Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Avrupa Birliği çatırdıyor: Brexit, Polexit, balıkçılık krizi…

Krizlerin odağındaki Avrupa Birliği, prensiplerinin tüm üyeler için temel olmasını istiyor. Üye devletler ise kendi anayasalarını bu prensiplerin önünde görüyor. Tartışmalar nedeniyle Brexit’ten sonra Polexit de gündemde.

Published

on

Birinci ve İkinci Dünya savaşlarının ardından büyük kayıplar veren Avrupa; kalıcı bir barış için arayışlara girdi. 1951 yılında ilk olarak Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu olarak Belçika, Federal Almanya, Lüksemburg, Fransa, İtalya ve Hollanda’dan oluşan 6 üyeyle Avrupa Birliği’nin (AB) ilk adımı atıldı.

Son yıllarda, Birlikte yaşanan çatırtılar kuruluş amacının çok dışına çıkmış durumda. Üye ülkelerin hükümetleri, Birliğin verdiği kararlarla aynı politikaları uygulamaktan kaçınıyor. Bu gibi durumlarda sert tepkilerle karşılaşınca da konu Birlikten ayrılmaya kadar gidiyor.

İngiltere, Avrupa Birliği’nden ayrıldı (Brexit). Brexit’ten sonra Avrupa Birliği, 27 üyeyle daha fazla birliktelik ve iş birliğiyle yoluna devam etmek istiyordu. Fakat arka arkaya gelen krizlerle üye ülkelerin yürüttüğü farklı politikalar, Brüksel’in ortak politika fikrini de zora sokuyor.

Özellikle, AB’nin iki ülkesi son zamanlarda bu iş birliği politikasını daha da sekteye uğratıyor. Bu ülkelerden birisi Polonya diğeri ise Macaristan.

Aralık ayı ise kritik bir dönem. Avrupa Adalet Divanı’nda yaşanan çatışmalar için karar verilmesi bekleniyor.

Macaristan, AB ile karşı karşıya

Macaristan ile AB arasındaki çatırtı LGBTİ+ bireylere yönelik düzenlemeler nedeniyle başladı. Macaristan’da yürürlüğe giren yasal düzenleme ile 18 yaşından küçükler arasında eşcinselliği ve cinsiyet değişikliğini teşvik eden içerikler yasaklandı.

Yasa kapsamında heteroseksüel olmayan cinsel içerikli kitap, film gibi “transseksüelliğin normalleştirildiği” reklamlara izin verilmeyecek.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, düzenlemenin geri çekilmesini istedi. AB liderlerinin de en fazla konuştuğu konu bu oldu. Zirve sırasında Macaristan Başbakanı Viktor Orban ile diğer AB liderleri arasında sert tartışmalar yaşandı.

AB liderleri arasındaki en sert tepki Hollanda Başbakanı Mark Rutte’den geldi. Rutte, “Bu yasayı yürürlükten kaldırmazsa Macaristan’ın AB’de işi olmaz” dedi.

Hatta, Hollanda Başbakanı, İngiltere’nin AB’den ayrılmasına zemin hazırlayan Avrupa Antlaşması’nın 50. maddesine atıfta bulundu.

Rutte, konunun konuşulduğu zirvede, “AB değerlerine uymayacaksanız bir seçenek daha var; 50. maddeyi işletin ve Birlikten ayrılın” çıkısını yaptı.

Macaristan Adalet Bakanı Judit Varga da Hollanda Başbakanı Rutte’yi “siyasi şantaj” yapmakla suçlamıştı.

AB Komisyonu ise “LGBTİ+ bireylere yönelik ayrımcılık” gerekçesiyle Macaristan hakkında harekete geçeceğini duyurdu.

Macaristan’ın AB’den ayrılmak gibi bir isteği yok. Fakat Avrupa Adalet Divanı, Macaristan’daki yasanın AB değerlerine aykırı olduğuna hükmederse Budapeşte yönetimi yasada değişikliğe gitmek zorunda.

Polonya ise zaman zaman Brüksel yönetimiyle daha da sert restleşmeye başladı. Şu anda da bu kriz Avrupa Adalet Divanı’na kadar gitti. Avrupa Birliği’nin en büyük adalet merciinde tartışılan kriz ise Polonya’nın kendi ulusal düzenlemesini Avrupa Birliği’nin hukukundan daha üstün görmesi. Bu da Avrupa Birliği için ciddi bir sorun oluşturuyor çünkü AB prensiplerine göre AB’nin hukuk yapısı üye ülkeler için çatı olarak görülmeli.

Peki, Polonya’da ne olmuştu?

Polonya Anayasa Mahkemesi Disiplin Kurulu, 2018’de üst düzey yargıçları cezai yaptırım altına alabilmek için kuruldu. Fakat kurul, bağımsız yargıçların aldığı kararlara yönelik yaptırımlar uygulanabileceği yönünde eleştiri sebebi oldu.

Temmuz ayında ise Avrupa Adalet Divanı, Disiplin Kurulu’nun kapanmasını istedi. Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, Brüksel yönetimini “ülkesine adeta başına silah dayıyor gibi şantaj yapmakla” eleştirdi.

Morawiecki, AB kurumlarının ülkesine yargı sistemini nasıl organize edeceğini söyleme konusunda herhangi bir hakkı olmadığını savundu. Disiplin Kurulu’nu da kapatacağına dair sinyal verdi ama kurul kapatılmadı.

Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda, ”Polonya’daki hukukun üstünlüğü krizi ve AB hukukunun üstünlüğü” başlıklı oturum yapıldı.

Ursula von der Leyen, oturumda yaptığı konuşmada, Polonya’ya yönelik maddi yaptırımlardan bahsetti.

“Bunlar Avrupalı vergi mükelleflerinin parası. AB, pandemi sonrası kolektif bir toparlanma için hiç olmadığı kadar yatırım yaparken, bütçeyi kanun ihlallerinden korumamız gerekiyor. Diğer seçenek de Polonya’nın AB kararlarındaki oy hakkını dondurmak.”

Oturumda konuşan Polonya Başbakanı Morawiecki ise ülkesindeki Anayasa Mahkemesinin “ulusal yasaların AB yasalarından üstün olduğuna” yönelik kararına AB’den gelen eleştirilere karşılık verdi.

Morawiecki, kendisinden önce konuşan AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in Polonya Anayasa Mahkemesinin kararına karşılık AB’nin seçenekleri arasında AB fonlarını kullandırmayarak finansal cezalandırma ile üye ülkenin haklarının askıya alınmasını öngören AB anlaşmasındaki 7. maddeyi saymasına tepki gösterdi.

“Tehdit dilini reddediyorum. AB siyasetçilerinin Polonya’ya şantaj yapmasına izin vermeyeceğim. Şantaj, bir üye ülkeye yönelik politikalarda yöntem olmamalıdır” diyen Morawiecki, ülkesinin Avrupa’nın özgürlüğü için savaştığını, 1920’de Paris ve Berlin’i Sovyet saldırılarına karşı koruduklarını, 1939’da Nazi Almanyası’na karşı savaştıklarını, 1981’de totaliter komünist sisteme karşı Polonya’daki hareketin umut olduğunu söyledi.

Adalet Divanı, aldığı son kararla Polonya’nın Disiplin Kurulu’nu askıya alacağı veya geleceğine ilişkin nihai karara varacağı güne kadar günlük 1 milyon euro’luk ceza ödemesini hükmetti.

Karar, AB yasal düzenine ve hukukun üstünlüğü gibi değerlere ciddi ve onarılamaz zarar verilmemesi adına uygulanmasında önemli görüldü.

Brexit’ten sonra Polexit mümkün mü?

Polonya ve Macaristan’ın Avrupa Birliği’nden ayrılması mümkün mü sorusu da tüm bu olaylardan sonra tartışılıyor.

Salgınla beraber gelen ekonomik kriz ve AB ülkelerinin alacağı fonla beraber Polexit gibi bir durum şu an öngörülmüyor. Fakat, “AB’nin prensipleri nedeniyle yaşanan gerilimler gelecekte yaşanacak ayrılıklar için neden olabilir mi?” sorusu da sorulmaya devam ediyor.

İngiltere, Avrupa Birliği’nden ayrılmıştı

İngiltere, Haziran 2016’da yapılan AB referandumunda yüzde 48’e karşı yüzde 52 ile Brexit kararı almıştı. Böylece yaklaşık 50 yıldır süren tarihi birliktelik, Brexit ile sona ermişti.

AB’den resmen 31 Ocak’ta ayrılan ancak geçiş süreci nedeniyle AB hükümlerine uymaya devam etmek zorunda kalan İngiltere, Brüksel ile başta ticaret olmak üzere ikili ilişkiler konusunda kapsamlı müzakereler yürütüyordu.

“Adil rekabetin sağlanması”, “ticari anlaşmazlıkların nasıl çözüleceği” ve “balıkçılık” gibi zorlu konularda anlaşılamaması nedeniyle uzayan müzakereler, geçiş sürecin bitmesine sadece 7 gün kala sonuçlanmış ve taraflar anlaşmayı 30 Aralık’ta imzalamıştı.

Brexit sonrası dönemde İskoçya ve Kuzey İrlanda’dan bağımsızlık sesleri de yükseldi.

İngiltere merkezli araştırma şirketi Ipsos MORI, geçen yıl bine yakın İskoç yetişkinle yeni bir anket yapmış ve ankette sorulan “İskoçya bağımsız bir ülke olmalı mı?” sorusunu yüzde 58 “Evet” olarak cevaplamıştı.

İngiltere’nin ayrılığından sonra balıkçılık konusunda da sorunlar baş gösterdi. Özellikle Fransa ile sürekli hale gelen bir çatışma yaşanıyor. Çünkü Avrupa balıkçılığı İngiliz sularına bir hayli bağımlı. İngiltere, Fransa, İrlanda, Belçika, Hollanda ve Almanya’nın toplamından daha fazla olan 756 bin kilometrekarelik münhasır ekonomik bölgesi ile Atlantik/Kuzey Denizi kıyısındaki en büyük balıkçılık bölgesine sahip.

Balıkçılık krizi nasıl başlamıştı?

AB ve İngiltere arasında 2021’deki balıkçılık kotalarının belirlenmesine yönelik müzakerelerde uzlaşı sağlanabildi ancak özellikle Fransız balıkçılar belirlenen bölgelerde faaliyet gösteremedi.

İngiltere’ye bağlı Jersey Adası yönetimi, kendi kara sularında avlanmaya devam etmek isteyen Fransız balıkçı teknelerinden, geçmişteki faaliyetlerine dair kanıt sunmalarını istedi. Bu durum, İngiltere ve Fransa arasında gerilime neden oldu.

Fransa, Jersey’in elektriğini kesme tehdidinde bulundu, Fransız balıkçılar da adanın limanını ablukaya aldı.

İngiliz hükümeti, Jersey Adası’na önlem olarak 2 donanma gemisi gönderdi. Fransa da bunun ardından misilleme olarak bölgeye 2 donanma gemisi gönderme kararı aldı.

Fransız balıkçıların ablukasının bitmesi üzerine, donanma gemileri karşılıklı olarak geri çağırıldı. Fransa, balıkçılık konusunda AB’nin, Birleşik Krallık’a karşı daha katı davranmasını talep ediyor.

Manş Adaları’ndan olan Jersey’nin elektriğinin yüzde 95’i yaklaşık 14 mil uzaklıktaki Fransa tarafından sağlanıyor. Kendine has bir yönetimi olan ve Kraliçe’nin bir temsilcisi bulunan ada, uluslararası arenada İngiltere tarafından temsil ediliyor.

Grafik: Bedra Nur Aygün

Avrupa Birliği çatırdıyor: Brexit, Polexit, balıkçılık krizi...

Avrupa Birliği çatırdıyor: Brexit, Polexit, balıkçılık krizi...

Avrupa Birliği çatırdıyor: Brexit, Polexit, balıkçılık krizi...

Avrupa Birliği çatırdıyor: Brexit, Polexit, balıkçılık krizi...

Avrupa Birliği çatırdıyor: Brexit, Polexit, balıkçılık krizi...

Avrupa Birliği çatırdıyor: Brexit, Polexit, balıkçılık krizi...

Avrupa Birliği çatırdıyor: Brexit, Polexit, balıkçılık krizi...

Avrupa Birliği çatırdıyor: Brexit, Polexit, balıkçılık krizi...

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

İtalya’da Etna Yanardağı’nda lav akışı meydana geldi

Published

on

By

İtalya’nın güneyindeki aktif yanardağlardan Etna’da lav akıntısı meydana geldi.

İtalyan basınında yer alan haberlerde, Sicilya Adası’nda yaklaşık 3 bin 300 metre yüksekliğe sahip yanardağın “Bocca Nuova (Yeni Ağız)” isimli kraterinin güney yamacında oluşan bir çatlaktan dün akşam saatlerinde güçlü bir lav akışı gerçekleştiği belirtildi.

Yanardağda son günlerde aralıklı şekilde kül püskürtme faaliyeti de gözlendiği ifade edildi.

Kıta Avrupası’nın en yüksek aktif yanardağı olma özelliği taşıyan Etna Yanardağı’nda 2024’ün yaz aylarında şiddetli kül ve lav püskürtme gibi volkanik faaliyetler kaydedilmişti.

Devamını Oku

Dünya

Santorini’deki depremler, halk ve turistler arasında paniğe yol açtı

Published

on

By

Santorini’de son haftalarda artan sismik hareketlilik, Ada’da yaşayan halk ve ziyaretçiler arasında büyük paniğe neden oldu.

Art arda meydana gelen depremler nedeniyle 11 binden fazla kişi Ada’yı terk ederken yetkililer, olası büyük bir depreme karşı ek güvenlik önlemleri almaya başladı.

Yetkililerin yaptığı açıklamalara göre, son iki hafta içinde büyüklükleri 3,5 ile 5,2 arasında değişen çok sayıda deprem oldu. Bu durum hem Santorini sakinleri hem de turistler arasında tedirginliğe yol açtı.

Özellikle sahil kesimlerinde yaşayanlar, kendilerini daha güvende hissetmek amacıyla evlerini terk ederek iç kesimlere gitmeye ya da tamamen Santorini’den ayrılmaya karar verdi. Ada’nın her zaman canlı olan turistik noktaları ise bu durumdan olumsuz etkilendi.

– Kurtarma ekipleri, Ada’da hazır bekliyor

Olası acil durum senaryosuna karşı Santorini’ye bir arama kurtarma köpeği ile insansız hava araçları eşliğinde kurtarma ekipleri gönderildi.

Ekipler, Ada hastanesinin yanındaki basketbol sahasında çadırlar kurarak lojistik merkez oluşturdu.

Santorini Belediye Başkanı Nikos Zorzos, yaptığı açıklamada, “Önlemlerimizi en üst seviyeye çıkarmış durumdayız. Halkımızın güvenliğini sağlamak için tüm gerekli adımları atıyoruz ve yetkililerimiz durumu anbean takip ediyor” ifadelerini kullandı.

– Ada’nın birçok noktasına sismograf yerleştirildi

Deprem hareketlerini daha iyi izleyebilmek ve riskleri önceden tespit edebilmek amacıyla Santorini’nin çeşitli noktalarına ek sismograflar yerleştirildi. Uzmanlar, sarsıntıların kaynağını detaylı şekilde analiz ederek olası büyük bir depremin işareti olup olmadığını anlamaya çalışıyor.

Öte yandan, tsunami riskine karşı kıyı bölgelerinde yaşayan halk, bazı ev ve kiliselerin önüne kum çuvalları yerleştirerek dalgaların olası etkilerini en aza indirmeye yönelik tedbirler alıyor.

Yetkililer, halka paniğe kapılmadan resmi açıklamaları takip etmeleri ve güvenilir olmayan söylentilere itibar etmemeleri uyarısında bulundu.

Devamını Oku

Dünya

İsrail müzakere heyeti, Gazze’de ateşkes anlaşmasının “teknik detaylarını” görüşmek için Doha’ya gitti

Published

on

By

İsrail müzakere heyeti, Gazze’de ateşkes ve esir takası anlaşmasının “teknik detaylarını” görüşmek için Katar’ın başkenti Doha’ya gitti.

İsrail devlet televizyonu KAN, heyetin, anlaşmanın ayrıntılarını ele almak ve teknik detaylarını konuşmak üzere Doha’ya gittiğini belirtti.

Heyete, İsrail iç istihbarat servisi Şin-Bet’in eski müdür yardımcılarından “M” ile İsrail Başbakanlığı Esirler ve Kayıplar Koordinatörü Gal Hirsch’in liderlik ettiğine; fakat ikinci aşama müzakereleri için değil, sadece birinci aşamanın tamamlanması üzerine görüşmeler yapmak üzere yetkilendirildiğine dikkati çekildi.

“İkinci aşama” için görüşmelerin, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ABD’den döndükten sonra Güvenlik Kabinesinin toplanmasının ardından başlayabileceği ileri sürüldü.

Daha önce heyet Doha’ya gitmeden İsrail Güvenlik Kabinesinin toplanacağı bildirilse de kabinenin “ikinci aşama” üzerine görüşmek için salı ya da perşembe günleri toplanacağı aktarıldı.

Gecikmeye neyin sebep olduğunun bilinmediği belirtilirken, geçen hafta Washington’a uçan ve bir haftadır ABD’de olan Netanyahu’nun bugün geç saatlerde İsrail’e ulaşmasının beklendiği kaydedildi.

– İsrail basını, heyetin “göstermelik” olarak gittiğini öne sürdü

İsrail basını, Başbakan Netanyahu’nun müzakereleri “baltalamak” istediğini ve heyetin “göstermelik” olarak Doha’ya gittiğini ileri sürdü.

Haaretz’in İsrailli kaynaklara dayandırdığı haberinde, Doha’ya heyetin gitmesi “şov” olarak nitelenirken “Netanyahu bir sonraki aşamaya geçmek istemediğinin sinyallerini açıkça verdi.” ifadesi kullanıldı.

Haberde, kaynakların ateşkesin siyasi açıdan kendisine zarar verdiğini bilen Netanyahu’nun Doha’ya yetkisi olmayan bir heyeti gönderdiği kaydedildi.

The Jerusalem Post’un haberinde ise, İsrail Güvenlik Kabinesinin anlaşmanın ikinci aşamasını hafta sonuna kadar görüşmeyeceği ileri sürüldü.

Walla haber sitesine konuşan kaynaklar, İsrailli yetkililerin Doha ziyaretini “sembolik bir ısınma gezisi” olarak tanımlarken İsrail Başbakanı’nın heyeti göndererek ABD Başkanı Donald Trump’a “iyi niyet gösterisi” yaptığını söyledi.

– Gazze’de ateşkes ve esir takası anlaşması kapsamında “ikinci aşama”

Gazze’de ateşkes ve esir takası anlaşması kapsamında “ikinci aşama” için heyetler arası müzakerelerin anlaşmanın uygulamaya girmesinin 16’ncı gününde başlaması gerekiyordu.

İsrail Başbakanlık Ofisi, geçen hafta yaptığı açıklamada 3 Şubat’ta başlaması gereken “ikinci aşama” müzakerelerinin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun ABD Başkanı Donald Trump’ın Orta Doğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile yapacağı görüşmeyle başlayacağını iddia etmişti.

Netanyahu’nun Witkoff ve ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz ile Washington’da görüştüğü bildirilmişti.

Devamını Oku

Trending

Reklam