Cumhuriyet Meclisi Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi’nde Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’nın 4 milyar 658 milyon 371 bin TL’lik 2025 bütçesi görüşülerek, oy çokluğuyla kabul edildi.
-Şahali: “Bakanlığı kabus gibi bir yıl bekliyor”
CTP Milletvekili Erkut Şahali, Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı bütçesinin küçüldüğünü, bunun olumsuz etkilerinin yaşanacağını savunarak, “Tarım Bakanlığı’nı kabus bir yıl bekliyor, alarm zilleri çalıyor” dedi.
Bakana eleştirilerde bulunan Şahali, yeşilleme konusunda alternatif pazarlar yaratılıp yaratılmadığını, harnup konusunda ne yapıldığını sordu.
Şahali, Toprak Ürünleri Kurumu üzerinden haksız menfaat elde edildiğini iddia ederek, kurumda Kamu İhale Yasası’nın uygulanmadığı bir düzen yaratıldığını savundu.
Hayvan hastalıkları ile mücadele konusuna da değinen Şahali, halkı rahatlatacak bilgi verilmediğini iddia etti.
Hal Yasası’nın geçtiğini ama uygulamaya geçemediğini dile getiren Şahali, hal kurmak istenirse belediyelerle istişare ederek bunun yapılabileceğini ama bunun yapılmadığını, devletin yetkiyi belediyelerden aldığını söyledi.
Şahali, Orta Mesarya Ovası’nda dönüşüm için harcanan miktara değinerek, su tüketimine bakıldığında suyun miktarının bu değişimi gerçekleştirmeye yetmeyebileceğini, rakamlara bakıldığında da nüfusun 480 bini aştığının görüldüğünü belirtti.
Şahali, nüfus rakamlarındaki değişimle birlikte bu nüfusu doyuracak üretim rakamlarının hayata geçmesi gerektiğini, bu ihtiyacın ertelenemez olduğunu söyledi.
-Çavuş: “Binboğa bu hafta harnup alacak”
Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hüseyin Çavuş, bütçe sıkıntısı yaşamamak adına bütçenin yaratıldığını, sürdürülebilir tarım politikası için yükümlülüklerini yerine getirmeleri gerektiğini, desteklerin zamanında ödenmesinin önemli olduğunu belirtti.
Destek takvimine uyduklarını dile getiren Çavuş, narenciyede tazminatların gününde ödendiğini kaydetti.
Narenciyede gelecek yıl Türkiye ve üçüncü dünya ülkelerine satışın devam edeceğini söyleyen Çavuş, ürünlerin fabrikada işlenerek gideceğini söyledi.
Çavuş, narenciye gibi enginarın da kümülasyon uygulamasıyla ihraç edileceğini ifade etti.
Binboğa’nın bu hafta harnubu alacağını söyleyen Çavuş, harnubun hasatını yaptırdıklarını, teşviklendirdiklerini ve desteklediklerini belirtti.
Çavuş, harnup üretici sayısıyla ilgili bilgi vererek, üretici sayısının azalmadığını, bu yıl da desteklerinin devam edeceğini ifade etti.
Binboğa’nın siyasetten ari bir şekilde hizmete devam edeceğini, denge unsuru olacağını dile getiren Çavuş, çarşamba-perşembe günü de harubun alınacağını belirtti.
Çavuş, rekabeti artırma, büyüme hedefleri olduğunu söyledi.
Tarım Bakanlığı’nın öngörülebilir bir kalıba sokulamayacağını söyleyen Çavuş, bunun diğer ülkeler için de geçerli olduğunu, ülke topraklarının hastalıktan korunmasının en önemli nokta olduğunu belirtti.
Çavuş, üretim planlaması yapılmadığından patatessiz kalındığı noktasının doğru olmadığını söyledi.
Bakan Çavuş, Sayıştay’ın TÜK’te denetim yaptığını, tüm kurumları denetleyebileceğini buna açık olduklarını kaydetti.
-“Hedef TÜK’ün borçlarını 2025’in ilk yarısında kapatmak”
TÜK’ün borçlarının büyük bölümünü kısa sürede ödediklerini, bunun başarı olduğunu dile getiren Çavuş, hedeflerinin kurumun borçlarını 2025’in ilk yarısında kapatmak olduğunu belirtti.
Hayvan hastalıklarıyla ilgili gerekli açıklamaların yapıldığını ancak “felaket tellallığı yapmayacaklarını” dile getiren Çavuş, alınan önlemleri anlattı.
Hal Yasası’nın geçirilmesinin bir gurur olduğunu dile getiren Çavuş, zafiyetler varsa tadil yapılabileceğini, tüzükleri geçirmenin kendi uhdelerinde olmadığını belirtti.
Çavuş, “Tarım siyasetten ari bir bakanlıktır, bu noktadan hareket ediyoruz” dedi.
-Şahiner: “Üretici sektörden kaçıyor”
CTP Milletvekili Salahi Şahiner, üreticinin “sektörden kaçtığını, çiftlik ve bahçelerini sattıklarını” söyledi.
Şahiner, yerli ürünlerdeki pahalılığın nedeninin “ülkede üretici kalmaması ve üreticilerin girdi maliyetlerini karşılayamamasından ötürü üretimin aksaması” olduğunu söyleyerek, tarımsal üretimde girdi maliyetlerinin aşağı çekilmesi gerektiğini belirtti.
Tarıma ayrılan bütçenin düşmesinin anlamının “kan ağlayan üreticinin önünden kaynağın alınarak başka yerlere dağıtılması” olduğunu savunan Şahiner, bütçenin artırılması gerektiğini söyledi.
Üretimde rekolte düştüğünde çarenin ithalat olarak görüldüğünü belirten Şahiner, piyasaya denge getirecek şekilde bir ithal yapılabileceğini, yanlış zamanda yanlış hamlenin daha da büyük sıkıntı yaratabileceğini söyledi.
Şahiner, narenciye ile ilgili geçen seneden ders çıkarılması gerektiğini dile getirerek, önerilerde bulundu.
Üreticiden markete kadar olan kâr oranının belirlenebileceğini söyleyen Şahiner, tüccarın üreticiden fazla kazandığını, Hal Yasası’nın üreticiden yana olan maddelerini hayata geçirmek için beklemeye gerek olmadığını kaydetti.
Orman alanları için envanter çalışmasına ihtiyaç olduğunu belirten Şahiner, bütçe rakamları konusunda soru yöneltti.
-Çavuş: “Yeşil Hat Tüzüğü üzerinden bir ilkle narenciye sattık”
Yeniden söz alan Bakan Hüseyin Çavuş, narenciyede zor günler geçirildiğini, yapılan ödeme ile üretimi küçültmediklerini, büyüme yaşandığını belirtti.
Bu yıl narenciyede rakamların yukarıya doğru tırmandığını, anlaşmalar yapıldığını ihracatın gerçekleşeceğini söyleyen Çavuş, Yeşil Hat Tüzüğü üzerinden bir ilk yapılarak narenciyenin satışının sağlandığını kaydetti.
Çavuş, 2025 yılı bütçesinin de üretimi büyüteceğini ifade etti.
Konuşmasında narenciye rekoltesiyle ilgili rakamlara da yer veren Çavuş, fiyatlara bakıldığında, üretimden kaynaklı bir fiyat artışı yaşanmadığını belirtti.
Çavuş, her hükümetin patates ithalatı yaparken çok hassasiyet gösterdiğini kendilerinin de bu konuda hassas oldukların söyledi.
Kooperatifçiliğe önem verdiklerini söyleyen Çavuş, destek vermeye devam edeceklerini kaydetti.
Tarım Dairesi’nin çalışmalarına değinen Çavuş, tahşiş yapanlara tolerans tanımadıklarını söyleyerek, rakamları aktardı.
Tarım Bakanlığı bütçesinin oylanmasının ardından 208 milyon 500 bin TL’lik Süt Endüstrisi Kurumu (SÜTEK) bütçesine geçildi.
Birleşmiş Milletler (BM) ev sahipliğinde New York’ta gerçekleşen Kıbrıs konulu genişletilmiş 5+1 formatlı gayriresmi toplantının tamamlanmasının ardından Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, BM Merkezi’nde ve Türkevi’nde basın toplantısı düzenledi.
Cumhurbaşkanı Tatar basın toplantısında yaptığı konuşmada, toplantının düzenlenmesinden dolayı BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’e; Kıbrıslı Rum mevkidaşım Sayın Nikos Christodoulides’e; garantör ülkeleri temsilen, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a, Yunanistan Dışişleri Bakanı Sayın Giorgos Gerapetritis’e ve üçüncü garantör ülke olarak Birleşik Krallık Avrupa Devlet Bakanı Stephen Doughty’ye katılımlarından dolayı teşekkür etti.
Cumhurbaşkanı Tatar ayrıca, BM Genel Sekreteri’nin kişisel temsilcisi Maria Angela Holguin’e de teşekkürlerini sundu.
Cumhurbaşkanı Tatar, New York’a yalnızca Mart ayında Cenevre’de BM Genel Sekreteri huzurunda üzerinde mutabık kalınan girişimlerde ilerleme sağlamak için değil, aynı zamanda Kıbrıs Türk Halkı ve Kıbrıs Rum halkı arasında işbirliği kültürünün yaratılmasına ve güven inşasına katkı sağlayacak yeni girişimler de sunmak amacıyla olumlu, yapıcı ve ileriye dönük bir gündemle geldiğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra gayrı resmi formatta gerçekleşen üçüncü toplantıya katıldığını anlatan Cumhurbaşkanı Tatar, “Mart ayında üzerinde mutabık kalınan ve BMGS Guterres tarafından basın toplantısında ‘yeni bir atmosfer’ olarak nitelendirilen 6 girişimde ilerleme sağlama konusundaki tam bağlılığımı her zaman koruduğumu belirtmek isterim” dedi.
Bugün yapılan genel oturumda ve ikili görüşmelerinde, Cenevre sonrası adada yaşanan talihsiz olaylar zinciri nedeniyle derin hayal kırıklığını dile getirdiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Tatar, yeni atmosferin, iki halkın yararına olacak 6 girişimin tamamında somut sonuçlara ulaşılmasının sağlanmasını umduğunu, Rum tarafının da bu yeni atmosferi korumak için elinden geleni yapacağına ve atmosferin korunmasının, Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum halkları arasında güven inşa etme amaçlı 6 girişimdeki çalışmalara katkı sağlayıp kolaylaştıracağına inandığına işaret etti
Rum yönetiminin, Cenevre toplantısı sonrasında, KKTC’deki mallarla ilgili olarak mülkiyet temelli cezai takiplerinin arttığına dikkat çeken Cumhurbaşkanı Tatar, “Rum tarafının bu eylemleri, iki halk arasındaki ilişkilere zarar vermekte ve ekonomimize darbe vurmayı hedeflemektedir. Bir yandan biz güven oluşturup, halklar arası temas ve etkileşimi geliştirmeye çalışırken, Rum yönetiminin bu eylemleri Kıbrıslı Türkler arasında endişe, baskı ve artan tehdit altında hissetmesine neden olmaktadır” ifadelerini kullandı.
Kıbrıslı Türklerin, Güney Kıbrıs’a geçtiklerinde veya yurtdışına seyahat ettiklerinde tutuklanma veya gözaltına alınma korkusu yaşadığını anlatan Cumhurbaşkanı Tatar, Rumların taşınmaz mal başvurusu yapabileceği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da onaylanan Taşınmaz Mal Komisyonu gibi etkin bir iç hukuki çözüm yolu mevcutken, bu durumdan kaçınıldığını aktardı.
“KKTC Cumhurbaşkanı olarak halkımı korumak görevimdir. Ayrıca adamızın sürdürülebilir geleceği için çalışmayı da görev bilmekteyim, bu yüzden bugüne kadar itidal gösterdim ve karşılık verici adımlar atmadım” diye konuşan Cumhurbaşkanı Tatar, Rum yönetiminin mülkiyetle ilgili girişimlerinin, Rum toplumunda da Kıbrıs Türkü’ne yönelik kızgınlık duygularını körüklediğini, Rum tarafından yapılan resmî açıklamalara bakılınca bu durumun, asıl amaç olduğuna dair işaretler olmasının ise daha da kaygı verici olduğunu vurguladı.
“Bu olumsuz duygular, bizi birbirimizden ve güven inşa etmekten uzaklaştırma tehdidi taşımaktadır. Bu nedenle, bu olaylar daha geç olmadan sona ermelidir” diye konuşan Cumhurbaşkanı Tatar konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:
“Üzücüdür ki, Rum yönetimi ayrıca yabancı üst düzey yetkililerin Kıbrıs Türk Tarafı ile temas kurmasını engellemeyi amaçlayan sistematik bir kampanyasını doruk noktasına çıkarmıştır. Halkımı izole etme ve yıldırma politikası, yeni atmosferde girişimlerde ilerleme hedefimize hizmet etmemekte; adada iki toplum arasında olumlu bir ortam oluşmasına izin vermemekte ve Türk ile Rum toplumlarını birbirinden daha da uzaklaştırmaktadır. Bugünkü genel oturumda da ifade ettiğim gibi, eşitlikten ne kadar az korkarsak, işbirliği kültürünün ve böylelikle Kıbrıs adasının sürdürülebilir geleceğinin inşasına o kadar yaklaşırız”.
Kıbrıs’ta son 51 yıldır Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların iradesini yansıtan iki devlet ve iki demokrasinin bulunduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, yeni ve resmi müzakere sürecinin iki tarafın doğuştan gelen egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü haklarının yeniden teyit edilmesiyle başlatılabileceğini ve her iki tarafa da eşit, adil ve onurlu şekilde muamele edilmesi gerektiğini ifade etti.
“Rum tarafının halkımı izole etme politikasına rağmen, sağduyu ve aklın galip geleceği ümidiyle olumlu bir yaklaşım sergiledik” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, Mart ayında Cenevre’de yapılan gayriresmî Kıbrıs toplantısı sonrasında bazı ilerlemelerin kaydedildiğini ve Gençlik Teknik Komitesinin kurulduğunu söyledi.
Kültürel Miras Teknik Komitesi tarafından kararlaştırılan mezarlıkların restorasyon çalışmalarının sorunsuz devam ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı Tatar, Çevre Teknik Komitesi’nin, iklim değişikliğinin olası etkileri üzerinde çalışmaya başladığını kaydetti.
Kıbrıs Türk Tarafının mayın temizleme konusunda tutumunun net olduğunu anlatan Cumhurbaşkanı Tatar, “Mayınsız Bir Kıbrıs için kararlıyım! Tek bir şüphe veya bahane olmaksızın! Özellikle bu hedefi insanlığa, mayınsız dünya idealine katkı olarak çok değerli buluyorum” diye konuştu.
Ara Bölgede güneş enerji santrali kurulması girişiminin, ortak yarar ve çevresel işbirliği açısından umut vaat ettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, ancak, Rum tarafının üretilen elektriğin doğrudan kontrolü ve yalnızca kendi şebekelerine aktarılmasında ısrar etmesi sebebiyle ilerleme kaydedilemediğini, adil olanın her iki tarafın doğrudan ve mutabakatla belirlenecek enerji paylarını almasını öngören daha dengeli bir düzenlemenin olduğunu vurguladı.
Yeni sınır kapısı konusuna da değinen Cumhurbaşkanı Tatar, Türk ve Rum halkının günlük yaşantısında hemen etkili olabilecek en potansiyelli altı girişimden biri olan 4 yeni sınır kapısı açılması girişiminin hayata geçirilemediğine dikkat çekti.
Rum Yönetimi Lideri Nikos Hristodulidis’in, iki yeni geçiş noktası önereceğine dair sözünü tutmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Tatar, “Her iki tarafa fayda sağlayacak, Metehan’daki trafik yoğunluğunu çözecek ve iki toplum arasında ekonomik ve sosyal etkileşimi teşvik edecek şekilde, Lefkoşa’nın doğusundaki Haspolat ve Akıncılar’da araçlı sınır kapısı açılmasına dair somut teklifimi yinelemek istiyorum. Rum lider, geçiş noktası olmayan “güneyden-güneye” koridorlar konusunda katı tutumunu sürdürmektedir. Bu konulardaki yaklaşımım, yalnızca kendi halkıma değil, Rum toplumuna, adamıza ve bölgemize karşı da bir sorumluluk duygusuyla şekillenmektedir” dedi.
6 yeni girişim önerisini sunduğunun aktaran Cumhurbaşkanı Tatar bu önerileri şu şekilde sıraladı:
1) Kıbrıs adasının sismik haritalanması, çünkü deprem hazırlığı her iki taraf için de temel bir konu haline gelmiştir ve bunun başlıca gerekliliği sismik haritalamadır.
2) Mikroplastikleri temizleme ve haritalama girişimi, ayrıca mikroplastiklerin insan sağlığına, çevreye ve genel yaşama yönelik potansiyel riskleriyle mücadelede bütüncül ve stratejik bir yaklaşım benimsenmesi.
3) Kültürel miras alanları, anıtlar ve kayıp kişilerin tam olarak restore edilebilmesi için iki liderin ortaklaşa bağış toplama çalışması
4) Hava kalitesi izleme girişimi
5) Adanın tatlı su kaynaklarının ortak yönetimi
6) Her yaştan insanı tehdit eden uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadelede işbirliği
Cumhurbaşkanı Tatar konuşmasının devamında, BM Genel Sekreteri’nin kısa bir süre önceki basın toplantısında da belirttiği üzere, bir sonraki toplantıya kadar çalışmak üzere; Sivil Toplum için Danışma Organı, Kültürel Eserlerin Değişimi, Hava Kalitesi İzleme Girişimi ve Mikroplastik Toplantısı üzerinde anlaştıklarını kaydetti.
Daha önce görüşülen 6 maddenin 4 tanesinde ilerlemeler sağlandığını ancak Rum Yönetimi Liderinin tutumundan 4 sınır kapısının açılmasına yönelik ilerleme sağlanamadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, “Kiracıköy’de Rum halkının geçiş sürecini kısaltacak diye sorunu çözmek için koridor meselesini bile gündeme aldık ancak yol ara bölgeden geçiyor. Ara bölgeden yolun geçmesi uygun değil. 5 kilometrelik yola 5 kilometre daha ekleyelim ona göre kapı açılsın dedik. Ara bölgede ısrar ediyorlar, oradan geçilmesini kabul etmiyoruz. Daha sonra Kiracıköy’den vazgeçti, Erenköy’den geçiş istedi. Sonuç alamadık. Genel Sekreter, Holguin’e görev verdi, konu tartışılacak.” dedi.
Cumhurbaşkanı Tatar, Tatar, soru üzerine Eylül ayında gerçekleşecek BM Genel Kurul toplantısında Kıbrıslı liderlerin üçlü görüşme gerçekleştireceğini, garantör devletler ve BM’nin de katılacağı 5’li görüşmenin ise, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından gerçekleşeceğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra 2021 yılında Cenevre’de 5+1 toplantıda federal çözüm yerine iki devletli yeni çözüm siyasetini gündeme getirdiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Tatar, aynı pozisyonda olunduğunu, Türkiye’nin desteklediğini ve Mart ayında pozisyonun tekrar edildiğini söyledi.
Defalarca denenen federal temelde bir çözüme varılamadığını Annan Planı ve Crans Montana yaşananlardan sonra artık yeni bir sürece girildiğini belirten Cumhurbaşkanı Tatar, egemen eşitlik ve eşit uluslararası statünün onaylanmasının önemine vurgu yaptı.
Kıbrıs’ta enerjini akaryakıtla elde edildiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Tatar, şöyle konuştu:
“Bütün dünya artık değiştiriyor. Karbondioksit sağlığını önlemek için alternatiflere kayıyorlar. Kıbrıs’ta en fazla zengin olduğumuz konu güneş, onun için geliniz bir an evvel siyaseti bırakınız. Türkiye’ye 60 km uzaklıkta suyu getirdik, enterconnecte sistemle Türkiye üzerinden kablo ile bağlanalım ve bu enerji meselesini kökten çözelim. Bu meseleyi bu şekilde çözdüğümüzde istediğimiz kadar güneşten enerji üretebilir ve sisteme satabiliriz. çok büyük imkanlar vardır buna benzer başka şeyler de vardır. İşte doğal gaz ve ada etrafındaki zenginliklerin araştırılması, ancak ‘bizim altımızda bir cemaat olabilirsin’ şeklinde bugün dahi onların bu şekil tavrını gördüm. Uyuşturucu meselesinde iki halkın gençliği etkileniyor. Egemen ve otorite kendisinin olduğunu iddia ederek polisimizle muhatap olmak ve işbirliği yapmak istemiyor. Dünya yavaş yavaş neyin ne olduğunu anlıyor”
Kıbrıs Türkü’nün kendi devletinin bulunduğunu özgür ve bağımsız bir şekilde yaşanıldığını dile getiren Cumhurbaşkanı Tatar, iki devlet arasındaki işbirliğinin geliştirilebileceğini ancak bir antlaşma olsun diye egemenlikten taviz verilemeyeceğini çünkü geri dönüşünün olmadığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, kapılar konusunda bir netice alınamadığını belirterek, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in tutumunu eleştirdi.
Cumhurbaşkanı Tatar, Birleşmiş Milletler (BM) ev sahipliğinde New York’ta gerçekleşen Kıbrıs konulu genişletilmiş 5+1 formatlı gayriresmi kapanış oturumunun ardından BM Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi.
Tatar, konuşmasının büyük bölümünü İngilizce yaparken Türkçe soruları da yanıtladı ve konuşmasını özetledi. Türkçe konuşmasında “Gençlik Komitesi, çevre meselesi, mezarlıklar, diğer zenginliklerin korunması ve kapılar” konularına değinen Tatar, kapılar konusunda sorunun çözülmesi adına “koridor” meselesini de gündeme aldıklarını kaydetti.
Kiracıköy üzerinden geçecek yeni sınır kapısının Türk tarafına ait bir güzergâhtan ilerlemesi gerektiğini belirten Tatar, Rum Yönetimi Başkanı Hristodulidis’in başka bir güzergahtan (ara bölge) geçişte ısrar ettiğini belirterek, bu tutumu eleştirdi.
“Güvenlik ve askeri değerlendirmeler sonucunda söz konusu güzergâhının uygun olmadığı net olarak ortaya kondu. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı da konuya müdahil oldu. Alternatif olarak mevcut güzergahtaki 5 kilometrelik yola bir 5 kilometre daha ekleyelim. Böylece Rumlar Kiracıköy’den, 10 kilometrelik yoldan geçip yine güneye geçsinler. Ancak bu öneri de kabul edilmedi.” diye konuşan Tatar, Rum tarafının bu öneriyi reddettikten sonra Erenköy üzerinden geçiş talebinde bulunduğunu, kendilerinin de bunu kabul etmediklerini dile getirdi.
“Dolayısıyla çok saatler harcandı ama maalesef şu anda bir netice alınamadı.” diyen Tatar, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Maria Angela Holguin’e kapılar konusunda görev verdiğini de kaydetti.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, New York’taki temasları sonrası yaptığı açıklamada, görüşmelerin yapıcı bir ortamda geçtiğini ancak Rum tarafının tek taraflı adımları nedeniyle somut bir ilerleme kaydedilemediğini belirtti. Tatar, Cenevre’de başlayan olumlu atmosferin, Rum tarafının Kuzey’deki taşınmaz mallarla ilgili başlattığı ceza soruşturmalarıyla bozulmasından duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Tatar, mülkiyet konusunda Taşınmaz Mal Komisyonu’nun etkin bir yol olduğunu vurgularken, Rum yönetiminin ceza soruşturmaları açmasının iyi niyetle bağdaşmadığını ifade etti. Yeni geçiş kapılarının açılması konusundaki Türk tarafının Kiracıköy önerisine rağmen, Rum tarafının tampon bölgeden geçiş ısrarı nedeniyle uzlaşı sağlanamadığını bildirdi.
Tatar, mikoplastik temizliği, hava kalitesi izleme, kültürel mirasın korunması gibi yeni iş birliği alanları önerdiklerini ancak Rum tarafının mayın temizliği konusundaki bazı bölgelere karşı çıkışını eleştirdi.
Son olarak, Kıbrıs Türk tarafının pozisyonunu yineleyen Tatar, resmî müzakerelere başlanması için egemen eşitlik ve eşit uluslararası statünün kabul edilmesi gerektiğini vurguladı. Kıbrıslı Türklere uygulanan izolasyonların kabul edilemez olduğunu belirten Tatar, çözümün dayatmayla değil, iki devletin eşit iş birliğiyle mümkün olacağını söyledi.