Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Fatin Rüştü Zorlu’nun ölümünün 63. yılı dolayısıyla “Vefa Gecesi” düzenlendi

Published

on

Türkiye Cumhuriyeti’nin merhum Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun ölümünün 63. yılı dolayısıyla, bu akşam Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçiliği’nde “Vefa Gecesi” düzenlendi.

Programa, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Meclis Başkanı Zorlu Töre, Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ, Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Yasin Ekrem Serim, Türkiye Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya, Din İşleri Başkanı Ahmet Ünsal, bakanlar, milletvekilleri ve konuklar katıldı.

Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan program, sırasıyla Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Yasin Ekrem Serim, Meclis Başkanı Zorlu Töre ve Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın konuşmalarıyla devam etti.

Fatin Rüştü Zorlu anısına hazırlanan “Darağacında Bir Bakan” adlı belgesel film gösteriminin de yer aldığı program, Kuran-ı Kerim Tilaveti’nin okumasının ardından Din İşleri Başkanı Ahmet Ünsal’ın dualarıyla sona erdi.

– Serim: “Fatin Rüştü Zorlu, Türk siyasi tarihinde derin izler bırakmış bir devlet adamı”

Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Yasin Ekrem Serim, Türk siyasetçi ve diplomat, eski Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri eski Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’nun vefatının 63. yılı vesilesiyle bir araya geldiklerini kaydetti.

Fatin Rüştü Zorlu’nun Türk siyasi tarihine derin izler bırakmış bir devlet adamı olduğunu kaydeden Serim, “Kıbrıs davasına olan ilgisi, Kıbrıs Türklerine desteği ve görev yaptığı dönemlerde Türkiye’nin Kıbrıs politikası bağlamında ortaya koyduğu kararlı tutum, Fatin Rüştü Zorlu’yu Kıbrıs Türklerinin gönlünde de müstesna bir yere koymuştur.” dedi.

“Dışişleri Bakanlığı’nda 1932-1954 yılları arasında kariyer diplomatlığı yapan Zorlu, 1954 yılında siyasete girerek milletvekili seçilmiş; merhum Adnan Menderes tarafından yönetilen hükümetlerde 1954-1955 yılları arasında Başbakan Yardımcılığı, 1957-1960 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunmuştur.” ifadelerine yer veren Serim, Zorlu’nun aktif siyasete girişi, Kıbrıs konusunun uluslararası boyut kazandığı ve Türk siyasetinde giderek ön plana çıktığı döneme denk geldiğini belirtti.

Serim, “İkinci Dünya Savaşı’nı takip eden yıllarda sömürge yönetimlerinin sona ermesi ve Kıbrıs Rumlarının Yunanistan’ın desteğiyle self determinasyon hakkını öne sürerek Enosis mücadelesine girmesi, Kıbrıs’ı ve Kıbrıs Türklerini de Türk siyasetinin gündemine taşımıştır. Önceleri Ada’da yaşananları yakından takip eden Türkiye’nin tutumu, Rumların giderek artan baskıları ve uyguladıkları şiddet karşısında daha etkin ve kararlı bir tutuma evrilmiştir.” diye konuştu.

Fatin Rüştü Zorlu’nun Türkiye’nin o dönem Kıbrıs konusuna daha fazla dahil olması ve etkin bir siyaset yürütmesinde öncü rol üstlenen isimlerden biri olduğunu ifade eden Serim, İngiltere ve uluslararası toplumun Kıbrıs konusunda resmi ve öncelikli muhataplarından biri haline geldiğini dile getirdi.

Büyükelçi Serim, Zorlu’nun Kıbrıs konusunda aldığı ilk resmi görevin İngiltere’de 29 Ağustos-6 Eylül 1955 tarihlerinde düzenlenen konferansa Dışişleri Bakan vekili unvanıyla Türk heyetinin başında bulunması olduğunu ifade etti.

“Konferansta, Kıbrıs’ın Türkiye’nin güvenliği ve savunması için hayati önemine vurgu yapan Zorlu, Ada’nın tarihi ve siyasi yönden Türkiye ile ayrılmaz birliğinin altını çizmiştir. 1956 ile 1958 yılları arasındaki dönem, Rumların Enosis hedefi doğrultusunda EOKA örgütüyle İngiliz idaresine ve Türklere yönelen saldırılarına, Kıbrıs Türklerinin ise 1957 yılı sonlarında kuruluş çalışmaları başlayan Türk Mukavemet Teşkilatı çatısı altında Rumlara karşı verdiği mücadeleye sahne olmuştur.” ifadelerini kullanan Serim, 1957 yılı Kasım ayında Dışişleri Bakanlığı görevini üstlenen Fatin Rüştü Zorlu’nun Kıbrıs Türklerinin savunma ve güvenliğine desteğini sürdürdüğünü, EOKA terörüne karşı mücadele veren TMT’nin kurulup örgütlenmesinde destekleyici rol oynadığını kaydetti.

Zorlu’nun Ocak 1958’de Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş’la Ankara’da gerçekleştirdiği görüşmede Türkiye’nin TMT’yle ilgili olarak arkalarında olduğunu vurguladığını belirten Serim, “Aralık 1958’de Yunanistan’ın Birleşmiş Milletler nezdinde sürdürdüğü girişimler esnasında Fatin Rüştü Zorlu, Yunan karşıtı Averoff’a bir çözüm için birlikte çalışma teklifinde bulunmuş ve iki Bakan’ın yaptığı görüşmeler, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla sonuçlanacak Zürih ve Londra müzakerelerinin yolunu açmıştır. Fatin Rüştü Zorlu’nun öncülük ettiği süreçle, Kıbrıs meselesinin gidişatı değişmiş, Türkiye’nin Kıbrıs konusunda söz sahibi olduğu gerçeği uluslararası kabul görmüş, Kıbrıs Türklerinin de Ada’da azınlık olmadıkları, yeni kurulan devlette Rumlarla eşit haklara sahip vatandaşlar oldukları kayıt altına alınmıştır.” dedi.

Zorlu’nun Şubat 1959’da TBMM’de yaptığı konuşmasında “Türk halkı Ada’da efendi olarak dolaşacaktır. Bu, onların haklarının teminat altına alınmış olması sayesindedir.” dediğini belirten Serim, şöyle devam etti:

“Kıbrıs Türklerine yaşamı boyunca ayrı bir önem veren ve hassasiyetle yaklaşan Zorlu, vatansever bir devlet adamı olarak, bir yandan Kıbrıs Türklerinin sahadaki mücadelesine destek verirken, bir yandan da diplomasi alanında uluslararası zeminde kararlı duruşuyla Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin edindiği kazanımlarda öncü rol üstlenmiştir. Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş da kendisini şu sözlerle tarif etmektedir: ‘Fatin Rüştü Zorlu Türkiye’nin büyüklüğünü nefsinde yaşayan ve karşısındakine de bunu kabul ettirebilen güçlü bir diplomat, büyük bir vatanperverdi’. Fatin Rüştü Zorlu’nun Kıbrıs Türklerinin meşru hak ve menfaatlerinin korunması için yürüttüğü mücadeleyi bugün de aynı kararlılıkla devam ettiriyoruz.”

Anavatan ve garantör olarak Türkiye’nin tüm gücüyle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kıbrıs Türklerinin arkasında olduğunu belirten Serim, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün artık tescil edilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

“Bu bağlamda, Ada’daki iki eşit taraf müzakere masasına da eşit olarak oturup, eşit olarak kalkmalıdır. Bu vesileyle, Cumhurbaşkanı Tatar’ın iki devletli çözüm vizyonuna olan desteğimizin tam olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum.” diye konuşan Serim, merhum Fatin Rüştü Zorlu’ya ve tüm şehitlere, hayatta olmayan gazilere Allah’tan rahmet diledi, hayatta olan gazilere ise uzun ömürler temenni ederek saygı ve şükranlarını sundu.

– Töre: “Fatin Rüştü Zorlu, Kıbrıs Türklerinin adeta kurtarıcısı”

Meclis Başkanı Zorlu Töre de Fatin Rüştü Zorlu’nun Kıbrıs Türklerinin adeta kurtarıcısı ve TMT’nin kurulmasında büyük rolü olan birisi olduğunu belirtti.

“O yıllar çok zordu. Merhum Başbakan Adnan Menderes’in de onayıyla Türk Mukavemet Teşkilatı 1958’de kuruldu.” diye konuşan Töre, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kuruluş çalışmalarının 1957’lerde olduğunu, öncesinde “Volkan, Karaçete ve 9 Eylül” gibi yerel direniş örgütlerinin olduğunu belirtti.

Fatin Rüştü Zorlu’nun Başbakan Yardımcısı’yken Dışişleri Bakanlığı görevine de vekalet ettiğini belirten Töre, Kıbrıs konusunu yakından takip ettiğini ifade etti.

Töre, “Doğduğumda rahmetlik babam bana Fatin Rüştü Zorlu’nun ismini verdi. Çok duygusal bir durumdu. Kardeşimin ismi ise Zafer. Çünkü, zafer yakındır, Türk askeri adaya gelecek. Fatin Rüştü Zorlu, o dönem Türk Askerinin adaya geleceğinin müjdesini veriyordu.” diye konuştu.

O yıllarda Kıbrıs’ta “Ya Taksim Ya Ölüm” mitinglerinin yapıldığını anımsatan Töre, Mağusa ve Lefkoşa’da birçok şehitler verdiklerini söyledi.

Kıbrıs’ta Türk Mukavemet Teşkilatı’nın öncülüğünde düzenlenen mitinglerin, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde ortaklık durumuna getirdiğini kaydeden Töre, “Rumlar, Yunanlılar ve İngilizler, Kıbrıs’ta Türklerin de var olduğunu kabul ettiler.” ifadesini kullandı.

Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın Fatin Rüştü Zorlu’ya, “Garanti- İttifak Anlaşmaları yeterli değildir. Fiili olarak Türk askeri Kıbrıs’a gelmelidir. Fiili durum çok önemlidir.” dediğini anımsatan Töre, Zorlu’nun da bunu kabul ettirdiğini söyledi.

Fatin Rüştü Zorlu’nun siyasete girmesinin ardından Kıbrıs siyasetiyle yakından ilgilendiğini belirten Töre, Kıbrıs konusunun kendisinin daima önceliği olduğunu dile getirdi.

Zorlu’yu rahmetle andıklarını kaydeden Töre, tüm şehitlere de Allah’tan rahmet diledi.

Tatar: “Menderes ve Zorlu’nun büyük fedakarlıkları, emekleri var”

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da Fatin Rüştü Zorlu’nun Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kuruluşunda katkıları olduğunu kaydetti.

TMT’nin kuruluşuyla EOKA’ya karşı mücadele verildiğini dile getiren Tatar, TC Dışişleri Bakanı Zorlu’nun Kıbrıs meselesinde Türkiye’nin etkin ve fiili rol oynaması gerektiğini belirttiğini ifade etti.

Tatar, “Türkiye’ye bu kadar yakın bir Ada’nın asla Yunanistan’a bağlanamayacağını, Yunanistan’a bağlanmasının bir savaş nedeni olabileceğini, Lozan Antlaşması’nın 16. maddesinde statü değişikliğiyle İngiltere’nin Ada’dan çekilmesiyle Türkiye Cumhuriyeti’nin de Kıbrıs’ın geleceğinde söz hakkı olması gerektiğini hatırlatan kişi Fatin Rüştü Zorlu’dur.” diye konuştu.

“Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş, o zamanki hukukçu yardımcısı Osman Örek ve Fatin Rüştü Zorlu’nun da gayretleriyle tek taraflı müdahale hakkının anlaşmaya konulabilmesi kolay olmadı.” şeklinde konuşan Tatar, Rum-Yunan ikilisinin bir takım oyunlara kalkışması durumunda garantör ülke Türkiye Cumhuriyeti’nin müdahale hakkına sahip olması gerektiğini belirtti.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 5 yıl süren görüşmelerin ardından kurulduğunu kaydeden Tatar, o dönemde yaşananlara değindi.

Tatar, “Bugün burada bağımsız bir Kıbrıs Türk Devleti varsa, bu Adnan Menderes ve Fatin Rüştü Zorlu’nun büyük fedakarlıkları ve emekleri sayesinde…” ifadesini kullandı.

Türkiye Cumhuriyeti’nin 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile birlikte Ada’ya çıktığını kaydeden Tatar, yeni siyasetlerinin iki devletlilik olduğunu belirtti.

Zorlu’yu rahmetle anan Tatar, tüm şehitlere Allah’tan rahmet diledi, gazilere şükranlarını sundu.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Tatar, Melbourne’daki 20 Temmuz etkinliğine canlı bağlantı ile katıldı

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Avustralya’nın Melbourne kentinde North Cyprus Turkish Community of Victoria (Viktorya Kuzey Kıbrıs Türk Cemiyeti) ve bu derneğin Yaşlılar Kolu tarafından düzenlenen 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı törenine canlı bağlantı ile katılarak Kıbrıs Türk toplumuna seslendi.

Cumhurbaşkanlığından verilen bilgiye göre etkinlikte, Cumhurbaşkanı Tatar’ın mesajı, salonda bulunan konuklar tarafından ilgiyle karşılandı.

Cumhurbaşkanı Tatar, mesajında, Kıbrıs Türk halkının özgürlük mücadelesinin önemine vurgu yaparak, Barış Harekatı’nın 51. yıl dönümünü gururla andıklarını belirtti. Törende katılımcılara, “20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nız kutlu olsun” mesajı iletildi.

Törene, Melbourne KKTC Fahri Temsilcisi Hasan Sayar, Türkiye Cumhuriyeti Melbourne Başkonsolosu Doğan Ferhat Işık, geçmişte Melbourne Başkonsolosluğu ve Lefkoşa Büyükelçiliği Müsteşarlığı görevlerinde bulunan Mehmet Seyit Apak, North Cyprus Turkish Community of Victoria Başkanı  Lütfiye Ali, Yaşlılar Kolu Başkanı Emel Hüseyin, Viktorya Kıbrıs Türk Gaziler Derneği Başkanı Hüseyin Sonuç, Cumhurbaşkanlığı Yurt Dışı Kıbrıslı Türkler Komitesi Avustralya üyesi ve Kıbrıs Türk Profesyoneller Odası Başkanı Nevin Hüseyin, iş insanları Yüksel Kemal ve Soner Hüseyin, Kıbrıs Türk asıllı futbolcu Aziz Behic’in babası Yaşar Behic, ve cemiyet mensuplarından Numan Atılgan Turan da katıldı.

Törenin devamında, “geçmişin acı dolu hatıraları paylaşıldı” belirtilen açıklamada, “Mücahitler, esaret ve zulümle geçen yıllardaki yaşanmışlıklarını anlatarak duygu dolu anlar yaşattı. Emel Hüseyin’in kendi yazdığı ‘Karaoğlan’ adlı şiiri okuması ise büyük beğeni topladı” denildi.

Etkinlik, Barış Harekatı’nın 51. yıl dönümüne özel hazırlanan pastanın kesilmesi ve ikramlarla sona erdi.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

TAE, bağcılığın geliştirilebilmesi amacıyla 6’sı yeni 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı

Published

on

By

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü (TAE), bağcılığın geliştirilmesi amacıyla yeni üzüm çeşitleri ve teknikleri konusunda çalışmalar yapıyor. TAE, çalışmaları kapsamında 6’sı yeni olmak üzere 12 sofralık üzüm çeşidini denemeye aldı.

Çeşitler geleneksel talvar yerine, kademeli İtalyan talvarında denenecek. Yeni çeşit ve tekniklerden elde edilecek verim sonuçları ise eski çalışmalarla kıyaslanacak.

        2023’te bin 585 ton taze üzüm ithal edildi

TAE verilerine göre; 2023’te bağ ve talvar alanı 2 bin 200 dönüm, hasat ise 3 bin 132 ton olarak gerçekleşirken, Ticaret Dairesi’nin verilerine göre; 2023’te yıllık hasadın yaklaşık yarısına denk gelen bin 585 ton taze üzüm ithal edildi.

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca ve TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya yeni üzüm çeşitleri ve teknikler konusunda TAK muhabirinin sorularını yanıtlayarak, bilgiler verdi.

-Tangolar: “Kuraklığın artması nedeniyle bağcılığın yeni çeşitler ve yeni tekniklerle geliştirilmesi gerek”

Çukurova Üniversitesi Bağcılık Öğretim Üyesi Profesör Doktor Semih Tangolar, coğrafik konumuna bakıldığında Kıbrıs’ın bulunduğu kuşak açısından bağcılık için ideal yerlerden biri olduğunu söyledi.

Çeşitleri, kullanılan teknikler (Talvar), tüketim şekilleri nedeniyle üzümün Kıbrıs için önemli bir ürün olduğuna işaret eden Tangolar,  “Kıbrıs için bağcılığı tarımsal üretim yelpazesinden çıkaramazsın, bağcılığın daha da modernize edilmesi gerekiyor” dedi.

Asmanın tuzlu toprak ve kuraklığa en dayanıklı bitkilerden biri olduğunu, bu nedenle az suyla çok ürün elde edilebileceğini anlatan Tangolar, özellikle sofralık bağların baharda sulanması gerektiğini, şaraplık bağlarda sulamanın gerekli görülmediğine işaret etti.

Avrupa ülkelerinde dekar başına 700 kilo üzerinde verim elde edilen bağlardaki üzümlerin şaraplık olarak tercih edilmediğini ifade eden Tangolar, söz konusu bağlarda şeker ve asit dengesinin arzu edilen oranda çıkmadığını söyledi.

“Kuraklığın gün geçtikçe artması nedeniyle bağcılığın hem yeni çeşitler hem de yeni tekniklerle geliştirilmesi gerekiyor” diyen Tangolar, örtü altı topraksız kültür tekniğinin de (su ve gübrenin etkin kullanıldığı bir teknik) bağcılık için yeni olduğunu, İspanya ve İtalya’da bu uygulanmaya başladığını aktardı.

-1.5 ay erken hasat.. İtalyan talvarı iki kademeli, üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta

Bu yöntemle 1-1.5 ay erken verim alındığını kaydeden Tangolar, 32 litrelik saksılarda örtü altı yetiştirilen asmalardan 5 kilo ürün, yani dekar (1000 metre kare) başına 5-6 ton ürün alındığını anlattı.

Bu yöntemde hastalıkla mücadelenin de daha az olduğunu, bunun maliyeti düşürdüğünü kaydeden Tangolar, “Tuzluluk sorunu yok, kuraklıkla işin yok, toprak kökenli hastalık yok bu yenilikçi bir yaklaşım” dedi.

İtalyan talvarının da yeni bir teknik olacağını, çalışmaya dahil edilen çeşitlerin İtalyan talvarında (Tendon talvar) veriminin gözlemleneceğini ifade eden Tangolar, İtalyan talvarının Kıbrıs’taki talvara göre farkını anlattı. Tangolar, İtalyan talvarının iki kademeli olduğunu ve üzümlerin altta, sürgün ve yaprakların çoğunun üst katta geliştiğini kaydetti.

-Yüzde 25-30 daha fazla verim

Tangolar, İtalya’da yapılan denemelerde İtalyan talvarlarından yüzde 25-30 daha çok verim alındığına da işaret etti.

İtalyan talvarında ilaçlamanın ve hasadın çok daha kolay, ürün yanmasının daha az, kalite için salkım seyreltmenin de daha kolay olduğunu ifade eden Tangolar, denemeye alınan bazı çeşitlerin İtalyan talvarındaki verimine de bakacaklarını belirtti.

Tangolar ayrıca, yerli çeşitlerin kuraklığa dayanıklılarını tespiti için de yeni bir çalışma planladıklarını paylaştı.

-Karaca: “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var”

Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü Müdürü Cem Karaca da, Kıbrıs Türk kültüründe olan üzüm üretiminin talepleri karşılanmada yetersiz kalması nedeniyle, bağcılık üzere çeşit deneme araştırması yapılması kararı alındığını anlattı.

Karaca, son zamanlarda tesis sahipleri tarafından üretilen şarapların tattırılmasıyla öne çıkan butik otelciliğin gelişmekte olmasının da bu kararı almada etken olduğunu ifade etti.

Ülkeye en uygun çeşitleri belirlemek adına, “Çeşit adaptasyon” çalışmasının ilkinin 2000’li yıllarda yapıldığını, bu denemelerde 15 şaraplık çeşit denendiğini anlatan Karaca, “Aroma açısından bağcılıkta iklimimizin verdiği avantajlar var. Burada üretilen şarap gerekse sucuk veya diğer ürünlerin aroma açısından kendine özgü bir karakteri var. Bağcılığa KKTC’de alternatif bir üretim değil asli üretim olarak bakıyoruz” dedi.

TAE bünyesinde 2002’den sonra bağcılıkla ilgili çalışmalar yürüten Ziraat Yüksek Mühendisi Doktor Yeşim Rehber Dikkaya da, çalışmaya eski çalışmada öne çıkan 6 çeşit ve 6 yeni çeşidi dahil ettiklerini, bunları İtalyan talvarında denemeye aldıklarını ifade etti.

Dikkaya, İtalyan talvarından elde edilecek verimleri, eski çalışmalardan elde ettikleri verilerle kıyaslayacaklarını belirterek, çalışmanın sonuçlarının 2 yıl sonra çıkmasını beklediklerini söyledi.

Dikkaya, çalışmaya var olan çeşitlerden verigonun da dahil edildiğini, yeni çeşitlerin de “İsa, Exalta, Early Swift, Michael Palyari, Red Clod” olduğunu anlattı.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Bayar: Denktaş ile ilgili çirkin saldırı asla affedilemez

Published

on

By

 

 

TMT Mücahitler Derneği Genel Başkanı Celal Bayar, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile ilgili çirkin saldırının asla affedilemez olduğunu vurguladı.

Kurucu Cumhurbaşkanı Denktaş’la ilgili asılsız iddiaların yer aldığı kitabı ve yazarını sert çekilde eleştiren Bayar şu açıklamalarda bulundu:

“TMT’nin kurulmasında fedakarca büyük katkıları olan ve bugün Kıbrıs’ta Türklük TMT sayesinde varlığını korurken, TMT’nin kurucularından, KKTC’nin Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’a ‘Dümbük’ isimli ucube kitabıyla saldıran, ordudan atılmış eski GKK’lığı subaylarından İlker Özkunt’u kitabındaki seviyesiz, saygısız nankörce saldırılarından dolayı Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği olarak şiddetle kınıyoruz. Bizler Kıbrıslı Türkler olarak, Rauf Raif Denktaş’ın fikirlerinin taşıyıcısı ve bekçileriyiz. Bizim için böylesine değerli bir devlet adamımıza çirkince saldırı asla affedilemez ve bu şahsın devletimizin açacağı dava ile mutlaka cezalandırılması gerektiğine inanıyor ve devlet yetkililerinin bunu yapacağına yürekten inanıyoruz ve bekliyoruz.”

Devamını Oku

Trending

Reklam