Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

“Kimseyle bir temasımız söz konusu değildir”

Published

on

Halkın Partisi (HP) Genel Başkanı Kudret Özersay, UBP kurultayında başkan adayı olan bazı isimlerin kendisiyle irtibata geçip seçimleri erteleyip bir UBP-HP koalisyon kurma teklifi yaptığı iddialarına yanıt vererek “Artık erken seçimi geciktirmek doğru olmaz, kimseyle bir temasımız söz konusu değildir, kimse de bizi UBP’nin kurultay tartışmalarının içine çekmeye çalışmasın. Biz bu oyuna gelmeyiz.

Biz toplum menfaati için geniş tabanlı bir toplumsal mutabakat hükümetinin daha doğru olacağını, tercihimizin o olduğunu defalarca söyledik, bu nedenle biz başkalarının kurultay tartışmalarına Halkın Partisi olarak alet olmayız” dedi. Katıldığı bir televizyon programında konuşan Özersay, “Bu saatten sonra seçimin geciktirilmesi doğru olmaz, parti olarak seçimin yapılması gerektiğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

“BU SAATTEN SONRA SEÇİMİN GECİKTİRİLMESİ DOĞRU OLMAZ”

“Bugünkü Meclis 2018’deki halk iradesini yansıtmıyor” diyen Özersay şöyle konuştu:

“Bu saatten sonra seçimin geciktirilmesi doğru olmaz. Ülkede Meclis’in geldiği nokta 2018’deki halk iradesinden çok uzaktadır. 2018’de halkın Meclis’e yansıyan iradesi birileri tarafından başka bir yere götürülmüştür. O irade şekil ve içerik açısından bozulmuştur. Kıbrıs Türk halkı HP’den istifa eden üç vekili, kendisini Meclis’te Halkın Partisi vekili olarak temsil etmesi için seçmiştir. Onların iki tanesi şu anda UBP rozetini takıyor. Diğer yandan Sayın Bertan Zaroğlu, Yeniden Doğuş Partisi milletvekili olarak seçilmiştir, o da istifa etmiştir. Sayın Serdar Denktaş da Demokrat Parti vekili olarak seçilmiştir ama şu anda DP vekili olup olmadığı konusunda tartışmalar yaşanıyor. 2018’deki halk iradesi Sayın Hüseyin Özgürgün’ü milletvekili seçerken İstanbul’da keyif çatsın diye seçmemiştir. Milletvekilliği görevini İstanbul’da yapsın diye maaş verilmemiştir. Bu dört nokta Meclisin artık halk iradesini yansıtmadığını gösteriyor. Bu nedenlerle de seçimin bir an önce yapılması gerektiğine inanıyoruz. Sayın Faiz Sucuoğlu üzerinden ortaya atılan iddialar da gerçek dışıdır. Bizimle kimse irtibata geçmemiştir, kimseyle temasımız yoktur. Kimse bizi Ulusal Birlik Partisi’nin kurultay tartışmalarının içine çekmeye çalışmasın. Biz kurultay tartışmalara alet olmayız, buna da müsaade etmeyiz.”

“HALK, HALKIN PARTİSİ’NE GÜVEN DUYUYOR, BİZ ÜLKEYİ YÖNETMEYE TALİBİZ”

Seçim sonrası bir koalisyon hükümetinin kaçınılmaz olduğuna vurgu yapan HP Genel Başkanı, parti olarak görevden kaçmayacaklarını, sorumluluk bilinciyle hareket edeceklerini söyledi. Özersay, “Herkes çok iyi bilmelidir ki, seçim dönemi çok şeyler söylenecek ama seçim sonrası bu ülkede bir koalisyon kurulacak. Tek başına bir partinin iktidar olmayacağını bilmek için alim olmaya gerek yoktur” ifadelerini kullandı.

“Halkın Partisi, neredeyse tüm siyasi partilerin bulunduğu farklı koalisyonlarda yer alarak belli bir tecrübe sahibi oldu. Gördük ki, belli bir istikrar sağlanması için ortaklığın daha uzun süre olması gerekir” şeklinde konuşan Özersay, sözlerini şöyle sürürdü:

“Belki bizim de geçmişte daha ısrarcı olup koalisyonu bitirme noktasına gelmeden bir tutum sergilememiz gerekirdi, daha soğuk kanlı davranmamız gereken noktalar vardı. Kısır tartışmalar içinde boğulmak ve memlekete zaman kaybettirmek yerine, seçimden sonra başladığı projeleri bitirebilen, istikrar sağlayabilen bir koalisyon hükümeti kurulmalıdır. Halkın Partisi seçim sonrası kurulacak bir koalisyon hükümetinde üzerine düşen sorumluluğu yerine getirecektir. Seçim öncesindeyse doğru olan bir geniş tabanlı toplumsal mutabakat hükümetidir. Biz ülkeyi yönetmeye talibiz. Vatandaş da Halkın Partisi’ni halk menfaatini sağlama açısından bir sigorta olarak görüyor ve güven duyuyor. Bu nedenle de sorumluluk bilinciyle göreve hazırız.”

“İLERİYE GİTMEK İSTİYORSAK TOPLUMSAL DÜŞÜNEBİLME ZİHNİYETİNİ ÖNE ÇIKARMAK ZORUNDAYIZ”

Dünyanın genel olarak sıkıntılı ve çalkantılı bir dönemden geçildiğine işaret eden Kudret Özersay, bu dalgalanmanın geçici olduğunu, fırsatları kollayıp ayağa kalkmanın şart olduğunu belirtti. Özersay sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu dönem geçici bir dönemdir. Bu ülke farklı zamanlarda farklı sıkıntılardan geçti. Hem dünya hem Doğu Akdeniz hem de KKTC sıkıntılı günlerden geçiyor. Bugünleri geride bırakacağız. İkinci dünya savaşı gibi bir krizin ertesinde yıkılan ekonomilerin içinden yeni ekonomiler, yeni yapılar ortaya çıktı, Avrupa ayağa kalktı. Dünyanın yaşadığı bu dalgalanma içinde fırsatları kollayıp ayağa kalkmamız lazım. Bunun için de önce gerçekten ülkenin menfaatini düşünen insanları yeniden göreve getirmemiz gerekir. Çünkü kendi koltuğunu, kendi menfaatini, kendi kurultayını düşünen yaklaşımlarla memleketin bir yere gidemeyeceğini yaşayarak gördük. Kendini değil memleketi düşünen siyasilere toplumun da sahip çıkması gerekiyor. İleriye gitmek istiyorsak toplumsal düşünebilme zihniyetini öne çıkarmak zorundayız. Hiç umudumuzu yitirmememiz gerekiyor, inanıyorum ki toplum olarak başaracağız.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Serhatköy’de çevre temizliği ve fidan dikimi etkinliği yapıldı

Published

on

By

Serhatköy’de, “Gençlik Nefes Aldırıyor” sloganıyla çevre temizliği ve fidan dikim etkinliği düzenlendi.

ZAYDER’den yapılan açıklamaya göre, Uluslararası Final Üniversitesi koordinatörlüğünde, Zeytin Ağacı Eğitim ve Yardımlaşma Derneği ve Serhatköy Muhtarlığı Cavit Sekmen iş birliğinde gerçekleşen etkinlikte çevre temizliği yapıldı, yol kenarları çöplerden arındırıldı ve ihtiyaç sahibi ailelerin yararına 30 adet zeytin fidanı dikildi.

Gençlerin koordinasyonunda gerçekleştirilen etkinlik, Serhatköy Halk Piknik Alanı çevresinde başladı. Ellerine eldivenlerini ve çöp poşetlerini alan katılımcılar çevreyi temizledi, etkinliğin sonunda hatıra fotoğrafı çektirdi.

Etkinlik kapsamında ayrıca, önceden belirlenen alana ihtiyaç sahibi ailelerin yararına zeytin üretimi yapılabilecek bir alan oluşturularak, 30 zeytin fidanı dikildi.

Açıklamaya göre, Serhatköy Muhtarı Cavit Sekmen gençlerle gurur duyduğunu söyledi.

Zeytin Ağacı Eğitim ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Rabia Özcömert, etkinliğe emek veren tüm gençlere teşekkür ederek, “Gençlerimizin doğaya duyarlılığı ve sosyal sorumluluğu bizler için umut verici. Hem çevreye katkı sundular hem de geleceğe kalıcı bir miras bıraktılar,” dedi.

Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Cem Birol ise, “Üniversite olarak toplumla iç içe projelerde gençlerimizin aktif rol alması bizleri gururlandırıyor.” dedi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Milletvekili ve üretici kimliğiyle Kıbrıslı Türk tarihine geçen 90 yaşındaki Ayla Halit TAK’a konuştu: “Her zorluğun üstesinden evlatlarım için geldim”

Published

on

By

Kıbrıslı Türklerin ilk kadın milletvekillerinden 90 yaşındaki Ayla Halit Öneren, özellikle üretimde ve siyasette geçirdiği yılları birkaç kelimeyle özetleyerek, “Çok çalıştım, mücadeleden korkmadım. Her zorluğun üstesinden evlatlarım için geldim” dedi.

Hayat arkadaşı Halit Kazım’ı trafik kazasında kaybeden, 30’una basmadan 4 çocuğuyla yalnız kalan ve bir anda kendini hem dönümlerce araziye yayılan çiftlik işlerinin, hem de siyasetin ortasında bulan Ayla Halit, milletvekili de olan eşinin ölümüyle boşalan sandalyeyi doldurmak üzere ara seçim yapılmaksızın Temsilciler Meclisi’ne gönderilmesini “Seçimle değil tayinle milletvekili oldum. Kimse de buna itiraz etmedi” diyerek anlattı.

Ayla Halit, Larnaka’da geçen çocukluğunu, hukuk okumak isterken evlendirilişini, eşi Halit Kazım’ın kaybını, Temsilciler Meclisi’nde milletvekili oluşunu, Baf’tan Yeşilova’ya, Yeşilova’dan da Güzelyurt’a göçüyle yaşadıklarını Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) ile paylaştı.

-“İnsanlara her yönden yardımcı olmaya çalıştım”

Kendi yöresinde Kıbrıs Türk halkı için elinden geleni yaptığını söyleyen Halit, “İnsanlara her yönden yardımcı olmaya çalıştım. Bunu da karşılık beklemeden yaptım” dedi.

Tüm zorluklara rağmen 2’si hekim, 2’si mühendis olmak üzere 4 çocuk yetiştiren Ayla Halit, evlat sevgisinin bambaşka olduğunu söyledi.

Halit, “Hep dua ederdim; ‘Allah’ım beni dosta düşmana karşı mahcup etme, bu çocukları büyüteyim, insan içine çıksınlar, sevilip sayılsınlar, başka bir şey istemem’ diye. Çok şükür Allah yardım etti…” dedi.

– Larnaka’da büyüdü

Evlenmeden önceki ismiyle Ayla Müderrisoğlu, Larnakalı Mehmet Zeki ile Limasollu Nezihe Hanımın ilk çocuğu olarak 1934’te Larnaka’da dünyaya geldi. Çok eskiden okul olarak kullanılan Larnaka’daki o evde geçirdiği çocukluğunu ise hiç unutmadı.

“Bir kapısı denize, bir kapısı mahalleye açılan kocaman bir evimiz vardı. Çocukluğumuz güzel geçti. Annemle babam çok muhabbetliydi. Birbirleriyle isimleriyle hitap etmezlerdi, ‘Canım’ aşağı, ‘canım’ yukarı. Babam Dr. Küçük’ün kardeşi Ahmet Efendiyle Türkiye’ye ve Arap ülkelerine canlı hayvan satardı. Kumaş dükkanı da vardı. Annem dükkandaki kumaşlardan çok güzel elbiseler dikerdi bana.”

– Üniversite yerine Baf’a gelin gitti.. “Kısmetti, yazıydı, çekeceğim vardı…”

İlkokula Larnaka’da başlayan Ayla Halit, Amerikan Akademi’ye devam etti. Her sene sınıf birincisi gelen, parlak bir öğrenci olan Ayla Halit’in en büyük hayali hukuk okumaktı ancak 17 yaşında Halit Kazım’la evlendirildi.

“Zamansız evlendim. 18 yaşına basmamıştım diye nikâhta babam kefil oldu bana” diyen Ayla Halit, üniversiteye gitme hayal kurarken Baf’a gelin olarak gitti. “Baf’ta amcam vardı, Eyüp Efendi. Onun yetiştirdiği Orhan Şevket’le arkadaştı benim rahmetlik. Beraber geldiler bize. Saçları ağarmış bir adam, evli barklı biri sandım ben onu. Yemek yedik birlikte. Bilsem karşılarına çıkmazdım. Orhan Bey’e kızı Engin’in hangi üniversiteye gideceğini sordum. ‘Kızlar çok okuma istemez Ayla’ dedi. Ben de hukuk okuyacağımı söyledim. Baf’a dönerken, ‘Kız bize okuyacağını işittirdi, bu iş olmaz Orhan’ demiş. Annem bir hafta sonra söyledi bana görücü geldiklerini. ‘Okuyacağım’ dedim, rahmetlik babam tutturdu, ‘Kalbime sızı gelir, öleceğim, hepiniz ortada kalacaksınız’ diye. Dedem (Mehmet Zihni) başını yere soktu, hiçbir şey söylemedi. Çok canım sıkıldı ama kısmetti, yazıydı, çekeceğim vardı…”

– 72 yıllık Beyrut koltukları

Ayla Halit, Larnaka’daki iki günlük nikâh töreninde bir gün mavi, ertesi gün de pembe elbise giydiğini dün gibi hatırlıyor. 11 ay sonra da Baf’ta düğünü yapılan Ayla Halit, eşinin Baf’ta yaptığı villa gibi bir evde 1953’te evlenmiş. Ayla Halit, 72 yıl önce evlenirken aldığı Beyrut koltuklarını hala kullanmanın gurur ve mutluluğunu yaşıyor. “Böyle eşya kimsede yoktu..”

– “Halit Kazım kimin ihtiyacı olsa yardıma koşan bir adamdı”

Eşinin evlenir evlenmez çocuk istediğini, arka arkaya 3 oğulları bir de kızları olduğunu söyleyen Ayla Halit, kimin ihtiyacı olsa yanına koşan eşinin Baf’ın Türk belediye başkanı oluşunu “Rum-Türk belediyeler ayrıldıydı. Baflılar ısrar etti belediye başkanı olsun diye. Oldu. Kimin bir şeye ihtiyacı olsa koşardı rahmetlik. Kim para istese yardım da ederdi” sözleriyle anımsadı. Ayla Halit, eli açık bir insan olan eşinin öldüğünde 18 bin Kıbrıs Lirası alacağı olduğunu da unutmamış.

Ayla Halit, Baf’ın Rum semtinde yaşadıklarını, eşi Halit Kazım’ın hayvancılık ve tarım işlerini köyü Yeşilova’da (Mandirga) yaptığını ve çok yoğun çalıştığını söyledi. “Sabah sabah evden çıkar işçilerin yanına giderdi. Yaz-kış işçi çalıştırırdık yanımızda. Beş yüz baş davarımız vardı. Yer fıstığı, fasulye, arpa, buğday ekerdik. Köydeki işleri bitirince kasabaya, kendi ofisine gelir, belediyenin işlerini buradan yapardı. Şikâyeti olanlar bazen eve de gelirdi”

4-5 yıl belediye başkanlığı yapan, 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğunda da Temsilciler Meclisi’ne seçilen Baf Milletvekili Halit Kazım, 1963’te Avukat Altay Aziz’in arabasıyla Lefkoşa’daki komite toplantısına giderken trafik kazası geçirerek 42 yaşında hayatını kaybetti. Ayla Halit, 29 yaşında 4 çocukla yalnız kaldı.

Kazadan haberi olan pek çok yakını o gün eve gelmiş ancak kimse bir şey söyleyememiş. Boğazı ağrıdığı için verilen ilacın bile sakinleştirici olduğunu düşünen Ayla Halit, ‘Ne var, ne oluyor?’ derken kazayı öğrenmiş ve yıkılmış. “Genç, sağlıklı bir insanın ölüm haberini vermek de almak da çok zor… Köyü Mandirga’ya gömdük rahmetliği. Cenazesi çok kalabalık oldu. Türk, Rum, herkes katıldı, yollar insanları sığmadı.”

– Babasızlığın acısı

Ayla Halit, eşinin kaybıyla annesiyle birlikte destek için yanına taşınan babasıyla çocuklarının benzeyen kaderi paylaştığını düşünüyor. “Dedem müderristi. Hicazda koleraya yakalanıp ölmüş, orada gömülmüştü. Babam da babasız büyüdü. Bunun acısını çok iyi bilirdi. O yüzden çok destek oldu bize.”

Eşinin yasını tuttuğu o günlerde nasıl toparlandığını ise şu sözlerle anlatıyor Ayla Halit:

“Halit, annesinin yardımcısının rüyasına gelmiş, ‘Ayla’ya söyleyin uyku ilacı içip yanıma gelsin’ demiş”. Rüyayı dinleyince toparladım kendimi. ‘Ben ölürsem bu çocuklara kim bakacak?’ dedim. En küçüğü 3, en büyüğü 9-10 yaşlarındaydı. Bir süre sonra malı kim idare edecek davası çıktı. Dedikodular başladı. Yani düşmanlarım vesile oldu toparlanmama diyebilirim. Oturup ağlamak çare değildi yani. ‘Kalk Ayla, al ambarların anahtarlarını git köye’ dedim. Babamı da alıp Mandirga’ya gittim. İşçiler durdu, ambarların kapıları kapandı. Tereke kurulana kadar para çekemedim. Babam yardım etti bana, işçileri öyle ödeyebildim”

O güne kadar belirli çevrede yaşadığını, ne köy işlerini, ne hellim yapmayı bildiğine vurgu yapan Ayla Halit, kendini bir anda çiftçi buluşunu “Bir anda bütün işin başına ben geçtim. Sarhoş gibi hissederdim ama mecbur hepsini öğrendik… Fıstık, fasulye, arpa-buğday ne zaman ekilir, tarla ne zaman, kaç defa sürülür? Yapacak çok da iş vardı” sözleriyle anlatıyor.

– Yine bir rüya ve milletvekilliği dönemi…

Eşinin kaybından sonra Baf seçim bölgesinden Temsilciler Meclisi’ne girmesine yine bir rüya vesile olmuş.

“Yine rüyamda gördüm rahmetliği. Etrafında teşkilatın adamları vardı. Ertesi gün Denktaş Bey’in adamları gelip ‘Milletvekilliğini kabul eder misin?’ diye sordu. Meclis’te anlaşmazlık vardı, ‘Seçime gitmeyelim’ dendi, belliydi bir şeyler olacağı. Kabul ettim.”

Temsilciler Meclisi’nin ilk kadın milletvekili olan Ayla Halit’in yemin töreni 26 Ekim 1963 tarihli Akın Gazetesi’nde “Temsilciler Meclisi’nin ilk kadın üyesi Ayla Halit Kâzım dünkü oturumda ant içti” diye verildi.

“Meclis Başkanı Glafkos Klerides, Başkan Vekili de amcamın oğlu Dr. Orhan Müderrisoğlu’ydu. Klerides’in huzurunda yemin ettim. Seçimle değil, tayinle milletvekili oldum, kimse de itiraz etmedi. 2-3 defa anca gidebildim Meclis’e, olaylar çıkınca Meclis işi bitti ama Denktaş Bey Türkiye’den döndükten sonra bizi yine toplantılara çağırırdı. Bir defasında köye de geldi, konuşma yapmak istedi, onun partisinden olmayan köylüler Denktaş Bey’in konuşması dinlenmesin diye traktörleri çalıştırdıydı.”

– Baf’tan Yeşilova’ya göç

Olayların başlamasıyla Baf’ın Rum semtindeki evlerinden ayrılarak Yeşilova’ya Ayla Halit ve ailesi, kapatıp kaçtıkları evlerinin talan edilmesiyle bir süre sonra tüm eşyalarını köye götürmüş.

“Çocuklarla köydeki ambarlardan birine yerleştik. Rumlar, inşaat, mevzi yapmasınlar diye Türklerin çimento almasına izin vermezdi. Bu süreç geçene kadar ambar ambar dolaştık, hangi ambar boşsa orda kaldık. Köyde bakkaliyemiz de vardı. Çok çalıştım köyde. Rumlara da çok iş yaptım.”

Çalışkanlığı ve topraktaki başarısı nedeniyle kendisine “hanım ağa” denmesini kabul etmedi. İngilizce bildiği için Birleşmiş Milletler askerleri ve komutanların sürekli iletişime geçtiği Ayla Halit, bu ilişkiyi fırsata döndürüp, bölge halkının ihtiyaçlarının giderilmesinde kullanmış…

“Lisan bilen kimse yoktu. BM askerleriyle iyi anlaşırdım, davamızı, zorluklarımızı da anlatırdım. Zor durumda olan köylere Barış Gücü ile yiyecek yolladık. BM askerleri gizli gizli bademliğe gelirdi, ben erzakları arabama yükler, götürürdüm. Mazot, gaz yağı, yiyecek. Aklınıza ne gelirse…”

– Kendi bölgesinde çok insana hizmeti geçti

Ayla Halit’in, imkansızlıkların hakim olduğu bölgede birçok insana yardım elini uzatmış o günlerde.

“Kimin derdi varsa bana gelirdi. Sancılanan kadınlar bile beni isterdi. Ebeyi ben götürürdüm doğuma… Kendi bölgemde çok insana hizmetim geçti. Onların da duaları bana geçti ki çocuklarımı yetiştirdim. Başka hiçbir isteğim yoktu. Allah’a hep dua ederdim ‘Dosta düşmana karşı beni mahcup etme. Bu çocukları büyüteyim, insan içine çıksınlar, sevilip sayılsınlar’ diye. Çok şükür Allah bana yardım etti.

Oğlanlardan ikisini İstanbul’daki Kadıköy Maarif Koleji’ne yolladım. Zeki (İç Hastalıkları ve Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Zeki Öngen) İstanbul’da tıbbiyeye gitti, Kazım (Öngen) ve Halit (Doğan Halit Yalkı) İngiltere’de makine mühendisliği okudu. Kızım Nezihe’yi (Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nezihe Kavas) de Zeki’nin yanına yolladım. O da tıbbiyede okudu. Ben okutmadım. Onlar okudu…”

– “Öldürüleceğim diye değil de namusuma dokunurlarsa diye korktum”

Ayla Halit, Yeşilova’da Rumlar tarafından uğradıkları saldırıyı, verdikleri şehitleri, iki kez esir edilişini, köylüleri için yaptığı girişimleri de hiç unutmamış.

“Genç mücahitleri aldılar götürdüler. Kadınlar ağlar. Nerededirler bilen yok. Yaşlı erkekleri de sinemaya kapadılar. İki yazı yazdım, biri Barış Gücü’ne, biri de Denktaş Bey’e hitaben. BM askerleri köyde devriye gezerken arabadan içeri, BM askerinin kucağına attım yazıyı, durmadılar. Gece Yunan komutan geldi. ‘Evi gezeceğiz’ dedi. Zaten yoklama yapmışlardı. Bir daha gezdiler. Ertesi sabah da gelip beni esir aldılar. Yeni evli bir çiftin evinde 15 günden fazla tutuldum. Rum askeri beklerdi kapıda. Annem gelir pencereden yemek uzatırdı ama hiç konuşamazdık. Öldürüleceğim diye değil de namusuma dokunurlarsa diye korktum. Oğlum Zeki de tatile gelmişti, o da esir düştü. Çok dayak yedi. 20’den fazla şehit verdik. Beni trollinin (römork) arkasına koyup götürdüler öldürülenlerin mezarlığa.”

– BBC muhabirlerine rehberlik etti

Ayla Halit, köye gizli gizli giren BBC muhabirlerine nasıl rehberlik ettiğini de gururla anlattı.

“Rumlar bizim evin damında, biz de evde esirdik. Bakkaldan bir şeyler istediler, izin alıp çıktım. İki BBC muhabiri buldu beni yolda. Rum polisi uyurken gizlice köye girmişler, durumu öğrenmek istediler. Sinemaya götürdüm onları, esirleri tehdit edip tavanı nasıl kurşunladıklarını gösterdim. Şehitlerin mezarını da görmek istediler. Gittik. Tesadüfen aileler orada ağlardı. Onların da fotoğrafını çektiler. Askerler bizi evin damından gördü. Muhabirler korktu, ‘Çabuk bizi köyden çıkar’ dediler. Önlü arkalı sürdük köyün dışına, ben çekildim kenara, uçar vaziyette kaçtılar. Bizi takip eden Rum askerleri arabadan inmemi istedi, inmedim, bastım gaza eve gittim.

Yunan komutan arkamdan geldi, ‘Biz seni serbest bıraktık ama sen aleyhimize yayın yaptın’ dedi. ‘Ne yaptıysanız onu söyledim’ dedim ben de. Bu tarafa geçtiğimde rahmetlik İrfan Nadir’le Safiye Nadir evime gelip bana BBC’deki bu yayın için teşekkür etti. Türkler lehine yapılan tek program bu olmuş..”

– “Kazanamayacağımı bilerek girdim seçime”

Olay yatıştığında ve yeniden seçime gidildiğinde bağımsız milletvekili adayı olduğunu söyleyen Ayla Halit o günlerden ise şöyle söz etti:

“Gözü kara bir insandım. ‘Yapamam’ diye bir şey yoktu. Bir işi üstlendim mi ille bitirecektim. Adaylığı da inat üzerine koydum. Haber yolladılar bana katılmayım diye. Dinlemedim. Aydın’a (Ayyanni) gittiğim gün Dr. Fazıl Küçük de Kazım Ahmet Raşit’in propagandasını yapardı. Kahvede buluştuk. Beni de dinlediler. Konuşmamı beğenirlerdi ama verilmiş sözler varmış! Kazanamayacağımı bilerek girdim yani seçime.”

– “Her şeyi geride bıraktık. Bazen ‘Keşke gelmeseydim’ derim”

1974’te Yeşilova’dan ayrılarak Güzelyurt’a yerleşen Ayla Halit, her Kıbrıslı gibi göçün etkilerini hissetmiş.

“Bu tarafa ilk geçtiğimde çarşıdan soğan, kuru fasulye alamazdım. Bunları hepsini ben yetiştirirken satın almak zoruma giderdi. Davar gördüğümde, sütlü inek gördüğümde içim cız ederdi. Zahireleri verdim. Ödenmeden geldik. Beş kuruş paramız yoktu iş çevirmek için. Rum tarafındaki Zahire Müdürü, paramı Türk bankasına yatırdı da ben o parayla işe başlayabildim bu tarafa. Vermeyebilirdi… Malımızın karşılığını alamadık ve bu beni çok üzdü. İskan’ın eşiğini eskittim gide gele. Bizim topraklar başkaydı. Kıtlık da çekmedik, ürünümüzü satmak için zorluk da çekmedik. Rumlar mücahitlerden izin alır, köye gelir soğan, fıstık, fasulye, susam, hellim ne isterlerse kamyonlarına yükler alır götürürdü. Burada bir portakalı dahi satamıyoruz. Her şeyimizi geride bıraktık. Bazen ‘Keşke gelmeseydim’ derim. Çocuklarımı düşünüp geçtim bu tarafa hepsi yurt dışındaydı.”

– “Hep yorgundum ama her işi severek yapardım”

Tüm ömrü mücadeleyle geçen Ayla Halit, şimdilerde çok sıkılıyor.

“İnsan gençken çalışır, uğraşır, didinir, ‘emeklikte dinleneceğim, gezeceğim’ der. Bir hastalık, bir şey verir Allah, hiçbir şey yapamazsınız. Dönüp geçmişse bakarsanız ve dersiniz ki ‘Hayatım nasıl geçti?’ Benimki hep mücadeleyle geçti. Hep yorgundum ama her işi severek yaptım. Şimdi de oturmaktan sıkılırım. Oturmak bana göre değil, yaşlılığın cezasını çekerim…”

– “Mandirga’ya okunmuş su ve çiçek yollarım”

Ayla Halit, Güney Kıbrıs’ta kalan eşi Halit Kazım’ın mezarını sağlık sorunları nedeniyle ziyarete gidemese de çocuklarıyla okunmuş su ve çiçek gönderiyor.

“Acı zamanla azalır ama insan hep geçmişi hatırlar. Gece uykularım kaçar. Hep eskileri düşünürüm. Eski hayatımı özlerim. Larnaka’yı, Baf’ı, Mandirga’yı özlerim. Rahmetliği de hep rüyalarımda görürüm. Gençlik haliyle, giyinmiş, kuşanmış gelir gözümün önünde. Hep aynı lafları söyler, sitem ederim; Neredeydi, neden beni bırakıp gitti? Mezarına sürekli gidemem ama suya okurum. Okunmuş suyla çiçek yollarım ona.”

Devamını Oku

Kıbrıs

16. Uçurtma Şöleni’nde yapıldı

Published

on

By

Gazimağusa Belediyesi ve Mağusa Kültür Derneği tarafından bu yıl 33.’sü düzenlenen Gazimağusa Çocuk ve Gençlik Festivali’nde 16. Uçurtma Şöleni yapıldı.

Belediyeden yapılan açıklamaya göre, Festivalin renkli etkinliklerden biri olan Uçurtma Şöleni, Glapsides Plajı’nda dün saat 18:00’da gerçekleştirildi. Aileleriyle birlikte Glapsides Plajı’na gelen yüzlerce çocuk, gökyüzüyle buluşturduğu rengârenk uçurtmalarıyla eğlenceli bir gün geçirdi.

Açıklamaya göre, bu yıl 12 Nisan – 1 Haziran tarihleri arasında hem eğlenceli hem de çocukların yeteneklerini geliştiren birbirinden renkli etkinliğe ev sahipliği yapan festivalde 22 Mayıs saat 10.00’da 7. İlkokullar Arası Kültürel Bilgi Yarışması ve 30 Mayıs saat 14.30’da 21. İlkokullar Arası Dans Buluşması Rauf Raif Denktaş Kültür ve Kongre Merkezi’nde (KÜKOM) gerçekleşecek.

Festival, 1 Haziran Dünya Çocuk Günü kutlamaları Pazar gününe denk geldiği için 2 Haziran Pazartesi günü Namık Kemal Lisesi önünden 17.30’da Namık Kemal Meydanı’na festival yürüyüşü ve meydanda görkemli gösterilerle son bulacak.

Devamını Oku

Trending

Reklam