Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Dünden bugüne Türkiye-Nijerya ilişkileri

Doğal gaz ve petrol rezervleri, 200 milyonu aşan nüfusu ve geniş tarım arazileriyle Batı Afrika’nın yükselen ülkesi Nijerya’nın Türkiye ilişkileri, yüzyıllar öncesine dayanıyor.

Published

on

Halkı tarafından “Afrika’nın kalbi” olarak nitelendirilen Nijerya, 1960’da bağımsızlığını kazanana kadar İngiliz idaresi altında bulunuyordu.

Bağımsızlığını kazanmasının akabinde de Türkiye ile modern dönem ilişkileri başlamış oldu. Türkiye Nijerya’yı tanıdı. Daha sonra ise, büyükelçilik açıldı ve ikili ilişkiler resmen başlamış oldu. Bu dönemde, Nijerya’da üst üste yaşanan darbeler ve ülkede sağlanamayan istikrar, ilişkilerin gelişmemesi önündeki en büyük engel oldu.

Nihayetinde, 1999’da sivil bir yönetim iş başına geldi ve ülkede siyasi istikrarın olduğu bir dönem başladı. İşte, iki ülke ilişkileri de ivme kazanmaya başladı.

Esasen, Türkiye-Nijerya arasındaki münasebetler yüzyıllar evveline dayanıyordu. Şimdi gelin, iki ülke ilişkilerinin tarihi seyrine birlikte bakalım.

İlk temaslar 16’ncı asırda

İki ülke, farklı kıtalar ve tarihi geçmişlere sahip olsa da değişik alanlarda uzun yıllara dayanan ilişkilere sahip. Bu ilişkilerde ilk adım 16’ncı asırda Osmanlı Devleti’nin Mısır ve Trablusgarp’ı (Libya’yı) fethi ile başladı. Osmanlıların Trablusgarp’a kadar uzanan etkisiyle idari taksimat içerisinde yer alan Fizan Sancağı üzerinden bugünkü Nijerya’nın kuzeydoğusunda kurulan Kânim-Bornu hükümdarı Mai İdris ile temaslar kuruldu.

16’ncı asırda Kuzey Afrika sahillerinin Osmanlı hâkimiyetine geçmesi, 15’inci asırdan itibaren bu bölgeleri ele geçirmeye başlayan İspanyol ve Portekiz gücünün kırılmasında önemli bir aşama oldu. Tüccar ve seyyahların Trablusgarp’tan merkezi ve Sahraaltı Afrika’ya Fizan üzerinden geçmeleriyle bu güzergâh 19’uncu yüzyıla kadar fildişi, devekuşu tüyü, altın ve esir ticaretinde Batı Afrika ile Akdeniz ticaretinin merkezini teşkil etti.

Osmanlı Devleti’nin Nijerya’daki Kânim-Bornu Sultanlığı ile ilişkileri de bu güzergâh üzerinden oldu. Nijeryalı tarihçilere göre, III. Murad döneminde Trablusgarp’taki Osmanlı temsilcisi ile temas kuran Kânim-Bornu hükümdarı Mai İdris hacılar, seyyahlar ve tüccarların Osmanlı hâkimiyetindeki alanlarda korunması; Müslüman olmayanlara karşı savaşında kendisinin desteklenmesi ve son olarak da Gran (Qran) Kalesi’nin Bornu’ya teslim edilmesini talep etti ve bu taleplerden ilk ikisine olumlu karşılık verildi.

Bu ilişkiler 18’inci yüzyılın başlarından itibaren Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki etkisinin zayıflamaya başlamasıyla geriledi. İngilizlerin bölgedeki nüfuzunun artması da Osmanlı hâkimiyetini olumsuz etkiledi.

Nijerya’da 125 Yıllık Osmanlı Mirası: Şita Bey Ailesi ve Camii

Osmanlı Devleti ile Nijerya arasındaki ilişkiler, Nijerya’nın güneyinde Atlas Okyanusu’na kıyısı olan, bağımsızlık öncesi ve sonrası merkezi konumdaki Lagos’ta bulunan Şita Bey Camii’nin inşası sırasında da sürdü. Nijerya’nın ilk başkenti Lagos’un önde gelen kişilerinden Muhammed Şita, 1894 yılında inşa ettirdiği şehirdeki ilk caminin açılışına II. Abdülhamid’i de davet etti.

Padişah, kendisinin gidemediği cami açılışına özel temsilcisi olarak Liverpool İslam Cemiyeti’nin o dönemdeki başkanı Abdullah Quilliam’ı gönderdi. Londra’daki Osmanlı Büyükelçiliği aracılığıyla Muhammed Şita’ya çeşitli hediyeler gönderilirken kendisine ”Bey” unvanı verildi.

Günümüzde ayakta olan Şita Bey Camii ibadete açık bir şekilde bölge Müslümanlarına hizmet veriyor ve Muhammed Şita’nın torunları Lagos eyaletinde yaşamlarını sürdürüyor.

1. Dünya Savaşına katılan ek siyahi pilot: Ahmet Ali Çelikten

Türkiye ile Nijerya ilişkilerinde Arap Ahmet Ali ve İzmirli Ahmet Ali adlarıyla da bilinen (1883-1969) Türk pilot Ahmet Ali Çelikten’i de hatırlatmak gerekir.

Ahmet Ali Bey Nijerya asıllı bir Afrikalı olup, hayatı boyunca bir Osmanlı şehri olan İzmir’de eğitim gördü ve yaşadı. 1’inci Dünya Savaşı süresince Ahmet Ali Bey Konya Askeri Havacılık Üssünde gönüllü olarak hizmet ederek vatan savunmasında önemli roller üstendi.

Dünyanın ilk siyahi pilotu olan ve Afrikalılar tarafından gururla bahsedilen Çelikten, Eugene Jacques Bullard ile birlikte 1’inci Dünya Savaşına katılmış tek siyahi pilot olma özelliğini de taşıyor.

İlk ziyaret ve gelişen ilişkiler

Nijerya’nın askeri rejimden demokrasiye geçtiği yıllarda Nijerya Devlet Başkanı Obasanjo’nun 2000’de Türkiye’ye resmi ziyarette bulunması ilişkilerde kayda değer bir adımdı.

Çünkü Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in ilk yabancı konuğu Nijerya Devlet Başkanı Olusegun Obasanjo olmuştu. Bu ziyarette Obasanjo, ikili ilişkileri geliştirmek istediklerini belirterek ziyaretinin aslında iki ülke arasında gelişen güçlü bağların bir etkisi olduğunu ve bu bağların 16. yüzyıldaki ilişkilere dayandığını hatırlattı.

2000’li yılların başında iki ülke nezdinde parlamentolar arasında dostluk grupları kurulsa da bu oluşumun bugüne kadar dikkate değer bir karşılığı henüz alınamadı. 2010 yılının Temmuz ayında dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Nijerya’ya yapılan resmi ziyaretle ilişkiler ivme kazandı.

Gül, D-8 Zirvesi vesilesiyle Nijerya’ya gelmiş ve bu ziyaret Türkiye’den Nijerya’ya Cumhurbaşkanı düzeyinde yapılan ilk ziyaret özelliğini taşıyordu. Cumhurbaşkanı Gül’ün Nijerya ziyaretinden 1 yıl sonra Nijerya Cumhurbaşkanı Goodluck Ebele Jonathan 2011 yılının Şubat ayında Türkiye’ye resmi ziyarette bulundu.

2016 yılında Nijerya’yı ziyaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki ülke arasındaki siyasi ve ekonomik ilişkilerin ilerletilmesine yönelik çeşitli temaslarda bulundu.

Bu ziyaret karşısında Cumhurbaşkanı Muhammed Buhari ve eşi Ayşe Buhari Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daveti üzerine 2017’de Türkiye’ye geldi ve İstanbul’da düzenlenen D-8 Zirvesi’ne katıldı.

Bu üst düzey resmi ziyaretler haricinde iki ülke arasında az da olsa sendikalar ve sivil toplum örgütleri arasında ilişkiler sürdürülüyor.

Ticari ilişkiler

Türkiye’nin, Afrika kıtasındaki en büyük ticaret ortaklarından Nijerya büyüyen ekonomisi, Batı Afrika Devletleri Ekonomik Topluluğunun (ECOWAS) lider ülkesi olması ve 200 milyona yaklaşan nüfusuyla Afrika’nın ekonomik olarak en büyük pazarları arasında yer alıyor.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulunca (DEİK) düzenlenen “Türkiye-Nijerya İş Forumu” kapsamında Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın 13-14 Ocak’ta iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri geliştirmek için Nijerya’ya ziyaret düzenlemesi, bu ülkeyi tekrar gündeme getirdi.

Nijerya, Türkiye’nin Afrika kıtasındaki 6’ncı, Sahra Altı Afrika’da ise Güney Afrika Cumhuriyeti’nden sonra 2’nci büyük ticaret ortağı konumunda bulunuyor. Türkiye-Nijerya arasındaki ilişkiler, 1982’de Nijerya’nın eski başkenti Lagos’ta imzalanan ticaret anlaşmasına dayanıyor.

Bu anlaşma kapsamında, Türkiye’nin Nijerya’dan kakao, kola cevizi ile meyvesi, kauçuk, palm cevizi, kalay cevheri ile metali, çinko, ham petrol ve kömür gibi ürünler ithal etmesi, Nijerya’ya ise gıda ürünlerinden inşaat malzemelerine, elektronik ürünlerinden tarım aletlerine kadar farklı ürünler ihraç etmesi kararlaştırıldı.

İthalatın yüzde 80’i petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz

TÜİK verilerine göre, petrol ve doğal gaz haricinde iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2018’de yaklaşık 500 milyon dolar. Bu rakamın 340 milyon dolarını Türkiye’nin Nijerya’ya, 160 milyon dolarını ise Nijerya’nın Türkiye’ye ihracatı oluşturuyor.

İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerde Türkiye’nin Nijerya’dan 1999’dan itibaren sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ve 2019’dan itibaren de petrol ithal etmeye başlaması önemli bir yer tutuyor. İki ülkenin toplam ticaret hacmi 2019’da 2,3 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.

Bugün Türkiye, Nijerya’dan ithalatının yaklaşık yüzde 90’ını petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz, geri kalan kısmını ise yağlı tohum, meyve, susam, odun kömürü ve kakao gibi ürünler oluşturuyor.

Türkiye’den Nijerya’ya en fazla ihraç edilen ürünler arasında ise demir ve çelik ürünleri, mobilya parçaları, inşaat malzemeleri ve gıda ürünleri bulunurken Türkiye 2018’de Nijerya’dan en fazla susam alan ülke oldu.

Batı Afrika ülkesi Nijerya’da 40’dan fazla Türk firması faaliyet gösterirken bu firmalarda 500’den fazla Türk ve 2 bin 500’den fazla Nijeryalı istihdam ediliyor. Birçok Nijeryalının Türkiye’den “bavul ticareti” olarak nitelendirilen yöntemle tekstil ürünleri satın alması nedeniyle Nijerya’ya ihracat verileri, gerçek miktardan daha düşük gözüküyor.

Türkiye-Nijerya İş Konseyi 2011’de kuruldu

Türk firmaları ve ürünlerinin Nijerya’da tanıtımı için başta Lagos eyaleti olmak üzere ülkenin farklı bölgelerinde ticari fuarlar düzenleniyor.

Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) bünyesinde “Türkiye-Nijerya İş Konseyi” Ocak 2011’de kurulurken bu konsey ile iki ülke arasında mevcut iş birliği potansiyelinin değerlendirilmesi, ikili ticari ve ekonomik ilişkiler gibi konular üzerinde duruluyor.

Türk Hava Yollarının (THY), Nijerya’nın Lagos, Abuja ve Port Harcort olmak üzere 3 noktaya sefer düzenlemesi de ekonomik ilişkilerin canlanmasına katkı sağlıyor.

2018’deki D-8 görüşmelerinde gündeme gelen ortak para birimi ve sanayi bölgeleri projesi ise Türkiye’nin üye ülkelerden Nijerya ile olan ekonomik ve ticari ilişkilerine katkı sağlamayı hedefliyor.  

Dünden bugüne Türkiye-Nijerya ilişkileri

Dünden bugüne Türkiye-Nijerya ilişkileri

Dünden bugüne Türkiye-Nijerya ilişkileri

Dünden bugüne Türkiye-Nijerya ilişkileri

Dünden bugüne Türkiye-Nijerya ilişkileri

Dünden bugüne Türkiye-Nijerya ilişkileri

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

DAÜ-SEN Başkanı’ndan Başbakan Üstel’e mektup…

Published

on

By

Doğu Akdeniz Üniversitesi Akademik Personel Sendikası (DAÜ-SEN) Başkanı Ercan Hoşkara, Başbakan Ünal Üstel’e hitaben mektup yayınlayarak 4 Nisan 2024’te hükümet, DAÜ yönetimi ve sendikalar arasında imzalanan 4 yıllık protokolün eksiksiz uygulanması için sürece müdahale etmesini istedi.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin protokole uymadığını farklı ortamlarda dile getirdiğini belirten Hoşkara “DAÜ-SEN olarak Sayın Eğitim Bakanını haklı bulmakla beraber protokolün yürütülmesinden sorumlu olan İstişare ve Eşgüdüm Komisyonunun Başkanı olan Eğitim Bakanının da bu tablodan sorumlu olduğunu belirtmek gerekiyor. Hükümetinizin, DAÜ yönetimindeki en üst karar organı olan Vakıf Yöneticiler Kurulu’nu göreve getiren noktada olduğunu da hatırlatmak isteriz. Hükümetinizin ve Eğitim Bakanının, ayrıca yüksek öğretim alanında uygulanması gereken Stratejik Planı uygulamadığını da gözlemlemekteyiz” dedi.

DAÜ-SEN Başkanı Ercan Hoşkara, protokol gereği İstişare ve Eşgüdüm Komisyonu Başkanı Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun 28 Mayıs’ta toplantı düzenlediğini belirtti. Hoşkara, sendikanın toplantıda mevzuata açıkça aykırı karar ve uygulamaları, yasalara ve anayasaya aykırı tüzük değişikliği önerilerini, üçüncü ülkelerden gelecek öğrencilere uygulanacak burs oranlarını ve protokolün yürütülmesiyle ilgili diğer konuları gündeme getirdiğini söyledi.

-“Üçüncü ülkelerden gelecek öğrencilerin burs oranlarının yüzde 70-80’e çıkarılması üniversitenin intiharı olacak”

Hoşkara, daha önce üniversite kamuoyunda ve yetkili kurullarda paylaştıkları görüşleri toplantıda da dile getirdiklerini ifade ederek, üçüncü ülkelerden gelecek öğrencilere uygulanacak burs oranlarının yüzde 70-80 aralığına çıkarılmasının üniversitenin mali açıdan intiharı olacağını vurguladıklarını kaydetti. Hoşkara, DAÜ Rektörlüğü ve Vakıf Yöneticiler Kurulu’nun aldığı bu kararla KKTC vatandaşlarının tarihte ilk kez yabancı öğrencilerden daha fazla harç ödemek durumunda kalacağını belirttiklerini aktardı. Ayrıca mevzuata açıkça aykırı kararlar ile tüzük değişikliklerinin DAÜ’de kaosa yol açacağı uyarısında bulunduklarını ifade etti.

Hoşkara, İstişare ve Eşgüdüm Komisyonu toplantısının ardından 29 Mayıs’ta Başbakanlık’ta Eğitim Bakanı ve Başbakanlık Müsteşarı’nın da katıldığı görüşmede, sorunları Başbakan Ünal Üstel ile paylaştıklarını ve diyalogla, uzlaşı içinde mevzuata uygun çözümler bulma konusunda anlaştıklarını söyledi. Ancak aradan bir buçuk ay geçmesine rağmen yaptıkları tüm makul önerilerin sonuç vermediğini belirten Hoşkara, Başbakan başkanlığında yapılması beklenen toplantının da gerçekleşmediğini kaydetti.

DAÜ’de protokol gereği giderlerin azaltılmasına yönelik tedbirlerin yüzde 90’ının hayata geçirildiğini ifade eden Hoşkara, geriye kalan yüzde 10’luk kısmın ise DAÜ yönetiminden kaynaklanan nedenlerle tamamlanamadığını dile getirdi. Hoşkara, çalışanların maaşlarından fedakarlık yaptığını, yeni istihdam yapılmadığını, iş yükünün arttığını ve devlet mali katkısının yükseldiğini belirterek, tüm bu fedakarlıklara rağmen öğrenci gelirlerinin oransal azalışının devam etmesi riski bulunduğunu söyledi. Hoşkara, ayrıca mevzuat ihlallerinin kurumda kaos yarattığını ifade etti.

-“Tarihte ilk kez KKTC vatandaşı yeni kayıtlı öğrenciler yabancı öğrencilerin iki katı harç öder noktaya geldi”

Hoşkara, tüm itirazlara rağmen Eğitim ve Maliye Bakanlarının desteği ile DAÜ Vakıf Yöneticiler Kurulu’nun onayıyla DAÜ Rektörlüğü’nün, üçüncü ülkelerden gelen öğrencilere uygulanan yüzde 50 burs oranını yeni yabancı öğrenciler için yüzde 80’e çıkardığını kaydetti. Bu uygulama sonucunda eski kayıtlı yabancı öğrencilerin yeni kayıtlılardan daha fazla harç öder duruma geldiğini belirten Hoşkara, tarihte ilk kez KKTC vatandaşı yeni kayıtlı öğrencilerin yabancı öğrencilerin iki katı harç öder noktaya geldiğini söyledi. Çift uyruklu öğrencilerin KKTC vatandaşı olarak değil, yabancı öğrenci statüsünde kayıt yaptırmayı tercih etmeye başladığını aktaran Hoşkara, DAÜ yönetiminin ucuz harçlarla yabancı öğrenci getirme kervanına katıldığını ifade etti.

-“Karar devlete ve DAÜ’ye kaybettiren, öğrenci getirme acentelerine kazandıran bir karar”

Hoşkara, bu kararın devlete ve DAÜ’ye kaybettiren, öğrenci getirme acentelerine kazandıran bir karar olduğunu belirterek, yıllardır dengesi oturmuş harç politikasının tamamen bozulduğunu söyledi. KKTC vatandaşlarının eskiden en az harcı verirken şimdi en çok harç ödeyen kesim haline geldiğini kaydeden Hoşkara, yeni kayıtlı yabancı öğrencilerin de eski kayıtlılardan daha az harç öder hale geldiğini, bunun öğrenciler arasında huzursuzluk yarattığını vurguladı.

Hoşkara, bir taraftan yeni harç politikasıyla öğrencilerin huzursuz edildiğini, diğer taraftan mevzuata aykırı kararlar ve anayasaya aykırı tüzük değişikliği girişimleriyle çalışanların da huzursuz edildiğini belirtti. Üniversitenin gereksiz hukuki tartışmalar ve mahkeme süreçlerine sürüklendiğini söyleyen Hoşkara, sendikanın sorunları çözmek için yaptığı tüm önerilerin sonuçsuz kaldığını ifade etti.

Hoşkara, DAÜ’de protokolle sağlanmaya çalışılan istikrar ve sürdürülebilirlik ortamının, yanlış ve hatalı yönetim kararları nedeniyle bilinçli veya bilinçsiz şekilde bozulduğunu söyledi. Üniversitede yeni bir kaosa neden olacak yönetimsel kararların alındığı bir sürecin yaşandığını ifade eden Hoşkara, bu mektubun daha önce Başbakan’a ilettikleri uyarıları kamuoyu huzurunda tekrarlamak amacıyla yazıldığını belirtti.

Hoşkara, daha fazla geç olmadan sürece müdahale edilmesi gerektiğini vurgulayarak, aksi takdirde DAÜ için yapılan tüm fedakarlıkların sonuç vermeyeceğinden endişe ettiklerini kaydetti.

Devamını Oku

Dünya

Srebrenitsa Soykırımı’nın 7 kurbanı bugün toprağa verilecek

Published

on

By

Bosna Hersek’in doğusundaki Srebrenitsa’da 1995’te Sırplar tarafından yapılan soykırımda öldürülen ve kimlikleri tespit edilen soykırım kurbanlarından 7’si daha bugün düzenlenecek cenaze töreninin ardından toprağa verilecek.

Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’nın ardından yaşanan en büyük insanlık trajedisi olarak nitelendirilen soykırımda öldürülen ve kimlik tespiti yapılan 7 kurban için cenaze namazı kılınacak.

Cenaze namazı öncesinde Srebrenitsa Anıt Merkezi’nde soykırımın 30. yılı dolayısıyla anma programı düzenlenecek.

Anma törenine katılacak TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ve Srebrenitsa Anıt Merkezinin ortaklaşa gerçekleştirdiği proje kapsamında hayata geçirilen Srebrenitsa Soykırım Kurbanlarını Anma Müzesi açılışını da yapacak.

– Anıt mezarlıkta toprağa verilen kurbanların sayısı 6 bin 772’ye yükselecek

Srebrenitsa Soykırımı’nın 30’uncu yılında, kimlik tespiti yapılan ve ailesinin onay verdiği 7 soykırım kurbanı daha Potoçari Anıt Mezarlığı’na defnedilecek.

Potoçari Anıt Mezarlığı’nda 11 Temmuz’daki anma törenlerinde defnedilecek 7 kurbandan en gençleri, öldürüldüklerinde 19 yaşında olan Senajid Avdic ve Hariz Mujic. Bu yıl defnedilecek tek kadın ve en yaşlı kurban olan Fata Bektic ise öldürüldüğünde 67 yaşındaydı.

Bu yıl toprağa verilecek 7 kişinin isimleri şöyle sıralandı:

“Senajid Avdic, Hariz Mujic, Fata Bektic, Hasib Omerovic, Sejdalija Alic, Rifet Gabeljic, Amir Mujcic.”

Bu yılki törenin ardından anıt mezarlıkta toprağa verilen kurbanların sayısı 6 bin 772’ye yükselecek.

– Srebrenitsa’da ne oldu?

Srebrenitsa’nın 11 Temmuz 1995’te Ratko Mladic komutasındaki Sırp birliklerince işgal edilmesinin ardından Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Hollandalı askerlere sığınan sivil Boşnaklar, daha sonra Sırplara teslim edildi.

Kadın ve çocukların Boşnak askerlerin kontrolündeki bölgeye ulaşmasına izin veren Sırplar, en az 8 bin 372 Boşnak erkeği ormanlık alanlar, fabrikalar ve depolarda katletti. Katledilen Boşnaklar toplu mezarlara gömüldü.

Savaşın ardından kayıpları bulmak için başlatılan çalışmalarda, toplu mezarlarda cesetlerine ulaşılan kurbanlar, kimlik tespitinin ardından her yıl 11 Temmuz’da Potoçari Anıt Mezarlığı’nda düzenlenen törenle toprağa veriliyor.

Devamını Oku

Dünya

İtalya’da farklı noktalardaki orman yangınları hayatı olumsuz etkiledi

Published

on

By

İtalya’nın farklı bölgelerinde çıkan orman yangınları hayatı olumsuz etkiledi. Toskana Bölgesi’nde 600 turist tahliye edildi.

İtalyan basınında yer alan haberlere göre, ülkenin batısındaki Sardinya Adası’nda Olbia ile Sassari kentleri arasındaki Trambuccone mevkisinde geniş çaplı orman yangını çıktı.

Olbia Havalimanı çevresindeki hava sahası bir süreliğine kapatılırken, bu durum gecikme ve aksaklıklara yol açtı. Olbia varışlı bazı uçuşlar da Cagliari, Alghero ve Roma gibi havalimanlarına yönlendirildi.
Söz konusu yangına 1 söndürme uçağı ve helikopterlerle müdahale edildi. Karadan da itfaiye ekipleri ve gönüllülerin müdahalesi sürüyor.

600 turist tahliye edildi
Ülkenin rağbet gören tatil ve kamp beldelerinden Toskana Bölgesi’ndeki Castiglione della Pescaia’da bir tuz arıtma tesisinde çıkan yangın da kısa sürede rüzgarın etkisiyle ormanlık alana sıçradı.

Hızla büyüyen yangına itfaiye ekipleri karadan ve havadan müdahale etti. Grosseto Valiliğinin talimatıyla bölgede tatil yapan yerli yabancı 600 turist, kamp alanından tahliye edildi.

İtalyan İtfaiyesi, X platformundaki hesabından yaptığı paylaşımda, havadan 4 helikopterle yangına müdahale edildiğini, akşam saatlerinde yangının söndürüldüğünü bildirdi.

Diğer taraftan, ülkenin güneydoğusundaki Otranto’da dün akşam saatlerinde başlayan ve rüzgarın etkisiyle yayılan yangında 150 hektarlık makilik yandı.

Haberlerde, yetkililerin, kundaklama sebebiyle yangın çıkmış olabileceği şüphesi üzerinde durduğu ifade edildi.

Matera’ya bağlı Metaponto di Bernalda beldesi yakınlarında geçen günlerde çıkan yangınların kasıtlı çıkarılmış olabileceği belirtilen haberlerde, Matera Cumhuriyet Savcılığının soruşturma başlattığı kaydedildi.

İtalyan İtfaiyesinin sosyal medya hesaplarından yaptığı paylaşımlara göre, itfaiye erleri son günlerde Sicilya ve Sardinya Adaları, Toskana, Lazio, Puglia, Campania gibi pek çok bölgede irili ufaklı çok sayıda yangına havadan ve karadan müdahalede bulundu.

Devamını Oku

Trending

Reklam