Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

ABD denetimindeki Bagram Cezaevi’nde işkence gören mahkumlar kabus dolu günlerini anlattı

ABD’nin Afganistan’ı işgali sonrası kurulan Bagram Cezaevi’inde yıllarca tutuklu kalan 3 koğuş arkadaşı, ABD askerlerinin mahkumlara insanlık dışı muamelede bulunduklarını söyledi.

Published

on

ABD, 11 Eylül 2001’de New York’taki İkiz Kuleler’e düzenlenen saldırıdan El Kaide lideri Usame bin Ladin’i sorumlu tutmuş ve Ladin’i Afganistan’da işgalci güçlere karşı direnen Taliban örgütü yöneticilerinden istemişti.

Dönemin Taliban lideri Molla Ömer, Ladin’i ABD’ye teslim etmeyeceğini duyurmasıyla Washington yönetimi, Afganistan’a kapsamlı bir saldırı başlatmıştı.

Bu süre içerisinde ABD, Taliban direnişini kırmak için üst düzey yöneticilerinin başına milyon dolarlara varan ödüller koymuş, uçaklar ve helikopterlerle, 30 milyon civarındaki Afganistan halkının üzerine fotoğraflar ve para ödüllerinin yer aldığı 50 milyon el ilanı atılmıştı. Bundan istediğini alamayan ABD yönetimi, Taliban üyelerini ve taraftarlarını yıldırmak ve geri adım attırmak için hapishaneler kurdu.

Bu hapishanelerin en önemlilerinden biri başkent Kabil’in 50 kilometre kuzeyindeki Bagram Cezaevi’ydi.

120 koğuşta 5 ila 6 bin tutuklunun bulunduğu Bagram Cezaevi, 2002 yılında Bagram Hava Üssü yerleşkesinde ABD tarafından kuruldu.

Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) tarafından yönetilen “Afganistan’ın Guantanamo Cezaevi” olarak bilinen yerde binlerce Afgan, çeşitli bahanelerle ABD güçleri tarafından sorgulandı ve işkenceye tabi tutuldu.

“Kara Zindan” olarak ün yapmış Bagram Hapishanesi’nde yıllarca tutsak kalmış 3 Taliban üyesi, hapishane yıllarını anlattı.

Tutuklandığında 33 yaşınd a olan Mevlevi Abdulhalim Şadim, 7 yıl 3 ay Bagram Cezaevi’nde kaldığını ve birçok işkenceye şahit olduğunu söyledi.

Şadim, “Hakkımda birçok asılsız iddialarda bulunarak beni buraya getirdiler. Benim Hakkani grubunun önde gelen komutanlarından olduğumu ileri sürüyorlardı. Yaşadığım vilayette yayımladıkları gazetede ‘Mevlevi Şadim, Hakkani örgütünün komutanlarından bir teröristtir’ şeklinde duyurdular. Sonra beni tutuklayıp hapse attılar.” dedi.

“Üç gün yemek vermediğimiz günler oldu”

Hakkani grubuna bağlı olduğu iddiasını yalanlayan Şadim, ABD askerlerinin yaptığı işkenceler hakkında şunları söyledi:

“7 yıl 3 ay bu koğuşta kaldım. O zaman 33 yaşındaydım. Evliydim ve 4 çocuk babasıydım. Çok işkence gördüm. Üç gün yemek yemediğimiz günler oldu. Yukardan tellerin arasından gözümüzü yakan bir sprey sıkıyorlardı. Gözlerimiz bir şey görmez oluyordu. Mahkumları kışın karda dışarı çıkarıp 3 gün bekletiyorlardı. Yemek olarak avuç yarısı kadar bir ekmek veriyorlardı.”

Şadim, yaşadıkları koğuş hakkında ise “Burada 30 ila 40 kişi arasındaydık. Yatmak için yarım metreden daha geniş bir alan yoktu. Demir aralığından ekmek veriyorlar, rok denen demir aralığından da ellerimizi kelepçeleyip mahkemeye götürüyorlardı.” dedi.

“Tuvalet ve banyoda perde yoktu”

Koğuşun kenarındaki tuvalet ve duş yerini gösteren Şadim, “Bura tuvaletti. 30-40 kişi burayı kullanıyordu. İlk başlarda bu yarım duvar da yoktu. Perdeye de izin vermiyorlardı. Burada hem abdest alıyor, hem banyo yapıyorduk. Banyoda da perde yoktu. Yukarıda bir kamera vardı ve biz banyo yaparken görüntü çekiliyorlardı.” ifadelerini kullandı.

Şadim, hangi duygular içerisinde olduğuna ilişkin soruya, “Bu hapiste çektiklerimizle biz o kadar güçlendik ki 100 kez daha hapsedilsek de inancımızı, vatanımızı ve dinimizi savunmaktan vazgeçmeyiz. Biz bu yaşadıklarımızdan güçlenerek çıktık, zayıf düşmedik elhamdülillah.” diye yanıt verdi.

“İnsan hakları böyle mi olur?”

Ahmed Davud Mansuri de ABD’nin Bagram Cezaevi’nde insan hakları savunuculuğu maskesinin düştüğüne işaret etti.

ABD aleyhinde propaganda yapma suçlamasıyla 32 yaşında tutuklanan Mansuri, Bagram’da 7 yıl hapis yattı.

Mansuri, “İnsan hakları savunuculuğunu yapanlar bizi burada hapsettiler. Yıllarca kaldık. İnsan hakları böyle mi olur, şuranın haline bakın.” dedi.

Koğuşların yazın çok sıcak, kışın ise çok soğuk olduğuna değinen Mansuri, “Yazın bura çok sıcak kışın da soğuk oluyordu.

Aslında klimalar vardı. Fakat kışın soğuğu, yazın sıcağı açıp işkence ediyorlardı. Koğuşun sıcaklık derecesini eziyet edecek şekilde ayarlıyorlardı.” şeklinde konuştu.

“Özgürlüğün tanımı yapılamaz”

Mansuri, ABD’nin Afganistan işgalinin sona ermesine ilişkin şunları söyledi:

“Allah’a şükrediyoruz. ABD, Afganları zor durumda bırakan bir işgal gücüydü. Mazlum Afgan halkı, Allah’ın yardımıyla onları büyük bir hezimete uğrattı. Bunun için çok şükretmeliyiz. Özgürlüğün tanımı yapılamaz diye düşünüyorum. Onu hiçbir kelime anlatamaz.”

Afganistan’da medrese müderrislerinden biri olan Şükrullah Bey, ABD’nin, Bagram Cezaevi’ni, insanın yaşayabilmesinin mümkün olmayacağı bir yer olarak tasarlayıp gerçekleştirdiğini söyledi.

Şükrullah, bulunduğu koğuşta çok sayıda Kur’an hafızı ve alimlerin bulunduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi:

“Burada çok değerli insanlar vardı. Dışarıda ne olup bittiğini bilmeden, evlerinden ve çocuklarından ayrı öylece bekliyorlardı. Burada kalıyorduk. Ders yapıyor, Kur’an okuyor, namaz kılıyorduk. Mevlevi Sabır hoca bize Kur’an tercümesi dersleri veriyordu.”

“İnsan burada ya ölecek ya delirecek ya da sakat kalacaktı”

Şükrullah, insan haklarının uydurulmuş bir ifade olduğunu belirterek, “Ne insan hakları. İnsan hakları diye bir söz uydurmuşlar o kadar. İnsan hakları bu mu? Bir insan burada yaşayabilir mi? İnsanın yaşamasının mümkün olmadığı bir hapishane inşa ettiler. İnsan burada ya ölecek, ya delirecek ya da sakat kalacaktı. Amaçları buydu. Burada bir hayvan dahi yaşayamaz. İnsan nasıl yaşasın.” diye konuştu.

“Ayakta yürüyecek mecali olmayan insanlar vardı”

Söz konusu koğuşta 14-15 yıl kalan yaşlı insanların olduğuna işaret eden Şükrullah, “Aramızda yaşlı ve hastalıktan ayakta yürüyecek mecali olmayan insanlar vardı. Tuvalet ve abdest ihtiyaçlarını dahi kendi başlarına karşılayamıyorlardı. Bu kişilerin tuvalete gitmelerine mahkumlar yardımcı oluyorlardı.” dedi.

Şükrullah, hapishane yönetiminin hastalarla ilgilenmediğini dile getirerek, “Ağır hastamız olduğunda ilgilenmelerini sağlamak için elimizden gelen her şeyi yapıyorduk. Elimize geçen sert eşyaları yere vurarak gürültü çıkarıyorduk.” ifadelerini kullandı.

Çıkartılan onca gürültü sonrası ancak doktorun koğuşun üstündeki telli bölüme geldiğini belirten Şükrullah, şunları anlattı:

“Hastamız olduğunda doktor çağırırdık.

Doktor, yukardan tellerin arasından ‘Kim hasta diye’ sorardı. Bu kişi hasta durumu ağır, nefes alamıyor’ diye belirttiğimizde, bize, ‘Durumu iyi, bir şeyi yok’ der çekip giderdi. Biz de hastayla ilgilenmelerini sağlamak için elimize geçen eşyaları yere ve demirlere vurarak, tekbir getirerek bir tür ayaklanma çıkarırdık. Gardiyanlar, ‘Neyiniz var?’ diye sormak zorunda kalırlardı. Biz de ‘Hastamızı revire götürün’ derdik. Hastayı çıkartmak için demir kapıyı açarlar, hastayı dışarı çıkarırlar, ellerini kelepçelerlerdi.

Boynuna baskı yaparak revire götürürlerdi. 13 gün soğukta hepimizi betonun üzerinde yatırdıklarını hatırlıyorum. Günlerce betonda yattık. Türlü türlü işkenceler gördük.”

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Limasol’daki yangının dumanları Lübnan kıyılarına kadar ulaştı… Kundaklama iddiaları var

Published

on

By

Limasol’un dağlık bölgelerinde çarşamba günü çıkan ve dün kontrol altına alınabilen orman yangınında, 125 kilometrekarelik alan kül oldu, 14 köy ciddi şekilde etkilendi. Uydu görüntülerinde, yangının sebep olduğu dumanların Lübnan sahillerine kadar ulaştığı görüldü. Basına, kundaklama iddiaları da yansımaya başladı.

-“İlk hasar tespiti…”

Fileleftheros’a göre yangının kontrol altına alınmasından sonra hasar tespitine başlandı. İlk belirlemelere göre 2 kişi yangından kaçmaya çalışırken araçları içerisinde yanarak can verdi. Vücutlarında yanıklar oluşan ya da dumandan etkilenen 7 kişi halen hastanede tedavi görüyor, 70 civarında kişi ise ayakta tedavi ve taburcu oldu. Yangında toplam 191 konut zarar gördü. 93 konut ve 120 araç tamamen yandı, 31 bina ağır hasar gördü. 28 köydeki bağ ve ekinler hasar gördü.

-“Kundaklama şüphesi…

Alithia’ya göre yangının Ay. Amvrosio’daki evinin avlusuna kadar ulaştığı bir kadın, çarşamba günü tarlalar içerisinde gizlenen siyah giyimli, yüzünü maskeyle gizleyen ve sırt çantası bulunan bir kişi görüldüğünü, söz konusu kişinin fark edildiğini anlayınca kaçtığını, kısa süre sonra da yangın çıktığını açıkladı. Bir yayın organına konuşan kadın bu durumun tesadüf olmadığını belirterek, çarşamba gecesi komşu bölgelerin alevlerle kaplandığını ve evlerin boşaltıldığını söyledi.

Yangının etkili olduğu bölgelerde, tahliye edilen evlerin yağmalandığı bilgisini de veren gazete, bu durum Adalet Bakanı Harçiotis’e sorulduğunda “polisin bilgisi var, araştırıyor” cevabı alındığını kaydetti.

Fileleftheros “Malia” (Bağlarbaşı) köyündeki köprünün altındaki çöp alanında iki noktada yangın çıktığının görüldüğünü, bunun kundaklama olup olmadığının henüz bilinmediğini ancak bölge sakinlerinin, son 15 gün içerisinde aynı noktada 3 yangın çıktığına dikkat çektiklerini yazdı.

-“Yardım kampanyaları yasa dışı…”

Haravgi ve Alithia Rum Gönüllülük Koordinasyon Konseyi’nin, bu günlerde kişi veya gruplar tarafından yangından zarar görenlere yardım amaçlı ilan edilen bütün bağış kampanyalarının yasa dışı olduğunu açıklayarak kişileri dikkatli olmaya çağırdığını yazdı.

Devamını Oku

Dünya

İngiltere Başbakanı Starmer, Gazzeli çocukları ülkede tedavi etmek istediklerini açıkladı

Published

on

By

İngiltere Başbakanı Keir Starmer, acil tıbbi desteğe ihtiyacı olan Gazzeli çocukları bölgeden tahliye edip İngiltere’de tedavilerini yapmak için çabaları hızlandıracaklarını bildirdi.

Starmer, Gazze’deki duruma ilişkin açıklamasında, bölgeden gelen görüntülerin İngiltere’de halkı derinden etkilediğini, açlık ve çile görüntülerinin dehşet verici olduğunu söyledi.

“Bebekler ve çocuklar için gönderilen yardımların girişinin engellenmesi kabul edilemez.” diyen Starmer, esirlerin varlığının da kabul edilemez olduğunu ifade etti.

Starmer, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yüzlerce sivil yardım ararken öldürüldü, çocuklar su doldururken öldürüldü. Bu bir insani felakettir ve sona ermelidir. Gazze’ye milyonlarca sterlinlik yardım yaptık. Bu yıl 40 milyon sterlinlik ekstra yardım açıkladık ancak bu yardımlar içeri (Gazze’ye) giremiyor. Şimdi Gazze’de acil tıbbi desteğe ihtiyaç duyan çocukları tahliye etmek ve tedavilerini İngiltere’de yapmak için çabalarımızı hızlandırıyoruz.”

İsrail’in başka ülkelerin Gazze’ye havadan yardım bırakmasına izin vereceği haberini değerlendiren Starmer, “Çok geç alınmış bir karar ancak bu yolla yardımları Gazze’ye sokabilmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız.” dedi.

Starmer, Ürdün makamlarıyla İngiliz yardımlarını Gazze’ye sokmak için çalıştıklarını dile getirdi.

Yakın müttefiklerle bölgede barışa giden bir yol için çalıştığının altını çizen Starmer, bu yolla ateşkesi kalıcı barışa dönüştürmenin somut adımlarının atılacağını ifade etti.

Starmer, Filistin devletini tanıma kararına değinerek, “Filistin devletinin tanınması bu adımlardan biri olmalı. Ancak bu, iki devletli bir çözümün ve Filistinliler ile İsrailliler için kalıcı bir güvenlikle sonuçlanacak daha geniş bir planın parçası olmalı.” dedi.

Tanımanın nihai hedef olduğunu vurgulayan Starmer, İngiltere’nin gerçek, anlamlı ve pratik çözümlerle uluslararası hareketleri arkasında topladığını belirtti.

Buna örnek olarak Ukrayna için Gönüllüler Koalisyonunun kurulmasını gösteren Starmer, “Orta Doğu’da da olması gereken, acıları şimdi ve uzun vadede sona erdirecek bir planın arkasında yeni bir uluslararası koalisyon kurmak.” diye konuştu.

Devamını Oku

Dünya

Trump, Fransa’nın Filistin’i tanıma kararını “önemi yok” diye yorumladı

Published

on

By

ABD Başkanı Donald Trump, Fransa’nın Filistin Devleti’ni tanıma kararını, “(Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron) Çok iyi bir adam, onu severim ama açıklamasının bir önemi yok.” ifadesiyle değerlendirdi.

ABD Başkanı Trump, İskoçya ziyareti için Beyaz Saray’dan ayrılırken basın mensuplarına gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Trump, bir soru üzerine, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un Filistin’i tanıma kararına ilişkin, “Macron farklı bir adam. Fena biri değil. Takım oyuncusu sayılır. Ama açıklamasının hiçbir önemi yok. Çok iyi bir adam, onu severim ama açıklamasının bir önemi yok.” yorumunu yaptı.

Öte yandan ABD Başkanı Trump, resmi ziyaret için gittiği İskoçya’ya indikten sonra havalimanında basın mensuplarının konuyla ilgili sorusunu yanıtladı.

Trump, “Bu onun kararı, benim kararım değil. Ben ABD’nin tarafındayım, Fransa’nın değil.” ifadelerini kullandı.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron, dün, ülkesinin Filistin Devleti’ni tanımasına karar verdiklerini ve eylülde resmi bir açıklama yapacağını bildirmişti.

İrlanda, Norveç ve İspanya da 28 Mayıs 2024’te Filistin’i resmen tanıdığını duyurmuştu.

-ABD’li senatörlerden Trump’a “Gazze’de ateşkes için Netanyahu’ya baskı yapması” çağrısı

Öte yandan ABD Senatosunun önde gelen 6 Demokrat ismi, Başkan Donald Trump’a, “Gazze’de ateşkes için İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya baskı yapması” çağrısında bulundu.

ABD Senatosunun farklı komitelerinde başkan yardımcısı veya kıdemli üye olarak görev yapan 6 Demokrat senatör, Trump’a Gazze konusunda bir mektup gönderdi.

Mektupta, Senato İstihbarat Komitesi Başkan Yardımcısı Mark Warner, Senato Silahlı Kuvvetler Komitesi Kıdemli Üyesi Jack Reed, Senato Yargı Komitesi Kıdemli Üyesi Dick Durbin, Senato Dış İlişkiler Komitesi Kıdemli Üyesi Jeanne Shaheen, Savunma Bütçesi Üst Düzey Üyesi Chris Coons ve Brian Schatz’ın imzası yer aldı.

Demokrat senatörler, mektupta, Trump yönetimine İsrail Başbakanı Netanyahu’ya “Gazze’deki savaşta derhal rota değişikliği yapması” için baskı yapması çağrısında bulundu.

Mektupta şu ifadelere yer verildi:

“Gazze’deki insani koşullar korkunç ve vicdansız bir noktadadır. Bu hafta, Mercy Corps, Sınır Tanımayan Doktorlar, Save the Children ve Oxfam dahil olmak üzere 100’den fazla STK, Gazze’de yayılan kitlesel açlık konusunda uyarıda bulundu. Başbakan Netanyahu’nun insani yardımı neredeyse 3 aydır engellemesinin ardından, nüfusun dörtte üçü acil veya felaket düzeyinde açlıkla karşı karşıya.”

İsrail’in saldırılarının bölgedeki sivilleri tehlikeye attığına dikkati çekilen mektupta, “Trump yönetiminden, sahip olduğu nüfuzunu kullanarak Başbakan Netanyahu’ya şu hususlarda baskı yapmasını talep ediyoruz: İsrail ile Hamas arasında, rehinelerin mümkün olan en kısa sürede serbest bırakılmasını öngören bir ateşkes anlaşması yapılması. Yeterli miktarda insani yardım ve etkili dağıtım için güvenilir mekanizmalar sağlayan insani yardımın artırılması.” ifadeleri kullanıldı.

Devamını Oku

Trending

Reklam