Kıbrıs
Published
4 hafta önceon
By
admin
Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanlığı adayı Ersin Tatar, 2025 Seçim Bildirgesini yayımladı.
Cumhurbaşkanı Tatar şu ifadelere yer verdi:
“Sevgili Kıbrıs Türk Halkı, Kıymetli kardeşlerim…
Bugün sizlerin huzurunda siyasete ilk girdiğim günkü heyecanla bulunuyorum.
Bugün, 19 Ekim’de gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde seçim bildirgemizi açıklamak, geçmişi değerlendirmek ve birlikte inşa edeceğimiz ortak geleceğimizin yol haritasını sizlerle paylaşmak üzere karşınızdayım.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Göreve geldiğim günden bu yana tek hedefim, “Sağlam Devlet, Saygın Gelecek” anlayışıyla hareket etmek olmuştur.
Çünkü biliyoruz ki güçlü bir devlet olmadan, saygın bir geleceğe yürümek asla mümkün değildir.
İşte bu yüzden geçen beş yılda attığımız her adımı, devletimizin güçlenmesine, halkımızın refahına ve geleceğimize adadık.
Ve bu tarihi mücadelemizi daima Anavatan Türkiye ile tam bir iş birliği ve dayanışma içinde yürüttük.
Bu dönem boyunca Türkiye Cumhuriyeti, maddi ve manevi desteğiyle, her alanda yanımızda olmuştur.
Cumhurbaşkanı olarak yürüttüğüm diplomasi ise sadece Rum tarafıyla yapılan bir görüşme süreci değil aynı zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yeni paradigma etrafında bütünleşmesini, eskimiş, tüketilmiş ve sadece Rum tarafına fayda sağlayan mevcut statükoyu değiştirmeyi hedeflemiştir.
Bu paradigma değişikliği yıllardır verilen mücadelenin bir gereği olmuştur.
Halkımız 1963 ile 1974 arasında kendi vatanında zorla göçmen olmuş, yokluğa ve saldırılara maruz kalmıştır. Ancak Kıbrıs Türkü, kahraman mücahitlerinin cesareti ve Anavatan’ın desteğiyle tüm bu olumsuz koşullara rağmen direnmiştir.
1974 Mutlu Barış Harekâtı ise Kıbrıs Türk halının en önemli dönüm noktasıdır. Milli tarihimizin dönüm noktasıdır. O tarihten bu yana, tam 51 yıldır, Kıbrıs’ta sınırları belirlenmiş bir coğrafyada, iki ayrı halk, iki ayrı devlet ve iki ayrı demokrasi vardır. Barış, huzur ve güvenlik vardır.
Rum tarafıyla liderler düzeyinde 1968’den bu yana görüşmeler sürüyor. Büyük bölümü federasyon zemininde yapılan bu görüşmelerin sonucu Kıbrıs Türk Halkı için bir hayal kırıklığı olmuştur.
Annan Planı’na “evet” diyen Halkımız, hiçbir somut kazanım elde edemezken, “hayır” diyen Rumlar AB üyesi yapılmıştır. Kurucusu olduğumuz ortaklık Cumhuriyeti, bir Rum devletine dönüşmüştür.
Rumlar, Kıbrıs Türkleriyle gücü, zenginliği ve her açıdan eşit bir hayatı paylaşmak istemedikleri için görüşmeler hiçbir sonuca ulaşmamıştır.
En son 2017 yılında Crans Montana’da verilen onca tavize rağmen, Rum tarafının “sıfır asker sıfır garanti ” ısrarıyla bu görüşmeler de başarısızlığa uğramıştır.
Hani şimdi diyorlar ya “artık bu son olacak, son bir kez daha deneyeceğiz” diye, işte o görüşmelere de öyle başlanmıştı. Sonucu malumdur.
“Bu son olacak” diye diye geldiğimiz noktada, Halkımız bütün dünyanın gözleri önünde, Rum tarafının sorumlusu olduğu izolasyon ve ambargoların altında yaşamaya mahkum edilmiştir. Bu sessiz insanlık suçu halen devam etmektedir.
İşte biz, bu sessizliği bozan güçlü bir ses olduk. Halkımızın sesi olduk. Bize öfkelenmelerinin nedeni de budur.
Son beş yılda, halkımız için hiçbir fayda sağlamamış federasyon modelini geride bıraktık, Birleşmiş Milletler nezdinde ortak zemin olmadığını kayda geçirmeyi başardık.
Yeni siyasetimizin ve paradigma değişimi gereği egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü temelinde iki devletin iş birliğine ve samimi diyaloğuna hazır ve açık olduğumuzu büyük bir özgüvenle ortaya koyduk.
Bu süreçte asla diyalog, temas ve görüşmelerden kaçan taraf olmadık.
Önceki Rum lider Anastasiades ile, daha sonra yerine seçilen Hristodoulides’le ikili, üçlü, altılı pek çok formatta farklı tarih ve yerlerde bir araya geldik.
Bu görüşmelerde daima kalıcı bir çözümün ancak halkımızın özden gelen haklarının kabul edilmesiyle mümkün olabileceğini, iki taraf arasında bir statü eşitliğinin zorunlu olduğunu her platformda bıkmadan usanmadan, özgüvenle dile getirdik.
İşte bu özgüven, müzakereden diplomasiye uzanan sürecin de önünü açmıştır.
Dış politikada artık edilgen, bekleyen, sadece müzakere masasına çağrıldığında söz alan, Rum yönetimin belirlediği çerçevenin içine hapsolmuş bir Kıbrıs Türk tarafı yoktur.
Son beş yılda müzakereden diplomasiye, federasyon temelli çözümsüzlükten iki devletli yeni çözüm paradigmasına geçiş yaparak halkımızın sesini dünyaya başarıyla duyurabildik.
Türk Devletleri Teşkilatı’na anayasal ismimizle gözlemci üye olarak oy birliği ile üye olduk. İslam İş Birliği Teşkilatı ve Ekonomik İş Birliği Teşkilatı’nda varlığımızı güçlendirdik.
Azerbaycan’dan Avusturalya’ya, Orta Asya’dan Avrupa’ya ve hatta Afrika’ya kadar pek çok coğrafyada sesimizi duyurduk. Federasyon masalarında kaybolan yıllarımızın ardından, artık kendi vizyonumuzla karşı tarafı masaya davet eden bir Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin olabileceğini herkese gösterdik.
Rum tarafına ve dünyaya karşı yeni paradigma değişimini en üst perdeden dile getirirken içerde de halkımızın ihtiyacı ve beklentisi olan pek çok projeyi Anavatan Türkiye ile kurduğumuz güçlü ve samimi ilişkiyle hayata geçirdik.
Devletimizin simgesi, halkımızın evi, yeni Cumhuriyet Yerleşkemiz işte bu vizyonun sonucu olarak inşa edilmiştir. Yeni Cumhurbaşkanlığı ve meclis binalarımız hizmete alınmıştır. Yüksek Mahkeme binamız da hızla tamamlanmaktadır.
Yeni yerleşkenin tam karşısına yaklaşık 400 dönümlük bir arazi üzerinde adanın en büyük park alanı hazırlanmaktadır. Modern Milli Kütüphanesi, sosyal tesisleri, yürüme yolları, spor alanlarıyla ve camisiyle yeni Cumhuriyet Parkımız, Gönyeli’den Köşklüçiftlik’e kadar Lefkoşa’nın her yerindeki insanımız için yeni bir cazibe ve yaşam merkezi olacaktır.
Yine bu dönemde bizim girişimimizle hayata geçen bir diğer büyük proje ise dünyanın en büyük havacılık, uzay ve teknoloji festivali olan TEKNOFEST’in bu yıl ülkemizde düzenlenmiş olmasıdır. Türkiye’nin gururu BAYKAR firmasının yöneticisi Selçuk Bayraktar’ın TEKNOFEST vesilesiyle KKTC’ye verdiği büyük destek, bu süreçte ülkemizin üniversiteleri ve genç girişimcileriyle birlikte bir bilişim ve teknoloji adasına dönüştürme hedefini de görünür kılmıştır.
Bu hedefin gerçekleşmesinin altyapısını sağlayacak olan bir diğer büyük projenin imzası da yine girişimlerimizle geçtiğimiz temmuz ayında atılmıştır. Ülkemizin fiber optik altyapısının geliştirilmesi ve süper hızlı internetin evlere, üniversitelerimize, okullarımıza ve işletmelerimize götürülmesi için çalışmalar başlatılmıştır.
Öte yandan sağlıkta da bu son dönemde büyük atılımlar gerçekleştirilmiştir. Bütünüyle tamamlandığında sadece Lefkoşa’da mevcut hasta yatak kapasitesini binin üzerine çıkaracak olan yeni devlet hastanesinin ilk aşamasının temelini Türkiye Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte 20 temmuz da attık. Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesinin yenilenmesi sürecini de başlattık.
Ulaşım altyapımızın geliştirilmesi de ülkemizin refahı için öncelikli alanlarımızdan biri olmuştur. Son dört yılda yaklaşık 44 km’si bölünmüş, 184 km’si tek yol olmak üzere toplam 228 km yol hizmete açılmıştır. Özellikle Lefkoşa Kuzey Çevre Yolu’nun doğu ve batı bölümlerinin tamamlanması ile Girne Yolu Köprülü Kavşağının açılması, çevre kirliliğinin azalmasına, trafik güvenliği ve konforunun artmasına önemli katkılar sağlamıştır.
Tüm bu başarılar, “Sağlam Devlet, Saygın Gelecek” vizyonumuzun ne kadar doğru ve hayati olduğunu göstermektedir. Yeni dönemde her alanda “Atak Diplomasi” aşamasına geçmemize de imkân sağlamıştır.
Sevgili Halkım, Kıymetli Yol Arkadaşlarım,
Şimdi geleceğe bakma zamanı. Önümüzdeki beş yıl, KKTC’nin kalkınma hamlesini hızlandıracağı, halkımızın refahını yükselteceği, dünyada sesinin daha gür duyurabileceği bir dönem olacaktır.
Müzakereden diplomasiye geçiş, yarım asrı aşan başarısızlık dolu tüketilmiş federasyon dönemini kapatmak demektir. Bu adım, Kıbrıs Türk halkının iradesini dünyaya taşıyarak yeni bir geleceğin kapısını aralayacaktır.
Bu dönemin adı Atak Diplomasidir.
Atak Diplomasi, her şeyden önce Kıbrıs Türk halkının iradesini ciddiyetle dikkate alan bir anlayıştır. Başkalarının belirlediği dikte edilmiş sınırlara sıkışmadan, kendi yolunu açan, stratejik çıkarlarını merkeze koyan bir vizyonun açılımıdır. İttifaklarımızı çoğaltan, küresel ve bölgesel fırsatları halkımızın yararına dönüştüren cesaretli bir duruşu ifade etmektedir.
Bu vizyon, yalnızca uluslararası tanınma çabasından ibaret değildir. Rum yönetiminin abluka siyaseti ile dayattığı izolasyon ve ambargoları kırmak, halkımıza somut kazanımlar getirecektir.
Atak Diplomasi, halkımızın günlük hayatına da yansıyacaktır. Ulaşımda, enerjide, sağlıkta, ticarette, turizmde ve iletişimde güçlü yatırımlar yapılacaktır. Eğitimde, teknolojide, kültür ve sanatta yeni alanlarla gençlerimizin önü açılacaktır. Halkımızın refahı yükselecek, özgüveni artacaktır.
Bu süreci hayata geçirecek olan akıllı güçtür. Akıllı güç, halkımızın birikimini, yeteneklerini, hukuki haklarını, ekonomik ve teknolojik kapasitesini, kültürel mirasını ve özgüvenini bir araya getiren kararlı bir iradedir. Riskleri öngören, fırsatları hızla değerlendiren, Kıbrıs Türk halkını dünyaya taşıyacak olan vizyondur.
Görevde olduğumuz ilk beş yılımızda Müzakereden Diplomasiye geçişi başarıyla gerçekleştirmenin huzuru içerisindeyim. Ancak diplomasi sadece uluslararası ilişkilerle sınırlı değildir. Kararlı bir duruşla şekillenen iyi ilişki ve diyalog pek çok farklı alanda halkımızın ihtiyacı olan hizmetleri ve eserleri ülkemize kazandıracaktır.
İşte bu nedenle 20 Ekim sabahından itibaren, Kıbrıs Türk Halkı için her alanda “Atak Diplomasiye” geçiyoruz.
Bunun için yeni dönemde belli başlı alanlarda neler yapacağımızı sizlere kısaca aktarmak istiyorum.
Ulaşım
Ülkemizde kayıtlı araç sayısı 425 bini aşmış durumdadır. Yaygın, nitelikli ve güvenli yollar olmadan KKTC’nin kalkınması istediğimiz düzeye gelemez. Mevcut ulaşım ağını geliştirmek için Karayolu Master Planı çerçevesinde önümüzdeki beş yılda büyük bir dönüşüm gerçekleştireceğiz.
Bu amaçla Lefkoşa–Ercan yolu, Girne Dağ yolu, İskele-Boğaz hattı gibi projeler önceliğimiz olacaktır.
Sağlık
Yeni hastaneler ve sağlık merkezleriyle halkımıza daha nitelikli, daha erişilebilir ve ücretsiz sağlık hizmeti sunacağız. Lefkoşa Devlet Hastanesi’nin ilk aşamasını tamamlayacak ve ikinci aşamasının temelini atacağız. Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’ni yenileme çalışmalarına da yine bu dönemde başlayacağız.
Genel Sağlık Sigortasının hükümetimiz ve meclisimizle iş birliği içinde yasalaşması için gerekli desteği mutlaka vereceğiz. Yine bu dönem içinde Türkiye Cumhuriyeti’yle ortak bir protokol imzalayarak T.C. kimliği taşıyan tüm KKTC vatandaşlarının Türkiye’deki devlet hastanelerinden ücretsiz sağlık hizmeti alabilmesini de inşallah biz gerçekleştireceğiz.
Eğitim
Her belediye sınırları içinde sıfırdan yeni bir okul inşa edilmesinin hazırlığını yapacağız. Deprem riski taşıyan bütün devlet okullarının güçlendirilmesini sağlayacağız.
Enerji
Adamızın en önemli sorunlarından biri olan enerji konusunda yeni dönemde altyapıda büyük bir değişim hedefliyoruz. Türkiye ile elektrik bağlantısını hayata geçireceğiz. Yeni santral yatırımıyla enerji arz güvenliğini, daha ucuz ve sürdürülebilir bir enerji hizmetini önümüzdeki beş yıl içinde mutlaka gerçekleştireceğiz.
Teknoloji
Fiber optik altyapıyı projesini bu dönemde gündeme getirmiştik. Yeni dönemde bu altyapının hızla kurulmasını sağlayarak, her eve, okulumuza, iş yerlerimize ve üniversitelerimize süper hızlı interneti mutlaka yayacağız.
Bununla yetinmeyecek, Türkiye’deki uygulamaya paralel olarak mobil hatlarda 5G teknolojisini de bu dönemde hayata geçireceğiz.
Ekonomi
Devleti güçlendirmenin, halkımızın yaşam kalitesini arttırmanın temelinin güçlü bir ekonomi olduğunun bilinciyle ekonomide üretimi ve istihdamı desteklemenin yeni imkanlarını ortaya koyacağız.
Bu amaçla, KKTC ürünlerinin Türk Devletleri Teşkilatı ülkelerine pazarlanmasını sağlayacak “Kardeş Pazarlar Ağı” kurulmasına Türkiye ile öncülük edeceğiz.
Anavatanla ile ortak projelerde yerli tedarikçi oranının artırılmasını ve büyük ölçekli yatırımları özel sektörle iş birliği içinde yürütecek güçlü bir “Yatırım Ofisi”nin hayata geçirilmesini gündeme taşıyacağız.
Turizm
Turizm, ülkemizin dünyaya açılan penceresi ve en çok gelir üreten istihdam sağlayan sektörlerimizden biridir. Yeni dönemde, sağlık turizm hattı kurulacak , İngiltere dışındaki ülkelere ve TDT ülkelerine uçuşlar Türk Hava Yolları’nın desteğiyle artırılacaktır.
Girne ve Gazimağusa limanları uluslararası cruise ağına entegre edilecek şekilde yeni bir girişim başlatılacaktır.
Tarım
Tarımsal üretimi gıda güvenliğimizin ve ekonomik bağımsızlığımızın temeli olarak görüyoruz. Çiftçimizi, üreticimizi ve hayvancımızı güçlendirmeyi hedefliyoruz.
Bu kapsamda üreticilerimizin TDT ülkelerindeki pazarlara erişimi için kooperatif ve şirketleşme modelleriyle desteklenmesi ve Mesarya Ovası’nın suyla buluşturularak ikinci ürün yetiştiriciliğinin teşvik edilmesini önemsiyoruz.
Ayrıca yine Anavatanla iş birliği içinde, çiftçimize ucuz mazot, modern sulama sistemleri ve teknolojik destek verilmesi hedefiyle yeni bir planlamayı da hayata geçireceğiz.
Kültür ve Sanat
Kültür ve sanata gelince. Yeni dönemde bu alanda yapacağımız ilk adım, halen inşaatı hızla tamamlanmakta olan Yeni Cumhuriyet Parkı içindeki 3 Bin 700 metrekarelik kapalı alanı olan yeni Milli Kütüphanemizin önümüzdeki yıl hizmete açılması olacaktır.
Öte yandan halen Eğitim Bakanlığımıza ait bir binada faaliyetlerini yürüten senfoni orkestramızın da yer alacağı ve içinde tiyatro sahnesinin de bulunacağı yeni bir opera ve tiyatro binamızın temeli de yeni dönemde atılacaktır.
Kapalı Maraş Açılımında İkinci Aşama
Geliyoruz Kapalı Maraş’a. Yeni paradigmayı, özgüvenli diplomasi ve açılım sürecini başlatırken bu hepimiz için önemli bölgeyi belirli sınırlar içinde halkımızın ve ziyaretçilerin kullanımına açmıştık.
Yeni dönemde Kapalı Maraş Açılımının ikinci aşamasına geçişi başlatacağız.
Bu amaçla, günümüz şehircilik anlayışını yansıtan, halihazırda tamamlanmış envanter çalışmalarının sonuçları da dikkate alınarak, Kapalı Maraş’ın yeni bir imar planına tabii tutulması ve yasal hak sahipleri mağdur edilmeden Gazimağusa ile bütünleştirilmesi gündeme getirilecektir. Biz de bu sürecin yakından takipçisi olacağız.
Kıymetli Yol Arkadaşlarım,
Tam bu noktada bir konuyu özellikle vurgulamak istiyorum.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamı sadece Rum tarafıyla ve dış ilişkilerden sorumlu bir makam değildir.
Devletin ve halkın birlik ve bütünlüğünü temsil eden, devletin devamlılığından ve kamu işlerinin kesintisiz ve düzenle yürütülmesinden de sorumludur.
Cumhurbaşkanı, halkımızın büyük çoğunluğunun oyuyla, halkımızın iradesiyle seçilmektedir.
Seçilmiş bir Cumhurbaşkanı olarak, yeni vizyonumuzu, beni destekleyen hükümetimizle samimi bir iş birliği içinde ve Anavatan Türkiye’nin gönülden desteğiyle bugüne kadar nasıl hayalden gerçeğe dönüştürdüysek yeni dönemde de aynı samimi ilişkiyle yapacağımızdan hiçbir kuşkum yoktur.
Bizim farkımız da zaten buradadır. Halkımızın talep ve beklentilerini kavga ve gürültüyle değil, iş birliği ve samimi diyalogla çözebilmektir.
Bu nedenle, arkasında durduğumuz bütün projeleri, Anavatan Türkiye ile kurduğumuz güçlü bağlar ve adaylığımı destekleyen kıymetli hükümet ortaklarımızla birlikte gerçekleştireceğimize olan inancım tamdır.
Değerli Yol Arkadaşlarım,
Bugün sizlere sadece önümüzdeki beş yıl içinde gerçeğe dönüştüreceğimiz bir seçim bildirgesi sunmadım.
Sizlere yeni ve dinamik bir vizyonu, ortak geleceğimize dair planladığımız yeni ufku sundum.
Ben halkımın sözcüsüyüm, bu toprağın Ersin Tatar’ıyım. Dün söylediklerini bugün inkâr edenlerden asla olmadım, olmayacağım.
Kimileri, benim sizlerle kurduğum bu yakın ilişkiden, makamda oturan değil, ülkemizin her bir köşesinde sizlerin arasında olmamdan, hiçbir siyasi görüş ayrımı yapmadan her bir vatandaşımızla konuşmamdan büyük bir rahatsızlık duyuyorlar.
Bir kez daha söyleyeyim, ben neysem o’yum. Halkımızın ilk lideri Dr. Fazıl Küçük’ün Müsteşarı Cemal Müftüzade’nin torunu, kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş’ın Maliye Bakanı Rüstem Tatar’ın oğluyum. İçinden çıktığım Halkımın Cumhurbaşkanıyım.
Halkın içinden çıkmış bir Cumhurbaşkanını, halkıyla her daim görüşüp, onlarla birlikte olduğu için suçlayacak kadar kibri hırsını aşmışlara en iyi cevabı, inanıyorum ki Kıbrıs Türk Halkı 19 Ekim günü sandıklarda verecektir. Bundan en ufak şüphem yoktur.
Sözlerime son vermeden önce hepimizi çok yakından ilgilendiren bir konuya da kısaca değinmek istiyorum.
Eski dünya düzeninin çöktüğü ve yenisinin henüz kurulmadığı, kaotik ve savaşlarla dolu bir döneme girmiş bulunuyoruz.
Avrupa’nın hemen yanı başındaki Ukrayna’da yaşananlar, Gazze’de, masum ve mağdur Filistin halkının uğradığı soykırım ve Suriye’nin içine düşürüldüğü durum, hepimizin malumudur.
Rum yönetimi, bir barış ve huzur coğrafyası olması gereken adamızı silahlandırmakta, İsrail’den füzeler almakta ve bölge dışı ülkelerin burada askeri üsler kurmasına, savaş uçakları konuşlandırmasına da zemin hazırlamaktadır.
Tüm bu gelişmeler, Anavatan Türkiye’nin garantörlüğünün ve kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin varlığının, KKTC ve Kıbrıs Türk Halkı’nın güvenliği ve geleceği için ne denli önemli ve gerekli olduğunu bir kez daha göstermektedir.
Sevgili Halkım,
Değerli kardeşlerim
Yüzlerce yıllık hoşgörü geleneğimize, özgürlüklere olan inancımıza ve tüm bunlarla şekillenmiş, kimsenin kimseye dayatmada bulunmadığı yaşam tarzımıza daima bağlı kalacağız.
Anavatan Türkiye’nin sarsılmaz desteğiyle, halkımızın iradesiyle, gençlerimizin enerjisiyle, kadınlarımızın emeğiyle, yaşlılarımızın duasıyla hiç kimseyi dışarda bırakmadan, kimseye kökenini, doğduğu yeri sormadan, bu vatan için yüreği çarpan bütün vatandaşlarımızla birlikte yürüdük ve yürüyeceğiz.
Birlikte başardık ve hep birlikte daha fazlasını başaracağız.
Kıbrıs Türk Halkının şaşmaz sağduyusunda buluşan Ulusal Birlik Partimize, Demokrat Partimize, Yeniden Doğuş Partimize ve bu partilerin en yeni üyesinden kıymetli genel başkanlarına kadar her kademedeki yol arkadaşlarıma bana olan destekleri için bir kez daha en samimi teşekkürlerimi sunuyorum.
Hangi görüşten olursa olsun, adamızın dört bir yanında, köyünde, şehrinde yaşayan, çalışan ve yüreği bu topraklar için atan her bir vatandaşımıza, kardeşimize teşekkürü bir borç biliyorum.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Yaşasın Kıbrıs Türk Halkı, yaşasın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti,
Sağ olun, var olun.”
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Cumhuriyet Meclisi’nde iki devleti çözüm kararının çıkmasına değinen Tatar şöyle konuştu:
“İki Devletli Çözüm Siyasetinin adamızda kalıcı bir barış ve istikrar için tek çözüm olduğunun kararını aldı. Çünkü son beş yıldır her yerde savunduğumuz ve arkasında dimdik durduğumuz yeni politika bu olduğu için karar aldı.
Anavatan Türkiye’nin Büyük Millet Meclisi, iktidarıyla, muhalefetiyle, İki Devletli Çözüm Siyasetine tam destek verdiği için aldı. Türkiye Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan İki Devletli Çözümün artık Kıbrıs’ta tek çözüm yolu olduğunu dünyaya defalarca ilan ettiği için aldı. CTP ve onun adayı ise Cumhuriyet Meclisi’nden arkalarına bile bakmadan kaçtılar. Kıbrıs Türk Halkının siyasi iradesinin tecelli ettiği yerden sen nasıl kaçıyorsun? Reddettiklerini kimse görmesin diye oylamaya bile katılmadılar.”
“Kendi siyasi görüşlerinin arkasında bile duramayanlar, Kıbrıs Türk Halkının, Lefkoşalıların iradesinin arkasında durabilir mi” diyen Tatar, Rum tarafının nasıl müzakere masalarından kaçtıysa, Kıbrıs Türk Halkını eşiti olarak kabul etmekten, gasp ettikleri haklarımızı vermekten kaçtıysa CTP ve adayının da kaçtığını vurguladı. Tatar konuşmasının devamında, “Çünkü bunların ruh ikizi, bunların siyaset ikizi Rum milliyetçisi, komünist AKEL’di. Bunlar zoru gördü mü kaçarlar. Bu kadar açık söylüyorum” diye konuştu.
CTP’nin adayı Erhürman’ın seçim öncesi Türkiye ile de görüşeceğini ve seçilirse ilk ziyaretini Türkiye’ye yapacağını söylediğine işaret eden Tatar, “Türkiye kabul etmeden bir anlaşma olmaz diyor. Hani bir söz vardır: e günaydın derler. Bugüne kadar aklınız neredeydi? Neler dediniz bugüne kadar Anavatan Türkiye için biz bilmiyor muyuz? CTP’nin adayı Türkiye’yi vesayetçi olarak suçlamadı mı? Türkiye’nin vesayeti kalkmadan ekonomimiz düzelmez demedi mi? Bunların gazetesinde Türkiye’ye tıpkı Rum’un yaptığı gibi işgalci denmedi mi?
“Bunları duyan da Kıbrıs Türkü’nün haklarını gasp edenin, Kıbrıs Türkü’ne izolasyon ve ambargoları koyanın Rum kesimi değil Türkiye olduğunu sanır” diyen Tatar, Kıbrıs Türkü’nü, devletini KKTC’yi dünyada tek tanıyan, halkın sesini her platformda dünyaya duyuran Anavatanı bile suçlu ilan ettiklerini ve anavatana vefasızlık yaptığını kaydetti.
“Sınır kapısı açılmasını mayınların temizlenmesini bile ret ediyorlar”
1963’ten bu yana Kıbrıs Türklerinin, Halkın her kesimi üzerinde izolasyon ve ambargoları uygulayanların bırakın ambargoları kaldırılmasını mevcut sınır kapılarından geçişleri bile zorlaştırdığına dikkat çeken Tatar, “Metehan’daki sıkışıklık dinsin diye iki taraf arasında ticaret artsın, geçişler kolaylaşsın diye Haspolat kapısını hemen açalım dedik. Peki ne oldu? Bunu da reddettiler. Ara bölgedeki mayınların temizlemesini bile kabul etmediler. İşte bunların zihniyeti budur kardeşlerim” dedi.
Rum tarafının mevcut statükonun, mevcut durumun değişmesini asla istemediğini belirten Tatar, “Rum’un rahatı yerinde. Rum, Kıbrıs Türkü’nü, Lefkoşalı kardeşlerimizi eşiti olarak görmüyor. Adamızın zenginliğini ve iktidarı sizlerle paylaşmak istemiyor” dedi.
Peki Rum tarafının taviz ve toprakların dörtte birini istediğini dile getiren Tatar, “Yerleşik diye tanımladığı 1974 sonrası adamıza gelmiş, bu toprakları vatan bilmiş kardeşlerimizi adadan göndereceğiz diyor. Türkiye’nin garantörlüğü kalksın, Kıbrıs Türkü’nün huzuru ve güvenliği için burada bulunan Türk Ordusu adayı tamamen terk etsin istiyor. Ve bu zihniyet hiç değişmedi. Bu zihniyet değişmeden Kıbrıs Türk Halkının kabul edeceği bir çözümün olması mümkün mü? Federasyon dedikleri tüketilmiş, son kullanma tarihi çoktan geçmiş model budur kardeşlerim.
“Denktaş yerine gelirsek ambargoları kaldıracağız dediler başaramadılar”
Erhürman’ın destekleyenleri geçmişte göreve geldiğini ancak Kıbrıs sorununu çözemediğini ve ambargoları kaldıramadığını belirten Tatar, “Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş görüşmeci olduğu sürece Kıbrıs meselesi çözülemez dediler. Annan Planında geriye çekildi, Türk tarafı evet Rum tarafı hayır demesine rağmen Kıbrıs Türküne haksızlık yapılma devam edildi. Ambargolar kalkmadı. Talat, çözemeyince kendimi Sarayönünde asayım mı dedi” ifadelerini kullandı.
Tufan Erhürman’ın Kıbrıs Rum tarafının keyfi ve ırkçı uygulamaları nedeniyle karma evliliklerden dolayı hakları gasp edilen vatandaşları kandırmaya çalışarak oy avcılığı yaptığını belirten Tatar, “Cumhurbaşkanı görevine aday olan kişi Rum pasaportu vermeyi taahhüt ediyor. Bu seçim dönemine yalan şampiyonu olarak geçmiştir. Bu insanlarımız bu ırkçı Rum yönetimini önce Rum mahkemelerine vermiştir. Bu mahkemelerden çıkan olumsuz kararı da Rum yüksek mahkemesine götürmüştür. Rum yüksek mahkemesi bu insan hakları ihlalini görmezden gelerek reddetmiştir. Konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine çözülecektir” dedi.
Bu gerçekler ortadayken sen Rum’dan ne alacaksın? Diye soran Tatar, “Senin kendi milletvekillerin dahi bunun propaganda olduğunu söylerken insanlarımızı neden kandırmaya çalışıyorsun. Sen zamanında sayın Talat’ın hukuk ekibinde olan biriydin. Bu konuyu gündeme dahi getirmediniz. Şimdi kalktın tam seçim öncesi manipülasyonla duygu sömürüsüyle insanları kandırıp oy alacağını düşünüyorsun. ” dedi.
Erhürman’ın seçim afişlerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ‘Cumhurbaşkanı adayıyım’ diyemediğini dile getiren Tatar, “AKEL adayı ile sokaklarımızda gezdiler Avrupa Parlamentosu’na girmesi için oy topladılar. Onlar kendilerini federaslistlere adadılar. Onlar federasyon için, biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Anavatanımızla birlikte yürümek için yemin ettik.
“Diyaloğa ve görüşmeye hazırım”
Pozisyonunun aynı olduğunu, diyaloğa ve görüşmelere daima açık olduğunu ancak federasyon masalını, Kıbrıs Türkünü oyalama oyununu bozacaklarını diyerek hareket ettiğini anlatan Tatar, bu konuda kararlı ve dik bir duruş gösterdiklerini kaydetti.
“Halkı kandırmak için federasyonu söylemekten çekiniyorlar”
Halkın rakip adaya kanmayacağına işaret eden Tatar, “Rum’un halkımızı yıllarca oyaladığı, müzakere masalarında tüketilmiş federasyonun kelimesini bile söyleyemiyorlar. Bu kadar savundukları ve sözde çözüm diye yutturmaya çalıştıkları federasyonu ağızlarına bile almıyorlar. Sanıyorlar ki böyle yapınca halkın desteğini alabilecekler. Sanıyorlar ki Lefkoşa’yı kandırabilecekler. Yahu siz bu halkı hiç tanımamışsınız. Boşuna uğraşmayın kanmaz” dedi.
“Federasyon oyununu bozduk diye rahatsız oldular”
Tüketilmiş, son kullanma tarihi geçmiş, Rum’un çıkarlarına hizmet eden federasyon defterini kapattıklarını anlatan Tatar, “Eskimiş, çürümüş zeminle, çürümüş temelle yeni ve sağlam bina kurulmaz. Yeni ve sağlam bina ancak yeni ve güçlü bir temelle inşa edilir. Hayatında bu ülke için tek bir çivi çakmamış, tek bir eser ortaya koymamış olanlar bunu anlayamaz. Biz bu oyuna gelmedik. Bizden rahatsız olmalarının nedeni budur” dedi.
“Rum’u kınayacaklarına Erdoğan’ı protesto ettiler”
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yüce Meclise, milli iradenin toplandığı yere geldiğinde CTP ve adayı Erhürman’ın Meclise katılmadığına vurgu yapan Tatar, “Rum’u protesto edeceklerine, Rum’un zihniyetini, tutumunu kınayacaklarına Anavatan’ın Cumhurbaşkanı’nı protesto etmediler mi? Dünyaya koltuklar boş kaldı mesajını verdirttiler. Şimdi utanmadan kalkmışlar Türkiye ile görüşüp anlaşacaklarını söyleyerek sizleri kandırmaya çalışıyorlar. ” dedi.
“Halkımız taşeron adaya Evet demez”
CTP’nin adayının hiç Rum’u protesto ettiğini gördünüz mü? Diye soran Tatar, “Hiç Türk düşmanı Rum zihniyetini, Rum’un uyguladığı izolasyonu kınadığını duydunuz mu? Benim halkım zekidir, eğitimlidir, akıllıdır. Kimse Kıbrıs Türk Halkını kandırabileceğini düşünmesin. Geçti, o devir bitti. Halkımız irademizi Rum’a teslim edecek taşeron adaya asla evet demez. Ben Ersin Tatar’ım. Bu toprakların evladıyım. Sizlerin içinden çıkmış biriyim. Ben vesayet tanımam. AKEL’ini de, DİSİ’sini de, ELAM’ını da tanımam. Sadece ve sadece sizlere, Kıbrıs Türk Halkının iradesine bağlıyım” dedi.
“Liderlerimizin yolundayız, onlar devletimizi dağıtmak isteyenlerin yolundadır”
Bizim yolumuz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Dr. Fazıl Küçük’ün ve kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş’ın yoludur. Bu yoldan kimse ne beni ne Kıbrıs Türk Halkını ne de Lefkoşalıları asla döndüremez. Büyük Atatürk’ün yolundan bizi kimse ayıramaz” diyen Tatar konuşmasının devamında şöyle konuştu:
“Peki bunların yolu nedir? Bunların yolu Kıbrıs Türkü’nü eşiti olarak görmeyenlerin, Kıbrıs Türkü’nün hakkını ve hukukunu gasp edenlerin, Türkiye’nin garantörlüğü kalksın, Türk Ordusu adadan çıksın diyenlerin, Türkiye kökenli kardeşlerimiz adayı terk etsin isteyenlerin yoludur. İlk iş olarak KKTC’yi, devletimizi dağıtmak, parçalamak isteyenlerin yoludur.
“Atatürk’ten aldığımız ilhamla yürümeye devam edeceğiz”
Kendisine Atatürk iftirası atanlardan bahseden Tatar, “Bayrağımıza milletimize vatanımıza sahip çıkıyoruz. Onlarda bayrak, millet devlet ve anavatan sevgisi duyamazsınız. Bizler Atatürk’ün evlatlarıyız. Özgürlük ve bağımsızlık mücadelemizde Atatürk’ten aldığımız ilhamla yürüdük, yürümeye devam edeceğiz. Şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Türk askerinin adadan çekilmesi ve bizleri maceraya sürükleyenlere verilecek cevabımız, yolumuz devletimizin ve Anavatanın yoludur. CTP ve arkasındakiler federasyon ve bizi Rum tarafına yama yapmak istiyor. Türkiye’nin garantörlüğü ve askerinin çekilmesiyle mücadele yıllarında yaşadıklarımızı bize yaşatacaklar”
Kıbrıs meselesini hemen çözeceğini iddia eden Erhürman’ın söylem değiştirdiğini ifade eden Tatar şu ifadeleri kullandı:
“CTP’nin adayı daha iki hafta öncesine kadar ne diyordu? Kıbrıs meselesini ben çözerim diyordu. Biz de diyorduk ki herhalde elinde bir sihirli değnek var. Şöyle bir savurdu mu hop bütün sorunlar çözülecek. Yahu çözse yanında çalıştığın, seninle aynı çizgideki Talat çözerdi, Akıncı çözerdi. Çözebildiler mi? Hayır çözemediler. Bunlar neyi yaptı bugüne kadar, hangi eseri, hizmeti ortaya koydular da çözebilecekler? Hayır çözemezler.
CTP’nin adayı baktı ki olmuyor, Kıbrıs Türk Halkı bu içi boş laflara inanmıyor, geçenlerde çıktı dedi ki hayır ben çözüm vaat etmiyorum, dedi. Ne oldu da çark etti? Aylardır ben çözeceğim, şöyle çözeceğim, böyle çözeceğim diyordun. Ama şimdi ne diyor, çözüm vaat etmiyorum, diyor.
Şimdi şu soruyu sormak hakkımız değil mi? Ne oldu? Niye çark ettin? Artık çözüm vaat etmiyorsan bu kadar lafazanlığı neden ettin? Çözümün yoksa neyi vaat ediyorsun? Ben söyleyeyim: Onun tek vaadi Kıbrıs Türkü’nü Rum’a yama yapmaktır. Devletimizi Rum devletine yama yapmaktır. Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum”
“CTP’nin Adayının Lefkoşa’da tek bir eseri yok”
CTP adayı Tufan Erhürman’ın başbakanlık yaptığı döneme değinen Tatar, “CTP adayının başbakanlığını hatırlayan var mı? Hatırlıyor musunuz ne yaptığını? Bir tane hizmeti oldu mu Lefkoşa için, bir tane eseri oldu mu Lefkoşa’da yaşayan kardeşlerimiz için? Bakın ben söyleyeyim. Maaşları ödeyemediler maaşları. Sonunda ne yaptı? Bıraktı kaçtı gitti hükümetten. Kaçıp giderken de ne dedi, Hükümeti Ersin Tatar kursun dedi. Ersin Tatar istikrarlı bir hükümet kurar dedi. Pandemi, 6 Şubat Depremi ve Ukrayna-Rusya Savaşı’nın etkilerine rağmen y ekonomik yapıyı güçlendirmek için çalıştık. Maaşları ödedik, Alt yapı ve üst yapıyı güçlendirdik. İşte bizim farkımız budur” dedi.
“Bizde boş vaat yok hizmet ve eser var”
Cumhurbaşkanlığı görevine yeniden aday olduğunu dile getiren Tatar, “Ersin Tatar olarak ben, makam için, koltuk için aday değilim. Bu halk bana her makamı layık gördü çok şükür. Milletvekilliği, Maliye Bakanlığı, Başbakanlık, Genel Başkanlık, Cumhurbaşkanlığı yaptım. Tek bir amacım vardı o da sizlere daha çok hizmet getirmek, daha çok eser ortaya koymak. Bizim farkımız da bu zaten. İçi boş, soyut vaatler bizde yok. Bizde iş var, bizde hizmet var, bizde eser var” dedi.
“Her alanda Atak Diplomasi”
İki devletli çözüm siyaseti yanında yeni dönemde izlenecek olan Atak Diplomasiden de bahseden Tatar şöyle konuştu:
Artık eskimiş, tüketilmiş müzakerelerden Atak Diplomasiye geçiyoruz. Atak Diplomasi sadece uluslararası diplomasi değildir. Atak Diplomasi KKTC için Kıbrıs Türk Halkı için her alanda Atak bir siyaset izlemektir. Ulaşımda, İletişimde, Tarımda, Eğitimde, Turizmde, Üretimde, Ekonomide Anavatan Türkiye ile, Türk Devletleri ile bu ülkeye, sizlere daha çok hizmet getirmek, daha çok eser yapmak demektir.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın 12. Zirvesi için Azerbaycan’daydım. Kendi bayrağımızla, devletimizin resmi adıyla karşılandık, ağırlandık ve zirvede diğer devlet ve hükümet başkanlarına Kıbrıs Türk Halkının sesini duyurduk.
TDT Zirvesinde KKTC Türk Dünyasının Doğu Akdeniz’deki stratejik kalesidir dedik. KKTC’nin 180 milyonluk büyük Türk ailesinin ayrılmaz parçası olduğunu söyledik. TDT ülkelerinin gençlerinin, KKTC’de bir araya gelebilmeleri için bir Türk Gençlik Akademisi kurulması önerimizi bizzat diğer devlet başkanlarının önünde yaptık.
“Oyunu istediğin halkı nasıl küçümsersin ?”
CTP ve onun adayının yapılan uluslararası temasları küçümsediğini dile getiren Tatar, Kendi devletlerini, KKTC’yi, Kıbrıs Türk Halkının oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanını küçümsemeye çalıştılar. Sen oyunu istediğin bu halkın Cumhurbaşkanını nasıl küçümseyebilirsin? Sen başına geçmek istediğin, maaşını aldığın, koltuğunda oturduğun bu devleti nasıl küçültmeye çalışırsın. Atak Diplomasi, Rum’un oyun planına, sadece Rum’un yararına olan federasyon zemininden çıkıp iki devletli diyalog ve iş birliği modeliyle KKTC’yi dünyaya daha çok açmak demektir.
“TDT ülkeleri ile bir Kardeş Pazarlar Ağı kuracağız”
TDT ülkeleri ile kuracağı Kardeş Pazarlar Ağı’ndan bahseden Tatar, “Daha çok üreticimiz, hayvancımız, turistik tesisimiz, üniversitemiz Türk dünyası ile daha çok alışveriş yapsın, ihracat yapsın, kazansın demektir. Lefkoşa ve Lefkoşalı kardeşlerimiz kazansın demektir. Biz bunlarla uğraşıyoruz onlarsa her zaman yaptıkları gibi içi boş laflarla sadece şikâyet ediyor ve suçluyorlar. Aramızdaki fark bu” dedi.
“Onların derdi Rum’u alacaklı, Kıbrıs Türkü’nü borçlu çıkarmak”
KKTC’ye sahip çıkmaya devam edeceğini belirten Tatar, “Güzelyurt’tan da Lefke’den, de Karpaz’dan da Mağusamız’dan da, Girne’den de Lapta’dan da, İskele’den de, Lefkoşa’dan da vazgeçmeyiz. Hodri meydan, cesareti olan çıksın da vereceğim desin. Cesareti olan gelsin de alsın bakalım alabiliyor mu.
Peki CTP’nin adayı buna ne diyor? CTP’nin adayı diyor ki Crans Montana’da nerede kaldıysak oradan başlayacağız diyor. Senin tek derdin Rum’u alacaklı, Kıbrıs Türkü’nü borçlu çıkarmak. Bu halk bunu bilmiyor mu sanıyorsunuz? Pazar günü Lefkoşalı kardeşlerim, sizler bunlara öyle bir ders vereceksiniz ki görecekler bu halkı kandırmaya çalışmak nasıl oluyormuş” dedi.
“Lefkoşa İçin Atak Zamanı”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Lefkoşa için yapılan icraatları ve yapılacak projeleri anlatan Tatar şöyle konuştu:
“Şu ana kadar pek çok büyük altyapı yatırımının önünü açtık. Peki bunu nasıl yaptık? Türkiye’nin desteğiyle yaptık. Türkiye ile kurduğumuz güçlü ilişki ve bağlar olmasaydı bunlar bu kadar hızlı biçimde yapılabilir miydi? Cumhurbaşkanı olarak bunların gerçekleşmesi yönünde sayın Erdoğan ile samimi bir ilişki kurduk ve yaptık. Yeniden seçildiğimde de laf değil iş yapmaya devam edeceğim. KKTC’nin sağlık alt yapısı daha da büyüyecek. Yol ve ulaşımda beş yıl içinde daha büyük adımlar atılacak. Enerjide, su temininde daha büyük gelişmeler olacak. İletişim alanı da bu gelişmelerden payına düşeni alacak. Fiber optik altyapı bunun son örneğidir. 5 Yıl içinde KKTC’de süper hızlı internet altyapısına kavuşacak. Sadece evler değil, okullarımız ve üniversitelerimiz de bu altyapıdan en iyi biçimde faydalanacak. Ayrıca, mobil hatlarda da 5G teknolojisi, Türkiye ile paralel biçimde ülkemize de getirilecek. Lefkoşa’da Sağlıkta bir devrime hazırlanıyoruz. Lefkoşa’nın ihtiyacı olan 600 yataklı yeni Devlet Hastanemizin temelini attık. Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanemizin yenileme çalışmalarına başlamak üzereyiz. Lefkoşa Kuzey Çevre Yolumuzu tamamladık. Yeni Ercan Havalimanını hizmete açtık. Şimdi Lefkoşa’mızı adamızın tamamına bağlayan bütün yollarımızı ya genişleteceğiz ya yenileyeceğiz. Bunları onlar yapamaz. Bu kadar net söylüyorum.
“Halkın yararı için yapılan projelere karşı çıktılar”
Erhürman ve onun destekçilerinin Türkiye’den su temini projesi, Cumhuriyet Yerleşkesi, Meclis ve Parka karşı çıktığını dile getiren Tatar, şu ifadeleri kullandı:
Yeni Cumhuriyet yerleşkemizi açtık. Yeni Meclis binamızı açtık. Yüksek Mahkeme binamız tamamlanmak üzere. Devasa Cumhuriyet Parkımızı, Kıbrıs’ın en büyük yaşam merkezini Lefkoşa’nın göbeğinde açmak üzereyiz. Tam 400 dönümlük devasa bir alanı Lefkoşalıların, çocuklarımızın, gençlerimizin kullanımına açıyoruz. Milli Kütüphanemizi de yapıyoruz. Buna bile karşı çıktılar biliyorsunuz değil mi? Buraya devletimizin yeni binalarına, Cumhuriyet Yerleşkemize bile karşı çıktılar. Bunlar Türkiye’den adamıza getirdiğimiz suya, gençlerimizin spor yapacakları, çocuklarımızın oyunlar oynayacakları, ailelerimizin yaşam alanı olacak parka dahi karşı çıktılar.
“Öğretilmiş çaresizliğe razı olmayacağız, devletimizden vazgeçmeyeceğiz”
Cumhurbaşkanlığı seçimi için sandığa gidilmesi, devlete ve egemenliğe sahip çıkılması gerektiğine vurgu yapan Tatar şöyle konuştu:
“Öğretilmiş çaresizliğe razı olmayacağız. KKTC olarak Kıbrıs Türk Halkı olarak özgüvenle, kendimize inanarak gasp edilen bütün haklarımızı Rum’dan alacağız. Bizim yolumuz, Kıbrıs Türk halkının kendi iradesine, kendi devletine, eşitliğine ve egemenliğine sahip çıkma yoludur. Bu seçim işte bunun seçimidir. 19 Ekim Pazar günü sandığa gittiğinizde vereceğimiz karar şudur. Kaderimizi başkasının iradesine mi bırakacağız yoksa kendi geleceğimizi kendimiz mi kuracağız?
Pazar günü devletimize ve egemenliğimize en güçlü şekilde evet diyeceğiz. Mührü bunun için vuracağız. Hepinize, Kıbrıs’ın kalbi Lefkoşa’mıza, Lefkoşalı kardeşlerimize selam olsun. Zafer bizim olacak.

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı ve Başbakan Ünal Üstel, cumhurbaşkanlığı seçimine bir gün kala yaptığı açıklamada, UBP seçmenine ve tüm Kıbrıs Türk halkına seslendi.
Üstel, seçimlerin bir kader oylaması olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Bu seçimde oy kullanmak, devlete, egemenliğe, cumhuriyete ve geleceğe sahip çıkma sorumluluğudur. Her UBP’linin görevi sandığa gitmek ve devlete sahip çıkmaktır. Biz de bunu yapacağız. Kararımız nettir. Kararımız iki devlettir. Oyumuz Ersin Tatar’dır.”
“BİZ BU TOPRAKLARA OLAN BORCUMUZU DİRENEREK ÖDEDİK”
Kıbrıs Türk halkının tarih boyunca ağır bedeller ödeyerek özgürlüğünü kazandığını belirten Üstel, şöyle devam etti:
“Sevgili kardeşlerim, değerli büyüklerim, kıymetli evlatlarım; Biz bu topraklarda özgürce yaşamak için çok ağır bedeller ödedik. Gün geldi, şehit düştük, can verdik. Gün geldi, evsiz kaldık, göç ettik ama diz çökmedik. Biz bu topraklara olan borcumuzu direnerek ödedik.”
“BU DEVLETİ BİZ KURDUK”
Üstel, Ulusal Birlik Partisi’nin bu mücadelenin siyasal omurgası olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:
“Biz Ulusal Birlik Partisiyiz. Bu devleti biz kurduk. Bu devlete sahip çıkmaya yemin ettik. O yemin hâlâ yüreğimizdedir. O yemin hâlâ bu partiye can veren ruhtur.”
“ŞİMDİ BİRLİK OLMA ZAMANIDIR”
Birlik ve bütünlük çağrısı yapan Üstel, kişisel hesapların bir kenara bırakılması gerektiğini belirtti:
“Bizim kişisel beklentilerimiz, Kıbrıs Türkü’nün kaderi karşısında bir damla bile değildir. O yüzden şimdi kırgınlıkları, dargınlıkları bir kenara bırakma zamanıdır. Şimdi bir olma zamanıdır. Şimdi birlik olma zamanıdır. Şimdi yeminimize sahip çıkma zamanıdır. Şimdi oyumuzu kullanma ve oyunları bozma zamanıdır.”
“BU SEÇİM, BİR DÖNÜM NOKTASIDIR”
Seçimin sadece bir siyasi yarış değil, devletin geleceğini belirleyecek bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Üstel, şu ifadeleri kullandı:
“Bu seçim, bir dönüm noktasıdır. Bu seçim, dünle gelecek arasında bir seçimdir. Bu seçim, partimize, davamıza sahip çıkma seçimidir. Bu seçim, birlikte kurduğumuz devlete, cumhuriyete ve uğruna can verdiğimiz bu vatana sahip çıkma seçimidir. Bu seçim, egemenliğimize, bağımsızlığımıza, özgürlüğümüze, bayrağımıza, toprağımıza ve Anavatan Türkiye ile olan bağlarımıza sahip çıkma seçimidir.”
“BİZİM OYUMUZ İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMEDİR”
Üstel, UBP’nin vizyonunun net olduğunu belirterek şöyle dedi:
“Bizim oyumuz iki devletli çözümedir. Bizim oyumuz egemenliğedir. Bizim oyumuz düne değil, geleceğedir. Bizim oyumuz Ersin Tatar’adır. Ve bizim oyumuz, Türkiye ile omuz omuza yürümeyedir.”
“ZAFERİMİZ ŞİMDİDEN KUTLU OLSUN”
Seçimlerde sandığa gitmenin devlet bilinciyle eşdeğer olduğunu vurgulayan Üstel, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:
“O yüzden sandığa gideceğiz. Oyumuzu kullanacağız. Vereceğimiz her oy, Ulusal Birlik Partisi’nin onurudur. Seçimler demokrasinin bayramıdır. Ve bu bayram, halkımızın bayramı olacaktır. Zaferimiz şimdiden kutlu olsun.”

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 19 Ekim 2025 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile ilgili duyuru yayımladı.
YSK’dan yapılan açıklamada, oy verme süresinin saat 08.00’de başlayıp 18.00’de sona ereceği bildirildi.
5/1976 sayılı Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 104. maddesi uyarınca, 19 Ekim 2025 Pazar günü saat 19.00’a kadar radyo, televizyon ve her türlü yayın organı tarafından seçim ve sonuçları ile ilgili haber, tahmin ve yorum yapılmasının yasak olduğu hatırlatıldı.
Açıklamada ayrıca, seçim günü sandık alanları içerisinde veya civarında herhangi bir kişi tarafından aday ya da siyasi parti ambleminin veya işaretinin taşınmasının yasak olduğu vurgulandı.
YSK, aday veya siyasi partilerin propagandasını çağrıştıran herhangi bir renk, giysi, emtia veya maske kullanılmasının da yasak olduğunu bildirdi.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi öncesinde propaganda süresinin yarın saat 18.00’de sona ereceğini hatırlattı.
Kurul, yasağa uymayanlar hakkında toplatma, kapatma ve erişim engelleme dahil her türlü yasal tedbirin uygulanacağı uyarısında bulundu.
YSK’nın 17 numaralı duyurusunda, 5/1976 sayılı Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 65(2) ve 68(1) maddeleri uyarınca, siyasal partiler ile bağımsız adayların yürüttüğü propaganda faaliyetlerinin belirtilen tarih ve saatte biteceği belirtildi.
Duyuruda, yarın saat 18.00’den sonra propaganda ve propaganda niteliğindeki yayınların yapılmasının yasak olduğu vurgulanarak, yasağın sosyal medya ve internet ortamını da kapsadığı, haber sitelerindeki banner ve benzeri içeriklerin bu saatten itibaren kaldırılması gerektiği hatırlatıldı.
YSK açıklamasında ayrıca, Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 187’nci maddesine atıfta bulunularak, oy verme gününden önceki gün saat 18.00’den sonra ve oy verme gününde genel veya halka açık yerlerde seçim propagandası yapan, bu amaçla yayınlarda bulunan, seçimin düzenini bozabilecek veya oy verme serbestliğini etkileyebilecek nitelikte söz, yazı ya da başka yollarla propaganda yapan veya asılsız söylenti yayan kişilerin, altı aya kadar hapis cezasına çarptırılabileceği ifade edildi.
Trending
-
Kıbrıs3 yıl önce
BES ve DEV-İŞ’in belediyelerle ilgili eylemi bir günlüğüne askıda
-
Kıbrıs3 yıl önce
Yüksek Adliye Kurulu, terfi eden ve atanan yargıçları açıkladı
-
Dünya3 ay önce
Fidan: Pakistan ve KKTC arasındaki ilişkilerin daha da gelişeceğine yürekten inanıyorum
-
Kıbrıs3 yıl önce
“Maç için Güney Kıbrıs’a ilk kez geçecek olan Kıbrıslı Türkler’den KKTC doğum belgesi isteniyor”
-
Kültür Sanat4 yıl önce
Ferhan Şensoy hayatını kaybetti
-
Entertainment8 yıl önce
New Season 8 Walking Dead trailer flashes forward in time
-
Ekonomi3 yıl önce
İlk yerli kolza tohum adayları toprakla buluşturuldu
-
Ekonomi3 yıl önce
Baykar’ın insansız savaş uçağına Ukrayna motoru güç verecek