Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

11 Eylül itfaiyecilerinde daha fazla kanser vakaları görüldü

11 Eylül saldırılarında Dünya Ticaret Merkezi’nde çalışan itfaiyecilerin, diğer itfaiyecilere oranla kansere yakalanma olasılığının daha yüksek olduğu ortaya çıktı.

Published

on

11 Eylül saldırılarına ilk müdahale eden New York Şehri İtfaiye Departmanı ekibi yoğun kimyasallara maruz kaldı.

İtfaiyeciler görevdeyken sıklıkla toksinlere ve kanserojenlere maruz kalırken 11 Eylül saldırılarında New York itfaiyecileri bunu yoğun bi şekilde yaşadı.

Saldırılara müdahale eden ekip incelendi

Mesleki ve Çevresel Tıp dergisinde yayınlanan araştırma için ekip, 11 Eylül saldırıları sırasında ve sonrasında Dünya Ticaret Merkezi sahasında çalışan 10.786 itfaiyeciyi inceledi.

Bu itfaiyeciler, sahada çalışmayan ve Kariyer İtfaiyeci Sağlık Çalışması’na katılan 8 bin 813 itfaiyeciyle karşılaştırıldı.

Bu itfaiyeciler, ya ölene kadar ya da Aralık 2016’ya kadar takip edildi.

Araştırmacılar, 11 Eylül saldırıları sırasında ve sonrasında olay yerinde bulunan New York itfaiyecilerine kanser, özellikle prostat ve tiroid kanseri teşhisi konma olasılığının yüzde 13 daha yüksek olduğunu buldu.

Araştırmacılar, 841 ticaret merkezine müdahale eden itfaiyecide 915 kanser vakası buldu.

Ağır kimyasallara maruz kaldı

Dünya Ticaret Merkezi’ne müdahale eden ekip asbest, arsenik, benzen, kömür, ham petrol ve benzinde doğal olarak bulunan bir kimyasal sınıfı olan sülfürik asit polisiklik aromatik hidrokarbonlara ve insan yapımı kimyasallar olan poliklorlu bifenillere maruz kalmıştı.

Tüm bu mineraller ve kimyasalların kanser riskini artırdığı iyi biliniyor.

Dünya Ticaret Merkezi itfaiyecilerinde, en çok böbrek kanseri, akciğer kanseri, melanom, Hodgkin dışı lenfoma, prostat kanseri ve tiroid kanseri bulgularına rastlandı.

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Ürdün’de Beşli Güvenlik Zirvesi’ne katılan Hakan Fidan’dan Suriye ve Filistin mesajları

Published

on

By

Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “(Suriye’de yaşanan) Hadiseleri, herhangi bir mezhebe ya da dini gruba mal etmeye çalışmak doğru değildir. Yaşanan gerginliklerin mezhep çatışmasına dönüşmesini amaçlayan provokasyonlara karşı, itidal ve sağduyu içinde hareket edilmesi büyük önem taşımaktadır.” ifadesini kullandı.

Fidan, X sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, Ürdün, Irak, Suriye ve Lübnan ile Ürdün’ün ev sahipliğinde tarihi nitelikte bir toplantı gerçekleştirdiklerini belirtti.

Bölgenin kronik sorunlarına ortak çözümler üretmek ve bölgesel inisiyatif almak amacıyla bir araya geldiklerini kaydeden Fidan, toplantıda, başta terörle mücadele olmak üzere Suriye’nin istikrarını yakından ilgilendiren konuları detaylıca ele aldıklarını aktardı.

Hakan Fidan, Suriye’de yeni kurulan hükümete her yönüyle yardımcı olma, istikrar sağlayıcı bütün faaliyetleri destekleme konusunda hemfikir olduklarının altını çizdi.

“İsrail’in bölgedeki yayılmacı politikalarına karşı durmak ve Filistin meselesini kalıcı çözüme kavuşturmak için sorumluluk almak zorundayız. Gazze, Filistin toprağıdır ve öyle kalacaktır” ifadesini kullanan Fidan, Filistinlilerin ana yurtlarından zorla göç ettirilmesine yönelik söylem ve adımların başarısızlığa mahkum olduğunu kaydetti.

Fidan, toplantıda terör örgütü DEAŞ’a karşı müşterek operasyon ve istihbarat mekanizması kurulmasına yönelik karar aldıklarını anımsatarak, tarafların uzman ekiplerinin süreci detaylandırarak hızla hayata geçireceğini belirtti.

“Birlikte hareket ettiğimiz sürece, bölgesel barışa ve güvenliğe daha güçlü katkılar sağlayacağız. Bugünkü Beşli Güvenlik Zirvesi, bu yönde atılmış çok önemli bir adımdır” görüşüne yer veren Fidan, bir sonraki toplantının Türkiye’nin ev sahipliğinde yapılacağını hatırlattı.

Son günlerde bazı çevrelerin, Suriye’de istikrarsızlık oluşturmak amacıyla toplumsal fay hatlarını harekete geçirme çabalarının gözlemlendiğine dikkati çeken Fidan, şunları kaydetti:

“Hadiseleri, herhangi bir mezhebe ya da dini gruba mal etmeye çalışmak doğru değildir. Yaşanan gerginliklerin mezhep çatışmasına dönüşmesini amaçlayan provokasyonlara karşı, itidal ve sağduyu içinde hareket edilmesi büyük önem taşımaktadır.”

Devamını Oku

Dünya

Türkiye, Ürdün, Irak, Lübnan ve Suriye’nin düzenlediği toplantının ardından ortak bildiri yayımlandı

Published

on

By

Türkiye, Ürdün, Irak, Lübnan ve Suriye’den diplomatik, askeri ve istihbari üst düzey temsilcilerin Ürdün’ün başkenti Amman’da düzenlediği Suriye ve Komşu Ülkeler Toplantısı’nın ardından ortak bildiri yayımlandı.

Terörle mücadele, uyuşturucu ve silah kaçakçılığıyla mücadelede işbirliği, sınır güvenliğinin sağlanması, bölgedeki diğer ortak zorluklar ve Suriye’deki gelişmelerin görüşüldüğü toplantının ardından yayımlanan ortak bildiride, Suriye halkının; ülkenin güvenliğini, istikrarını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü sağlayan, haklarını ve güvenliğini koruyan temeller üzerinde vatanlarını yeniden inşa etme çabaları desteklendi.

Suriye’nin güvenliği ve istikrarının, bölgenin güvenliği ve istikrarı için esas olduğu vurgulanan bildiride, Suriye’nin güvenliği, egemenliği ve barışını hedef alan tüm girişimler ve gruplar kınandı. Hükümete, kamu düzenini güçlendirmek ve Suriye’nin istikrarını ile halkının güvenliğini korumak için aldığı tüm önlemlerde destek mesajı verildi.

İsrail’in Suriye topraklarına yönelik saldırganlığı ve iç işlerine müdahale girişimlerinin reddedildiği ve kınandığı bildiride, bu durumun uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukukun açık bir ihlali, Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik bir saldırı olduğu ve daha fazla çatışmaya yol açacak bir tırmanmaya neden olacağı ifade edildi.

Katılımcılar, bildiride, uluslararası toplumu ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini (BMGK) uluslararası hukuka uymaya, İsrail’in ihlallerine son vermeye ve İsrail’in işgali altındaki Suriye topraklarından çekilmesini sağlamaya çağırdı. Ayrıca, İsrail’in saldırılarını durdurması ve Suriye ile İsrail arasında 1974’te imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’na uyması talep edildi.

Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın, Ürdün, Irak, Lübnan ve Suriye’nin dışişleri ve savunma bakanları ile genelkurmay ve istihbarat başkanlarının katılımıyla Amman’da bir toplantı düzenlenmişti.

-Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılması gerektiğine işaret edildi

Katılımcıların yayımladığı ortak bildiride, Suriye Ulusal Diyalog Konferansı’nın sonuçları memnuniyetle karşılanarak, Konferans tarafından açıklanan anayasal bildirinin en kısa sürede yayınlanması teşvik edildi.

Her türlü terörizmin kınandığı ve askeri, güvenlik ile ideolojik düzeylerde terörle mücadelede işbirliği mesajının verildiği bildiride, katılımcıların, terör örgütü DEAŞ’ın Suriye, bölge ve dünya güvenliğine yönelik oluşturduğu tehdidi ortadan kaldırmak ve bu örgütü yok etmek amacıyla mevcut uluslararası çabalara destek sağlamak için işbirliği ve koordinasyonun tesisi adına ortak bir operasyon merkezi kurulması ve DEAŞ cezaevleriyle ilgili meselelerin ele alınması konusunda mutabık kaldığı kaydedildi.

Uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ile organize suçlarla mücadelede işbirliği yapılmasının yanı sıra Suriye’nin bu konulardaki kapasitesinin geliştirilmesi için yardım ve destek sağlanması kararı alındığı belirtilen bildiride, Suriye’nin yeniden imarına yönelik çabalara destek verildiği ifade edildi.

Bildiride, ülkenin erken toparlanma projelerine yönelik katkıların artırılması için uluslararası desteğin seferber edilmesi gerektiği belirtilerek, Suriye’nin devlet inşası ve yeniden imarına engel teşkil eden tüm hususlarla mücadele edebilmesine yönelik kapasitesinin geliştirilmesi gerektiği vurgulandı.

Suriye’nin yeniden inşa kapasitesini artırmak ve Suriye halkının ihtiyaçlarını karşılamak için Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılması gerektiğine işaret edilen bildiride, Suriye ve komşu ülkeler arasında ekonomik, ticari ve yatırım işbirliğinin yanı sıra enerji ve ulaşım sektörleri de dahil olmak üzere altyapı geliştirme alanlarında işbirliğinin artırılması ve ekonomik kalkınmanın desteklenmesi teyit edildi.

Bildiride, bölge ülkelerinin, uluslararası toplum ve ilgili Birleşmiş Milletler (BM) kuruluşlarıyla işbirliği içinde çalışarak Suriyeli mültecilerin uluslararası hukuka uygun şekilde, güvenli ve sürdürülebilir şekilde vatanlarına dönüşünü sağlayacak güvenliğe ilişkin, yaşamsal ve siyasi koşulların oluşturulması için ortak çalışması mesajı verilerek, mültecilerin dönüşü tamamlanana kadar uluslararası toplumun, ev sahibi ülkelerdeki mültecilere yönelik tüm sorumluluklarını yerine getirmeye devam etmesi gerektiğinin altını çizildi.

Devamını Oku

Dünya

Trump’ın “ele geçirme” tehditlerinin hedefindeki Grönland seçime gidiyor

Published

on

By

Grönland, ABD Başkanı Donald Trump’ın Ada’nın “kontrolünü ele geçirmeye” yönelik ısrarlı açıklamalarının ardından tırmanan jeopolitik gerilimlerin ortasında yarın genel seçime gidiyor.

Dünyanın en büyük adası Grönland, iklim krizinin etkisiyle buzların erimesi ve yeni ticaret yollarının açılması nedeniyle giderek daha önemli hale gelen Arktik bölgesinde merkezi konuma sahip.

Zengin yer altı rezervleri bulunan Grönland’ın, hem ABD’ye yakınlığı hem de kilit deniz yolları üzerindeki konumu, Washington için özellikle Rusya ve Çin ile artan rekabet bağlamında “stratejik avantaj” olarak görülüyor.

Trump, 23 Aralık’ta Truth Social hesabından yaptığı paylaşımda, Grönland’ın ABD’nin kontrolünde olması gerektiğine ilişkin söylemini yineleyerek, Ada’nın mülkiyeti ve kontrolüne sahip bulunmanın “mutlak zorunluluk” olduğunu savundu.

Grönland Başbakanı Mute Bourup Egede ise Grönland’ın “satılık olmadığını” vurguladı.

Trump, ABD Kongresinde 5 Mart’ta yaptığı konuşmada “Grönland’a ulusal güvenlik ve hatta uluslararası güvenlik için ihtiyacımız var. Sanırım öyle ya da böyle bunu elde edeceğiz. Bunu elde edip sizi güvende tutacağız.” ifadelerini kullandı.

Bunun ardından Egede, “Biz Amerikalı ya da Danimarkalı olmak istemiyoruz, biz Grönlandlıyız. Amerikalıların ve liderlerinin bunu anlaması gerekiyor.” dedi.

– Trump, Grönland’ı neden istiyor?

Grönland’a ilgisini gizlemeyen ABD, özellikle Soğuk Savaş döneminde Ada’ya önemli yatırımlar yaptı ve Thule Hava Üssü’nü kurarak bölgedeki varlığını güçlendirdi.

Üssün stratejik konumu, ABD’nin Kuzey Kutbu’ndaki ve Atlantik’teki faaliyetleri izlemesine olanak tanıyarak ulusal güvenliğini sağlamasına yardımcı oluyor.

Askeri kaygıların ötesinde, Grönland’ın mineraller, nadir toprak metalleri ve petrol rezervleri de dahil doğal kaynaklar açısından zengin olması da Ada’yı ABD için çekici kılıyor.

Ada’daki kaynakların elektronik, yenilenebilir enerji ve elektrikli araçlarda kullanılanlar başta olmak üzere ileri teknolojiler için gerekli mineraller olması dikkati çekiyor.

Grönland, önemli uranyum, altın, çinko ve diğer kritik malzeme rezervlerine sahipken ABD ise nadir toprak mineralleri konusunda Çin’e bağımlılığını azaltmak istiyor.

Trump, göreve geldiği ilk dönemde de Danimarka’dan Ada’yı satın alma isteğini dile getirmiş ancak 2019’da yaptığı bu teklifi Danimarka Başbakanı Mette Frederiksen, “saçma” olarak nitelendirerek reddetmişti.

– Seçim manzarası

Yarın yapılacak seçim, Grönland’ın 31 sandalyeli parlamentosu Inatsisartut’un yapısını belirleyecek.

Seçimin, mevcut Başbakan Egede’nin liderliğindeki Inuit Ataqatigiit (Halk Topluluğu) Partisi ile bağımsızlık yanlısı Erik Jensen liderliğindeki Siumut Partisi arasında geçmesi bekleniyor.

Son anketler, Inuit Ataqatigiit’in yüzde 31 ile önde olduğunu, Siumut’un ise yüzde 21,9 ile ikinci sırada yer aldığını gösteriyor.

Seçimde yer alan diğer partiler ise bağımsızlık yanlısı Naleraq, Danimarka sınırları içinde ekonomik kalkınmayı önceleyen Demokratlar ve Danimarka ile birliği destekleyen Atassut.

– Bağımsızlık çağrıları

2 milyon kilometrekareden fazla alanı kaplayan Ada, 2. Dünya Savaşı sırasında Almanya’nın Danimarka’yı işgali sırasında ABD’nin koruması altına girdi ve 1945’te Danimarka’ya iade edildi.

Danimarka, 1979’da Grönland’a kendi kendini yönetme hakkı verdi, 2009’da ise özerklik genişletilerek Ada, iç işlerinde bağımsız hale geldi.

Grönland, kendi yönetim organlarını oluştursa da Danimarka, Ada’nın dış politika ve savunma konularında söz hakkını sürdürmeye devam etti.

Bağımsızlık çağrıları on yıllardır Ada’nın gündeminde yer alırken genel seçimin ardından Danimarka’dan bağımsızlık için bir referandum düzenlenmesi de gündemde.

Hem yeniden seçilmesi beklenen Egede hem de seçimlere katılan partilerin çoğunluğu, Grönland’ın bağımsızlığını kazanmasını önceliyor.

Ancak ekonomik ve savunma temelli endişeler, Grönland’ın “kendi kendine yetebilme” konusunda soru işaretlerini beraberinde getiriyor.

Öyle ki Grönland’ın ekonomisi büyük ölçüde balıkçılığa ve Danimarka’dan gelen ekonomik yardımlara dayanıyor ve Ada’nın güvenliği yine Kopenhag tarafından sağlanıyor.

Ada, zengin mineral ve hidrokarbon kaynaklarına sahip olsa da çevresel kaygılar nedeniyle yeni petrol arama ve uranyum madenciliğinin yasaklanması, ekonomik kalkınmayı engelliyor.

Devamını Oku

Trending

Reklam