Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

KTBB’den Dünya Otizm Farkındalık Günü mesajı: “Otizm hastalık değil, farklılıktır!”

Published

on

Kıbrıs Türk Tabipleri Birliği (KTBB), 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü dolayısıyla yayımladığı mesajda, ““Otizm hastalık değil, farklılıktır!” diyerek, “Farklılıklara kucak açmak ve toplum olarak barındırmak için olanaklar sağlamak toplumsal gelişimimiz adına önemlidir. Dünyaya önemli katkı koyan ve izler bırakan birçok Otizmli birey olduğu unutulmamalıdır” dedi.

Ülkede de, rutin çocuk izlem polikliniklerinde öncelikle şüphelenilen, fakat mümkün olan en kısa sürede tüm çocuklara gelişim testi yapılması çağrısında bulunan KTBB, ülkede, tanı almış çocukların ihtiyaçları olan özel eğitim merkezlerinin sayılarının artırılmasına; mevcut merkezlerin geliştirilmesi ve daha sıkı denetlenmesine; Çocukların Kaynaştırma Eğitimi ile normal gelişen çocuklarla okullara devam edebilmesi için uygulanan çalışmaların artırılmasına ve bu bireylerin çalışma yaşamına kazandırılmaları için gerekli düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

KTBB Yönetim Kurulu adına birlik temsilcisi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Zeki ve Birlik Genel Sekreteri Dr. Ceyhun Dalkan, Dünya Otizm Farkındalık Günü dolayısıyla ortak açıklama yaptı.

Açıklamada, Otizm Spektrum Bozukluğunun, hayatın ilk yıllarında ortaya çıkan, erken teşhis ve erkenden özel eğitimle desteklenmesi gereken nöro-gelişimsel bir farklılık olduğu ifade edilerek, insan beyninin yapısal değil, işlevsel olarak farklı çalışmasından kaynaklanan, bireyin yaşamında dünya ile ilişkisini, diğer insanlarla ilişkisini, sosyal etkileşimini olumsuz yönde etkileyen nöro-gelişimsel bir engel durumu olduğu belirtildi.

Bu spektrumda olan bireylerin her birisinin kendi içerisinde biricik ve kendine özgü olduğu ifade edilen açıklamada, günümüzde Otizm Spektrum Bozukluğu tanısı alan çocuk sayısının giderek artan bir ivme göstermekte olduğuna işaret edildi.

-“Farkındalık çalışmalarıyla birlikte daha fazla çocuk erken yaşlarda tanı alabilmeye başladı”

2 Nisan tüm dünyada olduğu gibi, ülkede de otizmle ilgili toplumsal farkındalığın artırılması için “Dünya Otizm Farkındalık Günü” olarak anıldığına işaret edilen açıklamada, “Nisan ayı boyunca, Otizm Spektrum Bozukluğu olan çocukların ve ailelerinin yaşadığı sorunlar konuşularak çözüm yolları aranmakta, bu çocukların daha erken fark edilerek, daha erken özel eğitime desteğine ulaşmaları için farkındalık yaratılmaya çalışılmaktadır. Yıllar içerisinde yapılan bu farkındalık çalışmaları sonuç vermiş ve günümüzde daha fazla çocuk erken yaşlarda tanı alabilmeye başlamıştır” denildi.

– “Otizmli insanları kabul etmeye, desteklemeye ve dahil etmeye odaklanan kapsayıcı bir yaklaşım gerekiyor”

Dr. Ayşe Zeki ve Dr. Ceyhun Dalkan, “Otizm Spektrumdaki bireyler, toplumun diğer üyelerinden farklı olsalar da, diğer bireylerle eşit hak ve özgürlüklere sahiptirler” vurgusu yaparak şu ifadeleri kullandı:

“Otizmle ilgili farkındalığın artması artık yeterli değildir. Günümüzde bu bireylerin toplum tarafından kabul edilmesi gerekliliğini vurgulamak adına 2023 yılı Dünya Otizm Farkındalık Günü temasını ‘Hikâyeyi dönüştür: Evde, işte, sanatta ve politika üretmekte katkı koy’ olarak belirlenmiştir. Bu çağrı Otizm Spektrumdaki bireylerin evde, okulda, iş yerlerinde ve toplumsal yaşantıda kabul edilerek desteklenmesi gerektiğini, söz hakları ve tercih belirtme hakları olduğunu vurgulamak adına oluşturulmuştur. Bir başka değişle Otizimli bireylerin sadece fark edilerek iyileştirilmesi ve dönüştürülmesi odağından uzaklaşılarak, Otizmli insanları kabul etmeye, desteklemeye ve dahil etmeye odaklanan kapsayıcı bir yaklaşıma dönüştürülmesi gerektiğinin altı çizilmeye çalışılmaktadır.”

-“Otizm Spektrum belirtileri genellikle 3 yaş öncesinde fark edilmektedir… Kırmızı bayrak belirtileri”

Otizm Spektrum belirtilerinin genellikle 3 yaş öncesinde çocukların etrafındaki bireyler tarafından fark edilmekte olduğuna işaret eden uzmanlar, genellikle konuşma gecikmesinin ilk fark edilen belirti olduğunu, Otizm Spektrum Bozukluğunun “kırmızı bayrak belirtileri” diye adlandırılan belirtileri bulunduğunu belirterek, bunları şöyle sıraladı:

“Göz teması kurmama, ismi söylediğinde bakmama, sallanma, kanat çırpma gibi tekrarlayıcı hareketler, işitme testi normal olmasına rağmen konuşmasında gerilik, bazı kelimelerin tekrar tekrar ve uygunsuz yerlerde söylenmesi, bazı eşyaları döndürmek veya dönen şeyleri izlemek gibi hareketler, işitme testi normal olmasına rağmen söyleneni işitmiyor gibi davranmak, parmağıyla istediklerini gösterememek, yaşıtları ile karşılıklı olarak oynayamamak, oyuncaklarla işlevine uygun şekilde oynamayı bilmemek, yan yana veya üst üste dizmek ve taklit davranışının olmaması.”

– “Otizm Spektrum belirtileri bulunan çocukların mutlaka bir Çocuk Psikiyatirisi tarafından değerlendirilmeli”

Otizm Spektrum belirti veya bulguları bulunan çocukların mutlaka hızlıca bir Çocuk Psikiyatirisi tarafından değerlendirmesi gerekmekte olduğunu ifade eden uzmanlar, şunları kaydetti:

“Otizm tanısı aileden alınan öykü ve çocuk psikiyatristi tarafından yapılan klinik değerlendirme sonucu konulan bir tanıdır. Bir kan testi bulunmamaktadır. Çocuklara gelişimlerini değerlendirmek adına gelişim testi yapılmakta, işitme ve konuşma patolojileri açısından değerlendirilmesi için Kulak Burun Boğaz ve Odyolojik muayene istenmektedir. Gerek görülmesi durumunda nörolojik muayenelerinin yapılması da önerilmektedir. Erken tanı, erken ve yetkin tedavi ile bulgular azalmakta ve bu çocuklar hayata kazandırılabilmektedir. “

-“Ülkede öncelikle şüphelenilen, fakat mümkün olan en kısa sürede tüm çocuklara gelişim testi yapılmalı”

“Kıbrıs’ın kuzeyinde de, rutin çocuk izlem polikliniklerinde öncelikle şüphelenilen, fakat mümkün olan en kısa sürede tüm çocuklara gelişim testi yapılmalıdır” çağrısında bulunan uzmanlar, şunları ifade etti:

“Ülkemize, tanı almış çocuklarımızın ihtiyaçları olan etkin ve deneyimli özel eğitim merkezleri yeterince yoktur, sayıları kamu ve özelde artırılmalıdır. Ayrıca, mevcut merkezlerin eğitici kadrosu ve donanımı geliştirilmeli ve daha sıkı denetlenmelidir. İhtiyacı olan ve Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan tüm çocuklara yeterli ve etkin hizmet verebilecek sayıya ve donanıma ulaşmalıdır. Çocukların Kaynaştırma Eğitimi ile normal gelişen çocuklarla okullara devam edebilmesi için uygulanan çalışmalar artırılmalıdır. Ayrıca bu bireylerin çalışma yaşamına kazandırılmaları için gerekli düzenlemelerin yapılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.”

“Otizm hastalık değil, farklılıktır” diyen uzmanlar, “Günümüzde artık nöroçeşitlilikten (bireylerin dünyayı pek çok farklı şekilde deneyimlediği ve etkileşimde bulunduğu fikri) kavramı benimsenmektedir. Bu kavram Otizm Spektrumunda olan her bir bireyin biricik ve kendine özgü olduğunu vurgulamak için de kullanılan bir kavramdır. Farklılıklara kucak açmak ve toplum olarak barındırmak için olanaklar sağlamak toplumsal gelişimimiz adına önemlidir. Dünyaya önemli katkı koyan ve izler bırakan birçok Otizmli birey olduğu unutulmamalıdır” dedi.

TAK/BRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

TAE, bağcılığın geliştirilebilmesi amacıyla 6’sı yeni 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı

Published

on

By

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (TAE), bağcılığın geliştirilmesi amacıyla yeni üzüm çeşitleri ve teknikleri konusunda çalışmalar yapıyor. TAE, çalışmaları kapsamında 6’sı yeni olmak üzere 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı.

Çeşitler geleneksel talvar yerine, kademeli İtalyan talvarında denenecek. Yeni çeşit ve tekniklerden elde edilecek verim sonuçları ise eski çalışmalarla kıyaslanacak.

        2023’te bin 585 ton taze üzüm ithal edildi

TAE verilerine göre; 2023’te bağ ve talvar alanı 2 bin 200 dönüm, hasat ise 3 bin 132 ton olarak gerçekleşirken, Ticaret Dairesi’nin verilerine göre; 2023’te yıllık hasadın yaklaşık yarısına denk gelen bin 585 ton taze üzüm ithal edildi.

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca ve TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya yeni üzüm çeşitleri ve teknikler konusunda TAK muhabirinin sorularını yanıtlayarak, bilgiler verdi.

-Tangolar: “Kuraklığın artması nedeniyle bağcılığın yeni çeşitler ve yeni tekniklerle geliştirilmesi gerek”

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, coğrafik konumuna bakıldığında Kıbrıs’ın bulunduğu kuşak açısından bağcılık için ideal yerlerden biri olduğunu söyledi.

Çeşitleri, kullanılan teknikler (Talvar), tüketim şekilleri nedeniyle üzümün Kıbrıs için önemli bir ürün olduğuna işaret eden Tangolar,  “Kıbrıs için bağcılığı tarımsal üretim yelpazesinden çıkaramazsın, bağcılığın daha da modernize edilmesi gerekiyor” dedi.

Asmanın tuzlu toprak ve kuraklığa en dayanıklı bitkilerden biri olduğunu, bu nedenle az suyla çok ürün elde edilebileceğini anlatan Tangolar, özellikle sofralık bağların baharda sulanması gerektiğini, şaraplık bağlarda sulamanın gerekli görülmediğine işaret etti.

Avrupa ülkelerinde dekar başına 700 kilo üzerinde verim elde edilen bağlardaki üzümlerin şaraplık olarak tercih edilmediğini ifade eden Tangolar, söz konusu bağlarda şeker ve asit dengesinin arzu edilen oranda çıkmadığını söyledi.

“Kuraklığın gün geçtikçe artması nedeniyle bağcılığın hem yeni çeşitler hem de yeni tekniklerle geliştirilmesi gerekiyor” diyen Tangolar, örtü altı topraksız kültür tekniğinin de (su ve gübrenin etkin kullanıldığı bir teknik) bağcılık için yeni olduğunu, İspanya ve İtalya’da bu uygulanmaya başladığını aktardı.

-1.5 ay erken hasat.. İtalyan talvarı iki kademeli, üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta

Bu yöntemle 1-1.5 ay erken verim alındığını kaydeden Tangolar, 32 litrelik saksılarda örtü altı yetiştirilen asmalardan 5 kilo ürün, yani dekar (1000 metre kare) başına 5-6 ton ürün alındığını anlattı.

Bu yöntemde hastalıkla mücadelenin de daha az olduğunu, bunun maliyeti düşürdüğünü kaydeden Tangolar, “Tuzluluk sorunu yok, kuraklıkla işin yok, toprak kökenli hastalık yok bu yenilikçi bir yaklaşım” dedi.

İtalyan talvarının da yeni bir teknik olacağını, çalışmaya dahil edilen çeşitlerin İtalyan talvarında (Tendon talvar) veriminin gözlemleneceğini ifade eden Tangolar, İtalyan talvarının Kıbrıs’taki talvara göre farkını anlattı. Tangolar, İtalyan talvarının iki kademeli olduğunu ve üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta geliştiğini kaydetti.

-Yüzde 25-30 daha fazla verim

Tangolar, İtalya’da yapılan denemelerde İtalyan talvarlarından yüzde 25-30 daha çok verim alındığına da işaret etti.

İtalyan talvarında ilaçlamanın ve hasadın çok daha kolay, ürün yanmasının daha az, kalite için salkım seyreltmenin de daha kolay olduğunu ifade eden Tangolar, denemeye alınan bazı çeşitlerin İtalyan talvarındaki verimine de bakacaklarını belirtti.

Tangolar ayrıca, yerli çeşitlerin kuraklığa dayanıklılarını tespiti için de yeni bir çalışma planladıklarını paylaştı.

-Karaca: “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var”

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca da, Kıbrıs Türk kültüründe olan üzüm üretiminin talepleri karşılanmada yetersiz kalması nedeniyle, bağcılık üzere çeşit deneme araştırması yapılması kararı alındığını anlattı.

Karaca, son zamanlarda tesis sahipleri tarafından üretilen şarapların tattırılmasıyla öne çıkan butik otelciliğin gelişmekte olmasının da bu kararı almada etken olduğunu ifade etti.

Ülkeye en uygun çeşitleri belirlemek adına, “Çeşit adaptasyon” çalışmasının ilkinin 2000’li yıllarda yapıldığını, bu denemelerde 15 şaraplık çeşit denendiğini anlatan Karaca, “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var. Burada üretilen şarap gerekse sucuk veya diğer ürünlerin aroma açısından kendine özgü bir karakteri var. Bağcılığa KKTC’de alternatif bir üretim değil asli üretim olarak bakıyoruz” dedi.

TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya da, çalışmaya eski çalışmada öne çıkan 6 çeşit ve 6 yeni çeşidi dahil ettiklerini, bunları İtalyan talvarında denemeye aldıklarını ifade etti.

Dikkaya, İtalyan talvarından elde edilecek verimleri, eski çalışmalardan elde ettikleri verilerle kıyaslayacaklarını belirterek, çalışmanın sonuçlarının 2 yıl sonra çıkmasını beklediklerini söyledi.

Dikkaya, çalışmaya var olan çeşitlerden verigonun da dahil edildiğini, yeni çeşitlerin de “İsa, Exalta, Early Swift, Michael Palyari, Red Clod” olduğunu anlattı.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Bayar: Denktaş ile ilgili çirkin saldırı asla affedilemez

Published

on

By

 

 

TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile ilgili çirkin saldırının asla affedilemez olduğunu vurguladı.

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’la ilgili asılsız iddiaların yer aldığı kitabı ve yazarını sert çekilde eleştiren Bayar şu açıklamalarda bulundu:

“TMT’nin kurulmasında fedakarca büyük katkıları olan ve bugün Kıbrıs’ta Türklük TMT sayesinde varlığını korurken, TMT’nin kurucularından, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a ‘Dümbük’ isimli ucube kitabıyla saldıran, ordudan atılmış eski GKK’lığı subaylarından İlker Özkunt’u kitabındaki seviyesiz, saygısız nankörce saldırılarından dolayı Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği olarak şiddetle kınıyoruz. Bizler Kıbrıslı Türkler olarak, Rauf Raif Denktaş’ın fikirlerinin taşıyıcısı ve bekçileriyiz. Bizim için böylesine değerli bir devlet adamımıza çirkince saldırı asla affedilemez ve bu şahsın devletimizin açacağı dava ile mutlaka cezalandırılması gerektiğine inanıyor ve devlet yetkililerinin bunu yapacağına yürekten inanıyoruz ve bekliyoruz.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Öztürkler, Denktaş ile ilgili asılsız iddialar içeren kitabı kınadı

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a yönelik,hiçbir somut temele dayanmayan çirkin iddiaların yer aldığı kitabı esefle kınadığını belirtti.

Öztürkler açıklamasında, “Bir milletin özgürlük ve egemenlik davasına adanmış bir ömrün sahibi olan, Kıbrıs Türk halkının tarihi mücadelesine önderlik eden  Sayın Denktaş’a yönelik kitapta yer alan iddialar, sadece şahsına değil; onun temsil ettiği  mücadeleyi ve halkımızın hafızasına da zarar vermektedir.” ifadelerini kullandı.

Kurucu Cumhurbaşkanı’nın sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının bağımsızlık ve onur mücadelesinin simgesi ve Türklük dünyasına da adını altın harflerle yazdıran bir lider olduğunu vurgulyaan Öztürkler, şu ifadeleri kullandı:

“Hayatını halkına, davasına ve devlete adamış bir liderin ardından, yıllar sonra böylesi ucuz ve seviyesiz iddialarla gündeme getirilmesi, hiçbir şekilde kabul edilemez. Halkımızı, milli değerlerimize ve tarihimize sahip çıkmaya, bu tür sorumsuz yaklaşımlara karşı daha da kenetlenmeye çağırıyorum.”

Devamını Oku

Trending

Reklam