Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Üç neslin doktoru: Tomris Mahirel… “42 yıl askeri disiplinle çalıştıktan sonra görevi gençlere bıraktım”

Published

on

Dr. Tomris Mahirel, 48 yıllık meslek hayatında anne, çocuk ve torun olmak üzere üç neslin doğumuna tanıklık ve eşlik etti.

Mahirel, 1970’li yılların sonunda ülkenin sayılı kadın jinekoloji uzmanlarından biri olarak göreve başladı, kadın olması onu daha fazla tercih edilen bir hekim yaptı ama o da hastalarına abla, kardeş gibi yaklaştı.

Normal doğumu ve anne sütünü önceleyen, doğum sancısı başlayan hastalarıyla saatler geçiren bir hekim oldu.

Her doğumun kaydını kendi kütüğüne de yazdığını söyledi, “Eksilmesinler diye saymadım ama sayacağım” dediği çocukların büyüdüğünü, aile kurduğunu görmenin onu ne kadar mutlu ettiğini de anlattı.

Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) konuşan Tomris Mahirel, 1977’de başladığı ve “Mesleki doyuma ulaştım” diyerek 2019’da tamamladığı çalışma hayatı için, “42 yıl askeri disiplinle çalıştıktan sonra ‘eyvallah’ deyip görevi gençlere bıraktım. Ben buna meslekten terhis diyorum. Bir hekim emekli olmaz” dedi.

Mesleki tecrübelerinden de yola çıkarak, “Büyük bir gücün varlığına mutlaka inanmak lazım. Ben her vakada, her ameliyatta içimden besmelemi çektim” diyen Tomris Mahirel, meslek hayatı boyunca ilk önce hep sağ eldivenini giydiğini, böyle bir ritüeli olduğunu anlattı.

-Aile sevgisi ve bir başucu çikolatası

Tomris Mahirel, Kıymet-Ahmet Cevdet Polili çiftinin ortanca kızı olarak, 15 Ağustos 1948’de Lefkoşa’da doğdu. Önceleri kunduracılık yapan Ahmet Polili, bu meslekten yeterince kazanç sağlayamayınca arabasıyla köy köy dolaşıp kumaş satmaya başladı.

İlkokulu bitirinceye kadar tatillerde babasıyla kumaş satmaya giden Tomris Mahirel, “Çok güzel geçti” dediği çocukluğunu anlatırken aileyi her pazar sabahı bir araya getiren ciğer kavurmayı, yaz-kış fark etmeksizin her pazar akşamüzeri gittikleri Akpınar Pastanesi’ni sevgiyle hatırladı.

Babasının onlar için aldığı cadbury çikolatayı uyurken başuçlarına bıraktığını da anlattı.

– Doğum komplikasyonunda ölen anneanne ve öksüz büyüyen bir anne

Ailenin üniversite için yurt dışına giden ilk üyesi olan Tomris Mahirel, daha lise öğrencisiyken hekim olmaya karar verdi. 1966 yılında Lefkoşa Türk Kız Lisesi’nden sınıf birincisi olarak mezun oldu, Maarif Dairesi’nden aldığı üniversite tercih formuna da sadece Ankara Tıp Fakültesi’ni yazdı.

Meslek seçiminde ailesinin hüzünlü öyküsü etkili oldu. Tek bir fotoğrafı olmayan ama güzelliği nesiller boyu anlatılan anneannesi doğum komplikasyonunda ölünce Tomris Mahirel’in annesi 3 buçuk yaşında öksüz kaldı.

Anneannesinin yaşadıklarından etkilenerek kadın doğum uzmanlığına yönelen Tomris Mahirel, kendini kadın sağlığına adadı; yüzlerce doğuma eşlik etti, kızının ve gelininin de doktoru olarak torunlarının da doğumunu yaptırdı.

Tomris Mahirel, hayat boyu desteğini gördüğü annesinden sevgi ve özlemle söz ederek, onun ailesine ne kadar düşkün, sevecen, becerikli ve fedakâr bir kadın olduğunu anlattı, “Saçında anne elinin dolaştığını hatırlayamayan biri ancak bu kadar sevgi dolu olabilirdi…” dedi.

-Konvoyla uğurlandı

Peki, Ankara’daki eğitimi nasıl başladı?

Üniversite için yurt dışına gidinceye kadar tek bir geceyi bile evinden uzakta geçirmeyen Tomris Mahirel, havaalanına konvoyla uğurlandı.

“Okumak için yurt dışına giden ilk bendim. Ailede kimin arabası varsa beni uğurlamak için konvoya katılırdı. Bunu her eylül yaparlardı. Tatile geldiğimde de bizim evde sofralar kurulurdu. Aile bana çok düşkündü…”

-Ağlaya ağlaya yazılan mektuplar ve Ankara soğuğu

Ankara Kıbrıs Kız Talebe Yurdu’nda 3 ranzalı 6 kişilik bir odaya yerleşen, ilk gece sabaha kadar ağlaya ağlaya belki 10, belki de 15 tane mektup yazdığını anlatan Tomris Mahirel, yurdun en çok mektup alanlarından da biri oldu.

Kıbrıs’a yılda bir defa geldiği için annesiyle babasının her bayram Sabri Tahir’in seyahat acentesinden yurda açacağı telefonu bekleyen Mahirel, özellikle ilk yılda Ankara’nın kışına alışmakta zorlandığını, soğuktan ağladığını hatırladı.

6 yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanlığı’ndan burs alan Tomris Mahirel, tıp eğitimi boyunca askeri disiplinle çalıştığını anlattı.

-Sabah ezanında hüzünlenen o yürek…

Hep yurtta kalan Tomris Mahirel, akşamları herkesin ayakta olduğu saatte uyudu, hatta yurt müdiresi gece yoklamasını yatakta aldı; el ayak çekildikten sonra da kalkıp sabaha kadar ders çalıştı.

“Ne zaman sabah ezanı duysam içim dolar. Kendimi yurtta, o uzun masanın kenarında çalışırken bulurum” diyerek andığı tıp eğitiminde 44 yılını geçireceği eşi Dr. Zekâ Mahirel ile de tanıştı.

-Ankara’da aşk…

Dr. Zekâ Mahirel, Ankara’dan Erenköy’e giden ilk öğrenci kafilesindeydi ve mücahitlik görevini tamamlayıp yeniden Ankara’ya döndüğünde ilave dersler almak için Dr. Tomris Mahirel’in sınıfına girmişti.

“İkinci sınıfa hep birlikte başladık. O sene, 1967’de, Zekâ Bey bana içini açtı. Şaşırdım. ‘Bu arkadaşlık erken mi?’ diye düşündüm ama hoşuma da gitmedi değil. Zekâ Bey’i beğeniyor, hatta koruyucu meleğim gibi görüyordum. Güçlü bir yapısı vardı.”

Yaz tatili için Kıbrıs’a gelen ve 28 Temmuz 1968’de nişanlanan çift, ailesine verdiği sözü tutarak Ankara Tıp Fakültesi’nden mezun olmadan nikah ya da düğün gibi bir talepte bulunmadı.

4 yıl süren nişanlılık dönemi için “Çok güzeldi…” diyen Dr. Tomris Mahirel, Ankara günlerini gülümseyerek anımsadı.

“Okulda buluşsak da buluşamasak da Zekâ Bey her akşamüzeri mutlaka yurda gelir, eve öyle giderdi. Antep fıstıklı bir damak çikolatasıyla gelirdi ziyaretime. İsmim anons edildiğinde aşağıya koşarak inerdim.

Kış günlerinde bir elimiz Zekâ Bey’in kabanının cebinde, diğer elimizde ders notları Aşağı Ayrancı’dan Çankaya’ya kadar ders çalışarak gider ve dönerdik…”

-Kıbrıs’ta iki düğün… İlk bebek geliyor

Ankara Tıp Fakültesi’nden mezun olan Mahirel çifti Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan sınavda başarılı olarak 1972’de Kıbrıs’ta yarı dönem asistanlık yapma hakkı kazandı.

Lefkoşa Genel Hastanesi’nde asistanlığa başlayan Dr. Tomris Mahirel, eline neşteri ilk veren hekimin, Kadın Hastalıkları ve Doğum Servisi Klinik Şefi Dr. Cahit Gürel olduğunu anlattı ve onu rahmetle andı.

Mahirel çifti 1972’nin eylül ayında evlendi. Ulaşımın şimdiki gibi kolay olmadığı o yıllarda davetlileri bir yerde toplamak zor olur diye bir düğün Zekâ Mahirel’in ailesinin Anoyira’dan göç ettiği Evdim’de, diğer düğün de Lefkoşa’da yapıldı.

Çiftin kızları Gamze Mahirel (Bozatlı) 1973’te dünyaya geldi. Tomris Mahirel, normal doğumda başucunda Klinik Şefi Dr. Cahit Gürel ile Başhemşire Firdevs İslamoğlu’nun olduğunu hatırladı.

-Doğumu yaptırdığı ilk bebeğe Tomris adını verdiler

“Anne olmak çok muazzam bir duygu, bir bebeğin dünyaya gelişi de mucize” diyen Tomris Mahirel, doğumla ilgili ilk mesleki tecrübesini öğrencilikte yaşadığını söyledi.

“Doğuma ilk kez Ankara’da girdim. Başınızda başasistan var, asistan var. Elinize ‘hop’ diye bir bebek geliyor ama ne olduğunu anlayamıyorsunuz.

İlk gerçek doğumu Kıbrıs’ta yaptırdım. Çok heyecan vericiydi. Elinize günahsız bir can geliyor ve hayatı tamamen size bağlı; ağzını temizleyeceksiniz, göbek kordonunu keseceksiniz… Tarif edilemeyecek bir duygu bu. Ona benim adımı verdiler. 1972’de doğan Tomris, şimdi 53 yaşında…”

1974 Barış Harekatı’nda sigara fabrikasından bozma Lefkoşa Genel Hastanesi’nde görev yapan Mahirel çifti, 1974’ün ekim ayında ise ihtisas için yeniden Ankara’nın yolunu tuttu.

Tomris Mahirel, kadın doğum ihtisası için Ankara Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ni, eşi Zekâ Mahirel de cerrahi ihtisası için Ankara Numune Hastanesi’ni seçti.

-Gemide yakılan teselli sigarası

Yaklaşık bir buçuk yaşındaki kızları Gamze’yi Tomris Mahirel’in annesine ve kız kardeşlerine emanet eden çift, Kıbrıs’tan hüzünle ayrıldı.

“1974’te uçak da yok… Mağusa’ya gelen ‘Truva’ isimli ilk gemiyle gideceğiz Ankara’ya… Gemide bir sigara yaktım. Bana yardımcı olabileceğini düşünmüştüm. Arada tek tük içerdim ama o günden sonra paket taşımaya başladım. Annem, Gamze’yi senede bir defa, 15-20 günlüğüne Ankara’ya getirir, senede bir defa da biz Kıbrıs’a gelirdik”

İhtisasın ardından 1977’de ilk kadın jinekoloji uzmanlarından biri olarak Kıbrıs’a dönen Tomris Mahirel, sağlık servislerinde Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı olarak çalışmaya başladı, o zaman henüz Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nin inşaat halinde olduğunu anlattı.

1979’de klinik açtıklarını, burada da eşi ile birlikte çalıştığını söyleyen Tomris Mahirel, aynı yıl oğlu Ahmet Cevdet Mahirel’i dünyaya getirdi ve Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’ndeki görevinden istifa ederek sadece klinikte görev yaptı.

-Doğum anıları

“Zekâ Bey de ben de çok yoğun çalıştık ama işimizden geriye kalan zamanı ailemizle geçirdik” diyen Tomris Mahirel, hekimlerin saat mevhumu olmaksızın çalıştığıyla ilgili bir anısını da paylaştı.

Gece geç saatte ısrarla çalan kapıda, evde doğum yapan bir kadının yardım isteyen eşi olduğunu söyleyen Dr. Tomris Mahirel, hastanın evine ulaşmak için yürüdüğü o bahçe yolunun ona ne kadar uzun geldiğini de hatırladı.

“Yaşlı bir kadın kova kova su dökerek kanları süpürüyordu. Sanki eve değil mezbahaya gelmiştik. Yatak odasında kanlar içinde bir kadın, göbek kordonu açık bir de bebek vardı. Tanrı’nın büyüklüğüne bakın ki bebek kanamıyordu. Yanlarında 2-3 yaşlarında zihinsel engelli bir de çocuk vardı…

Bir taraftan eşi bir tarafından ben, kadını ve bebeği battaniyeyle benim arabaya taşıdık. Bahçeden geçerken masadaki naylon örtüyü de çektim, arka koltuğa serdim ve kadını arabaya yatırdık. Hastaneye mi kliniğe mi gideyim? Hastane uzak, prosedürler uzayabilir… Hasta bembeyaz… Büyük risk aldım ve kliniğe gittik…”

-Ana rahminden uzanan bir minik el…

O gece gün ağarana kadar ameliyathanede kaldığını ancak anneyle bebeği sağlıkla evine gönderdiğini söyleyen Tomris Mahirel’in meslekte unutmadığı bir diğer hikayesi de ana rahminden ona uzanan elle ilgili oldu.

“İkizlerden biri doğdu. İkinci bebek için elimi uzattım, minik bir el içeriden parmağımı yakaladı. Elimi çeksem bebekte kol sarkması olur ve mutlaka sezeryana girmek zorunda kalırdık. Bebeğin başını sol elimle yavaş yavaş pelvise doğru ittim de öyle bıraktı elimi… Bu da benim için çok enteresan bir doğumdu.”

Dr. Tomris Mahirel ailesi ile birlikte Mağusa’ya ev ziyaretine giderken Haspolat yakınlarında Lefkoşa’ya doğru gelen hastasını arabada görünce eşinden durmasını istemiş.

Karşı şeritteki araba da durunca erken başlayan sancıları öğrenen Mahirel, Lefkoşa’ya dönerek doğumu yaptırmış yaptırmasına ama kızıyla oğlunun yarım kalan ziyaret için ne kadar üzüldüğünü de hiç unutmamış.

-680 gramlık bebekle yıllar sonra kesişen yollar

Bu ve bunun gibi birçok hikayeyi barındıran meslek hayatında doğumunu yaptırdığı en küçük bebeğin 680 gram olduğunu da söyleyen Tomris Mahirel, prematüreler için yoğun bakım servisinin olmadığı dönemde, zor şartlarda doğup büyüyen bu çocuğun bir dönem oğlu Ahmet Cevdet Mahirel ile aynı ofisi paylaştığını, bunun da kendisi için büyük bir mutluluk olduğunu paylaştı.

-Hekimlik ve annelik

Tomris Mahirel, ikinci bebeğini doğuran ama çok yoğun çalışan kadın hekim olmanın zorluğunu da anne sütü üzerinden anlattı, çok arzu etse de çocuklarını istediği gibi emziremediğini söyledi.

Çok uzun çalıştığı günlerde elbisesinin süte bulandığını anımsayan Tomris Mahirel, her zaman emzirmeden yana olduğundan bu konuda zorluk yaşayan annelerin evlerine giderek onlara yardımda bulunduğunu anlattı.

-Bir çocuğun gözünden hekim anne-baba

Röportajın bir kısmına dahil olan Ahmet Cevdet Mahirel ise hekim çocuğu olmanın, klinikle evin aynı yerde bulunmasının zorluklarından söz etti.

Bir okul dönüşü kliniğin önündeki mahşeri kalabalığı anımsayan Ahmet Mahirel, aşırı kanamalı hastaya dıştan da çağrılan hekimlerle uzun süre müdahale edildiğini anlattı, “Ameliyathaneden çıkan annemle babamın kıyafetindeki teri asla unutmayacağım” dedi.

-“Bana 44 yılda 88 yıllık mutluluk yaşattı”

44 yılını birlikte geçirdiği, “Bana 44 yılda 88 yıllık mutluluk yaşattı” dediği eşi, Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi’nde uzun yıllar başhekimlik de yapan Dr. Zekâ Mahirel’i 2012’de 67 yaşındayken kaybeden Tomris Mahirel, bu erken vedayla ilgili de konuştu.

“Zekâ Bey mükemmel bir eş, baba ve dosttu. Mükemmel bir de cerrahtı ama çok kötü bir hastaydı. Kendine hiç bakmadı. Onun kaybıyla çok boşlukta hissetim. Ablam Güzide ve kız kardeşim Hülya her akşam yanıma geldi, benimle kaldı. Çocuklarım da beni yalnız bırakmadı. O dönem gördüğüm, duyduğum, bulabildiğim yasla başa çıkabilme kitaplarının hepsini okudum ama insan yasla ancak kendi iradesiyle başa çıkabiliyor.

İşimin yeniden hayata tutunmamda büyük faydası oldu. Zekâ Bey’i kaybettikten sonra hemen işe döndüm. Babamın kaybı da benim için çok sarsıcıydı, cenazesinden geldim, akşam da doğuma girdim. Hekimlik böyle bir şey…”

-1 Nisan şakası mı?

Dr. Tomris Mahirel, 1 Nisan 2019’da kliniğin kapısına astığı bir yazıyla artık hasta görmeyeceğini duyurdu.

“42 yıl askeri disiplinle çalıştıktan sonra ‘eyvallah’ deyip görevi gençlere bıraktım. Ben buna meslekten terhis diyorum. Bir hekim emekli olmaz…” diyen Tomris Mahirel, aktif çalışma hayatını böyle noktaladı.

Ailesinin kliniği kapama kararından da haberi olmadı. Öyle ki kliniğe gittiğinde kapıda böyle bir yazı gören Ahmet Mahirel, bunu annesinin 1 Nisan şakası sandı.

“Aranırken bırakmak istedim. Kendinizi dinç hissetseniz de o yıllar bazı şeyleri alıp götürüyor. Ben hiçbir zaman doğum sancısı başlayan hastayı ebeye bırakan bir doktor olmadım. Hastanın eli elimde, sancılarda nefes aldık, sancı aralarında güldük, oynadık. İkindi kliniğe yatırdığım bir hastanın ertesi gün öğle doğum yaptığını düşünün, ben hep başındaydım…”

Şu sıralar Kıbrıs Türk Kadınlar Birliği Lefkoşa Başkanlığı’nı yürüten Tomris Mahirel, aktif olmayı sevdiğini, hayatın her alanında, doğumuna şahitlik ettiği çocuklarla karşılaştığını, onların aile kurduğunu, iş hayatında başarılı olduğunu, çoluk çocuğa karıştığını görmenin kendisini mutlu ettiğini anlattı.

Bu çocukların arasında, öğretmenler, mühendisler, hekimler, hatta kadın doğum uzmanları olduğunu da söyledi.

-Dr. Mahirel’den gençlere tavsiye: “Hekimlik insan sevgisi olmadan yapılamaz”

Meslekte aktif olduğu dönemi özlemle değil sevgiyle anan Tomris Mahirel’in, son sözü gençlere yönelikti.

“Her şeyi dolu dolu yaşadım, hiçbir zaman da keşke demedim. Gençlere de şunu tavsiye ederim: Önce hedef koymak lazım ama hedef koymak da yeterli değil, ona ulaşmak için kendine güvenmek ve çok çalışmak gerek.

Ben insanları çok sevdim. Hekimlik insan sevgisi olmadan yapılamaz.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı, Mineri/Sarıkuyruk avcılığına dair uyarıda bulundu

Published

on

By

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı, yaz döneminde kıyılarda sıklıkla görülen Mineri/Sarıkuyruk (Seriola dumerili) balığı avcılığına dair uyarıda bulunarak yasal düzenlemeleri hatırlattı.

Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, bu dönemde türün kıyılarda daha sık rastlanması nedeniyle, yasal avlanma kurallarının hatırlatılmasına ihtiyaç duyulduğu belirtildi.

Açıklamada, 27/2000 sayılı Su Ürünleri Yasası kapsamında yürürlükte olan “Balıkçılık İzinleri ve Balıkçılık Kaynaklarının Sürdürülebilir Kullanımı Tüzüğü” uyarınca, Sarıkuyruk avcılığına yönelik geçerli kurallara dikkat çekildi.

30 santimetreden küçük olan bireylerin avlanması, satılması, satın alınması ve sergilenmesinin yasak olduğu vurgulanan açıklamada, bu kuralın, hem amatör hem de profesyonel balıkçılar için bağlayıcı nitelik taşıdığı kaydedildi.

Amatör ve sportif balıkçılar için getirilen günlük adet sınırlamaları ise şöyle belirlendi:

“45 cm ve üzerindeki balıklar için: Günde en fazla 2 adet. 30–45 cm arasındaki balıklar için günde en fazla 6 adet.”

Bu düzenlemelerin Sarıkuyruk türünün popülasyonunu korumak ve sürdürülebilir balıkçılığı sağlamak amacıyla uygulandığı vurgulanan açıklamada, balıkçıların belirtilen kurallara özen göstermeleri, denizlerdeki biyolojik çeşitliliğin korunmasına ve gelecek nesillerin de bu kaynaklardan faydalanabilmesine katkı sağlayacağı belirtildi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Okullar Yolu Sokak, Şht. Mustafa Yusuf Hacı Sokak ve Bozkır Sokak’ta kanalizasyon çalışması yapılacak

Published

on

By

 Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) 3 sokakta 42 bina ve 145 haneyi daha kanalizasyona bağlayacağını açıkladı.

Belediyeden yapılan açıklamada, bu kapsamda, 8 Ağustos Cuma gününden itibaren Okullar Yolu Sokak’ta (Atleks Sanverler Ortaokulu’ndan Polis Genel Müdürlüğü köşesine kadar) başlayacak çalışmaların 4 günde tamamlanmasının hedeflendiği belirtildi.

Okullar Yolu Sokak’ın ardından çalışmalar Polis Genel Müdürlüğü yan sokağı olan Şht. Mustafa Yusuf Hacı Sokak’ta devam edecek.

Kanalizasyon çalışmaları Bozkır Sokak ile tamamlanacak.

Açıklamada, çalışmalar boyunca sürücülerin trafik yönlendirmelerine dikkat etmeleri istendi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Tatar, görev süresi sona erecek olan Stewart’ı kabul etti

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, görev süresi 9 Ağustos’ta sona erecek olan BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve BM Barış Gücü Misyon Şefi Colin Stewart’ı kabul etti.

Cumhurbaşkanlığı’nda saat 10.00’da başlayan görüşme yaklaşık bir saat sürdü.

Cumhurbaşkanı Tatar ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart, görüşmenin ardından açıklamalarda bulundu.

 – Tatar: “Komitelerin çalışması konusunda biz çok ısrarcı olduk ancak Güney Kıbrıs maalesef değil”

 Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, yaptığı açıklamada, Stewart ile dört yıldır birlikte çalıştıklarını ve kendisiyle bir dostluklarının geliştiğini belirtti.

Bütün samimiyetiyle Colin Stewart’a her zaman açık ve net olduğunu kaydeden Tatar, Stewart’ın dört yıllık sürede her iki tarafa da yardımcı olabilmek için iyi niyetli çalıştığını gördüğünü belirtti, hizmetlerinden dolayı teşekkür etti.

Tatar, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Kişisel Temsilcisi Maria Angela Holguin Cuellar’ın sunduğu raporda “ortak bir zemin olmadan Kıbrıs’ta bir müzakere sürecinin başlayamayacağının” kayda geçtiğini ve raporun Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın António Guterres tarafından değerli bulunduğunu anımsattı.

“Guterres, hem Cenevre hem de New York görüşmelerinde bunları ifade etmiştir.” diyen Tatar,

Colin Stewart dönemindeki başarılarına değindi.

Özel Temsilci Güneş Onar’ın girişimleriyle iki taraflı teknik komitelerin çalışabilmesine yönelik büyük gayretler sarf edildiğini ifade eden Tatar, son olarak mart ayında gerçekleşen toplantıda alınan kararda 13. teknik komite olarak Gençlik Komitesi’nin oluşturulduğunu anımsattı.

Cumhurbaşkanlığı göreve süresince 13’ü bulan teknik komitelerin çalıştırıldığını ifade eden Tatar,

“Burada biz çok ısrarcı olduk ancak Güney Kıbrıs maalesef değil…” dedi.

 – “Madem Rum tarafının böyle bir şeye niyeti yok, yeni bir oyuna geçmenin zamanı geldi”

 Güney Kıbrıs’ın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımadığı için, kurum ve kuruluşlarını muhatap almamaya çalıştığını dile getiren Tatar, önemli konularda maalesef gerekli adımların atılmadığını gördüklerini kaydetti.

“Kültürel Miras” gibi bazı konularda atılan adımlara da değinen Tatar, Stewart’ın bu dönemde kendileriyle iyi çalıştığını dile getirdi.

“Biz bu dönemde iki tarafın işbirliğine çok önem verdik. Ben onu, ‘iki devletin işbirliği’ olarak değerlendiriyorum.” diyen Tatar, hem Cenevre hem de New York görüşmelerinde bunu defalarca dile getirdiğini söyledi.

“Biz buradayız ve kapıları görüşüyoruz. Biz buradayız, kültürel mirası ve mezarlıkları görüşüyoruz. Biz buradayız, çevre ve iklim değişikliği konularını görüşüyoruz. Gençlerin pozisyonu, mayınların temizlenmesi konularını görüşüyoruz…” diyen Tatar, iki devletin işbirliğine ve iki taraf arasındaki münasebetin devam etmesi için büyük gayret sarf ettiklerini belirterek, Stewart’ın bu konularda kendilerine destek olduğunu belirtti.

BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs’ta “iki bölgeli”, “iki toplumlu” federasyon kararına değinen Tatar, “Biz artık orada değiliz. Federal temelde bir anlaşma konusunda bir çözüm bulunamadı. Çünkü Rum tarafının böyle bir şeye niyeti yok.” şeklinde konuştu.

“Madem Rum tarafının böyle bir şeye niyeti yok, yeni bir oyuna geçmenin zamanı geldi. O yüzden dört yıl önce Cenevre’de ‘egemen eşitlik, eşit uluslararası statü’ noktasında yeni vizyonumuzu ortaya koyduk.” diyen Tatar, KKTC olarak her türlü varlıklarıyla egemen olduklarını belirtti.

BM Güvenlik Konseyi’nde alınan kararın artık zamanının geçtiğini ve hükmünü yitirdiğini dile getiren Tatar, “Derenin altından çok sular geçti, çok şey değişti. Bölge değişti, statü değişti, Doğu Akdeniz değişti… Türkiye bambaşka bir noktaya geldi.” diye konuştu.

 – “İki devletli çözüm konusunda ısrarcıyız”

 İki devletli çözüm konusunda ısrarcı olduklarını belirten Tatar, Stewart’ın giderayak yaptığı açıklamanın kendilerini üzdüğünü ifade etti.

Stewart’ın görüşmede “yanlış anlaşıldım” dediğini belirttiğini kaydeden Tatar, “Stewart’a görev tanımın, böyle bir açıklama yapmaya müsaade etmez” dediğini aktardığını ifade etti.

Stewart’a “Kıbrıs’ta iki eşit taraf var. Her ne kadar KKTC tanınmamış olsa dahi sizin bu eşitliği korumanız ve bu eşitliğe saygı duymanız gerekiyor. Rum’un söylediği kendisini bağlar, benim söylediğimde beni bağlar. Bize yönelik açıklamanda ‘şu hiçbir zaman olmayacak’ şeklinde bir ifade kullanamazsın.” dediğini belirten Tatar, bir müzakerenin başlayabilmesi için de egemen eşitliklerinin kabul edilmesi gerektiğinin altını çizdi.

Kıbrıs meselesini en iyi bilenin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres olduğunu ifade eden Tatar, Guterres’e büyük saygı duyduğunu dile getirdi.

Gayriresmi zirvelerde toplam 10 konuda uzlaşı sağlandığını belirten Tatar, iki devletli bir çözümün müzakere yoluyla sağlanacağını ifade etti.

Bunca yıldır devam eden süreçlerde gelinen noktada büyük bir avantaj olduğunu dile getiren Tatar, bununda BM’de dahil olmak üzere iki tarafın da “neyin çalışmadığını” kabul eder noktaya gelmesi olduğunu ifade etti.

Tatar, “Artık ortak zemin olmadığı genel sekreter tarafından kabul gördü. Federasyon modeli tükenmiştir. Adil ve kalıcı bir çözüm, sadece gerçeklerin masaya yansımasıyla başlayacak yeni ve resmi bir süreçle bulunabilir.” diye konuştu.

 – Stewart: “Tatar, Kıbrıslı Türkleri derinden önemseyen ve onların çıkarlarını gözeten biri”

 2021 yılında devraldığı görevi sona erecek olan BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve Kıbrıs’taki BM Barış Gücü Misyon Şefi Colin Stewart da, Cumhurbaşkanı Tatar ile çok güzel bir veda görüşmesi yaptığını, her zamanki iş birliği ve dayanışması için kendisine teşekkür ettiğini belirterek, “Kıbrıslı liderler arasında en uzun süredir görüştüğüm ve geldiğimden beri iktidarda olan kişi odur. Sanırım yıllar boyunca çok iyi görüşmeler yaptık ve bunun için kendisine teşekkür ettim” dedi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a “yapıcı yaklaşımı” için teşekkür ettiğini söyleyen Stewart, “Kıbrıslı Türkleri derinden önemseyen ve onların çıkarlarını gözeten biri olduğunu biliyorum ve bu uğurda her zaman yapıcı olmaya çalıştı” ifadelerini kullandı.

Kanadalı diplomat Stewart, kamuoyuna bir dizi açıklamalar yaptığını ve bu açıklamalarından bazılarına tepkiler geldiğini belirterek, devamla şunları kaydetti:

“Genel Sekreter, özgürce müzakere edilmiş bir çözüme ulaşabilmek için olası bir çözümün karşılıklı kabul görmesi gerektiğini ve Birleşmiş Milletler’in dayatmada bulunamayacağını söyleyerek sürece öncülük etmiştir. Karşılıklı olarak kabul edilebilir bir çözüm bağlamında, elbette, diğerlerinden daha gerçekçi olan bazı seçenekler var. Kamuoyu yoklamalarımız, Kıbrıslı Türklerin ve Kıbrıslı Rumların çoğunluğunun, başarılı bir şekilde müzakere edilmiş, karşılıklı olarak kabul edilebilir bir çözüm görmek istediğini gösteriyor ve bu, Birleşmiş Milletler’in her zaman tam olarak desteklediği bir şey.”

Stewart, Cumhurbaşkanı Tatar ile geniş bir yelpazede çeşitli konuları ele aldıklarını belirterek, “Dediğim gibi, çok dostane ve nazik bir görüşmeydi ve kendisine iş birliği için teşekkür ettim” dedi. 

Devamını Oku

Trending

Reklam