Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi aileleri dinledi: ““Mezarlıkta bile hava boşluğu var ama İsias’ta yoktu”

Published

on

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde İsias davası altıncı duruşmasında aileler dinlendi. Şu sıralar devam eden mahkemede ailelerin avukatlarına söz verildi.

Ailelerin dinlendiği davada söz alan Kadir Aydoğdu, bilirkişi raporuna işaret ederek, 72 can için ayrı ayrı ceza verilmesini isteyerek, olası kast istemlerini yineledi.

Ozan Dağlı, İsias’ın depremde kum yığınına dönen tek bina olduğunu kaydederek, hayatını kaybedenlerin birçoğunun boğularak öldüğünü söyledi.

“Otelde Ahmet Bozkurt’un yaşı kadar insan öldü” diyen Dağlı, eşini ve iki kızını kaybettiğini belirterek, “Kısasa kısas istiyorum. Ama bu mümkün değil, en azından olası kast talep ediyorum” diye konuştu.
Hilal Alp, evlatsız kaldıklarını ifade ederek, tüm sorumluların en ağır şekilde cezalandırılması taleplerini dile getirdi. Alp, “Adalet istiyorum” dedi.

İsmail Gökçen ise konuşmasında, “Çocuğumu kendi ellerimle mezara indirdim. Sanıkların sadece 3-5 seneyle cezalandırılmasını istemiyorum. Bizim hayatlarımızı bitirdiler, yarınlarımızı çaldılar. Olası kast istiyoruz” dedi.

Hilal Düzgünce, yaşananların rüya olmasını dilediğini ifade ederek, “Siz bizim sevdiklerimizi incittiniz. Her gün Zincirlikuyu’nun önünden oğluma selam vererek işe gidiyorum. Nefret duygusunu bana aşılayan insanların da bunu yaşamasını istiyorum. Yüzümüz gülerek buradan çıkmamızı sağlayın. Ben mahkemeye inanıyor ve güveniyorum” diye konuştu.

Meriç İçme, depremde 14 yaşındaki oğlunu kaybettiğini ifade ederek, enkaza da ilk girenlerden olduğunu söyledi.

Binanın kum yığını olduğunu dile getiren İçme, “Deprem 11 ilde yaşandı. Böyle bir bina var mı, bakın… Bu otel kum yığınına döndü… Madencilerin kazma kürek bırakıp, ağlayarak kaçtıklarını bire bir gördük. Adalet olası kastla gelsin, müebbet istiyoruz” diye konuştu.

Sertaç İpekçioğlu, güle oynaya Adıyaman’a gelen çocuklarının burada hayatını kaybettiğini söyledi. İpekçioğlu, bilirkişi raporlarının bilimsel gerçekleri ispatladığını da ifade etti.

Pervin Aksoy İpekçioğlu ise “İnsanlığın öldüğünü, sahtekarlıkla çocuklara mezar yapıldığını öğrendik” diyerek ellerinde sahte bir ruhsat olduğunu, bu ruhsat geçerliymiş gibi işlem yapan kamu görevlileri olduğunu söyledi.

İpekçioğlu, sahte ruhsatın alınma süreceği hakkında bilgi vererek, “Bir hukukçu olarak olası kast ve bilinçli taksirin ne olduğunu çok iyi biliyorum. Anne yüreğinin cezası tabi ki olası kast değildir” diye konuştu.

İpekçioğlu, “Kızım umuttu bizim için. Ben bu mahkemede umudu öldürenleri gördüm, öğrendim. Ama vicdan sahibi kişilerin ceza vermesini henüz görmedim, bize bunu gösterin. Tüm sanıkların olası kastla cezalandırılmasını istiyorum” dedi.

Enver Karakaya, konuşmasında annelerin taleplerine karşılık verilmesini isterken, Ruşen Karakaya da kızı Selin’den bahsetti.

Ruşen Karakaya, “Selinim 14 yaşında, hayalleri olan muhteşem bir kız çocuğuydu. Çocuklarımızı nefes alamadan bu kum yığının altından aldık. Buna nasıl bilinçli taksir diyebilirsiniz? Size yalvarırım, gerçek cezayı verin. Çocukların canı bu kadar değersiz olmasın. Hiçbir çocuk ve aile bir daha bunu yaşamasın. Bir imzayı atarken iki kez düşünsünler” diye konuştu.

Fatma Karasel, tüm sevdiklerini onlardan koparan sorumluların olası kastla yargılanmasını isteyerek, adalete güvendiğini vurguladı.

Orhan Koç, “Yüce Türk” adaletine, yargıçların adaletine güvendiklerini kaydederek, “İnşallah bir daha gün yüzü göremeyecekler” diye konuştu.

İhsan Nurluöz, ise otelin enkazını kendilerinin de gördüğünü ifade ederek, “Madenciler küçük bir delik açıp içeriye giremediler. Türkiye’de bu kadar çok usulsüzlüğün yapıldığı başka bir dava yok. Bu davadan emsal olacak olası kast çıkmalı” dedi.

Nurluöz, “Bizim mücadelemiz gelecek nesiller içindir. Yoksa buradan çıkacak karar benim özlemimi gidermeyecek, acımı dindirmeyecek” diye konuştu.

Esra Özberkman, 6 Şubat depremini bire bir yaşadığını ve kum yığınının altından çıktığını söyledi.

Yalanları dinlemenin zor olduğunu kaydeden Özberkman, “Biz bilime inanan insanlarız, kaderci değiliz” diye konuştu. Bozkurt’un “meşhur” tanıklarının otel sahiplerinin burada oturduğunu söylediğini anımsatan Özberkman, ‘Binlerce insan öldü, 72 canın derdine düştünüz’ diyenler oldu. Bizim canlarımızın geri gelmeyeceğini biliyoruz. Bizim savaşımız geriye kalan çocuklar içindir, Türkiye’de yaşayan 80 milyon içindir” dedi.

Tayyip Özberkman ise en değerlisini kaybeden bir baba olarak hiç kimsenin yakınlarını kaybetmemesini diledi.

Yalan beyanlara değil, bilimin gösterdiği gerçeklere itibar edilmesini talep eden Tayyip Özberkman, bu davaya kamu görevlilerinin davasının da eklenmesini isteyerek, “Başka 6 Şubatlar olmasın diye olası kast istiyoruz” diye konuştu.

Mehmet Tabarlı, kum yığınına dönen enkazda 3 gün beklediğini, cenazesini elleriyle kazarak çıkardığını ifade ederek, kendisinin de inşaatçı olduğunu belirtti.

Tabarlı, “Apartman olan bina nasıl otele çevrildi” diye sorarak olası kast taleplerini yineledi.

Nurten Tan, kanunsuz yapılan otelde canlarını kaybettiklerini kaydederek, “Çocuklarımız o otelde nefessiz kadı. Yaşam üçgeni yoktu. Yüreğim yanıyor, acıyor. Bu dava umut olsun istiyorum” diye konuştu.

Mehmet Tülek, bu aşamada mücadeleye gerek olmadığını kaydederek, “Her şey çok somut. Kendi gözlerimizle gördüklerimizi kanıtlamaya çalıştık. Usulsüzlük, sahtekarlık var. Konuttan devşirme otel var. Bir binanın yıkımına sebep olacak her şey var ama ceza yok. Biz gerçek bir ceza istiyoruz” dedi.

Tülek, “Ayaklarımın bir-iki metre altında kızım vardı. Biz onları kurtarmaya çalışırken, Ahmet Bozkurt ve Mehmet Fatih Bozkurt otele gelip para kasası arıyordu” diye konuştu.

“Beni vicdanımla baş başa bırakmayın” diyen Tülek, “Bize, ellerini kollarını sallayarak dolaştıklarını göstermeyin. Bizim için adalet onları da toprağa gömmek” ifadelerini kullandı.

Burcu Yılmaz, depremde kaybettiği eşiyle vedalaşamadığını söyleyerek, “Bana eşimi göstermediler. Kim bilir ne durumdaydı…” dedi.

Sanıkların orada durup kendini nasıl savunabildiğini soran Yılmaz, “Biz hayatlarımıza dönemeyeceğiz, lütfen onların da 3-5 sene sonra hayatlarına döndüklerini göstermeyin” diye konuştu.

Erhan Taşkın, enkazdan yaralı çıktığını kaydederek, hiçbir arkadaşının Adıyaman’a gelmek istemediğini ancak kendisinin depremden sonra 13 sefer Adıyaman’a geldiğini söyledi.

“Adalet için buradayız. Lütfen adaletli olun, adalet dağıtın, olası kast verin” diyen Taşkın, “Ben burada ölüyordum” diye konuştu.

Taşkın, “Çocuklar, insanlar soğuktan öldü dediler ama enkazın içi sıcaktı, 7 saat enkazın üzerinde arkadaşlarımı, çocukları aradım. Isınmak için enkaza girdim. 30 arkadaşım öldü, en yakınlarım öldü” dedi.

Yaşar Gençalioğlu, İsias’ın enkazından 14 yaşındaki kızını çıkardığını söyleyerek, “Mezarlıkta bile hava boşluğu vardı ama o binada yoktu. Kızım yaşasaydı 16 yaşına girecekti ama bunu göremeyeceğiz” dedi.

Kararın olası kast olması talebini dile getiren Gençalioğlu, “Bozkurt ve ailesi hapiste olduğu için çok şikayetçi ama ben kızımı mezara kendi ellerimle koydum. Suçluların bedelini ödemesini istiyorum. Sizlere güveniyorum” diye konuştu.

Caner Kalaycı, depremde eşini ve kızını kaybettiğini ifade ederek, “Eşim de bir hukukçuydu. Kızına sarılmış şekilde hayatını kaybetti. Kusuru olanların yarısı içerde yarısı sokaklarda” dedi.

Kalaycı, “Olası kast talebimiz var, cesaretle bu kararı çıkarmanızı bekliyoruz” diyerek bu kararın TC için bir “nefes” niteliğinde olacağını söyledi.

Meltem Ekiz, 14 yaşındaki oğlunu toprağa verdiğini söyleyerek, “Hepimiz evlatlarımız için yaşadık ve ayakta kalmaya çalıştık. Çok başarılı sporcular olsunlar diye uğraştık. Çok büyük hayalleri, umutları vardı” dedi.

Oğlunun kendisini öpmeden otobüse bindiğini, cama tıklayıp “beni öpmedin” dediğini anlatan Meltem Ekiz, “ ‘Anne zaten birkaç gün sonra yanında olacağım’ dedi. Cansız bedenine defalarca sarılıp oğlumu öptüm, kokladım. Ben o gün mezarın dibine girdim. Çocuğumun kokusu gitmesin diye günlerce ellerimi yıkamadım” dedi.

“Biz nasıl yaşamıyorsak onlar da gün yüzü görmesin “diyen Ekiz, “Bu acıyla yaşayamıyorum. Biz yaşamıyorsak onlar da yaşamasın” diye konuştu.

Sibel Kumsal, Ahmet Bozkurt’a, “Hiç çocukların adli tıptaki fotoğraflarını gördünüz mü?” diyerek seslendi.

O dönem hamile olduğunu, sağlık sorunu nedeniyle çocuğunun yanına gidemediğini belirten Kumsal, “İlk defa çocuğunuzu bir yere gönderip onu tabutla almak… Tanıyamam diye endişe edip ‘tanıdım’ diye sevinebilmek…”diyerek yaşadıklarına işaret etti.

Adalete inanmak istediğini kaydeden Kumsal, “Katiller karşımızda… Mahkeme heyetinin bizi anladığını hissetmek istiyorum. Çocukların hakkı yerde kalmayacak, bu yaşadıklarımızın bir karşılığı olacak. Adaletin keskin kılıcını ve cesaretini gösterin” dedi.

Kumsal, suçluların en ağır cezayı almasını, bütün bu acıların karşılığının olmasını istediğini söyledi.

Mehmet Topukçuoğlu, enkaza ilk gelenlerden olduğunu söyleyerek, “Değişik iddialar ve yalancı şehitler var. Ben bahsi geçen o çalışanı gördüm. O çalışan asfaltta bulundu. Onu saçlarından dolayı oğlum zannettim. Yalancı şahidin dediği gibi değildi olay, bina yana değil öne düştü” diye konuştu.

Ekmekçinin arabasını çalıştırıp kaçamadığını söyleyen Topukçuoğlu, “Bizim çocuklarımızın çok büyük başarıları vardı. Onlara kabirleri başında çok şey anlatıyorum. Dönüşte de anlatacağım, başarı da sizin vereceğiniz olası kast kararıyla gelecek” diye konuştu.

Muhammet Seyfettinoğlu da sucuların en ağır cezayı almasını istedi.

Cem Ahmet Yeniçeri ise savcının mütalaasında okuduğu bilinçli taksir sebebine dikkat çekerek, sonuç olası kast çıkarsa da çok mutlu olmayacağını söyledi, “Benim hayatım gitti. Sizler de Allah katında yargılanacaksınız” dedi.

Açıklamalara işaret ederek, “Hepimizle dalga geçiyorlar” diyen Yeniçeri, “Binalarda bir tane boşluk bulamadık. Ben kızımı ve eşimi ceset torbasında aldım. Ama biz Ahmet Bozkurt’u ceset torbasında göremedik. Umarım bu dava TC ile KKTC arasında bir kırılma noktası olmaz. Oradaki insanlar adalet bekliyor” dedi.

Mehmet Sabancı ise konuşmasında, “Sıram bozuldu, sıramı düzeltemeyeceksiniz” diyerek yaşadığı acıyı dile getirdi.

“Burada bir daha ne işim olur dedim. Altıncı seferdir buradayız” diyen Sabancı, “Kim, evladını çıkardığı topraklarla yüzleşmek ister? Temeli yanlış atılan binada canlarımızı kaybettik. Temeli doğru atılacak kararla gelecek nesillere umut olun” diye konuştu.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, KKTC Trabzon Başkonsolosluğunu ziyaret etti

Published

on

By

Temaslarda bulunmak üzere Trabzon’a giden Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Trabzon Başkonsolosluğunu ziyaret etti. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, ziyarette Başkonsolos Fatma Demirel ile bir araya gelerek, çalışmaları hakkında bilgi aldı.

Devamını Oku

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Tatar, Türkiye Muharip Gaziler Derneği Trabzon Şubesini ziyaret etti

Published

on

By

Temaslarda bulunmak için Türkiye Cumhuriyeti’nin Trabzon İline giden Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türkiye Muharip Gaziler Derneği Trabzon Şubesini ziyaret etti.

Cumhurbaşkanı Tatar ziyarette yaptığı konuşmada, Kıbrıs Adasının İngilizlerin eline geçmesinin ardından Rum- Yunan ikilisinin Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak için harekete ve saldırılara geçtiğini ancak Kıbrıs Türkü’nün direndiğini söyledi.

Osmanlı İmparatorluğunun Kıbrıs’tan ayrılmasının ardından Kıbrıs Türkü’nün her zaman yüzünü Anadolu’ya döndüğünü belirten Cumhurbaşkanı Tatar, Türk askerinin yeniden Adaya geri geleceği günü beklediğini ifade etti.

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 51’inci yıl dönümünün kutlanacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, “Bu bir tarihtir. Bu, bir milletin kendi tarihinde görmek istediği çok büyük bir şan ve şöhretin ifadesidir. Çünkü bağımsızlığa ve hürriyete kavuşmak herkese nasip olmaz.” diye konuştu.

Türkiye’nin Kıbrıs’taki garantörlüğünün önemine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Tatar, dünyada çeşitli çatışmalar, her türlü insan haklarına aykırı hareketler olduğunu ve bütün dünyanın seyrettiğini vurguladı.

Tarihini bilmeyen milletlerin yok olmaya mahkum olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Tatar, karşı tarafın saldırılarına karşı verilen mücadelelerin gelecek nesillere anlatılması gerektiğini kaydetti.

Devamını Oku

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Tatar, Girne Koleji Trabzon Kampüsü’nün açılışını gerçekleştirdi

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Ortahisar ilçesi Bostancı Mahallesi’ndeki Girne Koleji Trabzon Kampüsü’nün açılış törenine katıldı.

Cumhurbaşkanı Tatar açış töreninde yaptığı konuşmada Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın, “Girne’den yol bağladık Anadolu’ya” sözünü hatırlatarak, Kıbrıs Barış Harekatı’ndan 51 yıl sonra Trabzon’da Girne Koleji’nin açılışında bulunmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Kolejde öğrencilerin milli değerler, vatan, bayrak, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti sevgisiyle eğitim alacağını belirten Cumhurbaşkanı Tatar, bunun da kendilerine güç vereceğini vurguladı.

Kolejde çok değerli evlatların yetişeceğine inandığını belirten Cumhurbaşkanı Tatar, okulun açılmasında emeği geçenleri kutladı.

Cumhurbaşkanı Tatar, Türkiye ile Kıbrıs arasındaki mesafenin hava yoluyla 1,5 saat olduğunu anımsatarak, iki ülke arasında münasebetlerin daha da güçlenmesini temenni etti.

Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra Trabzon’dan, Çaykara’dan ve çeşitli farklı yakın bölgelerden Kıbrıs’a yerleşerek orada bakanlık, milletvekilliği yapan, iş insanları yetiştiren Trabzonluların arasında bulunmaktan memnun olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Tatar, gönül bağlarının tarihten gelen bir zenginliktir olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı Tatar, aileleri geçmiş yıllarda Kıbrıs’a yerleşen tanıdığı bazı kişilerle ilgili de bilgi vererek, Anadolu ile Kıbrıs arasındaki bağlara çok önem verdiğini vurguladı.

Konuşmaların ardından, Cumhurbaşkanı Tatar ve protokol üyeleri kurdele keserek kolejin açılışını gerçekleştirdi.

Cumhurbaşkanı Tatar, açılış sonrası sınıfta bir araya geldiği öğrencilere tavsiyelerde bulundu.

Devamını Oku

Trending

Reklam