Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

“SOS annem, en büyük şansım”

Published

on

 

Annesini kaybetmesinin ardından 1 buçuk yaşındayken geldiği SOS Çocukköyü’nün ona sağladığı imkanlar sayesinde bugün üniversiteye devam eden Gülçin Uludağ, “anne” diye ağlayarak gittiği evde elinden tutan, kucaklayan SOS annesini en büyük şansı olarak görüyor.

Uludağ’ın “O olmasaydı bugünlere gelemezdim… Her şeyi annemden öğrendim… Tüm başarılarımı ona borçluyum” dediği Hülya Çeribaşı ise, 21 yıldır çalıştığı SOS Çocukköyü 4 numaralı evde bugüne kadar 19 çocuğa annelik yaptı. Baktığı bütün çocukları biyolojik çocuklarından ayrı tutmayan, düğünlerinde tebrik kabul eden Çeribaşı, SOS Çocukköyü’nü görmeye gittiğinde bir çocuğunun “annem olur musun” demesiyle başladığı işe, sağlığı elverdiği sürece devam etmekte kararlı…

138 ülkede hizmet veren SOS Çocukköyü, 1991 yılından bu yana KKTC de hizmetlerini sürdürüyor.

Biyolojik aile bakımını kaybetmiş çocukların, gençlerin toplumla entegre şekilde yetişmesi amacıyla aile tipi bakım hizmeti vermek misyonuyla kurulan SOS Çocukköyü Derneği, Aile Güçlendirme Programıyla da çocuk terkini önleme riskini ortadan kaldırmak için çalışmalar yapıyor.

2018 yılının sonunda Uluslararası Çocuk Köyleri’nin kendileri için verdiği finansal katkının sona ermesi ardından bağışçıların desteği ile hizmetlerini sürdüren SOS Çocukköyü Derneği, bu yıl Kurban Bayramı nedeniyle “Yanımda Sen Olunca” mottosuyla bağış kampanyası başlattı.

Çocukların hayatına dokunmak, çocuklara aile ortamı sağlamak, çocukların, gençlerin okula gidebilmesi, kıyafet alabilmesi, cep harçlığı için bağışlara ihtiyaç duyan SOS Çocukköyü Derneği, bağışçıları SOS Çocukköyü’nü ziyaret etmeye, nereye bağış yaptıklarını görmeye davet ediyor.

Fon Geliştirme ve Halkla İlişkiler Sorumlusu Raşit Kutlu ise SOS Çocukköyü’nde uygun ortamın sağlanabilmesi ve çocukların, gençlerin okula gidebilmesi, kıyafet alabilmesi, cep harçlığı için bağışlara ihtiyaç duyulduğuna dikkat çekerek, gıda kıyafet, cep harçlığı, çocukların bayramlıkları, ayakkabıları gibi tüm ihtiyaçlarının bağışlarla karşılandığını söyledi.

Kutlu, insanların SOS Çocukköyü’nü ziyaret edip elden bağış yapabilecekleri gibi, banka hesap numaralından online olarak veya gelemeyecek durumda olanlara kendileri ulaşarak makbuz karşılığı bağış yapabileceklerini aktardı.

Kutlu, “Yeter ki bizim yanımızda olduklarını söylesinler, biz her türlü, her şekilde bağış yapmak isteyenlere ulaşıyoruz. En basiti, faturalı hatlardan SMS yoluyla bağış yapılabilir” dedi.

TAK muhabirinin, SOS Çocukköyü Derneği’nin bu yıl Kurban Bayramı nedeniyle “Yanımda Sen Olunca” mottosuyla düzenlediği bağış kampanyası hakkında görüştüğü SOS Çocukköyü 4 numaralı evin annesi Hülya Çeribaşı ve kızı Gülçin Uludağ, yüreklere dokunan hayat hikayelerini anlattı.

 

1 buçuk yaşındayken “SOS Çocukköyü 4 numaralı eve” giden ve şu anda Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi Psikoloji Bölümü 2. sınıf öğrencisi Gülçin Uludağ, SOS Çocukköyü’nün kendisine güvenli bir yaşam sunduğunu, “O olmasaydı bugünlere gelemezdim… En büyük şansım” dediği annesi Hülya Çeribaşı’nın hayatına yön verdiğini unutamıyor.

Hülya annesinin verdiği sevgiyi hiç kimseden almadığını söyleyen Uludağ, her şeyi annesinden öğrendiğini, tüm başarılarını annesine borçlu olduğunu gözyaşlarıyla anlatıyor.

“SOS’e geldiğimde Hülya anne gibi bir annem olmasaydı, bence bugünlere gelemezdim…” diyen Uludağ, herkesten güzel giyinip, bir aile çocuğu gibi kreşe, okula gittiğini ve diğer insanlardan, çocuklardan hiç ayrı kalmadığını söylüyor.

-“Başka çocuklara anneleri doğum günü yapardı, benim annem de bana kocaman pasta yaptırıp, doğum günümü kutlardık”

El bebek, gül bebek büyütüldüğünü, Hülya annesinin öz çocuklarından ayırt etmeden kendisine emek verdiğini anlatan Gülçin Uludağ, “Ben SOS’tenim dediğimde kimse bana inanmazdı. Annem her zaman yanımdaydı, herkes annemi öz annem zannederdi, bana kimse inanmazdı. Diğer çocukların anneleri ne yaparsa benim annem de yapardı. Başka çocuklara anneleri doğum günü yapardı, benim annem de bana kocaman pasta yaptırıp, doğum günümü kutlardık” dedi.

Uludağ, 16 yaşına kadar kaldığı SOS Çocukköyü 4 numaralı evden hiç gitmek, annesinden hiç ayrılmak istemediğini de gözyaşlarıyla anlatıyor.

-Çeribaşı

21 yıldır SOS 4 numaralı evde annelik yapan, bugüne kadar 19 çocuğa bakan, SOS annesi Hülya Çeribaşı da, Gülçin’in SOS’e geldiğinde 1 buçuk yaşında olduğunu ve köyün en küçüğü olduğunu belirterek, “Gülçin ‘anne anne’ diye çok ağlardı, onu kucağımda uyuturdum” diye anlatıyor.

“Gülçin kreşe başladığında çiçek gibi giydirirdim, saçlarına taçlar, tokalar takarak prensesler gibi süslerdim. Gülçin’i el bebek gül bebek büyüttüm. Aslında bütün çocuklarımı öyle büyüttüm, ama Gülçin gene bir başkaydı, köyün en küçüğüydü” diyen Çeribaşı, bayramlarda bütün çocuklar ailelerine giderken, Gülçin ve kardeşini aileleri olmadığı için evine götürdüğünü, bayram ziyaretleri ve bayram yemekleri yediklerini anlatıyor ve ekliyor, “Onları biyolojik çocuklarımdan hiç ayırmadım.”

Çeribaşı, kızının geldiği günü hiç unutamadığını ifade ederek, Gülçin’in geldiği günü şöyle anlattı:

“O günü hiç unutmam. Abisi ve Gülçin ağlayarak ellerinde birer ayakkabı kutusuyla geldiler. Kutuların içinde birer çift spor ayakkabı vardı. Spor ayakkabıları ve kutuları ellerinden almak mümkün olmadı, banyo bile yapacaklarında ayakkabıları banyonun yanına koyduk. Yüzlerini çizmesin diye kutuları aldık, gece bile ayakkabılarla birlikte uyudular.”

“Gülçin ‘anne anne’ diye çok ağlardı” diyen Çeribaşı, kendinin o zaman SOS Çocukköyü’nde teyze olduğunu, akşamları evine gittiğini, daha sonra anne olduğunu, o zaman da Gülçin’in aylarca kucağında uyuduğunu anlattı.

“O dönem evde her biri farklı yaşlardan 10 tane çocuk vardı. Gülçin en küçükleriydi ve gece yarısı uyanıp ‘anne anne’ diye ağlardı. Diğer çocuklar rahatsız olmasın diye de Gülçin’i hep yanımda, kucağımda uyuturdum” diyen Çeribaşı, Gülçin kreşe başlayana kadar, her yere birlikte gittiklerini söyledi.

-“Gülçin bir başkaydı…”

Çeribaşı sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yılbaşında boncuklu krem rengi bir palto almıştım ona, onu hâlâ saklarız. Bayramlarda bütün çocuklar aileye giderdi, Gülçin ve kardeşinin ailesi yoktu. Ben de onları alıp arifeden evime götürürdüm. Bayramın ikinci gecesine kadar kalırdık, beraber bayram ziyaretleri yapardık, birlikte aile yemeği yerdik. Onları biyolojik çocuklarımdan hiç ayırmadım…”

Gülçin’in kendisine de çok yardımcı olduğunu ifade eden anne Hülya Çeribaşı, “Gülçin’in bana çok yardımı vardı, kendinden sonra eve gelen küçüklere baktı, ablalık yaptı” dedi.

-“Gönül ister ki buradan, yanımızdan hiç gitmesinler. Ama kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmeleri gerek”

Gülçin’in 16 yaşına kadar SOS Çocukköyü’nde kaldığını, daha sonra Gençlik Evi’ne, şimdi de yarı bağımsız yaşama geçtiğini ifade eden Çeribaşı, “Gönül ister ki buradan, yanımızdan hiç gitmesinler. Ama kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenmeleri gerek. Hep bizim kanatlarımız altında olurlarsa hayata atılamazlar, hayatı öğrenemezler.”

SOS Çocukköyü’nden gitseler de çocuklarla bağlarının hiç kopmadığını da vurgulayan Çeribaşı, çocukların biyolojik anneleri gibi tüm sorumluluklarını üstlendiklerini, özel günlerinde yanlarında olduklarını, düğünlerinde tebrik kabul ettiğini anlattı.

Çeribaşı, kendisinin çocuklarını asla yerindirmeden yetiştirdiğini vurguladı.

-“21 yıldır ev 4’te annelik yapıyorum. Bugüne kadar 19 çocuğa baktım, Sağlığım el verdiği sürece çalışmayı düşünüyorum”

Çeribaşı konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Gülçin, vefat eden annesini hatırlamıyor. Babası yurt dışında yaşıyor, görüşmüyorlar. Kardeşleriyle görüşüyor, ilişkileri iyi. Benim iki biyolojik oğlum var. İkisi de evli, çocukları var. Gülçin’in ve diğer çocuklarımın, biyolojik çocuklarımla ilişkileri iyiydi, benim çocuklarım da SOS’e gelirdi. Bağlarımız çok güzeldir.

Ben kendi biyolojik çocuklarımdan hiç ayırt etmedim Gülçin’i ve diğer çocuklarımı. Buraya anne olduğumda, çocuklarımın biri nişanlı, diğeri de askerliğini de bitirmişti, bakmakla yükümlü olduğum çocuk değillerdi dolayısıyla buraya başlamamı normal karşıladılar.”

-“İhsan diye bir çocuğumuz vardı, ‘sen benim annem olur musun?’ dedi. O hareket beni çalışmaya ikna etti”

SOS’te anne olmadan önce doktor olan bir yeğeniyle birlikte çalıştığını anlatan Çeribaşı şöyle devam etti:

“Çalıştığım klinikte SOS’ten gelen çocuklara ücretsiz bakım veriliyordu, dolayısıyla ben de çocukları oradan tanıyordum ve çok seviyordum. Yeğenim bir gün bana ‘Çocukları çok seviyorsun, SOS’te çalışmak ister misin?’ diye sordu. ‘Hem maaşın da daha iyi olur’ dedi. Ben de o dönem oğlumu evlendirecektim, ‘olur’ dedim. Konuşup, köyü gezmeye geldim. Kapıyı çalar çalmaz İhsan diye bir çocuğumuz vardı, ‘sen benim annem olur musun?’ dedi. O hareket beni çalışmaya ikna etti. Önce teyze oldum, 11 ay teyzelik yaptım, sonra anne oldum.

21 yıldır ev 4’te annelik yapıyorum. Bugüne kadar 19 çocuğa baktım. Liseye giden kızlarım vardı, bana hiç teyze aratmazlardı. Çocuklarımızın düğününde annelik görevi yaptım, tebrik kabul ettim. Şu anda evde 5 tane çocuğum var. En küçük çocuğum 6 yaşında. Sağlığım el verdiği sürece çalışmayı düşünüyorum.”

-Gülçin Uludağ: “Annemle yaşadığım her şey beni çok duygulandırıyor”

Gülçin Uludağ da annesi Hülya Çeribaşı’ndan aldığı sevgi ve desteği hiç kimseden almadığını belirterek, her şeyi annesinden öğrendiğini, tüm başarılarını annesine borçlu olduğunu anlattı.

-“Tüm başarılarımı anneme borçluyum…”

16 yaşına kadar kaldığı SOS Çocukköyü 4 numaralı evden hiç gitmek, annesinden hiç ayrılmak istemediğini ifade eden Uludağ duygularını şöyle aktardı:

“Evin küçük kızı Fatoş yeni gelmişti, ben onu kendi öz kardeşim gibi gördüm. Ona küçüklükten itibaren annelik yapmaya başladım, altını değişirdim. Bazen annemden onu kıskanırdım. Sonra annem hep başımı okşayıp, ‘Sen benim ilk göz ağrımsın’ derdi. O yüzden de annemden hiç ayrılmak istemezdim. Annemle yaşadığım her şey beni çok duygulandırıyor, annemin verdiği sevgiyi hiç kimseden almadım, her şeyi annemden öğrendim. Tüm başarılarımı anneme borçluyum. Ben SOS’e geldiğimde Hülya anne gibi bir annem olmasaydı, bence bugünlere gelemezdim, üniversiteye ya da hayata bu kadar sıcak bakmazdım.”

Ortaokulu Atleks Sanverler’de, liseyi de Türk Lisesi’nde bitirdiğini anlatan Uludağ, şu anda Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi’nde Psikoloji Bölümü 2. sınıf öğrencisi olduğunu ve aynı zamanda bir otelde çalıştığını söyledi.

“Başarılı olduğum her durumda ilk aklıma gelen Hülya annemi aramak” diyen Gülçin Uludağ, abisinin Girne’de kaldığını, ablası olduğunu, ilişkilerinin genellikle iyi, bazen her kardeş gibi inişli çıkışlı olduğunu aktardı.

Mezun olduktan sonra bir klinikte çalışmayı veya kreş açmayı istediğini anlatan Uludağ, bir bankada çalışmayı da çok istediğini, belki bu alanda üst ihtisas yapabileceğini, bu konudaki kararının henüz netleşmediğini kaydetti.

-“Şanslı güzel bir çocukluk geçirdim, diğer çocuklardan hiç ayrı kalmadım, el bebek, gül bebek büyütüldüm”

Hülya annesi sayesinde şanslı güzel bir çocukluk geçirdiğini vurgulayan Uludağ, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Herkesten güzel giyinip, bir aile çocuğu gibi kreşe, okula gittim. Diğer insanların, çocukların olanaklarından hiç ayrı kalmadım. Gerçekten el bebek, gül bebek büyütüldüm. Arkadaşlarım bir etkinliğe giderken ben de giderdim, annem kendi çocuklarından ayırt etmeden emek verdi bana. ‘Ben SOS’tenim’ dediğimde kimse bana inanmazdı. Annem her zaman yanımdaydı, herkes annemi öz annem zannederdi, bana kimse inanmazdı. Diğer çocukların anneleri ne yaparsa benim annem de yapardı. Başka çocuklara anneleri doğum günü yapardı, benim annem de bana kocaman pasta yaptırıp, doğum günümü kutlardık.”

-SOS Çocukköyü Derneği’nden “Yanımda Sen Olunca” mottosuyla bağış kampanyası…

Ülkede yaklaşık 30 yıldır yürüttüğü bakım, destek ve eğitim faaliyetleriyle her çocuk için sevgi dolu ve güvenli bir yuva yaratmak için çalışan SOS Çocukköyü Derneği bu yıl Kurban Bayramı nedeniyle “Yanımda Sen Olunca” mottosuyla bağış kampanyası düzenledi.

Çocukların ailelerinin yanında sağlıklı koşullarda yaşaması için çalışmalar yürüten SOS Çocukköyü Derneği, çatısı altındaki 181 çocuk ve gencin yanı sıra 58 aile bireyi için bakım ve destek sağlıyor.

Çocukların hayatına dokunmak, çocuklara aile ortamı sağlamak, çocukların, gençlerin okula gidebilmesi, kıyafet alabilmesi, cep harçlığı için bağışlara ihtiyaç duyan SOS Çocukköyü Derneği, bağışçıları SOS Çocukköyü’nü ziyaret etmeye, nereye bağış yaptıklarını görmeye davet ediyor.

Bugüne kadar yüzlerce çocuğa sevgi dolu yuva olan SOS Çocukköyü Derneği, bu yıl Kurban Bayramı öncesi ve bayram sürecinde “Yanımda Sen Olunca” mottosuyla sloganı ile bağış kampanyası sürdürecek.

-Kutlu

Fon Geliştirme ve Halkla İlişkiler Sorumlusu Raşit Kutlu da, çocuklarla anneler arasındaki diyaloğu bu atmosferi insanlara anlatabilmenin o kadar kolay olmadığını söyleyerek, insanların neye yardım ettiğini anlamasının önemli olduğunu vurguladı.

Bağışçıların SOS’e gelmesi, burayı görmesi, buradaki havayı solumasının önemine işaret eden Kutlu, insanların neye yardım edildiğini daha somut hale getirebilmesi için onları SOS Çocukköyü’nü gezmeye davet etti.

Evlerin içine hiçbir bağışçının giremeyeceğini, ama bu köyün ortamının görülerek bu çocukların nerede ve nasıl yetiştiğinin, büyüdüğünün görülebilmesinin mümkün olduğunu aktaran Kutlu, her evde farklı hikayeler olduğunu, bu kadar çok hikayeyi detaylı bir şekilde anlatabilmenin mümkün olmadığını, dolayısıyla bazı şeylerin ancak yaşanarak görülebileceğini söyledi.

Gençleri konuşturmanın önemine işaret eden Kutlu, burayı en iyi anlatabilip, duygusunu verebilenlerin, SOS’in hayatlarına kattıklarını en iyi gençlerin anlatabileceğini, burada çok manevi bir durum olduğunu kaydetti.

SOS Çocukköyü Derneği’nin en önemli misyonunun bu aile ortamının sağlanması, anne ve çocuk arasındaki bağın kopmaması olduğunu vurgulayan Kutlu, biyolojik anne ve babaların çocukların yanında olduğu gerçeğinden yola çıkarak, Kurban Bayramı kampanyasının mottosunu “Yanımda sen olunca” olarak belirlediklerini kaydetti.

Raşit Kutlu, “Hem SOS Çocukköyü’nün, hem de annelerin her zaman çocukların yanında olduğunu gördük. Toplumun da bizim yanımızda olduğunu, çocukların yanında olduğunu tekrardan vurgulamak gerekir.”

Farkındalığa sahip olunması halinde, SOS Çocukköyü Derneği’ne bağış yapmanın her zaman mümkün olduğunu ifade eden Kutlu, insanların SOS Çocukköyü’nü ziyaret edip elden bağış yapabilecekleri gibi, banka hesap numaralından online olarak veya gelemeyecek durumda olanlara kendileri ulaşarak makbuz karşılığı bağış yapabileceklerini aktardı.

Kutlu, “Yeter ki bizim yanımızda olduklarını söylesinler, biz her türlü, her şekilde bağış yapmak isteyenlere ulaşıyoruz. En basiti faturalı hatlardan SMS yoluyla bağış yapılabilir” dedi.

SOS Çocukköyü’nde uygun ortamın sağlanabilmesi ve çocukların, gençlerin okula gidebilmesi, kıyafet alabilmesi, cep harçlığı için bağışlara ihtiyaç duyulduğuna dikkat çeken Kutlu, gıda kıyafet, cep harçlığı, çocukların bayramlıkları, ayakkabıları gibi tüm ihtiyaçlarının bağışlarla karşılandığını söyledi.

Kutlu konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Biz bilgileri veririz, bağışçı ister kendi gider alır getirir. İster hediye çeki verir. Şartlı bağış denilen şekillerde de bağış yapılabilir. Maddi bağış bizim için her zamana çok önemli ama bunun yanında kıyafet ayakkabı, gıda desteği de önemlidir.”

– SOS Çocukköyü Derneği’nin bu yıl Kurban Bayramı dönemi için bağış seçenekleri

SOS Çocukköyü Derneği’nin bu yıl Kurban Bayramı dönemi için bağış seçenekleri şöyle:

“Kurban Bayramı’nda yapılacak bağışlarla siz de çocukların yanında yerinizi alarak, yüzlerce çocuğun ve gencin sevgi dolu, sağlıklı ve güvenilir bir ortamda yaşamalarına destek olabilirsiniz.

SMS Bağışı: Faturalı hatlardan SOS yazıp 4120’ye sms göndererek tek seferde 100 TL’lik bağış yapılabiliyor. Daha fazla bağışta bulunmak için birden fazla SMS gönderebiliyor.

Online Bağış: soscocukkoyu.org adresinden online bağış yapılabiliyor.

Elden Bağış: SOS Çocukköyü Derneği’nin Lefkoşa ve Girne yerleşkelerini ziyaret ederek elden bağış yapabilir veya Kurban ederi kadar da bağışta bulunabilirsiniz.

Banka Bağışı: Aşağıdaki bankaların IBAN/UBAN numaralarına yatırım yapılabiliyor.

Limasol Türk Kooperatif Bankası: CT09123029100000000200000872

Garanti Bankası: TR520006200049300006294366

Türk Bankası: CT49121019010000000005848733

Kooperatif Merkez Bankası: CT85120000100000000000127045

Creditwest Bank: CT20136094150000000100011069

Albank: CT69152090100000018802673351

Yakın Doğu Bank: CT23139050120123040000020727

Detaylı bilgi 0548 830 04 59 numaralı telefonlardan veya SOS Çocukköyü Derneği sosyal medya hesaplarından alınabilir.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Tatar’dan Meclis’e çağrı: “Kıbrıs Türk halkının haklarını güçlü, tek yürek ve tek vücut şekilde dünyaya haykırın”

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cumhuriyet Meclisi’nden Kıbrıs Türk halkının haklarını güçlü, tek yürek ve tek vücut şekilde dünyaya haykırmasını istedi.

Cumhuriyet Meclisi’nin Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın katılımıyla gerçekleştirdiği olağanüstü birleşim tamamlandı.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, genel kurulda milletvekillerini Kıbrıs Türk halkının mülkiyet hakkını, hukuk düzenini ve onurunu hedef alan baskıcı Rum siyasetine karşı ses yükseltmeye çağırdığını, söyledi.

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurumlarına, başta Taşınmaz Mal Komisyonu olmak üzere meşru yapılarına yönelen her türlü baskı reddedilmeli” diyen Tatar, uluslararası hukuka uygun şekilde hak elde etmiş bireylerin insan haklarının ihlal edilmesine göz yumulmaması gerektiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Tatar, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin saldırgan ve hukuk dışı tutumuna son verilmesi için gerekli diplomatik araçların devreye sokulması gerektiğini de kaydetti.

Devamını Oku

Kıbrıs

KTÖS, Şehit Yalçın İlkokulu’ndaki çalışmaların yeni eğitim yılına tamamlanması çağrısını yineledi

Published

on

By

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS), Göçmenköy’deki Şehit Yalçın İlkokulu’nda bir yılı aşkın süredir konteyner sınıflarda eğitim gören öğrencilerin yaşadığı eşitsizlikleri gündeme taşımak amacıyla, basın açıklaması yaptı.

Basın açıklamasına okul aile birliği, bazı öğretmenler ve veliler de destek verdi.

– Baybora: “Eylüle kadar tamamlanmazsa bu okulda eğitim yapılmayacak”

KTÖS Başkanı Mustafa Baybora, 2024-2025 eğitim öğretim yılının tamamlandığını ve öğrencilerin tatile çıktığını belirterek, eğitimdeki sorunların her yıl arttığını ve çözüm üretilmediğini savundu, “Her yıl mevcut sorunlara yenileri ekleniyor” dedi.

6 Şubat depremi sonrasında okul binalarının fiziki güvenliğinin gündeme geldiğini hatırlatan Baybora, Şehit Yalçın İlkokulu’na ilişkin teknik raporun Şubat 2024’te kendilerine ulaştığını, ardından Haziran 2024’te binanın güçlendirme çalışmalarının başlatıldığını söyledi.

Aradan bir yıl geçmesine rağmen gelinen durumu kabul edilemez olarak nitelendiren Baybora, “Bu, plansızlığın, iş bilmezliğin ve yönetememenin açık bir göstergesidir” dedi.

Milli Eğitim Bakanı’nı ve hükümeti, Şehit Yalçın İlkokulu’ndaki mevcut durumla yüzleşmeye davet eden Baybora, “Çocuklarımızın güvenli ortamda eğitim göreceğine inanmıyoruz. Eğitim Bakanlığı sınıfta kalmıştır. Bu bina eylüle kadar tamamlanmazsa, 2025-2026 yılında bu binada eğitim yapılmayacak” ifadelerine yer verdi.

– Maviş: “Bu ülkenin 10 yeni okula, iki katı eğitim bütçesine ihtiyacı var”

KTÖS Genel Sekreteri Burak Maviş ise, ülkedeki kamu okullarının ciddi yapısal sorunlarla karşı karşıya olduğunu ileri sürdü. Maviş, “Evlatlarımız arasında biri konteynerde, biri normal sınıfta eğitim gördü. Kimileri dezavantajlı koşullarda, kimileri ise olması gereken gibi eğitim aldı” dedi.

Kamusal eğitimin bilinçli şekilde ihmal edildiğini savunan Maviş, Eğitim Bakanlığı’nı özel okullara “müşteri yaratmakla” suçladı. İlkokul çağındaki öğrencilerin %23’ünün özel okullarda eğitim gördüğünü belirten Maviş, bu oranı, kamuya duyulan güvenin azaldığının göstergesi olarak değerlendirdi.

Eğitim bütçesinin yetersiz olduğunu savunan Maviş, öğrencilerin sadece %59’unun KKTC vatandaşı olduğunu belirterek, “Vatandaş olmayan öğrenciler yok sayılamaz. Ancak bütçe yalnızca vatandaş oranına göre hazırlanıyor, bu da eğitimi doğrudan olumsuz etkiliyor” dedi.

– “Bütçe artırılmalı, 10 yeni okul gerekli”

Maviş, ülkedeki ilkokul öğrenci dağılımına ilişkin verileri de paylaştı. Toplam 17 bin 650 ilkokul öğrencisi ve 700 sınıf bulunduğunu belirten Maviş, bu öğrencilerin yaklaşık yüzde 70’inin yalnızca 27 okulda eğitim gördüğünü söyledi, geriye kalan yaklaşık 4 bin 500 öğrencinin ise 57 farklı okula dağıldığını ifade etti.

Sınıf ortalamalarının, OECD ve AB standartlarına göre 20, Güney’de 19, KKTC’de ise 26-32 aralığında olduğu bilgisini veren Maviş, “Bu standartlara gelebilmemiz için 10 yeni okula ihtiyaç vardır” dedi.

Açıklamasında, bölgelere göre öğrenci kökenlerine ilişkin, sendikanın verilerini de paylaşan Maviş, KKTC kökenli öğrenci oranının en yüksek olduğu bölgenin yüzde 75 ile İskele, en düşük olduğu bölgenin ise yüzde 47 ile Girne olduğunu belirtti. Maviş, Türkiye kökenli öğrenci oranının yüzde 41 ile en fazla Gazimağusa’da, yüzde 8.5 ile en az İskele’de görüldüğünü; yabancı uyruklu öğrenci oranının ise yüzde 17 ile en yüksek İskele’de, yüzde 4 ile en düşük Güzelyurt’ta olduğunu ifade etti.

Maviş, şöyle devam etti;

“Asgari ücretlinin alım gücü eridi, suya ve akaryakıta zam geldi. Eğitimdeki enflasyon yüzde 72’ye ulaştı, bu oran genel yıllık enflasyonun da üzerinde.”

– “Çocuklar ihmal ediliyor, yasa tasarıları gündeme alınmıyor”

Çocukların korunması ve Çocuk İzleme Merkezi’ne ilişkin yasa tasarılarının Meclis’te geri planda bırakılmasını da eleştiren Burak Maviş, buna karşın “kara paranın aklanmasıyla” ilgili düzenlemelerin öncelikli olarak gündeme alınmasına tepki gösterdi.

Okullarda sosyal ve duygusal destek eksikliğine dikkat çeken Maviş, “psikoaktif madde kullanımı ve çocuk istismarının ciddi boyutlara ulaştığını” söyledi.

– “Şehit Yalçın İlkokulu’nda 18 aydır konteynerde eğitim yapılıyor”

150 öğrencisi ve 9 sınıfı bulunan Şehit Yalçın İlkokulu’nun 18 aydır konteyner sınıflarda eğitim verdiğini belirten Maviş, güçlendirme çalışmaları süren binanın eylül ayına kadar tamamlanması halinde bile yetersiz kalacağını savunarak, “10 Haziran’da ek bina için ihale kapandı ancak ne zaman başlanacağı belirsiz. Bu binanın tamamlanması yetmez, arkadaki bina da yapılmalı” dedi.

Öte yandan okul inşaatının son 15 gündür durduğu bilgisini veren Maviş, bu durumun deprem fonundaki nakit akışı sorunlarından kaynaklandığını ve müteahhitlerin ödeme alamadığı için çalışmaları bıraktığını öne sürdü.

Maviş, okulun eylülde tamamlanmaması durumunda, öğrencilerin konteynerlerde tutulmaması, yakın bir okulda, normal sınıflarda eğitim görmelerinin sağlanması çağrısını yineledi.

“Bu okul fazlasıyla bedel ödedi, artık pozitif ayrımcılık istiyoruz” diyen Maviş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Evet, tüm okullarda okul ve bina güvenliği sağlanmalı; ancak Şehit Yalçın İlkokulu’na özel bir ayrıcalık, pozitif ayrımcılık uygulanmalıdır. Bu okul üç aydır değil, tam 18 aydır konteynerde eğitim veriyor. Artık bu yükü daha fazla taşıyamaz.”

– Demirel: “Bir parkımız bile yok”

Ardından söz alan Okul Aile Birliği Başkanı Halise Demirel de öğretmenlerin, okul yönetiminin ve velilerin fedakarlıkla sürece destek verdiğini ancak artık konteynerlerde eğitimin sürdürülemez hale geldiğini belirtti.

“Kışın soğukta, yazın sıcakta çok zorlandık. Bu çocukların sağlıklı koşullarda, beton binalarda eğitim görmesi gerekiyor” diyen Demirel, okulda oyun alanı dahi olmadığını söyledi. “Bir parkımız bile yok. Bu çocukların hem eğitime hem de oyun alanına ihtiyacı var. Daha iyi koşullar için destek bekliyoruz” şeklinde konuştu.

Devamını Oku

Kıbrıs

47.Güzelyurt Portakal Festivali düzenlenen görkemli açılışla başladı

Published

on

By

Güzelyurt Belediyesi tarafından düzenlenen 47’nci Güzelyurt Portakal Festivali, dün akşam gerçekleştirilen kortej yürüyüşü ve açılış töreniyle başladı.

Festival bu yıl 22 Haziran Pazar gününe kadar sürecek.

Saat 19.00’da başlayan ve Kurtuluş İlkokulu-Kent Merkezi-Festival Parkı güzergâhında ilerleyen korteje muhtarlar, yurtiçi ve yurtdışından davetli ekipler, okullar, kültür ve sanat dernekleri, kurum ve kuruluşlar, sivil toplum örgütleri, spor kulüpleri ile animatör ekipler katıldı.

Kortejin ardından Amfi Tiyatro’da düzenlenen açılış törenine Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Başbakan Ünal Üstel, Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hüseyin Çavuş, Güzelyurt Kaymakamı Mehmet Kayan, Polis Genel Müdür 1. Yardımcısı Ali Adalıer, İskele Belediye Başkanı Hasan Sadıkoğlu, Selçuklu Belediyesi Başkan Yardımcısı Mehmet İnançlı, Sağlık ve Toplum Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Levent Taner, belediye meclis üyeleri, festival sponsorları, davetliler ve vatandaşlar katıldı.

Açılış töreni öncesinde Sergen Dans Akademisi dans gösterisi sundu, ardından animasyon ekiplerinin performansı sergilendi. Tören, konuşmalar ve plaket takdimlerinin ardından tüm protokolün katılımıyla gerçekleştirildi.

Gecede Özbek sanatçı Alisher Nazirov, Amfi Tiyatro’da sahne aldı.

Açılış töreninde konuşan Başbakan Ünal Üstel, hükümetin Güzelyurt’a verdiği sözleri yerine getirdiğini ve bunun mutluluğunu yaşadıklarını söyledi.

Ulusal Birlik Partisi iktidarlarının Güzelyurt’a yönelik yatırımlarını hatırlatan Üstel, “Bizim için Güzelyurt vazgeçilmezdir. Güzelyurt’un bir çakıl taşını dahi Rum’a vermeyiz” dedi. Üstel bunun kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş döneminden, Derviş Eroğlu döneminden beri böyle olduğunu da kaydetti.

Hükümetin Güzelyurt’a yönelik projelerine de değinen Üstel, “Geldiğimiz günden beri Güzelyurt’un ne eksiği varsa hepsini birer birer yerine getirdik” dedi. Narenciye üreticilerine verilen desteklere işaret eden Üstel, “Narenciye ürününü ağacında bırakmadık. Soğuk hava depoları inşa ettik. İlk etapta 15 bin tonluk kapasiteyle başlayacak ve bu, peyderpey 40 bin tona ulaşacak” şeklinde konuştu.

Güzelyurt Hastanesi’nin uzun zaman konuşulduğunu ama bir türlü bitirilemediğini belirten Üstel, “Biz söz verdik ve hastaneyi 15 Kasım’da açacağız.” dedi.

Üstel, kırsal kesim arsaları, eksik yollar ve sosyal konut projelerinin de tamamlanacağını kaydederek, “Güzelyurt için hizmet etmeye devam edeceğiz” ifadesini kullandı. Güzelyurt Belediye Başkanı Mahmut Özçınar’ın çalışmalarına da teşekkür eden Üstel, festivalin bölgeye hayırlı olmasını temenni etti.

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, festivalin 47. yılına dikkat çekerek, “Festivalimiz kırk yedi yaşında, ben de kırk yedi yaşındayım. Bu süre zarfında Güzelyurt’ta hizmetlerin bu denli yoğun bir şekilde gerçekleştiğine pek rastlamadım” dedi.

“Küçüklüğümüzden beri hastanemiz yoktu, hastalarımızı yollarda kaybettik. Bu bizim için kolay olmadı” ifadelerini kullanan Öztürkler, sağlık hizmetleri açısından önemli bir döneme girildiğini belirtti, yıllardır bölgede büyük ihtiyaç duyulan hastanenin açılacağını söyledi.

Tarımda yaşanan zorluklara ve soğuk hava deposu eksikliği nedeniyle ortaya çıkan sıkıntılara da değinen Öztürkler, altyapı projeleri sayesinde bölgenin büyük ölçüde rahatladığını belirtti.

Sorunların artık sona yaklaştığını ifade eden Öztürkler, girilmedik mahalle, dokunulmadık köy bırakmadıklarını vurguladı.

Egemenlik ve uluslararası statü konularına da değinen Öztürkler, “Egemen eşitlik” ilkesi doğrultusunda, hem hükümetin hem de Cumhurbaşkanının yürüttüğü politikalara güçlü şekilde destek verdiklerini dile getirdi.

Bu kararlı duruşun arkasında durmaya devam edeceklerini belirten Öztürkler, “Güzelyurt bir daha pazarlık masasına gelmeyecek” diyerek sözlerini tamamladı.

Devamını Oku

Trending

Reklam