Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Barış Harekatı’nın 50. yılı dolayısıyla İstanbul’da resepsiyon düzenlendi…Resepsiyon’a Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve eşi Sibel Tatar da katıldı

Published

on

Kıbrıs Türk Kültür Derneği (KTKD) İstanbul Şubesi tarafından KKTC İstanbul Başkonsolosluğu himayelerinde Barış Harekatı’nın 50. yılı dolayısıyla resepsiyon düzenlendi.

Artistanbul Feshane’de yer alan resepsiyona, İstanbul’da bulunan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ve eşi Sibel Tatar da katıldı.

Etkinlikte ayrıca, İstanbul Vali Yardımcısı Cengiz Karabulut, Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Ali Sivri, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, gaziler, şehit aileleri ve çok sayıda davetli yer aldı.

Tatar: “Biz aynı milletin ayrılmaz ve kopmaz bir parçasıyız. Kıbrıs Türk halkı yalnız kalacak değildir”

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, resepsiyonda yaptığı konuşmada, 50 yıl önce 20 Temmuz tarihinde Kıbrıs Türk halkının etnik temizlik ve soykırımdan geçmesinin arifesinde, Türkiye’nin garantörlük hakkını kullanarak Harekat gerçekleştirdiğini kaydederek, “Mücahitlerimiz bir destan yazdı. Bu destan sayesinde bugün Kıbrıs’ta barış, huzur ve güvenlik var.” dedi.

Tatar, güzel ada Kıbrıs’ta gelecek nesillerin de huzur ve güvenlik içinde yaşayabilmesi için egemen eşitlik temelinde bir anlaşmanın vazgeçilmez olduğunu belirtti.

Bunun yanında, adada askerin caydırıcı gücünün yaşamsal bir öneme sahip olduğunu söyleyen Tatar, bugün Gazze’de yaşananlara dikkat çekti. Tatar, uluslararası toplumun bugün Gazze’de sessiz kaldığı gibi 1974 öncesi Kıbrıslı Türklerin yaşadıklarına da sessiz kaldığını hatırlattı.

Bu nedenlerle sağlam basılması, KKTC’nin görünürlüğünün artırılması için çaba harcanması gerektiğini ifade eden Tatar, KKTC’nin kalkınması için Türkiye’nin elinden geleni yaptığına ve yapacağına inanç belirtti.

Tatar, “Çünkü biz aynı milletin ayrılmaz ve kopmaz bir parçasıyız. Kıbrıs Türk halkı yalnız kalacak değildir. Bu Türkiye’nin de bir namusudur.” dedi.

En güneydeki bağımsız Türk devleti olarak da KKTC’nin Türk dünyasındaki statüsünün artmakta olduğunun görüldüğünü kaydeden Tatar, “Milletimize yakışır bir şekilde orada varlığımızı sürdürmek bizlere yakışandır. Bunu başarmanın bahtiyarlığı ve mutluluğunu yaşıyoruz. Bu hepimizin bir görevidir. dedi.

Tatar, KKTC’nin bugünlere gelmesinde bir merkez olan İstanbul’un rolünün de çok büyük olduğunu kaydederek, İstanbul ve KKTC arasındaki ekonomik, sosyal ve kültürel bağların her gün güçlendiğini, daha da güçlenmesi gerektiğini kaydetti.

Katılımcılara ve resepsiyona destek verenlere yürekten teşekkür eden Tatar, şehitleri rahmetle andı, hayatta olan gazilere sağlık ve esenlik diledi.

– Vali Yardımcısı Cengiz Karabulut: “Kardeşliğimiz sonsuza kadar devam edecektir”

İstanbul Vali Yardımcısı Cengiz Karabulut da, Kıbrıs Barış Harekatı’nın ve 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 50. yılını en içten dilekleriyle kutladığını, sürece önderlik eden tüm devlet adamlarını, şehitleri rahmetle andığını kaydetti.

Karabulut, Kıbrıs’taki soydaşlarına uygulanan zulmü ortadan kaldırmak amacıyla düzenlenen Harekat’ın üzerinden tam 50 yıl geçtiğini hatırlatarak, “Kahraman ordumuz 20 Temmuz 1974’teki müdahalesiyle bölgesel ve küresel planları bugün de olduğu gibi elinin tersiyle ortadan kaldırdı.” dedi.

20 Temmuz’un her türlü acıya ve zorbalığa direnen Kıbrıs Türkü’nün kurtuluş tarihi, varoluş mücadelesinin şanlı günü olduğunu kaydeden Karabulut, KKTC’nin Anadolu’nun güvenliğinin başladığı nokta ve Doğu Akdeniz’in anahtarı olduğunu vurguladı.

Vali Yardımcısı Karabulut, Türkiye’nin Kıbrıs’ta ve Doğu Akdeniz’de barış ve istikrarın teminatı olmaya devam edeceğini belirtti, “Kardeşliğimiz sonsuza kadar devam edecektir.” dedi.

– İBB Başkanı İmamoğlu: “Kıbrıs meselesi, kutuplaşmalara malzeme edilmeyecek kadar hayatidir”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ise, Artistanbul Feshane’deki resepsiyona ev sahipliği yapmaktan ve bir arada olmaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti.

Türkiye’nin Kıbrıs Türkleri ile bağları nedeniyle dününe, bugününe ve geleceğine büyük önem verdiğini kaydeden İmamoğlu, Kıbrıs meselesi bugün Türkiye’nin dış politika anlamında en önemli maddelerinden biridir. Kutuplaşmalara malzeme edilmeyecek kadar hayatidir, önemlidir. Hepimizin ortak davasıdır.” dedi.

İmamoğlu, haklı davada omuz omuza mücadeleye devam edilmesi gerektiğini kaydederek, dünyada yaşanan olaylara işaret etti; böyle bir dönemde birlik ve beraberliğin daha da önem kazandığını belirtti.

Her zaman önceliklerinin barış olduğunu ancak Kıbrıs’ta olduğu gibi zulüm ve tehdit karşısında kararlı olunacağını söyleyen İmamoğlu, Kıbrıs Türklerinin varoluş mücadelesinde büyük rolü olan Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş’ı andı, şehitlere rahmet diledi.

Eğitim hayatının bir kısmını KKTC’de geçirdiğini ve KKTC’nin kendisi için özel bir yere sahip olduğunu söyleyen İmamoğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanı iken yaptırdığı Kıbrıs ve Rauf Denktaş anıtını hatırlattı. İmamoğlu, “Türk Ocağı takımının kalecisi ve bir hayranı olduğumu buradan belirtmek isterim.” dedi.

KKTC’deki yerel yönetimlerle olan çalışmaları hakkında da konuşan İmamoğlu, ileriki dönemde de katkı ve yardımlaşma konularında görüşmelere devam edeceklerini kaydetti.

İmamoğlu, “Türkiye Cumhuriyeti her zaman kardeş KKTC’nin yanındadır, öyle olacaktır.” ifadelerini kullandı.

– Başkonsolos Demirel: “Aynı kararlılık ve cesaretle yürüyeceğiz”

KKTC İstanbul Başkonsolosu Fatma Demirel de, Kıbrıs halkının özgürlüğe, Kıbrıs adasının barış ve özgürlüğe kavuştuğu gün olan 20 Temmuz’un 50. yıl dönümünü kutlamak için bir araya geldiklerini kaydederek, resepsiyonda emeği geçen herkese teşekkür etti.

Başkonsolos Demirel, bugünlere gelmenin kolay olmadığını vurguladı.

Konuşmasında,Osmanlı devletinin adadan ayrılmasıyla Kıbrıslı Türklerin yaşadığı olaylara yer veren Demirel, 1963 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin dağılmasının ardından Kıbrıslı Türklerin tarihe geçen bir varoluş mücadelesi sergilediğini, çok acılar çekmelerine, sevdiklerini kaybetmelerine, işlerinden ve evlerinden olmalarına rağmen direnmekten asla vazgeçmediklerini belirti.

20 Temmuz’da Mehmetçiğin adaya gelmesiyle Kıbrıslı Türklerin etnik temizliğinin durdurulduğunu, Türklerin güvenle yaşayacağı bir ortam yaratıldığını söyleyen Demirel, şehitleri andı, gazilere şükran duygularını sundu.

Ömrünü halk mücadelesi için adayan liderlerden bayrağı devraldıklarını söyleyen Başkonsolos Demirel, aynı kararlılık ve cesaretle yürüyeceklerini vurguladı.

– KTKD Başkanı Eray: “KKTC sonsuza kadar yaşatılacak”

KTKD İstanbul Şubesi Başkanı Zehra Bilge Eray ise, 1974 yılına kadar Kıbrıs Türk halkının çektiği acılara dikkat çekerek, 20 Temmuz 1974 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yapılan yıldırım harekatla soykırımın engellendiğini ve Kıbrıs Türklerinin özgürlüğe kavuştuğunu kaydetti. Eray, Anavatan Türkiye’ye sonsuz şükran duyduklarını belirterek, o bayrağın indirilmeyeceğini, Kuzey Kıbrıs’ın Güney’e yama olmayacağını söyledi; “KKTC sonsuza kadar yaşatılacaktır.” dedi.

Resepsiyon plaket takdimi ve video gösterimiyle devam etti.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Prof. Dr. Atalar: Kıbrıs’ta köylerin haritadan silindiği depremler yaşandı. Deprem öldürmez, binalar öldürür

Published

on

By

Kıbrıs’ta tarih boyunca büyük depremler yaşandığına ve sismik risklerin devam ettiğine işaret eden Cumhurbaşkanlığı Deprem Komitesi Başkanı Prof. Dr. Cavit Atalar, bilinçli şehir planlaması ve denetimli yapılaşmanın hayati önem taşıdığına vurgu yaptı. Atalar “Deprem öldürmez, binalar öldürür” dedi.

Aynı zamanda Yakın Doğu Üniversitesi Deprem ve Zemin Araştırma ve Değerlendirme Merkezi Başkanı ve Petrol ve Doğal Gaz Mühendisliği Bölüm Başkanı olan Jeoloji Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Cavit Atalar, Kıbrıs’ın aktif tektonik hareketlere sahip bir bölgede olduğunu hatırlattı. Atalar, güvenli şehirler inşa etmek için öncelikle zemin etütlerinin eksiksiz yapılması, yapılaşmanın denetim altına alınması ve halkın deprem konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.

-“Kıbrıs’ta köylerin haritadan silindiği depremler yaşandı”

Kıbrıs’ın geçmişte büyük depremler yaşadığını hatırlatan Atalar, “M.Ö. 550’de Khirokitia’daki yerleşimin bir deprem sonucu tamamen yıkıldığı biliniyor. Daha yakın dönemde, 1953 Baf depremi sonucunda 9 köy haritadan silindi ve büyük can kaybı yaşandı. Bunun en önemli nedenlerinden biri de heyelanlardı.” dedi.

“Kıbrıs’ın büyük bir kısmı şişen kil olarak bilinen, su aldığında genişleyen ve kuruduğunda büzülen topraklardan oluşuyor. Bu nedenle bina temellerinde çökme ve çatlaklar meydana gelebiliyor. Ayrıca, dere yatakları, heyelan riski taşıyan bölgeler ve sahil kesimlerindeki gevşek zeminler ciddi tehdit oluşturuyor” diyen Atalar, modern yapılaşma için mikro bölgeleme çalışmalarının yapılması gerektiğini belirtti.

-Kıbrıs’ın tarihinde tsunamiler var

Atalar ayrıca, tarih boyunca bölgede meydana gelen depremlerden bazılarının tsunamilere yol açtığını da kaydetti; “1222 yılında gerçekleşen bir deprem, sahil bölgelerinde büyük tahribata neden oldu. O dönemde bir tsunami meydana gelmiş ve sahil şeridini etkileyerek önemli yapıları yok etmiştir” diye konuştu.

-“Denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekiyor”

Yapı denetim sisteminin güçlendirilmesi gerektiğini belirten Atalar, şöyle devam etti:

“Şu anda Kuzey Kıbrıs’ta belediyeler inşaat ruhsatlarını veriyor, ancak tüm belediyelerde yeterli denetim mekanizmaları yok. Büyük belediyelerde kısmen bir kontrol mekanizması olsa da küçük belediyelerde bu denetimler eksik kalıyor. Bu nedenle belediyelerin ortak bir denetim birimi oluşturması gerekiyor.”

Atalar, mevcut yapıların da denetlenmesi gerektiğini belirterek, “1960 öncesi yapılan binaların incelenmesi şart. Yapıların taşıyıcı sistemleri, zemin ile uyumu ve genel sağlamlığı gözden geçirilmeli. Mevcut riskler en kısa sürede belirlenmeli ve güçlendirme projeleri geliştirilmelidir” ifadelerini kullandı.

Atalar, “Bir yerleşim alanı planlanırken sadece depremselliğe değil, topografyaya, iklim koşullarına, yeraltı su seviyesine ve yapı malzemelerinin kalitesine de bakılmalıdır. Dere yataklarına inşaat yapmak, gevşek zeminlere çok katlı yapılar dikmek büyük riskler barındırıyor.” şeklinde konuştu.

-“Santorini yanlış bir yerleşim alanı”

Ege’de art arda yaşanan depremler ve Santorini Yanardağı’ndaki patlamalar konusuna da değinen Atalar, Santorini’nin yanlış bir yerleşim alanı olduğunu belirterek, “Santorini’de yerleşim olmamalıydı çünkü buradaki tektonik hareketlerin nasıl ilerleyeceği öngörülemiyor. Şu an Kıbrıs’ı doğrudan etkilemesi beklenmiyor ancak yer kabuğundaki hareketler asla kesin olarak tahmin edilemez.” dedi.

-“Cumhurbaşkanlığı Deprem Komitesi çalışmaları sürüyor”

Cumhurbaşkanlığı Deprem Komitesi’nin 30 Aralık 2021’de kurulduğunu hatırlatan Atalar, bilim insanları ve uzmanlardan oluşan geniş bir ekiple çalıştıklarını belirtti. “Komitemizde Türkiye’den beş değerli hocamızın yanı sıra Sivil Savunma Teşkilatı, Kızılay, Uluslararası Üniversiteler Kurtarma Birliği, yerbilim mühendisleri ve çeşitli meslek odalarının temsilcileri bulunuyor.” diyen Atalar, halkın bilinçlendirilmesinin kendileri için büyük önem taşıdığını belirtti.

Atalar, “Bizim komite üyeleri olarak en çok karşılaştığımız sorular, binaların güvenliğiyle ilgili. Depremden sonra vatandaşlarımız, ‘Evimiz çok sallandı, ne yapmalıyız?’ diye soruyorlar. Bu tür sorulara net yanıt verebilmek için binaların detaylı risk analizlerinin yapılması gerekiyor. Yeni yapılacak binalarda yönetmeliklere tam uyulmalı, mevcut binalarda ise güçlendirme çalışmaları başlatılmalıdır.” diye konuştu.

Atalar son olarak, “Deprem öldürmez, binalar öldürür” diyerek bilinçli şehir planlaması ve zemin analizlerinin hayati önem taşıdığını tekrarladı.

Devamını Oku

Kıbrıs

Haspolat’taki arıtılmış atık suların tarımda daha çok kullanılması için çalışma yapılıyor

Published

on

By

Lefkoşa Türk Belediyesi (LTB) Başkanı Mehmet Harmancı, başkent Lefkoşa’nın her iki kesiminin atık sularının biriktirildiği, son teknoloji ile yapılmış Haspolat Atıksu Arıtma Tesisi’nden çıkan suyun, tarımın geliştirilmesi için daha çok kullanılabileceğini söyledi.

Çıkan suyun kaliteli olduğunu, arıtılmış suyla yem bitkisi yetiştirme demeleri de yaptıklarını ve olumlu sonuç aldıklarını anlatan Harmancı, üreticiye günde 10-12 bin ton su vermek için çalışmalarının bulunduğunu belirtti.

Mehmet Harmancı, TAK muhabirine yaptığı açıklamada, Haspolat Atıksu Arıtma Tesisi’nden günlük çıkan arıtılmış suyun 30 bin metreküp olduğunu, bu suyun günde 2- 2.5 bin tonunun tarımda kullanıldığını, bunu genişletmek için çalışma içerisinde olduklarını söyledi.

-Rum kesiminin hakkı… 2 rezervuar planı var

Lefkoşa Rum Belediyesi’nin tesisten çıkan arıtılmış suyun yüzde 70’ini talep etmesine de değinen Harmancı, tesisin iki toplumlu yapısı gereği, yüzde 70 girdisi olan bir yerde Kıbrıslı Rumların da yüzde 70 çıkışta hakkı bulunduğunu belirtti.

Suyun biriktirilmesi için biri KKTC’de diğeri de Güney Kıbrıs’ta iki rezervuar yapılması planlarının bulunduğunu da belirten Harmancı, AB’nin de bu çalışmanın bir parçası olduğunu, ancak bunun Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum liderin de onay vermesi gereken bir çalışma olduğunu kaydetti. Harmancı, Lefkoşa Rum Belediyesi’nin de rezervuarlar konusunda istekli olduğunu  belirtti.

Harmancı, Lefkoşa Rum Belediyesi’nin bu gibi projelerden kolay kolay vazgeçemeyeceğini çünkü atıksu arıtma üzerinden devletten teşvik aldıklarını, KKTC’de buna benzer bir teşvikin bulunmadığını belirtti

-Suyun verimliliği… Soya denemesinde dönüm başına 300 kg verim

Suyun verimliliğiyle ilgili 2021’de deneme yaptıklarını da aktaran Harmancı, arıtılmış suyla soya üretim denemesinde dönüm başına 300 kilogram verim alındığını belirtti.

“Bu, ülke tarım ve hayvancılığına yön verebilecek bir modeldir” diyen Harmancı, yılda 16-17 milyon dolar değerinde her yıl soya fasulyesi ithal edildiğini, bunun en azından bir kısmının ülkede kalabilmesi için çalışmayı yaptıklarına dikkat çekti.

Soya fasulyesi üretiminin kayda değer yapılabilmesi için Haspolat bölgesinde askerin ve devletin kontrolünde bulunan ancak kullanılmayan arazilerin bölge gençliğine tahsis edilmesi gerektiğini belirten Harmancı, “Maalesef bu konu ciddiyetle ele alınmadı. Bu konuda yön verici makam Tarım Bakanlığı’dır. Haspolat bölgesindeki gençlerin toprağı işleyebilmesi açısından bu ciddi bir seçenek olarak duruyor. Bu, ülkenin tarımının gelişmesi için bir vizyondur” dedi.

Rezervuar projesinin gecikmesi olasılığına karşı, bir milyon dolarlık bir yatırım planladıklarını belirten Harmancı, proje kapsamında bölgedeki tarla sahiplerine uygun fiyata su verebilmek için sulama hattı döşeneceğini ve pompa istasyonları kurulacağını kaydetti.

-“İhale hazırlığını tamamladık”

Harmancı, “Arıtılmış suyun bize düşen payı olan günlük 10-12 bin tonunu bölgedeki çiftçilere dağıtma adına ihale hazırlığını tamamladık. Rezervuar projesi gecikecekse biz ihaleye çıkacağız. Bunun iki aya kadar netleşeceğini düşünüyorum. İhale hazırlığı tamamlanmış durumdadır” dedi.

Ziraat Mühendisleri Odası’ndan alınan bilgiye göre, günde 10-12 bin ton su ile 1000-1200 dönüm hayvan yemi için mısır üretilebiliyor.

Bölgedeki bazı çiftçilerin arıtılmış suyu dereden çekmekte olduğunu, bunun üreticiler açısından hem maliyetli, hem de tehlikeli olduğunu belirten Harmancı, arıtılmış suyu çitçilere döşeyecekleri boru ve pompa istasyonları ile sağlamayı planladıklarını ifade etti. Harmancı, arıtılmış suyun çiftçilere ton başına 10.87 TL’den verildiğini de ifade etti.

Harmancı, Haspolat Atıksu Arıtma Tesisi’nin en son teknolojiye sahip atıksu arıtma tesisi olduğunu, arıtılan suyun değerlerinin Avrupa Birliği’nin tüm parametrelerinin altında olduğunu belirtti. Tesisten çıkan suyun analiz raporlarına göre, en düşük ve en yüksek tuzluluk oranının 1.3-1.6 mS/cm (900-1100 ppm) olduğunu aktardı.

Harmancı, iki toplumlu faaliyetler aksayacaksa, arıtılmış suyun tümünün de kullanılması adına karşılıklı bir uzlaşıya varılabileceğini de ifade etti.

-“Kaliteli çamur da elde ediyoruz”

Kimyevi gübre fiyatlarının yüksek olması hasebiyle çıkan çamura da talebin günden güne arttığını belirten Harmancı, ayda 1000-1500 metre küp arası çamur da elde ettiklerini, bunun da tümünün çiftçilere satıldığını söyledi. Harmancı, çıkan çamurun denemesinin de yapıldığını ve olumlu sonuç alındığını kaydetti.

-Tesisin kapasitesi 45 bin metreküpe çıkabilir

Lefkoşa’nın yüzde 70’inin kanalizasyona bağlı olduğunu, çalışmaların tamamlanmasıyla bunun yüzde 84’e çıkacağını belirten Harmancı, atıksu arıtma tesisinin membranlarının da değişme zamanı geldiğini, daha gelişmiş membranlar monte edilmesi halinde tesisin kapasitesinin günlük 45 bin metreküpe çıkacağını söyledi.

Atık su arıtma tesisinin Güney Kıbrıs’taki arıtma tesislerine kıyaslan en modern tesislerden sayıldığını, maliyetinin bugünkü fiyatlarla 40-42 milyon euro olduğunu belirten Harmancı,  2013’de yapıldığı zaman Avrupa’daki teknolojik donanım bakımından en gelişmiş 3 tesisten biri olduğunu belirtti.

-“Çok önemli bir değer”

Harmancı, “Bu, Lefkoşa’nın çok önemi bir değeridir, asla kaybetmemek adına çok mücadele verdik, bu maliyetlerin altından kalkabilmek çok zor, o nedenle iki toplumlu yönünü korumak adına çok mücadele verdik. Bakım sözleşmesini yine uluslararası bir firmaya verdik. Tesisin profesyonel şirketle yürütülmesi çok önemli” dedi.

-En büyük girdi elektrik…

Ton başına atıksu arıtmanın maliyetinin, doğru uygulamalarla 0.7 euro olduğunu belirten Harmancı, LTB’nin ton başına kanalizasyon ücreti olarak 10 TL alındığını, bunun ancak pompa istasyonlarının elektrik giderini karşıladığını belirtti.

Membran sistemli atıksu arıtmada en büyük girdinin elektrik olduğunu, bunu aşağıya çekmek için AB ile güneş enerjisi santrali kurulması için ihaleye çıkıldığını da belirten Harmancı, tamamlandığında yüzde 30-35 enerji tüketiminin güneş enerjisi santralden karşılanacağını belirtti.

-Peynir altı suyu nisandan itibaren alınmayacak

Peynir altı suyunu nisan başından itibaren kabul etmeyeceklerini belirten Harmancı, peynir altı sularını, endüstriyel atık olduklarından dolayı, iki buçuk yıl önce hükümet yetkililerine bu atıkların tesise alınmayacağını söylemeye başladıklarını, bugün o günün geldiğini, büyük sıkıntıların kapıda olduğunu belirtti. Endüstriyel atıkların sorumluluğunun belediyelerde olmadığını, “kirleten öder” prensibi ile bertaraf edilmesi gereken atıklar olduğunu kaydeden Harmancı, “Tesisi kurmayı önermemize rağmen imalatçılar bedeli ödemeyi istemedi” dedi.

Peynir altı suyunun bugüne kadar eski tesise boşaltıldığını, bunun da kapatılacağını belirten Harmancı, “alternatif uygulama önerdiklerini, imalatçıların kabul etmemesiyle büyük bir fırsat kaçırıldığını” kaydetti.

Peynir altı sularının imalatçılar tarafından farklı bir şekilde de değerlendirilebileceğini kaydeden Harmancı, endüstriyel atıkların arıtılmasının ton başına 1.7 euro olduğunu da belirtti.

Görüşmede, Kanalizasyon Sorumlusu Serkan Önet de hazır bulundu.

Devamını Oku

Kıbrıs

Asfaltlama nedeniyle Ercan yolunun gidiş yönü bugün de trafiğe kapalı

Published

on

By

 Ercan-Gaziköy ana yolunun Ercan birinci çemberi (eski havalimanı girişi) ile Ercan ikinci çemberi (tünele dönülen çember) arasında bugün de asfaltlama çalışması yapılıyor.

Polis Basın Subaylığı, bu nedenle birinci çemberden ikinci çembere gidiş yönünün trafiğe kapalı olduğunu hatırlattı.

Duyuruda, ulaşımın ikinci çemberden birinci çembere geliş şeridinden çift yönlü (gidiş – geliş) olarak sağlanacağı belirtilerek bu güzergahı kullanacak sürücülerin yavaş ve dikkatli seyretmeleri, trafik işaret ve işaretçilerine uymaları istendi.

Devamını Oku

Trending

Reklam