Dünyanın en büyük 20 ekonomisini bir araya getiren G20’nin Roma’da gerçekleştirilecek liderler zirvesinde, iklim değişikliğiyle mücadele, Covid-19 pandemisi, dijital ekonominin vergilendirilmesi ve ticaret ve jeopolitik gerilimler gündeme gelecek.
Dünya liderleri, Covid-19 aşısında küresel eşitsizliği çözmeye çalışarak, “kapsayıcı ve sürdürülebilir ekonomik toparlanma” görüşünü masaya getirecek.
2020-2021’de dünya benzersiz zorluklarla karşı karşıya kaldı. Covid-19 pandemisinin sebep olduğu küresel sağlık krizi, dünya çapında insanların ve ekonomilerin günlük işleyişini alt üst etti. Bu derin değişikliklerin bir sonucu olarak, dünyanın her köşesinde iklim değişikliği ve eşitsizlik gibi diğer sistemik sıkıntılar arttı.
Yerel ve bölgesel zorlukların küresel bir aciliyet kazandığı ve daha iyi bir dünyayı yeniden inşa etme sürecinin sınırlar tarafından engellenmeyen bir ölçekte karar verme ve uygulama gerektirdiği kabul edilirken, küresel ekonomik sorunların çözümünde önemli platformlardan biri sayılan G20 Liderler Zirvesi, 30-31 Ekim’de İtalya’nın Roma şehrinde yapılacak.
G20 Dönem Başkanlığı’nı 1 Aralık 2020’de Suudi Arabistan’dan alarak küresel sorunlar konusunda çalışmaya başlayan İtalya, insanları Covid-19 pandemisinden korumaya, iklim değişikliğiyle mücadeleye ve ekonomik toparlanmayı sürdürülebilir kılmayı odaklanmayı yansıtan önceliklerini “insanlar”, “gezegen” ve “refah” olarak tanımladı.
Roma, eşitsizliklerle mücadele, kadınların güçlendirilmesi, enerjide dönüşümü hızlandırma, iklim değişikliği, küresel ticaret sisteminde şeffaflık gibi gündemler hazırladı.
Dünyayı bekleyen küresel zorlukların ortadan kaldırılması konusunda G20 Roma Zirvesi’nin dönüm noktası olmasını isteyen İtalya, eğitim, sağlık, ticaret ve yatırım, kalkınma, dijital ekonomi, yolsuzlukla mücadele, istihdam, enerji dönüşümü, iklim sürdürebilirliği, çevre, kültür, turizm ve tarım gibi 8 ana başlık altında gündemler de hazırlayarak, dünyanın büyük ekonomilerini ağırlamaya hazırlanıyor.
Dünya ekonomisinin yüzde 80’ini, dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 75’ini gerçekleştiren G20’nin gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerinin liderleri, Roma Zirvesi’nde 16’ncı kez bir araya gelecek.
Liderlerin, zirvede çok taraflılık, eşitlik ve sağlık hizmetlerine erişimin garanti altına alınması, gelecekteki ekonomik şoklara karşı direncin oluşturulması ve genel refahın desteklenmesi doğrultusunda hızlı bir salgın yanıtı sağlamaya odaklanmaları ve yeni taahhütlerde bulunmaları bekleniyor.
Covid-19 salgınının devam etmesi nedeniyle, İtalyanlar, G-20 oturumlarına erişimi, lideri de dahil olmak üzere ülke başına sadece dört kişiyle sınırlamayı planlıyor.
G20’de liderler ikili görüşmelerde gerilimleri azaltmaya çalışıyor
Küresel sorunlara çözümler bulunması hedeflenen G20 zirvesinde sadece ekonomik ve finansal sorunlar değil, özellikle ikili görüşmelerde mülteci krizi, aşıda korumacılık, küresel ekonomiyi tehdit eden belirsizliklerin kaynakları arasında gösterilen jeopolitik gerilimler ve bölgesel çatışma gibi konularının da damgasını vuracağı tahmin ediliyor.
Geçen yıl Suudi Arabistan dönem başkanlığında sanal ortamda düzenlenen G20 Liderler Zirvesi’nde dünya liderleri, Covid-19 sonrası gelişmekte olan ülkeler ve az gelişmiş ülkelerin ekonomilerinin yeniden toparlanmasına yardım edilmesine destek vermişti. Roma’da bu yönde yapılan çalışmalar masaya yatırılacak.
Zirve, Lehman Brothers’in çöküşünün ardından genişleyen (2008) küresel finansal krize çözüm bulmak için ilk defa toplanmıştı. Krizin etkilerinin giderilmesi için G20 ülke liderleri uluslararası finans kuruluşlarına krizle mücadelede yardımcı olacak sermaye katkısı yapma kararı alınmış, bu bağlamda özellikle IMF ve Dünya Bankası’na 1,1 trilyon dolar ek katkı sağlanması G20’nin etkin bir platform olmasında ilk önemli adım atılmıştı.
Bu yılki Roma zirvesi, küresel sera emisyonlarının yüzde 80’ini oluşturan G20 ülkelerinin konumunun kritik olacağı İskoçya’nın Glasgow kentinde yapılacak 26. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı’ndan (COP26), hemen önce geldiği için de özellikle önemli görülüyor.
Türkiye’yi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın temsil etmesi bekleniyor
G20’de, Türkiye, ABD, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, Kanada, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Endonezya, Hindistan, Rusya, Meksika, Güney Kore, Güney Afrika, Suudi Arabistan ve kurum olarak Avrupa Birliği (AB) yer alıyor. Dünya nüfusunun yaklaşık üçte ikisi veya yüzde 60’ı G20 ülkelerinde yaşıyor.
Birleşmiş Milletler, Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası, Finansal İstikrar Kurulu, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Çalışma Örgütü ve Birleşmiş Milletler, G20 zirvelerinde düzenli yer alıyor. Ayrıca ev sahibi ülke grup içinde olmayan ülkeleri, bölgesel organizasyonları ve diğer uluslararası organizasyonları zirveye davet edebiliyor.
G20 zirvelerinde İspanya düzenli olarak kalıcı bir konuk ülke olarak katılırken, İtalya dönem başkanı olarak Azerbaycan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Ruanda, Filipinler, Yeni Zelanda, Hollanda ve Singapur’u zirveye davet etti.
Bu ayın son haftasındaki zirveye aralarında ABD Başkanı Joe Biden, görevi devretmeye hazırlanan Almanya Başbakanı Angela Merkel, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un aralarında bulunduğu çok sayıda ülkenin devlet ve hükümet başkanları katılacak.
Türkiye’yi zirvede Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın temsil etmesi ve G20 zirvesinde dünya liderleriyle yoğun bir diplomasi trafiği yürütmesi bekleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Covid-19 sonrası küresel yönetişim: daha eşit, adil, dayanıklı ve sürdürülebilir bir dünya için Türkiye’nin vizyonunu” liderlere aktararak, BM reformu için Türkiye’nin önerilerine ilişkin önemli içerikler sunması da öngörülüyor.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Japonya Başbakanı Fumio Kishida ve Meksika Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in zirveye çevrim içi katılmaları bekleniyor
ABD geri döndü mü?
ABD Başkanı Joe Biden, “Amerika’nın geri döndüğünü” ilan ederek görevine başlamıştı.
Biden, şubat 2021’de Münih Güvenlik Konferansına video konferans yoluyla katılarak ABD’nin Avrupa Birliği (AB) ve müttefikleriyle yeni dönemdeki ilişkilerini değerlendirirken, “Amerika geri döndü, transatlantik ittifakı geri döndü. Artık geriye değil, birlikte önümüze bakacağız.” ifadesini kullanmıştı.
Biden, “ABD, yüzleştiğimiz sorunların çözümü için AB’deki ortakları ve kıtadaki diğer başkentlerle çok yakın çalışacaktır.” sözünü vermişti.
Biden’ın bu sözlerini yerine getireceğine ilişkin endişeler ABD’nin Afganistan’dan “feci” şekilde geri çekilmesi ile artarken, Biden’ın ülke iç siyasetinde ekonomik konularda zor durumda kalması Washington’un iklim değişikliği ve Covid-19 sonrası ekonomik toparlanma dünyaya öncülük edeceğine ilişkin tereddütleri de artırıyor.
ABD’nin Afganistan’dan çekilme süreci ve yöntemi, müttefikler nezdinde ABD’nin güvenilirliği konusunda soru işaretlerine neden olmuştu.
Biden’ın G20’deki müttefiklerini “ABD’nin geri döndüğünü” ikna etmesi için Roma’da yoğun görüşmeler yapması bekleniyor. Avustralya’nın Fransa’dan denizaltı alımını iptal ederek ABD ve İngiltere ile nükleer enerjili denizaltı inşa etme konusunda anlaşmazlığa nihai bir son için Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşmesi bekleniyor.
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’a göre Biden, G20’de çok uluslu şirketlerin faaliyette bulundukları ülkelerde 2023’ten itibaren en az yüzde 15 oranında vergilendirilmesine yönelik anlaşmanın sağlamlaştırılmasına yönelik de görüşmeler yapacak.
Ayrıca Biden, ABD’nin İran’ın nükleer anlaşmaya geri dönmesine yönelik stratejisine destek için görüşmelerde gerçekleştireceği belirtiliyor. Biden, Tahran’ın 2015’teki nükleer anlaşmadaki taahhütlerini yerine getirmesi halinde anlaşmaya geri döneceklerini duyurmuştu.
ABD başkanının ayrıca, pandeminin ardından yoksul ülkeler için borçların hafifletilmesi ve iklim değişikliği konusundaki taahhütlerin hızlandırılmasını ve küresel tedarik zinciri kısıtlamalarını ve hızla artan enerji fiyatlarını G20’de diğer liderlerle görüşmesi bekleniyor.
Analistler, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in zirveye katılmamasının (çevrim içi katılmaları bekleniyor) Biden’e avantaj sağlayacağını belirtiyor
“Dünya beşten büyüktür’
İtalyan akademisyen Valeria Giannotta, G20’nin söz konusu zirvesine ilişkin, yaptığı açıklamada, Covid-19 sonrası “sürdürülebilir, adil, kapsayıcı ve dirençli” bir ekonomik toparlanmaya dünyanın ihtiyacı olduğunu söyledi.
Bunu sağlamak için tüm ülkelerin ve uluslararası kuruluşların ortak çabasına ihtiyaç olduğunu vurgulayan Giannotta, çok taraflı sistemin son yıllarda oldukça “zayıf ve etkisiz” kaldığını dile getirdi.
Giannotta, “Bu nedenle, her şeyden önce uluslararası kurumları reforme etmek gerekiyor. Örneğin, finans ve ekonomi alanında küresel yönetişimi güçlendirmek için Dünya Ticaret Örgütü’nde (DTÖ) ve gelecekteki salgınlara tam donanımlı yanıt vermesi için Dünya Sağlık Örgütü’nde (DSÖ) reform yapılmalı.” dedi.
En acil reform ihtiyacının BM’de olduğunu anlatan Giannotta, “Gerçekten de uluslararası sistem 1945’ten beri değişti ve mevcut kurumsal organizasyon günümüzde güç dağılımını yansıtmamaktadır. Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan haklı olarak ‘dünya beşten büyüktür’ün altını çiziyor. İtalya’nın da duruşu bu yönde.” değerlendirmesinde bulundu.
Giannotta, Covid-19 salgınının sadece birkaç kişisel tutumu değiştirmekle kalmayıp aynı zamanda büyük bir ekonomik kriz oluşturduğunu belirterek, algının ortaya çıkmasının ardından küresel GSYH büyümesine yönelik aşığı yönlü risklerin hızlandığını aktardı.
Giannotta, şunları kaydetti:
“Kriz dünya ticaretini olumsuz etkiledi, aynı zamanda hem ülkeler arasında hem de ülke toplumları içinde eşitsizlikleri artırdı. Dünya ekonomisinin toparlanması için, büyük çaplı bir aşı kampanyasının ardından esnek maliye ve para politikalarının uygulanmasının devam etmesi gerekiyor. Salgın, ülkelerin küresel üretim zincirlerine olan güçlü bağımlılığını da gösterdi. Ek olarak, salgına yanıt vermede ve mücadelede kamu sağlık sisteminin merkezi rolü de daha iyi anlaşıldı.” dedi.
G20 ve Afganistan
İtalya’nın G20 Başkanlığı’nda belirlediği “gezegen” önceliğinin, enerji kaynaklarını kontrol etmek ve temiz olan kaynakları geliştirmek hedefi taşıdığını vurgulayan Giannotta, Covid-19’un ciddi ekonomik ve sosyal etkilerinin Paris İklim Anlaşması’nın uygulanmasını geciktirme riski taşıdığını ve G20’nin bu anlaşmanın uygulanmasını tartışmak için uygun ortam sunduğunu kaydetti.
Giannotta, Afganistan’daki durumu Batı’nın büyük bir başarısızlığı olarak niteleyerek, ülkedeki 20 yıllık NATO varlığının terörizmi kontrol altına alamadığını, kadınlar ve gençler için daha iyi koşullar oluşturamadığını ifade etti.
Giannotta, Afganistan’a ilişkin, “Başta sağlık, çevre ve yoksullukla mücadele olmak üzere kamu mallarının güvence altına alınması açısından uluslararası iş birliğinin güçlendirilmesi G20 zirvesinin sonucu olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin Taliban ile diyaloğu açık tutma şansı daha yüksek olan tek NATO ülkesi olduğuna dikkati çeken Giannotta, “Afgan halkının insani yardıma ihtiyacı var ve yardımımızın rejime değil doğrudan halka gittiğinden emin olarak bunu sağlamalıyız. Bu nedenle bazı STK’lar Afganistan’daki krizinin etkilerini hafifletmek için müdahale edebilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da haklı olarak altını çizdiği gibi, 40 yıllık savaşın acısını çeken bir ülkeyi terk edemeyiz.” diye konuştu.
İtalya- Türkiye ilişkileri önemli tamamlayıcılar üzerinde dönüyor
G20 liderler zirvesi kapsamında İtalya Başbakanı Mario Draghi’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesine de değinen Giannotta, “Geçen mart ayında beklenmedik bir şekilde ortaya çıkan krizden bu yana ilk toplantıları olacak. Masada ikili ilişkiler yanı sıra Avrupa Birliği, ekonomik işbirliği ve bölgesel konular gibi kilit başlıklar var. İtalya ve Türkiye ilişkileri gerçekten de önemli tamamlayıcılar üzerinde dönüyor ve ekonomi ana nokta olarak duruyor.” diye konuştu.
Giannotta, Libya, Doğu Akdeniz ve Afganistan gibi kritik konularda iş birliğinin yanı sıra ticaret hacminin artırılmasının da gündemin önceliklerinden olduğunu belirterek, Türkiye’de faaliyet gösteren 1.500’den fazla İtalyan şirketi bulunduğunu, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 20 milyar dolar civarında olduğunu ve bunu gelecek dönemde 30 milyara çıkarmak için karşılıklı istek olduğunu ifade etti.
Salgın önlenebilir miydi?
G20 Çalışma Grupları içerik sağlayıcısı ve Kanada merkezli Cuiriak Danışmanlık Üst Yöneticisi Dan Cuiriak da Covid-19 pandemi sırasındaki gelişmelerin hükümetlerin olaylar üzerinde ne kadar kontrolden yoksun olduğunu ortaya koyduğunu belirtti.
“Salgın önlenebilir miydi?” diye soran Cuiriak, “Çin’de Wuhan sağlık yetkililerinden 30 Aralık 2019’daki ilk mesaj salgın izleme sistemleri tarafından alındı. Covid1-9’un genomunu ortaya çıkarıldı ve 5 Ocak’ta ABD hükümetinin internet sitesinde yayınlandı. Virüs için aşılar, bildirilen ilk ölümlerin olduğu sıralarda modelleniyordu. Ancak o dönemde birkaç istisna dışında, virüsün yayılmasın önlemek için neredeyse herhangi bir kontrol yoktu. 4. dalgadayız. Sürekli olarak yeni varyantlar ortaya çıkıyor. Şimdiye kadarki en iyi bilime sahibiz, ancak bu etkili yönetişim anlamına gelmiyor. Hükümetler taahhüt ettiklerini etkin bir şekilde uygulayamıyorsa, G20’nin salgını ele alması nasıl yardımcı olabilir? değerlendirmesinde bulundu.
Cuiriak, dünyanın bugüne kadar sahip olduğu en gelişmiş lojistik kapasitesine sahip olmasına rağmen, konteyner sorununun kontrolden çıktığını ve Çin, Brexit’in iyi analiz edilmesine rağmen İrlanda sınır sorunu, iş gücü arzı sorunu ve tedarik zinciri sorunu ile bir ekonomik yıkıma sebep olduğunu anlattı. Cuiriak, Çin’in de yenilenebilir enerji kapasitesi oluşturmada en gelişmiş ülke ve hükümet politikasını uygulama konusunda en etkili yeteneğe sahip olmasına rağmen bir elektrik krizine girmeden kömür kullanımını azaltma konusunda bir şeyler yapamadığını kaydetti.
OECD/G20’nin küresel vergi reformu adil değil
OECD/G20 Matrah Aşındırma ve Kar Aktarımı’na (BEPS) İlişkin Kapsayıcı Çerçeve’nin uluslararası şirketlerin “verginden kaçınma miktarını” düzeltmede çok yetersiz kalacağını vurgulayan Cuiriak, “Kaçınılan vergi miktarı sadece OECD ülkeleri için 1 trilyon doların üzerinde ve kaçınılan vergi oransal olarak gelişmekte olan ülkeler için daha fazla.” dedi.
Kapsayıcı Çerçeve’nin OECD ülkeleri için sadece 150 milyar dolar vergi geliri sağladığını işaret eden Cuiriak, Ayrıca, nihai pazarlara devredilen vergi hakları (yaklaşık 30 milyar dolar vergi geliri) çok uluslu şirketler tarafından elde edilen ve maddi olmayan duran varlıklar olarak piyasa değerlerine yansıtılan verilerin değerini hesaba katmıyor.
Bunlar, çok uluslu şirketlerin kendi ülkelerinde sermaye kazançları olarak vergiye tabi olacak. Bu miktarın 800 milyar dolar civarında olduğunu tahmin ediyorum ki bu da yaklaşık 160 milyar dolar sermaye kazancı vergisi geliri sağlayacak. Kapsayıcı Çerçeve altında adil ve hakkaniyetli bir çözüm görmek zor.” değerlendirmesinde bulundu.
TRT