Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Büyükelçi Feyzioğlu: 20 Temmuz Barış Harekâtı, Ada’ya barışın geldiği kurtuluş günü

Published

on

Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Metin Feyzioğlu, 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekâtı’nın zulme son verilen, Kıbrıs Türk halkının istikbalini, istiklalini ve istikrarlı yönetimini kazandığı, Ada’ya barışın geldiği kurtuluş günü olduğuna dikkat çekerek “1974’ten beri geçen 50 yıldır bu cennet Ada’da barış vardır.” dedi.

Feyzioğlu, 20 Temmuz’da Mehmetçiğin sadece Ada’nın kuzeyine ve Kıbrıs Türklerine değil, tamamına barışı getirdiğini vurguladı.

Kıbrıs Türk halkının asil Türk milletinin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirten Feyzioğlu, Kıbrıs Türklerinin hiçbir zaman zulme geçit vermediğini dile getirdi.

KKTC’nin “direkt ticaret, direkt uçuş ve direkt temas” talebinin değerli olduğunu belirten Feyzioğlu, artık bu çağ dışı ambargoların sonlandırılması gerektiğine vurgu yaptı.

KKTC kalıcı bir devlettir. Var olacak ve var olmaya devam edecektir.” şeklinde konuşan Feyzioğlu, KKTC tarafının yıllarca çözümsüz kalan müzakere masalarına ve Rumların oyalama taktiklerine tahammülü kalmadığına dikkat çekti.

Feyzioğlu, Lefkoşa’yı yürüyerek dolaştığında Kıbrıs Türk halkının nasıl bir kıyıma maruz bırakıldığını bugün hala daha bazı binaların tüm canlılığıyla gösterdiğini ve şahitlik ettiğini dile getirdi.

20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ve sonrasına dair yaşadığı anıları da paylaşan Feyzioğlu, Kıbrıs’a ilk kez 1976’da geldiğini belirtti.

– “1974’ten beri geçen 50 yıldır bu cennet Ada’da barış vardır”

Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Metin Feyzioğlu, 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı’nın 50. yılı dolayısıyla açıklamalarda bulundu.

Feyzioğlu, Kıbrıs Türk halkının barış ve özgürlüğe kavuşmasını sağlayan Barış Harekâtı’nın yıl dönümünü coşkuyla kutladıklarını belirtti.

20 Temmuz’un zulme son verilen, Kıbrıs Türk halkının istikbalini, istiklalini ve istikrarlı yönetimini kazandığı, Ada’ya barışın geldiği kurtuluş günü olduğuna dikkat çeken Feyzioğlu, 1974’ten bu yana geçen 50 yıldır cennet Ada’da barışın olduğunu ifade etti.

20 Temmuz 1974’te Mehmetçiğin sadece Ada’nın kuzeyine ve Kıbrıs Türklerine değil tamamına barışı getirdiğini vurgulayan Feyzioğlu, Kıbrıs Türkü’nün direniş azminin ve özgür yaşama isteğinin onları bu Ada’dan tamamen kovmak isteyenler tarafından kırılamadığını kaydetti.

-“Kıbrıs Türkleri hiç bir zaman zulme geçit vermedi”

Kıbrıs Türk halkının asil Türk milletinin ayrılmaz bir parçası olduğunu belirten Feyzioğlu, Kıbrıs Türklerinin direnişçi olduğunu ve hiçbir zaman zulme geçit vermediğini dile getirdi.

20 Temmuz 1974’te başlayan Barış Harekatı ile Mehmetçik ve mücahidin omuz omuza çarpışarak Ada’ya barış, istikrar, demokrasi ve huzur getirdiğini kaydeden Feyzioğlu, garantör ülke olarak Ada’daki kardeşlerinin can güvenliğini sağlamak, hak ve özgürlüklerine sahip çıkmak için gerçekleştirilen Barış Harekâtı’nın 50 yıldır hala hazmedilemediğinin görülmekte olduğunu söyledi.

Yok edilmek istenen Kıbrıs Türklerinin bugün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti çatısı altında, kendi bayraklarının gölgesinde güvenle yaşadığını belirten Feyzioğlu, Türkiye’nin KKTC’ye olan sarsılmaz desteğiyle, kardeşlik hukukuna dayanan, ayrılmaz ve asla birbirinden koparılmaz birliktelikle Kıbrıs Türk halkının geleceğine daha bir umutla bakabildiğini dile getirdi.

1974 Barış Harekatı’nın önünü açan dönemin Başbakanı Ecevit’i, Başbakan Yardımcısı Erbakan ile Türkeş’i, komutanları, askerleri ve mücahitleri rahmetle ve minnetle anan Feyzioğlu, ayrıca egemenlik ve özgürlük mücadelesinin önderleri merhum Dr. Fazıl Küçük ve merhum Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a bir kez daha Allah’tan rahmet diledi.

– “Çağ dışı ambargolar sonlandırılmalı”

KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatı, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı’nın gözlemci üyesi olduğunu kaydeden Büyükelçi Metin Feyzioğlu, KKTC’nin uluslararası görünürlüğünün ise her geçen gün arttığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın son olarak Şuşa’da gerçekleştirilen TDT Devlet Başkanları Zirvesi’ne ‘devlet başkanı’ sıfatıyla iştirak ettiğini belirten Feyzioğlu, KKTC’nin “direkt ticaret, direkt uçuş ve direkt temas” talebinin ise değerli olduğunu ve artık bu çağ dışı ambargoların sonlandırılması gerektiğini vurguladı.

Feyzioğlu, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin arkasına belli başlı güçleri alarak Kıbrıs Türklerinin can damarını sıkıp, nefes borusuna çökerek “Biz çözüm istiyoruz, barış istiyoruz” dediklerini belirtti.

Feyzioğlu, “Bu taleplerinde zerre kadar samimi olmadıkları, Kıbrıs Türklerinin insan haklarını ambargolarla ve izolasyonlarla nasıl gasp ve ihlal ettikleri dikkate alındığında, hiçbir şekilde samimi değiller.” ifadelerine yer verdi.

KKTC’de dünya standartlarında, modern bir havaalanı olan Ercan Havalimanı’nın açıldığını belirten Feyzioğlu, yeni havaalanının turizm sektörünün daha da güçlenmesi, KKTC’nin ve halkının refaha kavuşması için paha biçilmez stratejik bir yatırım olduğunu vurguladı.

KKTC’de “Bereket Suyu Projesi” ile Anadolu’nun suyunun denizin altından 40 mil’den fazla bir mesafeden getirildiğini belirten Feyzioğlu, ayrıca enerji, yol ve sağlık yatırımlarının da yapıldığını ifade etti.

Feyzioğlu, “Çok ciddi planlama ile, çok kısa sürede KKTC’de yaşayan kardeşlerimize sağlık alanında dünyanın en ileri imkanlarına kavuşmaları sağlanacak.” dedi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kardeşlik hukuku çerçevesinde Cumhuriyet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı binalarını yaptığını belirten Feyzioğlu, söz konusu komplekste Ada’nın en büyük parkı olacak olan Millet Parkı’nın da yer alacağını dile getirdi.

– “KKTC kalıcı bir devlettir. Var olmaya devam edecektir”

KKTC kalıcı bir devlettir. Var olacak ve var olmaya devam edecektir.” şeklinde konuşan Feyzioğlu, KKTC tarafının yıllarca çözümsüz kalan müzakere masalarına ve Rumların oyalama taktiklerine tahammülü kalmadığına dikkat çekti.

Ada’daki iki halktan biri olarak, kendi devletlerinin çatısı altında özgürce hayatlarını sürdürmek Kıbrıs Türklerinin de en temel hakkı olduğunun altını çizen Feyzioğlu, şöyle devam etti:

“Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, kararlı ve vizyoner liderliğiyle bir yandan KKTC’nin her kurumunun ve genelde KKTC devletinin kurumsal kapasitesini artırmak için ortaya vizyonunu ve iradesini koymuştur. Cumhurbaşkanı Yardımcımız Cevdet Yılmaz, tüm bakanlarımız, ilgili her kurumumuz ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin buradaki misyonu olan Türkiye Lefkoşa Büyükelçiliğimiz, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu vizyonunu ve bu vizyona göre verdiği talimatları gece gündüz demeden ve hiçbir maliyet hesabı da yapmadan hayata geçirmek için canla başla çalışıyoruz. Tabii ki bu çalışmalarımızı siyasi istikrar ortamı sayesinde Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Başbakan Ünal Üstel ve hükümeti ile tam bir eşgüdüm ve işbirliği içinde gerçekleştiriyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece içeride değil, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kürsüsünde üst üste iki defa ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devleti vardır artık tanımanız lazım’ dedi. Bir taraftan bu kurumsal kapasiteyi yükseltmek için ortaya konulan vizyon, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın koyduğu kararlı irade ve bu iradeyi hayata geçirmek için tüm kurumlarımızın ve makamlarımızın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti makamlarıyla olağanüstü bir işbirliği sergilemesi,

Kıbrıs Türklerinin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletinin sonsuza kadar bağımsız ve egemen olmasını sağlayacak büyük stratejik atılımlardır, yatırımlardır.”

– “Ada’da iki ayrı yapı ve iki ayrı halk var”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dünyaya haykırdığı formülün “egemen eşitlik ve eşit uluslararası hukuki statüye sahip iki devletli çözümün” artık geriye kalan tek çıkış yolu olduğunu ifade eden Feyzioğlu, Ada’da iki ayrı yapı ve iki ayrı halkın olduğunu belirtti.

“Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin niyeti 60 sene önce neyse bugün de öyledir.” diye konuşan Feyzioğlu, çocuklarına daha ana kucağından itibaren öğrettikleri de “düşmanlık” olduğunu ifade etti.

Feyzioğlu, Kıbrıs sorununu, tarihi gerçeklere rağmen “20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile başladı” diye bir masalı Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yeni nesillerine okuttuğunu dile getirdi.

-“20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı, Kıbrıs sorununun temelden çözüldüğü tarihin adı…”

20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı’nın Kıbrıs sorununun başlangıcı olmadığını ifade eden Feyzioğlu, aksine Kıbrıs sorununun temelden çözüldüğü tarihin adı olduğunu vurguladı.

Kıbrıs sorununun başlangıcının 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rumlar tarafından gasp edilmesi olduğunu kaydeden Feyzioğlu, “Kıbrıs sorununun başlangıcı, 1963’te Kıbrıs Türklerinin kamu kurumlarından, devlet dairelerinden ve hatta meclisten ‘bir daha buraya adım atarsanız sizi yok ederiz’ cümleleriyle sürülmesidir. Kıbrıs sorununun başlangıcı, devleti gasp eden, Rum siyasetçi ve yöneticilerin devşirdikleri yasa dışı güçle paramiliter katillerden oluşan EOKA’yı kurup, Kıbrıs Türklerine soykırım başlatmalarıdır.” ifadelerine yer verdi.

Barış Harekatı’nın katliamları sona erdirdiğini ve Kıbrıs Türklerine yepyeni bir başlangıç sağladığını belirten Feyzioğlu, ayrıda 15 Temmuz 1974 darbesinin hedefi olan on binlerce Rum’un da hayatını kurtardığını vurguladı.

Kıbrıs’ın kendileri için milli bir dava olduğunu vurgulayan Feyzioğlu, Kıbrıs Türkü’nün milli mücadelesinin devam ettiğini ve başarıya da ulaşacağını kaydetti.

– “Kıbrıs’a ilk kez 1976’da geldim”

Büyükelçi Metin Feyzioğlu, küçük yaşlarda olmasına rağmen 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ve sonrasına dair yaşadığı anıları Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) anlattı.

Feyzioğlu, “Ankara’da bulunan evimize Genel Kurmay Harekat Dairesi’ne bağlı doğrudan manyetolu telefon kuruldu. Hükümette olduğu her dönemde Kıbrıs’tan sorumlu olan ve 1974 sonrasında da Kıbrıs’tan sorumlu Başbakan Yardımcılığı görevinde bulunan rahmetli babam Turhan Feyzioğlu’nun görevi Ankara’da kalmayı emrediyordu. ‘Ankara bombalanabilir’ dendiğinde biz hiçbir yere kıpırdayamadık. Her an teyakkuzdaydık.” diye konuştu.

Kıbrıs’a ilk kez 1976’da geldiğini ifade eden Feyzioğlu, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile Turhan Feyzioğlu’nun sohbetlerine tanıklık ettiğini söyledi.

“Atıl duruma düşmüş yatırımların ekonomiye yeniden nasıl kazandırılabilir?” noktasında yapılacak çalışmalar çerçevesinde, araçla Salamis Otel’e gidildiğinde kendisinin de o araçta olduğunu kaydeden Feyzioğlu, o zamanki terk edilmiş görüntülerin ise bir çocuğun hafızasında yer ettiğini belirtti.

Hayatında ilk kez o yıllarda tank bariyerleri gördüğünü ifade eden Feyzioğlu, şaşkınlığını gizleyemediğini söyledi.

Feyzioğlu, Lefkoşa’yı yürüyerek dolaştığında Kıbrıs Türk halkının nasıl bir kıyıma maruz bırakıldığını bugün hala daha bazı binaların tüm canlılığıyla gösterdiğini ve şahitlik ettiğini dile getirdi.

Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın sofrasına çok oturduğunu belirten Feyzioğlu, “Rauf Raif Denktaş’ın sofrasında, Turhan Feyzioğlu’nun sofrasında oturup da, DNA’nıza vatanseverliğin, milliyetçiliğin ve Kıbrıs davasının işlenmemesi mümkün mü? Ben bugün bu davaya aşkla sarılıyorsam, bugün eğer Kıbrıs Türkü’nü yüreğimin içinde hissetmenin kaynaklarını, köklerini ortaya koymak isterim.” diye konuştu.

“Kıbrıs davasıyla yattık, Kıbrıs davasıyla kalktık ve Kıbrıs davasıyla büyüdük…”

“Kıbrıs davasıyla yattık, Kıbrıs davasıyla kalktık ve Kıbrıs davasıyla büyüdük” ifadelerine yer veren Feyzioğlu, bugün çocukluğundan bu yana içinde yetiştiği Kıbrıs davasının Lefkoşa’daki bir parçası olma onuruna eriştiğini ve mesleğe başladığından beri hayatta edindiği her tecrübenin kendisini bu göreve hazırladığını söyledi.

Feyzioğlu, “Kıbrıs Türklerinin önü ve yolu açıktır” şeklinde konuşarak bilinen sorunları sürekli konuşmanın bir getirisi, sorunların çözümüne bir katkısının olmayacağını, çözümlere yoğunlaşılması gerektiğini ve bilinen sorunları daha az konuşup, çözümler üzerinde gayret sarf etmek gerektiğini vurguladı.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

TAE, bağcılığın geliştirilebilmesi amacıyla 6’sı yeni 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı

Published

on

By

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (TAE), bağcılığın geliştirilmesi amacıyla yeni üzüm çeşitleri ve teknikleri konusunda çalışmalar yapıyor. TAE, çalışmaları kapsamında 6’sı yeni olmak üzere 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı.

Çeşitler geleneksel talvar yerine, kademeli İtalyan talvarında denenecek. Yeni çeşit ve tekniklerden elde edilecek verim sonuçları ise eski çalışmalarla kıyaslanacak.

        2023’te bin 585 ton taze üzüm ithal edildi

TAE verilerine göre; 2023’te bağ ve talvar alanı 2 bin 200 dönüm, hasat ise 3 bin 132 ton olarak gerçekleşirken, Ticaret Dairesi’nin verilerine göre; 2023’te yıllık hasadın yaklaşık yarısına denk gelen bin 585 ton taze üzüm ithal edildi.

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca ve TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya yeni üzüm çeşitleri ve teknikler konusunda TAK muhabirinin sorularını yanıtlayarak, bilgiler verdi.

-Tangolar: “Kuraklığın artması nedeniyle bağcılığın yeni çeşitler ve yeni tekniklerle geliştirilmesi gerek”

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, coğrafik konumuna bakıldığında Kıbrıs’ın bulunduğu kuşak açısından bağcılık için ideal yerlerden biri olduğunu söyledi.

Çeşitleri, kullanılan teknikler (Talvar), tüketim şekilleri nedeniyle üzümün Kıbrıs için önemli bir ürün olduğuna işaret eden Tangolar,  “Kıbrıs için bağcılığı tarımsal üretim yelpazesinden çıkaramazsın, bağcılığın daha da modernize edilmesi gerekiyor” dedi.

Asmanın tuzlu toprak ve kuraklığa en dayanıklı bitkilerden biri olduğunu, bu nedenle az suyla çok ürün elde edilebileceğini anlatan Tangolar, özellikle sofralık bağların baharda sulanması gerektiğini, şaraplık bağlarda sulamanın gerekli görülmediğine işaret etti.

Avrupa ülkelerinde dekar başına 700 kilo üzerinde verim elde edilen bağlardaki üzümlerin şaraplık olarak tercih edilmediğini ifade eden Tangolar, söz konusu bağlarda şeker ve asit dengesinin arzu edilen oranda çıkmadığını söyledi.

“Kuraklığın gün geçtikçe artması nedeniyle bağcılığın hem yeni çeşitler hem de yeni tekniklerle geliştirilmesi gerekiyor” diyen Tangolar, örtü altı topraksız kültür tekniğinin de (su ve gübrenin etkin kullanıldığı bir teknik) bağcılık için yeni olduğunu, İspanya ve İtalya’da bu uygulanmaya başladığını aktardı.

-1.5 ay erken hasat.. İtalyan talvarı iki kademeli, üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta

Bu yöntemle 1-1.5 ay erken verim alındığını kaydeden Tangolar, 32 litrelik saksılarda örtü altı yetiştirilen asmalardan 5 kilo ürün, yani dekar (1000 metre kare) başına 5-6 ton ürün alındığını anlattı.

Bu yöntemde hastalıkla mücadelenin de daha az olduğunu, bunun maliyeti düşürdüğünü kaydeden Tangolar, “Tuzluluk sorunu yok, kuraklıkla işin yok, toprak kökenli hastalık yok bu yenilikçi bir yaklaşım” dedi.

İtalyan talvarının da yeni bir teknik olacağını, çalışmaya dahil edilen çeşitlerin İtalyan talvarında (Tendon talvar) veriminin gözlemleneceğini ifade eden Tangolar, İtalyan talvarının Kıbrıs’taki talvara göre farkını anlattı. Tangolar, İtalyan talvarının iki kademeli olduğunu ve üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta geliştiğini kaydetti.

-Yüzde 25-30 daha fazla verim

Tangolar, İtalya’da yapılan denemelerde İtalyan talvarlarından yüzde 25-30 daha çok verim alındığına da işaret etti.

İtalyan talvarında ilaçlamanın ve hasadın çok daha kolay, ürün yanmasının daha az, kalite için salkım seyreltmenin de daha kolay olduğunu ifade eden Tangolar, denemeye alınan bazı çeşitlerin İtalyan talvarındaki verimine de bakacaklarını belirtti.

Tangolar ayrıca, yerli çeşitlerin kuraklığa dayanıklılarını tespiti için de yeni bir çalışma planladıklarını paylaştı.

-Karaca: “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var”

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca da, Kıbrıs Türk kültüründe olan üzüm üretiminin talepleri karşılanmada yetersiz kalması nedeniyle, bağcılık üzere çeşit deneme araştırması yapılması kararı alındığını anlattı.

Karaca, son zamanlarda tesis sahipleri tarafından üretilen şarapların tattırılmasıyla öne çıkan butik otelciliğin gelişmekte olmasının da bu kararı almada etken olduğunu ifade etti.

Ülkeye en uygun çeşitleri belirlemek adına, “Çeşit adaptasyon” çalışmasının ilkinin 2000’li yıllarda yapıldığını, bu denemelerde 15 şaraplık çeşit denendiğini anlatan Karaca, “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var. Burada üretilen şarap gerekse sucuk veya diğer ürünlerin aroma açısından kendine özgü bir karakteri var. Bağcılığa KKTC’de alternatif bir üretim değil asli üretim olarak bakıyoruz” dedi.

TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya da, çalışmaya eski çalışmada öne çıkan 6 çeşit ve 6 yeni çeşidi dahil ettiklerini, bunları İtalyan talvarında denemeye aldıklarını ifade etti.

Dikkaya, İtalyan talvarından elde edilecek verimleri, eski çalışmalardan elde ettikleri verilerle kıyaslayacaklarını belirterek, çalışmanın sonuçlarının 2 yıl sonra çıkmasını beklediklerini söyledi.

Dikkaya, çalışmaya var olan çeşitlerden verigonun da dahil edildiğini, yeni çeşitlerin de “İsa, Exalta, Early Swift, Michael Palyari, Red Clod” olduğunu anlattı.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Bayar: Denktaş ile ilgili çirkin saldırı asla affedilemez

Published

on

By

 

 

TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile ilgili çirkin saldırının asla affedilemez olduğunu vurguladı.

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’la ilgili asılsız iddiaların yer aldığı kitabı ve yazarını sert çekilde eleştiren Bayar şu açıklamalarda bulundu:

“TMT’nin kurulmasında fedakarca büyük katkıları olan ve bugün Kıbrıs’ta Türklük TMT sayesinde varlığını korurken, TMT’nin kurucularından, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a ‘Dümbük’ isimli ucube kitabıyla saldıran, ordudan atılmış eski GKK’lığı subaylarından İlker Özkunt’u kitabındaki seviyesiz, saygısız nankörce saldırılarından dolayı Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği olarak şiddetle kınıyoruz. Bizler Kıbrıslı Türkler olarak, Rauf Raif Denktaş’ın fikirlerinin taşıyıcısı ve bekçileriyiz. Bizim için böylesine değerli bir devlet adamımıza çirkince saldırı asla affedilemez ve bu şahsın devletimizin açacağı dava ile mutlaka cezalandırılması gerektiğine inanıyor ve devlet yetkililerinin bunu yapacağına yürekten inanıyoruz ve bekliyoruz.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Öztürkler, Denktaş ile ilgili asılsız iddialar içeren kitabı kınadı

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a yönelik,hiçbir somut temele dayanmayan çirkin iddiaların yer aldığı kitabı esefle kınadığını belirtti.

Öztürkler açıklamasında, “Bir milletin özgürlük ve egemenlik davasına adanmış bir ömrün sahibi olan, Kıbrıs Türk halkının tarihi mücadelesine önderlik eden  Sayın Denktaş’a yönelik kitapta yer alan iddialar, sadece şahsına değil; onun temsil ettiği  mücadeleyi ve halkımızın hafızasına da zarar vermektedir.” ifadelerini kullandı.

Kurucu Cumhurbaşkanı’nın sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının bağımsızlık ve onur mücadelesinin simgesi ve Türklük dünyasına da adını altın harflerle yazdıran bir lider olduğunu vurgulyaan Öztürkler, şu ifadeleri kullandı:

“Hayatını halkına, davasına ve devlete adamış bir liderin ardından, yıllar sonra böylesi ucuz ve seviyesiz iddialarla gündeme getirilmesi, hiçbir şekilde kabul edilemez. Halkımızı, milli değerlerimize ve tarihimize sahip çıkmaya, bu tür sorumsuz yaklaşımlara karşı daha da kenetlenmeye çağırıyorum.”

Devamını Oku

Trending

Reklam