereler ne zaman başlayacak?

İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’a göre müzakereler çok yakında başlayacak.

Birleşmiş Milletler 76. Genel Kurul görüşmeleri için bulunduğu New York’ta yaptığı açıklamada, “Viyana müzakereleri dosyasını gözden geçiriyoruz. 4+1 müzakereler çok yakında yeniden başlayacak” dedi.

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

İran’da aşırı sıcaklar nedeniyle devlet daireleri iki gün tatil edildi

Published

on

By

İran’da aşırı sıcaklar nedeniyle Buşehr’in ardından Loristan eyaletinde de kamu kurumları 29-30 Temmuz günlerinde tatil edildi.

İranlı Öğrenciler Haber Ajansı’na (ISNA) göre, Loristan Vali Yardımcısı Hamid Keşkuli konuya ilişkin bilgi verdi.

Keşkuli, “Artan sıcaklıklar nedeniyle, tüm kamu kurumları, üniversiteler ve eğitim kurumları 29-30 Temmuz günlerinde tatil edilmiştir. Gerekli durumlarda çalışmalar uzaktan yürütülecektir.” ifadelerini kullandı.

İran’ın güneyinde Basra Körfezi kıyısındaki Buşehr eyaletinde dün, hava sıcaklıklarının 50 dereceyi aşacağı uyarısının ardından kamu kurumları 29-30 Temmuz günlerinde tatil edildiği duyurulmuştu.

Bugünlerde aşırı sıcakların hüküm sürdüğü ülkede, aralarında başkent Tahran ve Buşehr’in de bulunduğu 14 eyalette yüksek enerji tüketiminin önüne geçilmesi amacıyla 23 Temmuz’da kamu kurumları tatil edilmişti.

Devamını Oku

Dünya

İsrail’in Gazze’ye saldırılarında son 24 saatte 100 Filistinli hayatını kaybetti

Published

on

By

İsrail ordusunun 7 Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saatte 100 artarak 59 bin 921’e yükseldi.

Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, İsrail’in devam eden saldırılarında yaşanan can kayıpları ve yaralanmalara ilişkin son bilgiler paylaşıldı.

Açıklamada, son 24 saatte Gazze’deki hastanelere 100 ölü ve 382 yaralının getirildiği kaydedildi.

İsrail ordusunun Gazze’de 19 Ocak’ta varılan ateşkesi bozarak 18 Mart’tan bu yana düzenlediği saldırılarda 8 bin 755 Filistinlinin hayatını kaybettiği, 33 bin 192 kişinin yaralandığı belirtildi.

İsrail’in Gazze Şeridi’ne 7 Ekim 2023’ten beri düzenlediği saldırılarda yaşamını yitirenlerin sayısının ise 59 bin 921’e, yaralıların sayısının 145 bin 233’e yükseldiği bildirildi.

Gazze Şeridi’nde enkaz altında hâlâ binlerce ölü olduğu belirtiliyor.

İsrail-ABD güdümlü sözde yardım dağıtım bölgelerinde Filistinlilerin hedef alındığı sistematik saldırılarda 25 kişinin hayatını kaybettiği, 237 kişinin yaralandığı, 27 Mayıs’tan bu yana yaşamını yitirenlerin sayısının 1157’ye, yaralıların sayısının da 7 bin 758’e ulaştığı aktarıldı.

İsrail’in açlığa mahkum ettiği Gazze Şeridi’nde son 24 saatte 1’i çocuk 14 Filistinlinin daha açlıktan hayatını kaybettiği, açlık nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısının 88’i çocuk 147 kişiye çıktığı bildirildi.

Devamını Oku

Dünya

Guterres: “Gazze halkının dünyanın gözü önünde yok edilişi hiçbir şekilde meşrulaştırılamaz”

Published

on

By

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Gazze halkının dünyanın gözü önünde yok edilişi ve açlığa mahkum edilmesi hiçbir şekilde meşrulaştırılamaz.” dedi.

​​​​​​​Guterres, BM’de düzenlenen Filistin meselesine barışçıl bir çözüm bulunması ve iki devletli çözümün hayata geçirilmesi konulu Yüksek Düzeyli Uluslararası Konferans’ın açılışında konuştu.

Bugün “gözlerinin tamamen açık bir şekilde” önlerindeki zorlukların farkında olduklarını dile getiren Guterres, İsrail-Filistin meselesinin “umutları, diplomasiyi, sayısız kararı ve uluslararası hukuku boşa çıkararak” nesiller boyunca sürdüğünü anımsattı.

Guterres, ihtilafın hala can almaya, gelecekleri yok etmeye ve hem bölgeyi hem de dünyayı istikrarsızlaştırmaya devam ettiğini dile getirdi.

Diğer taraftan bu ihtilafın sürmek zorunda olmadığına işaret eden BM Genel Sekreteri Guterres, “Çözüm mümkün. Bunun için siyasi irade ve cesur bir liderlik gerekiyor. Aynı zamanda bunun için gerçeğin farkında olmak gerekiyor. Gerçek şu ki bir dönüm noktasındayız. İki devletli çözüm her zamankinden daha uzak.” ifadelerini kullandı.

– “Gazze halkının dünyanın gözü önünde yok edilişi meşrulaştırılamaz”

Guterres, “Gazze halkının dünyanın gözü önünde yok edilişi ve açlığa mahkum edilmesi hiçbir şekilde meşrulaştırılamaz.” dedi.

Gazze’de on binlerce sivilin öldürüldüğünü, işgal altındaki Filistin topraklarının parçalandığını söyleyen Guterres, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Sahadaki demografik yapının değiştirilmesi, herhangi bir inandırıcı siyasi ufkun bulunmaması ve geçen hafta Knesset’te oylanan bir bildirgede ifade edilen, işgal altındaki Batı Şeria’nın ilhakına yönelik destek. Açık olalım, işgal altındaki Batı Şeria’nın adım adım ilhak edilmesi yasa dışıdır. Buna son verilmelidir. Gazze’nin topyekun yıkımı kabul edilemez. Buna son verilmelidir. İki devletli çözümü sonsuza dek baltalayacak tek taraflı eylemler kabul edilemez. Buna da son verilmelidir. Bunlar münferit olaylar değildir. Orta Doğu’da barışın yapı taşlarını söken sistematik bir gerçeğin parçasıdır. Ancak tam da bu karanlık tablo nedeniyle iki devletli çözümü hayata geçirmek için daha fazlasını yapmalıyız.”

– “Konferans vazgeçilmez bir fırsat teşkil ediyor”

Guterres, bugünkü konferansın “nadir ve vazgeçilmez” bir fırsat teşkil ettiğini ve “iyi niyetli bir retorik alıştırmasına” dönüşmemesi gerektiğinin altını çizdi.

Konferansın, işgalin sona erdirilmesine ve uygulanabilir bir iki devletli çözüm yönündeki ortak hedefin hayata geçirilmesine yönelik geri dönüşü olmayan ilerlemeyi sağlayacak bir dönüm noktası olabileceğini kaydeden Guterres, “İki devletli çözüm, uluslararası hukuka dayalı, bu Genel Kurul tarafından onaylanmış ve uluslararası toplum tarafından desteklenen tek çerçevedir.” dedi.

Guterres, tüm taraflarca tanınan, bağımsız, birbirine bitişik, demokratik ve egemen iki devletin uluslararası topluma tam olarak entegre olmasını sağlayan bu çerçevenin İsrailliler ile Filistinliler arasında adil ve kalıcı bir barışa giden tek güvenilir yol olduğunu belirterek, bunun da daha geniş Orta Doğu’da barışın vazgeçilmez bir koşulu olduğunu ifade etti.

İsrail, Filistin ve diğer ülkelerin bu yolda zor kararlar almak zorunda kalacağına işaret eden BM Genel Sekreteri, “Tüm taraflardan cesur ve ilkesel bir liderlik gerekecek. Biz burada bu çabayı teşvik etmek ve desteklemek için bulunuyoruz. İsrail ve Filistin halkı ile tüm insanlık için hayati önem taşıyan bu davayı ilerletmek üzere bir araya geldiğiniz için teşekkür ederiz.” dedi.

Devamını Oku

Trending

Reklam