Kıbrıs
Cumhurbaşkanı Tatar: Barış Harekatı sayesinde, Kıbrıslı Türkler kendi devletlerinin çatısı altında onurlu bir yaşam sürüyor
Published
1 yıl önceon
By
admin
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs Türk mücadele tarihinde dönüm noktalarından biri olarak nitelendirilen 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’nın “varlık ve yokluk arasındaki en önemli tarih” olduğunu söyledi.
Tatar, Barış Harekatı sayesinde bugün Kıbrıs Türk halkının adadaki varlığının devam ettirebildiğini ve bağımsız bir devlet altında özgürce, birinci sınıf vatandaş olarak kendi ülkesinde yaşayabildiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin Barış Harekatı’nı Kıbrıs Türk toplumunun adadaki varlığını korumak, can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla uluslararası antlaşmalardan doğan garantörlük hakkını kullanarak gerçekleştirdiğine vurgu yaparak, Barış Harekatı sonrası yaşanan süreç neticesinde kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC), “Doğu Akdeniz’de barış, huzur ve güvenliğin anahtarı ve teminatı” olduğunu söyledi.
Barış Harekatı’nın sadece Kıbrıs Türk halkı için değil, Kıbrıs’ın jeostratejik konumu nedeniyle Doğu Akdeniz’de Türkiye için önemine işaret eden Tatar, “Barış Harekatı sayesinde, bugün, Kıbrıslı Türkler adanın kuzeyinde kendi devletlerinin çatısı altında onurlu bir yaşamı sürüyor. Adada iki devletin olması, Türkiye’nin bölgedeki hak ve hukukuna da büyük katkı koyuyor” dedi.
En güneydeki Türk devleti olarak KKTC’nin tüm Türk devletlerinin “Akdeniz’e çıkış kapısı” olduğuna da dikkat çeken Tatar, “Kıbrıs Türkü’nün, Türkiye ile savunma, deniz yetki alanı ile hava sahalarında iş birliği anlaşmaları yaparak Mavi Vatan ve Gök Vatan’da haklarını ve ulusal çıkarlarını koruması en doğal hakkıdır.” şeklinde konuştu.
1974 Barış Harekatı sonrasında oluşan ortamdan geri dönüşün mümkün olmadığını, Kıbrıs Türkü’nün mevcut durumdan “memnun” olduğunu söyleyen Tatar, “Ambargo ve izolasyonlardan dolayı birtakım sıkıntılar olabilir, ama bütün bunlar geçicidir. Önemli olan devlettir, devletin bekasıdır.” ifadelerini kullandı.
Federal devlet temelinde olası bir çözümde, Kıbrıslı Türklerin azınlık haklarına sahip olacağını belirten Tatar, “Tek dedikleri: ‘uluslararası hukuka gireceğiz’. Uluslararası hukuka girdiğimizde, belki sporda, ekonomik ilişkilerde Kıbrıs Türkü hak hukuk bulabilir, şimdiki ambargolar üzerimizde olmayabilir ama devletin gidecek ve devletin gittiği için birtakım oyunlarla zaman içerisinde Kıbrıslı Türkleri yok edeceklerinden uluslararası hukuk da hiçbir şeye yaramayacaktır” dedi.
Cumhurbaşkanı Tatar, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı’nın 50’inci yıl dönümü dolayısıyla Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) konuştu; harekata giden süreci, harekatın Kıbrıs Türk mücadele tarihi ve Türkiye için önemini anlattı, 1974’te 14 yaşında bir genç olarak 20 Temmuz sabahı başlayan Barış Harekatı’na dair anılarını paylaştı.
-Kıbrıs Barış Harekatı’na giden süreç
Tatar, 1974 Barış Harekatı’na giden süreçten bahsederek, Kıbrıs’ın 307 yıl boyunca Osmanlı idaresinde kaldığını, 1878’de İngiltere’ye kiralandığını, anlaşmada İngiltere’nin adadan çıkarken adanın yeniden Osmanlı Devleti’ne verilmesinin yer aldığını ancak 1. Dünya Savaşı’ndaki şartlardan dolayı İngiltere’nin adayı ilhak ettiğini anlattı.
İngiliz sömürge idaresinde Rum-Yunan ikilisinin Enosis, Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlama çabalarının yoğunlaştığını, Kıbrıslı Türklere yönelik eylemlerin başladığını aktaran Tatar, dönemin Türkiye Başbakanı Adnan Menderes ile Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun devreye girmesi ve Kıbrıs Türk toplum lideri Dr. Fazıl Küçük ve Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın girişimleriyle 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğunu anımsattı.
– “Kıbrıslı Türkler, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit kurucu ortağıydı”
Tatar, Zürih ve Londra antlaşmaları ile Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum taraflarının eşit kurucu ortaklığına ve Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin garantisine dayalı Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulduğunu anımsatarak, 1960 anlaşmalarının önemine işaret etti:
“Belki de dünyada ilk kez böyle bir uluslararası antlaşma ortaya çıkmıştır, çünkü bu uluslararası antlaşmanın altında Kıbrıslı Türkler adına Dr. Fazıl Küçük’ün ve Kıbrıslı Rumlar adına Makarios’un imzası vardır. İşte, Kıbrıs Cumhuriyeti bu kadar önemli bir devletti, çünkü Kıbrıslı Türkler Kıbrıs Cumhuriyeti’nin eşit kurucu ortağıydı. Bu ‘eşit kurucu ortak’ statüsü çok önemlidir, ama bundan daha da önemlisi; Türkiye’nin garantörlüğü idi. Garanti ve İttifak Anlaşmaları uyarınca Türkiye Cumhuriyeti’ne tek taraflı müdahale hakkı verildi.”
– Türkiye’den beklenti…
“1963 yılında, Kıbrıslı Rumların Kıbrıs Türk halkına yönelik saldırıları ve yaşanan hadiseler sonrasında, Kıbrıslı Türkler arasında Türkiye’nin adaya gelmesi yönündeki beklenti doruğa çıktı” diyen Tatar, “Türkiye Cumhuriyeti’nin garantör devlet olarak, hem buradaki kendi soydaşlarının can ve mal güvenliği hem de kendi güvenlik meseleleri için bir noktada mutlaka müdahale etmesi gerekiyordu, çünkü 1960’lı yıllarında yapılanların hepsinin temelinde hedef; Kıbrıslı Türkleri bu adadan göç ettirmek, yok etmek ve burayı Yunanistan’a bağlamaktı.” dedi.
Erenköy ve çevresindeki köylere yönelik Rum saldırıları üzerine Türkiye’nin hava harekatı düzenlediğini anımsatan Tatar, “8 Ağustos 1964’te Erenköy direnişinde Cengiz Topel’in de yer aldığı Türk jetleri havadan müdahalede bulundu. Çok başarılı bir operasyondu. Cengiz Topel şehit düştü ama bu operasyonla Rumlar püskürtülmüş ve Kıbrıs Türk halkı direnebilmişti.” şeklinde konuştu.
– “Barış Harekatı: Kıbrıs Türkler için dönüm noktası”
“1960’lardan 1974’e kadar giden süreçte, Kıbrıslı Türklerin mezalime karşı direnebilmesi çok önemliydi” diyen Cumhurbaşkanı, 15 Temmuz 1974’te Yunan cuntasının Kıbrıs’ta yaptığı darbeyi takip eden 20 Temmuz günü başlatılan Barış Harekatı’nın Kıbrıslı Türkler için “dönüm noktalarından biri” olduğunu söyledi.
Tatar, “Yunan cuntasının desteğiyle Kıbrıs’taki iş birlikçilerinin adayı Yunanistan’a bağlamak amacıyla Makarios’a karşı darbe yaptığını, bunun üzerine Türkiye’nin sessiz kalmayarak ve uluslararası antlaşmalardan doğan garantörlük hakkını kullanarak, Kıbrıslı Türklerin güvenliğini sağlamak amacıyla 20 Temmuz 1974’te Kıbrıs’a karadan, denizden ve havadan olmak üzere üçlü bir harekat başlattığını” anlattı.
Tatar, Barış Harekatı sonrasında Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi, 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin kurulduğunu ve 1983’te ise KKTC’nin ilan edildiğine işaret ederek, “KKTC’nin kuruluşunun 41’inci ve Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50’nci yıl dönümünü kutladığımız bu günlerde, artık Doğu Akdeniz’deki dengeler tekrar bizim de istediğimiz bir şekilde şekillenebilmiştir.” dedi.
– Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’deki stratejik önemi
Tatar, Kıbrıs adasının Doğu Akdeniz bölgesinde Türkiye açısından stratejik önemine de işaret etti:
“1960 yılında, İngiltere iki egemen üs alarak adadan ayrıldı. Biri Ağrotur’da, diğeri Dikelya’da. Bu iki egemen üs bölgesinde, mahkemesi var, polisi var, istediği gibi uçak getirebilir ve uçaklarını buradan kaldırıp Orta Doğu’da dilediğini yapabilir. Bu egemenlik hakkı büyük bir hakkıdır. Güney Kıbrıs da tanınmış bir devlet, onların da Yunanistan ve farklı devletlerle ilişkisi var. Kıbrıs Türkü’nün de, Türkiye Cumhuriyeti ile savunma, deniz yetki alanı ile hava sahalarında iş birliği anlaşmaları yaparak Mavi Vatan ve Gök Vatan’da haklarını ve ulusal çıkarlarını koruması en doğal hakkıdır.”
Cumhurbaşkanı Tatar, devamla şunları kaydetti:
“Bu coğrafyada, Türkiye ile Yunanistan arasındaki dengelerin ve istikrarın korunması çok önemlidir. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti’ni Kıbrıs’tan ve bu coğrafyadan dışlamaları asla kabul görmeyecektir çünkü Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Doğu Akdeniz’de barış, huzur ve güvenliğin anahtarı ve teminatıdır. Bu açıdan baktığınızda, Kıbrıs Barış Harekatı, Kıbrıs Türklerin can ve mal güvenliği için çok anlamıydı ama aynı zamanda Türk-Yunan dengesinin korunmasında ve bu coğrafyaya istikrarın getirilmesi bakımından da çok önemliydi.”
-“‘Bu çağda savaş olmaz’ diyen insanlarımız şimdi suskun”
“Bugün, 50’inci yılında 1974 Barış Harekatı’nın faydalarını görüyoruz,” diyen Tatar, Ukrayna ve Gazze’de olduğu gibi dünyanın farklı bölgelerinde devam eden çatışmalara işaret ederek, “Bundan 20 yıl önce, Annan Planı döneminde, duygusal ve siyasete farklı bakan insanlarımız, ‘bu çağda savaş olmaz’ diyenler, şimdi onlar da bu konularla ilgili suskun.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı, “74’te başarıyla gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı sonucunda, bugün, Kıbrıslı Türkler adanın kuzeyinde kendi devletlerinin çatısı altında onurlu bir yaşamı sürüyor. Adada iki devletin olması Türkiye’nin bölgedeki hak ve hukukuna da büyük katkı yapmaktadır” diyerek, Barış Harekatı’nda şehit düşenlere Allah’tan rahmet, gazilere şükranlarını sundu, halkın 20 Temmuz Bayramını kutladı.
– Cumhurbaşkanı’nın 20 Temmuz anıları… “Asım Bey, ‘asker Kıbrıs’a çıkarma yaptı’ dedi…”
Barış Harekatı’na ilişkin anılarını da paylaşan Cumhurbaşkanı Tatar, 1974’te 14 yaşında bir genç olarak harekatın başladığı 20 Temmuz sabahını şöyle anımsıyor:
“İngiltere’deydim. 1974 Barış Harekatı’ndan bir ay kadar önce, kardeşim Erhan ile birlikte iki amcamın, Sermet Tatar ve Hasan Tatar’ın yanına İngiltere’ye tatile gitmiştim. 20 Temmuz sabahını hiç unutmuyorum: Sofada yatıyorum. Sabah saat 03.00 gibi (İngiltere saati) telefon çaldı. Telefonda, amcalarımın tanıdığı Asım Bey, ‘asker Kıbrıs’a çıkarma yaptı’ dedi. Yerimden zıpladım, evdeki herkesi kaldırdım. ‘Asker Kıbrıs’a çıktı, gazamız mübarek olsun’ şeklinde bir şeyler söylediğimi hatırlıyorum… O şekilde amcalarımla bunu paylaştım, hepimiz çok mutlu olduk çünkü 15 Temmuz’dan sonra bir şeyin olabileceğini biliyorduk, bekliyorduk. Hatta, dönemin Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit, Dışişleri Bakanı James Callaghan ile görüşmek üzere İngiltere’ye gelmişti. Biz de amcalarım ve diğer bazı ileri gelenler, Callaghan’ın kapısına gidip orada bu görüşmeleri izlemiştik. Ecevit, Callaghan ile görüşmesinde İngiltere’ye ortak müdahale teklifinde bulunmuştu. Ecevit ve Yardımcısı Necmettin Erbakan, İngiltere’nin olumsuz cevap vermesi üzerine Türkiye garantörlük hakkını kullanarak Kıbrıs Barış Harekatı’nı başlatmıştı.”
İsmet İnönü ve Süleyman Demirel hükümetleri zamanında TBMM’den Kıbrıs’a müdahale yetkisi aldığını fakat ABD’nin girişimleriyle bunun engellendiğini anımsatan Tatar, Ecevit ve Erbakan’ın kararlılık göstererek Türk askerinin adaya çıkması talimatını verdiğini söyledi ve bunun önemine işaret etti: “Bir kez daha ertelenseydi o zaman bir sonraki çıkarmada burada herhangi bir Türk bulamayacaklardı, çünkü hepimizi katledeceklerdi. Harekat 1965 ve 1967’de birkaç kez ertelendi ama iyi ki 1974 Barış Harekatı gerçekleştirildi çünkü bir sonraki adım Türkleri katletmekti. Bu da açık ve net idi: daha sonra belgeler ortaya çıktı, Akritas planında hep bunlar yazıyordu.”
– “O zaman duygularımız doruktaydı…”
Kıbrıs’ta harekatın başladığı haberinin ardından amcasının evinde “büyük bir coşku ve heyecanın” yanı sıra “endişenin” de hakim olduğunu anımsayan Tatar, şunları söyledi:
“O zaman duygularımız doruktaydı. Keşke, biz de Kıbrıs’ta olabilseydik ve o coşkuyu, Türk askerlerinin Kıbrıslı Türklerle kucaklaşmasını yaşayabilseydik ama maalesef biz orada kısıldık. Babam, nenem ve dedem Kıbrıs’taydılar. Haberleşmeye çalıştık, ama o yıllarda telefon edebilmek için postayı arardınız, sizi postaya çağırırlardı ve oradan görüşme yapardınız. Büyük bir endişe ve özlem içerisindeydik.”
Tatar, 20 Temmuz gecesi “büyük heyecan” yaşadıklarını da anlatarak, şunları söyledi:
“20 Temmuz gecesi çok heyecan yaşadık. Acaba, Güney’deki Türklere ne oluyor, ne bitiyor, hep bunun gailesini yaşadık. 14 Ağustos’ta Muratağa, Sandallar ve Atlılar katliamları oldu. Güney’deki köylerde de çok hadiseler oldu. Limasol’da kamplarda esir alınan Kıbrıslı Türkler tutuldu. Tüm bunları Londra’dan duyduk ve büyük heyecan yaşadık. ‘Asker yetişebilecek mi?’ diye endişe içinde bekledik. 2-3 gece hiç uyumadık çünkü harekat ta ki zemin bulsun 2-3 gün geçti” dedi.
– İngiliz basınında büyük yankı uyandırdı: “Turkish troops on the island”
Barış Harekatı’nın İngiliz basınına nasıl yansıdığına ilişkin olarak Tatar, harekatın başlamasının büyük yankı uyandırdığını, “Turkish troops on the island” (“Türk askeri Ada’da”) başlıklı haberlerle duyurulduğunu söyledi.
Harekatın, Londra’da yaşayan Kıbrıslı Türkler arasında nasıl karşılandığına ilişkin Tatar, “Londra’da Kıbrıslı Türkler arasında büyük heyecan vardı. Kıbrıs Türk halkı, İngiltere’de, Londra’da çeşitli kulüplerde, derneklerde buluşup, Kıbrıs’ta ne oluyor ne bitiyor, köylerinde neler olup bittiğini öğrenmeye, haber almaya çalışıyorlardı. Büyük bir dayanışma da vardı. Türk askerinin başarılı bir şekilde bu harekatı gerçekleştirmesi için dua edenler; evladından akrabasından haber alamayan ve bunun gailesini çekenler; sevinç gözyaşı dökenler vardı.”
– “Varlık ve yokluk arasındaki en önemli tarihtir”
Cumhurbaşkanı Tatar, Barış Harekatı’nın Kıbrıslı Türkler için önemine ilişkin olarak “Varlık ve yokluk arasındaki en önemli tarihtir. 20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekatı olamasaydı tamamıyla Yunan adası olacaktık. Türk askerinin çıkarması çok tarihi, çok önemli bir olaydı. Bugün Dünya tarihinde buna benzer çok ender olay vardır.” ifadelerini kullandı. Tatar, “Harekat kararını almak büyük bir sorumluluktu.” diyerek, Türkiye’nin uluslararası baskılara rağmen “kararlılıkla” harekatı başlatma kararı aldığını yineledi.
-“Bağımsız bir devlet sahibi olduk”
Tatar, Barış Harekatı sonucunda Kıbrıs Türk halkının “en önemli” kazanımına ilişkin olarak, “Kıbrıs Türk halkı bağımsız bir devlet sahibi oldu” dedi. Tatar, “20 Temmuz Barış Harekatı ve 14 Ağustos’taki harekatın ikinci aşaması sonucunda, KKTC’nin sınırlarının çizildiğini, Kıbrıs Türk halkının adada kendi bağımsız devletinin sahibi olduğunu ve Türkiye’nin de burada varlığını sürdürebildiğini” vurguladı.
“Kıbrıs Barış Harekatı, bizler için ve tüm Türk milleti, hem Türkiye’nin kendi onuru ve güvenliği için hem de Türk dünyası için önemli bir tarihtir” diyen Tatar, “En güneydeki Türk devleti olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, tüm Türk devletlerinin Akdeniz’e çıkış kapısıdır.” şeklinde konuştu.
-Barış Harekatı sonrası oluşan ortamdan geri dönüş olasılığı
Cumhurbaşkanı Tatar, Barış Harekatı’nın yarattığı ortamdan geri dönmenin mümkün olup olmadığına ilişkin olarak, “Biz, Kıbrıs Türkü, şu anki şartlardan memnunuz. Hem bağımsız devlet sahibiyiz hem de birinci sınıf vatandaş olarak kendi ülkemizde yaşamaya devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“Türkiye’nin hem ana vatan hem garantör ülke hem de bölgenin en güçlü ülkesi olarak Kıbrıslı Türklerin arkasında durmaya, sahip çıkmaya devam etmesi önemlidir” diyen Tatar, Annan Planı döneminde yaşananlara işaret ederek, “Annan Planı bizim arzu ettiğimiz bir plan değildi. Annan Planı onaylansaydı bugün Kıbrıs’ta farklı durumlar olacaktı. Hem Rumlar da kuzeye gelip yerleşebileceklerdi hem de Avrupa Birliği içerisindeki farklı birtakım oyunlarla Türkiye, bir süre sonra buradan gidecekti” dedi.
Tatar, Annan Planı’ndan 20 yıl sonra, şu an Türkiye’nin KKTC’nin iki devletli politikasını güçlü bir şekilde desteklemekte olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
– 1974 Barış Harekatı sonrasında oluşan ortam…
Tatar, Barış Harekatı sonrasındaki ortamdan Kıbrıs Türk halkının “memnun” olduğunu yineleyerek, “Ambargo ve izolasyonlardan dolayı birtakım sıkıntılar olabilir, ama bütün bunlar geçicidir. Önemli olan devlettir, devletin bekasıdır, bağımsızlığımızdır, bağımsızlığın bize kazandırdığı onurdur.” dedi.
Tatar, “Bu konularda taviz söz konusu değildir, çünkü bu milli bir meseledir ve bu meselede Türkiye Cumhuriyeti’nin duruşu çok önemlidir ve bu siyasetin devamı şarttır çünkü AB içerisinde yer alacak federal bir devlet temelinde olası bir çözümde, çoğunluğun azınlığı yöneteceği, Kıbrıslı Türklerin azınlık haklarına sahip olacağı, ‘sıfır asker, sıfır garanti’nin gündeme geleceği bir yapı oluşturulacak. Tek bir gerçekçi çözüm yolu vardır: Kıbrıs’ta bir çözüm olacaksa egemen eşit iki devletin iş birliği ile olması gerekir” şeklinde devam etti.
Tatar, “Federal devlete dayalı bir çözümde, Kıbrıs Türk halkının hiçbir söz hakkı yoktur, çoğunluk azınlığı yönetecektir. Bir tek dedikleri ‘uluslararası hukuka gireceğiz’. Uluslararası hukuka girdiğimizde, belki sporda, ekonomik ilişkilerde Kıbrıs Türkü hak hukuk bulabilir, şimdiki ambargolar üzerimizde olmayabilir ama devletin gidecek ve devletin gittiği için birtakım oyunlarla zaman içerisinde Kıbrıslı Türkleri yok edeceklerinden uluslararası hukuk da hiçbir şeye yaramayacaktır” ifadelerini kullandı.
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Cumhuriyet Meclisi’nde iki devleti çözüm kararının çıkmasına değinen Tatar şöyle konuştu:
“İki Devletli Çözüm Siyasetinin adamızda kalıcı bir barış ve istikrar için tek çözüm olduğunun kararını aldı. Çünkü son beş yıldır her yerde savunduğumuz ve arkasında dimdik durduğumuz yeni politika bu olduğu için karar aldı.
Anavatan Türkiye’nin Büyük Millet Meclisi, iktidarıyla, muhalefetiyle, İki Devletli Çözüm Siyasetine tam destek verdiği için aldı. Türkiye Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan İki Devletli Çözümün artık Kıbrıs’ta tek çözüm yolu olduğunu dünyaya defalarca ilan ettiği için aldı. CTP ve onun adayı ise Cumhuriyet Meclisi’nden arkalarına bile bakmadan kaçtılar. Kıbrıs Türk Halkının siyasi iradesinin tecelli ettiği yerden sen nasıl kaçıyorsun? Reddettiklerini kimse görmesin diye oylamaya bile katılmadılar.”
“Kendi siyasi görüşlerinin arkasında bile duramayanlar, Kıbrıs Türk Halkının, Lefkoşalıların iradesinin arkasında durabilir mi” diyen Tatar, Rum tarafının nasıl müzakere masalarından kaçtıysa, Kıbrıs Türk Halkını eşiti olarak kabul etmekten, gasp ettikleri haklarımızı vermekten kaçtıysa CTP ve adayının da kaçtığını vurguladı. Tatar konuşmasının devamında, “Çünkü bunların ruh ikizi, bunların siyaset ikizi Rum milliyetçisi, komünist AKEL’di. Bunlar zoru gördü mü kaçarlar. Bu kadar açık söylüyorum” diye konuştu.
CTP’nin adayı Erhürman’ın seçim öncesi Türkiye ile de görüşeceğini ve seçilirse ilk ziyaretini Türkiye’ye yapacağını söylediğine işaret eden Tatar, “Türkiye kabul etmeden bir anlaşma olmaz diyor. Hani bir söz vardır: e günaydın derler. Bugüne kadar aklınız neredeydi? Neler dediniz bugüne kadar Anavatan Türkiye için biz bilmiyor muyuz? CTP’nin adayı Türkiye’yi vesayetçi olarak suçlamadı mı? Türkiye’nin vesayeti kalkmadan ekonomimiz düzelmez demedi mi? Bunların gazetesinde Türkiye’ye tıpkı Rum’un yaptığı gibi işgalci denmedi mi?
“Bunları duyan da Kıbrıs Türkü’nün haklarını gasp edenin, Kıbrıs Türkü’ne izolasyon ve ambargoları koyanın Rum kesimi değil Türkiye olduğunu sanır” diyen Tatar, Kıbrıs Türkü’nü, devletini KKTC’yi dünyada tek tanıyan, halkın sesini her platformda dünyaya duyuran Anavatanı bile suçlu ilan ettiklerini ve anavatana vefasızlık yaptığını kaydetti.
“Sınır kapısı açılmasını mayınların temizlenmesini bile ret ediyorlar”
1963’ten bu yana Kıbrıs Türklerinin, Halkın her kesimi üzerinde izolasyon ve ambargoları uygulayanların bırakın ambargoları kaldırılmasını mevcut sınır kapılarından geçişleri bile zorlaştırdığına dikkat çeken Tatar, “Metehan’daki sıkışıklık dinsin diye iki taraf arasında ticaret artsın, geçişler kolaylaşsın diye Haspolat kapısını hemen açalım dedik. Peki ne oldu? Bunu da reddettiler. Ara bölgedeki mayınların temizlemesini bile kabul etmediler. İşte bunların zihniyeti budur kardeşlerim” dedi.
Rum tarafının mevcut statükonun, mevcut durumun değişmesini asla istemediğini belirten Tatar, “Rum’un rahatı yerinde. Rum, Kıbrıs Türkü’nü, Lefkoşalı kardeşlerimizi eşiti olarak görmüyor. Adamızın zenginliğini ve iktidarı sizlerle paylaşmak istemiyor” dedi.
Peki Rum tarafının taviz ve toprakların dörtte birini istediğini dile getiren Tatar, “Yerleşik diye tanımladığı 1974 sonrası adamıza gelmiş, bu toprakları vatan bilmiş kardeşlerimizi adadan göndereceğiz diyor. Türkiye’nin garantörlüğü kalksın, Kıbrıs Türkü’nün huzuru ve güvenliği için burada bulunan Türk Ordusu adayı tamamen terk etsin istiyor. Ve bu zihniyet hiç değişmedi. Bu zihniyet değişmeden Kıbrıs Türk Halkının kabul edeceği bir çözümün olması mümkün mü? Federasyon dedikleri tüketilmiş, son kullanma tarihi çoktan geçmiş model budur kardeşlerim.
“Denktaş yerine gelirsek ambargoları kaldıracağız dediler başaramadılar”
Erhürman’ın destekleyenleri geçmişte göreve geldiğini ancak Kıbrıs sorununu çözemediğini ve ambargoları kaldıramadığını belirten Tatar, “Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş görüşmeci olduğu sürece Kıbrıs meselesi çözülemez dediler. Annan Planında geriye çekildi, Türk tarafı evet Rum tarafı hayır demesine rağmen Kıbrıs Türküne haksızlık yapılma devam edildi. Ambargolar kalkmadı. Talat, çözemeyince kendimi Sarayönünde asayım mı dedi” ifadelerini kullandı.
Tufan Erhürman’ın Kıbrıs Rum tarafının keyfi ve ırkçı uygulamaları nedeniyle karma evliliklerden dolayı hakları gasp edilen vatandaşları kandırmaya çalışarak oy avcılığı yaptığını belirten Tatar, “Cumhurbaşkanı görevine aday olan kişi Rum pasaportu vermeyi taahhüt ediyor. Bu seçim dönemine yalan şampiyonu olarak geçmiştir. Bu insanlarımız bu ırkçı Rum yönetimini önce Rum mahkemelerine vermiştir. Bu mahkemelerden çıkan olumsuz kararı da Rum yüksek mahkemesine götürmüştür. Rum yüksek mahkemesi bu insan hakları ihlalini görmezden gelerek reddetmiştir. Konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine çözülecektir” dedi.
Bu gerçekler ortadayken sen Rum’dan ne alacaksın? Diye soran Tatar, “Senin kendi milletvekillerin dahi bunun propaganda olduğunu söylerken insanlarımızı neden kandırmaya çalışıyorsun. Sen zamanında sayın Talat’ın hukuk ekibinde olan biriydin. Bu konuyu gündeme dahi getirmediniz. Şimdi kalktın tam seçim öncesi manipülasyonla duygu sömürüsüyle insanları kandırıp oy alacağını düşünüyorsun. ” dedi.
Erhürman’ın seçim afişlerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ‘Cumhurbaşkanı adayıyım’ diyemediğini dile getiren Tatar, “AKEL adayı ile sokaklarımızda gezdiler Avrupa Parlamentosu’na girmesi için oy topladılar. Onlar kendilerini federaslistlere adadılar. Onlar federasyon için, biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Anavatanımızla birlikte yürümek için yemin ettik.
“Diyaloğa ve görüşmeye hazırım”
Pozisyonunun aynı olduğunu, diyaloğa ve görüşmelere daima açık olduğunu ancak federasyon masalını, Kıbrıs Türkünü oyalama oyununu bozacaklarını diyerek hareket ettiğini anlatan Tatar, bu konuda kararlı ve dik bir duruş gösterdiklerini kaydetti.
“Halkı kandırmak için federasyonu söylemekten çekiniyorlar”
Halkın rakip adaya kanmayacağına işaret eden Tatar, “Rum’un halkımızı yıllarca oyaladığı, müzakere masalarında tüketilmiş federasyonun kelimesini bile söyleyemiyorlar. Bu kadar savundukları ve sözde çözüm diye yutturmaya çalıştıkları federasyonu ağızlarına bile almıyorlar. Sanıyorlar ki böyle yapınca halkın desteğini alabilecekler. Sanıyorlar ki Lefkoşa’yı kandırabilecekler. Yahu siz bu halkı hiç tanımamışsınız. Boşuna uğraşmayın kanmaz” dedi.
“Federasyon oyununu bozduk diye rahatsız oldular”
Tüketilmiş, son kullanma tarihi geçmiş, Rum’un çıkarlarına hizmet eden federasyon defterini kapattıklarını anlatan Tatar, “Eskimiş, çürümüş zeminle, çürümüş temelle yeni ve sağlam bina kurulmaz. Yeni ve sağlam bina ancak yeni ve güçlü bir temelle inşa edilir. Hayatında bu ülke için tek bir çivi çakmamış, tek bir eser ortaya koymamış olanlar bunu anlayamaz. Biz bu oyuna gelmedik. Bizden rahatsız olmalarının nedeni budur” dedi.
“Rum’u kınayacaklarına Erdoğan’ı protesto ettiler”
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yüce Meclise, milli iradenin toplandığı yere geldiğinde CTP ve adayı Erhürman’ın Meclise katılmadığına vurgu yapan Tatar, “Rum’u protesto edeceklerine, Rum’un zihniyetini, tutumunu kınayacaklarına Anavatan’ın Cumhurbaşkanı’nı protesto etmediler mi? Dünyaya koltuklar boş kaldı mesajını verdirttiler. Şimdi utanmadan kalkmışlar Türkiye ile görüşüp anlaşacaklarını söyleyerek sizleri kandırmaya çalışıyorlar. ” dedi.
“Halkımız taşeron adaya Evet demez”
CTP’nin adayının hiç Rum’u protesto ettiğini gördünüz mü? Diye soran Tatar, “Hiç Türk düşmanı Rum zihniyetini, Rum’un uyguladığı izolasyonu kınadığını duydunuz mu? Benim halkım zekidir, eğitimlidir, akıllıdır. Kimse Kıbrıs Türk Halkını kandırabileceğini düşünmesin. Geçti, o devir bitti. Halkımız irademizi Rum’a teslim edecek taşeron adaya asla evet demez. Ben Ersin Tatar’ım. Bu toprakların evladıyım. Sizlerin içinden çıkmış biriyim. Ben vesayet tanımam. AKEL’ini de, DİSİ’sini de, ELAM’ını da tanımam. Sadece ve sadece sizlere, Kıbrıs Türk Halkının iradesine bağlıyım” dedi.
“Liderlerimizin yolundayız, onlar devletimizi dağıtmak isteyenlerin yolundadır”
Bizim yolumuz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Dr. Fazıl Küçük’ün ve kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş’ın yoludur. Bu yoldan kimse ne beni ne Kıbrıs Türk Halkını ne de Lefkoşalıları asla döndüremez. Büyük Atatürk’ün yolundan bizi kimse ayıramaz” diyen Tatar konuşmasının devamında şöyle konuştu:
“Peki bunların yolu nedir? Bunların yolu Kıbrıs Türkü’nü eşiti olarak görmeyenlerin, Kıbrıs Türkü’nün hakkını ve hukukunu gasp edenlerin, Türkiye’nin garantörlüğü kalksın, Türk Ordusu adadan çıksın diyenlerin, Türkiye kökenli kardeşlerimiz adayı terk etsin isteyenlerin yoludur. İlk iş olarak KKTC’yi, devletimizi dağıtmak, parçalamak isteyenlerin yoludur.
“Atatürk’ten aldığımız ilhamla yürümeye devam edeceğiz”
Kendisine Atatürk iftirası atanlardan bahseden Tatar, “Bayrağımıza milletimize vatanımıza sahip çıkıyoruz. Onlarda bayrak, millet devlet ve anavatan sevgisi duyamazsınız. Bizler Atatürk’ün evlatlarıyız. Özgürlük ve bağımsızlık mücadelemizde Atatürk’ten aldığımız ilhamla yürüdük, yürümeye devam edeceğiz. Şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Türk askerinin adadan çekilmesi ve bizleri maceraya sürükleyenlere verilecek cevabımız, yolumuz devletimizin ve Anavatanın yoludur. CTP ve arkasındakiler federasyon ve bizi Rum tarafına yama yapmak istiyor. Türkiye’nin garantörlüğü ve askerinin çekilmesiyle mücadele yıllarında yaşadıklarımızı bize yaşatacaklar”
Kıbrıs meselesini hemen çözeceğini iddia eden Erhürman’ın söylem değiştirdiğini ifade eden Tatar şu ifadeleri kullandı:
“CTP’nin adayı daha iki hafta öncesine kadar ne diyordu? Kıbrıs meselesini ben çözerim diyordu. Biz de diyorduk ki herhalde elinde bir sihirli değnek var. Şöyle bir savurdu mu hop bütün sorunlar çözülecek. Yahu çözse yanında çalıştığın, seninle aynı çizgideki Talat çözerdi, Akıncı çözerdi. Çözebildiler mi? Hayır çözemediler. Bunlar neyi yaptı bugüne kadar, hangi eseri, hizmeti ortaya koydular da çözebilecekler? Hayır çözemezler.
CTP’nin adayı baktı ki olmuyor, Kıbrıs Türk Halkı bu içi boş laflara inanmıyor, geçenlerde çıktı dedi ki hayır ben çözüm vaat etmiyorum, dedi. Ne oldu da çark etti? Aylardır ben çözeceğim, şöyle çözeceğim, böyle çözeceğim diyordun. Ama şimdi ne diyor, çözüm vaat etmiyorum, diyor.
Şimdi şu soruyu sormak hakkımız değil mi? Ne oldu? Niye çark ettin? Artık çözüm vaat etmiyorsan bu kadar lafazanlığı neden ettin? Çözümün yoksa neyi vaat ediyorsun? Ben söyleyeyim: Onun tek vaadi Kıbrıs Türkü’nü Rum’a yama yapmaktır. Devletimizi Rum devletine yama yapmaktır. Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum”
“CTP’nin Adayının Lefkoşa’da tek bir eseri yok”
CTP adayı Tufan Erhürman’ın başbakanlık yaptığı döneme değinen Tatar, “CTP adayının başbakanlığını hatırlayan var mı? Hatırlıyor musunuz ne yaptığını? Bir tane hizmeti oldu mu Lefkoşa için, bir tane eseri oldu mu Lefkoşa’da yaşayan kardeşlerimiz için? Bakın ben söyleyeyim. Maaşları ödeyemediler maaşları. Sonunda ne yaptı? Bıraktı kaçtı gitti hükümetten. Kaçıp giderken de ne dedi, Hükümeti Ersin Tatar kursun dedi. Ersin Tatar istikrarlı bir hükümet kurar dedi. Pandemi, 6 Şubat Depremi ve Ukrayna-Rusya Savaşı’nın etkilerine rağmen y ekonomik yapıyı güçlendirmek için çalıştık. Maaşları ödedik, Alt yapı ve üst yapıyı güçlendirdik. İşte bizim farkımız budur” dedi.
“Bizde boş vaat yok hizmet ve eser var”
Cumhurbaşkanlığı görevine yeniden aday olduğunu dile getiren Tatar, “Ersin Tatar olarak ben, makam için, koltuk için aday değilim. Bu halk bana her makamı layık gördü çok şükür. Milletvekilliği, Maliye Bakanlığı, Başbakanlık, Genel Başkanlık, Cumhurbaşkanlığı yaptım. Tek bir amacım vardı o da sizlere daha çok hizmet getirmek, daha çok eser ortaya koymak. Bizim farkımız da bu zaten. İçi boş, soyut vaatler bizde yok. Bizde iş var, bizde hizmet var, bizde eser var” dedi.
“Her alanda Atak Diplomasi”
İki devletli çözüm siyaseti yanında yeni dönemde izlenecek olan Atak Diplomasiden de bahseden Tatar şöyle konuştu:
Artık eskimiş, tüketilmiş müzakerelerden Atak Diplomasiye geçiyoruz. Atak Diplomasi sadece uluslararası diplomasi değildir. Atak Diplomasi KKTC için Kıbrıs Türk Halkı için her alanda Atak bir siyaset izlemektir. Ulaşımda, İletişimde, Tarımda, Eğitimde, Turizmde, Üretimde, Ekonomide Anavatan Türkiye ile, Türk Devletleri ile bu ülkeye, sizlere daha çok hizmet getirmek, daha çok eser yapmak demektir.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın 12. Zirvesi için Azerbaycan’daydım. Kendi bayrağımızla, devletimizin resmi adıyla karşılandık, ağırlandık ve zirvede diğer devlet ve hükümet başkanlarına Kıbrıs Türk Halkının sesini duyurduk.
TDT Zirvesinde KKTC Türk Dünyasının Doğu Akdeniz’deki stratejik kalesidir dedik. KKTC’nin 180 milyonluk büyük Türk ailesinin ayrılmaz parçası olduğunu söyledik. TDT ülkelerinin gençlerinin, KKTC’de bir araya gelebilmeleri için bir Türk Gençlik Akademisi kurulması önerimizi bizzat diğer devlet başkanlarının önünde yaptık.
“Oyunu istediğin halkı nasıl küçümsersin ?”
CTP ve onun adayının yapılan uluslararası temasları küçümsediğini dile getiren Tatar, Kendi devletlerini, KKTC’yi, Kıbrıs Türk Halkının oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanını küçümsemeye çalıştılar. Sen oyunu istediğin bu halkın Cumhurbaşkanını nasıl küçümseyebilirsin? Sen başına geçmek istediğin, maaşını aldığın, koltuğunda oturduğun bu devleti nasıl küçültmeye çalışırsın. Atak Diplomasi, Rum’un oyun planına, sadece Rum’un yararına olan federasyon zemininden çıkıp iki devletli diyalog ve iş birliği modeliyle KKTC’yi dünyaya daha çok açmak demektir.
“TDT ülkeleri ile bir Kardeş Pazarlar Ağı kuracağız”
TDT ülkeleri ile kuracağı Kardeş Pazarlar Ağı’ndan bahseden Tatar, “Daha çok üreticimiz, hayvancımız, turistik tesisimiz, üniversitemiz Türk dünyası ile daha çok alışveriş yapsın, ihracat yapsın, kazansın demektir. Lefkoşa ve Lefkoşalı kardeşlerimiz kazansın demektir. Biz bunlarla uğraşıyoruz onlarsa her zaman yaptıkları gibi içi boş laflarla sadece şikâyet ediyor ve suçluyorlar. Aramızdaki fark bu” dedi.
“Onların derdi Rum’u alacaklı, Kıbrıs Türkü’nü borçlu çıkarmak”
KKTC’ye sahip çıkmaya devam edeceğini belirten Tatar, “Güzelyurt’tan da Lefke’den, de Karpaz’dan da Mağusamız’dan da, Girne’den de Lapta’dan da, İskele’den de, Lefkoşa’dan da vazgeçmeyiz. Hodri meydan, cesareti olan çıksın da vereceğim desin. Cesareti olan gelsin de alsın bakalım alabiliyor mu.
Peki CTP’nin adayı buna ne diyor? CTP’nin adayı diyor ki Crans Montana’da nerede kaldıysak oradan başlayacağız diyor. Senin tek derdin Rum’u alacaklı, Kıbrıs Türkü’nü borçlu çıkarmak. Bu halk bunu bilmiyor mu sanıyorsunuz? Pazar günü Lefkoşalı kardeşlerim, sizler bunlara öyle bir ders vereceksiniz ki görecekler bu halkı kandırmaya çalışmak nasıl oluyormuş” dedi.
“Lefkoşa İçin Atak Zamanı”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Lefkoşa için yapılan icraatları ve yapılacak projeleri anlatan Tatar şöyle konuştu:
“Şu ana kadar pek çok büyük altyapı yatırımının önünü açtık. Peki bunu nasıl yaptık? Türkiye’nin desteğiyle yaptık. Türkiye ile kurduğumuz güçlü ilişki ve bağlar olmasaydı bunlar bu kadar hızlı biçimde yapılabilir miydi? Cumhurbaşkanı olarak bunların gerçekleşmesi yönünde sayın Erdoğan ile samimi bir ilişki kurduk ve yaptık. Yeniden seçildiğimde de laf değil iş yapmaya devam edeceğim. KKTC’nin sağlık alt yapısı daha da büyüyecek. Yol ve ulaşımda beş yıl içinde daha büyük adımlar atılacak. Enerjide, su temininde daha büyük gelişmeler olacak. İletişim alanı da bu gelişmelerden payına düşeni alacak. Fiber optik altyapı bunun son örneğidir. 5 Yıl içinde KKTC’de süper hızlı internet altyapısına kavuşacak. Sadece evler değil, okullarımız ve üniversitelerimiz de bu altyapıdan en iyi biçimde faydalanacak. Ayrıca, mobil hatlarda da 5G teknolojisi, Türkiye ile paralel biçimde ülkemize de getirilecek. Lefkoşa’da Sağlıkta bir devrime hazırlanıyoruz. Lefkoşa’nın ihtiyacı olan 600 yataklı yeni Devlet Hastanemizin temelini attık. Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanemizin yenileme çalışmalarına başlamak üzereyiz. Lefkoşa Kuzey Çevre Yolumuzu tamamladık. Yeni Ercan Havalimanını hizmete açtık. Şimdi Lefkoşa’mızı adamızın tamamına bağlayan bütün yollarımızı ya genişleteceğiz ya yenileyeceğiz. Bunları onlar yapamaz. Bu kadar net söylüyorum.
“Halkın yararı için yapılan projelere karşı çıktılar”
Erhürman ve onun destekçilerinin Türkiye’den su temini projesi, Cumhuriyet Yerleşkesi, Meclis ve Parka karşı çıktığını dile getiren Tatar, şu ifadeleri kullandı:
Yeni Cumhuriyet yerleşkemizi açtık. Yeni Meclis binamızı açtık. Yüksek Mahkeme binamız tamamlanmak üzere. Devasa Cumhuriyet Parkımızı, Kıbrıs’ın en büyük yaşam merkezini Lefkoşa’nın göbeğinde açmak üzereyiz. Tam 400 dönümlük devasa bir alanı Lefkoşalıların, çocuklarımızın, gençlerimizin kullanımına açıyoruz. Milli Kütüphanemizi de yapıyoruz. Buna bile karşı çıktılar biliyorsunuz değil mi? Buraya devletimizin yeni binalarına, Cumhuriyet Yerleşkemize bile karşı çıktılar. Bunlar Türkiye’den adamıza getirdiğimiz suya, gençlerimizin spor yapacakları, çocuklarımızın oyunlar oynayacakları, ailelerimizin yaşam alanı olacak parka dahi karşı çıktılar.
“Öğretilmiş çaresizliğe razı olmayacağız, devletimizden vazgeçmeyeceğiz”
Cumhurbaşkanlığı seçimi için sandığa gidilmesi, devlete ve egemenliğe sahip çıkılması gerektiğine vurgu yapan Tatar şöyle konuştu:
“Öğretilmiş çaresizliğe razı olmayacağız. KKTC olarak Kıbrıs Türk Halkı olarak özgüvenle, kendimize inanarak gasp edilen bütün haklarımızı Rum’dan alacağız. Bizim yolumuz, Kıbrıs Türk halkının kendi iradesine, kendi devletine, eşitliğine ve egemenliğine sahip çıkma yoludur. Bu seçim işte bunun seçimidir. 19 Ekim Pazar günü sandığa gittiğinizde vereceğimiz karar şudur. Kaderimizi başkasının iradesine mi bırakacağız yoksa kendi geleceğimizi kendimiz mi kuracağız?
Pazar günü devletimize ve egemenliğimize en güçlü şekilde evet diyeceğiz. Mührü bunun için vuracağız. Hepinize, Kıbrıs’ın kalbi Lefkoşa’mıza, Lefkoşalı kardeşlerimize selam olsun. Zafer bizim olacak.

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı ve Başbakan Ünal Üstel, cumhurbaşkanlığı seçimine bir gün kala yaptığı açıklamada, UBP seçmenine ve tüm Kıbrıs Türk halkına seslendi.
Üstel, seçimlerin bir kader oylaması olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Bu seçimde oy kullanmak, devlete, egemenliğe, cumhuriyete ve geleceğe sahip çıkma sorumluluğudur. Her UBP’linin görevi sandığa gitmek ve devlete sahip çıkmaktır. Biz de bunu yapacağız. Kararımız nettir. Kararımız iki devlettir. Oyumuz Ersin Tatar’dır.”
“BİZ BU TOPRAKLARA OLAN BORCUMUZU DİRENEREK ÖDEDİK”
Kıbrıs Türk halkının tarih boyunca ağır bedeller ödeyerek özgürlüğünü kazandığını belirten Üstel, şöyle devam etti:
“Sevgili kardeşlerim, değerli büyüklerim, kıymetli evlatlarım; Biz bu topraklarda özgürce yaşamak için çok ağır bedeller ödedik. Gün geldi, şehit düştük, can verdik. Gün geldi, evsiz kaldık, göç ettik ama diz çökmedik. Biz bu topraklara olan borcumuzu direnerek ödedik.”
“BU DEVLETİ BİZ KURDUK”
Üstel, Ulusal Birlik Partisi’nin bu mücadelenin siyasal omurgası olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:
“Biz Ulusal Birlik Partisiyiz. Bu devleti biz kurduk. Bu devlete sahip çıkmaya yemin ettik. O yemin hâlâ yüreğimizdedir. O yemin hâlâ bu partiye can veren ruhtur.”
“ŞİMDİ BİRLİK OLMA ZAMANIDIR”
Birlik ve bütünlük çağrısı yapan Üstel, kişisel hesapların bir kenara bırakılması gerektiğini belirtti:
“Bizim kişisel beklentilerimiz, Kıbrıs Türkü’nün kaderi karşısında bir damla bile değildir. O yüzden şimdi kırgınlıkları, dargınlıkları bir kenara bırakma zamanıdır. Şimdi bir olma zamanıdır. Şimdi birlik olma zamanıdır. Şimdi yeminimize sahip çıkma zamanıdır. Şimdi oyumuzu kullanma ve oyunları bozma zamanıdır.”
“BU SEÇİM, BİR DÖNÜM NOKTASIDIR”
Seçimin sadece bir siyasi yarış değil, devletin geleceğini belirleyecek bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Üstel, şu ifadeleri kullandı:
“Bu seçim, bir dönüm noktasıdır. Bu seçim, dünle gelecek arasında bir seçimdir. Bu seçim, partimize, davamıza sahip çıkma seçimidir. Bu seçim, birlikte kurduğumuz devlete, cumhuriyete ve uğruna can verdiğimiz bu vatana sahip çıkma seçimidir. Bu seçim, egemenliğimize, bağımsızlığımıza, özgürlüğümüze, bayrağımıza, toprağımıza ve Anavatan Türkiye ile olan bağlarımıza sahip çıkma seçimidir.”
“BİZİM OYUMUZ İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMEDİR”
Üstel, UBP’nin vizyonunun net olduğunu belirterek şöyle dedi:
“Bizim oyumuz iki devletli çözümedir. Bizim oyumuz egemenliğedir. Bizim oyumuz düne değil, geleceğedir. Bizim oyumuz Ersin Tatar’adır. Ve bizim oyumuz, Türkiye ile omuz omuza yürümeyedir.”
“ZAFERİMİZ ŞİMDİDEN KUTLU OLSUN”
Seçimlerde sandığa gitmenin devlet bilinciyle eşdeğer olduğunu vurgulayan Üstel, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:
“O yüzden sandığa gideceğiz. Oyumuzu kullanacağız. Vereceğimiz her oy, Ulusal Birlik Partisi’nin onurudur. Seçimler demokrasinin bayramıdır. Ve bu bayram, halkımızın bayramı olacaktır. Zaferimiz şimdiden kutlu olsun.”

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 19 Ekim 2025 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile ilgili duyuru yayımladı.
YSK’dan yapılan açıklamada, oy verme süresinin saat 08.00’de başlayıp 18.00’de sona ereceği bildirildi.
5/1976 sayılı Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 104. maddesi uyarınca, 19 Ekim 2025 Pazar günü saat 19.00’a kadar radyo, televizyon ve her türlü yayın organı tarafından seçim ve sonuçları ile ilgili haber, tahmin ve yorum yapılmasının yasak olduğu hatırlatıldı.
Açıklamada ayrıca, seçim günü sandık alanları içerisinde veya civarında herhangi bir kişi tarafından aday ya da siyasi parti ambleminin veya işaretinin taşınmasının yasak olduğu vurgulandı.
YSK, aday veya siyasi partilerin propagandasını çağrıştıran herhangi bir renk, giysi, emtia veya maske kullanılmasının da yasak olduğunu bildirdi.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi öncesinde propaganda süresinin yarın saat 18.00’de sona ereceğini hatırlattı.
Kurul, yasağa uymayanlar hakkında toplatma, kapatma ve erişim engelleme dahil her türlü yasal tedbirin uygulanacağı uyarısında bulundu.
YSK’nın 17 numaralı duyurusunda, 5/1976 sayılı Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 65(2) ve 68(1) maddeleri uyarınca, siyasal partiler ile bağımsız adayların yürüttüğü propaganda faaliyetlerinin belirtilen tarih ve saatte biteceği belirtildi.
Duyuruda, yarın saat 18.00’den sonra propaganda ve propaganda niteliğindeki yayınların yapılmasının yasak olduğu vurgulanarak, yasağın sosyal medya ve internet ortamını da kapsadığı, haber sitelerindeki banner ve benzeri içeriklerin bu saatten itibaren kaldırılması gerektiği hatırlatıldı.
YSK açıklamasında ayrıca, Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 187’nci maddesine atıfta bulunularak, oy verme gününden önceki gün saat 18.00’den sonra ve oy verme gününde genel veya halka açık yerlerde seçim propagandası yapan, bu amaçla yayınlarda bulunan, seçimin düzenini bozabilecek veya oy verme serbestliğini etkileyebilecek nitelikte söz, yazı ya da başka yollarla propaganda yapan veya asılsız söylenti yayan kişilerin, altı aya kadar hapis cezasına çarptırılabileceği ifade edildi.
Trending
-
Kıbrıs3 yıl önce
BES ve DEV-İŞ’in belediyelerle ilgili eylemi bir günlüğüne askıda
-
Kıbrıs3 yıl önce
Yüksek Adliye Kurulu, terfi eden ve atanan yargıçları açıkladı
-
Dünya3 ay önce
Fidan: Pakistan ve KKTC arasındaki ilişkilerin daha da gelişeceğine yürekten inanıyorum
-
Kıbrıs3 yıl önce
“Maç için Güney Kıbrıs’a ilk kez geçecek olan Kıbrıslı Türkler’den KKTC doğum belgesi isteniyor”
-
Kültür Sanat4 yıl önce
Ferhan Şensoy hayatını kaybetti
-
Entertainment8 yıl önce
New Season 8 Walking Dead trailer flashes forward in time
-
Ekonomi3 yıl önce
İlk yerli kolza tohum adayları toprakla buluşturuldu
-
Ekonomi3 yıl önce
Baykar’ın insansız savaş uçağına Ukrayna motoru güç verecek