Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

“HERKES AŞISINI OLSUN VE VARYANTLARI ÇOK KAFASINA TAKMASIN”

Published

on

Her geçen gün yenilerinin eklendiği varyantlar, Covid 19 konusunda kamuoyunda endişe yaratsa da uzmanlar pandemi ile mücadele konusunda tek çözümün aşılar olduğuna dikkati çekiyor.

Uzun yıllardır ABD’de yaşayan ve Seattle’da bir biyoteknoloji şirketlerinde baş yönetici olarak çalışan Virolog Semih Tareen, herkesin erişebildiği aşıyı olmasını ve varyantları kafasına takmamasını tavsiye etti.
20 yıldan fazladır virüsler üzerine çalışan ve aşılar konusunda uluslararası basının görüşlerine başvurduğu uzmanlardan biri olan Semih Tareen, Türk Ajansı Kıbrıs’ın, korona virüs aşıları ve varyantlar konusundaki sorularını yanıtladı.
Tareen, aşıların amacının insanların ciddi şekilde hastalanmasının önüne geçmek olduğuna işaret ederek, aşı olmanın risklerinin Covid 19’un yaratacağı sağlık riskleriyle kıyaslanamayacak kadar az olduğunu söyledi. Aşıların uzun vadeli yan etkisi olmadığını anlatan Tareen, olası yan etkilerin en çok iki ay içinde ortaya çıkacağını belirtti.
mRNA aşılarının yeni olmadığını ve 2008’den bu yana denendiğini söyleyen Tareen, şu an için üçüncü doz aşının bir zorunluluk olarak açıklanmadığını belirterek, “ama bazı faktörler bunu zorunlu kılabilir” şeklinde konuştu. Tareen, Delta varyantının baskın olduğu ve Sinovac, Sinopharm ve Covaxin gibi inaktif aşıların kullanıldığı yerlerde üçüncü doz aşı olmanın mantıklı olacağını ifade etti.
“AŞI KARŞITLARINA SÖYLEYECEK BİR SÖZÜM YOK ÇÜNKÜ ONLARINKİ TAMAMEN BİLİM KARŞITI ARGÜMANLAR”
Aşı karşıtlarına mesajı sorulan Tareen, bu noktada aşı tedirginleri ile aşı karşıtlarını birbirinden ayırmak gerektiğini ifade etti. “Bazı insanların aşıdan tedirgin olmaları normal ama aşı karşıtlığı tamamen farklı bir şey. Benim aşı karşıtlarına söyleyecek bir sözüm yok, çünkü onlarınki tamamen bilim karşıtı argümanlar” diyen Tareen, öte yandan aşı tedirginlerini, kendilerinin ve sevdiklerinin sağlığını korumak istedikleri için anlayabildiğini söyledi.
“COVID RİSKİ İLLE ÖLÜM DEMEK DEĞİL… GENÇ VE SAĞLIKLI OLDUĞU HALDE COVİD GEÇİRİP AKCİĞER NAKLİ OLANLAR VAR”
“Bütün aşılar risk ve fayda oranına göre onaylanmıştır. Bu aşıların riskleri çok çok düşüktür, milyonlarda birdir ama Covid riski yüksek” diyen Tareen, şöyle devam etti:
“Covid riski ille ölüm demek değil. Herkes ölü rakamlarına takılıyor. Hayır, genç ve sağlıklı olduğu halde covid geçirip akciğer nakli olanlar var, artık merdivenleri çıkamayanlar var ve bu ömür boyu kalıcı mı bilemiyoruz. Long covid [Uzun süren Covid] denen bir şey var. Long covid insanların hayat kalitesini ciddi şekilde bozan bir şey”
“AŞININ RİSKLERİ SOKAĞA ÇIKMAKTAN DAHA AZ”
Konuşmasına “İnsanlar şunu anlamalı, aşının riskleri sokağa çıkmaktan daha az. İnsanlar sokağa çıktıklarında çok daha büyük riskler alıyorlar her gün” diye devam eden Tareen, emniyet kemerleri ilk çıktığında çok sayıda insanın buna da karşı çıktığını şu sözlerle anımsattı:
“İlk emniyet kemerleri çıktığında buna karşı bir sürü insan vardı. Kimileri kemerler daha tehlikeli dedi. Ancak çok ender durumlarda kaza geçirip emniyet kemeri yüzünden [arabadan sağ] çıkamayanlar olsa da bunlar çok ender durumlar.”
“AŞILARIN YAN ETKİSİ OLURSA İKİ AY İÇİNDE ORTAYA ÇIKAR”
Aşıların uzun dönem yan etkileri konusundaki bir soru üzerine Tareen, bunun halk arasında yanlış anlaşılan bir konu olduğunu kaydetti.
Aşıların endişe yaratan tüm yan etkilerinin iki ayda ortaya çıkacağını dile getiren Tareen, yeterli veri toplanana kadar çalışmalar sürse de, zorunlu takip sürelerinin 2 ay üzerinden belirlendiğini dile getirdi.
Virolog Tareen, aşılarla ilgili uzun dönem takiplerinin her zaman yapıldığını ancak bunun uzun dönemde bir yan etki ortaya çıkacağı anlamına gelmediğini anlattı.
“MRNA AŞILARI 2008’DEN BERİ DENENİYOR”
Yeni tip aşı olarak anılan mRNA aşılarının da aslında 1990’lardan beri geliştirildiğini dile getiren Tareen, bu aşıların 2008’den beri insanlar üzerinde denendiğini söyledi.
“HANGİ AŞIYI BULURSANIZ ONU OLUN”
“Kim hangi aşıyı olsun?” sorusuna yanıt olarak “Sizin bu durumunuz varsa şu aşıyı olun, bu durumunuz varsa şu aşıyı olun demek mümkün değil” diyen Tareen, “hangi aşıyı bulursanız olun” şeklinde devam etti.
Kendisinin de gittiği aşı merkezinde o gün bulunan aşıyı olduğunu dile getiren Tareen, şu hastalığım var hangi aşıyı olayım sorularına yanıt olarak hangi aşıya ulaşabilirseniz onu olun yanıtını verdiğini belirtti.
Tereen, öte yandan oldukları aşının ilk dozu epinefrin iğnesi gerektirecek çok ciddi alerji etki yaratan kişilere aynı aşının ikinci dozunun önerilmediğini de anımsattı.
“AŞILARIN AMACI CİDDİ HASTALIĞI ÖNLEMEK VE SİNOVAC DA CİDDİ HASTALIĞI ÖNLEYEBİLİYOR”
Sinovac aşısının varyantlar karşısındaki etkisi ve üçüncü bir doz mRNA aşısı yapılması gerektiği yönündeki açıklamalarla ilgili görüşü sorulan Tareen, “Aşıların amacı ciddi hastalığı önlemek ve Sinovac da ciddi hastalığı önleyebiliyor. O yüzden Sinovac olmuş insanlar da ciddi hastalık riskini azaltmış oluyor” dedi.
“İLLA ÜÇÜNCÜ DOZ ŞART DİYE BİR ŞEY HENÜZ YOK, AMA ÜÇÜNCÜ DOZ ÇIKARSA OLUN”
Sinovac aşısı olmuş kişilerin de delta varyantı kapabileceğini ancak önemli olanın hastalığı ağır şekilde geçirmemeleri olduğunu dile getiren Tareen, “İlla üçüncü doz şart diye bir şey henüz yok” dedi.
Bazı ülkelerde üçüncü dozların yapılmaya başlandığını da kaydeden Tareen, bunun o ülkelerdeki hükümetler ve bilim insanlarının kararı olduğunu dile getirdi.
“Üçüncü doz şart değil ama bazı faktörler bunu zorunlu kılabilir” şeklinde konuşan Tareen, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “mesela Delta varyantının baskın olduğu yerlerde ve inaktif aşılar Sinovac, Sinopharm veya Covaxin olan yerlerde üçüncü doz hakkı çıkmışsa, üçüncü dozu olmak özellikle bu durumda mantıklı”.
“Üçüncü doz aşı olmakta hatalı bir şey yok. Üçüncü doz olunca ortaya yeni bilinmezler çıkacak diye bir şey yok” şeklinde devam eden Tareen, Hepatit gibi aşıların da üç doz uygulandığına işaret ederek, “Üçüncü doz aşısı çıkarsa ve o ülkede üçüncü doz varsa bence olmakta fayda var. Mesela Amerika’da üçüncü doz hakkı çıkarsa ben de üçüncü doz aşımı olurum” dedi.
“TURKOVAC SİNOVACIN HEMEN HEMEN AYNISI”
Turkovac aşısıyla ilgili bir soru üzerine de Virolog Tareen, Turkovac aşısının teknoloji olarak Sinovac aşısıyla hemen hemen aynı olduğunu belirtti. İki aşı arasındaki tek farkın, Sinovac bir kimyasal ile inaktif hale getirilirken, Turkovac’ın ise radyasyon ile inaktif hale getirilmesi olduğunu kaydeden Tareen, “Aralarındaki tek fark bu. Büyük ihtimalle Sinovac gibi etkili olacak diye düşünüyorum” dedi.
Tareen, yerli aşıyı bekleyenlere de seslenerek, “Covid pandemisinde aşı beklemek biraz mantıksız çünkü bekledikçe hem kendileri, hem de aileleri adına riski artırmış oluyorlar” dedi.
“HERKES AŞISINI OLSUN VE VARYANTLARI ÇOK KAFASINA TAKMASIN”
Ardı ardına çıkan varyant haberleriyle ilgili görüşü sorulan Tareen, “Bence insanlar kafalarını çok karıştırmasınlar. Herkes aşısını olsun ve varyantları çok kafasına takmasın” dedi.
Bazı haber kanallarının korkuyu kullanarak reyting elde etmeye çalıştığını ifade eden Tareen, “Varyant haberleriyle çok kafalarını karıştırmasınlar aşılarını olsunlar ve mantıklı tedbirlere devam etsinler” diye konuştu.
Virüslerin sürekli mutasyon geçirdiğini bu nedenle varyantların her zaman olacağını anlatan Tareen, pandeminin başlangıcından bugüne kadar yüzbinlerce mutasyon çıktığını, bilim insanlarının özellikle takip edilmesi gereken mutasyon ve varyantları isimlendirdiğini ifade etti.
“Delta da bunlardan biri, bu geçecek, başka bir tane gelecek” diyen Tareen, pandemi ile mücadele için aşılanma ve mantıklı tedbirlerle devam edilmesi gerektiğini dile getirdi
SEMİH TAREEN KİMDİR?
Bilim insanı, virolog, film yapımcısı, film müzikleri bestecisi, müzisyen, yelkenci gibi birden fazla unvana sahip olan Semih Tareen, İzmir’li fakat 1995 senesinden beri ABD’nin Seattle şehrinde yaşıyor.
Üniversite eğitimini Seattle’da University of Washington’da tamamladı. Doktorasını da University of Washington’da ve Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi’nde Moleküler Biyoloji üzerine ve AIDS’e sebep olan HIV ve benzer virüsler üzerine yaptı.
Semih Tareen, yirmi seneden fazladır virüsler üzerinde araştırma yapıyor. ABD’de bir biyoteknoloji şirketlerinde baş yönetici olarak çalışıyor ve takımıyla beraber kanser ve başka hastalıklara karşı virüsleri kullanarak gen ve hücre terapisi geliştiriyor. Araştırmaları ‘Molecular Therapy’ ve ‘Journal of Virology’ gibi önemli bilimsel dergilerde yayınlandı.
Bilim dışında yirmi senedir sinema ve film müzikleri ile de meşgul. ABD, İngiltere ve Türkiye’den çeşitli filmlere müzikler yaptı.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Özcenk’ten DAÜ-SEN’e çağrı

Published

on

By

Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Vakıf Yöneticiler Kurulu Başkanı Dr. Erdal Özcenk, sosyal medya ve basın aracılığıyla yapılan asılsız açıklamaların zarar verici bulduğunu vurgulayarak, DAÜ Akademik Personel Sendikası (DAÜ-SEN) yönetimini kamuoyu üzerinden değil, üniversitenin iç işleyiş mekanizmaları içerisinde doğrudan, yapıcı ve sorumlu bir iletişime davet etti.

“DAÜ, siyaset üstü bir kurumdur. Politik malzeme yapılması kabul edilemezdir” vurgusu yapan Özcenk, “Üniversitemizde alınan tüm kararlar, ilgili akademik-idari kurullarda tartışılarak, Üniversite Yönetim Kurulu tarafından oylanmakta ve ardından Vakıf Yöneticiler Kurulu’nun onayına sunulmaktadır. Bu kurumsal süreçler, şeffaf, katılımcı ve denetlenebilir bir yapı içinde yürütülmektedir” dedi.

Erdal Özcenk’in açıklaması aynen şöyle:

“1979 yılında kurulan ve 1986’da devlet üniversitesi statüsünü kazanan Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ), sadece Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin değil, bölgenin en köklü ve saygın yükseköğretim kurumlarından biridir. Uluslararası düzeyde akredite olmuş programları, seçkin akademik kadrosu ve çok kültürlü öğrenci yapısıyla DAÜ, bugüne kadar on binlerce mezun vermiş ve KKTC’nin dünyaya açılan bilimsel yüzü olmuştur.

DAÜ’nün varlığı ve başarısı, başta Gazimağusa olmak üzere ülke genelinde ciddi bir ekonomik ve sosyal katkı yaratmaktadır. Binlerce öğrencinin ve personelin oluşturduğu bu büyük yapı, yerel esnaftan konaklama sektörüne, ulaşımdan hizmet sektörüne kadar geniş bir yelpazede KKTC ekonomisine doğrudan katkı sağlamaktadır. Üniversitemiz aynı zamanda ülkemizin tanıtımına, uluslararası platformda bilinirliğine ve itibarına da büyük değer katmaktadır.

Ancak bölgemizin içinde bulunduğu hassas coğrafi konum (özellikle Ortadoğu’daki süregelen savaşlar) ülkemize olan öğrenci başvurularını olumsuz etkilemiştir. Bu dönemde, yükseköğretimin itibarı daha da önem kazanmışken, köklü ve güvenilir yapısıyla DAÜ’nün varlığı çok daha kritik bir hal almıştır.

Dünyadaki 193 ülkenin tamamında devlet üniversiteleri bulunmakta ve bu üniversiteler, ülkelerinin bilimsel gelişimi, gençliğin eğitimi ve toplumsal ilerleme açısından vazgeçilmez yapılardır. KKTC hükümetlerinin de DAÜ’ye bugüne kadar verdiği katkı ve desteğin değerli olduğunu özellikle belirtmek isterim. Üniversitemizin yaşaması ve eğitim kalitesinin daha da artırılması için gereken her türlü desteğin bundan sonra da verileceğinden kimsenin kuşkusu olmamalıdır.

Bu süreçte, DAÜ-SEN Başkanı tarafından sosyal medya ve basın aracılığıyla yapılan açıklamaları son derece talihsiz ve kurumumuza zarar verici bulduğumu vurgulamak isterim. Öğrenci kayıtlarının devam ettiği, üniversitemizin geleceği açısından hayati öneme sahip bu dönemde yapılan asılsız ve temelsiz açıklamalar, kurum aidiyeti ve sorumluluk duygusuyla bağdaşmamaktadır.

DAÜ, siyaset üstü bir kurumdur. Politik malzeme yapılması kabul edilemezdir. Üniversitemize ilişkin görüş ve eleştirilerin, kurumun kendi içindeki platformlarda, akademik teamüller ve karşılıklı saygı çerçevesinde ifade edilmesi gerektiğini hatırlatmak isterim. KKTC’deki tüm siyasi görüşlerin de DAÜ’nün kurumsal yapısına zarar verebilecek yaklaşımlardan uzak durmaları ortak sorumluluğumuzdur.

Üniversitemizde alınan tüm kararlar, ilgili akademik-idari kurullarda tartışılarak, Üniversite Yönetim Kurulu tarafından oylanmakta ve ardından Vakıf Yöneticiler Kurulu’nun onayına sunulmaktadır. Bu kurumsal süreçler, şeffaf, katılımcı ve denetlenebilir bir yapı içinde yürütülmektedir.

DAÜ-SEN yönetimini, kamuoyu üzerinden değil, üniversitemizin iç işleyiş mekanizmaları içerisinde doğrudan, yapıcı ve sorumlu bir iletişime davet ediyorum. Kurumun geleceğini birlikte konuşmak ve geliştirmek, hepimizin ortak görevidir.”

TAK

Devamını Oku

Kıbrıs

İncirli Mağara Kültür ve Sanat Festivali dün gece açıldı

Published

on

By

 Geçitkale-Serdarlı Belediyesi, Çınarlı Muhtarlığı ve Çınarlıyı Sevenler Derneği tarafından düzenlenen İncirli Mağara Kültür ve Sanat Festivali’nin açılışı dün akşam yapıldı.

Geçitkale-Serdarlı Belediyesi’nden verilen bilgiye göre, açılışa Başbakan Ünal Üstel, CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Tarım Bakanı Hüseyin Çavuş, Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, Maliye Bakanı Özdemir Berova, İçişleri Bakanı Dursun Oğuz, Sağlık Bakanı Hakan Dinçyürek,  Geçitkale Serdarlı Belediye Başkanı Halil Kasım, Çınarlıyı Sevenler Derneği Başkanı Emete Bektaş da katıldı.

Geçitkale Serdarlı Belediye Başkanı Halil Kasım açılış konuşmasında, Çınarlı’nın kültürünü güçlü biçimde koruyan nadir yerleşim yerlerinden biri olduğunu söyledi.

Kasım, etkinliği Çınarlıyı Sevenler Derneği ve muhtarlıkla birlikte düzenlemekten onur duyduğunu kaydetti.

Bölge esnafının festivale büyük katkı koyduğunu belirten Kasım, “Çok güzel stantlar kuruldu. Çok güzel etkinlikler var. Herkese güzel bir akşam yaşatılacağına eminiz” dedi.

 Belediye olarak kültürel ve sanatsal faaliyetlere her zaman destek verdiklerini vurgulayan Kasım, bu desteği sürdürmeye kararlı olduklarını söyledi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Hasipoğlu, Onbeş Kasım Kıbrıs Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Ramiz’i kabul etti

Published

on

By

Ulusal Birlik Partisi Başkanlığı adına Genel Sekreter Oğuzhan Hasipoğlu, Onbeş Kasım Kıbrıs Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Y.Doç.Dr.Refet Ramiz’i kabul etti.

Refet Ramiz, kabulde 19 Haziran 2025 tarihinde düzenlenen Taş Ocakları Çalıştayı sonucunda oluşturulan Ruhsatlandırma, Denetleme ve Rehabilitasyon Sonuç Bildirgelerini Hasipoğlu’na takdim etti.
Ulusal Birlik Partisi Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu da Ezcan Özsoy’un, partiyi temsilen görevlendirildiğini hatırlattı

Hasipoğlu; Taş Ocakları Çalıştayı’nın ülkemizde önemli çevre konulardan biri olduğuna dikkat çekerek bu doğrultuda yapılacak çalışmalara Ulusal Birlik Partisi olarak her zaman katkı koyacaklarını belirtti.
Hasipoğlu, sunulan sonuç bildirgelerini değerlendireceklerini ve mevcut hükümet çalışmalarında bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılmasına katkı koyacaklarını ifade etti.

Devamını Oku

Trending

Reklam