Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Varol, Avrupa Ombudsmanlar Enstitüsü ve Katar Ulusal İnsan Hakları Komisyonu iş birliğinde düzenlenen konferansa katıldı

Published

on

Ombudsman İlkan Varol, Katar’ın başkenti Doha’da Avrupa Ombudsmanlar Enstitüsü ve Katar Ulusal İnsan Hakları Komisyonu iş birliğinde düzenlenen konferansa katıldı.

Varol davetli olarak katıldığı konferansta “Savaş ve Göç Dönemlerinde Çocuklar ve Savunmasız Grupların” korunmasıyla ilgili bir de konuşma yaptı.

Konuşmasında göç ve savaş gibi kriz dönemlerinde çocuklar ile savunmasız grupların korunmasının büyük önem taşıdığını belirten Varol, bu tür krizlerin toplumların sosyal yapısını bozduğunu, bireyleri yerinden ettiğini ve özellikle en savunmasız kesimleri daha da kırılgan hale getirdiğini vurguladı. Varol, “Göç ve savaş, toplumların sosyal dokusunu zedeleyen, bireyleri yerinden eden ve en kırılgan kesimleri savunmasız bırakan iki önemli faktördür” ifadelerini kullandı.

-Çocuklar Kriz Anlarında En Fazla Zarar Gören Gruplar

Varol, özellikle kriz dönemlerinde çocuklar, yaşlılar, engelliler ve kadınların en fazla zarar gören gruplar arasında olduğunu belirtti. UNICEF’in verilerine göre, 2021’in sonunda çatışma, şiddet ve diğer krizler nedeniyle dünya genelinde 36,5 milyon çocuğun yerinden edildiğini ifade eden Varol, bu rakamın, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana kaydedilen en yüksek sayı olduğunu dile getirdi. Varol, ayrıca iklim değişiklikleri ve çevresel felaketler nedeniyle yerinden edilen çocukların bu veriyedahil olmadığını aktardı.

Varol, göç ve savaş sırasında çocukların karşılaştığı ciddi tehditlere dikkat çekti. Bu çocukların fiziksel ve duygusal şiddet, insan ticareti, yetersiz beslenme ve eğitimden mahrum kalma gibi tehlikelerle karşı karşıya olduklarını vurgulayan Varol, göç sırasında çocukların pek çok hak ihlaline uğradığını söyledi. Varol, çocuk işçiliği, eğitim hakkının ihlali ve insan kaçakçılığı gibi sorunların çocukların geleceğini tehdit ettiğine dikkat çekti.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNCHR) verilerine göre, göç eden çocukların neredeyse yarısının eğitim alamadığını ifade eden Varol, 7 milyon çocuğun eğitim hakkından yoksun kaldığını belirtti.

-Savaşın Etkileri: Psikolojik ve Fiziksel Sorunlar

Konuşmasında savaşın çocuklar üzerindeki etkilerine de değinen Varol, savaş sırasında çocukların fiziksel şiddet, psikolojik travma ve sağlık hizmetlerine erişim eksiklikleri ile karşılaştığını söyledi. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, çatışma ve kriz bölgelerinde yaşayan bireylerde %22 oranında ciddi ruh sağlığı sorunlarının görüldüğünü aktaran Varol, savaşların çocukları hem mağdur hem de fail durumuna getirdiğine dikkat çekti. Günümüzde yüzbinlerce çocuğun savaşlarda veya küresel çatışmalarda asker olarak kullanıldığını belirtti.

-Kadınlar ve Diğer Savunmasız Gruplar da Ciddi Tehdit Altında

Varol, kriz dönemlerinde kadınlar, yaşlılar ve engellilerin de büyük risklerle karşı karşıya olduğunu ifade etti. Kadınların göç ve savaş sırasında cinsel şiddet ve ayrımcılıkla daha fazla karşılaştığını belirten Varol, yaşlılar ve engellilerin ise sağlık hizmetlerine ulaşmada ciddi zorluklar yaşadığını söyledi. Uluslararası Göç Örgütü (IOM) verilerine göre dünya genelinde mülteci durumuna düşen insanların %48’inin kadınlardan oluştuğunu belirten Varol, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNCHR) verilerine göre ise her 5 mülteci kadından 1’inin cinsel şiddete maruz kaldığını vurguladı.

-Uluslararası Hukukun Rolü

Ombudsman Varol, uluslararası hukukun savunmasız grupların korunmasında önemli bir rol oynadığını dile getirdi. Varol, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi ve Kadına Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi gibi uluslararası belgelerin, çocuklar ve savunmasız grupların korunmasında temel yasal zeminler oluşturduğunu belirtti.

Varol, 1989 yılında kabul edilen ve 1990 yılında yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin, çocukların yaşam hakkı, gelişme, eğitim, korunma ve katılım haklarını güvence altına aldığını ifade etti. Türkiye’nin de 1990 yılında bu sözleşmeyi imzaladığını ve 1996 yılında kabul ettiğini belirten Varol, Türkiye’nin çocuk haklarına yönelik uygulamalarıyla bu sözleşmeye paralel hareket ettiğini vurguladı.

KKTC‘nin Uluslararası Normlara Uyum Çabaları

Varol, konuşmasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de bu konuda sorumluluklarının bilincinde olduğunu belirterek, 1974 Kıbrıs çatışmasında hayatını kaybeden çocukların, bu trajedinin en masum kurbanları olduklarını ifade etti.

O dönemin acı anılarının, hâlâ birçok ailede derin izler bıraktığını söyleyen Varol, savaşın etkilerinin sadece can kaybı ile sınırlı kalmadığını, yerinden edilen ve travmalar yaşayan çocukların da olduğunu dile getirdi.

Varol, KKTC toplumunun geçmişte göç süreçlerinden etkilenmiş ve savaşın yıkıcı sonuçlarını yaşamış bir toplum olarak, bugün de bu tür durumlara duyarlı olmaya çalıştığını belirtti. “KKTC, uluslararası insan hakları normlarına uygun olarak etkili politikalar geliştirme çabası içindedir” diyen Varol, çocukların ve savunmasız grupların haklarını savunmanın, insan onuruna yaraşır bir yaşam sağlamak adına herkesin ortak sorumluluğu olduğunu ifade etti.

-Barış ve Adalet İçin Ortak Çaba

Varol, konuşmasının sonunda, savaşın, göçün ve zulmün etkilerinin yalnızca belirli dönemlerle sınırlı kalmadığını, tüm savunmasız grupların hangi coğrafyada olursa olsun korunmaya ve desteklenmeye ihtiyaç duyduğunu vurguladı. Barış ve adaletin egemen olduğu bir dünya için herkesin eşit ve insan onuruna yakışır bir şekilde yaşama hakkını savunmaları gerektiğini belirten Varol, “Hep birlikte, geleceğimizi korumak ve toplumlarımızı daha dirençli kılmak için elimizden gelenin en iyisini yapmalıyız” dedi.

Varol’a temasları sırasında, KKTC Doha Temsilciliği Misyon Şefi Huriye Hançerli eşlik etti.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

“7. Uluslararası Türk Dünyası Turizm Kongresi” DAÜ ev sahipliğinde başladı

Published

on

By

 

7. Uluslararası Türk Dünyası Turizm Kongresi”, Başbakan Yardımcılığı Turizm Kültür Gençlik ve Çevre Bakanlığı’nın katkılarıyla Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Turizm Fakültesi ev sahipliğinde başladı. 2 gün sürecek kongrede,12 ülkeden bir kısmı da çevrim içi olmak suretiyle 335 katılımcı bildiri sunacak.

DAÜ Mustafa Afşin Ersoy konferans salonundaki açılış törenine, Kongre Onursal Başkanı olarak katılan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, KKTC’nin, Türk dünyasının ayrılmaz ve kopmaz bir parçası olduğunu vurgulayarak, “Ne mutlu Türk’üm diyene.” diye konuştu.

KKTC’ye Türk devletlerin başkentlerinden de direkt uçuşların başlaması temennisinde bulunan Tatar, Türk dünyasının turizm potansiyeline dikkat çekti. Direkt uçuşların kültürleri de kaynaştıracağını kaydeden Tatar, “300 milyonluk ailenin birbirine sarılmasıyla çok daha güçlü Türk dünyası olabiliriz.” dedi.

Başbakan Yardımcısı Turizm Kültür Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu da, kongrenin, sadece bir zirve değil, aynı zamanda kardeşlik ve kültürel bağlarla ortak tarihin mirasını yeniden hatırlamak ve geleceğe yön vermek adına çok değerli bir adım olduğunu kaydetti.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan törende, DAÜ ve KKTC tanıtım filmleri  gösterildi, DAÜ Öğretim Üyesi Erkan Dağlı  müzik dinletisi sundu

-Maloney

Kongre açılışında ilk konuşmayı yapan DAÜ Turizm Fakültesi Dekan Vekili Yard. Doç. Dr. İlkay Yorgancı Maloney,  kongrenin sadece bir akademik etkinlik değil,  kültürlerin ve ortak mirasın buluştuğu bir platform olduğunu söyledi.

Maloney, kongrede bilgi paylaşımı yanında, yeni iş birlikleri ve sürdürülebilir turizmin amaçlandığını ifade etti. Maloney dünyada iş birliği, sürdürülebilirlik ve kültürel kimliğin her zamankinden daha fazla önem taşıdığını belirterek, kongrede önemli sorunlar ele alınarak çözüm önerileriyle Türk dünyası turizmine katkı sağlanacağını ifade etti.

-Tuna

Turizm Akademisyenleri Derneği Başkanı, Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Kongre Eşbaşkanı Prof. Dr. Muharrem Tunca da konuşmasında, kongrenin sadece akademik bir toplantıdan ibaret olmadığını, ortak geçmişi, kültürel mirası, geleceğe dair güçlü vizyonu paylaşmak için bir araya geldiklerini söyledi.

Tuna, kongreye DAÜ ile birlikte ev sahipliği yapmaktan duydukları memnuniyeti dile getirerek, Türk dünyasının büyük bir kültür ve medeniyet coğrafyası olduğunun altını çizdi.

Muharrem Tuna, “Bu geniş coğrafyada bizi birbirimize bağlayan önemli unsurların başında turizm gekektedir.” Dedi. Tuna, Türk milletleti  arasında bağın güçlenmesinde ve gelişmesinde üretilen  bilginin paylaşılmasının büyük önem taşıdığını ifade etti.

Küresel ölçekte turizm faaliyetlerinin artışına dikkat çeken Tuna, Türk devletlerinin de bundan payını almak zorunda olduğunun altını çizdi.

Tuna, 2024 yılında dünya genelinde seyahat eden 1,4 milyar insanın 106,3 milyonunun Türk Devletleri Teşklilatı ve gözlemci 8 ülkede ağırlandığını söyledi.

-Kılıç

Kongre Eş Başkanı ve DAÜ Rektörü Prof. Dr. Hasan Kılıç da,  Türk dünyasından bilim insanlarını DAÜ’de ağırlamaktan büyük mutluluk duyduklarını söyledi.

Kılıç, KKTC’nin önde gelen devlet üniversitesi olarak DAÜ’nün akademik mükemmeliyetçiliğin peşine düşmesi; uluslararası iş birliklerinin güçlendirilmesi; araştırma, yenilikçilik ve kültürel etkileşim yoluyla  bölgesel kalkınmaya katkı sunma konsunda önemli rol üstlendiğini kaydetti.

Hasan Kılıç, kongrenin turizmin akademik boyutunu güçlendirmeyi, ortak kültürel değerleri tanıtmayı  Türk dünyası genelinde sürdürülebilir ve kapsayıcı turizm politikalarına katkı sunmayı hedeflediğini ifade etti.

-İsahanlı

Hazar Üniversitesi Kurucu Rektörü Prof. Dr. Hamlet İsahanlı da, turizmin insanları en çok birleştiren  faaliyet olduğunun altını çizerek, seyahatin, sıkıcı günlük hayatı değiştirme, farklı hissetme, heyecanlanma gibi olumlu çok önemli etkisi olduğunu belirtti.

“Turizm hayatı süsler, renklendirir, dostluklara ve sevgi duygularına yol açar” diyen İsahanlı, günün şartlarında eskiden 40 günde gidilen mesafelere bugün gelişen teknolojiyle 4 saatte ulaşılabildiğini kaydetti. İsahanlı, turizmin yaygınlaşmasını örnekleriyle anlatarak, turizmin dünyanın en yaygın insan faaliyetlerinden olduğunun altını çizdi.

-Ataoğlu

Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu da,  kongrenin sadece  bir turizm zirvesi olmadığını, aynı zamanda kardeşliği kütürel bağları ve ortak tarihin mirasını yeniden hatırlamak ve geleceğe birlikte yön vermek adına çok değerli bir adım olduğunu vurguladı.

Ataoğlu, turizmin sadece bir ekonomik faaliyet olmadığını, milletlerin birbirini tanımasına, anlamasına ve kaynaşmasına vesile olan en güçlü araçlardan biri olduğunu söyleyerek, Türk dünyasının sahip olduğu zengin doğal güzelliklerin, tarihi mirasların kadim medeniyetler ve ortak kültürün benzersiz fırsatlar sunduğunu vurguladı.

Kıbrıs Türk halkının Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olduğunu söyleyen Ataoğlu, KKTC’nin misafirperverliğine ve doğal  güzelliklerine dikkat çekti.

Ataoğlu, Türk dünyasının birlik ve beraberliğinin ekonomik kalkınma, sosyal gelişim ve kültürel zenginlik olarak geri döneceğini ifade etti.

Çok taraflı iş birliklerinin KKTC’nin uluslararası görünürlüğüne ve Türk dünyası içerisindeki yerinin güçlenmesine katkı sunacağına inandığını belirten Ataoğlu, Türk dünyası ve KKTC arasında bağların  güçlenmesinin, tanınma sürecine diplomatik ve stratejik katkı sağlayacağını söyledi.

Ataoğlu, “KKTC, her zaman bu iş birliklerinin destekçisi olacaktır.” diyerek, kongrenin Türk dünyasına kalıcı katkılar sağlamasını temenni etti. Ataoğlu, Türk dünyasının kardeşliğinin sonsuz olmasını dileyerek konuşmasını tamamladı.

-Tatar

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da Kongre Onursal Başkanı olarak yaptığı konuşmada, KKTC’nin turizm ülkesi olduğunu belirterek, kongreye çok önem verdiklerini söyledi.

Başbakan Yardımcısı Fikri Ataoğlu’nun liderliğinde turizmde çok önemli çalışmalar yapıldığını vurgulayan Tatar geçen hafta İstanbul’da yapılan tanıtıma dikkat çekti.

Tatar, Türk dünyası birlikte hareket ederse çok daha zengin turizm potansiyeline ulaşılacağını ifade etti

Cumhurbaşkanı Tatar, KKTC’nin turizmde marka oluşturduğunu ve bu yapılırken ciddi yatırımların yapıldığını söyleyerek, ülkenin on binlerce yıl geriye giden medeniyetin izlerini taşıdığını söyledi.

“Maraş açılımının” turizme katkısına değinerek, açıldığı günden beri ziyaretçi sayısının 2,5 milyona ulaştığını belirten Tatar, ileride KKTC’nin kalkınmasına yönelik açılım zeminlerinin oluşturulacağını kaydetti.

Tatar,  Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dün Macaristan’daki zirvede KKTC için söylediklerine ve çağrılara dikkat çekerek, KKTC’nin, ayrılmaz bir parçası olduğu Türk dünyasına büyük önem verdiğini söyledi.

Aradaki bağların gelişmesi için turizm faaliyetlerinin artırılabileceğine dikkat çeken Tatar, Türkiye’nin her yerinden direkt uçuşlarla ulaşabildiği KKTC’ye başta Bakü olmak üzere diğer Türk devletlerinden de direkt uçuşlara başlaması temennisinde bulundu.

Tatar, “300 milyonluk ailenin birbirlerine sarılmasıyla çok daha güçlü bir Türk dünyası oluşabileceğini bütün Türk dünyasına iletmek istiyorum.” dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar, KKTC’nin Akdeniz’in incisi ve Mavi Vatan’ın kalbi olduğunu vurgulayarak, “Biz Türk dünyasının ayrılmaz, kopmaz ve saygın birer üyeleriyiz. Aramızdaki muhabbetin, tarihi ve kültürel bağların, milli değerlerin hepsinin bir bütün olarak bizleri geleceğe daha güçlü taşıyabilmesi için aramızdaki bağların daha da güçlenmesi gerekiyor” şeklinde devam etti.

Çağın teknolojik gelişmelerinin Türk dünyasını yılardan sonra bir araya getirdiğini vurgulayan Tatar, bu  yakınlığın potansiyel bir güç olduğunı söyledi.

Tatar, “Çağın nimetleri binlerce yıl sonra bizleri yakınlaştırmıştır. Benim kendi öz akrabalarımı, öz kardeşlerimi kucaklama fırsatı vermiştir. Ben bunu hissediyorum, buna değer veriyorum. Buradan Türk dünyasına saygımı, sevgimi muhabbetlerimi iletmek istiyorum. Kalın sağlıcakla. Ne mutlu Türk’üm diyene” sözleriyle konuşmasını tamamladı.

Devamını Oku

Kıbrıs

Erdoğan:Adadaki gerçekliklere dayalı çözüm ihtiyacını vurgulayan ifadeler üzerinde mutabık kaldık

Published

on

By

 

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de gerçekleştirilen Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Gayriresmi Zirvesi’nde, Budapeşte Bildirisi’nin yanı sıra liderler olarak 3 belgeyi de kabul ettiklerini, Dışişleri Bakanlarının da 4 belge üzerinde anlaştıklarını söyledi.

Erdoğan, “Bu çerçevede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk dünyasının ayrılmaz parçası olarak çalışmalarımıza yaptığı katkıları memnuniyetle karşılayan, Türk dünyasının Kıbrıs Türkleri’nin doğal eşit haklarının güvenceye alınmasında dayanışma ifade eden ve adadaki mevcut gerçekliklere dayalı çözüme ulaşılması ihtiyacını vurgulayan, Türk devletleri arasındaki birliğe zarar vermeyi amaçlayan her türlü girişimin engellenmesinin önemini teyit eden, üye ülkelerin Türk Devletleri Teşkilatı’nın bütünlüğüne kurumsal ve karar alma kapasitesine bağlılıklarını yineleyen ifadeler üzerinde mutabık kaldık.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Budapeşte’de düzenlenen TDT Gayriresmi Zirvesi’ne katılmasının ardından Türkiye’ye dönüşünde uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.

Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın ev sahipliğinde düzenlenen zirvede yaptığı temasların faydalı ve verimli geçtiğini belirten Erdoğan, “Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde ilk defa bir zirve, gözlemci ülkede tertip edilmiş oldu. Macaristan Başbakanı Sayın Orban’a fevkalade ev sahipliği ve başarılı organizasyonu nedeniyle teşekkür ediyorum.” ifadesini kullandı.

Eski ismiyle Türk Konseyi’nin ilk zirvesini Ekim 2011’de Kazakistan’da gerçekleştirdiklerini anımsatan Erdoğan, aradan geçen süre zarfında Türk Devletleri Teşkilatı’nın 5 tam üyesi ve 4 gözlemci üyesiyle etkinlik ve görünürlüğünü her geçen gün artırdığını söyledi.

Teşkilatın, istikrar üretemeyen küresel konjonktürde gerilimin azaltılması, arabuluculuk ve çatışmaların önlenmesi alanlarında bölgesel ve uluslararası barış ve istikrara katkıda bulunan bir kuruluş haline geldiğini vurgulayan Erdoğan, “Teşkilat bünyesinde aldığımız kararların siyasi alanın ötesinde ekonomik ilişkilerimize de katkıda bulunduğuna memnuniyetle şahit oluyoruz. Nitekim, ülkemizin Türk Devletleri Teşkilatı tam üyesi 4 ülkeyle ticaret hacmi, son 5 yılda neredeyse yüzde 50 oranında artış kaydetti. Bir başka ifadeyle bugün gelinen aşamada, 4 kardeş ülkemizde takribi 80 milyar dolar büyüklüğünde bir hacme ulaştığımızı memnuniyetle müşahede ediyoruz.” diye konuştu.

Erdoğan, zirvenin, Teşkilatın bir gözlemci üyesinde ve Avrupa Birliği sınırlarında düzenlenen ilk zirve olma niteliği taşıdığını hatırlatarak, şunları kaydetti:

“Bu yönüyle de şimdiye kadarki zirvelerden ayrı bir yerde konumlanıyor. Bu durum teşkilatımızın hızla artan görünürlüğünün ve genişleyen faaliyetlerinin çok anlamlı bir nişanesini teşkil etti. Ana teması ‘Doğu’nun ve Batı’nın Buluşma Noktası’ olarak belirlenen zirve kapsamında tertiplenen, Devlet Başkanları Konseyi toplantısında dayanışma ve işbirliğimizi derinleştirmeye yönelik adımları ele aldık. Geçmiş dönemin muhasebesini yapıp geleceğe dair çıkarımlarda bulunduk. Bu bağlamda ekim ayında Azerbaycan’da yapılacak olan 12. zirvemizin hazırlık sürecini de gözden geçirdik. Zirvede, Budapeşte Bildirisi’nin yanı sıra liderler olarak 3 belgeyi de kabul ettik. Dışişleri Bakanlarımız da 4 belge üzerinde anlaştılar.

Bu çerçevede Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk dünyasının ayrılmaz parçası olarak çalışmalarımıza yaptığı katkıları memnuniyetle karşılayan, Türk dünyasının Kıbrıs Türkleri’nin doğal eşit haklarının güvenceye alınmasında dayanışma ifade eden ve adadaki mevcut gerçekliklere dayalı çözüme ulaşılması ihtiyacını vurgulayan, Türk devletleri arasındaki birliğe zarar vermeyi amaçlayan her türlü girişimin engellenmesinin önemini teyit eden, üye ülkelerin Türk Devletleri Teşkilatı’nın bütünlüğüne kurumsal ve karar alma kapasitesine bağlılıklarını yineleyen ifadeler üzerinde mutabık kaldık.”

– “Macaristan’la köklü bir dostluğa sahibiz”

Türkiye açısından önem ve öncelik taşıyan Gazze başta olmak üzere Filistin, Suriye ve Afganistan’a bildiride değinilmesine öncülük ettiklerini aktaran Erdoğan, “Yine 21 Mart’taki çağrımız doğrultusunda Türk dünyasının ortak bayramı olan Nevruz’a ilişkin anma ve kutlama etkinlikleri düzenlenmesi yönünde anlayış birliğine vardık. Zirve marjında Nobel ödüllü bilim insanımız Profesör Doktor Aziz Sancar’a Türk dünyasının birliğine yapılan katkılara ilişkin Ali Şir Nevai Ödülü’nü de tevdi ettik.” dedi.

Erdoğan, muhataplarıyla yaptığı ikili görüşmelerde gündemdeki konuları ele aldıklarını belirterek, “Teşkilatımız her geçen gün artan uluslararası itibarı ve giderek çeşitlenen işbirliği alanlarıyla tüm dünya için gurur kaynağı haline gelmiştir. Aile meclisimiz bünyesindeki kapsamlı işbirliğimizi daha da geliştirmek için tüm kurum ve kuruluşlarımızla çaba sarf etmeyi sürdüreceğiz. Bu düşüncelerle istişare ve temaslarımızın dost ve kardeş ülkelerimize hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.” ifadelerini kullandı.

Bir gazetecinin, “Macaristan’ın Avrupa Birliği üyesi olması ve Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemci statüsünde olması birlikte düşünüldüğünde, hem Macaristan hem de Türkiye bağlamında her iki ülkenin de ilişkilerinin daha da verimli hale gelmesi için neler yapılabilir?” sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:

“Macaristan’la köklü bir dostluğa sahibiz ve yakın işbirliği halindeyiz. Macaristan Başbakanı Sayın Orban’la da çok iyi ilişkilerimiz var. Son yıllarda attığımız adımlarla Türkiye-Macaristan arasındaki bağları kuvvetlendirme yolunda önemli mesafe aldık. Lider diplomasisi bağlamında ilişkilerimiz pozitif yönde ilerliyor. Avrupa Birliği üyesi olan Macaristan’ın teşkilatımızın gözlemci üyesi olması, Teşkilatımız açısından bir zenginlik. İlk defa bir gözlemci üye ülkede böyle bir toplantı yapılıyor, bu çok çok önemli. Türk Devletleri Teşkilatı çatısı altında Macaristan’la birlikte bulunmaktan bizler de çok mutluyuz. Atılacak adımlarla, Türkiye-Macaristan arasındaki bu dayanışmanın güçlenerek devamı, inanıyorum ki bizi çok daha farklı bir yere taşıyacaktır. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda en önemli destekçilerinden biri de Macaristan. Ülkelerimiz arasındaki yakın ilişkilerin daha da çeşitlendirilmesi için yoğun çaba harcıyoruz. Şu anda mesela hayvancılıkta Macaristan ciddi bir sıçrama yapıyor. Macaristan’ın ovaları, yaylakları çok verimli. Macaristan ile NATO’da da beraberiz, savunma sanayisi alanındaki işbirliğimizi somut projelerle derinleştiriyoruz ve bunda kararlıyız. Enerji, tarım, savunma sanayi, küçük ve orta ölçekli işletmeler konularında anlaşmalarımız mevcut, bu anlaşmaları daha da ileriye taşıyacak kararlığımız var.”

Devamını Oku

Kıbrıs

“İş Sağlığı ve Güvenliği (Değişiklik) Yasa Önerisi” komitede görüşüldü

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi, İdari, Kamu ve Sağlık İşleri Komitesi, “İş Sağlığı ve Güvenliği (Değişiklik) Yasa Önerisi’ni ele aldı.

Cumhuriyet Meclisi’nden yapılan açıklamaya göre, komite bugün saat 11.00’de UBP Milletvekili Komite Başkanı Sunat Atun başkanlığında toplandı.

Komite gündeminde yer alan ve UBP Girne Milletvekili Hasan Küçük’ün öneri sahibi olduğu   “İş Sağlığı ve Güvenliği (Değişiklik) Yasa Önerisi’ni ele alarak, genel görüşmesine başladı. Komite yasa önerisi ile ilgili çalışmalarına bir sonraki toplantısında devam edecek.

Komite toplantısına davetli olarak Başbakanlık ve İş Sağlığı ve Güvenliği Merkezi Ltd’den yetkililer katılarak konu ile ilgili görüşlerini sundu.

UBP Milletvekili Sunat Atun başkanlığında toplanan İdari, Kamu ve Sağlık İşleri Komitesi toplantısına,  komite üyesi UBP Milletvekilleri  Ahmet Savaşan ve Fırtına Karanfil, CTP Milletvekili Devrim Barçın katıldı. 

Komite toplantısında ayrıca Bağımsız Milletvekili Jale Refik Rogers da yer aldı.

Devamını Oku

Trending

Reklam