Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Tunus’ta krizden çıkış yolu: Ulusal diyalog mu erken seçim mi?

Tunus’ta siyasi tıkanmışlık devam ederken, ülkenin siyasi elitleri arasındaki gerilim de sürüyor. Mevcut ihtilaflarda uzlaşma sağlanması için bir taraftan ulusal diyalog inisiyatifleri teklif edilirken, diğer yandan erken seçim çağrıları yapılıyor.

Published

on

Orta Doğu’da ‘Arap Baharı’ adıyla bilinen sürecin akabinde demokratikleşmeye adım atan Tunus’ta siyasi istikrar bir türlü yakalanamadı.

Sık sık değişen hükümetler ve siyasi aktörlerin arasındaki görüş ayrılıkları siyasi, ekonomik ve sosyal reformların önüne geçti.

2019 seçimlerinden sonra Meclis Başkanlığına gelen Nahda Hareketi Lideri Raşid Gannuşi ile Cumhurbaşkanlığı koltuğuna gelen Kays Said arasındaki uyumsuzluk uzun bir süre medyanın gündemini meşgul ederken, ocak ayında yapılan hükümet revizyonu Said ile Hükümet Başkanı Hişam Meşişi’nin de arasını açtı. Böylece siyaset sahnesinde bir çatlak daha ortaya çıktı.

Meşişi’nin göreve getirdiği yeni bakanlar Meclis’ten güvenoyu almasına rağmen Cumhurbaşkanı Said, onları Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na davet edip yeminlerini ettirmeyi kabul etmedi.

Teamül olarak gerçekleşmesi gereken bu olay, ülkede anayasal tartışmaları da beraberinde getirdi.

{ilgili-haber431536}

2013 yılında Tunus’ta ulusal diyaloğa öncülük yapan Tunus Genel İşçi Sendikaları (UGTT), ülkedeki krizin aşılabilmesi için Aralık 2020’de benzer bir inisiyatif önerisinde bulundu.

Cumhurbaşkanı Kays Said bu diyalog çağrılarına önce aylarca kulaklarını tıkadı. Ardından 15 Haziran’da söz konusu girişime öncülük etmeyi kabul ettiğini açıklayarak, diyalogla ilgili bazı şartlar öne sürmüştü.

Said, “Diyaloğun, hain ve hırsızlara sahte bir meşruiyet kazandırma girişimi olmaması bilakis yeni bir siyasi rejim ve gerçek bir anayasa oluşturmaya dönük olması gerektiğini” savunarak, sözü yine en baştan itibaren yapmak istediği siyasi rejim değişikliğine getirdi.

Parlamentodaki en büyük parti Nahda Hareketi ise siyasi rejimin değiştirilmesine karşı olduğunu açık bir dille fade ediyor. Bunu da ‘devrimin kazanımlarını geri çevirmek’ olarak niteliyor.

Nahda Hareketi, ülkede yaşanan siyasi krizin, müzakere ve diyalog yoluyla aşılamaması durumunda, erken tarihli cumhurbaşkanlığı ve yasama seçimlerini destekleyeceğini duyurmasından sonra ülkedeki belirsizlik iyice yükseldi.

Tunus’ta hala bir Anayasa Mahkemesi olmaması ve seçim kanununda revizyon gündeminde ilerleme sağlanamaması da ülkedeki krizin yansımalarından sadece bazıları.

Tunus’taki son durumu ORSAM (Ortadoğu Araştırmaları Merkezi) Başkan Yardımcısı Doç. Dr. İsmail Numan Telci ve Tunuslu gazeteci ve analist Salahaddin Coreşi ile ele aldık…

İşte soru ve yanıtlar:

Tunus’ta siyasi kriz gittikçe derinleşiyor. Aylardır siyaset sahasına damgasını vuran Cumhurbaşkanı Kays Said ile Parlamento Başkanı Gannuşi arasındaki gerilim bu sefer Said ile Hükümet Başkanı Hişam Meşişi arasına da sıçradı. Ülkede bir taraftan siyasi diyalog gerekliliği vurgusu yapılırken, diğer taraftan bu yöndeki girişimler başarısız olursa erken seçimden başka çözüm kalmayacağı belirtiliyor. Sizce siyasi diyalog Tunus’ta gerginliği azaltabilecek mi?

Doç. Dr. İsmail Numan Telci: Son dönemde ülkenin en önemli siyasi aktörleri (Cumhurbaşkanı, Parlamento Başkanı ve Başbakan) arasındaki anlaşmazlık ve krizler esasında iktidar mücadelelerinin bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Bu noktada özellikle bazı aktörlerin iktidar alanlarını konsolide etme çabası içerisinde oldukları görülmektedir. Söz konusu aktörlerin uzlaşabilmeleri için öncelikle kendi iktidar alanlarından taviz vermeleri gerekmektedir.

Said uzlaşmacı cumhurbaşkanı profilineden uzaklaştı

Normal şartlar altında uzlaşmacı ve taraflara eşit mesafede oluşuyla bilinen Cumhurbaşkanı Kays Said’in mevcut anlaşmazlıklar bağlamında bu yönünden uzaklaştığı görülmektedir.

Öte yandan Cumhurbaşkanı Kays Said’in yürütme ve yasamayı anayasa hukukçusu kimliğiyle hukuk normları üzerinden baskılamaya çalıştığı yönünde de bir algıdan söz edilebilir. Meşişi ve Gannuşi’nin ise Cumhurbaşkanı’nın sistemi tıkayan tavrından rahatsız olmakla birlikte, siyasi güç olarak topluma karşı hesap verme endişesi içerisinde olduklarından krizin uzamasından rahatsız oldukları söylenebilir.

Siyasi diyalog için tavizler gerekiyor

Gerginliği azaltacak siyasi diyaloğun sağlanabilmesi için her siyasi aktörün taviz verecek pozisyonda olması büyük önem taşımakta, bu durum olmadığı takdirde erken seçimin kaçınılmaz olacağı öngörülebilir. Erken seçimin ise ülkedeki siyasi ve ekonomik istikrarsızlığı daha da derinleştirebileceği ve bunun da siyasi ve sosyo-ekonomik açıdan büyük patlamalara neden olabileceği söylenebilir.

Salahaddin Coreşi: Siyasi diyalog sihirli çözüm değildir. O, Tunus’taki mevcut duruma yönelik gerçekçi ve derinlemesine bir değerlendirme yapılabilmesi ve bu kapsamda alınabilecek çözüm odaklı bazı önlemler konusunda uzlaşma sağlanabilmesi adına tüm siyasi taraflar için bir fırsattır.

Ancak bu kapsamlı siyasi diyalog öncelikle karşılıklı güvene dayanması gerekiyor. Ayrıca samimiyet ve abartıya kaçmadan uygulanabilir gerçekçi çözüm önerilerinin ortaya konması da çok önemli.

Taraflar, bu konuda ciddi olmalı ve birbirine karşı marjinalleştirmeden uzak durmalı. Çünkü bu tür diyaloglar, ülkede büyük bir siyasi, ekonomik veya sosyal kriz patlak verdiğinde şiddete sürüklenişi engelleyebilir.

“Ulusal diyalog için Tunus’ta şartlar elverişli değil”

Fakat ne yazık ki Tunus’ta şu anki sorun, sağlıklı bir diyalogun kurulabilmesi için gerekli şartlar mevcut değil. Zira ülkede aşırı kutuplaşma söz konusu. Siyasette tehditkar ve şüpheci söylemler hakim.

Tunus Genel İşçi Sendikası, son dönemde böyle bir diyaloğun başlatılması için ön ayak olabileceği yönünde açıklamalarına rağmen şimdilik Tunus’ta böyle bir diyalog için şartların elverişli olmadığı kanaatindeyim.

Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said, ülkedeki yönetim sistemini sık sık eleştiriyor ve bu sistemde değişikliğin yapılması gerektiğini savunuyor. Hükümette yapılan revizyonu, parlamento tarafından onaylanmasına rağmen ‘usulsüz’ olduğu gerekçesiyle reddediyor ve bakanları yemin törenine davet etmekten imtina ediyor. Diğer taraftan kendisiyle aynı fikirde olmayan bazı siyasetçileri ima ederek onlara ‘virüs’ benzetmesi yapıyor. Tunus Cumhurbaşkanı, mevcut sistemden neden memnun değil? Tam olarak ne yapmak istiyor?

Doç. Dr. İsmail Numan Telci: Tunus’ta devrim sonrası siyasi kurumların oturmaması ve özellikle hukuki bağlayıcılık anlamında en üst yargı mercii Anayasa Mahkemesinin tesis edilememesi ülkedeki siyasi erklerin denetlenebilirliği açısından en kritik hususlardan birisidir.

Anayasa Mahkemesi olmaması siyasetçileri denetimsiz bırakıyor

Cumhurbaşkanı anayasa hukukçusu kimliği ile Başbakan’ı usulsüzlükle itham edebilirken, bunu denetleyecek ve uzlaştıracak bir yargı mekanizmasının eksikliği siyaset kurumları arasındaki krizleri çıkmaza sokmaktadır.

Bu durum da bir anlamda Cumhurbaşkanı Said’e kendi yetki alanını rahatça kullanabilmesi açısından önemli bir fırsat sunmakta ve yürütme kurumunu kontrol altında tutmaya çalışmasına olanak vermektedir.

Salahaddin Coreşi: Tunus Cumhurbaşkanı Kayd Said’in Tunus siyasi sistemine yönelik eleştirel tutumu yeni değil. O daha Cumhurbaşkanı adayı olmadan önce bile Tunus’un mevcut siyasi sisteminde bir sorunun olduğunu ifade ediyor.

Said parlamenter rejimin yerine cumhurbaşkanlığı rejimini destekliyor

Said, parlamenter sistemin yerine cumhurbaşkanlığı sisteminin uygulanması gerektiğini düşünüyor. (30 yıl boyunca Anayasa Hukuku alanında profesörlük yapan) Said, ‘zamanı geçmiş’ olarak gördüğü siyasi partilere de karşı.

Birden çok kez halk temsili konusunda yeni bir formüle gidilmesi gerektiğinden bahsetmişti. Bu kapsamda doğrudan demokrasi formüllerinden ‘halk konseyleri’ fikrinden çok bahsetmişti.

Yani siyasi parti temsilcilerinin ve bağımsızların yer aldığı parlamenter sistemin suretindeki temsili demokrasiye karşı. Çünkü Kays Said’e göre, bu sistem Tunus’ta başarısız kaldı.

Fakat Cumhurbaşkanı’nın sorunu, fikirlerine destek toplayamaması. Zira, şu ana kadar hiç bir ana siyasi parti bu vizyonuna katılmadı.

Said’in bir diğer sorunu, pazarlamaya çalıştığı vizyonla ilgili somut herhangi bir öneriyi ortaya koyamaması. Yani, şu ana kadar parlamentonun önüne herhangi bir öneriyi koymadı.

Cumhurbaşkanı Said hep konuşuyor fakat eyleme dökemiyor. Said’in pazarlamaya çalıştığı fikirleri bütüncül bir programa dönüştüremedi.

Tunus’taki sistemde sorunlar var

Tunus’taki mevcut siyasi sistemin bazı sorunlarının olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Çünkü bu sistem, ülkedeki siyasi yelpazeyi yansıtmaktan uzak kalıyor.

Yetki konusunda açık bir çakışma söz konusu. Şu an Cumhurbaşkanı ile Hükümet Başkanı arasında açık bir yetki çakışması olduğunu görebiliyoruz.

Cumhurbaşkanı Kays Said, onun vizyonunu paylaşacak ve sözünden çıkmayacak bir hükümet başkanı istiyor. Ancak bu tabii ki olmuyor. Gelip giden başbakanlar kendi yetki alanları konusunda taviz vermemeyi tercih etti. Bu her seferde Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında bir çekişme ortamının ortaya çıkmasına neden oldu.

Tunus’ta bugün siyasi sistemin revize edilmesi konusuna sıcak bakan taraflar var. Bu taraflar Kayd Said ile bazı noktalarda hemfikir. Ancak burada parlamento çatısı altında bir diyaloğun olması şart. Çünkü parlamento, yeni siyasetleri hayata geçirme adresi.

Parlamentoyu çözüp sonra çözüm arayışına girmek doğru bir yaklaşım değildir. Bu tam bir intihar olur.

Tunus’taki COVID-19 vakaları, pandeminin başından bu yana en yüksek rekorunu yaşıyor. Ülkede ekonomik, sosyal ve sağlık krizi de var. Hükümet ise bu krizlere cevap verecek çözümler üretmekten uzak görünüyor. Sizce bu durumun arkasındaki nedenler nedir?

Doç. Dr. İsmail Numan Telci: Tunus, Arap devrimleri sürecinin barışçıl bir şekilde sonuçlandığı ülkelerden birisi olmakla birlikte, izleyen yıllarda yaşanan gelişmeler nedeniyle siyasi ve ekonomik istikrarı sağlayamamıştır.

2011 yılından bu yana 10 hükümetin değiştiği ülke sık sık siyasi krizlerle anıldı. Son olarak Tunus’ta 2019’daki cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin ardından siyasi istikrar bir türlü sağlanamazken, bu durum COVID-19’un da etkisiyle ekonomik durumun da kötüleşmesinin ardından çok yönlü bir kriz noktasına evrildi.

Kırılgan ekonomideki sorunlar pandemi ile beraber derinleşti

Nitekim Tunus’ta yapısal problemleri olan zayıf bir ekonomik yapı mevcutken, ülke gelirlerinin büyük kısmının turizm ve hizmet sektörü gibi küresel gelişmelerle bağlantılı sektörlere dayanması mevcut kırılganlıkları daha da derinleştirmiştir.

Tunus hükümeti birçok problemden dolayı doğru politikalar izleyemedi. Buna ilaveten sınır komşusu Libya’daki istikrarsızlık da Tunus ekonomisini olumsuz etkilemektedir.

Bundan dolayı bölgesel istikrarsızlıklar, iç politikadaki siyasi krizler ve pandeminin derinleştirdiği ekonomik problemler hükümetin doğru politikalar izlemesini engellemekte ve son haftalarda kontrolden çıkan vaka sayıları da sağlık krizinin derinleştiği Tunus için pandeminin daha zor bir evreye geçtiğini göstermektedir.

Selahaddin Coreşi: Hükümetin koronavirüsle mücadelede yetersiz kaldığı yönünde kamuoyunda güçlü bir kanı var. Hükümet ilk başta bu konuyu yeterince ciddiye almadı.

Fahfah hükümeti gecikmeli de olsa koronavirüsle mücadele için bir plan hazırladı. Bu plan ilk başta başarılı gitti. Ancak daha sonra hükümet değişikliği hasıl oldu.

Yeni hükümetin oluşturulması biraz zaman aldı. Yeni hükümetin başkanlığını yapan Hişam Meşişi ile Cumhurbaşkanı arasında patlak veren kriz hızlıca siyasi ve partizan bir ihtilafa dönüştü. Bu Tunus’ta ortaya çıkan sağlık krizinde de payı vardı.

Anlaşılan sağlık sektörünün alt yapısının da ciddi bir gözden geçirme sürecine ihtiyacı var. Tunuslular aşıların yan etkileri konusunda da çok şüpheci davranıyorlar. Zaten aşıların ülkeye gelmesi çok yavaş ilerliyor. 

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

BM: Gazze halkı insani yardımlara muhtaç olmak istemiyor, çalışmak istiyor

Published

on

By

Birleşmiş Milletler (BM) Orta Doğu Özel Koordinatörlük Ofisi (UNSCO) İnsani Koordinatörü Muhannad Hadi, Gazze halkının insani yardımlara bağımlı olmak yerine çalışmak istediğini ve erken toparlanmaya hazır olduğunu bildirdi.

Hadi, video konferans yoluyla bağlanarak BM’deki gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Hem BM’deki 35 yıllık meslek hayatı boyunca hem de 7 Ekim 2023’ün ardından birçok kez Gazze’ye gittiğini ama bu sabah yaptığı ziyaretin çok farklı olduğunu aktaran Hadi, “Bu sefer, son 15 ayda Gazze’ye yaptığım girişlerden tamamen farklıydı. Karşılaştığım insanların tavırları farklıydı. İnsanların hareket etmeye başladığını, bazılarının ise doğdukları yerlere geri döndüğünü görmek beni çok mutlu etti. Sokaklarda insanları gördüm, yolları temizlemeye başlamışlardı. Daha önceki ziyaretlerimde gördüğüm düzensizliğe kıyasla bir nebze daha fazla düzen ve hukukun üstünlüğü olduğunu hissettim.” ifadelerini kullandı.

Hadi, hala insani yardıma ihtiyacın çok büyük olduğuna işaret ederek, konuştuğu kişilerin evlerine dönmek ve gelir getirici faaliyetlere katılmak istediklerini aktardı.

“Çalışmak istiyorlar. İnsani yardımlara bağımlı olma durumundan hoşlanmıyorlar ve insani operasyonların, yardım dağıtımının yol açabileceği bu bağımlılık sendromunu kesinlikle reddediyorlar.” diyen Hadi, Gazze halkını kendilerini artık erken toparlanmaya başlayabilecekleri bir noktada gördüklerini söyledi.

Hadi, erken toparlanma çerçevesinde BM ve insani yardım ortaklarının yapabileceği çok şey olduğuna işaret ederek, aynı zamanda üye ülkeler ve özel sektörün de kritik rol oynayabileceğine dikkati çekti.

BM yetkilisi, aynı zamanda özellikle uluslararası muhabirlerin artık Gazze’ye girmeleri ve oradan yayın yapmalarının zamanı geldiğini vurguladı.

“Ateşkes altın fırsat ama zorluklar devam ediyor”
İnsani yardım sevkiyatı hakkında da bilgi veren Hadi, ilk gün 600, ikinci gün 900 ve bugün de 900’e yakın insani yardım tırının Gazze’ye gönderildiğini bildirdi.

Hadi, diğer taraftan yardımların sadece tırlarla ölçülemeyeceğini, Gazze halkının birçok ihtiyacının tırlara yüklenemediğini dile getirdi.

Bu ihtiyaçlar arasında koruma, psikososyal destek ve eğitim bulunduğunu aktaran Hadi, tır sayılarının başarı ya da başarısızlık göstergesi olmadığını ifade etti.

Hadi, ateşkesi “altın fırsat” olarak değerlendirirken, mevcut sınamaların da sürdüğünü vurguladı.

Ateşkes sağlandığı için “hayatın kolaylaşmadığı ya da işlerin güllük gülistanlık olmadığını” dile getiren Hadi, yeni zorluklarla da karşılaşacaklarının farkında olduklarını söyledi.

Hadi, “Ancak Gazze’deki deneyimli ekibimizle bu zorlukların üstesinden geleceğimize ve umarım bu zorlukları Gazze halkı için fırsatlara dönüştüreceğimize inanıyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

Devamını Oku

Dünya

Mısır ile Gazze arasındaki Refah Sınır Kapısı birkaç gün içinde açılacak

Published

on

By

Mısır ile Gazze Şeridi arasındaki Refah Sınır Kapısı’nın, Filistin tarafında yapılacak tadilat ve düzenlemenin ardından birkaç gün içinde açılacağı duyuruldu.

Mısır’daki Vatan gazetesine göre, Kuzey Sina Valisi Halid Mucavir, il sınırları içinde bulunan Refah Sınır Kapısı’nda incelemelerde bulundu.

İncelemelerinin ardından açıklamalar yapan Mucavir, “Refah Sınır Kapısı birkaç gün içinde her iki taraftan açılacak ve bu da yardımların daha rahat girmesini sağlayacak.” dedi.

Mucavir, sınır kapısının Filistin tarafında, geçen süreçte, yıkım olduğunu ve onarımların tamamlanmasının ardından kapının hemen açılacağını söyledi.

İsrail ile Hamas arasında yapılan ateşkes anlaşmasına göre Refah Sınır Kapısı’nın 25 Ocak Cumartesi günü yeniden açılması gerekiyor.

İsrail ordusu, Mayıs 2024’te Refah Sınır Kapısı’nın da içinde yer aldığı Philadelphi Koridoru’nu işgal etmişti.

Philadelphi Koridoru’nun işgalinin ardından Gazze’deki Filistinlilerin dünyaya açılan tek kapısı, Refah Sınır Kapısı kapanmış, Refah’ın kapanmasıyla Gazze’ye giren yardımların oranının düşüşü verilere yansımıştı. Ayrıca yurt dışında tedavi edilmesi gereken Gazze’deki Filistinli ağır yaralı ve hastaların Gazze’den çıkarılması engellenmişti.

Devamını Oku

Dünya

BM Dünya Turizm Örgütü: 2024’te dünya genelinde 1,4 milyar kişi ülkeler arası seyahat etti

Published

on

By

Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Turizm Örgütü, 2024’te dünya genelinde 1,4 milyar kişinin ülkeler arası seyahat ettiğini ve bu rakamla birlikte uluslararası turizm sektörünün, tarihindeki en kötü kriz olan COVID-19 salgını dönemini (2020-2021) geride bıraktığını açıkladı.

Merkezi İspanya’nın başkenti Madrid’de olan BM Dünya Turizm Örgütünden yapılan açıklamaya göre, 2024’te bir önceki yıla kıyasla yüzde 11’lik (yaklaşık 140 milyon fazla) artışla 1,4 milyar kişi uluslararası seyahat etti, böylece salgın öncesi rakamlara dönüldü.

COVID-19 salgını öncesindeki 2019 ile 2024’ün rakamları arasında yapılan kıyaslamaya göre, en fazla ziyaretçi artışı Orta Doğu, Avrupa ve Afrika’da kaydedildi.

Geçen yıl Orta Doğu’yu 95 milyon (2019’a göre yüzde 32 artış), Afrika’yı 74 milyon (yüzde 7 artış) ve Avrupa’yı 747 milyon (yüzde 1 artış) kişi ziyaret etti.

Dünya Turizm Örgütünün Genel Sekreteri Zurab Pololikaşvili, yaptığı değerlendirmede, “Küresel turizm 2024 yılında, salgından sonraki toparlanma sürecini tamamladı. Geçtiğimiz yılın verilerinde birçok yerde turist gelişleri ve özellikle de gelirler 2019’a göre daha yüksek.” dedi.

Pololikaşvili, dünya turizmindeki güçlü talebin etkisiyle büyümenin 2025 boyunca devam etmesini beklediklerini vurguladı.

Devamını Oku

Trending

Reklam