Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

İsias Oteli’nin muhasebecisi:Depremden sonra bende büyük bir unutkanlık oldu, hatırlamıyorum

Published

on

Adıyaman Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında ikinci tanık Celal Görücü mahkeme başkanının sorularını yanıtladı.

Otelin muhasebesinde çalıştığını ve sanıkları tanıdığını söyleyen Görücü, iddianame hakkında bilgisi olup olmadığının sorulması üzerine “Depremi hepimiz yaşadık.. Otelde kolon kesilme gibi bir olay olmadı” dedi.

Görücü, otelden Ahmet Bozkurt’un sorumlu olduğunu, Efe Bozkurt’un ise otele ve muhasebeye baktığını kaydeden söyledi. Görücü, “İdari işlerden Efe Bozkurt sorumluydu. Şirkette söz sahibiydi. Gün içindeki hasılatları ona veriyorduk” dedi.

1984 yılında iş hayatına Ahmet Bozkurt ile başladığını kaydeden Görücü, sonradan yapıldığı iddia edilen kaçak yapıdan haberi olmadığını söyledi. Görücü, “Oraya girip çıkmadım.. Ahmet Bozkut’un ofisiydi. O kullanıyordu. Kimse girip çıkmıyordu.. Yazıhane ofis yapılmasında herhangi bir rol almadım.. Yazıhanenin yapılış tarihi konusunda net tarih hatırlamıyorum” şeklinde devam etti.

Mahkemede daha önce verdiği ifade okunan tanık müştekilerin sorularını da yanıtladı. Görücü, “Ofis en üst kataydı, bu konudaki ödemeleri kimin yapıldığını bilmiyorum” dedi.

Otelin muhasebecisi olarak Efe Bozkurt’a maaş ödendiğini söyleyen Görücü, müşterilerin ödemleri resepsiyonistlere yaptığını söyledi. Rejenerasyon grubun ödemesinin alınıp alınmadığını hatırlamadığını kaydeden Görücü, “Depremden sonra bende büyük bir unutkanlık oldu, hatırlamıyorum..” şeklinde devam etti.

Görücü, başka bir soruyu yanıtında, ödemesiz misafir ağırlayıp, faturasız işlem yaptıklarını söyledi.

Devletten alınan krediyle ne yapıldığı sorusunu yanıtında, otelin tadilatında, malzeme ve mefruşat alımında kullanıldığını kaydeden Görücü, deprem sonrası kimseye ödeme yapmadığını belirtti.

Görücü, Efe Bozkurt’un görevinin ne olduğuna ilişkin soruyu yanıtında, “Şirket ortağı ve babasının aradığı mali sorumluydu. Personelden de sorumluydu” dedi.

“Otel inşaatına 1992 yılında başladık. İş merkezi ya da özel hastane diye düşünülüyordu. Sonunda otele çevirdik ve inşaata 2000 yılında başladık” diyen Görücü, başka bir soruya “Efe Bozkurt’a o günkü değerle personelden biraz fazla, 3-4 bin TL’lik maaş veriyorduk” yanıtını verdi.

Ofis için ne tür malzemeler alındığı sorusunu yanıtında “Bilmiyorum. Aklıma gelen bir şey yok” diyen Görücü, özel yapılan yere çay kahve nasıl gidiyordu sorusuna ise tanık “Çok fazla misafir gelmiyordu ama geldiğinde de muhakkak bir garson girip çıkıyordu” dedi. Görücü, ofis kısmı için şap atılıp atılmadığını bilmediğini söyledi.

Görücü, inşaatta kiminle çalışıldığına ilişkin soruyu yanıtında, 1992 yılında inşaata müteahhittin altında çalışan bir kişiyle başlandığını ancak 2000’den sonra kiminle çalışıldığını hatırlamadığını belirtti.

Binanın yapım aşamasındaki ödemelerin muhasebeden değil de binanın sahibi Ahmet Bozkurt’un kendi hesabından yapıldığını kaydeden Görücü, inşaatı yapanlarla doğrudan Ahmet Bozkurt’un ilgilendiğini, kendisinin bu konuda bilgisi olmadığını söyledi.

İsias Otel’de hayatını kaybeden Çağakan Yılmaz isimli kişinin isminin kayıtlarda olmamasının sorulması üzerine resmen kayıtlı olmayan kişiyle ilgili bilgisi olmadığını ve konaklayan kişilerle bilginin emniyet müdürlüğüne verildiğini belirtti.

Celal Görücü, Kalkınma Bankası’ndan alınan kredilerin tamamının ödenmediğini ve ödemelerin de fatura karşılığı yapıldığını ancak enkaz altında kalan faturaları ibraz edemeyeceğini söyledi. Görücü, inşaat malzemelerinin faturalarının sorulması üzerine, “Muhasebeci olarak biz faturalandırmadık, çalıştığımız firmalar faturalandırdı” dedi.

Otele ilişkin bir fotoğraf gösterilerek, camlı alanın ne olduğunu sorulması üzerine Görücü, “Aslında restoranımızdı ama kullanılmıyordu. Ofis olarak kullanılan yer neresiydi emin değilim” yanıtını verdi.

Görücü, sanıklardan Ahmet Bozkurt’un sorusu üzerine, Bozkurt’un ofisini genelde kullanmadığını, otelin girişinde, sağdaki koltukta oturduğunu ve işleri oradan idare ettiğini söyledi.

Sanık avukatlarının sorularını da yanıtlayan tanık, statik projeleri kimin yaptığını bilmediğini kaydeden Görücü, Erdem Yılmaz’ın kim olduğunun sorulması üzerine, Yılmaz’ın inşaat projesini yaptığı yönünde bir bilgisi olduğunu belirtti.

Celal Görücü, mutfağın nerede olduğunun sorulması üzerine, “Mutfak asma kattaydı. Mutfak için yan binadan daire alınmış ve otel binasıyla birleştirilerek mutfak yapılmış. Restoran da oradaydı. Bitişikti hepsi” dedi.

Görücü, başka bir soruyu yanıtında, bina yapımına ara verildiğinde, duvarların örülüp örülmediğini bilmediğini söyledi.

Krediyle ne alındığını sorulması üzerine mefruşat ve yatak gibi şeyler alındığını ancak oda artırımı yapılmadığını belirtti.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

TAE, bağcılığın geliştirilebilmesi amacıyla 6’sı yeni 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı

Published

on

By

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (TAE), bağcılığın geliştirilmesi amacıyla yeni üzüm çeşitleri ve teknikleri konusunda çalışmalar yapıyor. TAE, çalışmaları kapsamında 6’sı yeni olmak üzere 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı.

Çeşitler geleneksel talvar yerine, kademeli İtalyan talvarında denenecek. Yeni çeşit ve tekniklerden elde edilecek verim sonuçları ise eski çalışmalarla kıyaslanacak.

        2023’te bin 585 ton taze üzüm ithal edildi

TAE verilerine göre; 2023’te bağ ve talvar alanı 2 bin 200 dönüm, hasat ise 3 bin 132 ton olarak gerçekleşirken, Ticaret Dairesi’nin verilerine göre; 2023’te yıllık hasadın yaklaşık yarısına denk gelen bin 585 ton taze üzüm ithal edildi.

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca ve TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya yeni üzüm çeşitleri ve teknikler konusunda TAK muhabirinin sorularını yanıtlayarak, bilgiler verdi.

-Tangolar: “Kuraklığın artması nedeniyle bağcılığın yeni çeşitler ve yeni tekniklerle geliştirilmesi gerek”

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, coğrafik konumuna bakıldığında Kıbrıs’ın bulunduğu kuşak açısından bağcılık için ideal yerlerden biri olduğunu söyledi.

Çeşitleri, kullanılan teknikler (Talvar), tüketim şekilleri nedeniyle üzümün Kıbrıs için önemli bir ürün olduğuna işaret eden Tangolar,  “Kıbrıs için bağcılığı tarımsal üretim yelpazesinden çıkaramazsın, bağcılığın daha da modernize edilmesi gerekiyor” dedi.

Asmanın tuzlu toprak ve kuraklığa en dayanıklı bitkilerden biri olduğunu, bu nedenle az suyla çok ürün elde edilebileceğini anlatan Tangolar, özellikle sofralık bağların baharda sulanması gerektiğini, şaraplık bağlarda sulamanın gerekli görülmediğine işaret etti.

Avrupa ülkelerinde dekar başına 700 kilo üzerinde verim elde edilen bağlardaki üzümlerin şaraplık olarak tercih edilmediğini ifade eden Tangolar, söz konusu bağlarda şeker ve asit dengesinin arzu edilen oranda çıkmadığını söyledi.

“Kuraklığın gün geçtikçe artması nedeniyle bağcılığın hem yeni çeşitler hem de yeni tekniklerle geliştirilmesi gerekiyor” diyen Tangolar, örtü altı topraksız kültür tekniğinin de (su ve gübrenin etkin kullanıldığı bir teknik) bağcılık için yeni olduğunu, İspanya ve İtalya’da bu uygulanmaya başladığını aktardı.

-1.5 ay erken hasat.. İtalyan talvarı iki kademeli, üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta

Bu yöntemle 1-1.5 ay erken verim alındığını kaydeden Tangolar, 32 litrelik saksılarda örtü altı yetiştirilen asmalardan 5 kilo ürün, yani dekar (1000 metre kare) başına 5-6 ton ürün alındığını anlattı.

Bu yöntemde hastalıkla mücadelenin de daha az olduğunu, bunun maliyeti düşürdüğünü kaydeden Tangolar, “Tuzluluk sorunu yok, kuraklıkla işin yok, toprak kökenli hastalık yok bu yenilikçi bir yaklaşım” dedi.

İtalyan talvarının da yeni bir teknik olacağını, çalışmaya dahil edilen çeşitlerin İtalyan talvarında (Tendon talvar) veriminin gözlemleneceğini ifade eden Tangolar, İtalyan talvarının Kıbrıs’taki talvara göre farkını anlattı. Tangolar, İtalyan talvarının iki kademeli olduğunu ve üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta geliştiğini kaydetti.

-Yüzde 25-30 daha fazla verim

Tangolar, İtalya’da yapılan denemelerde İtalyan talvarlarından yüzde 25-30 daha çok verim alındığına da işaret etti.

İtalyan talvarında ilaçlamanın ve hasadın çok daha kolay, ürün yanmasının daha az, kalite için salkım seyreltmenin de daha kolay olduğunu ifade eden Tangolar, denemeye alınan bazı çeşitlerin İtalyan talvarındaki verimine de bakacaklarını belirtti.

Tangolar ayrıca, yerli çeşitlerin kuraklığa dayanıklılarını tespiti için de yeni bir çalışma planladıklarını paylaştı.

-Karaca: “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var”

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca da, Kıbrıs Türk kültüründe olan üzüm üretiminin talepleri karşılanmada yetersiz kalması nedeniyle, bağcılık üzere çeşit deneme araştırması yapılması kararı alındığını anlattı.

Karaca, son zamanlarda tesis sahipleri tarafından üretilen şarapların tattırılmasıyla öne çıkan butik otelciliğin gelişmekte olmasının da bu kararı almada etken olduğunu ifade etti.

Ülkeye en uygun çeşitleri belirlemek adına, “Çeşit adaptasyon” çalışmasının ilkinin 2000’li yıllarda yapıldığını, bu denemelerde 15 şaraplık çeşit denendiğini anlatan Karaca, “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var. Burada üretilen şarap gerekse sucuk veya diğer ürünlerin aroma açısından kendine özgü bir karakteri var. Bağcılığa KKTC’de alternatif bir üretim değil asli üretim olarak bakıyoruz” dedi.

TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya da, çalışmaya eski çalışmada öne çıkan 6 çeşit ve 6 yeni çeşidi dahil ettiklerini, bunları İtalyan talvarında denemeye aldıklarını ifade etti.

Dikkaya, İtalyan talvarından elde edilecek verimleri, eski çalışmalardan elde ettikleri verilerle kıyaslayacaklarını belirterek, çalışmanın sonuçlarının 2 yıl sonra çıkmasını beklediklerini söyledi.

Dikkaya, çalışmaya var olan çeşitlerden verigonun da dahil edildiğini, yeni çeşitlerin de “İsa, Exalta, Early Swift, Michael Palyari, Red Clod” olduğunu anlattı.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Bayar: Denktaş ile ilgili çirkin saldırı asla affedilemez

Published

on

By

 

 

TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile ilgili çirkin saldırının asla affedilemez olduğunu vurguladı.

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’la ilgili asılsız iddiaların yer aldığı kitabı ve yazarını sert çekilde eleştiren Bayar şu açıklamalarda bulundu:

“TMT’nin kurulmasında fedakarca büyük katkıları olan ve bugün Kıbrıs’ta Türklük TMT sayesinde varlığını korurken, TMT’nin kurucularından, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a ‘Dümbük’ isimli ucube kitabıyla saldıran, ordudan atılmış eski GKK’lığı subaylarından İlker Özkunt’u kitabındaki seviyesiz, saygısız nankörce saldırılarından dolayı Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği olarak şiddetle kınıyoruz. Bizler Kıbrıslı Türkler olarak, Rauf Raif Denktaş’ın fikirlerinin taşıyıcısı ve bekçileriyiz. Bizim için böylesine değerli bir devlet adamımıza çirkince saldırı asla affedilemez ve bu şahsın devletimizin açacağı dava ile mutlaka cezalandırılması gerektiğine inanıyor ve devlet yetkililerinin bunu yapacağına yürekten inanıyoruz ve bekliyoruz.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Öztürkler, Denktaş ile ilgili asılsız iddialar içeren kitabı kınadı

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a yönelik,hiçbir somut temele dayanmayan çirkin iddiaların yer aldığı kitabı esefle kınadığını belirtti.

Öztürkler açıklamasında, “Bir milletin özgürlük ve egemenlik davasına adanmış bir ömrün sahibi olan, Kıbrıs Türk halkının tarihi mücadelesine önderlik eden  Sayın Denktaş’a yönelik kitapta yer alan iddialar, sadece şahsına değil; onun temsil ettiği  mücadeleyi ve halkımızın hafızasına da zarar vermektedir.” ifadelerini kullandı.

Kurucu Cumhurbaşkanı’nın sadece bir devlet adamı değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk halkının bağımsızlık ve onur mücadelesinin simgesi ve Türklük dünyasına da adını altın harflerle yazdıran bir lider olduğunu vurgulyaan Öztürkler, şu ifadeleri kullandı:

“Hayatını halkına, davasına ve devlete adamış bir liderin ardından, yıllar sonra böylesi ucuz ve seviyesiz iddialarla gündeme getirilmesi, hiçbir şekilde kabul edilemez. Halkımızı, milli değerlerimize ve tarihimize sahip çıkmaya, bu tür sorumsuz yaklaşımlara karşı daha da kenetlenmeye çağırıyorum.”

Devamını Oku

Trending

Reklam