Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Emekli Yüzbaşı Akdağ: 20 Temmuz, Kıbrıs Türkü’nün kurtuluşu

Published

on

Emekli Yüzbaşı Sermet Akdağ, “Kıbrıs Türkü’nün kurtuluşu” olarak adlandırdığı Barış Harekâtı olmasaydı bugün adada Türklerin de olmayacağını söyledi.

Kıbrıs’ta 15 Temmuz 1974’te Yunan Hükümeti’nin desteği ile yapılan darbenin ardından, garantör ülke olmasının verdiği yetkiyle Türkiye tarafından başlatılan Barış Harekâtı’nın 50’nci yılı kutlanıyor.

20 Temmuz 1974’te saat 06.05’ten itibaren Türk ordusunun adaya havadan indirme ve denizden çıkarma yapmasıyla başlayan Harekât sırasında asteğmen olan Emekli Yüzbaşı Sermet Akdağ, Harekâtın 50’nci yıldönümü vesilesiyle, o günlerde yaşadıklarını ve tanık olduklarını Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) muhabirine anlattı.

-Pladini (Çıkarma) Plajı’nın tespiti…

Denizden yapılacak çıkarma için uygun sahil tespiti görevinde yer alan ve Pladini’de (Çıkarma Plajı) gerekli ölçümleri yaptıran Akdağ, aynı zamanda, 19 Temmuz 1974 sabahı Türkiye’den gelen ve harekâtın başlayacağını bildiren “çok acil” kodlu mesajı da çözen komutan…

Çıkarma sahilinin tespiti için görevi, 1973 yılının Mayıs ayında Boğaz Sancağı’nda İstihbarat Komutanı Yardımcısı iken, Harekât Subayı Binbaşı Ahmet Erginer’den aldığını anlatan Akdağ, olayı şöyle aktardı:

“Binbaşı Ahmet Erginer beni yanına çağırdı, ‘Girne Sahillerini gözümle bir taramak isterim’ dedi. Girne’ye gittik. Pladini’ye vardığımızda bir sigara içip mola vermek istedi. Tabii sahilleri görme maksadından bana bahsetmemişti… Arabayı uygun bir yere park ettik, indik, uygun bir yere oturduk. ‘Acaba bu kayadan doğu taraftaki kıyıya kaç metre var?’ diye sordu. Aslında sonradan fark ettim, o plajla ilgili dikkatimi çekmeye çalışıyordu…

Aradan 10-15 gün geçti, Binbaşı beni yine çağırdı, önünde bir kroki… Dedi ki, ‘Sermet, burayı tanıdın mı?’; ‘Tanıdım.” dedim. Çıkarma Plajı’ydı… ‘Sermet, bu kayadan bu kenara genişliğini öğrenmek isterim. Orada derinlik ne kadar? Orada kıyıya mesafe ne kadar?’ dedi. Ben emri aldım, Girne’deki istihbarat elemanımız olan Süleyman Hürdeniz’den beni Pladini’de balığa çıkarmasını istedim, çıkarmadan bahsetmedim. Aldı beni Pladini’ye götürdü. Komutanın istediklerini Süleyman’a yaptırdım. Daldı, kamışla ölçtü. Yaklaşık ölçüleri not aldık. Tabii biz bu işi bir defada yapmadık, 4-5 kere gittik, görevi tamamladık.”

-“ Mücahitlerimi ne kadar övsem azdır”

Çıkarma Plajı’nın tespitinden sonra Tuzla Piyade okulunda eğitime gönderilen Sermet Akdağ, 6 aylık eğitimin ardından Fota Sancağı’nda Zafer Taburu Deniz Bölüğü Silah Takım Komutanı olarak görevlendirildiğini, ancak aynı zamanda istihbarat işi ile de ilgilenmesinin istendiğini kaydetti.

15 Temmuz Yunan darbesi sırasında yaşananlara da değinen Akdağ, darbe dolayısıyla seferberlik ilan edildiğini ve kamplara katılanlara eğitimler verildiğini anlattı.

Akdağ, 19 Temmuz’da “Çok Acil” kodlu telsiz mesajı geldikten sonra yaşadıklarını ise şöyle aktardı:

“19 Temmuz günü öğleden sonra Türkiyeli Karargâh Destek Bölük Komutanı Ziya Erhan Land Rover ile takıma gelir. Mehmet Çavuş koşarak yanıma geldi ve bir Land Rover’in bize doğru geldiğini haber verir. Ben çıktım, karşıladım. ‘Sancaktar bey seni istiyor’ dedi, Boğaz’a gittik. ‘Çok Acil’ telsiz mesajı gelmiş… ‘Bak bakalım bu mesaj ne diyor?’ dedi Sancaktar. Ben mesajı çözdüm. Karadan ve denizden harekâtın başlayacağı ve gerekli tedbirlerin alınması yazıyordu. Komutan biraz heyecanlandı, benim bir değişikliğim olmadı. Komutan ‘Ne oluyor Sermet? Beklediğin gün geldi’ dedi. Ben de ‘Komutanım, 1967’de de ben aynı mesajı çözdüm, sadece o ‘çok acil değil, acil kodluydu’ dedim. Sonra beni birliğime gönderdi. Giderken de yol üzerindeki bazı tabur komutanlarını bizzat görerek, yanına göndermemi emretti. Ayrıca, birliğime gittiğimde havadan inecek askerin ilk anda sığınabileceği sığınaklar yapmamı emretti.

‘Gece saat 3 civarında uçak gelecek, uçak Çamlıbel istikametine geldiğinde beni bilgilendir’ dedi. Mücahitlerimi ne kadar övsem azdır. Gece 12’ye kadar sığınak yapıldı, feneri kondu, sandalyesi kondu, suları kondu. Gece 2’de bir uçak geldi, sancağa haberi ulaştırdık ama uçak birkaç tur döndü, gitti. Sonradan öğrendik, başaramamış gitmiş…”

Sabah şafak sökerken uçakların gelişini gözyaşları içinde “Sabah olduğunda baktık ki uçaklar Beşparmak Dağları’ndan süzülüp süzülüp geliyor. Hangi mücahidi mevzisine sokabilirsin? Hepsi çıktı mevzisinin üstüne” sözleri ile anlatan Akdağ, birkaç saat sonrasında ise paraşütlerin inmeye başladığını ve paraşütle inenleri sığınağa yerleştirdiklerini belirtti.

-Paraşütle inen haritalar…

Çıkarma sürerken Tabur Komutanının kendisini çağırdığını ve kendisine bir koordinat vererek oraya inen paraşütü almasını istediğini anlatan Akdağ, Rumlar ile kendilerinin tam ortasına inen paraşütte insan olmadığını sadece bir çanta olduğunu söyledi. Akdağ, “Çantayı açtığım zaman en üstte bir bıçak, bıçağın üstünde ‘Alsancak’ yazar. Onun altında bir su matarası, onun da üstünde ‘Alsancak’ yazar. Salih (yardımcısı) matarayı istedi, verdim. Salih rahmetlik oldu, ama en son 3-4 sene önce konuştuğumuzda ‘hala daha matara evde durur komutanım’ demişti… Ben de bıçağı aldım, taktım belime. Harekât ile ilgili haritalar vardı çantada. Biraz tedirgin oldum haritaları görünce. Hemen kapadık çantayı… Hade Salih dedim, sırtlan bunu, Boğaz’a. Sırtlandı, Boğaz’a götürdü.” diye konuştu. Bu esnada Rumların da atışlara başladığını belirten Akdağ, Türkiye’den gelen uçaklar kendilerini bombalamasın diye “tanıtma bezleri” gerdiklerini anlattı.

Akdağ, harekât başladığında halkın heyecanını ise “Halk sokaklara çıktı. Fota köyünde kimisi koyun keser, kimisi makarna yapar, kimisi ateş yakar. Mücahit de mevzide durmaz, hepsi mevziinin üstünde… Zor sakinleştirdik…” sözleri ile aktardı.

Doğruyol olayından da bahseden Sermet Akdağ, Bellapais’teki Rum komando taburunun Doğruyol’a çıkarak, önce telsiz yerini, ardından ise oradaki mücahitleri imha ettiğini anlattı.

-Karargâhın tavan arasında saklanan Rum askerler…

Harekâtın ikinci gününde kendisine Lapta’da arama tarama görevi verildiğini ve iki günlük görev süresince tavan arasında Rum askerlerin saklandığı evi karargah olarak kullandıklarını anlatan Akdağ, bu gerçeği olaydan altı ay sonra tavan arasından kaçan Rumların demeçlerini Rum basınından okuyunca öğrendiğini belirtti.

Akdağ, şöyle konuştu:

“Lapta’da şu anda sağlık ocağı olarak bilinen yerin yanındaki eve karargâh kurdum, yerleştim. Meğer 8-9 tane Rum asker bölgeden kaçamadı, evin tavan arasında saklandı. Ben bunu belki de altı ay sonra Rum basın özetlerinden öğrendim… Ben arama faaliyetleri için çıkardım, askerlerim de meğer ganimete çıkarlarmış. Rumlar bunu görür. Bu Rumların birkaç tanesi de inip yiyecek ararmış. Basında çıkan kendi ifadelerine göre çiğ patlıcan falan yemişler…

Yine basında yer alan ifadelerine göre, bir küçük demir bıçkı bulmuşlar. Tavan arasında su deposu var, onun borusunu kesip su içerler, sonra deliği kibrit çöpüyle kapatırlarmış. Bu arada küçük radyo bulmuşlar bir evden ve almışlar. Orada duymuşlar ki Klerides ile Denktaş beraber Bellapais’e gelecek. Kendi aralarında sorun çıkmış. Kimisi teslim olalım demiş, kimisi denize gidip bir kayık bulup kaçmayı istemiş.

Rumların ikisi bisikletle ve sivil kıyafet giyerek Lapta’dan Girne’ye kadar gitmiş. Denktaş ile Klerides’in geldiği an çıkıp Klerides’ten yardım istemiş. Denktaş, Türk polisine ifadelerini verdikten sonra bu iki Rum’u teslim etmeyi, kabul etmiş ve ikisi böylece kurtulmuş… Geriye kalanlar Lapta’daki kıyıya inip sandal bulup denize açılmış. Benim birliğim bunları görüp ateş açtı. Ben orada değildim görmedim ama bazı askerlerim bazılarını vurduklarını, bazıları ise kimseyi vuramadıklarını söyledi. Vurulan oldu mu bilmem ama onlar da öyle kurtulur.”

-Gazilik…

Sermet Akdağ, 30 Ağustos 1974’te mayın patlaması neticesinde gazi oluşunu ve tedavi sürecini ise şöyle anlattı:

“Gece bölük komutanım toplantıya çağırdı, ‘Lapta’da Rum askerleri görüldü’ dedi. Hemen bölgeye gidilmesini istedi. Karargâhımızda tavan arasında kalan Rumlardan denize kaçanlardı onlar…

Komutan bana da Karşıyaka köyünün etrafının çevrilmesi görevini verdi. Yanıma personelimden beş kişi aldım. Arabayı ben kullanıyorum. Karşıyaka’ya vardık. Karşıyaka’dan Kozanköy’e inen yolu takip ettik. Önümdeki araçta da bölük komutanım var. Onlar durdu, ben de durdum. Kayalarla yollar kesilmiş… Bölük komutanıyla konuştuk, devam etmeme, geri dönme kararı aldık. Komutan kendi arabasıyla dönüş yaptı. Ben de arkasından geri dönüş yaparken aramızda bir mesafe oluştu. Yol içerisinde 4 tane mayın gördüm… Komutanın aracına yetişmek için biraz sürat yaptım. Sonra yavaşlamak için frene bastığım an bir patlama oldu, araba ikiye bölündü. Düşüşümü hiç hatırlamam, kendimi yerde buldum…

Arabanın arka kısmında benzin ateş aldı, yangın da çıktı. Bir mücahidimin Kelime-i şehadet getirdiğini duydum… Arabanın arkasında oturan üç kişi şehit oldu, önde oturan ben dahil üç kişi ise yaralandık. Benim kalça kemiğim tamamen koptu. Şimdiki Akçiçek Hastanesi’ne kaldırıldık. Ertesi gün helikopterle Adana’ya kaldırıldım sonra da Adana’dan Ankara Gülhane’ye götürüldüm. Yaklaşık yedi ay orada kaldım.”

-“ Hanım öldüm zannederdi, hatta mevlit da okutmuş…”

Eşi Pembe Hanımın kendisinin Ankara’da tedavi gördüğünden haberi olmadığını ve hatta öldüğünü düşünerek mevlidini bile okuttuğunu söyleyen Akdağ’ın, o günleri anlatırken hala gözleri doluyor.

Akdağ, Kıbrıs’a dönüşünü ise şöyle anlattı:

“Ankara’da Gülhane Hastanesi’ne kaldırılışımdan eşimin haberi yok… Ben oradayken Kıbrıs’ta görev yapmış eski mücahitlerden Osman Ustaoğlu, hastaneye geldi. Ondan eşimi bilgilendirmesini istedim. Osman, birliğine dönünce Boğaz Sancağı’na bir mesaj çeker ve der ki ‘Servet Akdağ hayattadır. Ankara Gülhane’de yatmaktadır. Ailesine bildirilsin.’ Ama Kıbrıs’ta herkes Sermet Mehmet bilir. Türkiye’de ismim Servet’ti. Akdağ’lığım da orada verildi. Osman Ustaoğlu’nun mesajı ulaşır. Servet Akdağ’ı kimse bilmez. Şansımdan benim teyze oğlum Ethem, o gün orada nöbetçi. Ama o da beni Servet Akdağ olarak bilmez… Yine de Ethem, eşime olayı anlatır. Tabii eşim beni Servet Akdağ olarak da bilir. Ethem anlattığında eşim bayılmış… Hanım öldüm zannederdi, hatta mevlit da okutmuş…

Eşim annesini de alıp Lefkoşa’ya aile dostlarımız muhtar Tahsin Ali Rıza ve eşi Güler Hanıma gider ve Ankara’ya gitmek için yardım ister. Tahsin eşimi ve annemi alır Mağusa Limanı’na götürür. Ben de tesadüf o gün aynı gemiyle, sedyeyle Kıbrıs’a geldim. Ambulans beni eve kadar götürdü. Baktım, evde kimse yok. Yine ambulansla Tahsin Ali Rıza’ya götürüldüm. Güler Hanım beni karşıladı. ‘Pembe evde yok.’ dedim, ‘Pembe’yi Tahsin abin aldı Mağusa’ya götürdü, saat onda Türkiye’ye gidecek” dedi.

Orada taksici vardı, Güler Hanım taksiciyi çağırdı, ‘Koş gemiyi kaçırma, Tahsin abine de ki Pembe’yi geri getirsin.’ dedi. Az kalsın o da Ankara’ya gidiyordu.”

-Harekât olmasaydı…

Sermet Akdağ, 20 Temmuz 1974 tarihinin Kıbrıs Türkü’nün kurtuluşu olduğunu vurgulayarak ve “Harekât olmasaydı bugün Kıbrıs’ta Türkler olmazdı.” diyerek sözlerini tamamladı.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

“8. Kıbrıs Türk Kültür Festivali”, Londra’da başladı.. Başbakan Üstel: Ekonomik tuzaklar, dış kaynaklı baskılar bizi yolumuzdan döndüremez

Published

on

By

Toplumsal dayanışmayı güçlendirmek ve kültürel mirası yaşatmak amacıyla Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi tarafından düzenlenen “8. Kıbrıs Türk Kültür Festivali” Londra’da başladı.
Londra’da Enfield Donkey Lane’de düzenlenen ve iki gün sürecek 8. Kıbrıs Türk Kültür Festivale Başbakan Ünal Üstelin yanısıra Başbakan Yardımcısı, Turizm Kültür Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu , Anamuhalefet CTP Dışilişkiler Sekreteri milletvekili Fikri Toros da katıldı.

Londra’da temaslarda bulunan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ise festivali yarın ziyaret edecek. Etkinliğin açılış konuşmasını Kıbrıs Türk Dernekleri Konseyi Başkanı Kenan Nafi yaptı.

Festivalin Kıbrıs Türk kültürü ve değerlerinden ilham alarak gerçekleştiğini belirten Nafi, genç nesillerin kendi kimliklerini ve kültürlerini geleceğe aktarmasının önemine değindi…
Festivalin sponsorlarından TaşYapı Yönetim Kurulu Başkanı Emrullah Turanlı ise İngiltere’de bulunan derneklere destekte bulunmaya devam edeceklerini kaydetti.
Turanlı, yetkililerle görüştüğünü belirterek “ Yakında gelecekte Kıbrıs Türk Kültür Festivali’nin Eski Ercan Havalimanı’nda da yapılmasını umduğunu söyledi.

Başbakan Yardımcısı, Turizm Kültür Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu ise, dördüncü neslin ata topraklarından kopmadan kültürlerini sürdürmelerinin önemine vurgu yaptı.

Ataoğlu, Kıbrıslı Türk gençlerin İngiltere’deki gençlerle birlikte hareket etmesinin ve bu birlikteliğin sürdürülebilir olmasının en büyük temennileri olduğunu belirterek şunları kaydetti:
“Bir kültür yaşatılmak isteniyorsa; dansla, müzikle, dille ve gelenekle yaşatılmalıdır. Bu festival bunun en güzel örneğidir”

CTP Dışilişkiler Sekreteri Milletvekili Fikri Toros ise toplumların kültürleri ve sanatlarına sahip çıkmadığı sürece dünyayla bütünleşmede geri kalacağını söyledi.
Toros, “Bizim toplumumuz ise dünyanın muhtelif yerlerinde önemli roller üstlenmektedir. Kıbrıs Türk kültürünü, sanatını ve sanatçısını dünyayla, farklı kültürlerle bir araya getirme sorumluluğunu taşıyoruz” ifadelerini kullandı.
Toros ayrıca festivalin KKTC’ de yapılma çağrısını da desteklediğini belirtti.

Başbakan Ünal Üstel ise festivalin açılışında yaptığı konuşmada öncelikle birlik ve beraberlik vurgusu yaptı.
Kıbrıs Türk halkının yaşadığı acılara rağmen dimdik ayakta durduğunu, kendi devletini kurup kendi kendini yönetir hale geldiğini vurgulayan Üstel, “Varoluş mücadelemizin en büyük ilhamı özgür yaşama irademizdir ve bu irade her nesilde yeniden filiz vermektedir” dedi.

“1974 sonrası sadece Anavatan Türkiye’nin sarsılmaz desteğiyle ayakta kalmadık, aynı zamanda kendi kurumlarımızı inşa eden, demokrasisini kuran ve geleceğe sahip çıkan bir halk olduk” diyen Üstel, gençlere de seslendi.

“Barışı samimiyetle arzulayan devlet ve halk olarak 50 yıl boyunca federasyon masalarına esir edildik. Bizler federasyon defterini artık kapattık. Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar’ın son beş yıldır ortaya koyduğu ve sahip çıktığı iki devletli çözüm vizyonu, Türkiye ile tam bir uyum içerisindedir ve aynı kararlılığı biz de savunuyoruz. Bu vizyon artık sadece Kıbrıs Türk halkının değil, tüm Türk milletinin resmi iradesidir” dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM kürsüsünden yaptığı çağrıyı hatırlatan Üstel, “Türk dünyası ile ilişkilerimiz tarihi bir zirvede. Kıbrıs Türk halkı sahipsiz değildir. Elbette rahatsız olanlar var. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs Türk halkına karşı organize ekonomik sabotaj kampanyası yürütmektedir” dedi.

Üstel, Özellikle inşaat sektörünü hedef alıp mülkiyet bahanesi ile insanımıza hukuk dışı baskılar kurmaktadır..Bilinmelidir ki; ne ekonomik tuzaklar, ne dış kaynaklı baskılar bizi yolumuzdan döndüremez. Biz pes etmeyiz. Biz boyun eğmeyiz. Biz Kıbrıs Türküyüz” ifadelerini kullandı.

Yurt dışında yaşayan Kıbrıslı Türklere de seslenen Üstel,”KKTC’nin haklı davasını tüm dünyaya anlatın . Bize uygulanan hukuk dışı uygulamaları anlatın. Yatırımcılarla bir araya gelin KKTC ye yatırımları arttırın…” diye konuştu.

Ocak ayında gerçekleştirilen İngiltere temaslarını anımsatan Başbakan Üstel, “Verdiğimiz sözleri unutmadık” diyerek müjdeleri ardı ardına açıkladı.

Üstel, “KKTC Başbakanlık bünyesinde İngiltere Genç Diaspora Koordinasyon Kurulu kurulacak. “Yuvaya Dönüş Paketi” ile İngiltere’den KKTC’ye dönüş yapmak isteyen gençlere vergisel ve sosyal kolaylıklar sağlanacak. İngiltere’de yaşayan gençlere sosyal konut edinme hakkı tanınmasının önü açılacak. E-Devlet sistemleri sadeleştirilecek. Yurtdışındaki gençler, KKTC’nin dijital kamu diplomasisi faaliyetlerinde daha aktif olacak”dedi.

Başbakan Üstel bedelli askerlikle ilgili yeni yasa önerisine ilişkin de bilgi verdi.

Üstel, “Yurt dışında yaşayan çift uyruklu gençlere bedelli askerlik hakkı tanınacak. Ülkedeki kalış süresi 90 günden 120 güne çıkarılacak. Bedelli ücretlerinde indirim yapılacak, asgari ücrete bağlı oranlar düşürülecek. Tıpta uzmanlık ve doktora yapan gençlerin durumu yasal güvence altına alınacak. Yoklama kaçağı ya da bakaya olanlara af getirilecek. Önceki yıllarda süresi içinde bedelli hakkını kullanamayanlara bir defaya mahsus başvuru hakkı sağlanacak” dedi.

Başbakan Üstel konuşmasını gençlere seslenerek şöyle tamamladı:

“Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın, biliniz ki bu devlet sizin devletinizdir. Bu bayrak sizin bayrağınızdır. Ve biz, bu bayrağı sizlerle birlikte daha da yükseklere taşıyacağız”

Devamını Oku

Kıbrıs

Üstel: KKTC Başbakanlık İngiltere Genç Diaspora Koordinasyon Kurulu’nu kuruyoruz…Bedelli askerlikle ilgili kolaylaştırıcı adımlar için yasal çalışmaları başlattık

Published

on

By

8. Kıbrıs Türk Kültür Festivali , KKTC’den üst düzey katılımla başladı.

Açılışa katılan Başbakan Ünal Üstel konuşmasında önemli mesajlar verdi.

Üstel festivalin açılışında yaptığı konuşmada öncelikle birlik ve beraberlik vurgusu yaptı.
Kıbrıs Türk halkının yaşadığı acılara rağmen dimdik ayakta durduğunu, kendi devletini kurup kendi kendini yönetir hale geldiğini vurgulayan Üstel, “Varoluş mücadelemizin en büyük ilhamı özgür yaşama irademizdir ve bu irade her nesilde yeniden filiz vermektedir” dedi.

“1974 sonrası sadece Anavatan Türkiye’nin sarsılmaz desteğiyle ayakta kalmadık, aynı zamanda kendi kurumlarımızı inşa eden, demokrasisini kuran ve geleceğe sahip çıkan bir halk olduk” diyen Üstel, gençlere de seslendi.

“Barışı samimiyetle arzulayan devlet ve halk olarak 50 yıl boyunca federasyon masalarına esir edildik. Bizler federasyon defterini artık kapattık. Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar’ın son beş yıldır ortaya koyduğu ve sahip çıktığı iki devletli çözüm vizyonu, Türkiye ile tam bir uyum içerisindedir ve aynı kararlılığı biz de savunuyoruz. Bu vizyon artık sadece Kıbrıs Türk halkının değil, tüm Türk milletinin resmi iradesidir” dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM kürsüsünden yaptığı çağrıyı hatırlatan Üstel, “Türk dünyası ile ilişkilerimiz tarihi bir zirvede. Kıbrıs Türk halkı sahipsiz değildir. Elbette rahatsız olanlar var. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs Türk halkına karşı organize ekonomik sabotaj kampanyası yürütmektedir” dedi.

Üstel, Özellikle inşaat sektörünü hedef alıp mülkiyet bahanesi ile insanımıza hukuk dışı baskılar kurmaktadır.. Bilinmelidir ki; ne ekonomik tuzaklar, ne dış kaynaklı baskılar bizi yolumuzdan döndüremez. Biz pes etmeyiz. Biz boyun eğmeyiz. Biz Kıbrıs Türküyüz” ifadelerini kullandı.

Yurt dışında yaşayan Kıbrıslı Türklere de seslenen Üstel,”KKTC’nin haklı davasını tüm dünyaya anlatın . Bize uygulanan hukuk dışı uygulamaları anlatın. Yatırımcılarla bir araya gelin KKTC ye yatırımları arttırın…” diye konuştu.

Ocak ayında gerçekleştirilen İngiltere temaslarını anımsatan Başbakan Üstel, “Verdiğimiz sözleri unutmadık” diyerek müjdeleri ardı ardına açıkladı.

Üstel, “KKTC Başbakanlık bünyesinde İngiltere Genç Diaspora Koordinasyon Kurulu kurulacak. “Yuvaya Dönüş Paketi” ile İngiltere’den KKTC’ye dönüş yapmak isteyen gençlere vergisel ve sosyal kolaylıklar sağlanacak. İngiltere’de yaşayan gençlere sosyal konut edinme hakkı tanınmasının önü açılacak. E-Devlet sistemleri sadeleştirilecek. Yurtdışındaki gençler, KKTC’nin dijital kamu diplomasisi faaliyetlerinde daha aktif olacak”dedi.

Başbakan Üstel bedelli askerlikle ilgili yeni yasa önerisine ilişkin de bilgi verdi.

Üstel, “Yurt dışında yaşayan çift uyruklu gençlere bedelli askerlik hakkı tanınacak. Ülkedeki kalış süresi 90 günden 120 güne çıkarılacak. Bedelli ücretlerinde indirim yapılacak, asgari ücrete bağlı oranlar düşürülecek. Tıpta uzmanlık ve doktora yapan gençlerin durumu yasal güvence altına alınacak. Yoklama kaçağı ya da bakaya olanlara af getirilecek. Önceki yıllarda süresi içinde bedelli hakkını kullanamayanlara bir defaya mahsus başvuru hakkı sağlanacak” dedi.

Başbakan Üstel konuşmasını gençlere seslenerek şöyle tamamladı:
“Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın, biliniz ki bu devlet sizin devletinizdir. Bu bayrak sizin bayrağınızdır. Ve biz, bu bayrağı sizlerle birlikte daha da yükseklere taşıyacağız”

Devamını Oku

Kıbrıs

Ataoğlu: Kıbrıs Türk kimliği Londra’da gururla yaşatılıyor

Published

on

By

Londra’da düzenlenen 8. Kıbrıs Türk Kültür Festivali’nde konuşan Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, “Bu festival, kültürümüzü yaşatmanın ve geleceğe taşımanın en güçlü yoludur” dedi. Ataoğlu, Kıbrıs Türk kimliğinin sadece adamızda değil, diasporada da gururla yaşatıldığını vurguladı.

8. Londra Kıbrıs Türk Kültür Festivali kapsamında konuşan Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, etkinliğin sadece bir festival değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının kimliğini, kültürel mirasını ve birlik ruhunu yaşatan önemli bir köprü olduğunu vurguladı.

Ataoğlu, “Ata toprağındaki gençlerimiz ile Londra’daki gençlerimizin bir araya gelmesi, onlara emanet edeceğimiz değerlerin imzasıdır” dedi.

Gençlere aktarılan kültürel mirasın sürdürülebilir olmasının, onlara verilen değerin bir sonucu olduğunu belirten Ataoğlu, “Gençlerimize ne kadar değer verir ve ne kadar sorumluluk emanet edersek, bu emaneti çok daha ileriye taşıyacaklardır. Bu konuda en ufak bir şüphem yok” ifadelerini kullandı.

Ataoğlu, “Binlerce kilometre ötede, Londra’nın kalbinde atmaya devam eden Kıbrıs Türk kalbi, bu festivalde en güçlü haliyle hissediliyor. Diasporada yaşayan kardeşlerimizin bağlılığı sayesinde Kıbrıs Türk kimliği gururla taşınıyor” dedi.

Festivalin genç nesillere folklor, mutfak, sanat ve tarih gibi değerlerin aktarılmasında önemli bir rol oynadığına dikkat çeken Ataoğlu, “Bir kültür yaşatılmak isteniyorsa; dansla, müzikle, dille ve gelenekle yaşatılmalıdır. Bu festival bunun en güzel örneğidir” ifadelerini kullandı.

Ataoğlu, gençlere verilen değerin kültürel mirasın sürdürülebilirliğinde belirleyici olduğunu vurguladı. Ataoğlu, “Ata toprağındaki gençlerimizin, Londra’daki gençlerle buluşması, geleceğe emanet edeceğimiz ortak değerlerin en güçlü göstergesidir” dedi.

Kıbrıs Türk halkının tarih boyunca birçok zorlukla karşılaştığını ancak hiçbir zaman kimliğinden vazgeçmediğini belirten Ataoğlu, festivale katkı koyan organizatörlere, gönüllülere, sanatçılara ve katılımcılara teşekkür etti.

“Kültürümüz bir miras olduğu kadar bir sorumluluktur” diyen Ataoğlu, hükümet olarak hem ülkede kültürel mirası korumaya hem de yurt dışındaki vatandaşlarla gönül bağlarını güçlendirmeye devam edeceklerini söyledi. “Kıbrıs Türk kimliği
Londra’da gururla yaşatılıyor”

Londra’da düzenlenen 8. Kıbrıs Türk Kültür Festivali’nde konuşan Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, “Bu festival, kültürümüzü yaşatmanın ve geleceğe taşımanın en güçlü yoludur” dedi. Ataoğlu, Kıbrıs Türk kimliğinin sadece adamızda değil, diasporada da gururla yaşatıldığını vurguladı.

8. Londra Kıbrıs Türk Kültür Festivali kapsamında konuşan Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, etkinliğin sadece bir festival değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının kimliğini, kültürel mirasını ve birlik ruhunu yaşatan önemli bir köprü olduğunu vurguladı.

Ataoğlu, “Ata toprağındaki gençlerimiz ile Londra’daki gençlerimizin bir araya gelmesi, onlara emanet edeceğimiz değerlerin imzasıdır” dedi.

Gençlere aktarılan kültürel mirasın sürdürülebilir olmasının, onlara verilen değerin bir sonucu olduğunu belirten Ataoğlu, “Gençlerimize ne kadar değer verir ve ne kadar sorumluluk emanet edersek, bu emaneti çok daha ileriye taşıyacaklardır. Bu konuda en ufak bir şüphem yok” ifadelerini kullandı.

Ataoğlu, “Binlerce kilometre ötede, Londra’nın kalbinde atmaya devam eden Kıbrıs Türk kalbi, bu festivalde en güçlü haliyle hissediliyor. Diasporada yaşayan kardeşlerimizin bağlılığı sayesinde Kıbrıs Türk kimliği gururla taşınıyor” dedi.

Festivalin genç nesillere folklor, mutfak, sanat ve tarih gibi değerlerin aktarılmasında önemli bir rol oynadığına dikkat çeken Ataoğlu, “Bir kültür yaşatılmak isteniyorsa; dansla, müzikle, dille ve gelenekle yaşatılmalıdır. Bu festival bunun en güzel örneğidir” ifadelerini kullandı.

Ataoğlu, gençlere verilen değerin kültürel mirasın sürdürülebilirliğinde belirleyici olduğunu vurguladı. Ataoğlu, “Ata toprağındaki gençlerimizin, Londra’daki gençlerle buluşması, geleceğe emanet edeceğimiz ortak değerlerin en güçlü göstergesidir” dedi.

Kıbrıs Türk halkının tarih boyunca birçok zorlukla karşılaştığını ancak hiçbir zaman kimliğinden vazgeçmediğini belirten Ataoğlu, festivale katkı koyan organizatörlere, gönüllülere, sanatçılara ve katılımcılara teşekkür etti.

“Kültürümüz bir miras olduğu kadar bir sorumluluktur” diyen Ataoğlu, hükümet olarak hem ülkede kültürel mirası korumaya hem de yurt dışındaki vatandaşlarla gönül bağlarını güçlendirmeye devam edeceklerini söyledi.

Devamını Oku

Trending

Reklam