Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

İsias Davası dosyasına yeni bilimsel/hukuki değerlendirme: Sanıkların kusurları olası kast düzeyinde

Published

on

6 Şubat depreminde Grand İsias Otel’de hayatını kaybeden Serin İpekçioğlu’nun annesi Pervin Aksoy İpekçioğlu ve babası Sertaç İpekçioğlu’nun vekilleri avukat Hasret Güney Doğan ile avukat Yiğit Gökçehan Koçoğlu tarafından talep edilen bilimsel/hukuki değerlendirme sonucunda, “Sanıkların/faillerin ortaya çıkan vahim sonuçları öngörmelerine rağmen, engellemek için önlem almadıkları, eylemlerine hukuka aykırı şekilde devam ettikleri ve kusurlarının olası kast düzeyinde olduğu“ kanaatine varıldı.

Farklı üç üniversitede görev yapan ceza hukuku öğretim üyelerinin hazırladığı hukuki bilimsel değerlendirmeye göre, 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava ile Grand İsias Oteli’n 2001’deki yapı ruhsatında imzaları bulunan kamu görevlileriyle ilgili davanın birleştirilmesinin usul ekonomisi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zaruri olduğu görüşü ortaya konuldu.

Atılım Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Timuçin Köprülü, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Meral Ekici, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türkân Yalçın’dan oluşan Uzman Kurulu’nun hazırladığı bilimsel/hukuki değerlendirmenin sonucu, dün dava dosyasına girdi.

Uzman kurulu, sanıkların/faillerin eylemlerini gerçekleştirebilmek için belgede sahtecilik yapmalarının, öngördükleri sonuçları kabullendiklerini ortaya koyduğu görüşüne vardı.

Serin İpekçioğlu’nun annesi Pervin Aksoy İpekçioğlu, eşi ve kendisinin vekilleri tarafından talep edilen bilimsel hukuki değerlendirme raporunu TAK muhabiri aracılığıyla kamuoyuyla paylaştı.

Uzman Kurulu’nun bilimsel değerlendirmesinde şu ifadelere yer verildi:

“2001 yapı ruhsatına ilişkin olarak ise, İsias şirket ortakları, yapı ruhsatında imzaları bulunan mimari proje sorumlusu, statik betonarme proje sorumlusu ve fenni mesuller ve adı/imzası ruhsatta olmamasına rağmen 3 sayfalık raporun sahibi İnşaat Mühendisi, Adıyaman Belediyesi’ndeki kamu görevlilerine ilişkin davalar arasında CMK md. 8 uyarınca dar bağlantı mevcuttur.”

Uzman kurulu, bu bağlamda 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava ile Grand İsias Oteli’n 2001’deki yapı ruhsatında imzaları bulunan kamu görevlileriyle ilgili davanın birleştirilmesinin usul ekonomisi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zaruri olduğu kanaatine vardı.

-“Ağır tehlikenin bir zarar olarak ortaya çıkmasını engellemediler; alınması gereken önlemleri almadılar”

Uzman Kurulu ayrıca, sürecin büyük kısmında, sanıkların/faillerin hareketlerinin ağır tehlike yarattığı, sonucu kendileri de öngörmelerine rağmen ağır tehlikenin bir zarar olarak ortaya çıkmasını engellemediklerini; alınması gereken önlemleri almadıkları kanaatine vardı. Uzman kurulu, sanıkların/faillerin sonucun gerçekleşmesine karşı kayıtsız kaldıkları, kabullendikleri görüşünü de ortaya koydu.

Bilimsel/hukuki değerlendirmede şu ifadelere yer verildi:

“Sanıkların/faillerin sonucun gerçekleşmeyeceğine dair bir düşüncelerinin olması veya buna güvenmeleri için hiçbir dayanakları yoktur. Yapının imalat sürecinde ve sonrasında hemen hiçbir noktada gerekli adımları atmayanların, Otel’in depremde yıkılmasıyla ortaya çıkan zararlı sonuçların meydana gelmeyeceğini düşünmeleri için gösterebilecekleri herhangi bir gerekçeleri yoktur.

Sürecin büyük kısmında, sanıkların/faillerin hareketleri ağır tehlike yaratmış, sonucu kendileri de öngörmüşler ve buna rağmen ağır tehlikenin bir zarar olarak ortaya çıkmasını engellememiş; alınması gereken önlemleri almamışlardır. Yani sonucun gerçekleşmesine karşı kayıtsız kalmış, kabullenmişlerdir.”

-“Ruhsat içerik olarak gerçeğe aykırı… Resmî belgede sahtecilik suçunun oluştuğu açık”

Apartman olarak tasarlanan binanın karkası döküldükten sonra binanın uzun yıllar bırakıldığı, karkasın otel olarak kullanılmaya karar verildikten sonra da hiçbir önlem alınmadığı gibi, hukuka aykırı olarak eksik ve yanlış bilgilerle otel inşaatı için ruhsat alındığı ifade edilen değerlendirmede, ruhsatın içerik olarak gerçeğe aykırı, yani sahte olduğu ve resmî belgede sahtecilik suçunun oluştuğunun da açık olduğuna dikkat çekildi.

Bilimsel değerlendirmelerde şu ifadelere yer verildi:

“Sanıkların/faillerin, sonucu önleme imkânlarının on yıllara yayılan bir süreç boyunca var olmasına rağmen; otelin inşası, ruhsat alınması ve otel olarak çalıştırılması süreçlerinde kurallara aykırı davranışlarını ısrarla sürdürdükleri, hiçbir önlem almadıkları görülmektedir.

Sanıkların/faillerin ortaya çıkan vahim sonuçları öngörmelerine rağmen, engellemek için önlem almadıkları, hukuka aykırı olarak eylemlerine devam ettikleri ve kusurlarının olası kast düzeyinde olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Sanıkların/faillerin eylemlerini gerçekleştirebilmek için belgede sahtecilik yapmaları, öngördükleri sonuçları kabullendiklerini ortaya koymaktadır.

Sanıkların/faillerin imar hukuku mevzuatından kaynaklanan ve bilirkişi raporlarına, uzman görüşlerine de yansıyan pek çok yükümlülükleri kasten yerine getirmemişlerdir.

Ruhsat konusunda yukarıda da ifade edilen resmî belgede sahtecilik suçunun varlığı, bahsi geçen yükümlülüklerin kasten yerine getirilmemesiyle birleştiğinde, sanıkların/faillerin deprem bölgesinde bulunan bir yapının olası bir depremde bu eksiklikler nedeniyle zarar görebileceğini, ölüm ve/veya yaralanma gibi neticelerin gerçekleşebileceğini öngördükleri ve bu olası neticeleri önlemek için hiçbir tedbir almadıklarını göstermektedir.”

-Öngörülebilir neticelere kayıtsız kalınması, olası kastla sorumluluğu gerektirir

“Öngörülebilir neticelere kayıtsız kalınması, arzu/irade edilmese de gerçekleşen neticelerden olası kastla sorumluluğu gerektirir” denilen değerlendirmede, olayda; öngörülebilir neticelerin gerçekleşmeyeceğine dair inancın veya güvenin, tesadüflere bırakıldığı, bu inancı destekleyecek somut verilerin olmadığı vurgulandı.

Değerlendirmede şöyle denildi:

“2001 yapı ruhsatına ilişkin olarak; İsias şirket ortakları, yapı ruhsatında imzaları bulunan mimari proje sorumlusu, statik betonarme proje sorumlusu ve fenni mesuller ve adı/imzası ruhsatta olmamasına rağmen 3 sayfalık raporun sahibi İnşaat Mühendisi, Adıyaman Belediyesi’ndeki kamu görevlilerine ilişkin davalar arasında CMK md. 8 uyarınca dar bağlantı mevcuttur. Bu bağlamda 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmekte olan dava ile Grand İsias Otelin 2001 yapı ruhsatında imzaları bulunan kamu görevlileriyle ilgili açılan/açılacak davanın birleştirilmesi usul ekonomisi ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması açısından zaruridir.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

“Ev içi Şiddete Karşı Birlikte” paneli düzenlendi

Published

on

By

AB Bilgi Merkezi tarafından, Kıbrıs Türk toplumunda ev içi şiddetle mücadele çabalarını artırmayı amaçlayan bir panel etkinliği düzenlendi.

AB Bilgi Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre, Avrupa Birliği tarafından desteklenen etkinlik, toplumun tüm kesimlerinden katılımcıları bir araya getirerek, ev içi şiddetle mücadeledeki güncel durumu değerlendirmek ve daha etkili bir mücadele için gerekli adımları tartışmak amacıyla yapıldı.

Etkinlik, AB Bilgi Merkezi ve Kadından Yaşama Destek Derneği (KAYAD) iş birliğiyle yürütülen Kadına Yönelik Şiddete Karşı “Deyip Geçme!” kampanyasının bir parçası olarak düzenlendi.

Etkinlikte, Avrupa Komisyonu adına açılış konuşmasını yapan Stefan Simosas, toplumda tüm paydaşların iş birliği ile kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda atılacak ortak adımların önemini vurguladı. Simosas, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:

“Kadına yönelik şiddetle mücadele tüm toplumun ortak çabasıyla mümkündür. Birlikte hareket ederek, şiddetin etkilerini en aza indirgemek ve toplumu daha güvenli hale getirmek için herkesin katkısı çok önemlidir.”

Etkinlikte ayrıca, Lefkoşa Türk Belediyesi Başkanı Mehmet Harmancı da açılış konuşması yaparak, kadına karşı şiddetle mücadelede tüm paydaşların sorumlulukları ve katkıları üzerine görüşlerini dile getirdi.

Panelde, Susana Pavlou (Mediterranean Institute of Gender Studies), hukukçu Ayşe Öztabay ve Mine Atlı (KAYAD) söz aldılar. Konuşmacılar tarafından Kıbrıs Türk toplumunda kadına karşı şiddetle mücadele için atılması gereken adımlar tartışıldı, toplumsal dayanışmanın ve iş birliğinin gücü vurgulandı.

Soru- cevap bölümü ile sona eren etkinliğin ardından katılımcılar, kadına yönelik şiddetle mücadele için iş birliği alanları ve olanakları konularında fikir alışverişinde bulundular.

– Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Kampanyası

Açıklamada, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele kampanyasının Kıbrıs Türk toplumunda bu sorunun daha görünür hale gelmesini sağlamak, şiddet mağdurlarına destek olmak ve toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla başlatıldığı kaydedildi.

Kamuoyunun bilgilendirilmesi ve toplumsal farkındalığın artırılması hedeflenen kampanyanın ana sloganının “Deyip Geçme!” olduğuna dikkat çekilen açıklamada, slogan ile toplumun ev içi şiddet sorununu göz ardı etmemeye ve üzerine düşünmeye davet edildiği belirtildi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Tatar:Ülkenin gelişip kalkınmasında kadının rolü önemlidir

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, İşte Kadın 7’nci Fotoğraf Yarışması’nın ödül törenine katıldı.

Cumhurbaşkanlığı Basın Bürosu’ndan yapılan açıklamaya göre, Tatar ödül töreninde yaptığı konuşmada, etkinlikte bulunmaktan duyduğu memnuniyeti ifade etti, gerçekleştirilen etkinlikten dolayı İş Kadınları Derneği başkan ve yönetim kuruluna teşekkür etti.

Kıbrıs Türk tarihinde kadına büyük önem verildiğine işaret eden Cumhurbaşkanı Tatar, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yolda değerlerini güçlendirdiğine ve cinsiyet eşitliğinin birçok halktan önce benimsendiğine dikkat çekti.

Yarışmaya katılanları tebrik eden Cumhurbaşkanı Tatar, eserlerin sosyal medya aracılığıyla tüm dünyaya duyurulacağını kaydetti.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kadına verilen değer, kadının önemi ve kadının üretimine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Tatar, ülkenin gelişip kalkınmasında kadının rolünün önemli olduğunu vurguladı.

Daha güçlü bir halk ve devlet için değerlere sahip çıkılması ve bu gibi etkinliklerle kadının üretimdeki rolünün artması gerektiğini savunan Cumhurbaşkanı Tatar, kadınların başarılı bir şekilde ekonomiye ve üretime katkı yaptığını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Tatar, eğitim çağındaki kızlara yol gösterip, sahip çıkarak başarılarına alkış tutmanın bir görev olduğunu belirtti, Kıbrıs Türkü’nün medeniyet, çağdaşlık ve evrensellik yolunda ilerlemeye devam edeceğini sözlerine ekledi.

Devamını Oku

Kıbrıs

DAÜ-SEN’den milletvekillerine “DAÜ’de yaşanan mali gelişmelerle” ilgili açık mektup

Published

on

By

Doğu Akdeniz Üniversitesi Akademik Personel Sendikası (DAÜ-SEN), milletvekilleri ve Cumhuriyet Meclisi Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi üyelerine yönelik açık mektup yayımlayarak, DAÜ’de yaşanan mali gelişmelerle ilgili Sendikanın görüşlerini paylaştı.

DAÜ-Sen tarafından yayımlanan açık mektupta, pazartesi günü Milli Eğitim Bakanlığı bütçesinin Komitede görüşüldüğü, bu kapsamda görüşülen DAÜ bütçesi ile ilgili oylamanın bugüne ertelendiği hatırlatılarak, bu çerçevede DAÜ-SEN olarak DAÜ’de yaşanan mali gelişmelerle ilgili yazılı bir değerlendirme yapma ihtiyacı duyulduğu belirtildi.

Sendika, milletvekillerine açık mektubunda, DAÜ’deki son bütçe açığının başlangıç noktasının 2019 yılına uzandığı, üniversitenin uzun yıllar sonra ilk kez 2019 yılında yeniden bütçe açığı yaşadığını belirterek, “Geçmiş birikimleriyle, DAÜ giderlerini karşılamada sorun yaşamadan ancak her yıl bütçe açığını büyüten bir süreç yaşamıştır. Sendikamızın tüm uyarılarına rağmen maalesef gerek hükümetler gerekse DAÜ yönetimleri giderek büyüyen bu sorunu sadece seyretmişlerdir.” denildi.

-“DAÜ’nün tarihinin en büyük mali kriziyle yüz yüze”

Sendika, 2024 yılına ulaşıldığında DAÜ’nün tarihinin “en büyük” mali kriziyle yüz yüze olduğuna işaret ederek, bu mali krizin iki temel nedeninin “DAÜ’deki tüm yönetim kademelerindeki yönetimsel sorunlar” ve “ülkedeki yükseköğretim alanının tamamen nitelikten uzaklaşan başıboş bir alana dönüşmesi” olduğunu yineledi.

“Bize göre sorunun çözümü bu iki konuda atılacak adımlarla mümkün olacaktı ve olacaktır.” diyen Sendika, “Bu çerçevede Sendikamız ortak sorumluluk diyerek 4 Nisan 2024 tarihinde hükümet, DAÜ yönetimi ve DAÜ’de örgütlü olan 3 sendikanın olduğu bir protokole imza koymuştur. Sendikamız bu imzasına bağlıdır ve bağlı kalacaktır. Beklentimiz hükümetin ve DAÜ yönetiminin de bu protokol çerçevesinde adımları zamanında ve eksiksiz atmasıdır.“ ifadelerini kullandı.

-“DAÜ’nün hedefe ulaşabilmesi için çalışan desteğinin yanında hükümetin mali desteği de hayatidir”

Sendika, protokol gereği 2027’de DAÜ’nün hedefe ulaşabilmesi için çalışan desteğinin yanında hükümetin mali desteğinin de hayati” olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Protokol imzalanır imzalanmaz çalışanların maaşlarından ortalama yüzde 20 kesinti yürürlüğe girmiştir. Bununla beraber yeni istihdam yapmama politikası 4 yıllık periyodun sonunda, 2027’de, başlangıç noktasına göre personel giderlerini başlangıçtaki maaş kesintisiyle birlikte yüzde 45 oranında azaltabilecektir. Protokolde yer alan tüm diğer tasarruf tedbirleri de hayat bulduğunda 2027’de, başlangıç noktasına göre personel giderleri yüzde 50-55 oranında azaltılabilecektir. Bu çerçevede, çalışan üzerine düşeni protokole uygun olarak yapmış olacak, hem maaşından hem de daha çok çalışarak giderlerin azaltılmasına katkı koyacaktır. Geriye kalan kısımda hükümetin 2027’ye kadar, yani program süresince DAÜ’yü yüzdürecek mali desteğine ihtiyaç olacaktır. Protokol gereği 2027’de DAÜ’nün hedefe ulaşabilmesi için çalışan desteğinin yanında hükümetin mali desteği de hayatidir. Komitenizin ve Meclis’in alacağı kararı bu çerçevede değerlendirmesi önemlidir. Bu süreçte, hem DAÜ yönetimi hem de hükümet aksamaları ve eksiklikleri giderecek ciddi bir yönetim anlayışı sergilemelidir.”

Sendika, yükseköğretimde nitelik ve kamusal yükseköğretimin amaçlara yönelik faaliyet göstermesinin iyi yönetimden geçtiğini vurgulayarak, “Ülkemizin alışılagelmiş alışkanlıklarını gerek hükümette gerekse DAÜ yönetiminde sürdürerek farklı sonuçlar elde etmemiz imkansızdır. Biliyoruz; zihniyet değişimi zordur, ancak toplumumuzun aydınlık geleceği için bunu başarmak zorundayız. Aksini yapmak tüm toplum için karanlıktır.” ifadelerini kullandı.

-“Bakanlığın ve hükümetin yükseköğretim stratejisi ve politikası henüz oluşmadı”

Sendika, mektubunda devamla, “Üzülerek görmekteyiz ki, Eğitim Bakanlığı’nın ve hükümetin bir yükseköğretim stratejisi ve politikası henüz oluşmamıştır. Yükseköğretimde nasıl bir model benimsendiği belirsizdir. Türkiye’yi mi, Avrupa’yı mı, Amerika’yı mı, Afrika’yı mı örnek alıyoruz belli değildir.” diyerek, Bu çerçevede bazı rakamlar paylaştı:

“Türkiye Cumhuriyeti’nin 2025 yılı bütçesinde eğitimin payı yüzde 14.84’tür. Yükseköğretimde devlet üniversitelerinin aldığı pay ise eğitim bütçesinin yüzde 22.5’i ile 488 milyardır. KKTC’de ise eğitimin toplam bütçe içerisinde aldığı pay yüzde 12.10’dur. Bu çerçevede oransal olarak baktığımızda benzer bir politikayla KKTC’de devlet üniversitelerine aktarılacak kaynak yaklaşık 4 milyar olabilmeliydi. Tabii ki öyle bir kaynağın devletin temel ihtiyaçlarına yönelik ve bütünlüklü bir stratejiyle aktarılması, araştırmaların ve başarılı öğrenciler ile bilim insanlarının desteklenmesi gerekecekti. Benzer şekilde yüksek öğretimde lider olan bazı Avrupa ülkelerine ve Amerika Birleşik Devletleri’ne baktığımızda devlet üniversitelerinin bütçelerinin yüzde 50’sinin devlet katkısından, yüzde 20-30’nun araştırma fonlarından, yüzde 20-30’unun ise öğrenci gelirlerinden oluştuğu görülmektedir.”

-“Nitelikli eğitim ve araştırma için güçlü devlet üniversiteleri gereklidir. Geriye kalan konu hükümetin ve Meclis’in yükseköğretimin geleceğini nerede görmek istediğiyle ilgilidir”

Sendika, “Nitelikli eğitim ve araştırma için ve hatta tüm yükseköğretim alanının nitelikli çalışabilmesi için başarılı, güçlü, lider devlet üniversiteleri kaçınılmaz olarak gereklidir. Geriye kalan konu hükümetin ve Meclis’in KKTC’de yükseköğretimin geleceğini nerede görmek istediğiyle ilgilidir.” diyerek devamla şu ifadeleri kullandı:

“Bugün burada konuşulan 600 milyon mu 1,2 milyar mı devlet katkısı olması gerektiğini böylesine bütünlüklü bir pencereden değerlendirerek karara bağlamak önemlidir. Bize göre herkes protokole uygun hareket etmeli ve amaca birlikte ulaşmalıyız. Bunun için ise hem DAÜ yönetimi hem de hükümet üzerine düşeni eksiksiz yapmalıdır ve eksikliklerini en erken zamanda gidermelidir. DAÜ güçlü ve nitelikte lider bir devlet üniversitesi olarak yaşatılmalı, hükümet yükseköğretimde niteliğe dayalı bir vizyonla stratejilerini, politikalarını net bir şekilde ortaya koyulmalıdır. Herkes işini ciddiyetle yapmalı Meclis ve siz değerli milletvekilleri ise bunun teminatı olabilmelisiniz.”

Devamını Oku

Trending

Reklam