Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Sekreteri Asım Akansoy, Hükümetin 2025 için herhangi bir vizyonu bulunmadığını öne sürerek, ülkenin ekonomik olarak dağınık durumda bulunduğunu, insanların yaşam standardına doğrudan göz dikildiğini söyledi.
Akansoy, BRT’de Aziz Karaaziz’in programında açıklamalarda bulundu.
2025’in, 2024’ün devamı niteliğinde olacağını, ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerin belirsizliğine dikkat çeken Akansoy, “Her an her şeyin olabileceği bir yıl yaşadık, bu 2025’e de sarkacak. Bölgedeki gelişmeler her şeyi etkileyecek. Nereye gideceği belli olmayan bir sürecin içerisindeyiz.” dedi.
-“Hükümetin 2025 için herhangi bir vizyonu yok”
CTP’den verilen bilgiye göre, ülkede yaşanan sıkıntıların devam ettiğini vurgulayan Akansoy, “Bütçe görüşmelerini yeni bitirdik, ancak 2025’e dair umut verici bir öngörü yok. Hükümetin 2025 için herhangi bir vizyonu bulunmuyor.” dedi.
Yeni açılımlara ve ekonomik, sosyal ve siyasal değişimlere ihtiyaç duyulduğunu ifade eden Akansoy, “2027’ye kadar görevde kalma arzusu olan hükümetin 2025’e dönük herhangi bir politikası yok. Ancak değişim süreci hem dünyada hem de ülkemizde yaşanacaktır.” diye konuştu.
Akansoy, 13 yıldır iktidarda kalan Esad’ın 13 günde nasıl devrildiğine dikkat çekerek, değişim ihtiyacının küresel bir gerçek olduğunu dile getirdi. Asım Akansoy, “Kıbrıslı Türklerin de payına düşeni alacağı bir süreçten geçiyoruz. Ülkeyi yönetemeyen bir hükümet var, ciddi bir yönetim zafiyeti var. Ne vizyon ne de bir program mevcut. Kıbrıslı Türklerin demokratik değerlerle şekillenmiş yeni bir döneme girmesi şarttır.” dedi.
Bir hükümetin yol haritası olmasının önemine işaret eden Akansoy, “İcra makamı olarak ne yapacağını bilmesi lazım. Kuzey Kıbrıs’ın acilen gerekli reformları yaparak kendi ayakları üzerinde durabileceği bir sisteme yönelmesi lazım. Kıbrıslı Türkler çözümsüzlük şartlarında kendi kendini yönetebileceğini kanıtlamak zorundadır. Ancak bunun için irade Kıbrıslı Türklerde olmalıdır.” ifadelerini kullandı.
-“Ekonomik ve sosyal reformlar şart”
Bütçenin yüzde 80’ini transfer giderlerinin oluşturduğunu belirten Akansoy, “Kurultay sürecinde 350 kişi geçici işçi olarak alındı, Kamu Hizmeti Komisyonu üzerinden ise öğretmenler hariç sadece 60 kişi işe alındı. Hem kamuda bir şişkinlik yaratılıyor hem de liyakat azalıyor. Bu durum korkunç bir verimsizlik üretiyor. Oysa kamu daha verimli olmalı.” dedi.
Akansoy, ekonomiyi büyütmenin öncelikli hedef olması gerektiğini ancak bunun plan ve program dahilinde yapılması ve hukuk ekseninden çıkmamasının şart olduğunu, kamu hizmetlerinde verimliliğin bugünkü yöntemlerle sağlanamayacağını, bu şartlarda mali disipline yönelerek hem tasarruf tedbirlerinin alınması hem de ekonomik büyümenin elzem olduğunu söyledi.
Hükümetin Türkiye Cumhuriyeti ile imzalanan protokoller dışında bir derdi olmadığını belirten Akansoy, oysa halkın yaşam standartlarının geliştirilmesine yönelik adımlar atılması gerektiğini vurguladı.
Asım Akansoy, “Bu halde insanlarımız geleceğini göremiyor. Halkın tepkisi, mutlaka seçimi getirir, ancak en büyük tehlike halkın siyasetten uzaklaşmasıdır. Siyaset kurumuna değil, yönetime tepki gösterilmeli. Beğenmiyorsanız değiştirirsiniz, mühür elinizdedir.” diye konuştu.
-“Alım gücünü korumak zorundayız”
CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy, çalışanların hayat standardının korunmasının önemini vurgulayarak, maaşların hayat pahalılığı oranında artmasının bir hak olduğunu belirtti.
Akansoy, “Kamuya istihdamlar ihtiyaca göre alınmalı, partizanlıkla değil. Gelişi güzel alımlar ciddi sorunları beraberinde getiriyor. Alım gücünü ise korumak zorundayız. CTP olarak stabil para birimine endeksli muhasebe birimine geçişi savunuyoruz. Aksi halde sürekli enflasyon vergisi ödemek zorunda kalacağız.” dedi.
Kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması gerektiğini ifade eden Akansoy, “Ekonomik olarak dağınık bir durumdayız. Sadece çalışanların hayat pahalılığı oranını düzenlemekle sorunlar çözülmez. İnsanların yaşam standardına doğrudan göz dikiliyor. Ekonomiyi büyütmek, kayıt dışı ekonomiyi kontrol altına almak ve refahı artırmak şarttır” diyerek konuşmasını tamamladı.
Milli Eğitim Bakanlığı ile Girne Üniversitesi iş birliğinde düzenlenen “Deniz Motorculuğu Eğitimi ve Sertifika Programı”, 10–23 Haziran tarihleri arasında başarıyla tamamlandı. 80 saatlik eğitim programına katılan 14 kursiyerden 10’u, yapılan sınavlar sonucunda başarılı olarak sertifika almaya hak kazandı.
Başarı gösteren kursiyerlere sertifikaları, Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu tarafından takdim edildi. Bakan Çavuşoğlu, programı başarıyla tamamlayan katılımcıları tebrik etti. Milli Eğitim Bakanlığı’nda yapılan sertifika töreninde Mesleki Teknik Öğretim Dairesi Müdürü Gülşen Hocanın da hazır bulundu.
Eğitim kapsamında, Girne Üniversitesi tarafından atölyelerde Gemi Makineleri, Denizde Güvenlik, Gemi İnşaa, Gemi Yard. Makineleri, Gemi Elektrotekniği, Personel Yönetimi ve Sorumluluklar, Gemi Operasyonları, Denizcilik Kültürü ve KKTC’de Denizcilik dersleri verildi. Eğitim sürecinin sonunda ise kursiyerler, üç teorik ve uygulamalı sınav ile bir genel uygulama sınavına tabi tutuldu.
Program, Limanlar Dairesi’nin deniz motorcusu münhaline başvurabilecek nitelikte bireyler yetiştirme amacıyla gerçekleştirildi.
Restorancılar Birliği (RES-BİR), işletmelerini açık tutmak ve personelin maaşlarını ödemek için mücadele veren işletmelere keyfi ve sektörü cezalandırıcı vergi uygulandığını savunarak Maliye Bakanlığı’na buna son verme çağrısında bulundu.
Birlik, işletmelere yönelik destekleyici ve yol gösterici bir yaklaşım benimsenmesini de istedi.
Birlikten yapılan açıklamada, “Son dönemde özellikle işletmelerin en yoğun olduğu gün veya geceler seçilerek vergi dairesi memurlarının ani denetimlerle mekanlarımıza gelmesi ve sonrasında üyelerimize resen vergiler gönderilmesi, biz işletmecilere adeta ‘Kapatın gidin’ mesajı vermektedir” ifadeleri kullanıldı.
“Uygulanan yanlış ekonomi, maliye, döviz kuru ve maaş politikaları neticesinde” ülkenin, turizm açısından ciddi kayıplar yaşadığı da ileri sürülen açıklamada, “Güney komşularımıza kaptırdığımız turistlerimizin yanı sıra, artık yerli halkın da tatil için komşu ülkelere yöneldiği bir dönemden geçiyoruz. Tüm bu olumsuz koşullar altında, işletmelerimizi açık tutmak ve personelimizin maaşlarını ödemek için büyük bir mücadele veriyoruz.” denildi.
Denetimlerin, adil, öngörülebilir ve sektörün dinamiklerine uygun şekilde yürütülmesi gerektiği vurgulanan açıklamada, “Unutulmamalıdır ki, bu sektör sadece eğlence değil; istihdam ve vergi geliri yaratan hayati bir ekonomik unsurdur. Ayakta kalmamız, yalnızca bizim değil, tüm ülke ekonomisinin yararınadır.” ifadeleri yer aldı.
Türkiye Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Yunanistan’ın son dönemde Ege Denizi’ndeki faaliyetlerine ilişkin açıklamalarda bulundu.
“Yunanistan’ın Ege kara sularını 12 mile çıkarma kararına karşı alınacak tutuma” ilişkin yazılı soru önergesini yanıtlayan Bakan Güler, “Ege Denizi’nde ve Doğu Akdeniz’de ülkemizin hak, alaka ve menfaatlerini ihlal edecek hiçbir oldubittiye izin verilmemektedir” ifadesini kullandı.
Yunanistan’ın, Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin hak, alaka ve menfaatlerini ihlal eden uluslararası hukuka aykırı her türlü faaliyetinin, Milli Savunma Bakanlığı’nın görev ve sorumluluk sahası itibarıyla takip edildiğini ve gerekli reaksiyonların süratle gösterildiğini vurgulayan Güler, soru önergesinde bahsi geçen iddialara karşı hem sahada hem de diplomatik olarak gerekli karşılığın daima verilmekte olduğunu kayedetti.
Güler, mezkur hususların, Dışişleri Bakanlığı’na bildirilerek Yunanistan nezdinde gerekli diplomatik girişimlerde bulunulmasına destek sağlandığını da aktardı.