Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Tatar: “Kıbrıs Türk halkı baskı ve tehditlere asla boyun eğmez”

Published

on

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Rum tarafının, KKTC ekonomisini çökertmek amacıyla Kıbrıs Türk halkına yönelik turizm, inşaat ve eğitim alanlarında “abluka siyaseti” uygulamaya çalıştığını belirterek, Kıbrıs Türk halkının masaya baskı ve tehditle değil, eşit bir halk ve egemenliği tanınarak oturacağını söyledi.

Tatar, Kıbrıs konusu ile ilgili Kıbrıs Türk tarafının çok taraflı diyaloğu sürdürdüğünü ve diplomasi kanallarının açık olduğunu, ancak Rum tarafının Kıbrıs Türk halkının nefes aldığı alanlara saldırdığını, çalışan mevcut uygulamalara da zarar verdiğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türk Ajansı Kıbrıs’ın (TAK) sorularını yanıtladı.

Rum tarafının turizm, inşaat ve üniversitelere yönelik saldırılarının, KKTC ekonomisine zarar vermek amacıyla yapıldığını belirten Tatar, Rum tarafının girişimlerini eleştirdi.

– “Abluka siyaseti…”

Rumlar’ın 1963’lerdekini çağrıştıran abluka siyaseti uyguladığını ifade eden Tatar, Rum liderliğinin Kıbrıs Türk halkının temel insan haklarına erişimini engellemeye yönelik siyaset güttüğünü ancak boyun eğmeyeceklerini çünkü Kıbrıs Türk halkının en az Rum halkı kadar eşit bir halk olduğunu vurguladı.

Görüşme sürecinin başlatılması amacıyla Rum tarafının Türk tarafı üzerine baskı oluşturma gayretleri olduğunu, ekonomik olarak diz çöktürmek için de KKTC’nin taşınmaz mal, üniversite ve turizm alanlarına yönelik uğraşları olduğunu belirten Tatar, tüm bu düşmanlık içeren faaliyetlerin, Rum liderliğinin gerçek niyetini bir kez daha ortaya koyduğunu söyledi.

Baskı ve izolasyon siyasetinin Annan Planı referandumlarının hemen ertesinde artış gösterdiğini, bu yıl ocak ayı itibarıyla da bu abluka siyasetinin yeniden hortladığını belirten Tatar, Rum tarafının uluslararası alanda imaj yaratmaya çalışırken, haksız ve hukuksuz şekilde, silah zoruyla elde ettikleri statülerini baskı, tehdit ve korku yaymak suretiyle, kullanmakta olduklarını anlattı.

Rum tarafının Kıbrıs Türk halkının temel insan haklarını engelleyerek kendi konfor alanında haksız ve hukuksuz statüsünü sürdürmek için çalıştığını belirten Tatar, Kıbrıs Türk tarafının anlayışının gerçeklik temelinde olduğunu, bu coğrafyada iki devletin iyi komşuluk ilişkileri ve işbirliği içinde yaşamak durumunda olduklarını söyledi.

– Eylülde New York’ta BM Genel Sekreteri ile ikili görüşme…

“Biz bunu sağlamak için çalışıyoruz ama onlar algı yaratmak için baskıcı siyaseti yükseltiyor” diyen Tatar, tüm bunları eylül ayında New York’ta BM Genel Sekreteri ile yapacağı ikili görüşmede ele alacağını kaydetti.

Kıbrıs Türk halkına haksızlıklar olduğunu belirten Tatar, direkt uçuş, direkt ticaret ve direkt temas sağlanırsa masaya oturabileceklerini ancak şu anda mevcut durumu daha da kötüleştirme çabası olduğunu söyledi.

-“Tehditle, baskıyla Kıbrıs Türkü masaya oturmayacak”

Rumlar’ın baskı, izolasyon ve ambargoları daha da ağırlaştırmak için çalışmalar yaptığını ifade eden Tatar, mevcut düzenin de bozulmaya çalışıldığını kaydetti.

“Tehditle, baskıyla Kıbrıs Türkü masaya oturmayacak” diyen Tatar, Kıbrıs Türk halkının asla eski noktalara gelmeyeceğini söyledi.

Tatar, “Var olan düzen de yok edilmeye çalışılıyor. Ekonomik açıdan bizi çökertmek için girişimler yapıyorlar. Ama masaya baskı altında değil, özgür bir şekilde oturmalıyız. Turizm ve inşaat alanlında dayatmalarla masa zorlanıyor. Mesele sektörel değildir. Milli siyasetten geri adım atmayacağız. Girdikleri yol yol değildir” dedi.

Rum tarafının kendi istediği şekildeki müzakereler için baskı yaptığını ancak yeni siyasetten geri adımın söz konusu olmadığını belirten Tatar, “Sırf görüşme başlasın” diye egemenlik teyit edilmeden masaya oturmayacaklarını, ama diyalog içerisinde olmaya devam edeceklerini söyledi.

-“Üçlü davet hiç olmadı”

“Üçlü Davet” konusu sorulan Tatar, “daha önce ifade ettiğim gibi davet hiç olmadı. Rum lider bir kurgu çerçevesinde BM’yi de dahil ettiği diplomatik gaflar yaptı. Şu anda bundan sonra ne yapılacağı konusunda diyalog devam ediyor. Ancak bilinmelidir ki federasyon tüketilmiştir. Bu gerçek ortak zemin egzersiziyle bir kez daha ortaya çıkmıştır. Gelinen aşamada egemen eşitliğimiz ve eşit uluslararası statümüz zemininde bundan sonra hangi adımları atabiliriz bunu değerlendireceğiz. Eylül ayı sonunda görüşeceğim Sayın Genel Sekreter’le de bu konuları etraflıca konuşacağız” dedi.

“Tehditle masaya oturmayız” ifadesini kullanan Tatar, baskıcı izolasyon siyasetinde ocak aydından itibaren artış olduğunu, 1963’teki abluka siyasetini geri getirmeye çalışıldığını, Kıbrıs Türk halkının ekonomik olarak nefes aldığı her noktaya saldırılar yapıldığını, bu siyasete asla boyun eğmeyeceklerini söyledi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Yükseköğrenim burs başvuruları için YÖBİS sistemi iki günlüğüne yeniden açılacak

Published

on

By

Yüksek Öğrenim ve Dışilişkiler Dairesi Müdürü Behcet Çelebi, herhangi bir nedenle burs müracaatında bulunamayan öğrencilerin burs müracaatlarını gerçekleştirebilmeleri için, 29-30 Kasım tarihlerinde (her iki tarih de dahil) burs sisteminin (YÖBİS) yeniden açılacağını duyurdu.

Duyuruda, burs müracaatında bulunmak isteyen öğrencilerin YÖBİS sistemi üzerinden burs başvurularını yapabilecekleri belirtildi.

Devamını Oku

Kıbrıs

İsias Davası dosyasına yeni bilimsel/hukuki değerlendirme: Sanıkların kusurları olası kast düzeyinde

Published

on

By

6 Şubat depreminde Grand İsias Otel’de hayatını kaybeden Serin İpekçioğlu’nun annesi Pervin Aksoy İpekçioğlu ve babası Sertaç İpekçioğlu’nun vekilleri avukat Hasret Güney Doğan ile avukat Yiğit Gökçehan Koçoğlu tarafından talep edilen bilimsel/hukuki değerlendirme sonucunda, “Sanıkların/faillerin ortaya çıkan vahim sonuçları öngörmelerine rağmen, engellemek için önlem almadıkları, eylemlerine hukuka aykırı şekilde devam ettikleri ve kusurlarının olası kast düzeyinde olduğu“ kanaatine varıldı.

Farklı üç üniversitede görev yapan ceza hukuku öğretim üyelerinin hazırladığı hukuki bilimsel değerlendirmeye göre, 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava ile Grand İsias Oteli’n 2001’deki yapı ruhsatında imzaları bulunan kamu görevlileriyle ilgili davanın birleştirilmesinin usul ekonomisi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zaruri olduğu görüşü ortaya konuldu.

Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Timuçin Köprülü, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Meral Ekici, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türkân Yalçın’dan oluşan Uzman Kurulu’nun hazırladığı bilimsel/hukuki değerlendirmenin sonucu, dün dava dosyasına girdi.

Uzman kurulu, sanıkların/faillerin eylemlerini gerçekleştirebilmek için belgede sahtecilik yapmalarının, öngördükleri sonuçları kabullendiklerini ortaya koyduğu görüşüne vardı.

Serin İpekçioğlu’nun annesi Pervin Aksoy İpekçioğlu, eşi ve kendisinin vekilleri tarafından talep edilen bilimsel hukuki değerlendirme raporunu TAK muhabiri aracılığıyla kamuoyuyla paylaştı.

Uzman Kurulu’nun bilimsel değerlendirmesinde şu ifadelere yer verildi:

“2001 yapı ruhsatına ilişkin olarak ise, İsias şirket ortakları, yapı ruhsatında imzaları bulunan mimari proje sorumlusu, statik betonarme proje sorumlusu ve fenni mesuller ve adı/imzası ruhsatta olmamasına rağmen 3 sayfalık raporun sahibi İnşaat Mühendisi, Adıyaman Belediyesi’ndeki kamu görevlilerine ilişkin davalar arasında CMK md. 8 uyarınca dar bağlantı mevcuttur.”

Uzman kurulu, bu bağlamda 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava ile Grand İsias Oteli’n 2001’deki yapı ruhsatında imzaları bulunan kamu görevlileriyle ilgili davanın birleştirilmesinin usul ekonomisi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zaruri olduğu kanaatine vardı.

-“Ağır tehlikenin bir zarar olarak ortaya çıkmasını engellemediler; alınması gereken önlemleri almadılar”

Uzman Kurulu ayrıca, sürecin büyük kısmında, sanıkların/faillerin hareketlerinin ağır tehlike yarattığı, sonucu kendileri de öngörmelerine rağmen ağır tehlikenin bir zarar olarak ortaya çıkmasını engellemediklerini; alınması gereken önlemleri almadıkları kanaatine vardı. Uzman kurulu, sanıkların/faillerin sonucun gerçekleşmesine karşı kayıtsız kaldıkları, kabullendikleri görüşünü de ortaya koydu.

Bilimsel/hukuki değerlendirmede şu ifadelere yer verildi:

“Sanıkların/faillerin sonucun gerçekleşmeyeceğine dair bir düşüncelerinin olması veya buna güvenmeleri için hiçbir dayanakları yoktur. Yapının imalat sürecinde ve sonrasında hemen hiçbir noktada gerekli adımları atmayanların, Otel’in depremde yıkılmasıyla ortaya çıkan zararlı sonuçların meydana gelmeyeceğini düşünmeleri için gösterebilecekleri herhangi bir gerekçeleri yoktur.

Sürecin büyük kısmında, sanıkların/faillerin hareketleri ağır tehlike yaratmış, sonucu kendileri de öngörmüşler ve buna rağmen ağır tehlikenin bir zarar olarak ortaya çıkmasını engellememiş; alınması gereken önlemleri almamışlardır. Yani sonucun gerçekleşmesine karşı kayıtsız kalmış, kabullenmişlerdir.”

-“Ruhsat içerik olarak gerçeğe aykırı… Resmî belgede sahtecilik suçunun oluştuğu açık”

Apartman olarak tasarlanan binanın karkası döküldükten sonra binanın uzun yıllar bırakıldığı, karkasın otel olarak kullanılmaya karar verildikten sonra da hiçbir önlem alınmadığı gibi, hukuka aykırı olarak eksik ve yanlış bilgilerle otel inşaatı için ruhsat alındığı ifade edilen değerlendirmede, ruhsatın içerik olarak gerçeğe aykırı, yani sahte olduğu ve resmî belgede sahtecilik suçunun oluştuğunun da açık olduğuna dikkat çekildi.

Bilimsel değerlendirmelerde şu ifadelere yer verildi:

“Sanıkların/faillerin, sonucu önleme imkânlarının on yıllara yayılan bir süreç boyunca var olmasına rağmen; otelin inşası, ruhsat alınması ve otel olarak çalıştırılması süreçlerinde kurallara aykırı davranışlarını ısrarla sürdürdükleri, hiçbir önlem almadıkları görülmektedir.

Sanıkların/faillerin ortaya çıkan vahim sonuçları öngörmelerine rağmen, engellemek için önlem almadıkları, hukuka aykırı olarak eylemlerine devam ettikleri ve kusurlarının olası kast düzeyinde olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Sanıkların/faillerin eylemlerini gerçekleştirebilmek için belgede sahtecilik yapmaları, öngördükleri sonuçları kabullendiklerini ortaya koymaktadır.

Sanıkların/faillerin imar hukuku mevzuatından kaynaklanan ve bilirkişi raporlarına, uzman görüşlerine de yansıyan pek çok yükümlülükleri kasten yerine getirmemişlerdir.

Ruhsat konusunda yukarıda da ifade edilen resmî belgede sahtecilik suçunun varlığı, bahsi geçen yükümlülüklerin kasten yerine getirilmemesiyle birleştiğinde, sanıkların/faillerin deprem bölgesinde bulunan bir yapının olası bir depremde bu eksiklikler nedeniyle zarar görebileceğini, ölüm ve/veya yaralanma gibi neticelerin gerçekleşebileceğini öngördükleri ve bu olası neticeleri önlemek için hiçbir tedbir almadıklarını göstermektedir.”

-Öngörülebilir neticelere kayıtsız kalınması, olası kastla sorumluluğu gerektirir

“Öngörülebilir neticelere kayıtsız kalınması, arzu/irade edilmese de gerçekleşen neticelerden olası kastla sorumluluğu gerektirir” denilen değerlendirmede, olayda; öngörülebilir neticelerin gerçekleşmeyeceğine dair inancın veya güvenin, tesadüflere bırakıldığı, bu inancı destekleyecek somut verilerin olmadığı vurgulandı.

Değerlendirmede şöyle denildi:

“2001 yapı ruhsatına ilişkin olarak; İsias şirket ortakları, yapı ruhsatında imzaları bulunan mimari proje sorumlusu, statik betonarme proje sorumlusu ve fenni mesuller ve adı/imzası ruhsatta olmamasına rağmen 3 sayfalık raporun sahibi İnşaat Mühendisi, Adıyaman Belediyesi’ndeki kamu görevlilerine ilişkin davalar arasında CMK md. 8 uyarınca dar bağlantı mevcuttur. Bu bağlamda 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan dava ile Grand İsias Otelin 2001 yapı ruhsatında imzaları bulunan kamu görevlileriyle ilgili açılan/açılacak davanın birleştirilmesi usul ekonomisi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zaruridir.”

Devamını Oku

Kıbrıs

KKTC’nin temsil edildiği İstanbul’daki Helal Expo sürüyor

Published

on

By

Başbakan Yardımcılığı Turizm Kültür Gençlik ve Çevre Bakanlığı’nın tanıtma ve pazarlama faaliyetleri kapsamında yer aldığı İstanbul’daki Helal Expo Uluslararası Ticaret Fuarı ve İstanbul Avrasya Turizm ve Sağlık Fuarı devam ediyor.

Fuardaki KKTC standı, ziyaretçilerden ilgi görüyor.

İstanbul Fuar Merkezi’ndeki fuar, cumartesi tamamlanacak.

Bakanlık’tan yapılan yazılı açıklamaya göre, her yıl Türkiye Cumhurbaşkanlığı himayelerinde gerçekleşen Helal Expo Uluslararası Ticaret Fuarı, İslam İş Birliği Teşkilatı (İİT) ve İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü’nün (SMIIC) koordinasyonu ile Discover Events tarafından organize ediliyor.

Organizasyonun dünkü açılışına katılan Başbakan Yardımcısı Turizm Kültür Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu ile Ekonomi ve Enerji Bakanı Olgun Amcaoğlu birer konuşma yapmıştı.

-Fuara katılım her yıl artıyor

2023 yılında, 45 farklı ülke, 220’si yurt dışından olmak üzere toplamda 314 katılımcı firma ile beraber 82 ülkeden gelen 7375’i yabancı ziyaretçilerden oluşan, toplamda ise 23 bin 351 ziyaretçiyle gerçekleşen Helal Expo Fuarı, birçok uluslararası üst düzey bürokratları da misafir ederek başarılı bir şekilde etkinliğini gerçekleştirdi.

Küresel arenadaki en büyük “helal organizasyonu” olarak kabul edilen etkinliğin, 2024 yılında ki hedefi dünyanın dört bir yanından katılan 500’den fazla satın alma profesyonellerine ev sahipliği yapıyor.

Aynı zamanda 10 bini yabancı olmak üzere 40 bine yakın ziyaretçi ağırlamaya hazırlanan etkinlik, B2B anlaşmaları ile şirketlerin helal sektöründen daha fazla pay almasına zemin hazırlama hedefinde.

Helal piyasasının en önemli ticari iş birliği platformu olan Helal Expo ve içerisinde bulunan diğer etkinlikleri ile 7 trilyon dolara yakın helal piyasasında Türkiye’yi merkez ülke haline getiriyor.

Dünya genelinde 2 milyara ulaşan tüketici kitlesine sahip bu sektörü, özellikle gıda, ilaç, kozmetik, tekstil, turizm ve finans alanlarında her geçen yıl gelişiyor.

Devamını Oku

Trending

Reklam