Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Dışişleri Bakanlığı ile Ankara Üniversitesi arasında işbirliği protokolü imzalandı

Published

on

Dışişleri Bakanlığı ile Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi arasında, bakanlık personeline yönelik eğitim öğretim programları düzenlenmesine ilişkin işbirliği protokolü imzalandı.

KKTC Ankara Büyükelçiliği’nde gerçekleştirilen törende, protokole KKTC’nin Ankara Büyükelçisi İsmet Korukoğlu ve Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ünüvar imza koydu.
KKTC Ankara Büyükelçisi Korukoğlu, Dışişleri Bakanlığı olarak Ankara Üniversitesi gibi Türkiye’nin güzide kuruluşlarından birisiyle işbirliği protokolü imzalamış olmalarının kendileri açısından memnuniyet verici olduğunu belirtti.
Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Ünüvar ise üniversitenin verdiği eğitimden faydalananların daha güçlü bir bilgi birikimiyle donanmış bir şekilde hizmet ederek, KKTC’nin daha güçlü bir ülke olması için gayret edeceklerini söyledi…

İmzalanan protokolle, hizmet içi eğitim öğretim programlarının düzenlenmesi, meslek memurlarının eğitim ihtiyaçları doğrultusunda Siyasal Bilgiler Fakültesi bünyesinde görev yapan uzman akademisyenler tarafından insan hakları, uluslararası hukuk, enerji, uluslararası kurumlar gibi farklı alanlarda kısa süreli eğitimler vermesi ve bakanlık personelinin Ankara Üniversitesi tarafından sunulan iki yüksek lisans ve bir doktora programından faydalanması amaçlanıyor.

Protokol kapsamında yapılması öngörülen eğitim programları, bakanlığın belirleyeceği öncelikli alanlarda ve iki kurum arasında istişare edilerek oluşturulacak.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Published

on

By

Cumhurbaşkanlığı’nda Devir Teslim Töreni gerçekleştirildi. 6. Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, görevi 5. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’dan devraldı.

Erhürman, görevi devralırken Kıbrıs Türk halkının birliğini ve geleceğe olan inancını vurguladı. “Bu ülkenin her çocuğu benim çocuğumdur. Cumhurbaşkanı olarak birinci görevim, çocuklarımızın eşit, özgür, sağlıklı ve mutlu büyümesi için gece gündüz demeden çalışmaktır” ifadelerini kullandı.

Erhürman’ın konuşmasının tamamı şöyle:

“Çok değerli konuklar,
seçim döneminde “Cumhurbaşkanlığı, Kıbrıs Türk halkının evidir” demiştik, hatırlayacaksınız. Öncelikle hepinize “evinize hoş geldiniz” diyor; bugün burada, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 6. Cumhurbaşkanı olarak bu görevi ve sorumluluğu devralırken, beni ve sevgili eşimi yalnız bırakmadığınız için hepinize yürekten teşekkür ediyorum. Sağ olun, var olun.

Öncelikle liderimiz Dr. Fazıl Küçük’ü ve kıymetli eşi Süheyla Küçük’ü; Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş’ı ve kıymetli eşi Aydın Denktaş Hanımefendi’yi rahmetle ve minnetle anıyorum.
2. Cumhurbaşkanımız Sayın Mehmet Ali Talat’a ve kıymetli eşi Sayın Oya Talat’a;
3. Cumhurbaşkanımız Sayın Dr. Derviş Eroğlu’na ve kıymetli eşi Sayın Meral Eroğlu’na;
4. Cumhurbaşkanımız Sayın Mustafa Akıncı’ya ve kıymetli eşi Sayın Meral Akıncı’ya;
ve bugün görevi kendisinden devralmakta olduğum 5. Cumhurbaşkanımız Sayın Ersin Tatar’a ve kıymetli eşi Sayın Sibel Tatar’a ülkemize ve halkımıza verdikleri hizmetlerden dolayı yürekten teşekkür ediyorum.

Aramızdaki sarsılmaz kardeşlik ilişkilerinin nişanesi olarak bugün, Türkiye Cumhuriyeti adına burada bizlerle birlikte olan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz’a huzurlarınızda bir kez daha “hoş geldiniz” diyorum.

Siyasi hayatım boyunca da, seçim sürecinde de sürekli halkımızı, yurttaşlarımızı dinledim. Bundan sonra da hep yurttaşlarımızla, halkımızla birlikte olacağım. Bu güzel ülkede insanlarımızın daha mutlu, daha umutlu, daha müreffeh bir yaşam sürmeyi hak ettiklerini düşündüm hep. Annelerimizin, babalarımızın, ninemizin, dedelerimizin verdikleri varoluş mücadelesinin sonrasında, çocuklarımıza ve torunlarımıza; Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, muasır medeniyet seviyesinde, insan onuruna yaraşır bir hayat sürecekleri bir ülkeyi bırakmanın borcumuz ve yükümlülüğümüz olduğunu yüreğimin en derinlerinde hissettim.

Biliyorum ki Kıbrıs Türk halkını, siyasi görüş ve parti ayrımı gözetmeksizin birleştiren en önemli unsur çocuklarımızdır. Bilinmesini isterim ki benim gözümde, annesi babası veya kendisi nerede doğmuş olursa olsun, bu topraklarda yaşayan her çocuk benim çocuğumdur. Ve Cumhurbaşkanı olarak birinci görevim, çocuklarımızın eşit, özgür, sağlıklı ve mutlu büyümeleri için gece gündüz demeden çalışmaktır.

“Şampiyon Meleklerimiz” ve bu ülkede kaybettiğimiz tüm çocuklarımız yüreklerimizde bir yaradır; ben bu yaranın hayatım boyunca kapanmayacağının bilincini taşıyorum. Gazze’de öldürülen binlerce çocuğun da Kıbrıs Türk halkının yürek yarası olduğunu buradan bütün dünyaya duyurmak istiyorum. Kaybettiğimiz çocuklarımıza borcumuzun ödenmesi elbette mümkün değildir; fakat bu gerçeğin bize, çocuklarımız için çok daha fazla çalışmamız gerektiğini hatırlattığını da biliyorum.

Bu ülkede varoluş mücadelesini çok ağır şartlarda, ağır bedeller ödeyerek veren büyüklerimize ve üzerine titrediğimiz çocuklarımıza karşı en önemli borcumuz; bu ülkeyi ve bu halkı dünyada hak ettiği yere taşımak, dünyayla buluşturmak; çocuklarımıza müreffeh, gelişmiş ülkelerin çocuklarına sağlanan olanakları sağlamaktır. Bunun için Kıbrıs Türk halkının bu ülkedeki hak ve çıkarlarını korumak ve gelecek nesillere aktarmak birinci vazifemizdir.

Bütün dünya bilmelidir ve bilecektir ki Kıbrıs Türk halkı, bu adadaki iki eşit kurucu ortaktan biridir. Bu adanın üzerinde ve etrafında her ne varsa, onda ortaktır. Güvenlik, enerji, hidrokarbonlar, deniz yetki alanları, ticaret yolları, Avrupa Birliği vatandaşlığı gibi alanlarda Kıbrıs Türk halkının iradesi olmaksızın karar alınması saygısızlıktır, mümkün değildir. Kıbrıs Türk halkının bu adadaki egemenlik haklarına sahip çıkmak, hem bu halkın statüsünün gereği hem de varoluş mücadelesini veren büyüklerimize ve bu ülkeyi devredeceğimiz çocuklarımıza karşı yükümlülüğümüzdür.

Bir hukukçu olarak, derdim sözcükler ve kavramlardan ziyade içeriktir. Biliyorum ki insanlarımızdan “federasyon” diyenler de “iki devlet” diyenler de, az önce söylediklerim konusunda; Kıbrıs Türk halkının bu adadaki iki eşit kurucu ortaktan biri olduğu ve adanın etrafındaki her ne varsa onun da ortağı olduğu konusunda hemfikirdir. Yukarıda saydıklarım ortak yetki alanlarıdır ve yalnızca Kıbrıs Rum halkının egemenlik ya da yetki alanında sayılması mümkün değildir. Kıbrıs Rum halkı bu adada ne kadar egemense, Kıbrıs Türk halkı da o kadar egemendir. Bu adadaki bir Kıbrıslı Rum çocuk hangi haklara sahipse, bir Kıbrıslı Türk çocuk da aynı haklara sahiptir. Hidrokarbonlar üzerinde Kıbrıslı Rumların ne kadar hakkı varsa, Kıbrıslı Türklerin de o kadar hakkı vardır. Hiç kimsenin bu adada Kıbrıs Türk halkı yokmuş gibi davranmasını asla kabul etmeyiz. Herkes bilecektir ki Kıbrıs Türk halkı bu adada hep vardı, bugün de vardır ve bundan böyle de hep var olacaktır.

Kıbrıs Türk halkı çözüm iradesini, bu adanın tamamının garantörü olan Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte, defalarca bütün dünyanın gözü önünde ortaya koymuştur. Kıbrıs Türk halkı çözümden, müzakereden, masadan hiçbir zaman kaçmamıştır. Ama bilinmelidir ki bunca yaşanmışlıktan sonra “dostlar alışverişte görsün” diye müzakere etmek, benim halkımın kabul edebileceği bir şey değildir. Benim halkım “müzakere olsun” diye müzakere değil, “çözüm olsun” diye müzakere istemektedir.

Bu nedenledir ki Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğinin pazarlık konusu hâline getirildiği, zaman sınırlaması içermeyen, sonuç odaklı olmayan müzakerelerin; bir kez daha Kıbrıs Rum liderinin masayı terk etmesiyle sona ermesi durumunda bugünkü statükaya dönülmeyeceğinin baştan güvence altına alınmadığı bir zeminde, çözüm getirmesi baştan öngörülemez. Bu şartlar altında müzakere masasına oturmak zordur.

Bu bölgede kalıcı barış ve istikrar, Kıbrıslı Türkler ve bölgede garantör ülke Türkiye görmezden gelinerek sağlanamaz. O nedenle diğer garantör ülkelere, Kıbrıs Rum halkına, Kıbrıs Rum liderliğine ve bütün dünyaya çağrım; herkesin kazanacağı çözüme, kalıcı barışa ve istikrara odaklanmaktır. Ancak bilinmelidir ki bizi çözüme ulaştıracak müzakere masasının kurulmasını sağlayacak koşullar oluşmadığı takdirde, Kıbrıs Türk halkının çözüm iradesi bu kez de “güven artırıcı uygulamalar” ve somut işbirlikleri üzerinden hayata geçirilecektir.

Yeni geçiş noktalarından, var olan geçiş noktalarının rahatlatılmasına; Yeşil Hat Tüzüğü çerçevesinde ihracatta karşımıza çıkan sorunlardan, mülkiyet konusunda gündeme getirilen davalara; hâlâ yürürlüğe girmemiş olan Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nden, turizm alanında çıkarılan engellere; karma evliliklerden doğan çocuklarımızın Avrupa Birliği vatandaşlığı hakkından, adadaki dolaşım özgürlüğüne kadar pek çok konunun ele alınması; yeni ve yaratıcı güven artırıcı önlemlerin gündeme getirilmesi ve yurttaşlarımızın ihlal edilen haklarının korunması bizim için son derece önemlidir. Bu ve benzeri konular yalnızca Kıbrıs Rum liderliğiyle değil; Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler, Türk Devletleri Teşkilatı, İslam İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası kuruluşlarla da ele alınacaktır. Bu amaçla elbette Türkiye Cumhuriyeti’nin, geçmişte olduğu gibi açılmasına yardımcı olacağı tüm diplomatik kanallardan yararlanılacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki ilişkiler, başka herhangi iki devlet arasındaki ilişkilerle kıyaslanamayacak derecede özeldir. Bugüne kadar hiçbir Cumhurbaşkanımız, müzakere süreçlerini ve Kıbrıs sorunu ile dış politikayla ilgili diğer süreçleri, Türkiye Cumhuriyeti ile istişare etmeden yürütmemiştir. Bu elbette benim cumhurbaşkanlığım döneminde de değişmeyecektir. Benim görevim, Türkiye Cumhuriyeti–Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ilişkilerini çok daha iyi bir seviyeye taşımak olacaktır.

Hep söylediğim gibi, Cumhurbaşkanlığı makamının yalnızca dışarıda değil; Anayasa ve mevzuat çerçevesinde içeride de görevleri vardır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bir nüfus politikasının geliştirilmesi; kamu yönetimi ve başta eğitim ile sağlık olmak üzere kamu hizmetleriyle ilgili şikâyetlerin ve güvenlik endişelerinin azaltılması; kamu görevlerinde liyakatin esas alınması; beyin göçünün engellenmesi; göç eden gençlerimizin ülkemize dönüşünün teşvik edilmesi; hukukun üstünlüğüne saygı gösterilmesi; nicelik değil nitelik odaklı yükseköğretim; Taşınmaz Mal Komisyonu’nun sürdürülebilirliği ve mülkiyet düzeninin öngörülebilir kılınması, Cumhurbaşkanı olarak üzerinde hassasiyetle çalışacağım konuların bir kısmıdır.

Cumhurbaşkanının bu konuların bazılarında Anayasa ve mevzuattan kaynaklanan doğrudan yetkileri varken, bazılarında dolaylı ya da sorunların çözümüne ön ayak olmak şeklinde ifade edilebilecek yetkileri vardır. Benim açımdan önemli olan, halkımızın yaşadığı sorunların derdiyle dertlenmek ve çözüm için çaba sarf etmektir. Bu noktada bir kez daha söylemeliyim ki Anayasa’da Cumhurbaşkanına yüklenen “tarafsız olma, Kıbrıs Türk halkının bütününü temsil etme ve halkın tamamını kucaklama” görevi benim için en önemli görevdir. Beni yakından tanıyan halkımızın; hükümette hangi siyasi parti ya da partiler olursa olsun, hükümetle yarışa veya çatışmaya girmeksizin sorunların çözümü için azami gayret göstereceğimden; insanlarımız arasında asla ayrımcılık yapmayacağımdan ve yaptırmayacağımdan; hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm insanlarımızın hak ve özgürlüklerine sahip çıkacağımdan kuşku duymayacağından eminim.

Konuşmamı bitirmeden önce Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin kısa bir değerlendirme yapmak isterim. Seçim sürecinde de, seçim sonrasında da söyledim: Kıbrıs Türk halkı demokrasiyi içselleştirmiş bir halktır. Farklı siyasi görüşlerdeki yurttaşlarımız, en yoğun siyasi tartışmaları yaptıktan sonra oturup birbirleriyle sohbet edebilecek demokratik olgunluğa sahiptir. Bunlar asla kaybetmememiz, üzerine titrememiz ve hassasiyetle korumamız gereken; dünyaya örnek olabilecek hasletlerimizdir. Bu seçimin kaybedeni yoktur; kazanan Kıbrıs Türk halkıdır, çocuklarımızdır ve kardeşliğimizdir. Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da Cumhurbaşkanlığı makamında bölünmemize, parçalanmamıza, kardeşliğimizin zedelenmesine asla izin vermeyeceğimi yüreğimin en derinlerinden söylemek isterim.

“Evinize hoş geldiniz” diyerek başlamıştım konuşmama. Evet, Cumhurbaşkanlığı halkın evi olacaktır. Bizim en büyük zenginliğimiz, nüfusumuzla kıyaslanamayacak ölçüde yetişmiş insan kapasitemiz, beşerî sermayemizdir. Sanatçılarımız, bilim insanlarımız, sporcularımız, üreticilerimiz, emekçilerimiz, iş insanlarımız, engellilerimiz… Sadece onlar değil; örgütlerimizle, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarımız, sendikalarımız, sivil toplum örgütlerimiz; gençlik, kadın ve çevre örgütlerimiz; en fazla da gençlerimiz, en fazla da çocuklarımız… Hepimiz burada kendimizi evimizde hissedecek; birlikte çalışacak, birlikte üretecek; halkımızı ve ülkemizi yurt dışında hep birlikte temsil edecek; bu güzel ülkeyi daha güzel günlere hep birlikte taşıyacağız. Buna inancım sonsuzdur.

Bugün huzurlarınızda, sevgili eşim Nilden ve canımız oğlumuz Toprak ile büyük bir sorumluluk üstlenmiş bulunuyoruz. Bilin ki son derece müsterihim; çünkü bu yolu halkla birlikte, sizlerle birlikte yürüyeceğimize; çocuklarımız, torunlarımız, geleceğimiz için hep birlikte çalışacağımıza; haklarımız için hep birlikte mücadele edeceğimize ve yol arkadaşı olacağımıza adım gibi eminim.

Halkla, sizlerle yol arkadaşlığı yapmak benim için onurdur. Bu halkın bir mensubu olmak benim en büyük gururumdur. Ve sizlere, bu halkın kendisiyle, ülkesiyle ve kurumlarıyla gurur duymasını sağlamak için sizlerle birlikte gece gündüz demeden çalışma sözü veriyorum.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle kucaklıyorum ve bir kez daha “evinize hoş geldiniz” diyorum. İyi ki varsınız, sağ olun.

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Kuzey Kıbrıs’taki Rum mallarını suistimal ettiği gerekçesiyle geçen yıldan bu yana Güney Kıbrıs’ta tutuklu bulunan AFİK Group CEO’su Simon Mistriel Aykut’a 5 yıl hapis cezası verildi.

“Philenews’de” yer alan haberde bu sabah toplanan Lefkoşa (Rum) Ağır Ceza Mahkemesinin bu cezayı Aykut’a kabul ettiği 40 suçlamayla alakalı olarak verdiği kaydedildi.

Haberde Aykut’un 2024 yılının haziran ayından bu yana tutuklu olduğu anımsatılırken, hakkında verilen cezanın tutuklandığı günden bu yana geçen süreyi de kapsadığı ifade edildi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, devir teslim töreninin ardından Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile bir araya geldi.

Cumhurbaşkanlığı makam odasında yer alan görüşmede, konuşma yapan Yılmaz, 19 Ekim’de gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından Cumhurbaşkanlığı devir teslim törenine iştirak etmek üzere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni ziyaret etmekten duyduğu memnuniyeti ifade etti.

YILMAZ: DURMAKSIZIN ÇALIŞMAYI SÜRDÜRECEĞİZ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği üzere; seçimler sonucunda Kıbrıs Türk halkının sahip olduğu demokratik olgunluğu bir kez daha ortaya koyduğunu, iradesini sandığa yansıttığını belirten Yılmaz, “Bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımızın Kıbrıs Türk halkına kalbi selamlarını ve Sayın Erhürman’a tebrik dileklerini iletmek istiyorum” dedi.

Yılmaz, seçimlerin, Kıbrıs Türklerinin hür ve egemen iradesini göstermesinin yanı sıra KKTC’deki yerleşmiş devlet geleneğini ve güçlü demokrasisini yansıtması anlamında önemli olduğunu vurguladı.

Bu kapsamda, 19 Ekim’de gerçekleşen seçimlerin ülke ve tüm bölge için hayırlara vesile olmasını dileyen Yılmaz, şöyle devam etti:

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 6. Cumhurbaşkanı olarak seçilen Sayın Tufan Erhürman’ı da tebrik ediyorum. Sadece kendine oy verenlerin değil, tüm Kıbrıs Türk halkının Cumhurbaşkanı olduğunu, kimsenin kaybetmediğini, Türkiye Cumhuriyeti ile dış politikada yakın istişare içinde olacağına ilişkin açıklamalarının kıymetli olduğunu ifade etmek istiyorum. Seçimlerin demokratik olgunluk içinde geçmesini sağlayan tüm adaylara, partilere ve kurumlara da tebriklerimi sunuyorum.”

Yılmaz, bu vesileyle 5. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a da ülkesine verdiği değerli hizmetlerden ve bu süreçte Türkiye Cumhuriyeti ile yürüttüğü verimli işbirliğinden dolayı teşekkür etti.

“Edindiği tecrübe ile ülkesine ve milletine hizmet etmeye devam edeceğine inanıyor, yaşamının bu yeni döneminde kendisine sağlık ve esenlik diliyorum” diyen Yılmaz, şu ifadeleri kullandı:

“Anavatan ve garantör Türkiye olarak, tarihi, hukuki ve insani sorumluluklarımız çerçevesinde ve Ada’nın gerçeklerine uygun biçimde, Kıbrıs Türk halkının, huzur, refah ve kalkınmasına yönelik gayretlere katkıda bulunmaya devam edeceğiz. KKTC’nin her alanda gelişmesi için durmaksızın çalışmayı sürdüreceğiz. Kıbrıs Türk halkının kalkınmasına destek olmayı tarihi bir sorumluluk, ortak bir kaderin ve milli davamızın ayrılmaz bir parçası olarak görmekteyiz.

Bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da, milli davamıza sahip çıkmaya, Kıbrıs Türkünün adalet mücadelesine destek vermeye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını ve çıkarlarını her platformda savunmaya devam edeceğiz.”

Cevdet Yılmaz, bu kapsamda, Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’a tekrar hayırlı olsun dileklerini ileterek, “Kendisini en yakın zamanda Türkiye’de görmek istediğimizi de ifade etmek istiyorum. Cumhurbaşkanı olarak; ülkelerimiz arasındaki ortak çalışmalar başta olmak üzere KKTC ve Kıbrıs Türk halkının hak ve menfaatlerini koruma ve geliştirme yolunda başarılar diliyorum” diye konuştu.

ERHÜRMAN: İYİ İLİŞKİLER VE İSTİŞARE İÇİNDE OLACAĞIZ

Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman da, Yılmaz’a, kendilerini devir teslim töreninde yalnız bırakmayıp, KKTC’ye gelmesinden ötürü teşekkür etti.

Erhürman, Türkiye ile KKTC ilişkilerinin her zaman büyük önem taşıdığına vurgu yaparak, her zaman her konuda iyi ilişkiler ve istişare içinde olacaklarını söyledi.

İki ülke arasındaki ilişkilerin çok daha ileriye taşınması için bundan sonra birlikte çok daha yoğun bir şekilde çalışacaklarını söyleyen Erhürman, Kıbrıs Türk halkının egemenlik haklarının korunması için Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte çalışmaya devam edeceklerini kaydetti.

Erhürman, ilk fırsatta Ankara ziyaretini de gerçekleştireceklerini belirtti.

 

Devamını Oku

Trending

Reklam