Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

“Gıda Güvenliği-Tek Sağlık” ve “Gıda Ambalajlamada İnovatif Yaklaşımlar” başlıklı seminer Lefkoşa’da yapılıyor

Published

on

Kıbrıs Türk Sanayi Odası (KTSO) ile Gıda Mühendisleri Odası, 16 Ekim Dünya Gıda Günü dolayısıyla “Gıda Güvenliği-Tek Sağlık” ve “Gıda Ambalajlamada İnovatif Yaklaşımlar” başlıklı seminer düzenledi.

KTSO Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen seminerin açılış konuşmalarını sırasıyla Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Beste Oymen, Kıbrıs Türk Sanayi Odası Genel Sekreteri Erçin Tekakpınar, Girişimci Kadınlar Kalkınma Kooperatifi (Gika-KOOP) Başkanı İçim Çağıner Kavuklu ve Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hüseyin Çavuş yaptı.

İki oturum olarak düzenlenen seminerde, Yakın Doğu Üniversitesi Gıda Mühendisiliği Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Perihan Adun “Gıda Güvenliği-Tek Sağlık” ve Sakarya Üniversitesi Gıda Mühensiliği Bölümü Prof. Dr. Zehra Ayhan ise “Gıda Ambalajlamada İnovatif Yaklaşımlar” konularını irdeliyor.

Seminer, soru-cevap kısmının ardından plaket takdimiyle sona erecek.

– Oymen: “Gıda mühendislerinin istihdamı, özellikle kamu kurumlarında yetersiz kalmaktadır”

Açılışta ilk olarak söz alan Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Beste Oymen, bugün Dünya Gıda Günü’nü kutlamak ve gıdanın hayattaki önemini bir kez daha vurgulamak üzere bir araya geldiklerini ifade etti.

“Bu yılın teması olan, ‘Daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir gelecek için gıda bir haktır’ bize, herkesin yeterli, güvenilir ve sağlıklı gıdaya ulaşmasının temel bir insan hakkı olduğunu hatırlatıyor. Ancak bu hakkı herkes için sağlamak, hepimizin omuzlarına bir sorumluluk yüklüyor.” diyen Oymen, Gıda Mühendisleri olarak bu zorlu görevin önemli bir parçası olduklarını bildiklerini belirtti.

Oymen, “Gıda güvenliği, kalite ve sürdürülebilirlik konularında üstlendiğimiz rol, küresel gıda sistemlerinin sürdürülebilir şekilde geliştirilebilmesi adına hayati öneme sahiptir. Ancak ne yazık ki ülkemizde gıda mühendislerinin istihdamı, özellikle kamu kurumlarında yetersiz kalmaktadır. Gıda güvenliği, gıda kalitesi ve sağlıklı beslenme konularında kamu kurumlarının etkin bir şekilde

çalışabilmesi için nitelikli gıda mühendislerine ihtiyaç duyulmaktadır.” dedi.

Oymen, kamu sektöründe yeterli sayıda gıda mühendisinin istihdam edilememesinin, bu alandaki uygulamaların ve politikaların etkinliğini zayıflattığını ve bu durumun sadece gıda güvenliğini değil aynı zamanda halk sağlığını da tehdit eden bir mesele haline geldiğini ifade etti.

“Bilimsel bilgi ve teknolojiyi bir araya getirerek daha güvenli ve sürdürülebilir gıda sistemleri kurmamız gereken bir dönemde, bu meslek dalına daha fazla önem verilmesi elzemdir. Bu noktada hem devletimizin hem de özel sektörün, gıda mühendislerine yönelik destekleyici politikalar geliştirmesi gerektiğine inanıyorum.” ifadelerini kullanan Oymen, Gıda Mühendisleri Odası olarak gıda mühendislerinin daha fazla istihdam edilmesi, mesleğin ülkedeki hak ettiği değeri görmesi ve daha geniş kitlelere tanınması için çalışmalarına kararlılıkla devam edeceklerini vurguladı.

– Tekakpınar: “Ülkede gıda güvenliği konusunda ne aşamadayız?”

Kıbrıs Türk Sanayi Odası Genel Sekreteri Erçin Tekakpınar da, “Gıda ile ilgili olarak bu seminerin sonucunda neleri ön plana çıkarabiliriz, neleri tartışabiliriz? O noktalarda durmak istiyorum.” dedi.

“Ülkede gıda güvenliği konusunda ne aşamadayız, gıda israfı konusunda bir politikamız var mı, gıdaya ulaşım konusunda ne durumdayız?” şeklinde konuşan Tekakpınar, bir kaç ay önce et ithalatı konusunun gündeme geldiğini hatırlattı.

Tekakpınar, gıda gününde gıdaya ulaşım konusunun bir sonuç bildirgesi yapılması durumunda, söz konusu sonuçları görmek istediğini belirtti.

“Sanayi Odası olarak bu sürecin içerisindeyiz. Biz ne yapıyoruz ve ne üretiyoruz, Sanayi Odası olarak gıda sektöründe ne durumdayız?” şeklinde konuşan Tekakpınar, bazı istatistiki verileri paylaştı.

Tekakpınar, Kıbrıs Türk sanayisinin tarım ve hayvancılıktan elde edilen bitkisel ve hayvansal ham maddeyi işleyerek, katma değer yarattığını ve ülke ekonomisinin gelişmesi için ciddi bir çabası olduğunu dile getirdi.

Gıda ve içecek sanayisinde, Kıbrıs Türk Sanayi Odası’na üye 8 farklı alt sektörde uluslararası sertifikalara sahip üretim yapan 172 firmanın bulunduğunu kaydeden Tekakpınar, bu firmaların çok ciddi bir katma değer yarattığını dile getirdi.

Gıda ve içecek sektöründe uluslararası standartlara sahip 40’dan fazla firmanın, başta Türkiye olmak üzere 18 farklı ülkeye ihracat yaptığını ifade eden Tekakpınar, tarım ve sanayi sektörleri arasında güçlü işbirlikleri kurup inovasyonu teşvik ederek, teknolojik alt yapıyı güçlendirip çevresel sürdürülebirlik ilkesi doğrultusunda yeni üretim tekniklerini geliştirmeleri gerektiğini vurguladı.

– Kavuklu: “Korkunç bir gıda israfımız var”

Gika-KOOP Başkanı İçim Çağıner Kavuklu da, bugün Dünya Gıda Günü vesilesiyle bir araya gelmekten büyük bir onur duyduğunu dile getirdi.

“Ürettiğimiz ürünleri nasıl sanayileştirebiliriz. Bu konuda çalışmalarımız vardır.” diyen Kavuklu, toplumda bazı konularda devlet politikaları oluşturmak adına el ele tutuşarak farklı sektörlerin bir araya gelip bir takım politikalar ve etkiler oluşturmanın zamanının geldiğini söyledi.

“Dünya Gıda Günü, sadece bir farkındalık günü değil, aynı zamanda harekete geçme zamanıdır. Etki olmadıkça önümüzdeki yıl da aynı şeyleri konuşacağız.” diyen Kavuklu, tecrübelerini paylaştı.

Gıdanın üretiminden tüketimine kadar her aşamada sürdürülebilirliğin artık bir zorunluluk haline geldiğini kaydeden Kavuklu, “Ülkemizde turizm bir lokomotif sektördür. 25 tane 5 yıldızlı otelimiz var. Ama otellerimizde her şey dahil ve açık büfe konseptiyle hizmet veriliyor. Bunun gıda israfında, belki de dünyanın ilk sıralamaları arasındayız. Korkunç bir gıda israfımız var.” dedi.

Dünya üzerinde yaklaşık 800 milyon insanın açlıkla mücadele ettiğini kaydeden Kavuklu, bir yanda gıda israfı devam ederken, diğer yanda milyonlarca insanın yeterli besine ulaşamadığına dikkat çekti.

Kavuklu, “Bu çelişki, dünya genelinde ciddi bir sorun teşkil ediyor ve hepimizin bu konuda sorumluluk alması gerektiğini gösteriyor.” diye konuştu.

“İsrafa dur dememiz gerekiyor.” ifadesini kullanan Kavuklu, bunun bir devlet politikası olması gerektiğine inanç belirtti, her şey dahil ve açık büfe konseptinden çıkılması gerektiğini dile getirdi.

Kavuklu, “Kadın girişimciler olarak bizler, gıda sektöründe güçlü ve sürdürülebilir çözümler üretmenin sorumluluğunu üstleniyoruz. Kooperatifimiz, yerel üreticilerin ve özellikle kadınların ekonomik kalkınmasına katkı sağlarken, sağlıklı ve doğal gıda ürünlerinin tüketiciye ulaşmasını amaçlıyor. Sağlıklı ve güvenli gıda üretiminin bilimsel temellerini en iyi şekilde uygulamaya koyuyoruz. Bu iş birliği, sadece ekonomik kalkınmayı değil, aynı zamanda toplum sağlığını da güçlendiren bir çerçeve sunuyor. Yerel tüketimi de teşvik ediyoruz.” dedi.

Ata tohumları konusuna da değinen Kavuklu, hep birlikte el ele vererek, daha adil, sürdürülebilir ve erişilebilir bir gıda sistemi inşa etmek için çalışmaları gerektiğini söyledi.

– Çavuş: “Sürdürülebilir tarımı hep birlikte kurabiliriz”

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hüseyin Çavuş da, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 16 Ekim 1945’te kurulduğunu ve bu günün her yıl 150’den fazla ülkenin katılımı ile “Dünya Gıda Günü” olarak kutlandığını kaydetti.

Seminerdeki konuşmalarda sürdürülebilir tarımdan, gıda güvenliğinden ve israftan bahsedildiğini ifade eden Çavuş, tüm bunların önemli olduğunu söyledi.

Dünyada hunharca bir tüketimin olduğunu belirten Çavuş, iklim koşularının bozulduğu bir ortama doğru sürüklendiklerini söyledi.

Dünyadaki en büyük sektörlerden birinin tarım olduğunu kaydeden Çavuş, “1 milyarın üzerinde bir çalışanı olan sektördür. 2050 yılına geldiğimizde, 10 milyar insanı besleyebilecek sürdürülebilir tarım-gıda sistemlerine ihtiyacımız var.” diye konuştu.

Dünyada 3 milyar kişinin güvenli gıdaya ulaşamadığını ifade eden Çavuş, diğer taraftan da obezitenin arttığını ve dengesiz koşulların ortaya çıktığını aktardı.

Çavuş, “Sürdürülebilir tarım demek, sadece üretim yapan kişilerin kendi işlerinde sürekli bir üretimde tutunması demek değildir. Sürdürülebilir tarım demek, önümüzdeki yıllarda ülkeler arasında gıda üretimini paylaşmayı ve bununla birlikte hep beraber nasıl en verimli toprakları en iyi şekilde üretebilir ve dünya üzerindeki insanlığa verebiliriz…” dedi.

Sürdürülebilir tarımı hep birlikte kurabileceklerini vurgulayan Çavuş, bakanlığının ve Hükümetin bu konuda çok büyük çabalar sarf ettiğini kaydetti.

“Daha az israfla daha verimli üretimi hayata geçirebilir, gezegenimizi daha az baskı altına alarak iklim koşullarını yeniden düzeltebilir ve gelecek nesillerimize daha güvenli bir dünya imkanı sunabiliriz.” ifadelerini kullanan Çavuş, daha çok üretim isteyerek doğaya zarar verdiklerini söyledi.

“Sürdürülebilir tarım bizim için önemli olabilir ama esas, gelecek nesillerimiz için ekonomik ve sosyal yönde çok daha önemlidir.” şeklinde konuşan Çavuş, tüm ülkelerde olduğu gibi Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’nın da bu konuda çabaları olduğunu ifade etti.

Yaptıkları çalışmalara değinen Çavuş, gıda denetimlerini en üst noktaya çıkardıklarının altını çizdi.

Farkındalığın etkiye dönüşüp hayata geçmesi gerektiğini kaydeden Çavuş, turizm sektöründe hunharca tüketilen gıdaların her açıdan milli bir kayıp olduğuna dikkat çekti.

Tarımın riskli noktalara girdiğini kaydeden Çavuş, “Hava koşuları değiştikçe riskler, girdi maliyetleri ve üreticinin aldığı riskler artıyor. Bununla birlikte, bakanlık olarak süspansiyelerle, teşviklerle üretimi ayakta tutmaya ve yön vermeye çalışıyoruz.” dedi.

Narenciye ve ithal et konularına da değinen Çavuş, hayvan varlığı ve ürünlerinin en iyi şekilde değerlendirmesini ve toplanmasını sağladıklarına dikkat çekti.

Avrupa Birliği’nin yapmış olduğu süt toplama evlerinin birini açtıklarını, ikincisinin ise Karpaz’da bittiğini ifade eden Çavuş, beş tanenin ise TİKA ile proje yapılarak tamamlandığını söyledi.

Güvenli gıdaya ulaşma noktasındaki çalışmalarından bahseden Çavuş, tarımı “üstü açık bir fabrikaya” benzetti.

Gıda fiyatlarındaki enflasyona değinen Çavuş, “yıl ortalamasına bakıldığında bu yılın, tüm ürünlerde en istikrarlı fiyatı yakaladıkları yıl olduğunu” belirtti.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Published

on

By

Kasaplar Birliği, kasaplık büyükbaş hayvan fiyatlarında yüzde 50’lik artış olduğunu savunarak, hükümetten acil çözüm talep etti.

Hem canlı büyükbaş hayvan bulmakta zorlandığını hem de hayvancıların yüksek fiyat talepleriyle karşı karşıya kaldığını savunan Kasaplar Birliği, ete makul fiyatlarla ulaşabilmesi için ülkeye ithal et getirilmesi, durumun piyasa koşullarına ve ihtiyaca göre planlanması gerektiğini ifade etti.

Kasaplar Birliği, yazılı açıklamasında, bu konuyu Başbakan Ünal Üstel ve Ekonomi Bakanı Olgun Amcaoğlu ile de görüştüğünü, aldıkları davet üzerine katıldıkları Bakanlar Kurulu toplantısında sorunları dile getirdiklerini ve konuyla ilgili Bakanlar Kurulu üyelerine detaylı bilgi verdiklerini ifade etti.

2 aydan bu yana büyükbaş canlı hayvan fiyatlarında yüzde 50 civarında artış olduğu savunan Kasaplar Birliği, bunun et fiyatlarına da yansıdığı belirtti.

Süte yönelik anaç büyükbaş hayvanların sayısında artış, kasaplık hayvan sayısında ciddi düşüş olduğunu; plansızlık ve sistemsizliğin pahalılığı artırarak yemeği, konaklamayı ve birçok alışverişi Güney Kıbrıs’a kaydırdığını savunan Kasaplar Birliği, “batma noktasına” geldiklerini söyledi.

Tosun fiyatını kilo başına 200 TL olarak ortak karara bağlamalarına rağmen Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği’nin 2 Ağustos’ta canlı tosun fiyatını 240 TL olarak açıkladığını belirten Kasaplar Birliği, 1 ay içinde fiyatın 300 TL’yi bulduğunu kaydetti.

Hükümetin şu ana kadar bu konuda hiçbir adım atmadığını, kendilerine bilgi verilmediğini ve yaşanan “fırsatçılığa” seyirci kalındığını iddia eden Kasaplar Birliği, “Biz kasaplar olarak vatandaşımıza kaliteli ve uygun fiyata et sunmak istiyoruz. Hükümetimiz konunun ne kadar ciddi ve ivedi olduğunu farkına varsın, vatandaşını Güney’e muhtaç etmesin” ifadelerine yer verdi.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı, Demokrat Parti Genel Başkanı Fikri Ataoğlu, Zirve Kıbrıs Web TV’de Bala Kayadelen’in hazırlayıp sunduğu “Gündemin Zirvesi” programına konuk oldu.

Bakan Ataoğlu, Başbakan Ünal Üstel’in “30 yılın işini 3 yıla sığdırdık” sözlerine destek vererek, hükümetin uzun süreli istikrarının büyük projelerin hayata geçirilmesine olanak sağladığını belirtti.

“Bütün bakanlıkların önemli projeleri var. Bunların hayata geçmesi hükümetin uzun soluklu olmasından kaynaklanıyor. Bu başarı övünülmesi gereken bir konudur” dedi.

Eleştirilere de değinen Bakan Ataoğlu, “Olumlu görüşler kadar olumsuz eleştiriler de gelebiliyor. Ama ben her zaman diyorum ki; bir fikri, projesi ya da tespit ettiği eksiklik varsa gelsin, oturup konuşalım ve birlikte hayata geçirelim. Bizim kapımız her zaman açıktır” ifadelerini kullandı.

“Demokrat Parti erken seçime hazır”

Olası erken genel seçimlere yönelik değerlendirmelerde bulunan Demokrat Parti Genel Başkanı Fikri Ataoğlu, Demokrat Parti olarak her koşula hazır olduklarını vurguladı:

“Geçmiş dönemde çizdiğimiz yol haritasını yeniliyoruz. 18 belediye var ve 18 belediye başkan adayımız, ayrıca 18 belediye meclis üyesi adayımızla yola çıkacağız. Sonuç ne olursa olsun kimseyi suçlamayacağız. Çünkü ne ekerseniz, onu biçersiniz. Bizde ne ektiysek onu biçeceğiz ve kimseyi suçlamayacağız..” dedi.

“AdaKıbrıs bu adanın çocuğu oldu”

AdaKıbrıs Projesine de değinen Bakan Ataoğlu, AdaKıbrıs projesi tüm adanın ortak değeri haline geldiğini ifade ederek, “AdaKıbrıs bizim için çok önemliydi ama artık bizden çıktı, adanın oldu. Biz doğurduk ama bugün bu adanın çocuğu oldu” dedi.


Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, federasyon defterinin bir daha açılmamak üzere kapatıldığını ve Kıbrıs sorunun çözümüne yönelik iki devletli vizyonunun halkın iradesinden doğduğunu vurguladı.

Gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Tatar, “Federasyon artık bitmiştir. Halkımız Rum’un iradesine teslim olmayacaktır. 2020’de halkımız yeni siyasetimizi onayladı ve bana bu görev için yetki verdi. İşte bu yeni paradigma Rum’un on yıllardır süren oyununu bozdu. Özden gelen haklarımız, egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüz asla pazarlık konusu yapılamaz” dedi.

Rum Tarafının Zihniyeti Hep Aynı

Cumhurbaşkanı, Annan Planı ve Crans Montana süreçlerindeki başarısızlıkları hatırlatarak bu dönüm noktalarında yaşananların Rum tarafının değişmeyen zihniyetini açıkça gösterdiğini belirtti.

“2004’te Annan Planı’na halkımız evet dedi, Rum tarafı reddetti. Uluslararası taraflar ‘siz evet deyin, Rum hayır derse izolasyon kalkacak’ diye sözler verdiler. Bu sözlerin hiçbiri tutulmadığı gibi sayın Talat ve ekibi Annan Planı’ndan da fazla taviz verecekleri bir sürece girdiler. Sayın Talat 1960 ortaklık devletinde dahi olmayan bir taviz vererek Rumlara Kıbrıs Türk liderinin seçiminde oy hakkı vermiştir. Bu çapraz oy olarak bilinir. Nihayetinde bu süreç de çökmüştür.”

“2017’de Crans Montana’da masayı terk eden yine Rumlar oldu. ‘Sıfır asker, sıfır garanti’ diyerek güvenliğimizi yok saymak istediler. Zihniyetleri değişmedi. Federasyon için son deneme olan Crans Montana’da yaşanan başarısızlıktan sonra bu model resmi olarak tüketilmiştir.”

Türkiye’nin Garantörlüğü Bir Tercih değil Zorunluluktur

Türkiye’nin etkin ve fiili garantisinin Kıbrıs Türk halkı için yaşamsal öneme sahip olduğunu söyleyen Tatar, “Anavatan Türkiye bizim en büyük güvencemizdir. Güvenlikte, ekonomide, kısacası her alanda yan yana yürümek bir tercih değil, zorunluluktur. Hiçbir güç bunu değiştiremez. Anavatanla bu dönemde en iyi seviyeye getirdiğimiz kardeşlik dayanışması geleceğimizin teminatıdır” ifadelerini kullandı.

Rum Tarafı Sınır Kapılarını Kullanarak Siyasi Şantaj Peşinde

Sınır kapıları konusuna da değinen Cumhurbaşkanı, Rum tarafının taleplerini siyasi manevra olarak niteledi:

“Biz Haspolat ve Akıncılar sınır kapılarının açılması için defalarca girişimde bulunduk. Halkımız için kolaylık sağlamak istedik. Ancak Rum tarafı Erenköy veya Kiracıköy’den geçiş isteyerek ara bölgede toprak talebine kapı aralamak istedi. Amaç ne? Erenköy’e bizim kutsalımıza girecekler. Kiracıköy’de de hem askeri hem de sınır olarak asla gerçekleşmeyecek kazanım elde etme hayalindeler. Rum tarafı yeni kapıları açmayarak, dahası geçişleri zorlaştırarak siyasi şantaj yapıyor.”

Metehan kapısındaki yoğunluklara da değinen Tatar, “Bizde üç şerit var, karşı taraf hala tek şeritte çalışıyor. Halkı yoran da budur” dedi.

Rum Tarafının Silahlanması Ciddi Tehdit Boyutuna Ulaştı

Güney Kıbrıs’ın artan silahlanma faaliyetlerini değerlendiren Cumhurbaşkanı Tatar, “İngiliz üsleri, ABD, Fransa ve artık İsrail her türlü askeri donanımıyla burada. Rum lideri bu güçlere teslim olmuş durumdadır. Sürekli silahlanarak farklı hayaller peşinde koşmaktadırlar. Tehditlere asla boyun eğmeyeceğiz. Bölgedeki gelişmeler tehlikeli bir noktaya gelmiştir. Biz de Anavatan Türkiye ile birlikte gerekli önlemleri almaktayız” dedi.

İzolasyonlar En Büyük Hak İhlali

Tatar, Kıbrıs Türk halkına yönelik uygulanan haksız ve hukuksuz izolasyonun kabul edilemez olduğunu belirterek, “Bizi ekonomik, sportif, sosyal dahası yaşamın her alanında izole ederek yıldırmak istiyorlar ama başaramadılar. Bu izolasyon en büyük insan hakkı ihlalidir, artık son bulmalıdır” dedi.

Enerjide İş Birliği Çağrısı

Enterkonnekte elektrik sisteminin tek gerçekçi yolunun Türkiye üzerinden bağlantı olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı, bunun sadece ekonomik değil stratejik bir zorunluluk olduğuna da dikkat çekti.

Tatar, ada etrafındaki doğal kaynaklar konusunda bir bilgi kirliliği yaratılmaya çalışıldığını ifade ederek, “1-8 Temmuz 2022 tarihinde kazan-kazan anlayışıyla iş birliği önerileri verdim. Bunlar sanki yapılmamış gibi bir tablo çizilmeye çalışılıyor. Yapılan, çok net somut ve detaylı önerilerde, hidrokarbon kaynakları, elektrik enterkonnekte sistemi, temiz enerjiye geçişe yönelik güneş enerjisini etkin kullanma ve adanın su kaynaklarının ortak işletilmesi konularında iş birliği vardı. İlaveten düzensiz göç ve adanın tüm mayınlardan arındırılması da vardı. Bu öneriler BM Genel Sekreteri aracılığıyla Anastasides’e iletildi. Rum ne yaptı bir anda sessizleşti. Kendi Halkının ihtiyaçlarının hilafına yanıt dahi veremediler. O yüzden inisiyatif alınmadı şeklinde boş laflara karnımız tok. Bu dönemde BM Genel Sekreteri’nin ev sahipliğinde yapılan üç zirvede de bu konular gündeme gelmiştir. Ancak karşısındaki muhatabını tanımayan veya bel altı siyasetini kendine ilke edinmiş biri bu türden gerçeklerden uzak bir söylem geliştirebilir” dedi.

“Cumhurbaşkanı Dememek Öncelikle Seçilmiş İradeye, Yani Halka Saygısızlıktır”

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın da aralarında bulunduğu muhalefet çevrelerinin kendisine ‘Cumhurbaşkanı’ demediklerini belirterek, bunun halka saygısızlık olduğunu söyledi.

Tatar, “Ben 2020 seçimlerinde ilk turda yüzde 32 oy aldım, ikinci turda yüzde 52 ile Cumhurbaşkanı seçildim. Tufan Erhürman da adaydı, yüzde 20 aldı ve ilk turda elendi. Mustafa Akıncı ikinci turda yüzde 48 aldı. Halkın yarısından fazlası bana oy verdi. Buna rağmen hala ‘Cumhurbaşkanı’ demiyorlar. Erhürman da demiyor. Bana Cumhurbaşkanı dememek aslında halka saygısızlıktır” dedi.

Tatar sözlerini şöyle sürdürdü:

“Beni hedef aldıklarını sanıyorlar ama aslında halkın iradesini yok sayıyorlar. Bulunduğumuz makamlar seçimle gelinen halkın iradesiyle belirlenen makamlardır. Doğrudan halkımızın iradesini temsil ederiz. Böyle bir saygısızlık öncelikle halkımıza ve onun iradesine karşı saygısızlıktır. Halk sizi seçerse iyi, bizi seçerse kötü olabilir mi? Ağzından demokrasiyi, hukuka saygıyı, hoş görüyü düşürmeyenlerin hali gerçekten ibret vericidir. Daha önemlisi bu zihniyetin asıl karakteri hakkında da hepimize bir gerçeği göstermektedir.” dedi.

New York’ta Hristodulidis’le Görüşeceğiz

Önümüzdeki hafta New York’ta önce BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve heyetiyle ikili ertesi gün de yine BM Genel Sekreteri’nin ev sahipliğinde Rum lider Nikos Hristodulidis’in de yer alacağı üçlü görüşmeye katılacağını açıklayan Tatar, “Ortak zeminin olmadığı raporlara geçmiş bir gerçek. Biz yapıcıyız vizyonumuzu da kararlılıkla savunacağız. İki tarafın faydasına olacak iş birliklerine açığız. Bu ilkeler çerçevesinde çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.

Devamını Oku

Trending

Reklam