Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Işıksal: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, KKTC’de çözümün değil sorunun bir parçası

Published

on

Cumhurbaşkanlığı Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı Prof. Dr. Hüseyin Işıksal, BM Güvenlik Konseyi’nin Kıbrıs ile ilgili aldığı 30 Ocak 2024 tarihli 2723 sayılı kararın tüm boyutlarını AA Analiz için kaleme aldı.

Işıksal’ın analizi şöyle:

‘Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres tarafından atanan BM Kişisel Temsilci Maria Angela Holguin Cuellar’ın temaslarına başladığı bugünlerde, Kıbrıs Adası’nda konuşlu Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün (BMBG) görev süresinin uzatılmasına dair 30 Ocak 2024 tarihli 2723 Sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Türkiye’de tepkiyle karşılandı. 31 Ocak günü KKTC Cumhurbaşkanlığı [1] ve Dışişleri Bakanlığı [2] tarafından yapılan açıklamalarda kararın ne kadar yanlı ve tutarsız olduğuna vurgu yapıldı. BM Güvenlik Konseyinin Ada’daki iki tarafa eşit davranmak ve anlaşmazlıklara adil çözüm bulmak gibi temel görevlerini yerine getirmediği ifade edildi. Kıbrıs Türk tarafının iradesini ve varlığını yok sayan bu yaklaşımı reddeden KKTC makamlarına, Türkiye Dışişleri Bakanlığından da tam destek geldi. Türkiye Dışişleri Bakanlığı bu kararla barışı koruma misyonlarından beklenen tarafsızlığın sergilenmediğinin altını çizerken, Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC’nin tanınmasına yönelik çağrısı BM Güvenlik Konseyi ve uluslararası toplum nezdinde yinelendi. [3] BMBG’nin adaya konuşlandırılmasının 60’ıncı yılına girdiğimiz bu dönemde, neden bu kadar uzun süredir adada kalmaya devam ettiğini adeta açıklar nitelikte olan bu tutarsızlıklarla dolu karar, Güvenlik Konseyi’nin çözümün değil sorunun bir parçası olduğunu bir kez daha göstermiş oldu.

-Tüketilmiş çözüm modeli

Alışılageldiği üzere raporda yer alan en taraflı nokta hiç kuşkusuz 1991 tarihinde alınan 1251 sayılı karara atıf yapılarak, yıllarca müzakere edilmesine rağmen hep başarısızlıkla sonuçlanan, Kıbrıs Türk tarafının rızasının olmadığını açıkça beyan ettiği “tüketilmiş çözüm modeline” hala daha atıfta bulunulmasıdır. 2004 Annan Planı sonrası dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan Rum tarafının sadece bir referandumu değil çözümün kendisini de reddettiğini ve Kıbrıs Türk tarafı ile yönetim ve zenginlikleri paylaşmak istemediğini raporlarında belirtmiştir. Bu teknik bir başarısızlık değildir. Federal zemindeki çözümün tamamıyla çöktüğünün ve tüketildiğinin “anıtı” olan Crans Montana sürecine rağmen BM Güvenlik Konseyinin hala daha bu modele atıfta bulunması akıl ve mantık dışıdır. Bir başka ifadeyle, Kıbrıs meselesinin başlangıcının üzerinden 61 yıl, resmi müzakere sürecinin başlamasının üzerinden ise 56 yıl geçmesine rağmen BM Güvenlik Konseyinin tükenmiş çözüm modeline hala daha “yatırım” yapması kabul edilebilir bir durum değildir. Güvenlik Konseyi Kararları, Kıbrıs’taki taraflara bir çözüm şeklini dayatmak için değil ortak zemin bulmaları için yardımcı olmak üzerine kurulmalıdır. Raporda yer alan bir başka tutarsızlık artık Sovyetler Birliği, Yugoslavya, Çekoslovakya gibi ortadan kalkmış, ve var olmayan sözde “Kıbrıs Hükümetine” hala daha atıfta bulunulmasıdır. Benzer şekilde BMBG’nin adadaki mevcudiyetinin sözde Kıbrıs Hükümeti’nin rızası ile devam ettiği ifade ediliyor. Oysa tüm Barış Gücü faaliyetlerinde ana prensip olarak ilgili tüm tarafların rızasının alınması gerekirken, faaliyetlerini KKTC otoritelerinin iyi niyetiyle sürdüren BMBG’nin KKTC ile hala resmi bir statü antlaşması (SOFA) imzalamaması ve görev süresinin uzatılmasında KKTC‘nin rızasının alınmaması artık sürdürülebilir bir durum değildir. Bu sorunla bağlantılı olarak, tamamıyla insani neden ve ihtiyaçlarla yapılan Pile-Yiğitler yolunda BM’nin yaptığı müdahaleler sonucunda, Türk tarafının kınanması bir başka yanlı karar örneğidir.

– BM’nin çifte standardı

Sürecin bir diğer sorunlu yanı ise Rum tarafının yıllardır yaptığı ara bölge ihlalleridir. Ara bölgeden geçen Larnaka-Dikelya-Ayia Napa ve Pile-Voroklini yolları arasında yer alan askeri mevzi yapılaşmaları, 2012 yılında inşa edilen Pile Üniversitesinin her gün genişleyen kampüsü, Lefkoşa alışveriş merkezi Kıbrıs Türk tarafının tüm itirazları ve protestolarına rağmen, BM tarafından izin verilen hak ihlali örnekleridir. Benzer şekilde Rum tarafının yıllardır yaptığı ve artık olağan hale gelen yukarıda bahsettiğim sınır ihlallerine Konsey kararında doğrudan atıfta bulunulmazken, KKTC kastedilerek “kuzey ateşkes hattı boyunca sınır ihlalleri yapıldığı” gibi gerçek olmayan iddialara yer verilmesi BM’nin iki tarafa uyguladığı çifte standardın en yalın örneği olarak ortaya çıktı. Bu tür ifadeler hiç kuşkusuz hem Ada’da 1974 Mutlu Barış Harekatı ile sağlanan barış ve huzur ortamını tehdit ediyor hem de Rum ihlallerini adeta teşvik ediyor. Raporda, 2004 Annan Planı sonrası kaldırılacağına dair söz verilmesine rağmen hala daha tüm acımasızlığıyla sürdürülen insanlık dışı ve yasal olmayan izolasyonların yer alması da oldukça düşündürücüdür. BM Genel Sekreteri İyi Niyet Misyonu raporunda bir yandan iki ülke ekonomisi arasında derinleşen eşitsizliğin tarafları birbirinden daha da uzaklaştırdığına atıfta bulunurken, diğer yandan buna sebep olan ana sorumlu olarak kendi ayıbını örtmeye çalışıyor. Ayrıca raporda Rum tarafında okutulan kitaplarda Türklere karşı düşmanlık, ırkçılık, kin ve nefret söylemi içeren ifadelerin yer aldığına hiç değinilmemesi de oldukça manidardır. Rapordaki bir başka çelişki de iki halkın da faydasına olacak Kıbrıs Türk tarafının 6 başlık altında yaptığı işbirliği önerilerine hiçbir atıf yapılmamasıdır. Doğu Akdeniz’de köklü değişimin ayak sesi olan; Ada’nın Türkiye üzerinden AB enterkonnekte sistemine bağlanması, güneş enerjisinin etkin kullanımı, Ada’nın temiz su kaynaklarının ortak yönetimi, mayınların temizlenmesi ve düzensiz göçle mücadele gibi sonuç odaklı bir işbirliği süreci yaratacak önerilere [4] raporda değinilmiyor. Özetlemek gerekirse, Güvenlik Konseyinin son aldığı kararda da ortaya çıktığı üzere BM Kıbrıs meselesinin çözümü ile ilgilenmiyor; onun yerine aynı Filistin’de yaptığı gibi statüko ve çözümsüzlüğü devam ettirip durumu “idare etmek” istiyor. Böylelikle, BM Güvenlik Konseyi Ada’daki gerçeklerle yüzleşmekten kaçınarak aslında var oluş sebebini sorgulatıyor. Halen KKTC ile statü anlaşması (SOFA) yapmaktan kaçınarak Kıbrıs Türk tarafına karşı taraflı tavır takınan BMBG’nin KKTC’deki varlığını sorgulatan bu tür kararların artık gözden geçirilerek, Kıbrıs Türk ve Rum taraflarına eşit yaklaşmasının zamanı geldi. Bu tür eski dayatmalara dayanan kararlar ayrıca BM Genel Sekreteri tarafından atanan Kişisel Temsilci Maria Angela Holguin’in çalışmalarını da baltalayarak başarı şansını sıfırlıyor.

Sonuç olarak, aldığı son karar ile statüko bekçiliği ve idareciliği yapan BM Güvenlik Konseyi zamanın statik olmadığını ve KKTC gerçeğinin önüne geçilemeyeceğini yadsımakta ısrar ediyor. Kıbrıs’ta adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm Rum tarafına sağlanan sanal ve haksız statüyle değil, adadaki mevcut gerçeklerle sağlanabilir. Rum tarafı ne Kıbrıs Türk halkını ne de adanın tümünü temsil etme hak veya yetkisine sahiptir. BM Güvenlik Konseyi adada başarısızlık sembolü olmak yerine adil bir uzlaşıya gerçekten katkı koymak istiyorsa, Kıbrıs Türk halkının egemenliğine saygı göstermeli ve bu çerçevede karar üretmelidir. Kıbrıs Türk Halkı bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da bu tür dayatmalara boyun eğmeyecektir. Bu gerçekler ışığında BM Güvenlik Konseyinin Ada’daki statükoyu muhafaza etmek uğruna sahadaki gerçeklere direnmeye daha ne kadar devam edeceğini hep birlikte göreceğiz.’

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Sivil Savunma Teşkilatı başarılı öğrencilere ödüllerini dağıttı

Published

on

By

Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’nın Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliğinde düzenlediği ilkokullar arası “Resim”, ortaokul ve liseler arası “Şiir ve Kompozisyon” yarışmalarında başarılı olanlara ödülleri düzenlenen törenle verildi.

Ödül töreni bu akşam Lefkoşa’da Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığı Sosyal Tesisler Kamelyası’nda yer aldı. 

Yarışmalarda dereceye giren 58 öğrenciye ödül, takdir belgesi ve çeşitli hediyeler verilirken, öğretmen ve okul müdürleri ile jüri üyelerine de teşekkür belgeleri takdim edildi.

Törene, Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, Sivil Savunma Teşkilatı Başkanı Atilla Karaca, öğrenci, öğretmen, aileler ve diğer yetkililer katıldı. 

-Karaca

Sivil Savunma Teşkilatı Başkanı Atilla Karaca, törende yaptığı konuşmada, bugün burada öğrencilerin hayal gücü, duyguları ve kalemleriyle ortaya koydukları eserleri onurlandırmak için bir araya geldiklerini söyledi. 

Karaca, yarışmalara katılan resim, şiir ve kompozisyonların her birinin, öğrencilerin iç dünyasını dışa vurduğu, düşlerini kâğıda, tuvale ya da mısralara döktüğü çok özel alanlar olduğunu ifade etti. 

Bu yarışmalar aracılığıyla sadece yeteneklerini değil, aynı zamanda düşünme becerilerini, duygusal zekâlarını ve özgüvenlerini de sergilediklerini belirten Karaca, “Hepimiz için gurur verici olan bu an, aslında onların gelecekteki başarılarının sadece küçük birer habercisidir” dedi.

 

Karaca, ilkokuldan liseye kadar farklı yaş gruplarındaki öğrencilerin, birbirinden güzel ve anlamlı eserlerle bu yarışmalara katıldığını belirterek, jüri değerlendirmeleri sonucu ödül almaya hak kazanan öğrencileri kutladı.

Yarışmaya katılan her bir öğrencinin, birer kazanan olarak gönüllerinde yerini aldığını belirten Karaca, veliler ve öğretmenlere de teşekkür etti. 

Karaca, “Çünkü çocuklarımızın sanata yönelmesinde, duygu ve düşüncelerini ifade etmeyi öğrenmesinde sizlerin emeği çok büyük. Onlara verdiğiniz destek, onların bu yolda daha emin adımlarla ilerlemesini sağlıyor” diye konuştu.

 

Karaca, öğrencilere ise şöyle seslendi:

“Bugün burada aldığınız ödüller, sadece birer belge değil, aynı zamanda çabanızın, sabrınızın ve yaratıcılığınızın birer simgesidir. Lütfen hayal etmeye, yazmaya, çizmeye ve üretmeye devam edin. Çünkü sizler bizim geleceğimizin mimarlarısınız.”

 

Karaca, Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığı olarak, gençlerin afetlere karşı bilinçlendirilmesiyle toplumun temelini oluşturan bireylerden başlayarak, afete dirençli bir toplum meydana getirilmesine katkı sağlamaya devam etmekte kararlı olduklarını da vurguladı. Karaca, yarışmalara katkı sağlayan Milli Eğitim Bakanı ve bakanlık personeli ile büyük bir özveriyle katılımcı eserleri değerlendiren jüri üyelerine de teşekkür etti. 

Karaca, törende emeği geçen herkese teşekkür ederek, başarıların artarak devam etmesini diledi. 

 

-Çavuşoğlu 

Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu da, güzel bir akşam yaşadıklarını belirterek, yarışmaya ön ayak olan ve çocukların duygularını kağıda, şiire dökmesine vesile olan Sivil Savunma Başkanlığı’na teşekkür etti. 

Seçici kurul ile öğrencileri de tebrik eden Çavuşoğlu, yarışmada birinci gelen öğrenciyi de özel olarak kutladı. 

Vatanın önemini vurgulayan Çavuşoğlu, vatan topraklarını yüz yıllardır koruduklarını ve korumaya geliştirmeye devam ettiklerini söyledi. 

Milli mücadele yılları sonrası oluşturulan devlete sonuna kadar sahip çıktıklarını, geleceğe taşımak için bayrağı yüksekte tutmaya devam ettiklerini ifade eden Çavuşoğlu, eğitimde de, her alanda da devlet, bayrak, vatan sevgisini geliştirmeye yönelik çalışmalar yaptıklarını belirtti. 

Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığı’nın devletin en önemli kurumlarından biri olduğunu, afetler başta olmak üzere her alanda, halkın elini ilk tutan kurum olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, sivil savunmayı deprem başta olmak üzere tüm afetlerde yaptığı çalışmalarından dolayı tebrik etti. 

Sivil Savunma Teşkilatı ile Adıyaman depremindeki anılarını paylaşan Çavuşoğlu, teşkilatın oradaki çalışmalarını, disiplinini, enkazın kaldırılmasındaki mücadelesini takdir ettiklerini belirtti.

Çavuşoğlu, milli mücadele yıllarında yaşadığı duyguları deprem enkazında da yaşadığını vurgulayarak, 1974’te yaşadıkları güven duygusunu, depremde de yaşadıklarını vurguladı. 

Sivil savunmanın her geçen gün daha da güçlenmesi ve güçlenmesiyle de halka daha hızlı el vermesi temennisinde bulunan Çavuşoğlu, bu bilinçle Atatürkçü düşünce içinde, yaşamın güvencesi bilincinde, birlikte çalışmaya, halka umut güven vermeye devam edeceklerini söyledi. 

Konuşmaların ardından ödüller verildi, anı fotoğrafı çekildi. 

Devamını Oku

Kıbrıs

Cypfruvex müdürlüğüne Üstünel atandı

Published

on

By

 

Kıbrıs Meyve ve Sebze İşletmecilik Ltd. (Cypfruvex) Genel Müdürlüğüne Mustafa Üstünel atandı.

Üstünel’in atanmasına ilişkin karar Resmi Gazete’de yayınlanarak, duyuruldu.

Devamını Oku

Kıbrıs

İçişleri Bakanı Oğuz BRT’ye konuṣtu:”Çaresiz oturup, inşaat sektörünü kapatıp bekleyelim mi?”

Published

on

By

 

  İçişleri Bakanı Dursun Oğuz BRT’de 18. Saat programına katılarak Yabancıların taşınmaz mal alımı ile ilgili yeni düzenlemeye ilişkin açıklamada bulundu.

 

Oğuz, “Emlak Sektörünün içinde bulunduğu durumu hepimiz biliyoruz. Bunun bir siyasi bir de ekonomik boyutu var. Ekonomik boyutu belki ülkeyi idare edenler için farklı, muhalefet yapanlar için farklı. Ama bu ülkenin genel bir sorunu ve KKTC’nin hem bugünkü hem de gelecekteki ekonomik durumunu etkileyen bir konu. Siyasi boyutu ile ilgili dün Başbakan açıklama yapmıştı.TC yetkilileri ile gerekli çalışmalar ve yapılabilecekler hakkında görüşmeler gerçekleştiriliyor” dedi. 

 

Oğuz,“Biz bu yasayı yaparken tüm paydaşlardan görüş aldık. Ortak noktada 2024 Mayıs ayında bir yasa hazırladık. O günden beridir bu yasa ile ilgili veriler alabildiğimiz ölçüde elimizde. Çünkü ondan önce bir verimiz yoktu. Bu yasa aslında tam verilere ulaşma anlamında KKTC’de yabancılara ne kadar mal satıldığı ile ilgili bütün tedbirleri de öngörür. Veriye ulaşmak da önemli idi. Çünkü KKTC elden gitti, yabancılaştı şeklinde söylemler vardı”dedi…

Hükümetin ortaya bir irade koyarak yasa yaptığına değinen İçişleri Bakanı Oğuz, “Yasa geçtikten sonra uygulama ve piyasa ile ilgili başka talepler geldi. Tabi o zaman özellikle Simon Aykut konusu ve tutuklamalar yoktu yasa yapıldığı zaman. Ondan sonra bu tutuklamalar geldi. Bu defa söylemler, eylemler farklı boyuta ulaştı. İnşaat sektörü gerçekten zor günlere girdi. Bununla ilgili kanun hükmünde kararname ile ara formül şeklinde değişiklik yaptık” diye konuştu.

 

Dursun Oğuz, “Veri elimizde olduğu için yasa yapıldıktan sonra bu verilerle de sektördeki beklenti karşılanmamış oldu. O nedenledir ki şimdi kanun hükmünde bir kararname hazırlandı ve Bakanlar Kurulu’ndan geçirdik. Aynı zamanda yasa tasarısını hazırladık Meclis’e yolladık, yasallaşsın ”dedi.

 

Bakan Oğuz, “Hükümetin bir açılım yapması gerekiyordu. Bununla ilgili bir açılım yaptık. Toprakla ilgili yapılan 51’e 49  kanun hükmünde kararname o günden bugüne kadar yaklaşık 3 ay gibi süreçte herhangi bir müracaat olmadı. Biz olsun diye yaptık ama olmadı..Bize gösterdi ki siyasi anlamdaki baskılar inşaat sektörünün daraldığını ve daha büyük kaos yaratacağını gördük” şeklinde konuştu.

 

KKTC’de mal alan  ve kayda girmeyen yabancıların bugüne kadar hiçbirinin vergi ödemediğini ve devletin alacaklı olduğuna işaret eden Dursun Oğuz, “Güvenlik açısından muteber olan, vergilerini ödeyen ve kayda giren kişiler  bu haklardan yararlanacak. 51’e 49 haricinde yabancı 3. Ülke vatandaşlarına kesinlikle toprak satışı ile ilgili ek bir açılım yoktur. Zaten mayıs ayında yaptığımız yasada KKTC’nin büyük  arazilerinin  yüzde 3’ünden fazlası yabancılara satılamaz diye bir madde koyduk. Ve toprakla ilgili endişeler garanti altına alındı” dedi.

 

İçişleri Bakanı Dursun Oğuz açıklamasında şu ifadelere de yer verdi…

“KKTC’yi tanıyan, mütekabiliyete göre aynı hakları KKTC vatandaşına veren ülkeler tanımında Türkiye Cumhuriyeti olduğu için bugün için TC vatandaşlarının 3 olan apartman dairesi alma hakkı 6’ya çıkartıldı. Yabancılar 3 apartman dairesi alabilecek.Villa konusunda yabancıların 1 olan villa hakkı 2’ye, TC vatandaşları için 3’e çıkartıldı. Burada sektörün talepleri doğrultusunda ve inşaat sektörünü ekonomik anlamdaki bu çıkmazdan, siyasal baskılardan bir nefes aldırmak amacıyla oldu” …..

 

Ülkede  yabancılara neden çok fazla mal satışı yapılıyor şeklinde yapılan eleştirilere de yanıt veren Bakan Oğuz, “Şuan piyasada inşaat sektörünün bu sıkışıklığında biliyorsunuz yabancılara mal satışı yapılırken sosyal konut fonu koyduk. Ülkedeki emlak fiyatları yükseldiği için buradan gelecek kaynakla kendi gençlerimize faiz desteği sağlamak açısından. Yine bir fon daha koyduk. Hani iç hukuk yolu dediğimiz TMK var ya. Masaya oturduğumuzda Kuzeyde bırakılan Rum mallarının TMK üzerinden ödenmesi için bir kaynağa ihtiyaç var. O kaynağı yabancılara satılan mallarla ilgili koyduğumuz fon üzerinden sağlıyoruz” dedi.

 

İnşaat sektörünün içine düştüğü zor durumdan çıkarmak anlamında yapılan son düzenlemenin olumlu sonuçlanıp sonuçlanmayacağını önümüzde süreçte ortaya çıkacak verilerle konuşabileceklerini söyleyen Bakan Oğuz, “Karşı tarafta bu kadar kaotik bir durum var. Siyasal baskılar var. Tutuklamalar var. Eee onu ne yapacağız? Siyasi anlamda yapabileceğimiz mücadele ne varsa mutlaka yapacağız. Ama böyle bir durum var diyerekten çaresiz oturup, inşaat sektörünü kapatıp bekleyelim mi? Yok. Bugün Tufan hocanın bir açıklamasında dediği gibi belki de inşaat sektörü lokomatif sektör yapılmayacaktı. Doğrudur. İnşaat sektörünü lokomatif sektör olarak görmememiz. Yüksek öğretim ve turizmdi. Ama inşaat sektörü bugünkü ekonomik krizlerin dünyada yaşandığı bir ortamda bu ülke için harektli bir sektördür. Ömrübillah inşaat sektörü lokomotif sektör olacak diye bir durum yoktur. Ancak inşaat sektörü bugün tanınmayan, ambargo altındaki KKTC’yi tanımayan ülkelerdeki insanlara bir güven ortamı yaratıp, cezbedip burada mülk edinmesini sağladı. Bunda daha çok iş insanlarımızın becerisi ve gayreti ile olmuştur”….

 

    

Devamını Oku

Trending

Reklam