Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Serez: Gece yarısından sonra sancaktar bizi çağırdı. ‘Gazanız mübarek olsun, yarın saat 05.00’de çıkarma başlayacak’ dedi

Published

on

Boğaz’da bölük komutanı olarak görev yapan, 20 Temmuz Barış Harekatı’nda Türkiye’den gelen askerleri karşılayan öncü birlikte yer alan Emekli Binbaşı Çetin Serez, “İmkan yoktu ama direnme vardı. Biz bu uğurda gençliğimizi verdik. KKTC’yi yaşatmamız gerek” dedi.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ordusunda görev yapan, 1976’da Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın kurulmasında yer alan, TMT Mücahitler Derneği genel başkan yardımcılığı görevini yürüten Emekli Binbaşı Serez, 20 Temmuz 1974’ün 49’uncu yıl dönümünde anılarını Türk Ajansı-Kıbrıs’a (TAK) anlattı.

– Limasol’dan Ankara’ya

1941’de Limasol’da doğan, eğitimini burada tamamlayan Serez, Ankara Harap Okulu’ndan mezun oldu.

Askerliği meslek olarak seçmesinde babasının polis olmasının da etkisi olduğunu söyleyen Çetin Serez, o yıllardaki durumu şöyle anlattı:

“1958’de, biz lise son sınıftayken elimize birer sopa verirlerdi, gece nöbet tutardık. Korku o zamanlarda da vardı. TMT’nin temeli de o dönemde atıldı ama önce Volkan kuruldu. Volkan’ın açılımı ‘Var Olmak Lazımsa Kan Akıtmamak Niye’ydi…”

Ankara’dan geldikten sonra Kıbrıs ordusunda göreve başladığını da söyleyen Serez, o günlere dair şunları söyledi:

“Bir şeyler olacağını hissediyorduk, mutlu değildik…1963 bitmeden bir süre önce birkaç arkadaş sinemadan çıktık, 2-3 araba önümüzü kesti, silahlı Rumlar… Fırsat bulup dağıldık ve Mağusa kapısından bu yana geçebildik. Bu gibi olaylar birkaç defa tekrarlandı. Makarios’un kurdurduğu bazı kuruluşlar Türkleri sindirmek için ellerinden geleni yapıyordu.

Larnaka yolunda İngilizlerden kalma bir tesis vardı, orası orduya verilmişti. Nöbetçi amir olduğum 21 Aralık akşamı bir Rum teğmen nöbeti değişmek istedi, ‘Çok hadiseler olacak, sen iyi bir adamsın, arkadaşlarını topla, buradan git’ dedi… Birkaç Land Rover ayarladım ve oradan gittik. O gün olaylar başladı. Korkunç bir hal… Halk bu şekilde bir durum görmedi. Her yanda bir keşmekeşlik.”

22 Aralık’ı 23 Aralık’a bağlayan gece Cumhurbaşkanı Muavini Dr. Fazıl Küçük’ün ofisinde nöbet tuttuklarını belirten Serez, şunları da anlattı:

“Sabaha yakın ateş etmeye başladılar. Biz 5 asker… 3’er de mermimiz var. Bende de tek tabanca. Birer el ateş edin’ dedim. 5 mermiyi atan sen misin? Yaylım ateşi sabaha kadar sürdü. Yüzbaşına bilgi verirdim saat başı. Ateş etmeye başladıklarında telefonu aldım, ‘Burası Atalassa polis merkezi’ dedi karşıdaki, istediğim numarayı söyledim, küfredip kapattı. O vakit irtibat kesildi. Sabaha yakın ateş durdu, sessizlik oldu. Barikata gelen eski bir arabayı durdurdum, bir Kıbrıslı Türkü ve yanındaki hamile kadını, Güney bölgesine geçmemelerini, güvenli olmadığını söyleyerek döndürdüm. Özay’dı adamın adı, kadını bırakıp geri barikattan geçmiş… Hala kayıp listesindedir adı…

Sessizliğin arkasından makineli tüfeklerle öyle bir yaylım ateşi başladı ki…İki mermimiz var…Ne yapmamam gerek diye düşündüm. Arabaya bindik, gidelim…Arabanın motoru soğuktan çalışmadı. O gece öyle bir soğuk vardı ki aklınız durur, donduk… İttiler askerler arabayı, çalıştırdık, tamponu devirip çıktık… Bir baktım Rüstem Kitabevi’nin kaldırımında makineli tüfekle bir Rum yatır, şarjörü taktı, ateş eder ama isabet etmedi. Köşklüçiftlik bölgesinde bizim barikata geldik… Bizim arkadaşlara ‘bu taraftan gelen kimsenin gözünün yaşına bakma’ demişler, brenin başında durur biri. Durur ama ateş edemedi. Motoru vardı, arkamıza düştü, önümüzü kesti … ‘az kalsın öldürecektim sizi…’ dedi…”

– Lefkoşa’dan Mesarya köylerine destek

Köylülere ve mücahide destek için Mesarya bölgesine gönderildiklerini de anlatan Serez, şunları paylaştı:

“25-30 kişi kadar kişiyi Hamitköy’de topladılar. ‘Köylere hem silah götüreceksiniz hem de personeli eğiteceksiniz’ dediler. Rum baskısı altındaki Mesarya köylerinde silah çok azdı. Çamurlar içinde bata çıka Meriç’e (Mora) ulaştık. Köylü ayaktaydı. Çok sevindiler, moral buldular bizi görünce. Oradan köylere bölündük. Bir aya yakın süre orada kaldık, eğitim verdik. Rum köylerine haber de salındı ‘Eğer Türk köylerinden birine taarruz ederseniz, iki mislini yapacağız’ diye. Oralara dokunmadılar. Götürdüğümüz silahları orada bırakarak felaket bir yağmurda Hamitköy’e döndük. Bekar olduğumuz için Saray Hotel’de misafir ettiler bizi, duş aldık, başka elbise de yok, çamurlu kıyafetleri tekrar giydik. Aynı gün emir geldi, Gönyeli’de toplandık ve Boğaz’a gönderildik. Sancak kuruldu. 11 yıl burada görev yaptım. Gıda sıfır, kıyafet sıfır, teçhizat sıfır, su sıkıntılı. Durumumuz buydu. İmkan yoktu ama direnme vardı… Rum çok uğraştı ama olmadı, St. Hilarion kalesini almış olsalardı Kıbrıs’ın durumu değişirdi…”

– “Mücahit havada uçar gibiydi”

Emekli Binbaşı Çetin Serez, 20 Temmuz Harekatı öncesinde yaşananları ise şöyle hatırladı:

“Boğaz’da iki bölüğün komutanıydım. Gece yarısından sonra sancaktar bizi çağırdı. ‘Gazanız mübarek olsun, yarın saat 05.00’de çıkarma başlayacak’ dedi. Sual yok… Bir de zarf verdi elimize… Karargaha gittim, 04.00’te personeli kaldırdım. 05.20’de iki jet alçaktan süzülerek bombardımana başladı. Gökyüzünde bir gürültü koptu. F100’ler vardı o zaman… Helikopterler arı gibi üzerimizden Pınarbaşı (Kırnı) Havaalanına doğru gidiyor. Nakliye uçaklarını gördüm, paraşütçüleri atıyorlardı…

Mücahit havada uçar gibiydi. İlk defa görüyorlardı kamuflajlı asker… Çelik başlık, silahlar… G3 piyade tüfeğiydi… Bizim silahlar ikinci dünya harbinden kalmaydı. Churchill zamanından…

Ben öncü birlik olarak onları karşılamakla görevliydim. Cemal Paşa’yı çok iyi tanırdım. ‘Çetin hedefimiz St Hilarion’ dedi. Doğru Yol’u gösterdim.

Rumlar Dikmen’den Boğaz’a havan ve top atışına başladı. Hiç ara verilmedi. Sancaktar beni telsizle aradı. Karargaha gittim. ‘Pınarbaşı (Kırnı) Havaalanına git, oraya top indirildi, askere yardımcı ol’ dedi… Kırnı’daki Havaalanı asker kaynıyor. Çakıl taşlarından ve eski asfaltlardan söküp iki-iki buçuk kilometrelik pist yapmıştı mücahitler oraya… Uçaklar da hep orda.

Herkes mevzi kazar, siper alır. Kıbrıslı bir üsteğmen buldum tesadüfen.. İki asker verdi yanıma. Birinci topun yanına gittim, istikamet verdik. Bir bombardıman başladı. Aldığım yere bıraktık o iki askeri. 500 metre gitmeden infilak hissettim arkamda. Dönüp baktım, ikisi de yerde. Biri o anda şehit oldu, diğeri dua eder. Helikoptere aldılar ama yetişemediler, o da şehit oldu.”

– Yüzbaşı Yalçın Kızılçullu nerde?

Ertesi gün yine komutanı tarafından çağrıldığını, bu kez haber alınamayan yüzbaşı Yalçın Kızılçullu’yu bulmasının istendiğini, bölüğü yardımcısına devredip Lefkoşa’ya gittiğini söyleyen Serez, şöyle devam etti:

“Her tarafı gezdik, yüzbaşını bulamadık. Eşi ağlıyor. Bir hasta bakıcıdan yardım istedim. ‘Yer yok diye birkaç kişiyi tavandaki barakaya koydular’ dedi. Çıkıp baktım, yüzbaşını Yalçın ağır yaralı olarak orada bulduk… Karısı görünce düşüp bayıldı. Boğaz’a getirdik. Helikopterle GATA’ya gönderdik yüzbaşını. 1976’da Güvenlik Kuvvetleri kuruldu. Biz ilk kurucu subaylarındayız. İhsan Bey tabur komutanı olarak gelirdi. Ziyaretine gittim. Sarıldık. Kızlara beni gösteri, ‘amcanızın elini öpün hayatımı ona borçluyum’ dedi.”

– St. Hilarion şehitleri

St. Hilarion’da 24 şehit verildiğini, o şehitlerin Boğaz Şehitliği’ne defnedilebilmesinde kendisinin de bulunduğunu anlatan Serez, şunları da anlattı:

“Rumlar baskın şekilde taarruz yaptı. Doğru Yol baskına uğradı. Sabah uçurumdan buldular şehitleri. Bölük komutanı bu şehitleri yamaçlarda bir yere gömdürdü. Harekât bitti. Birlikler yayıldı. Komutan onların Boğaz Şehitliğine gömülmesi için emir verdi. Ben de gönüllü oldum. Yaklaşık 1 ay sonra oradan çıkarıp Boğaz Şehitliği’ne gömdük şehitleri.”

İkinci Harekât’ta da Boğaz’da olduğunu anlatan Çetin Serez, şunları söyledi:

“Boğaz’a iki tank taburu çıktı. Sıralandılar… İkinci harekât için emir geldi. Sabah bir ezan sesi yükseldi. Asker Boğaz’da namaz kıldı. 40 bin asker… İkinci hareket Mağusa ve Lefke istikametine gerçekleşti. Ben helikopterle Mağusa harekatına katıldım. Mesarya ovalarını görürdüm yukardan. Gelincik tarlası gibi aşağısı.. Koşuşmalar… Mağusa’da, Rum futbol sahasına indik helikopterle… Anlatılacak çok şey var….”

– “KKTC’yi yaşatmamız gerek”

“Milli mücadele uğruna gençliğimizi verdik” diyen Serez, sözlerini şöyle tamamladı:

KKTC’yi TMT kurdu. Bu cumhuriyeti biz kurduk. KKTC kurulduğu gece binbaşı olarak nöbetçi amirdim, karargâha telefonlar yağardı. ‘Lefkoşa’da bir şey oluyor’ diye… Biz federasyonu asla kabul etmiyoruz. Bu cumhuriyet yıkılırsa işimiz biter. KKTC’yi yaşatmamız gerek.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Published

on

By

Başbakan Ünal Üstel, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile Girne Belediye Başkanı Murat Şenkul’un açıklamalarına tepki gösterdi, “Biz laf değil, hizmet üretiyoruz!” dedi.

Başbakan Üstel, “Girne Belediye Başkanının hükümetimize yönelik yaptığı mesnetsiz açıklamaları hayretle okumaya devam ediyoruz. Ama kimse meydanı boş zannetmesin. Biz, 50 yıldır laf üretenlere karşı hizmet üretmeyi kendine görev bilmiş bir partiyiz. “Onlar konuşur, UBP yapar” dememizin sebebi de budur” dedi.

Üstel, “Halkımız çok iyi bilmektedir ki; bu ülkede yolları da, hastaneleri de, okulları da, sosyal konut projelerini de, liman projelerini de, en yapılmaz denen reformları da yapan hükümetimizdir. Son 3 yıla, 30 yılın işini sığdırdık. Batı Girne Çevre Yolları’nı yıllar sonra yapan da biziz, Doğu Girne Çevre Yolu Projesi’ni başlatan ve tamamlayacak olan da biziz” ifadelerini kullandı.

“İş üretemeyenlerin laf üretmelerini anlıyoruz”

Başbakan Üstel, “Girne’de büyük proje görmek isteyenler, yarım asırdır yapılmayan Antik Liman projesine de bakabilirler. Bu proje ile Girne’nin çehresini değiştirdik. Yıllardır beklenen Yeni Girne Hastanesi’ne yakında açılıyor. Taş taş üstüne koymamış, ülkede elle tutulur tek büyük projesi dahi olmayan bir anlayışın, rutin işleri “asrın projesi” gibi pazarlamasını anlıyoruz. İş üretemeyenlerin laf üretmelerini de anlıyoruz” şeklinde konuştu.

“Bu ülkenin şova değil, işe ihtiyacı var”

“Ne var ki; Kendi ifadeleriyle manipülasyon ve popülist açıklamaları son 3 yılda hükümetimizin gerçekleştirdiği bu dev projeleri gölgeleyemez” açıklamasını yapan Başbakan Üstel, şöyle devam etti:

“Unutulmamalıdır ki; yerel yönetimler reformunu hayata geçiren, batık belediyeleri ayağa kaldıran, belediyeleri güçlendiren ve halka daha çok hizmet edebilecek hale getiren de bizim hükümetimizdir. Kendi partileri, belediyeleri birleştirme yasası görüşülürken Meclis’in kapılarını kırmakla meşguldü, o ama yasayı geçirip belediyeleri birleştiren, güçlendiren ve ayağa kaldıran yine bizdik.

Bu arkadaşların hükümetimizle kavga aramak yerine bize teşekkür etmesi gerekir. Nitekim geçmişte bu teşekkürü de kameralar karşısında yaptılar. Bu ülkenin şova değil, işe ihtiyacı var. Kimse hükümeti hedef göstererek kendi küçük şovlarına bizi alet etmeye kalkmasın. Biz hamasi nutuk atmak için değil, halkımıza hizmet etmek için buradayız. halkın belediyelerden beklediği tek şey de hizmettir.”

“Girne Belediye Başkanı asli görevlerini yerine getirsin, boyundan büyük işlere de ve sözlere de bulaşmasın”

Başbakan Ünal Üstel, “O yüzden Girne Belediye Başkanı asli görevlerini yerine getirsin, boyundan büyük işlere de ve sözlere de bulaşmasın. Biz Girne Belediye’sinin de Girne halkının da dün olduğu gibi yarın da yanında olmaya devam ederek, onların gerçek anlamda hayrına dokunan tüm büyük projeleri gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Hükümetimiz devletin her kuruşunu halkın faydasına kullanan bir anlayışla çalışmaya devam edecek, halkın hayatına dokunan büyük projeleri hayata geçirecektir. Ve Kimse boş laflarla halkı kandıramayacak, hükümetin hizmetlerini gölgeleyemeyecektir!” dedi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ersin Tatar, Ulusal Birlik Partisi Merkezi’nin düzenlediği “Dijital Dönüşümün Gücü; Etkileşim” etkinliğinde partililere hitap etti…

“KIBRIS’TA GELECEK İKİ DEVLETLE KURULACAK, FEDERASYON TARİHE GÖMÜLDÜ”

Konuşmasına teşkilat mensuplarına teşekkür ederek başlayan Tatar, “Sayın Başbakan, değerli bakanlarımız, milletvekillerimiz, ilçe başkanlarımız, büyüklerimiz ve UBP teşkilatlarının neferleri… Bu güzel sabahta sizlerle beraber olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Büyük bir aile olduğumuzu bir kez daha hissetmenin gururu içindeyim” dedi.

“MÜCADELEMİZİ TARİHİMİZDEN ALDIĞIMIZ GÜÇLE SÜRDÜRÜYORUZ”

Geçmişi hatırlamanın önemine vurgu yapan Tatar, “Bu ülkede ecdadımız, analarımız, babalarımız, dedelerimiz büyük mücadeleler verdi. Geçmişimizi bilmezsek yok olmaya mahkûmuz. Bizler geçmişimizi bilerek ülkemizin ve devletimizin bekası için yolumuza devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

“FEDERASYON DEFTERİ ARTIK KAPANMIŞTIR”

Kıbrıs konusuna da değinen Tatar, “Annan Planı döneminde partimiz, rahmetli Rauf Raif Denktaş’ın yanında yer aldı. O gün haklıydık, bugün haklılığımız bir kez daha ortaya çıktı. Yıllarca iyi niyetimizle federasyon temelli bir anlaşma için çalıştık. Ancak artık federasyon meselesi geride kalmıştır. Beş yıl önce ‘geleceğe yürüyoruz’ dedik, bugün gerçekten geleceğe yürüdük” dedi.

“İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM TÜM DÜNYAYA DUYURULDU”

Tatar, son BM görüşmelerine işaret ederek, “Cumartesi akşamı BM merkezinde muhataplarıma da ifade ettim. İki devletli çözümün istikrar için tek yol olduğunu söyledim. Kıbrıs’ta iki ayrı devlet, iki ayrı demokrasi vardır. Bu istikrar, Gazze’den Suriye’ye, Irak’tan Ukrayna’ya kadar tüm coğrafyada önemlidir” diye konuştu.

“ERDOĞAN’IN DESTEĞİ EN BÜYÜK GÜVENCEMİZDİR”

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki açıklamalarına dikkat çeken Tatar, “Sayın Erdoğan, üçüncü kez KKTC’nin tanınması gerektiğini, federasyon defterinin kapandığını ifade etti. Kıbrıs Türk halkı üzerinde yıllardır uygulanan ambargo ve izolasyonların kaldırılması gerektiğini tüm dünyaya duyurdu. Bu, bizim en büyük güvencemizdir” şeklinde konuştu.

“UBP BU DAVANIN ÖNCÜSÜDÜR”

Ulusal Birlik Partisi’nin devlet için önemine de vurgu yapan Tatar, “UBP, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın bir devamıdır. 11 Ekim’de 50. yılını kutlayacak olan partimiz, kuruluşundan itibaren bu davanın öncüsü olmuştur. 19 Ekim seçimlerinde kazanarak tüm dünyaya Kıbrıs Türk halkının egemen bir halk olduğunu bir kez daha göstereceğiz” dedi.

“19 EKİM’DEN SONRA DA AYNI KARARLILIKLA YOLUMUZA DEVAM”

Seçim sonrasına ilişkin mesaj da veren Tatar, “New York temaslarımda da söyledim. 19 Ekim’den sonra da Kasım ve Aralık’ta yine orada olacağım, yine ‘iki devlet’ diyeceğim. Çünkü bu mesele millet meselesidir, vatan meselesidir, bayrak meselesidir” dedi.

“TÜRKİYE BU COĞRAFYADA SÖZ SAHİBİDİR”

Türkiye’nin büyük gücüne dikkat çeken Tatar, “Sayın Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki konuşması tüm dünyada yankı buldu. Gazze’nin sesi oldu, kimsenin söyleyemediğini söyledi. Bugün Türkiye, milli savunma sanayisiyle, askeri potansiyeliyle Amerika, Rusya ve Çin’in de dikkate aldığı bir güçtür. Böyle bir ülkenin garantörlüğünde yolumuza güvenle devam ediyoruz” dedi.

“PANDEMİDEN DEPREME, TÜM ZORLUKLARA RAĞMEN AYAKTAYIZ”

Tatar, KKTC’nin yakın dönemde yaşadığı sıkıntılara değindi:
“Pandemiyi, 6 Şubat depremini, Gazze ve Ukrayna’daki savaşları yaşadık. Bütün bu belirsizliklere rağmen Türkiye Cumhuriyeti ile kurduğumuz güçlü ilişkiler sayesinde yatırımlar devam ediyor. Sağlık ocakları, hastaneler, çevre yolları, dijital dönüşüm projeleri bunun göstergesidir.”

“E-DEVLET PROJESİ TAMAMLANIYOR”

KKTC’nin dijital dönüşüm sürecinde önemli adımlar attığını vurgulayan Tatar, “Anavatan Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasında yapılan anlaşma sayesinde, Türk Telekom, 100 milyon doları aşan yatırımla ülkenin genelinde fiber optik altyapı çalışmalarını sürdürüyor. Yakın gelecekte fiberoptik ile ada genelinde ve Türkiye bağlantısı üzerinden tüm dünyaya bağlanacağız. Bütün engellemelere, kısıtlamalara, ambargolara rağmen çağın nimetlerini halkımıza sunacağız” dedi.

“BU DAVA VATAN MESELESİDİR”

Cumhurbaşkanı Tatar konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bu dava vatan meselesidir, bayrak meselesidir. KKTC halkı, egemenliğiyle, bağımsızlığıyla ve onuruyla yoluna devam edecektir. 19 Ekim seçimlerini kazanarak tüm dünyaya güçlü bir mesaj vereceğiz. Sizlere güveniyorum, birlikte başaracağız.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş, Şehit Doğan Ahmet İlkokulu önünde yaptığı basın açıklamasında, ülkede nüfus ve vatandaşlık politikası olmamasının eğitimde ciddi sorunlara yol açtığını söyledi.

Maviş, üç yıl önce 300 öğrenci bandında olan okulun bugün 500 öğrenciye ulaştığını belirterek, “Nüfus ve vatandaşlık politikası oluşturulmazsa beş değil, yirmi beş okul yapsak yetmez” dedi. Sorunun yalnız eğitimle sınırlı olmadığını vurgulayan Maviş, sağlık, trafik, su ve elektrik gibi alanlarda da hizmetlerin yetersiz kaldığını ifade etti.

“Öğretmen eksikliği devam ediyor”
Şehit Doğan Ahmet İlkokulu’nda beş öğretmen eksikliği bulunduğunu söyleyen Maviş, bazı öğrencilerin hâlâ sınıf öğretmenleriyle tanışmadığını kaydetti. Ayrıca müzik, resim, İngilizce ve beden eğitimi derslerinde de öğretmen eksiklikleri nedeniyle öğrencilerin sanat ve spor etkinliklerinden geri kaldığını belirtti.

“Tiny House çözüm değil”
Maviş, okul bahçesine kurulan üç adet “Tiny House” hakkında da konuşarak, “Konteyner yerine prefabrik denilse de övünülecek bir şey yok. Tiny House da koysanız, villa da yapsanız bu nüfusa bu okullar yetişmiyor” ifadelerini kullandı. Kalabalık sınıfların verimliliği düşürdüğünü vurgulayan Maviş, “Çocukların balık istifi şeklinde sınıflarda oturması kabul edilemez” dedi.

“Yeni okul yapılmalı”
Maviş, bölgedeki öğrenci artışına dikkat çekerek, “Bu okul iki şubeden üçe, üçten dörde çıktı. Şu anda 18 şubeye ve 500 öğrenciye ulaştı. Önümüzü göremiyoruz. Seneye bu okula konteyner istemiyoruz, yeni derslikler ve yeni okul istiyoruz” çağrısında bulundu.

Bakanlığın hayırseverlere mi başvuracağı, yoksa devlet bütçesinden kaynak mı ayıracağı konusunda yorum yapmayan Maviş, “Hamitköy ile bu bölge arasına yeni bir okul istiyoruz. Övünecekse Nazım Bey, seneye buraya bir okul yapıldığı için gelsin övünsün” dedi.

“Bakan bizi anlamıyor”
Maviş, Eğitim Bakanı’nı eleştirerek, “Bakan siyasetin diliyle konuşuyor, biz ise sınıfta çocukların gözlerine bakarak vicdan muhasebesi yapıyoruz. Aynı dili konuşmamız mümkün değil” ifadelerini kullandı.

Maviş, hükümetin planlama yapmadığını, nüfus artışıyla birlikte eğitim ve sağlık hizmetlerinin sekteye uğradığını belirterek, “Devlet olmanın gereği yerine getirilmelidir. Seneye bu sorunların çözülmesini bekliyoruz” dedi.

 

Devamını Oku

Trending

Reklam