Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Cumhurbaşkanlığı Eski Müsteşarı Tanova, 10’uncu ölüm yıl dönümünde Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’ı anlattı

Published

on

Yarın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın ölümünün 10’uncu yıl dönümü… Ölümünün 10’uncu yıl dönümünde, 16 yıl Denktaş ile çalışmış Eski Cumhurbaşkanlığı Müsteşarı Fehim Güral Tanova, Denktaş’ı TAK’a anlattı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş, 27 Ocak 1924’te Baf’ta doğdu, 13 Ocak 2012 tarihinde ise Lefkoşa’da hayatını kaybetti. 88 yıllık ömrünün 22 yılını KKTC Cumhurbaşkanı olarak geçiren Denktaş, siyaset sahnesine 27 Kasım 1948 tarihinde Kıbrıs Türklerin düzenlediği ilk mitingde Dr. Fazıl Küçük ile beraber hatiplik yaparak adım attı.

Aslen hukukçu olan ve 1947-1958 yılları arasında avukatlık, savcılık ve başsavcılık yapmış olan Denktaş, 1958 yılında hükûmetteki görevinden istifa ederek, 1 Ağustos 1958’de kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı’nın (TMT) kurucuları arasında yer aldı. Enosis’e karşı verilen mücadelede Türk direnişinin örgütlenmesinde büyük görevler üstlenen Denktaş, Türk Cemaat Meclisi Başkanlığı, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Yardımcılığı, Kıbrıs Türk Yönetimi Başkanlığı ve Kıbrıs Türk Federe Devleti Başkanlığı gibi önemli siyasi görevlerde de bulundu.

15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ilanından sonra Cumhuriyetin ilk Cumhurbaşkanı seçilen Rauf Raif Denktaş, 24 Nisan 2005 tarihine kadar, yaklaşık 22 yıl bu görevi yürüttü.

Politik kimliğinin yanı sıra yazar ve fotoğrafçı olarak da bilinen Denktaş, organ yetmezliği teşhisi ile tedavi gördüğü hastanede, 13 Ocak 2012’de hayatını kaybetti. 17 Ocak 2012’de, düzenlenen devlet töreniyle Lefkoşa’daki Cumhuriyet Parkı’nda defnedilen Denktaş’ın ölüm tarihi ise KKTC’de ve Türkiye’de ulusal yas ilan edildi…

DENKTAŞ İLE 6 YAŞINDAYKEN TANIŞTI

Denktaş’ın Cumhurbaşkanlığı görevini yürüttüğü 22 yılın 16’sında Cumhurbaşkanlığı’nda Müdür Muavinliği, Siyasi İşler ve Danışmalık Müdürlüğü, İdari İşler Müdürlüğü, Özel Kalem Müdürlüğü ve Müsteşarlık gibi görevlerde bulunan Fehim Güral Tanova, Rauf Raif Denktaş’ı Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) anlattı.

Denktaş ile ilk tanışmasının kendisi henüz 6 yaşında bir çocukken olduğunu belirten Tanova, Rauf Raif Denktaş’ın Dr. Fazıl Küçük ile birlikte yaşadıkları bölgeyi ziyaret ettiği sırada tanıştıklarını söyledi.

“ ‘YA O SİGARA YA BU MASA’ DEDİ, SİGARAYI KESTİM”

Yıllar sonra, 1982 yılında, Kamu Hizmeti Komisyonu tarafından Cumhurbaşkanlığı’nda Müdür Muavini-Tercüman görevine atandığında, Denktaş’ın yeni personeliyle tanışmak için odaları gezdiğini ve adını duyunca kendisini tanıdığını belirten Tanova, o yıllarda sigara tiryakisi olduğunu ve Denktaş sayesinde sigarayı bıraktığını kaydetti.

Tanova, “Daireye girdikten bir hafta sonraydı. Denktaş Bey odaları dolaşır. ‘Hayırlısı’ diyerek benim odama girdi. Ben de o zaman sigara tiryakisiydim. Geldi, sigara dumanını eliyle dağıttı. ‘Güral, ya o sigara ya bu masa. Seç…’ dedi. ‘Bu masa efendim’ dedim ve bastırdım sigarayı söndürdüm. O gün sigarayı kestim” dedi.

İşe başladıktan bir ay sonra Siyasi İşler ve Danışmanlık Müdürü’nün Dışişleri Bakanlığı’na Müsteşar olarak gittiğini ve kendisinin de boşalan bu göreve vekaleten atandığını aktaran Tanova, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Danışmanlar arşivden geçmiş evrak istemeye başladı. Dediler ki ‘Bunlar çok eski evraktır, ambardadır’. Gidip de ambarı gördüğümde ağlamayı beğenmedim. Dosyalar odanın orta yerinde yığın halinde duruyor. Başkatipi çağırdım, bunun böyle olmayacağını, bir sisteme koymamız gerektiğini söyledim. Hemen raflar yaptırdım ve o dosyalar sınıfına göre raflara yerleştirilmeye başlandı.

Bir gün orada Başkatip ile ben uğraşırken Denktaş Bey geçerdi… Geldi, ‘Ne var burada?’ diye sordu. Evrakları yerleştirdiğimizi görünce ‘Tamam, devam edin’ dedi. Aradan bir hafta kadar geçti, Denktaş Bey beni çağırdı. Gittim, ‘Buyurun efendim’ dedim. ‘Bu askerler, muhafızlar var. Çadırlarda kalırlar’ dedi ve onlar için bir şeyler yapmamı istedi. 15 gün içerisinde istediğini yaptırdım.

Ondan sonra takdir edildim… Bu sırada İdari İşler Müdürü emekliye çıktı. Siyasi İşlere bir hukukçu getirdi. ‘Sen İdari İşlere Müdür oldun artık’ dedi. Üçlü kararname ile müdür yaptılar beni…”

İLTER IŞIN’IN VEFATININ ARDINDAN ÖZEL KALEM MÜDÜRLÜĞÜ’NE ATANDI

İdari İşler Müdürlüğü süresince Özel Kalem Müdürü izne çıktığında kendisinin hem idari işleri hem özel kalem işlerini yürüttüğünü belirten Tanova, lisanı olduğu için Denktaş’ın yabancılarla görüşmelerine de girdiğini söyledi.

Bir süre sonra Özel Kalem Müdürü’nün Londra’ya tayin edildiğini, İstanbul Temsilcisi İlter Işın’ın ise Özel Kalem Müdürlüğü’ne getirildiğini söyleyen Tanova, “İlter Bey haftasonları İstanbul’a uçar, eşi ile çocuklarını görür ve gelirdi. Yine öyle bir uçuştan sonra geldiğinde, Ercan Havaalanı’nda düştü ve vefat etti. Onun ölümünü duyduğunda Denktaş bey beni çağırdı ve Özel Kalem Müdürlüğü görevini vekaleten bana verdi. İlter Bey’in cenaze işlemleri tamamlandıktan sonra ise asaleten göreve tayinim çıktı” dedi.

“HİÇBİR ZAMAN ÇALIŞANLARINA SERT DAVRANMAZDI”

Dört yıla yakın Özel Kalem Müdürü olarak çalıştığını ve bu sürede Denktaş’la çok yakın çalıştığını belirten Tanova, Denktaş’ın günlük rutinini şöyle anlattı:

“Denktaş bey hergün sabah saat 4’te görev başındaydı. Saat 7-7 buçuğa kadar yazılarını yazardı. 7-7 buçuk arası ben dairede olurdum. Masasının üzerinden, çıktı tepsisinden bütün o evrağı alır, gerekli işlemlerin yapılması için ilgili kişilere havale ederdim. Kendi de ben daireye gidince, kahvaltısını yapar, kahvaltısını yaparken bana da birşeyler gönderirdi.

Saat 8 buçuk dedi mi görüşmeleri başlardı. Halkla görüşür, görüşür, görüşürdü… Kim gelirse görüşürdü. Randevularını da ben ayarlardım. Randevularını sıralarken konularına göre sıraya dizerdim ki o da sıkıntı çekmesin. Onun için beni çok takdir ederdi, Allah rahmet eylesin…

Her gün öğlen yemekten sonra iki saat ya istirahat ederdi ya da Saray’dan çıkar Belediye Pazarı’na kadar yürürdü. Yürüyüşe çıkmışsa, herkes ile konuşur, sohbet eder, dert dinlerdi. Döndüğünde yürüyüşte tespit ettiği aksaklıkların giderilmesi için notlar çıkarırdı, ben de o notları yerlerine ulaştırırdım…

Ardından yine randevuları olurdu. Misafirlerinden sonra birlikte kahve içerdik, o sırada iş konuşmak istemezdi. Aile konularını konuşur, paylaşırdık. Akşamları ise ya misafiri vardı, ya misafirlikteydi.

Hiçbir zaman çalışanlarına sert davranmazdı. Ziyaret edenlerin, hoşa gitmeyecek istekleri olsa bile, notlarını alır, mutlu ayrılmalarını sağlamayı becerirdi. Ama notları bize aktarırken altı çizili aktarırdı. Kendi inanmadı, araştırılsın manasındaydı bu… Bunların araştırılmasını sağlamak Müsteşarın ve benim görevimdi.”

“RAİF İLE İKİ KARDEŞ GİBİ İLİŞKİ KURDUK”

Denktaş’ın vefat eden oğlu Raif Denktaş’ın Cumhurbaşkanlığı’na danışman olarak tayin edildiği günlerden de bahseden Tanova, Raif Denktaş’ın kendi odasının yanına yerleştiğini anlatarak, “Raif benim yan odama yerleşince Denktaş Bey benim odama geldi ve ‘Sana teslim Güral. Küçük kardeşine sahip ol’ dedi. Raif ile ben de çok yakın, iki kardeş gibi ilişki kurduk” ifadelerini kullandı. Eşi Duygu Tanova’nın da Denktaş’ın eşi Aydın Denktaş ile iyi ilişkiler kurduğunu anlatan Tanova, “Denktaş Bey, bizi evlat gibi saydı. Aile gibi çalıştık” dedi.

“MÜSTEŞAR OLACAĞIMI RAUF ÜNSAL’DAN ÖĞRENDİM”

Tanova, 1994-1998 yılları arasında yürüttüğü Cumhurbaşkanlığı Müsteşarlığı görevine atanma hikayesini ise şöyle anlattı:

“Taner (Taner Etkin/dönemin müsteşarı) siyasete girmek istedi. Ben Özel Kalem Müdürü olarak oradayım. Her Cumartesi sabah 8 buçuktan 11’e kadar Denktaş Bey’in arkadaşları gelirdi. Sohbet ederler, şakalaşırlardı. Ben de Özel Kalem’de otururdum. O gün evraklarla uğraşırdım. Rauf Ünsal çıktı sohbet toplantısından, geldi. ‘Dur herkes gitsin de seni öpecem’ dedi. ‘Noldu?’dedim, ‘Herkes gittikten sonra seni çağıracak müsteşarı yapacak. Seni methetmeyen kalmadı bu toplantıda. Dürüstlüğün, çalışkanlığın… Hepsinde kafa salladı’dedi. Arkadaşları gidince beni tayin edeceğini söylemiş. Müsteşar olacağımı bu şekilde öğrendim, yoksa hiç aklımdan geçmezdi.

Herkes gittikten sonra telefon iki kere çaldı. İki kere çaldırması ‘gel’ demekti, anlaşmamız böyleydi. Gittim yanına, ‘Güral, seni müsteşar yapmaya karar verdim. Becerebilecek misin?” dedi. ‘Efendim, bir buçuk aydır kim idare etti bu daireyi? Hem size yardımcı oldum, hem o tarafı idare ettim. Evraklarda bir gecikme oldu mu? Ama ben siyasete karışmam’ dedim. ‘Tamam. Git başkatipe, derhal yazıyı hazırlasın’ dedi.

Pazartesi sabah yine çağırdı beni, ‘gel bakalım müsteşar efendi, şimdi senin yerine özel kaleme kimi tayin edelim? Dairede bu görevi yapabilecek kim var?’ diye sordu. ‘Efendim, bu görevi yapabilecek olan Uğur Karagözlü var. Hem tahsili tamam, hem İngilizcesi tamam, hem de biraz Rumca bilir, hem de size karşı büyük saygısı var’ dedim. ‘Söyle gelsin’ dedi. Gittik çağırdık.”

“O KAZADAN SONRA DENKTAŞ BEY BİR AY KENDİNE GELEMEDİ”

Raif Denktaş’ın 1985 yılında geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetmesinin ardından Denktaş’ın yaşadıklarından da bahseden Tanova, “O kazadan sonra Denktaş Bey bir ay kendine gelemedi. Bir ay çok zor günler geçirdi. Çok önemli bir şey olmadığı sürece rahatsız edilmek istemedi o dönemde” ifadelerini kullandı.

“MECLİS TOPLANTISINDAN ÖNCEKİ GECE TÜM TELEFONLAR KESİLDİ”

KKTC’nin kurulduğu 15 Kasım 1983 tarihinin iki ay öncesinde Saray’da yoğun çalışmalar başladığını anlatan Tanova, o dönemde Taner Etkin’in Müsteşar, kendisinin ise İdari İşler Müdürü olduğunu belirtti. İki ay süresince her gece geç saatlere kadar Saray’da olduklarını ve Anayasa çalışmalarını sürdürdüklerini belirten Tanova, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Saray tarafında Denktaş Bey, danışmanları ve Türkiye’den gelen profesörlerle beraber Anayasa’yı hazırlarlardı. Yazdıkları notlar bize gelirdi, sekreter onları hemen daktilo eder, biz de Taner Bey’le paylaşır, imla ve yazım hatalarını temizleyerek tekrar daktilo ettirirdik. Diğer tarafta kaç kişi ise o kadar suret çıkarır, çalışmalarına devam etsinler diye gönderirdik. Cumhuriyetin ilanından önceki gece Denktaş Bey bütün mebusları, parti başkanlarını yanına çağırdı. Onlara bilgi verdi ve Meclis toplantısında oy birliği ile Cumhuriyet ilan edildi. Meclis toplantısından önceki gece, Denktaş Bey’in polis, ordu ve Meclis ile irtibatını sağlayacak telefonlar hariç, tüm telefonlar kesildi. Karar alındığı an düğmeye basıldı ve tüm hatlar açıldı.”

“GLAFKOS KLERİDİS VE BÜLENT ECEVİT İLE ÇOK SAMİMİYDİ”

“He was a real humorist” (Gerçek bir mizahçıydı) diyen Tanova, Denktaş’ın özel zevkleri ve insan ilişkileri ile ilgili de bilgiler verdi. Tanova, cemaatin birlik içinde hareket etmesinin Denktaş’ı çok keyiflendirdiğini, yapılmasını istediği işlerin aksamasının ise üzdüğünü kaydetti.

“İNSANLAR, DENKTAŞ’IN HIZLI VE YERİNDE CEVAPLAR VERMESİNDEN ETKİLENİRDİ”

Denktaş’ın yabancı siyasetçi ve yöneticilerle ilişkilerinden de bahseden Tanova, “Her gelen üst düzey yönetici ile samimiyet kurardı. İlişkilerinde gösteriş yoktu, gösteri yoktu, samimiydi. Herkes hissederdi samimiyetini… İnsanlar, Denktaş’ın hızlı ve yerinde cevaplar vermesinden etkilenirdi.

Denktaş, kendisi gibi hukukçu olan Galfkos Kleridis ile ve Bülent Ecevit ile çok samimiydi. Turgut Özal etrafında koruma ordusu ile gelir giderdi, Denktaş Bey şaşardı. Menderes’le Celal Bayar’la da ilişkileri vardı” ifadelerini kullandı.

“KÖPEĞİ DEVAMLI YANINDAYDI”

Tanova, Denktaş’ın fotoğraf hobisi ve hayvan sevgisinden de şöyle söz etti:

“Bol bol fotoğraf çekerdi. Yürüyüşlerinde, halk arasında resimler çekerdi. O fotoğrafları kendisi temizler, baskı yapardı. Hayvanlara aşıktı. Köpeği devamlı yanındaydı. Kendisi odasına girdiğinde ayaklarının arasında yatırdı. Denktaş Bey Kıbrıs’ta olmadığında, köpek gece Denktaş Bey’in yattığı odada yatır, gündüz gelir Denktaş Bey’in masasının altında yatırdı. Ben Özel Kalem olduğum zaman bazen gelir benim ayaklarımın yanına da yatırdı. Bir de papağanı vardı, devamlı omzundaydı” dedi.

“İSLİM KEBABI VE MOLOHİYAYI ÇOK SEVERDİ”

Doktorunun Denktaş’tan kilo vermesini istediğini de söyleyen Tanova, “Güya diyet yapardı” diyerek, Denktaş’ın yemeklerinin diyet hazırlandığını ancak masasının çekmecesinde her zaman macun, fıstık, leblebi gibi atıştırmalıklar bulunduğunu söyledi. Tanova, Denktaş’ın yemek yapmayı da sevdiğini ve güzel yemekler yaptığını belirterek, özellikle İslim Kebabı ve Molohiyayı çok sevdiğini aktardı.

Denktaş hayatını kaybettiğinde, cenazesine katılamamasından duyduğu üzüntüyü dile getiren Tanova, Denktaş’ın cenazesinin Saray’dan kalkışını izlediğini ancak cenaze törenine, ameliyat için Türkiye’ye gitmek üzere Ercan Havaalanı’na gitmesi gerektiğinden katılamadığını söyledi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

DAÜ-SEN Başkanı’ndan Başbakan Üstel’e mektup…

Published

on

By

Doğu Akdeniz Üniversitesi Akademik Personel Sendikası (DAÜ-SEN) Başkanı Ercan Hoşkara, Başbakan Ünal Üstel’e hitaben mektup yayınlayarak 4 Nisan 2024’te hükümet, DAÜ yönetimi ve sendikalar arasında imzalanan 4 yıllık protokolün eksiksiz uygulanması için sürece müdahale etmesini istedi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin protokole uymadığını farklı ortamlarda dile getirdiğini belirten Hoşkara “DAÜ-SEN olarak Sayın Eğitim Bakanını haklı bulmakla beraber protokolün yürütülmesinden sorumlu olan İstişare ve Eşgüdüm Komisyonunun Başkanı olan Eğitim Bakanının da bu tablodan sorumlu olduğunu belirtmek gerekiyor. Hükümetinizin, DAÜ yönetimindeki en üst karar organı olan Vakıf Yöneticiler Kurulu’nu göreve getiren noktada olduğunu da hatırlatmak isteriz. Hükümetinizin ve Eğitim Bakanının, ayrıca yüksek öğretim alanında uygulanması gereken Stratejik Planı uygulamadığını da gözlemlemekteyiz” dedi.

DAÜ-SEN Başkanı Ercan Hoşkara, protokol gereği İstişare ve Eşgüdüm Komisyonu Başkanı Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun 28 Mayıs’ta toplantı düzenlediğini belirtti. Hoşkara, sendikanın toplantıda mevzuata açıkça aykırı karar ve uygulamaları, yasalara ve anayasaya aykırı tüzük değişikliği önerilerini, üçüncü ülkelerden gelecek öğrencilere uygulanacak burs oranlarını ve protokolün yürütülmesiyle ilgili diğer konuları gündeme getirdiğini söyledi.

-“Üçüncü ülkelerden gelecek öğrencilerin burs oranlarının yüzde 70-80’e çıkarılması üniversitenin intiharı olacak”

Hoşkara, daha önce üniversite kamuoyunda ve yetkili kurullarda paylaştıkları görüşleri toplantıda da dile getirdiklerini ifade ederek, üçüncü ülkelerden gelecek öğrencilere uygulanacak burs oranlarının yüzde 70-80 aralığına çıkarılmasının üniversitenin mali açıdan intiharı olacağını vurguladıklarını kaydetti. Hoşkara, DAÜ Rektörlüğü ve Vakıf Yöneticiler Kurulu’nun aldığı bu kararla KKTC vatandaşlarının tarihte ilk kez yabancı öğrencilerden daha fazla harç ödemek durumunda kalacağını belirttiklerini aktardı. Ayrıca mevzuata açıkça aykırı kararlar ile tüzük değişikliklerinin DAÜ’de kaosa yol açacağı uyarısında bulunduklarını ifade etti.

Hoşkara, İstişare ve Eşgüdüm Komisyonu toplantısının ardından 29 Mayıs’ta Başbakanlık’ta Eğitim Bakanı ve Başbakanlık Müsteşarı’nın da katıldığı görüşmede, sorunları Başbakan Ünal Üstel ile paylaştıklarını ve diyalogla, uzlaşı içinde mevzuata uygun çözümler bulma konusunda anlaştıklarını söyledi. Ancak aradan bir buçuk ay geçmesine rağmen yaptıkları tüm makul önerilerin sonuç vermediğini belirten Hoşkara, Başbakan başkanlığında yapılması beklenen toplantının da gerçekleşmediğini kaydetti.

DAÜ’de protokol gereği giderlerin azaltılmasına yönelik tedbirlerin yüzde 90’ının hayata geçirildiğini ifade eden Hoşkara, geriye kalan yüzde 10’luk kısmın ise DAÜ yönetiminden kaynaklanan nedenlerle tamamlanamadığını dile getirdi. Hoşkara, çalışanların maaşlarından fedakarlık yaptığını, yeni istihdam yapılmadığını, iş yükünün arttığını ve devlet mali katkısının yükseldiğini belirterek, tüm bu fedakarlıklara rağmen öğrenci gelirlerinin oransal azalışının devam etmesi riski bulunduğunu söyledi. Hoşkara, ayrıca mevzuat ihlallerinin kurumda kaos yarattığını ifade etti.

-“Tarihte ilk kez KKTC vatandaşı yeni kayıtlı öğrenciler yabancı öğrencilerin iki katı harç öder noktaya geldi”

Hoşkara, tüm itirazlara rağmen Eğitim ve Maliye Bakanlarının desteği ile DAÜ Vakıf Yöneticiler Kurulu’nun onayıyla DAÜ Rektörlüğü’nün, üçüncü ülkelerden gelen öğrencilere uygulanan yüzde 50 burs oranını yeni yabancı öğrenciler için yüzde 80’e çıkardığını kaydetti. Bu uygulama sonucunda eski kayıtlı yabancı öğrencilerin yeni kayıtlılardan daha fazla harç öder duruma geldiğini belirten Hoşkara, tarihte ilk kez KKTC vatandaşı yeni kayıtlı öğrencilerin yabancı öğrencilerin iki katı harç öder noktaya geldiğini söyledi. Çift uyruklu öğrencilerin KKTC vatandaşı olarak değil, yabancı öğrenci statüsünde kayıt yaptırmayı tercih etmeye başladığını aktaran Hoşkara, DAÜ yönetiminin ucuz harçlarla yabancı öğrenci getirme kervanına katıldığını ifade etti.

-“Karar devlete ve DAÜ’ye kaybettiren, öğrenci getirme acentelerine kazandıran bir karar”

Hoşkara, bu kararın devlete ve DAÜ’ye kaybettiren, öğrenci getirme acentelerine kazandıran bir karar olduğunu belirterek, yıllardır dengesi oturmuş harç politikasının tamamen bozulduğunu söyledi. KKTC vatandaşlarının eskiden en az harcı verirken şimdi en çok harç ödeyen kesim haline geldiğini kaydeden Hoşkara, yeni kayıtlı yabancı öğrencilerin de eski kayıtlılardan daha az harç öder hale geldiğini, bunun öğrenciler arasında huzursuzluk yarattığını vurguladı.

Hoşkara, bir taraftan yeni harç politikasıyla öğrencilerin huzursuz edildiğini, diğer taraftan mevzuata aykırı kararlar ve anayasaya aykırı tüzük değişikliği girişimleriyle çalışanların da huzursuz edildiğini belirtti. Üniversitenin gereksiz hukuki tartışmalar ve mahkeme süreçlerine sürüklendiğini söyleyen Hoşkara, sendikanın sorunları çözmek için yaptığı tüm önerilerin sonuçsuz kaldığını ifade etti.

Hoşkara, DAÜ’de protokolle sağlanmaya çalışılan istikrar ve sürdürülebilirlik ortamının, yanlış ve hatalı yönetim kararları nedeniyle bilinçli veya bilinçsiz şekilde bozulduğunu söyledi. Üniversitede yeni bir kaosa neden olacak yönetimsel kararların alındığı bir sürecin yaşandığını ifade eden Hoşkara, bu mektubun daha önce Başbakan’a ilettikleri uyarıları kamuoyu huzurunda tekrarlamak amacıyla yazıldığını belirtti.

Hoşkara, daha fazla geç olmadan sürece müdahale edilmesi gerektiğini vurgulayarak, aksi takdirde DAÜ için yapılan tüm fedakarlıkların sonuç vermeyeceğinden endişe ettiklerini kaydetti.

Devamını Oku

Dünya

Srebrenitsa Soykırımı’nın 7 kurbanı bugün toprağa verilecek

Published

on

By

Bosna Hersek’in doğusundaki Srebrenitsa’da 1995’te Sırplar tarafından yapılan soykırımda öldürülen ve kimlikleri tespit edilen soykırım kurbanlarından 7’si daha bugün düzenlenecek cenaze töreninin ardından toprağa verilecek.

Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan en büyük insanlık trajedisi olarak nitelendirilen soykırımda öldürülen ve kimlik tespiti yapılan 7 kurban için cenaze namazı kılınacak.

Cenaze namazı öncesinde Srebrenitsa Anıt Merkezi’nde soykırımın 30. yılı dolayısıyla anma programı düzenlenecek.

Anma törenine katılacak TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve Srebrenitsa Anıt Merkezinin ortaklaşa gerçekleştirdiği proje kapsamında hayata geçirilen Srebrenitsa Soykırım Kurbanlarını Anma Müzesi açılışını da yapacak.

– Anıt mezarlıkta toprağa verilen kurbanların sayısı 6 bin 772’ye yükselecek

Srebrenitsa Soykırımı’nın 30’uncu yılında, kimlik tespiti yapılan ve ailesinin onay verdiği 7 soykırım kurbanı daha Potoçari Anıt Mezarlığı’na defnedilecek.

Potoçari Anıt Mezarlığı’nda 11 Temmuz’daki anma törenlerinde defnedilecek 7 kurbandan en gençleri, öldürüldüklerinde 19 yaşında olan Senajid Avdic ve Hariz Mujic. Bu yıl defnedilecek tek kadın ve en yaşlı kurban olan Fata Bektic ise öldürüldüğünde 67 yaşındaydı.

Bu yıl toprağa verilecek 7 kişinin isimleri şöyle sıralandı:

“Senajid Avdic, Hariz Mujic, Fata Bektic, Hasib Omerovic, Sejdalija Alic, Rifet Gabeljic, Amir Mujcic.”

Bu yılki törenin ardından anıt mezarlıkta toprağa verilen kurbanların sayısı 6 bin 772’ye yükselecek.

– Srebrenitsa’da ne oldu?

Srebrenitsa’nın 11 Temmuz 1995’te Ratko Mladic komutasındaki Sırp birliklerince işgal edilmesinin ardından Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Hollandalı askerlere sığınan sivil Boşnaklar, daha sonra Sırplara teslim edildi.

Kadın ve çocukların Boşnak askerlerin kontrolündeki bölgeye ulaşmasına izin veren Sırplar, en az 8 bin 372 Boşnak erkeği ormanlık alanlar, fabrikalar ve depolarda katletti. Katledilen Boşnaklar toplu mezarlara gömüldü.

Savaşın ardından kayıpları bulmak için başlatılan çalışmalarda, toplu mezarlarda cesetlerine ulaşılan kurbanlar, kimlik tespitinin ardından her yıl 11 Temmuz’da Potoçari Anıt Mezarlığı’nda düzenlenen törenle toprağa veriliyor.

Devamını Oku

Dünya

İtalya’da farklı noktalardaki orman yangınları hayatı olumsuz etkiledi

Published

on

By

İtalya’nın farklı bölgelerinde çıkan orman yangınları hayatı olumsuz etkiledi. Toskana Bölgesi’nde 600 turist tahliye edildi.

İtalyan basınında yer alan haberlere göre, ülkenin batısındaki Sardinya Adası’nda Olbia ile Sassari kentleri arasındaki Trambuccone mevkisinde geniş çaplı orman yangını çıktı.

Olbia Havalimanı çevresindeki hava sahası bir süreliğine kapatılırken, bu durum gecikme ve aksaklıklara yol açtı. Olbia varışlı bazı uçuşlar da Cagliari, Alghero ve Roma gibi havalimanlarına yönlendirildi.
Söz konusu yangına 1 söndürme uçağı ve helikopterlerle müdahale edildi. Karadan da itfaiye ekipleri ve gönüllülerin müdahalesi sürüyor.

600 turist tahliye edildi
Ülkenin rağbet gören tatil ve kamp beldelerinden Toskana Bölgesi’ndeki Castiglione della Pescaia’da bir tuz arıtma tesisinde çıkan yangın da kısa sürede rüzgarın etkisiyle ormanlık alana sıçradı.

Hızla büyüyen yangına itfaiye ekipleri karadan ve havadan müdahale etti. Grosseto Valiliğinin talimatıyla bölgede tatil yapan yerli yabancı 600 turist, kamp alanından tahliye edildi.

İtalyan İtfaiyesi, X platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda, havadan 4 helikopterle yangına müdahale edildiğini, akşam saatlerinde yangının söndürüldüğünü bildirdi.

Diğer taraftan, ülkenin güneydoğusundaki Otranto’da dün akşam saatlerinde başlayan ve rüzgarın etkisiyle yayılan yangında 150 hektarlık makilik yandı.

Haberlerde, yetkililerin, kundaklama sebebiyle yangın çıkmış olabileceği şüphesi üzerinde durduğu ifade edildi.

Matera’ya bağlı Metaponto di Bernalda beldesi yakınlarında geçen günlerde çıkan yangınların kasıtlı çıkarılmış olabileceği belirtilen haberlerde, Matera Cumhuriyet Savcılığının soruşturma başlattığı kaydedildi.

İtalyan İtfaiyesinin sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlara göre, itfaiye erleri son günlerde Sicilya ve Sardinya Adaları, Toskana, Lazio, Puglia, Campania gibi pek çok bölgede irili ufaklı çok sayıda yangına havadan ve karadan müdahalede bulundu.

Devamını Oku

Trending

Reklam