Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Tunus’ta krizden çıkış yolu: Ulusal diyalog mu erken seçim mi?

Tunus’ta siyasi tıkanmışlık devam ederken, ülkenin siyasi elitleri arasındaki gerilim de sürüyor. Mevcut ihtilaflarda uzlaşma sağlanması için bir taraftan ulusal diyalog inisiyatifleri teklif edilirken, diğer yandan erken seçim çağrıları yapılıyor.

Published

on

Orta Doğu’da ‘Arap Baharı’ adıyla bilinen sürecin akabinde demokratikleşmeye adım atan Tunus’ta siyasi istikrar bir türlü yakalanamadı.

Sık sık değişen hükümetler ve siyasi aktörlerin arasındaki görüş ayrılıkları siyasi, ekonomik ve sosyal reformların önüne geçti.

2019 seçimlerinden sonra Meclis Başkanlığına gelen Nahda Hareketi Lideri Raşid Gannuşi ile Cumhurbaşkanlığı koltuğuna gelen Kays Said arasındaki uyumsuzluk uzun bir süre medyanın gündemini meşgul ederken, ocak ayında yapılan hükümet revizyonu Said ile Hükümet Başkanı Hişam Meşişi’nin de arasını açtı. Böylece siyaset sahnesinde bir çatlak daha ortaya çıktı.

Meşişi’nin göreve getirdiği yeni bakanlar Meclis’ten güvenoyu almasına rağmen Cumhurbaşkanı Said, onları Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na davet edip yeminlerini ettirmeyi kabul etmedi.

Teamül olarak gerçekleşmesi gereken bu olay, ülkede anayasal tartışmaları da beraberinde getirdi.

{ilgili-haber431536}

2013 yılında Tunus’ta ulusal diyaloğa öncülük yapan Tunus Genel İşçi Sendikaları (UGTT), ülkedeki krizin aşılabilmesi için Aralık 2020’de benzer bir inisiyatif önerisinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Kays Said bu diyalog çağrılarına önce aylarca kulaklarını tıkadı. Ardından 15 Haziran’da söz konusu girişime öncülük etmeyi kabul ettiğini açıklayarak, diyalogla ilgili bazı şartlar öne sürmüştü.

Said, “Diyaloğun, hain ve hırsızlara sahte bir meşruiyet kazandırma girişimi olmaması bilakis yeni bir siyasi rejim ve gerçek bir anayasa oluşturmaya dönük olması gerektiğini” savunarak, sözü yine en baştan itibaren yapmak istediği siyasi rejim değişikliğine getirdi.

Parlamentodaki en büyük parti Nahda Hareketi ise siyasi rejimin değiştirilmesine karşı olduğunu açık bir dille fade ediyor. Bunu da ‘devrimin kazanımlarını geri çevirmek’ olarak niteliyor.

Nahda Hareketi, ülkede yaşanan siyasi krizin, müzakere ve diyalog yoluyla aşılamaması durumunda, erken tarihli cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimlerini destekleyeceğini duyurmasından sonra ülkedeki belirsizlik iyice yükseldi.

Tunus’ta hala bir Anayasa Mahkemesi olmaması ve seçim kanununda revizyon gündeminde ilerleme sağlanamaması da ülkedeki krizin yansımalarından sadece bazıları.

Tunus’taki son durumu ORSAM (Ortadoğu Araştırmaları Merkezi) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. İsmail Numan Telci ve Tunuslu gazeteci ve analist Salahaddin Coreşi ile ele aldık…

İşte soru ve yanıtlar:

Tunus’ta siyasi kriz gittikçe derinleşiyor. Aylardır siyaset sahasına damgasını vuran Cumhurbaşkanı Kays Said ile Parlamento Başkanı Gannuşi arasındaki gerilim bu sefer Said ile Hükümet Başkanı Hişam Meşişi arasına da sıçradı. Ülkede bir taraftan siyasi diyalog gerekliliği vurgusu yapılırken, diğer taraftan bu yöndeki girişimler başarısız olursa erken seçimden başka çözüm kalmayacağı belirtiliyor. Sizce siyasi diyalog Tunus’ta gerginliği azaltabilecek mi?

Doç. Dr. İsmail Numan Telci: Son dönemde ülkenin en önemli siyasi aktörleri (Cumhurbaşkanı, Parlamento Başkanı ve Başbakan) arasındaki anlaşmazlık ve krizler esasında iktidar mücadelelerinin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Bu noktada özellikle bazı aktörlerin iktidar alanlarını konsolide etme çabası içerisinde oldukları görülmektedir. Söz konusu aktörlerin uzlaşabilmeleri için öncelikle kendi iktidar alanlarından taviz vermeleri gerekmektedir.

Said uzlaşmacı cumhurbaşkanı profilineden uzaklaştı

Normal şartlar altında uzlaşmacı ve taraflara eşit mesafede oluşuyla bilinen Cumhurbaşkanı Kays Said’in mevcut anlaşmazlıklar bağlamında bu yönünden uzaklaştığı görülmektedir.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Kays Said’in yürütme ve yasamayı anayasa hukukçusu kimliğiyle hukuk normları üzerinden baskılamaya çalıştığı yönünde de bir algıdan söz edilebilir. Meşişi ve Gannuşi’nin ise Cumhurbaşkanı’nın sistemi tıkayan tavrından rahatsız olmakla birlikte, siyasi güç olarak topluma karşı hesap verme endişesi içerisinde olduklarından krizin uzamasından rahatsız oldukları söylenebilir.

Siyasi diyalog için tavizler gerekiyor

Gerginliği azaltacak siyasi diyaloğun sağlanabilmesi için her siyasi aktörün taviz verecek pozisyonda olması büyük önem taşımakta, bu durum olmadığı takdirde erken seçimin kaçınılmaz olacağı öngörülebilir. Erken seçimin ise ülkedeki siyasi ve ekonomik istikrarsızlığı daha da derinleştirebileceği ve bunun da siyasi ve sosyo-ekonomik açıdan büyük patlamalara neden olabileceği söylenebilir.

Salahaddin Coreşi: Siyasi diyalog sihirli çözüm değildir. O, Tunus’taki mevcut duruma yönelik gerçekçi ve derinlemesine bir değerlendirme yapılabilmesi ve bu kapsamda alınabilecek çözüm odaklı bazı önlemler konusunda uzlaşma sağlanabilmesi adına tüm siyasi taraflar için bir fırsattır.

Ancak bu kapsamlı siyasi diyalog öncelikle karşılıklı güvene dayanması gerekiyor. Ayrıca samimiyet ve abartıya kaçmadan uygulanabilir gerçekçi çözüm önerilerinin ortaya konması da çok önemli.

Taraflar, bu konuda ciddi olmalı ve birbirine karşı marjinalleştirmeden uzak durmalı. Çünkü bu tür diyaloglar, ülkede büyük bir siyasi, ekonomik veya sosyal kriz patlak verdiğinde şiddete sürüklenişi engelleyebilir.

“Ulusal diyalog için Tunus’ta şartlar elverişli değil”

Fakat ne yazık ki Tunus’ta şu anki sorun, sağlıklı bir diyalogun kurulabilmesi için gerekli şartlar mevcut değil. Zira ülkede aşırı kutuplaşma söz konusu. Siyasette tehditkar ve şüpheci söylemler hakim.

Tunus Genel İşçi Sendikası, son dönemde böyle bir diyaloğun başlatılması için ön ayak olabileceği yönünde açıklamalarına rağmen şimdilik Tunus’ta böyle bir diyalog için şartların elverişli olmadığı kanaatindeyim.

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, ülkedeki yönetim sistemini sık sık eleştiriyor ve bu sistemde değişikliğin yapılması gerektiğini savunuyor. Hükümette yapılan revizyonu, parlamento tarafından onaylanmasına rağmen ‘usulsüz’ olduğu gerekçesiyle reddediyor ve bakanları yemin törenine davet etmekten imtina ediyor. Diğer taraftan kendisiyle aynı fikirde olmayan bazı siyasetçileri ima ederek onlara ‘virüs’ benzetmesi yapıyor. Tunus Cumhurbaşkanı, mevcut sistemden neden memnun değil? Tam olarak ne yapmak istiyor?

Doç. Dr. İsmail Numan Telci: Tunus’ta devrim sonrası siyasi kurumların oturmaması ve özellikle hukuki bağlayıcılık anlamında en üst yargı mercii Anayasa Mahkemesinin tesis edilememesi ülkedeki siyasi erklerin denetlenebilirliği açısından en kritik hususlardan birisidir.

Anayasa Mahkemesi olmaması siyasetçileri denetimsiz bırakıyor

Cumhurbaşkanı anayasa hukukçusu kimliği ile Başbakan’ı usulsüzlükle itham edebilirken, bunu denetleyecek ve uzlaştıracak bir yargı mekanizmasının eksikliği siyaset kurumları arasındaki krizleri çıkmaza sokmaktadır.

Bu durum da bir anlamda Cumhurbaşkanı Said’e kendi yetki alanını rahatça kullanabilmesi açısından önemli bir fırsat sunmakta ve yürütme kurumunu kontrol altında tutmaya çalışmasına olanak vermektedir.

Salahaddin Coreşi: Tunus Cumhurbaşkanı Kayd Said’in Tunus siyasi sistemine yönelik eleştirel tutumu yeni değil. O daha Cumhurbaşkanı adayı olmadan önce bile Tunus’un mevcut siyasi sisteminde bir sorunun olduğunu ifade ediyor.

Said parlamenter rejimin yerine cumhurbaşkanlığı rejimini destekliyor

Said, parlamenter sistemin yerine cumhurbaşkanlığı sisteminin uygulanması gerektiğini düşünüyor. (30 yıl boyunca Anayasa Hukuku alanında profesörlük yapan) Said, ‘zamanı geçmiş’ olarak gördüğü siyasi partilere de karşı.

Birden çok kez halk temsili konusunda yeni bir formüle gidilmesi gerektiğinden bahsetmişti. Bu kapsamda doğrudan demokrasi formüllerinden ‘halk konseyleri’ fikrinden çok bahsetmişti.

Yani siyasi parti temsilcilerinin ve bağımsızların yer aldığı parlamenter sistemin suretindeki temsili demokrasiye karşı. Çünkü Kays Said’e göre, bu sistem Tunus’ta başarısız kaldı.

Fakat Cumhurbaşkanı’nın sorunu, fikirlerine destek toplayamaması. Zira, şu ana kadar hiç bir ana siyasi parti bu vizyonuna katılmadı.

Said’in bir diğer sorunu, pazarlamaya çalıştığı vizyonla ilgili somut herhangi bir öneriyi ortaya koyamaması. Yani, şu ana kadar parlamentonun önüne herhangi bir öneriyi koymadı.

Cumhurbaşkanı Said hep konuşuyor fakat eyleme dökemiyor. Said’in pazarlamaya çalıştığı fikirleri bütüncül bir programa dönüştüremedi.

Tunus’taki sistemde sorunlar var

Tunus’taki mevcut siyasi sistemin bazı sorunlarının olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Çünkü bu sistem, ülkedeki siyasi yelpazeyi yansıtmaktan uzak kalıyor.

Yetki konusunda açık bir çakışma söz konusu. Şu an Cumhurbaşkanı ile Hükümet Başkanı arasında açık bir yetki çakışması olduğunu görebiliyoruz.

Cumhurbaşkanı Kays Said, onun vizyonunu paylaşacak ve sözünden çıkmayacak bir hükümet başkanı istiyor. Ancak bu tabii ki olmuyor. Gelip giden başbakanlar kendi yetki alanları konusunda taviz vermemeyi tercih etti. Bu her seferde Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında bir çekişme ortamının ortaya çıkmasına neden oldu.

Tunus’ta bugün siyasi sistemin revize edilmesi konusuna sıcak bakan taraflar var. Bu taraflar Kayd Said ile bazı noktalarda hemfikir. Ancak burada parlamento çatısı altında bir diyaloğun olması şart. Çünkü parlamento, yeni siyasetleri hayata geçirme adresi.

Parlamentoyu çözüp sonra çözüm arayışına girmek doğru bir yaklaşım değildir. Bu tam bir intihar olur.

Tunus’taki COVID-19 vakaları, pandeminin başından bu yana en yüksek rekorunu yaşıyor. Ülkede ekonomik, sosyal ve sağlık krizi de var. Hükümet ise bu krizlere cevap verecek çözümler üretmekten uzak görünüyor. Sizce bu durumun arkasındaki nedenler nedir?

Doç. Dr. İsmail Numan Telci: Tunus, Arap devrimleri sürecinin barışçıl bir şekilde sonuçlandığı ülkelerden birisi olmakla birlikte, izleyen yıllarda yaşanan gelişmeler nedeniyle siyasi ve ekonomik istikrarı sağlayamamıştır.

2011 yılından bu yana 10 hükümetin değiştiği ülke sık sık siyasi krizlerle anıldı. Son olarak Tunus’ta 2019’daki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin ardından siyasi istikrar bir türlü sağlanamazken, bu durum COVID-19’un da etkisiyle ekonomik durumun da kötüleşmesinin ardından çok yönlü bir kriz noktasına evrildi.

Kırılgan ekonomideki sorunlar pandemi ile beraber derinleşti

Nitekim Tunus’ta yapısal problemleri olan zayıf bir ekonomik yapı mevcutken, ülke gelirlerinin büyük kısmının turizm ve hizmet sektörü gibi küresel gelişmelerle bağlantılı sektörlere dayanması mevcut kırılganlıkları daha da derinleştirmiştir.

Tunus hükümeti birçok problemden dolayı doğru politikalar izleyemedi. Buna ilaveten sınır komşusu Libya’daki istikrarsızlık da Tunus ekonomisini olumsuz etkilemektedir.

Bundan dolayı bölgesel istikrarsızlıklar, iç politikadaki siyasi krizler ve pandeminin derinleştirdiği ekonomik problemler hükümetin doğru politikalar izlemesini engellemekte ve son haftalarda kontrolden çıkan vaka sayıları da sağlık krizinin derinleştiği Tunus için pandeminin daha zor bir evreye geçtiğini göstermektedir.

Selahaddin Coreşi: Hükümetin koronavirüsle mücadelede yetersiz kaldığı yönünde kamuoyunda güçlü bir kanı var. Hükümet ilk başta bu konuyu yeterince ciddiye almadı.

Fahfah hükümeti gecikmeli de olsa koronavirüsle mücadele için bir plan hazırladı. Bu plan ilk başta başarılı gitti. Ancak daha sonra hükümet değişikliği hasıl oldu.

Yeni hükümetin oluşturulması biraz zaman aldı. Yeni hükümetin başkanlığını yapan Hişam Meşişi ile Cumhurbaşkanı arasında patlak veren kriz hızlıca siyasi ve partizan bir ihtilafa dönüştü. Bu Tunus’ta ortaya çıkan sağlık krizinde de payı vardı.

Anlaşılan sağlık sektörünün alt yapısının da ciddi bir gözden geçirme sürecine ihtiyacı var. Tunuslular aşıların yan etkileri konusunda da çok şüpheci davranıyorlar. Zaten aşıların ülkeye gelmesi çok yavaş ilerliyor. 

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

İran ile Avrupa, İstanbul’daki müzakere sonrası görüşmelerin sürdürülmesi konusunda anlaştı

Published

on

By

İran ile 2015’teki nükleer anlaşmanın tarafları İngiltere, Fransa ve Almanya arasında İstanbul’da yapılan görüşme sona ererken tarafların meselenin çözümü için yeniden bir araya gelinmesi konusunda mutabakata vardığı bildirildi.

İran ile E3 olarak adlandırılan nükleer anlaşmanın Avrupalı tarafları arasında İstanbul’daki nükleer görüşmede İran’ı temsil eden Dışişleri Bakan Yardımcısı Kazım Garibabadi, görüşmenin sonucuna ilişkin X hesabından açıklama yaptı.

İstanbul’da Avrupalı temsilcilerle ciddi, açık ve detaylı görüşme gerçekleştirdiklerini aktaran Garibabadi, “Yaptırımların kaldırılması ve nükleer meseleyle ilgili son gelişmeler ele alındı ve incelendi.” ifadelerini kullandı.

Garibabadi, bazı Avrupa ülkelerinin İsrail’in İran’a saldırılarında Tel Aviv’i destekleyen tutumlarını da görüşmede gündeme getirdiklerini ve bu tutumu eleştirdiklerini belirtti.

Garibabadi, şunları kaydetti:

“Sözde snapback mekanizması dahil olmak üzere ilkesel duruşlarımızı açıkladık. Her iki taraf da toplantıya belirli fikirlerle geldi ve bu fikirlerin çeşitli yönleri incelendi. Bu konudaki istişarelerin devam etmesi konusunda mutabakata varıldı.”

İran nükleer dosyasına dair belirsizliklerin ve gerilimlerin giderek tırmandığı bir dönemde İran ile 2015’teki nükleer anlaşmanın tarafları İngiltere, Fransa ve Almanya arasında İstanbul’da nükleer konuda görüşme yapılmıştı.

– İsrail’in saldırıları sonrası müzakere süreci kesilmişti

İran ile ABD müzakere süreci devam ederken İsrail, 13 Haziran’da İran’a saldırı başlatmış ve hem ABD hem de Avrupa ile müzakere süreci kesilmişti.

İran, 2015’te imzalanan nükleer anlaşmayla kaldırılan Birleşmiş Milletler (BM) yaptırımlarının geri getirilmesini sağlayabilecek “tetik mekanizması (snapback)” adı verilen maddenin, Avrupa ülkeleri tarafından işletilmesinden endişe ediyor. Söz konusu mekanizmanın süresi 18 Ekim’de sona eriyor. İran’ın nükleer programıyla ilgili çözüm üretilemezse Avrupa ülkelerinin bu tarihten önce mekanizmayı işletebileceği öngörülüyor.

– 2015’teki nükleer anlaşma ve “tetik mekanizması”

İran ile BM Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesi ve Almanya arasında 14 Temmuz 2015’te yaptırımların kaldırılması karşılığında İran’ın nükleer faaliyetlerinin sınırlandırıldığı bir anlaşma imzalanmıştı. ABD, 2018’de anlaşmadan tek taraflı çekilmiş ve İran’a yaptırımları geri getirmişti. İran, Avrupa ülkelerinden ABD’nin yaptırımlarını telafi edecek önlemler almasını istemiş ancak Avrupalılar, ABD’nin eylemine karşı çıksa da bu konuda adım atamamıştı.

İran, bunun üzerine bir yıl sonra anlaşmadaki taahhütlerini kademeli olarak durdurmaya başlamış ve daha sonraki süreçte yüksek düzeyli uranyum zenginleştirme faaliyetlerine yönelmişti.

İngiltere, Fransa ve Almanya ise ABD’nin tek taraflı çekilmesinden sonra uygulanmayan nükleer anlaşmada yer verilen ve “snapback” olarak adlandırılan, İran’a anlaşmayı ihlal ettiği gerekçesiyle BM yaptırımlarını yeniden getirme imkanına sahip maddeyi işletme tehdidinde bulunuyor.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi ise Avrupalı tarafların, “anlaşmanın temellerini ihlal ettikleri” ve “anlaşmadaki katılımcı rollerini kaybettikleri” için mekanizmayı harekete geçirebilecek hukuki dayanağa sahip olmadığını ifade etmişti.

Taraflar, daha sonra İstanbul’da 25 Temmuz’da nükleer konuyu görüşmek üzere bir araya geleceklerini bildirmişti.

Devamını Oku

Dünya

Limasol yangını… Logginos: “Bugün durum çok daha iyi”

Published

on

By

Limasol bölgesine bağlı köylerde çıkan yangının büyük ölçüde kontrol altına alındığı, sınırlandırıldığı belirtildi.

“Sigmalive” haber sitesine göre İtfaiye Birimi İtfaiye Şefi Nikos Logginos yaptığı açıklamada dün akşam yangına ilişkin bazı canlanmaların yaşandığını ancak bugün, durumun çok daha iyi olduğunu ifade etti.

Yangının, bugün tamamen kontrol altına alınması konusunda iyimser olup olmadığı şeklindeki soru üzerine Logginos, yangının sınırlandırıldığını, alanın ne olduğunu bildiklerini bununla birlikte teyakkuzda olmaları ayrıca ileriki günlerde de dinamiklerin bölgede olması gerektiğine dikkati çekti.

Yunanistan’dan gelen 26 “orman komandosu” ile ilgili soru üzerine Logginos, Yunanistan’dan gelen ekibin, yangınların canlanması olaylarına yardımcı olacaklarını, bu kişilerin özel eğitimli olduğunu söyledi.

-Yanan alan

“Sigmalive” bir başka haberinde ise ilgili bir merkezin uydu verilerini baz alarak yaptığı ilk analize göre, Limasol yangının geride yaklaşık 125 kilometre karelik yanmış alan bıraktığını belirtti.

-Köyler elektriksiz

“Sigmalive” haber sitesi aynı haberi içerisinde Rum Elektrik Kurumu’nun (AİK) dağlık yangın bölgelerindeki 7 köye elektrik sağlama çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti.

AİK Basın Sözcüsü Dimitris Nathanail, yangında zarar gören 58 elektrik direğinin tamir edildiğini bununla birlikte tam olarak hasarın tespiti için de sayımın devam ettiğini ifade etti.

Devamını Oku

Dünya

İran ile Avrupa ülkeleri, nükleer faaliyetlere ilişkin görüşmeler için yeniden İstanbul’da bir araya geldi

Published

on

By

İran ile İngiltere, Fransa ve Almanya arasındaki nükleer faaliyetlere ilişkin görüşmeler için heyetler, İran’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nda ikinci kez bir araya geldi.

Heyetleri taşıyan araçlar, İran’ın İstanbul Başkonsolosluğu’na giriş yaptı.

Görüşmeler, basına kapalı gerçekleştiriliyor.

Dışişleri bakan yardımcıları düzeyindeki görüşmelere İran’ı temsilen dışişleri bakan yardımcıları Mecid Tahtrevançi ile Kazım Garibabadi katılıyor.

İran, 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmanın Avrupalı taraflarının talebi üzerine yeni tur görüşmelerini gerçekleştirmeyi kabul etmişti.

İran ile anlaşmanın Avrupa’daki tarafları olarak bilinen İngiltere, Fransa ve Almanya’dan oluşan E3 grubu, 16 Mayıs’ta İstanbul’da dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde bir araya gelmişti. Taraflar, ABD ile İran arasında süren dolaylı müzakerelere paralel olarak temasların sürdürülmesi konusunda mutabık kalmıştı.

– İsrail’in saldırıları sonrası müzakere süreci kesilmişti

İran ile ABD müzakere süreci devam ederken İsrail, 13 Haziran’da İran’a saldırı başlatmış ve hem ABD hem de Avrupa ile müzakere süreci kesilmişti.

İran, 2015’te imzalanan nükleer anlaşmayla kaldırılan Birleşmiş Milletler (BM) yaptırımlarının geri getirilmesini sağlayabilecek “tetik mekanizması (snapback)” adı verilen maddenin, Avrupa ülkeleri tarafından işletilmesinden endişe ediyor. Söz konusu mekanizmanın süresi 18 Ekim’de sona eriyor. İran’ın nükleer programıyla ilgili çözüm üretilemezse Avrupa ülkelerinin bu tarihten önce mekanizmayı işletebileceği öngörülüyor.

– 2015’teki nükleer anlaşma ve “tetik mekanizması”

İran ile BM Güvenlik Konseyinin 5 daimi üyesi ve Almanya arasında 14 Temmuz 2015’te yaptırımların kaldırılması karşılığında İran’ın nükleer faaliyetlerinin sınırlandırıldığı bir anlaşma imzalanmıştı. ABD, 2018’de anlaşmadan tek taraflı çekilmiş ve İran’a yaptırımları geri getirmişti. İran, Avrupa ülkelerinden ABD’nin yaptırımlarını telafi edecek önlemler almasını istemiş ancak Avrupalılar, ABD’nin eylemine karşı çıksa da bu konuda adım atamamıştı.

İran, bunun üzerine bir yıl sonra anlaşmadaki taahhütlerini kademeli olarak durdurmaya başlamış ve daha sonraki süreçte yüksek düzeyli uranyum zenginleştirme faaliyetlerine yönelmişti.

İngiltere, Fransa ve Almanya ise ABD’nin tek taraflı çekilmesinden sonra uygulanmayan nükleer anlaşmada yer verilen ve “snapback” olarak adlandırılan, İran’a anlaşmayı ihlal ettiği gerekçesiyle BM yaptırımlarını yeniden getirme imkanına sahip maddeyi işletme tehdidinde bulunuyor.

İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi ise Avrupalı tarafların, “anlaşmanın temellerini ihlal ettikleri” ve “anlaşmadaki katılımcı rollerini kaybettikleri” için mekanizmayı harekete geçirebilecek hukuki dayanağa sahip olmadığını ifade etmişti.

Devamını Oku

Trending

Reklam