Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

“Biz, Türkiye’nin ve KKTC’nin meşru haklarını, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını sonuna kadar savunuruz, burada hiçbir geri adım söz konusu değil”

Published

on

TC Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Doğu Akdeniz’e ilişkin, “Biz, Türkiye’nin ve KKTC‘nin meşru haklarını, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını sonuna kadar savunuruz, burada hiçbir geri adım söz konusu değil.” dedi.

İlk yurt dışı ziyareti kapsamında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) başkenti Lefkoşa’da bulunan Yılmaz, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçiliğinden katıldığı Haber Global canlı yayınında soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.

Ercan Havalimanı’nın yeni terminal binasında çalışmaların tamamlanmasının 20 Temmuz’a yetişip yetişmeyeceğinin sorulması üzerine Yılmaz, “Yetişecek inşallah, bütün gayretimizle bu yönde çalışıyoruz. Bugün de terminal binasını inceledik, ben çok etkilendim, çok güzel bir terminal binası. Bağlantı yollarına kadar yapılmış. Sayın Cumhurbaşkanı’mız da 20 Temmuz’da bu havalimanına inmek istediğini söyledi. Biz de Ulaştırma Bakanı’mızla, Devlet Hava Meydanları ve teknik bir ekiple birlikte geldik. İnşallah, gereği neyse, Türkiye’den gelen ekipler ve KKTC‘deki ekipler ortaklaşa, yüklenici firmalar hep birlikte gayret edeceğiz.” diye konuştu.

Yılmaz, elektrikle ilgili bir konunun söz konusu olduğunu ifade ederek, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu yoluna girdi gibi görünüyor. Diğer taraftan geçici kabulle ilgili sıkıntılar vardı, uzun bir zaman alması söz konusu olabilecekti. Türkiye’den bu konuda teknik destek verecek ekipleri getirdik. Burada da hükümet bir karar çıkardı. Türkiye’den gelen ekiplerle, Kıbrıs’taki ekipler bir arada bu çalışmaları hızlı bir şekilde yürütecekler. Gerekli birtakım teknik kontroller, kararlar alınacak ve inşallah 20’sine hazır hale getireceğiz, çok boyutlu bir şekilde hazırlanıyoruz.”

Kapasite artırımı olup olmayacağına ilişkin de Yılmaz, “800 binden 8 milyona diyelim, 10 kat büyüklüğünde bir havalimanından bahsediyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yeni vitrini olacak inşallah bu. İlk gelen misafirler hemen bu havalimanını görmüş olacaklar. Bazı ülkeler teknik gerekçelerle direkt uçmuyorlardı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne. Bu havalimanı teknik alt yapısıyla bu gerekçeleri de ortadan kaldırmış olacak. Dolayısıyla siyasi bağlarını, dünyayla bağlarını Kuzey Kıbrıs’ın güçlendirmiş olacak.” değerlendirmesinde bulundu.

Yılmaz, havalimanının turizme de büyük katkı sağlayacağını, istihdamı artıracağını, yatırımlara imkan vereceğini vurgulayarak, “Hangi açıdan bakarsanız bakın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bu anlamda sınıf atlatacak diyelim. İnşallah, işletilme aşamasına geçildiğini hep birlikte görürüz.” ifadelerini kullandı.

– “Elektrik konusu da su gibi ele alacağımız bir konu olacak”

Türkiye ile KKTC arasında hayata geçirilen önemli projeler hakkında da bilgi veren Yılmaz, denizaltından su getirilmesine olanak sağlayacak Mesarya Ovası Projesi’ne ilişkin şu açıklamalarda bulundu:

“Bu, çok çok önemli bir proje. Ada ekonomisi denilen bir şey var, adalar belli büyüklükte oldukları için ölçek ekonomisi sağlayamıyorlar. O yüzden su, elektrik çok masraflı hizmetler haline geliyor. Daha büyük bir ana karayla irtibat kurduğunuz zaman çok daha uygun şartlarda, ölçek ekonomileriyle, düşük maliyetlerle birtakım hizmetleri verme imkanı oluyor. Bu anlamda çok stratejik bir yatırım. Su geliyor Türkiye’den biliyorsunuz. Bugün Sayın Başbakan ile görüşmemde bana, 3 köy dışında diğer bütün köylere bu suyun ulaştığını ifade etti, onlara da yakın zamanda verilecekmiş. İçme suyu olarak.

Sulama suyuna gelince belli ovalarda sulamalar başlamış durumda. Mesarya Ovası’ndaki sulama için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sadece içme suyu anlamında değil, tarımsal üretimin artması anlamında, dolayısıyla refahın artması anlamında çok önemli.”

KKTC‘ye elektrik sağlanmasına ilişkin de açıklamalarda bulunan Yılmaz, “Aynı modeli niçin elektrikte yapmayalım. Bugün, kabloyla Türkiye’ye bağlanma projesini tartışıyoruz. Belli alt yapılar oluşturulmuş durumda. Elektrik konusu da su gibi ele alacağımız bir konu olacak. Önümüzdeki dönemde atacağımız en önemli adımlardan bir tanesi de bu kablo bağlantısı olacaktır. Orta vadede, 3-5 yıl arasında bir takvimden bahsediliyor tamamlanıp hayata geçmesi için. Ciddi bir maliyet söz konusu elbette ama ondan sonraki dönemde maliyetleri işletme anlamında da aşağı çeken çok önemli avantajlar sağlayan bir proje olacak.” dedi.

Yılmaz, bunun yenilenebilir enerjiyle birleşeceğine işaret ederek, bir taraftan kablo bir taraftan yenilebilir enerji yatırımlarının yapılacağını söyledi.

– “KKTC‘nin son derece meşru haklarını her platformda savunmaya devam edeceğiz”

KKTC‘nin tanınmasına ilişkin gelişmeleri de değerlendiren Yılmaz, “Son dönemlerde son derece stratejik bir gelişme sağlamış durumdayız. Bundan sonraki süreçte KKTC‘nin tanınması konusunda gayretlerimizi daha da yoğunlaştıracağız. Türk Devletleri Topluluğu’nda gözlemci üye olması bunun bir işareti, sinyali bir anlamda. Kuzey Kıbrıs’taki Kıbrıs Türk halkı, hiçbir şekilde bir azınlık statüsüne itilemez, hiyerarşik olarak başkalarının altında bir konuma sürüklenemez. Eşit bir şekilde, egemen bir şekilde Ada’da yerini almak durumunda. Bütün platformlarda biz haklılığını ortaya koyuyoruz. Biz, bütün haksızlıklara karşı doğru pozisyonumuzu ve KKTC‘nin son derece meşru haklarını her platformda savunmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.

Doğu Akdeniz’e ilişkin soru üzerine Yılmaz, şunları kaydetti:

“Doğu Akdeniz, son derece önemli bir coğrafya ve burada bir ekonomi var. Ülkelerin de çıkarları var. Bir dönem Türkiye’yi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni bu denklemden dışlamaya dönük bir çaba içine girdiler ama Türkiye Cumhuriyeti’nin gücü, burada oyunları bozdu. En önemlisi, Libya ile yapılan anlaşma. O anlaşmayla birlikte bütün oyunlar bozulmuş oldu. Şimdi yeni bir denklem oluşmuş durumda. Biz, Türkiye’nin ve KKTC‘nin meşru haklarını, uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını sonuna kadar savunuruz, burada hiçbir geri adım söz konusu değil. Ama bir taraftan da şunu söylüyoruz, ‘Burası ortak bir alan, gelin birilerini dışlamaya kalkmadan bu ortak alanı, ortak menfaatler doğrultusunda hep birlikte değerlendirelim.’ Türkiye, bunun da çağrılarını yapıyor. Uzak coğrafyaların planlarına hiç kimse gelmesin.”

– “Ne dediysek, onu yapma gayretinde olduk”

Yılmaz, asgari ücretle ilgili soruyu yanıtlarken de işveren, işçi ve kamu tarafının bir müzakere süreci yürüttüğünü hatırlattı.

Normalde yılda bir kez olan görüşmelerin, çalışanların enflasyona ezdirilmemesi için 6 aylık periyotta yapıldığına işaret eden Yılmaz, “Temenni ederiz ki bu üç kesim bir ortak noktada anlaşsınlar. O da nedir? Çalışanlarımızın enflasyona ezdirilmemesi.” dedi.

“Memur ve emeklilerin de zam beklentisi söz konusu. Bu süreç TBMM’de devam edecek. Takvimlendirme nasıl olur?” sorusunu Yılmaz, şöyle yanıtladı:

“Meclisimiz bayramdan sonra çalışma kararı aldı. İlk 6 ayın enflasyonunu da temmuz ayında görmüş olacağız. Bütün bunlar çerçevesinde bir değerlendirme yapılacak. Gerek asgari ücret gerek 22 bin lira en az memur maaşı meselesi, bizim seçim beyannamemizde ortaya koyduğumuz taahhütler. Biz, her zaman ne dediysek onu yapma gayreti içinde olan bir parti olduk. Dolayısıyla hiç geciktirmeden bu taahhütlerimizi temmuz ayı içeresinde gerçekleştirme yönünde bir gayret içindeyiz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız, Hazine ve Maliye Bakanlığımızla, ilgili taraflarla birlikte çalışmalarını yapıyorlar. Meclisimiz son sözü söyleyecek. Burada da Meclisimizin iradesine saygı göstermek durumundayız.”

Yılmaz, TBMM tatile girmeden bu düzenlemenin öncelikli bir şekilde ele alınacağını dile getirdi.

– “Güncelleme ihtiyacı doğabiliyor”

“Yeni dönemde ekonomide nasıl bir politika izlenecek? Merkez Bankası’nın politika faizinde bir güncelleme olur mu?” sorusu üzerine Yılmaz, ortak akılla, istişareyle hareket ettiklerini söyledi.

Yılmaz, Merkez Bankası’nın, kanunların çizdiği bir çerçevesinin bulunduğunu belirterek, bankanın, fiyat istikrarı ile istihdam ve kalkınma politikalarına destek olma misyonunun bulunduğunu hatırlattı.

Bu politikaların, istikrar içinde büyümek, geliri adil bir şekilde geniş kesimlere dağıtmak ve teknolojik atılım çerçevesinde şekillendiğini dile getiren Yılmaz, şunları kaydetti:

“Burada güncelleme ihtiyacı da doğabiliyor zaman zaman. Dünyanın, Türkiye’nin şartlarına göre güncelleme ihtiyaçları çıkıyor. Bugün baktığınızda bütün dünyada bir problem var. Büyüme hızı aşağı doğru gidiyor, bir taraftan da enflasyon var. Enflasyonla resesyonu dengelemeye çalışan bir dünya manzarası var karşımızda. Biz de son 3 yılda iyi bir büyüme performansı, çok iyi bir istihdam, ihracat, turizm artışı yakaladık. Ama şimdi vatandaşımızın da birinci önceliği olan enflasyona odaklanmış durumdayız. Dengeli bir şekilde, diğer hedeflerimizi de ihmal etmeden enflasyona daha büyük bir öncelik atfediyoruz. Dolayısıyla Merkez Bankamız ve Hazine ve Maliye Bakanlığımız bu konularda yoğun bir çalışma sergiliyorlar. Burada Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığı var. Uzun ve orta vadede amacımız ne? Hem faizler hem enflasyon düşsün. Uzun vadede varmak istediğimiz yer belli. Büyümemizi, istihdamımızı devam ettirelim.”

Yatırımlar için uygun bir finansal ortamın önemine işaret eden Yılmaz, “Merkez Bankası değerlendirmelerini yapacaktır. Hep birlikte sonucunu takip edeceğiz.” dedi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Yamaçköy’de yangın

Published

on

By

Bugün saat 14:00 sıralarında, Yamaçköy’de ormanlık alan içerisinde, henüz tespit edilemeyen sebepten dolayı meydana gelen yangına İtfaiye Ekipleri’nin müdahalesi sürüyor. Yangın henüz kontrol altına alınamamış olup, soruşturma devam etmektedir.

Devamını Oku

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Tatar, Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Serhat Kabaklı’yı kabul etti

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Serhat Kabaklı’yı kabul etti.

Kabulde, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Çağın Zort, Cumhurbaşkanı Özel Danışmanı Gökhan Güler, Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetimler Danışmanı İlker Edip, Kıbrıslı Türk şair-yazar Feyzan Korur ve Uluslararası Final Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkan Yardımcısı İbrahim Taşel de hazır bulundu.

Kabaklı kabulde, vakıf yayını olan “Bil Oğlum” adlı kitabını Tatar’a takdim ederek, Kıbrıs’ta “Türk Dünyası Şiir Akşamları” etkinliğinin düzenlenmesi için destek talebinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs Türk halkının kendi dili, dini ve değerleriyle bu topraklardaki yaşamını yıllardır başarı ile sürdürdüğünü belirterek, “Bu bizim övünç kaynağımızdır.” dedi.

Vakıfla birlikte düzenlenecek etkinliklerde Kıbrıs Türk halkının kendi şairlerinin, yazarlarının, edebiyatçılarının yer almasının kendilerine güç vereceğini dile getiren Tatar, “Onun için yeni projenizi selamlıyorum.” ifadesini kullandı.

Tatar, bu tür organizasyonlarda sadece Türk dünyasının ve Türk devletlerinin değil, Bulgaristan, Macaristan, Tataristan, Uygur gibi diğer ülkelerin de katılabileceğini belirterek, önemli olanın gönül birliği olduğunu kaydetti.

Tatar, bugünün dijital dünyasının iletişimin daha kolay ve yaygın olduğuna işaret etti.

Cumhurbaşkanı Tatar, kabulde Kıbrıs Türk halkının tarihine de değinerek, Kıbrıs Türk halkının 1571’den bu yana bu topraklarda uzun yıllar hiçbir değerini kaybetmeden varlığını sürdürebildiğinin altını çizdi.

“Kıbrıs Türk halkı öz benliğiyle bu topraklarda var olmanın gururunu yaşadı ve bugünlere kadar gelebildik.” diyen Tatar, bugünkü iletişim çağında eskiye oranla daha kolay iletişim olduğunu, ayrıca Türkiye Cumhuriyeti ve Türk dünyasının yanlarında olduğunu belirtti.

Tatar, Türk Devletleri Teşkilatı’nda gözlemci üye olmanın kendilerine çok şeyler kazandırdığını da vurgulayarak, diğer Türk teşkilatlarına da üye olduklarını ve bu yakınlıkların önemli kazanımlar olduğunu ifade etti.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonrasında Türk devletlerin bağımsızlıklarına kavuşmalarıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli bir siyaset geliştirdiğini dile getiren Tatar, Gaspıralı İsmail’in “Dilde, işte, fikirde birlik” sözlerine atıfta bulundu.

-Kabaklı

Türk Edebiyatı Vakfı Başkanı Serhat Kabaklı da kabulde yaptığı konuşmada, vakıf olarak Kıbrıs’ın kültür ve edebiyat hayatında aktif rol oynamak istediklerini belirterek, “Kıbrıs’taki gençlerin Türk kimliğiyle yaşamalarını sağlamak için birtakım çalışmalar yapmak istiyoruz.” dedi.

Kabaklı, ağustos ayı gibi “Türk dünyası şiir akşamları” konulu bir etkinlik düzenlemek istediklerini, etkinlikte Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) ile Uluslararası Final Üniversitesi’nin kendilerine destek verebileceğini ifade etti.

Etkinlikte Türk dünyasından gelecek şairlerin yanı sıra Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı’ndan da (Türksoy) bir Azeri konseri düzenlenebileceğini ifade eden Kabaklı, amaçlarının Türk dünyasının Kıbrıs ile gönül birliği içinde olduğunu ortaya koymak olduğunu kaydetti.

Kabaklı,  Elâzığ’da “Hazar Şiir Akşamları” adıyla yaklaşık 25 yıldır bu organizasyonu yaptıklarını belirterek, amaçlarının Kıbrıs’ta düzenlenecek Türk dünyası şiir akşamlarının da geleneksel hale dönüştürülmesi olduğunu söyledi.

Kabulde, Feyzan Korur da “Rüzgâr Üstü” isimli öykü kitabını Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a takdim etti.

 

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Dışişleri Bakanlığı ile TC Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın düzenlediği “İletişim Eğitim Programı” başladı. Eğitim programı iki gün sürecek

Published

on

By

Dışişleri Bakanlığı ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın birlikte düzenlediği “İletişim Eğitim Programı”, Dışişleri Bakanlığı Uğur Umar Konferans Salonu’nda yapılıyor.

İki gün sürecek hizmet içi eğitim programı, bugün saat 10.00’da başladı.

Eğitim programının açılışında Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanı Doç. Dr. Bora Bayraktar, birer konuşma yaptı.

Eğitim programında, “Kamu Diplomasisi”, “Kriz Anlarında İçerik Yönetimi”, “Yapay Zeka” “Sosyal Medyanın Doğru Kullanımı ve Dezenformasyonla Mücadele” ve “Kurumsal İletişim” konu başlıkları yer alıyor.

Eğitim programının temel amacının; dış politika üretiminde iletişimin stratejik rolünü güçlendirmek, kamu diplomasisinin araçlarını etkin şekilde kullanabilen dezenformasyonla mücadele konusunda yetkin, kriz anlarında doğru ve zamanında iletişim stratejileri geliştirebilen bir diplomasi kurumsallığına katkı sağlamak olduğu vurgulandı.

İletişim Eğitim Programı’nın açılışında konuşan Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu, bugünün önemli ve farklı bir gün olduğunu belirtti.

Eğitimin verildiği salonda çoğu zaman toplantılar ve konuşmalar yapıldığını belirten Ertuğruloğlu, “İlk defa bu salonun tıklım tıklım olduğunu gördüm. Son derece mutluyum.” dedi.

Ertuğruloğlu, hizmet içi eğitimin gerçekleşmesini Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı iletişim Başkanlığı’ndan aylar önce kendisinin talep ettiğini belirterek, eğitimin önemine değindi.

Ertuğruloğlu, yıllar önce bürokrat olduğu bir dönemde, Ankara Dışişleri’nde bir üst düzey bürokratla konuşurken her zaman yaptığı gibi Kıbrıs konusunda sitemkar ve talepkar bir üslupla konuştuğunu anımsatarak anısından bahsetti.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhuriyet Yerleşkesi açılışında yaptığı konuşma metninin sürekli cebinde olduğunu belirten Ertuğruloğlu, Erdoğan’ın konuşmasındaki “İsimlerimiz farklı olsa bile, konu Kıbrıs davası olunca, soyadımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir” sözlerine değindi.

Kıbrıs Türk halkının yıllarca dünyadan soyutlanıp, kendi içine kapanmış olarak yaşamaya zorlandığını ifade eden Ertuğruloğlu, “Kıbrıs Türk halkı, tüm bu süreçler boyunca Anavatan Türkiye’den her zaman yardım talep etmiş ve her yardım talebi de cevap bulmuştur. Anavatan her türlü bedeli ödemeyi göze alarak, gerekirse bütün dünyayı karşısına alarak Kıbrıs Türkünü yalnız bırakmamış ve mücadelesinde bir bütün olarak, bu haklı davayı ileri götürmek için beraber mücadeleler vermişizdir. Bugün de aynı şey geçerlidir.” şeklinde konuştu.

“Bizim de üzerimize düşen görevleri, sorumlulukları yerine getirme mecburiyetimiz var.” diyen Ertuğruloğlu, yan gelip yatma diye bir lükslerinin olmadığını kaydetti.

 

“Bir BRT neden TRT olmasın, Türk Ajansı Kıbrıs neden Anadolu Ajansı olmasın.” şeklinde konuşan Ertuğruloğlu, iletişimin bu kadar önemli olduğu ve dezenformasyonun bu kadar tehlike arz ettiği dünyada çok daha etkin iletişim unsurlarını öğrenip, bunları uygulama noktasına gelmeleri gerektiğinin şart olduğunu ifade etti.

Ertuğruloğlu,  “Gündemi, Rum basınının yaratıp Türk basınının da bunu tekrarladığı bir basın olmaktan çıkmamız gerekir. Niye gündemi Kıbrıs Türk basını yaratmasın? Ama dezenformasyonla değil gerçeklerle…” ifadelerini kullandı.

Her yönüyle son derece haklı bir ulusal davanın savunucusu olduklarını belirten Ertuğruloğlu,  “Kendi içimizde de bazı unsurlar var. Bizi, haklı davayı savunmaktan dolayı utanma durumuna getirmeye çalışıyorlar. Sanki bir suç işliyoruz. Bu oyuna asla gelinmemesi gerekir.” dedi.

Anavatan Türkiye’ye ve Kıbrıs Türk halkına güvendiğini kaydeden Ertuğruloğlu, bir bütün olduklarını dile getirdi.

“Bugün ülkede siyaset yapacağım diyerek iki devletli politikayı ‘çözümsüzlüğün kendisidir’ diye lanse eden siyasilerimiz var. İki devletli politikayı savunmanın çözümsüzlüğü savunmak olduğunu söyleyebilecek kadar Kıbrıs konusundan bir haber ve başka bir dünyada yaşayan arkadaşlarımız var.” ifadelerini kullanan Ertuğruloğlu, bunun Kıbrıs konusunun ne olduğunu bilmediklerini gösterdiğini kaydetti.

Ertuğruloğlu, “Kıbrıs sorunu, Rum tarafının Kıbrıs Cumhuriyeti diye kabul edilmesidir. Başka bir sorun değil. Yaşadığımız bütün problemlerin nedeni ve temeli Rum tarafının Kıbrıs Cumhuriyeti diye kabul görmesidir. Bu gerçek ortada dururken, iki devletli politikayı savunmanın çözümsüzlüğü gündeme getirdiğini nasıl söyleyebilirsin?” diye konuştu.

Kıbrıslı Rumların Kıbrıs sorunu tanımlamasına değinen Ertuğruloğlu, eleştirilerde bulundu.

Çözümün Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin varlığı olduğunu kaydeden Ertuğruloğlu, “Dünya Rum’u bu şekilde şımarttığı sürece, Rum tarafı bizim de faydalanacağımız bir ortamı neden kabul etsin. Bütün avantajları kendi başına kullanırken,  üzerimizde ambargoları uygularken ve Türkiye’yi işgalci bir ülke diye suçlarken… ” şeklinde konuştu.

Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri de, sözlerine, Berlin Büyükelçiliği’nde müsteşar olarak görev yaptığı bir dönemde okuduğu bir makaleye değinerek başladı.

Seyahatin Berlin’den Ankara’ya 14 gün olduğu 1920’lerden, bilginin Berlin’den Ankara’ya üç ya da beş saniyede geldiği bir çağda olduklarını kaydeden Başçeri, “Böylesine hızlı bir dönüşümü yaşadık ve şimdi buna adapte olmaya çalışıyoruz.” dedi.

İran ile İsrail arasında hava savaşının yaşandığına değinen Başçeri, her iki taraftan farklı farklı açıklamaların geldiğini, “hangisinin doğru, hangisinin yanlış” olduğunu ayırt etmekte zorlandığını belirtti.

“Yaptığımız işin doğruluğunu, doğru bir şekilde kamuoyuna aktarılması farklı bir boyuta geliyor. Bir Algoritma üzerinden, milyonlarca paylaşımın nasıl değerlendirildiğine bakılmaksızın, ortaya konan bazı düşünceler, fikirler sanki hepimiz bunun doğruluğuna inanıp ona göre de üretilen algılar üzerinden bir düşünce silsilesi geliştirmeye çalışıyoruz.” diyen Başçeri, kendileri için en tehlikeli olanının bunun üstüne de bir siyaset kurmaya gayret etmeleri olduğunu dile getirdi.

Hizmet içi eğitim programını önemli ve faydalı bulduğunu dile getiren Başçeri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın edinmiş olduğu tecrübenin ve bilgi birikiminin KKTC’deki bu alanda faaliyet gösterenlere aktarılmasının yararlı olacağını vurguladı.

Başçeri, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın personel böylesine bir eğitim programını planladıkları için ve Dışişleri Bakanlığı kapılarını bu eğitim programına açmasından dolayı Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’na teşekkür etti.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi Başkanı Doç. Dr. Bora Bayraktar da, gününüzde kamu diplomasisi ve kurumsal iletişim kavramlarının daha önce hiç olmadığı kadar önem kazandığını gördüklerini kaydetti.

Bayraktar, bu bağlamda kamu çalışanlarının, kamu diplomasisi ve kamusal iletişim konularında gerekli bilince sahip olmalarının önem kazandığına değindi.

İletişim Eğitim Programı’na değinen Bayraktar, dezenformasyonu önemli bir silah olarak kullanan sosyal medyanın, diplomasi ve habercilik ekseninde bilinçli olarak ele alınması gereken bir husus olduğunu kaydetti.

 

 

Devamını Oku

Trending

Reklam