Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Kral Tepesi’ndeki kazılarda gün yüzüne çıkarılan eser sayısı bini aştı

Published

on

Tesadüfen başlayan serüven Kıbrıs’ta Neolitik Dönem ve Geç Tunç Çağı’na ışık tutuyor

2014 yılında açığa çıkartılan tunç istif, Doğu Akdeniz coğrafyasındaki en büyük istiflerden biri

Hedef, adanın kültürel mirasını kayıt altına alıp koruyarak, geçmişi aydınlatarak, sürdürülebilir bir yapı içerisinde geleceğe aktarmak

DAÜ Doğu Akdeniz Kültür Mirasını Araştırma Merkezi Başkanı Doç. Dr. Bülent Kızılduman Kral Tepesi kazıları hakkında TAK’a konuştu.

Kaleburnu, 25 Ağustos 24 (TAK): Karpaz bölgesinde, Kaleburnu köyünde bulunan Kral Tepesi’ndeki arkeolojik kazı çalışmaları, pandemi sürecinin ardından ilk kez bu yıl yeniden yapılıyor.

2005 yılında başlayan ve aralıklarla bugüne kadar devam eden kazılarda ortaya çıkarılan eski eser sayısı ise bini aştı.

Bölgenin 2004 yılında tesadüfen keşfedilmesiyle başlayan serüven, Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Doğu Akdeniz Kültür Mirasını Araştırma Merkezi projesi, TC Lefkoşa Büyükelçiliği Kalkınma ve Ekonomik İşbirliği (KEİ) Ofisi finansmanı ve Eski Eserler ve Müzeler Dairesi denetiminde devam ediyor.

Kral Tepesi, Kaleburnu köyünün geçmişinin 6 bin yıl önceye gittiğini gösteren Neolitik Dönem ve 3 bin 200 yıl öncesine dayanan Geç Tunç Çağı’na ışık tutuyor. Kıbrıs’ın ilk kez Akdeniz dünyasında bir baş aktör olarak sahneye çıkışı da “bakırın pazarlanmasıyla” Geç Tunç Çağı’na denk geliyor.

Bölgede 2014 yılında açığa çıkartılan tunç istif, Doğu Akdeniz coğrafyasındaki en büyük istiflerden biri olarak göze çarparken, bu ticaret anlamında Doğu Akdeniz coğrafyası ile Kral Tepesi’nin bağlantılı olduğunu gösteriyor. Bunun en önemli delillerinden bir tanesi de Anadolu-Kıbrıs ilişkileri…

Kaleburnu’nun geçmişin toplumsal, siyasal örgütlenme yapısı içinde bir merkez ve bir nevi krallık gibi bölgeye egemen olduğu da öne çıkan bulgular arasında yer alıyor.

Bölgede bulunan 25 kişilik ekip, sadece arkeolojik kalıntıları değil insanların nasıl konutlarda yaşadığını, hangi çanak-çömlek kapları, taş aletleri kullandığını, ne yediklerini, ne içtiklerini, hangi hayvanları avladıklarını, ne ektiklerini, ne biçtiklerini, Kıbrıs’a nereden geldiklerini ve nereye göç verdiklerini de öğrenmeye çalışıyor.

Arkeolojiyi, “idealist insanların mesleği” olarak niteleyen DAÜ Doğu Akdeniz Kültür Mirasını Araştırma Merkezi Başkanı Doç. Dr. Bülent Kızılduman, çalışmalarını Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) anlattı.

-Tesadüfi ilk keşif 2004 yılında…

Bölgenin ilk keşfinin 2004 yılında olduğunu ifade eden Kızılduman, DAÜ’den iki akademisyenin, bölgede doğa yürüyüşü yaparken, tesadüfen tepeye çıktığını ve kaldırdıkları taşın altında çok sayıda tunçtan eser gördüğünü dile getirdi.

Kızılduman, Eski Eserler ve Müzeler Dairesi yetkilileriyle birlikte bölgeye giderek, kalıntıların gerçekten geçmişin kalıntıları olduğunu tespit ettiklerini ve bunun üzerine ilk kez 2005 yılında Kral Tepesi’nde arkeoloji projesi başlattıklarını belirtti.

İlk etapta 2006’ya kadar Avrupa’dan farklı yerlerden finansman bulunduğunu ancak daha sonra Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin resmen devreye girişiyle birlikte yaptığı baskılar sonucunda Avrupa’daki finansman kaynaklarının kaybedildiğini dile getiren Kızılduman, yerli ölçekte buldukları kaynaklarla projeye devam ettiklerini, son yıllarda ise KEİ Ofisi’nin sağladığı finansmanla kazı çalışmalarının sürdüğünü söyledi. KEİ Ofisine teşekkür eden Kızılduman, “Onların desteği sayesinde proje yeniden hayat buldu” dedi.

-Pandemi süreci sonrasındaki ilk kazı çalışması

Pandemi sürecinin ardından kazı çalışmalarının bu yıl yeniden başladığını ifade eden Kızılduman, 2005 yılından bugüne kesintilere uğrayarak, devam eden çalışmaların Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nin denetiminde ve kontrolünde yapıldığını belirtti.

Bu yıl 15 Temmuz’da ilk olarak Kazı Evinde (kamp alanı) bakım ve onarım, bir hafta sonra ise arazi çalışmalarının başladığını kaydeden Kızılduman, arazi çalışmalarının 30 Ağustos’ta sona ereceğini ifade etti ve süreci şöyle özetledi:

“Beş günlük bir dokümantasyon çalışmasının ardından bütün bulduğumuz eserleri Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’ne teslim edeceğiz. Projeden sonra Daireden gerekli izinleri alınarak, Üniversitenin veya Dairenin uygun gördüğü mekanlarda restorasyon, konservasyon süreçleri devam edecek. Bu meşakkatli ve uzun bir süreç yani sadece arazide kazmak, kazıp, çıkarmak değil bulunan eserlerin restorasyon ve konservasyonunun yapılması ve sürdürülebilir bir yapıda geleceğe aktarılabilmesi için tüm süreçlerin tamamlanması gerekiyor.

-“Hedefimiz adanın kültürel mirasını kayıt altına alıp, geçmişi aydınlatarak, sürdürülebilir bir yapı içerisinde geleceğe aktarmak”

“Bizim hedefimiz adanın kültürel mirasını kayıt altına alıp, geçmişi aydınlatarak, sürdürülebilir bir yapı içerisinde geleceğe aktarmak” diyen Bülent Kızılduman, şu andaki Kral Tepesi kazı ekibinin toplam 25 kişiden oluştuğunu söyledi. Kızılduman, ekipte, arkeolog, antropolog, sanat tarihçi, restoratör, konservatör, mimar, biyolog olmak üzere farklı disiplinlerden gelen kişiler bulunduğunu ifade etti.

Kızılduman, “Geçmişi araştırıyoruz ama biz sadece arkeolojik kalıntılar veya insanın elinden çıkmış kalıntıları araştırmıyoruz, biz aynı zamanda insanların geçmişte ne yediğini, ne içtiğini ve ekolojik çevreyi de araştırıyoruz” diye konuştu.

-Kral Tepesi’nde iki farklı dönem… Kaleburnu köyünün geçmişi 6 bin yıl öncesine dayanıyor

Kral Tepesi’nde iki farklı dönem olduğunu dile getiren Kızılduman, bir tanesinin Kaleburnu köyünün geçmişinin 6 bin yıl öncesine gittiğini gösteren Çanak Çömlekli Neolitik yani seramikli Neolitik Dönem, diğerinin ise 3 bin 200 yıl öncesine dayanan Geç Tunç Çağı olduğunu söyledi.

Çanak Çömlekli Neolitik Dönemle ilgili Karpaz Yarımadası’nda bilimsel kazı yapılan hiçbir yer olmadığını kaydeden Kızılduman, insanların nasıl konutlarda yaşadığını, hangi çanak çömlek kapları, taş aletleri kullandığını, ne yediklerini, ne içtiklerini, hangi hayvanları avladıklarını, ne ektiklerini-biçtiklerini, Kıbrıs’a nereden geldiklerini ve deniz aşırı hangi bölgelere ulaştıklarını öğrenmeye çalıştıklarını belirtti.

-Bakırın pazarlanması ve Kıbrıs’ın ilk kez Akdeniz dünyasında sahneye çıkışı

Geç Tunç Çağı’nın ise bambaşka bir dönem olduğunu ifade eden Bülent Kızılduman, Kıbrıs’ın ilk kez Akdeniz dünyasında bir baş aktör olarak sahneye çıkışının “bakırın pazarlanmasıyla” bu dönemde olduğunu söyledi. Bu pazarlama süreciyle Kıbrıs bakırı ve ürünlerinin Akdeniz hinterlandında çok geniş bir coğrafyaya yayıldığını belirti. Bülent Kızılduman, Kral Tepesi’ndeki tunç ürünlerinin benzerlerinin Suriye, Filistin, Lübnan, Anadolu, Mısır, Kıta Yunanistan, Sicilya, Sardinya’ya kadar oldukça geniş bir coğrafyada görüldüğünü kaydetti.

Geç Tunç Çağı’nda tarihte ilk Kıbrıs Kralı olarak adlandırılan Kuşmeşuşa’nın hüküm sürdüğü yıllarda daha küçük ölçekli krallıklardan bir tanesinin de olasılıkla Kral Tepesi’nde olduğunu ifade eden Kızılduman, Kral Tepesi’nin diğer adının “Vasili” olduğunu söyledi.

-“Doğu Akdeniz coğrafyasındaki en büyük istiflerden biri”

Çalışmalar sonucunda Kaleburnu’nun geçmişin toplumsal, siyasal örgütlenme yapısı içerisinde bir merkez olduğunu ve bu merkezin oldukça etkin, bir nevi krallık gibi bölgeye egemen olduğunu öğrendiklerini dile getiren Kızılduman, buluntu olarak 2014 yılında açığa çıkartılan tunç istifin ise Doğu Akdeniz coğrafyasındaki en büyük istiflerden birisi olduğunu vurguladı.

Kızılduman, “istif”i, insanların toplu olarak satmak veya başka amaçlar için sakladığı eserler olarak tanımladı.

2014 yılındaki istif içinde bulunan 112 tunçtan eserin çok önemli ve değerli olduğunu kaydeden Kızılduman, “Çünkü bu bize ticaret anlamında Doğu Akdeniz coğrafyası ile Kral Tepesi’nin bağlantılı olduğunu gösteriyor… Bunun en önemli delillerinden bir tanesi Anadolu-Kıbrıs ilişkileri” diye konuştu.

-“Eserleri lokal bir müzede sergilemek istiyoruz”

Eserleri, çıktığı yerde lokal bir müzede sergilemek istediklerini ifade eden Kızılduman, Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu’nun direktifleri doğrultusunda müze için de çalıştıklarını belirtti. Kızılduman, müzenin, Kıbrıs’taki birçok müzeden farklı olarak çağdaş, bilimsel bir yapıya sahip olacağını ve okul öncesi eğitimden, görme engellilere kadar geniş kapsamda ele alınacağını söyledi.

-“Uzun yıllar daha Kral Tepesi’nde ve farklı alanlarda arkeolojik çalışmalar yapmaya devam edeceğiz”

Çalışmaların ne kadar süreceği sorusu üzerine Kızılduman, şöyle konuştu:

“Arkeolojiden hiçbir zaman umduğunuzu, beklentinizi alamazsınız. O size kendi istediğini verir, kendi içerisindekini size sunar. Şu anda toprak altında ne olduğunu bilemiyoruz. Evet, bir bilim insanı olarak buna yönelik tahminlerde bulunabiliyorum ve şu anda gördüğüm kadarıyla oldukça uzun yıllar daha biz bu bölgede Kral Tepesi’nde ve farklı alanlarda arkeolojik çalışmalar yapmaya, geçmişi aydınlatmaya devam edeceğiz.”

DAÜ olarak Bakanlık ile birlikte bölgeye bilimsel bağlamda bir yatırım yaptıklarını vurgulayan Kızılduman, bunun kendisinden sonra genç arkeologların takip edeceği bir süreç olacağını ifade etti.

-Bir sonraki arazi çalışması planı 2025 yılının Temmuz ayında

Bir sonraki arazi çalışmasının 2025 yılının Temmuz ayında yapılmasının planlandığını dile getiren Kızılduman, gelecek yıl iki aylık bir çalışma yapmak istediklerini söyledi. “Biz sadece araziden çıkan eserleri alıp, depolara koymuyoruz” diyen Kızılduman, diğer aşamaların gelecek yıla kadar aralıksız devam edeceğini vurguladı.

Arkeolojinin sorumluluğu çok yüksek bir bilim dalı olduğuna dikkat çeken Bülent Kızılduman, “Arkeoloji geçmişi aydınlatmaya çalışıyor ama geçmişi aydınlatmaya çalışırken, oldukça dikkatli davranılması ve bütün çalışmaların bilimsel olarak yürütülmesi gerekiyor” dedi.

Araziye çıkmanın oldukça meşakkatli ve zor olduğunu ifade eden Kızılduman, “Yazın sıcağı değil, yazın yorucu temposu değil, Kral Tepesi arazi açısından da dünyada yüz tane çok zor yer varsa arkeologların çalışabileceği, o yüzün içerisinde yer alıyor” diye konuştu. Bülent Kızılduman, bu zorluğu dile getirirken, 2014 yılında Kral Tepesi’nde ki çalışmalar sırasında yaşamını yitiren Alman Arkeolog Lothar Johann Fritz Herling’i de andı.

-“Arkeoloji idealist insanların mesleği”

“Arkeolog olması gereken kişinin idealist olması gerekiyor. Arkeoloji idealist insanların mesleğidir. Hayata sıkı sıkıya bağlı olan tutkuları peşinde koşan insanların mesleğidir” diyen Bülent Kızılduman, Kral Tepesi’ndeki ekip içerisinde yer alan herkesin o tutkunun peşinden koşan, idealist insanlar olduğunu söyledi. Kızılduman, özellikle arazi çalışmalarını yürüten, güneş altında büyük bir özveriyle, tehlikelere karşı çalışan kişilerin bu hayatta görülebilecek en idealist insanlardan bazılarını oluşturduğunu vurguladı.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Mehmetçik Üzüm Festivali görkemli bir törenle başladı

Published

on

By

Mehmetçik – Büyükkonuk Belediyesi tarafından düzenlenen Mehmetçik Üzüm Festival düzenlenen törenle başladı.

Mehmetçik Festival Alanı’nda yer alan açılış töreninde ilk olarak halk dansları ekipleri gösteri sundu.

Törende ilk konuşmayı yapan Mehmetçik – Büyükkonuk Belediye Başkanı Fatma Çimen Tuğlu, bu yıl da festivalin merkezinde üzümün olduğunu belirterek, “Üzüm yalnızca bir meyve değil; kadın üreticimizin sabahın ilk ışığında başlattığı emeğin, çocuğuna daha iyi bir gelecek sunmak isteyen çiftçinin umudunun, kültürüne sahip çıkan bir halkın sesinin adıdır” dedi.

Tuğlu, festivalde bu yıl KeçAda ve KozAda projelerinin yer aldığını ve kadın üreticilerin burada işledikleri el emekleriyle tarihi yeniden ördüklerini sözlerine ekledi.

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı da Mehmetçik Festivali’nin uluslararası bir boyut kazandığına dikkati çekti.

Bakan Arıklı, festivalin hem bölge halkının ekonomik anlamda kalkınmasına hem de ülkenin tanıtılmasına katkı sağladığını söyledi.

Başbakan Ünal Üstel de, Mehmetçik bölgesinin Kıbrıs Türk tarihinin varoluş mücadelesinde çok önemli bir yere sahip olduğunu belirterek, tüm baskı ve entrikalara rağmen bölge halkının üretimden kopmadığını ve bölgede üzüm üretiminin geliştiğini ifade etti.

Hükümete geldikleri günden itibaren vatandaşlara verdikleri tüm sözleri yerine getirdiklerini hatırlatan Başbakan Üstel, tüm bölgelere olduğu gibi Mehmetçik bölgesinde de ne söz verdilerse yerine getirdiklerini kaydetti.

Önceliği yarım kalan projelere verdiklerini dile getiren Başbakan Üstel, yapılan tüm eleştirilere rağmen birçok proje ve reformu hayata geçirdiklerini anlattı.

Başbakan Üstel, Belediyeler Reformu Yasası ile belediyelerin daha sürdürülebilir ve refah bir hale getirdiklerini belirterek, yarım kalan tüm projeleri bitirmek için çalışmaya devam ettiklerini söyledi.

Ülkede siyasi istikrarı sağladıklarını ve birçok yeni projeyi hayata geçirdiklerini anlatan Başbakan Üstel, 15-20 gün sonra Dipkarpaz-Manastır yolunun tamamlanmasını beklendiğini belirtti.

Lefkoşa’da 320 yatak kapasiteli hastanenin temelini attıklarını anımsatan Başbakan Üstel, hiçbir gencin rozetine bakmadan kırsal kesim arsası dağıttıklarını sözlerine ekledi.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da bölgede bağcılığın gelişmesinde büyük emeği olan Mehmet Teyyareci’yi rahmetle andı ve üzüm ve üzüm ürünlerinin bölge halkının kalkınmasına önemli katkı sağladığını ifade etti.

Tatar, Mehmetçik bölgesinin milli mücadele yıllarından çok mücadeleler verdiğini de hatırlattı.

Bafra Turizm Bölgesi’nin gelişimini sürdürdüğüne ve bölgenin turizm ve ekonomik olarak gelişmesine katkı sağladığına dikkati çeken Tatar, golf sahasının da bölgede hizmete girmesiyle birlikte bölgenin golf tutkunlarını ağırlayacağını belirtti.

Daha sonra festivalin açılışı gerçekleştirildi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Üstel: Dipkarpaz-Manastır yolunun 15-20 gün sonra tamamlanmasını bekliyoruz

Published

on

By

Başbakan Ünal Üstel, ülkede siyasi istikrarı sağladıklarını ve birçok yeni projeyi hayata geçirdiklerini belirterek, 15-20 gün sonra Dipkarpaz-Manastır yolunun tamamlanmasının beklendiğini söyledi.

Katıldığı bir etkinlikte konuşan Üstel, Mehmetçik bölgesinin Kıbrıs Türk tarihinin varoluş mücadelesinde çok önemli bir yere sahip olduğunu belirterek, tüm baskı ve entrikalara rağmen bölge halkının üretimden kopmadığını ve bölgede üzüm üretiminin geliştiğini ifade etti.

Hükümete geldikleri günden itibaren vatandaşlara verdikleri tüm sözleri yerine getirdiklerini hatırlatan Başbakan Üstel, tüm bölgelere olduğu gibi Mehmetçik bölgesinde de ne söz verdilerse yerine getirdiklerini kaydetti.

Önceliği yarım kalan projelere verdiklerini dile getiren Başbakan Üstel, yapılan tüm eleştirilere rağmen birçok proje ve reformu hayata geçirdiklerini anlattı.

Başbakan Üstel, Belediyeler Reformu Yasası ile belediyelerin daha sürdürülebilir ve refah bir hale getirdiklerini belirterek, yarım kalan tüm projeleri bitirmek için çalışmaya devam ettiklerini söyledi.

Ülkede siyasi istikrarı sağladıklarını ve birçok yeni projeyi hayata geçirdiklerini anlatan Başbakan Üstel, 15-20 gün sonra Dipkarpaz-Manastır yolunun tamamlanmasını beklendiğini belirtti.

Lefkoşa’da 320 yatak kapasiteli hastanenin temelini attıklarını anımsatan Başbakan Üstel, hiçbir gencin rozetine bakmadan kırsal kesim arsası dağıttıklarını sözlerine ekledi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Öztürkler: Ankara’dan Güney’e net Kazakistan mesaji verildi

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, BRT’de Aziz Karaaziz’in sunduğu Gündem+ programında yaptığı açıklamalarda, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’in Ankara’daki resmi görüşmeleri sonrası yayımlanan ortak bildiride Kıbrıs Türklerinin eşit ve özden gelen haklarına saygı duyulmasının açıkça vurgulanmasını önemli bir gelişme olarak değerlendirdi.

Öztürkler, “ortak bildirinin sadece KKTC’nin Türk dünyasındaki görünürlüğünü değil, aynı zamanda Rum tarafına karşı verilmiş güçlü ve diplomatik bir mesajı da barındırıyor. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev’in Ankara’daki görüşmesinden çıkan sonuç da bu bağlamda çok değerlidir” ifadelerini kullandı.

Öztürkler, “Bildiğiniz üzere Kazakistan, kısa bir süre önce Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nde büyükelçilik açtı. Buna rağmen, biz Kazakistan’da en üst düzeyde kabul gördük, Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev tarafından da kabul edildik. Bu bizim için diplomatik açıdan son derece anlamlı bir gelişmedir” diyerek Türk dünyasında KKTC’nin konumunun güçlendiğine işaret etti.

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler Öztürkler, Kıbrıs Türk halkının varoluş mücadelesine yönelik hakaret içeren söylemlere karşı sert ifadeler kullandı. “Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş’a yönelik ifadeler kabul edilemez. Bu, Kıbrıs Türk halkına ve milli mücadeleye hakarettir” diyerek devletin bu tür söylemlerle ilgili somut önlemler alması gerektiğini vurguladı.

Meclis’te uzun süredir sonuçlandırılmamış yasaların gündeme gelmesi gerektiğini belirten Öztürkler, milli değerlere yönelik saldırıların ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmemesi gerektiğini savundu. “Ülkenin liderlerinin korunabileceği bir yasal çerçeve oluşturulmalı. Bu sadece kişileri değil, milli hafızayı da korumaktır” ifadeleriyle yasal eksikliklere dikkat çekti.
Güney Kıbrıs’ta geçtiğimiz günlerde meydana gelen orman yangınına KKTC tarafından yapılan yardım teklifinin Rum yönetimi tarafından reddedildiğini hatırlatan Öztürkler, “Biz tüm makamlarımızla yardıma hazırdık. Ancak hava yardımımızı bile kabul etmediler. Güney Kıbrıs, silahlanmaya harcadığı bütçeyi yangınla mücadeleye ayırsaydı bu felaket yaşanmazdı” sözleriyle eleştirilerini sürdürdü.

Kıbrıs Türk tarafının su, elektrik ve uyuşturucu ile mücadele gibi alanlarda işbirliğine açık olduğunu ancak Rum tarafının hâlâ Kıbrıs Türklerini azınlık gibi gördüğünü ifade eden Öztürkler, bu tutumun çözüm üretmenin önündeki en büyük engel olduğunu dile getirdi.

Geçmişte İçişleri Bakanı olarak sınır kapılarıyla ilgili yaptığı incelemelere değinen Öztürkler, yeni kapı açma girişimlerinin Rum tarafı tarafından sabote edilmeye çalışıldığını belirtti. “Biz elimizden gelen tüm iyileştirmeleri yaptık. Ancak Rum tarafı işi yokuşa sürmeye devam ediyor” dedi.

Devamını Oku

Trending

Reklam