Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Tatar basın toplantısı düzenledi…Tatar:Cenevre’ye, adanın geleceğini, iki devletin işbirliğini, haksız izolasyonların kaldırılmasını konuşmaya gidiyoruz

Published

on

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cenevre’ye; adanın geleceğini, iki devletin işbirliğini, Kıbrıs Türk halkının eşitliğini, haksız izolasyonların kaldırılmasını konuşmaya gideceklerini, yeni siyasetten asla geri dönüş yapmayacaklarını söyledi.

Tatar, Kıbrıs müzakere sürecine Crans Montana’dan devam etmenin söz konusu olmadığını, bu konuda net olduklarını vurguladı.

Gayriresmi Cenevre toplantısına Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile katılacağını ifade eden Tatar, masada, daha önceki gibi onların “devlet”, Kıbrıs Türk halkının da “yalnız” değil, güçlü bir devlet olarak, anavatan Türkiye ile birlikte yer alacağını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cenevre toplantısı öncesinde siyasi partilerle yaptığı bilgilendirme toplantıları sonrasında basın toplantısı düzenledi.

Cumhurbaşkanlığı toplantı salonundaki basın toplantısı sırasında Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a, Özel Temsilci Güneş Onar ile müzakere heyeti de eşlik etti.

Cumhurbaşkanı Tatar, Cenevre toplantısına anavatan ve garantör Türkiye Cumhuriyeti’nin tam desteğiyle gideceğini söyledi.

Garantör Türkiye Cumhuriyeti’nin duruşunun önemli olduğunu ifade eden Tatar, Kıbrıs Türk halkının, egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü siyasetine tam desteğinin devam ettiğini vurguladı.

Tatar, yeni siyaseti ortaya koydukları Cenevre’ye 4 yıl sonra Türkiye’nin artan tam desteğiyle gideceklerini belirtti.

Federal siyasetin terk edilmesinden sonra ortaya konan yeni siyasette, eşit statünün teyit edilmesi ile müzakere sürecinin başlayabileceğini ortaya koyduklarını anlatan Tatar, iki devletin işbirliği konusunda net olduklarını, enerji ve su konusu başta olmak üzere sınır kapıları ile ilgili işbirliğine hazır olduklarını söyledi.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın desteğinin de ortada olduğunu, BM’de yaptığı konuşmalarda, Kıbrıs Türk halkına yönelik uygulanan haksız ambargo izolasyonların kaldırılması gerektiğini işaret etmesi, tanınma çağrısı ve eşit statüsünü dile getirmesinin önemine dikkat çeken Tatar, Türk Devletleri Teşkilatı üyeliğinin de önemine değindi.

Tüm bunların Kıbrıs Türk halkının pozisyonunu netleştirdiğini belirten Tatar, iki taraf arasında “Kazan kazan” formülü ile görüşmeler yapılabileceğini kaydetti.

Ortak zemin olmayışının BM temsilcilerinin raporlarında teyit edildiğini, BM Genel Sekreterinin de bunu teyit ettiğini ifade eden Tatar, yeni biri atansa da neyin değişeceğini sordu.

-“Beyhudeye geri dönüş yok…”

Artık tarafların Kıbrıs’ın geleceğine yönelik bir toplantı yapması gerektiğini, sürecin Crans Montana’dan devamını kabul etmelerinin mümkün olmadığını belirten Tatar, 60 yıldır çözüm bulunamayan sorunları yeniden tartışmak yerine Kıbrıs Türk halkına haklarının verilmesi gerektiğini, direk uçuş direk ticaret direk temasların verilmesi gerektiğini kaydetti.

“Beyhudeye geri dönüş yoktur artık gelecek konuşulmalıdır” diyen Tatar, Kıbrıs Türk halkına yönelik baskılar, tutuklamalar, boyun eğmeye zorlayacak hareketlerin beyhude olduğunu söyledi.

Egemen eşitlik, eşit uluslararası statü duruşunu Cenevre’de ortaya koyacaklarını belirten Tatar, toplantıda, adada iki devletin işbirliğiyle bir gelecek arayacaklarını söyleyeceklerini kaydetti.

Her zaman diyalogdan yana olduklarını ifade eden Tatar, “Yapıcı tutumumuzu sürdürdük, sağlık kültür ekonomi deprem her konuda işbirliğini önerdiklerini, diyaloğu sürdürdük, şimdi de aynı şekilde Cenevre’de bunu öne süreceğiz” diye konuştu.

-“AB çatısı altında iki devletli çözüm..”

AB çatısı altında iki devletli çözümün bulunabileceğini belirten Tatar, Kıbrıs’ta artık iki devletin kökleştiğini, o yüzden artık yeni maceralara kendilerini sürükleme hakkının kimsede olmadığını söyledi.

Dünyadaki çatışmaların barış huzur ve güvenliğin ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini ifade eden Tatar, Türkiye’nin desteği, KKTC’nin statüsünün artmasının bütün yapıyı değiştirdiğini kaydetti.

Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını korumanın her zaman önceliği olduğunu ifade eden Tatar, güçlü sesleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin, Erdoğan’ın tam desteğiyle Cenevre’ye gideceklerini söyledi.

-“Eşitliğin teyiti…”

Erdoğan ve Yılmaz ile de görüştüğünü, tam destek aldığını, tam istişare içerisinde olduğunu anlatan Tatar, eğer bir süreç başlayacaksa İki tarafın önceden eşitliğinin teyit edilmesi gerektiğini kaydetti.

Annan planı örneğini veren ve tek taraflı AB üyeliğini hatırlatan Tatar, Kıbrıs Türk halkının tüm raporlara “evet” oyuna rağmen aldığı neticenin sıfır olduğunu söyledi.

Rumların Kıbrıs Türk halkını ezmek için politika yürüttüğünü ifade eden Tatar, Erdoğan’ın “Eşit oturup eşit kalmak lazım” sözünü anımsattı ve “Yoksa neticeye gitmek mümkün değildir” dedi.

Kıbrıs Türk halkının özden gelen haklarına sahip çıkmaya devam edeceklerini beliren Tatar, Cenevre’deki toplantı için yoğun çalışma yaptığını söyledi.

Kıbrıs adasının geleceğini ciddi bir şekilde tüm tarafların katılımıyla tartışmak amacıyla bu toplantıyı istediğini belirten Tatar, bu süreçte İngiltere’den de tarafsız davranmasını istediğini ifade etti.

Yeni ve resmî müzakere süreci için eşitliğin sağlanmasının önemli olduğunu, Federasyonun artık ortak zemin olmadığını ifade eden Tatar, bunların önemli diplomatik kazımlar olduğunu belirtti.

-“Cenevre toplantısı başarı..”

Cenevre toplantısının da kendi başarıları olduğunu belirten Tatar, egemen eşitlik, eşit uluslararası statü taleplerinin 4 yılda netleştiğini söyledi.

Kapılar konusunda da işbirliğine açık olduklarını, sürekli yeni kapı açılması gerektiğini söylediklerini belirten Tatar, Rum tarafının daha fazla geçiş istemediğini, o yüzden yeni kapılara sıcak bakmadığını anlattı.

Basın mensuplarının sorularını da yanıtlayan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cenevre toplantısına yönelik basın açıklamasında da şunları kaydetti:

“Değerli Siyasi Parti Başkanlarıyla verimli olarak nitelendirebileceğim toplantılar yaptık. Kendilerine teşekkür ediyorum.

Farklılıklarımız bizim zenginliğimizdir, ben böyle görüyorum. Yeri gelir bir birbirimizi eleştiririz, ancak birlikteliğimiz güçtür diye düşünüyorum.

Değerli parti yetkililerimiz bizlerle Cenevre’de olacaklar, bu da benim için ayrı bir memnuniyet sebebidir. Orada birlikte durmak, orada Kıbrıs Türk Halkı’nın Cumhurbaşkanıyla birlikte iradesini temsil eden siyasi parti temsilcilerinin bulunması çok önemlidir. Bu konuda da davetimi kabul ettikleri için tümüne teşekkür ederim.

Benim için Kıbrıs Türk Halkı’nın hak ve çıkarlarını korumak her zaman en öncelikli konu olmuştur. Bu yüzden egemenliğimizi, eşitliğimizi ve devletimizi her zaman en öne koydum. Benim için bir diğer önemli nokta da, Halkımıza Rum siyasetinden dolayı 60 yıldır uygulanan izolasyonu destekleyenleri tatmin etmek değil, her anlamda bizimle olan, bizi destekleyen, kısıtlandığımız her platformda güçlü sesimiz ve soluğumuz olan Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğini almaktır. Şu anda büyük bir mutlulukla ifade etmek isterim ki başta Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Türkiye’nin tam desteğiyle Cenevre’ye gidiyoruz.

Türkiye’yle istişare içinde Kıbrıs sorununa ilişkin süreçleri sürdürmek bizim devlet geleneğimizdir ve benden önceki tüm Cumhurbaşkanları da buna önem vermiştir. Bazıları iç siyasi mülahazalarla kendini ayrı göstermek istediyse de bu durum Halkımızdan karşılık bulmamıştır.

Seçilmemle birlikte yeni bir yola çıktım, yeni bir vizyon ortaya koydum. Rum tarafını memnun etme politikasının son bulduğunu açıkladım. Herhangi bir süreç olacaksa, iki tarafın eşitliğinin önceden teyit edilmesi gerektiğini, bunun da özden gelen haklarımızın gereği olduğunu söyledim. Yani müzakere odasına girildiğindeki eşitlik değil girmeden de o odadan çıktığınızda da aynı eşitliğin olması gerektiğini defaten vurguladım. Egemen eşitliğimizi ve eşit uluslararası statümüzün teyidini öneminin altını defa defa çizdim. Özden gelen haklarımıza sahip çıkmak Halkımızı hangi görevde olursa olsun temsil ettiğini söyleyen herkesin görevidir, ödevidir.

Önümüzdeki pazartesi Cenevre’de başlayacak toplantının gerçekleşmesi için yoğun çabalarım oldu. Bu fikrimi BM Genel Sekreteri’nin eski kişisel temsilci Holguin’le 1 Temmuz 2024 tarihinde Londra’da yaptığım son görüşmede paylaştım. Orada ortak zeminin olmadığının tespitinin önemin dikkat çekerek, artık çalışmayandan, çalışmayacağı 50 yılı aşkın bir süre devam eden süreçlerle ispatlanmış olan federasyonla zaman geçirilmemesi gerektiği noktasının altını çizdim. Ve dedim ki Kıbrıs adasının geleceğini ciddi şekilde konuşma vakti gelmiştir ve benbunu anavatanların katılımıyla 4+1 formatında yapmak istiyorum. Buna yönelik çalışmalarımız hem buradaki misyonlarla hem de BM dahil diğer çevrelerle sürdü. Geçtiğimiz Eylül ayında Sayın Genel Sekreter’le ikili görüşmemizde bu fikrimi tekrarladım ve bunun bir gereklilik olduğunun altını çizdim. Sayın Genel Sekreter bu fikrimi olumlu bulduğunu, böylesine bir toplantıya ev sahipliği yapabileceğini söyleyerek, bu toplantı öncesinde iki liderle gayriresmi bir yemek yemeyi de istediğini söyledi. Bu önerisini hemen kabul ettim. Hem kendisine duyduğum saygıdan, hem de eski zeminin artık ortak zemin olmadığının kayda geçirilmesinin ardından anlamlı diyaloğun başlaması gerektiğine inandığımdan yaptım. Ardından Sayın Genel Sekreter Birleşik Krallık’ın da bu toplantıda yer alma isteğini kendisine ilettiğini, kabul edersek onların da katılımını arzu ettiğini söyledi. Ben de iyi niyetle konuya yaklaştım, kendilerine dengeyi bozmayacak şekilde iki Garantör Anavatan’ın Dışişleri Bakanları’ndan daha düşük bir seviyede bu katılıma rıza gösterebileceğimizi söyledim. Nihayetinde Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı’nın altında görev yapan Avrupa ve Kuzey Amerika’dan Sorumlu Devlet Bakanları genişletilmiş gayriresmi toplantıda Birleşik Krallık’ı temsil edecektir. Kendisiyle burada Cumhurbaşkanlığındaki Ofisimde geçtiğimiz Cuma günü bir görüşme geçekleştirdim ve net şekilde ülkelerinden tarafsız bir tutum takınmalarını beklediğimi ilettim.

15 Ekim New York’ta BM Genel Sekreteri Sayın Guterres’in ev sahipliğinde gerçekleştirdiğimiz gayriresmi yemekte, Rum lider ne kadar saklamaya çalışsa da 3 net sonuç çıkmıştır. Bunlardan bir tanesi taraflar arasında yeni ve resmi bir müzakere sürecine geçilebilmesi için ortak zeminin olmadığı gerçeğidir. BM Genel Sekreteri bu açıklamasıyla federasyonun artık ortak bir zemin olmadığını, iki tarafın farklı pozisyonları olduğunu net şekilde ortaya koymuştur. Yinelemek istiyorum bu tartışma kaldıran bir durum değildir.

İkinci sonuç önümüzdeki Pazartesi akşam başlayacak genişletilmiş formattaki gayri resmi toplantının düzenleneceği duyurusuydu. Bu bizim açımızdan uzun uğraşlar sonucunda elde ettiğimiz önemli bir diplomatik başarıdır. Bu konu da tartışmaya açık değildir. Bizi eleştirenler hala şüphe duyuyorsa hem bahsettiğim zamanlarda basına yaptığım açıklamalara bakabilirler. Tüm bu bilgilerin devletin arşivinde ayrıntılarıyla mevcut olduğunu da ifade etmek istiyorum.

Üçüncü sonuç ise yine herkesin bildiği şekilde adada bir araya gelerek yeni kapı açılması konusunda görüşmemiz uzlaşısıydı. Bu konuya ilişkin yaşadığım derin hayal kırıklığını yeniden paylaşmak istiyorum. 2003 yılında açılan ilk geçiş kapısından bugüne son 4 ayda yaşananlar herhangi bir süreçte yaşanmamıştır. Metehan araçlı geçiş kapısında yaşanan sıkışıklık hepinizin malumlarıdır. Lefkoşa’da yeni bir araçlı geçiş kapısına olan ihtiyaç da yadsınamaz bir gerçektir. İki tarafın yararına olacağı aşikar olan ve yılda yaklaşık 3 milyon geçiş hacmine, yani 3 milyon muhaceret işleminin yapıldığı Metehan kapısında yaşanan sıkışıklığın giderilmesine yarayacak olan bu önerimiz karşısında çok enteresan ve hiç de rasyonel olmayan bir tutumla karşılaştık. Rum lider güneyden güneye transit koridordan inaret sözde önerisini iki Halkın haklı taleplerine ön şart olarak koydu. Önce mücadelemizin sembol yerlerinden Erenköy sahil şeridinden geçecek kontrollü bir yol istedi, ki niyeti belli, ardından da Akıncılar köyümüzün komşu köylerinden Kiracıköy’den başlayarak topraklarımızdan ve ara bölgenin Lefkoşa’ya bağlandığı yolu içine alacak şekilde ikinci bir transit koridor yani güneyden güneye bir geçiş istedi. Bunların kabul edilmeyeceğini biliyordu. Neden, 13 yıldır bunlar gündeme geliyor ancak geçiş kapısı olmadığından kabul edilmiyordu. Şimdi bunu ön şart haline getirmiş bulunuyor. Kendisine defa defa bir geçiş kapısı önerisi yap değerlendirmeye hazırız demiş olmama rağmen ısrarını bugün dahi sürdürüyor. Yani kazan-kazan olabilecek ve önemli bir ihtiyacı gidermek yerine kaybet-kaybet yaklaşımını tercih etmeye devam ediyor. Konu kapanmış değildir, umarım Rum lider bu uzlaşmaz tutumunda ısrarını sonlandırır.

Yeri gelmişken buradan Sayın Hristodulides’e geçtiğimiz Çarşamba akşamı şahsıma yönelik sarf ettiği sözleri not ettiğimi ancak gerginlik olmaması açısından yanıt vermeyeceğimi duyurmak istiyorum. Belli ki onun amacı daha toplantıya gitmeden ortamı germek. Türkiye Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı’yla görüşmemi hazmedememiş, kendi geçtiğimiz hafta sonu Atina’da değilmiş gibi, hem bana hem de Halkımıza hakaret içeren cümleler kurmaya cüret etmiş. Ancak ben bu tavırda olmayacağım. Yapıcı ve pozitif gündemle işbirliği kültürü yaratılmasına yönelik somut düşüncelerimi Cenevre’de paylaşacağım. Kendisini de ‘yaramaz bir çocuk’ gibi davranmaktan imtina etmeye çağırıyorum.

Gayriresmi Cenevre toplantısının gündemi Sayın Guterres’in de davet mektubunda belirttiği üzere, Kıbrıs konusunda ileriye nasıl gidilebileceğini konuşmaktır. Yani oraya adanın geleceğini konuşmaya gidiyoruz. Amacımızın bu olduğunu ve tüm hazırlığımızı da bunun üzerine kurduğumuzu söyleyebilirim. Ben orada ortak amacımızın tükenmişi, başarısızlığı tekrar etmek değil uzlaşılabilecek olana odaklanmak olması gerektiğini vurgulamaya gidiyorum. Bunu da en net şekilde ortaya koyacak bir çerçeveyi orada tüm katılımcılarla açık fikirlilikle paylaşacağım. Halkımızı izolasyon altında yaşamaya mahkum etmenin hiçbir gerekçesi olamaz. 60 yılı aşkın süredir Kıbrıs Türk Halkı hiç suçu olmamasına rağmen temel insan haklarından mahrum edilmektedir. Buna bir son verme zamanı gelmiştir.

Sayın Genel Sekreter’in resmi daveti gelmezden önce bizim kendileriyle gayriresmi toplantıya ilişkin istişaremiz çok yönlü olarak başladı. Gerek New York gerekse Cenevre ile sürekli iletişim halinde BM yetkilileriyle ayrıntıları konuştuk. Yoğun, ancak etkili iletişim sayesinde hemen her gün süren temaslar yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz. Oraya güçlü bir heyetle gidiyoruz. Müzakere heyetimiz, Siyasi parti yetkililerimiz, basın mensuplarımız, resmi görevli arkadaşlarımızla kısa ama yoğun gündemli toplantıya hazırız.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Published

on

By

Yapay zeka destekli kameralar tartışılmaya devam ederken; Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Arıklı, kameraların hız ihlallerine ceza kestiğini anımsattı, yeni yasal düzenlemelerin yolda olduğunu açıkladı.

Yüzde 30, 50 ve 100… Trafik cezalarının kademeli olarak yansıtılması için yasal düzenleme hazırlığı yaptıklarını ifade eden Arıklı, “Sürücü ilk kez ceza aldığında cezanın yüzde 30’unu, ikincisinde yüzde 50’sini üçüncüsünde cezanın tamamını ödeyecek.” dedi. Arıklı, ceza puanlarının bir miktar düşürüleceğini söyledi.

Elektronik sigara çalışması… Araçta sigara kullanımının yasak olduğunu anımsatan Erhan Arıklı, “Trafik Komisyonu’na ‘elektronik sigaralar serbest bırakılabilir mi?’ noktasında bir teklif götüreceğim. Sigaranın yangınlara yol açma gibi tehlikesi var, normal sigarada tolerans söz konusu değil.” diye konuştu.

“Birikmiş cezalar gönderiliyor”… Arıklı, bütçede yeterli para olmadığı için gönderimi yapılmayan cezalar olduğunu söyleyerek, cezaların dağıtımına başlandığını ifade etti. Arıklı, bunların tamamlanmasıyla (şubat ayı öngörülüyor) yeni radarların cezalarının da gönderilmeye başlayacağını kaydetti.

Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi’nde geçtiğimiz günlerde Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken, yapay zekâ destekli yeni nesil kameralar yeniden gündeme geldi.

CTP Milletvekili Salahi Şahiner, trafik kameralarının aylardır sessiz sedasız devrede olduğunu ve tam kapasite çalıştığını belirterek, “Her ay yaklaşık 10 bin ceza kesiliyor. Şu anda vatandaşa gönderilmek üzere sistemde bekleyen en az 50 milyon TL tutarında ceza var” demişti.

Bunun üzerine “Kameralar devrede mi, her şeyi mi çekiyor?” soruları kamuoyunda merak uyandırırken, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, KIBRIS muhabirine yaptığı açıklamada konuya netlik getirdi.

“Kameralar başından beri aktif”

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, yapay zekâ destekli yeni nesil trafik kameralarının devreye alındığı ilk günden itibaren hız ölçümü yapmaya devam ettiğini vurgulayarak şöyle konuştu:

“Kameralar konulduğu andan itibaren sürat ölçmeye devam ediyor. Yani eski kameralar değiştiği andan itibaren hız tahdidini ölçüyor ve aşanlara ceza kesmeye devam ediyor. Bunu en başından beri defalarca söyledik. Yapay zekâ destekli kameraların sadece diğer özelliklerini henüz kullanmaya başlamadık. Bunlar arasında kemer, seyrüsefer ve sigorta denetimleri var. Bu özellikler için Bakanlar Kurulu’nda karar alındıktan sonra kullanımına geçilecek. Ama hız tahdidi ölçümü hiçbir zaman gündemden düşmedi; en başından beri aktif.”

“Rakamlar poliste var”

Muhalefet milletvekili Salahi Şahiner’in açıkladığı ceza rakamlarını “uçuk” olarak nitelendiren Arıklı, eleştirileri sert bir dille yanıtladı:

“Salahi Bey’in rakamlarla bir problemi var herhalde. Hiçbir istatistiksel veriye dayanmayan son derece uçuk ve hayali rakamlardan bahsediyor. Gerçekten şaşırıyorum. Kulaktan dolma bilgilerle insanları kışkırtıyor.”

Bakan Arıklı, gerçek ceza sayılarına dair soruyu da yanıtlayarak bu bilgilerin poliste bulunduğunu belirterek “Onu bizim bilmemiz mümkün değil. Kaç tane vatandaşın kameralarda hız tahdidine takıldığını ancak polis bilebilir. Bu konuda açıklamayı polis yapar.”

Kameraların “sessiz sedasız devreye alındığına” ilişkin söylemlere de değinen Arıklı, “Biz bilmiyorduk” söylemlerini kesin bir dille reddetti:

“Biz hiçbir zaman kamaraların devre dışı kaldığını söylemedik. Hatta bunu söyleyen arkadaşlara da “sıkıysa bas geç” esprisini de yaptık. Geçmişte kameralar hangi oranda ceza kesmeye devam ediyorsa yine kesmeye devam ediyor. Ben dahil bu suçu işleyen herkes cezasını çekmeli.”

Ceza gönderimi başladı mı?

Bakan Arıklı, sürat ihlali yaptığı yeni kameralarca tespit edilen sürücülere ceza gönderiminin yapılmaya başlanıp başlanmadığı ile ilgili soruya da şu şekilde yanıt verdi:

“Henüz daha ona sıra gelmediğini düşünüyorum çünkü geçmişten kalan 2 yıllık bir birikme vardı. Bütçemizde para olmadığı için ihaleye çıkamamıştık. Ceza gönderimleri ihale ile yapılıyor, ihaleyi alan firma dağıtıyor bunları. 2024’ün sonuna kadar olan geçmişte birikmiş olan cezalar vardı sırayla geçmişten bugüne kadar onlar dağıtılıyor. Ceza gönderimlerinde 2025’in ortalarına kadar geldiğini düşünüyorum. Zannediyorum ki yeni cezalar da ocak-şubat sonu gibi gönderilmeye başlanır.”

“Başbakan’ın açıklaması hız ihlalleri dışındaki tespitlerle ilgiliydi”

Bakan Arıklı, Başbakan Ünal Üstel’in 1 Ekim 2025 tarihinde yapay zeka destekli hız tespit kameralarının eğitim ve devreye alma süreci ile ilgili yaptığı açıklamada “1-2 Ekim 2025 tarihlerinde kullanıcı eğitimleri gerçekleştirilecek, ardından kamuoyu ayrıntılı şekilde bilgilendirilecek ve kameralar aktif olarak görev yapmaya başlayacaktır. İhlallere yönelik cezalar da bu bilgilendirme tarihinden itibaren uygulanacaktır. Vatandaşlarımız kapsamlı bir şekilde bilgilendirilmeden ve uyarıcı levhalar tamamlanmadan ceza yazma süreci başlamayacaktır” ifadelerine yönelik de “O açıklama diğer özelliklerle alakalıdır. Hız tahdidi ile ilgili Sayın Başbakan’ın öyle bir açıklaması yok.” dedi.

“Yeni kameraların hız ölçüm mesafesini Trafik Komisyonu belirleyecek”

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, yapay zekâ destekli yeni nesil trafik kameralarına ilişkin teknik detayları ve uygulanacak prosedürü anlatarak yeni kameraların hız ölçüm sistemiyle ilgili olarak şu bilgileri paylaştı:

“Yeni kameralar hız tahdidini, eski kameralar hangi mesafeden ölçüyorsa o mesafeden ölçmeye devam etti. Şimdi bu konuda bir değerlendirme sürecine giriyoruz. Önce konuyu Trafik Komisyonu’nun bilgisine getireceğiz. Komisyonun görüşlerini aldıktan sonra Bakanlar Kurulu’nda durumu değerlendireceğiz. Mevcut kameralar 200 metreden çekiyor, eski kameralar ise şimdiye kadar 50 metreden çekiyordu. O yüzden yeni kameralar da şu an 50 metreden çekiyor. Bu mesafenin 200 metreye çıkarılıp çıkarılmayacağına Trafik Komisyonu karar verecek ve bize bildirecek.”

“IQOS gibi elektronik sigaralar için teklif götüreceğim”

Bakan Arıklı, yapay zekâ kameralarının hız dışında tespit edeceği diğer ihlallerin Trafik Komisyonu tarafından onaylandığını belirtti:

“Trafik Komisyonu, yapay zekâ kameralarının hız tahdidi dışında tespit edeceği diğer ihlaller konusunda da onay verdi. Araç içindeki yolcuların fotoğraflanması meselesinde ise biz görüntülerin flu olmasını önermiştik; Komisyon ‘hayır, karartılsın’ şeklinde karar aldı.”

Arıklı, trafik güvenliği açısından yeni bir düzenleme ihtiyacına da dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı:

“Trafik Komisyonu’na IQOS gibi elektronik sigaraların acaba serbest bırakılabilir mi noktasında bir teklif götüreceğim. Çünkü sigaranın yangınlara yol açma gibi birkaç yönden ciddi tehlikesi var. Normal sigara konusunda herhangi bir tolerans söz konusu değil.”

“Yasal düzenleme hazırlığındayız”

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

İskele Kaza Mahkemesi’nde yargılanan iki Kıbrıslı Rum sanık A.K. (E-60) ve A.K. (K-60), dün yeniden mahkemeye çıkarıldı. İki Kıbrıslı Rum sanığın hakkındaki dava 9 Aralık’a ertelendi.

Geçmiş duruşmalarda savcılık, beş sanık aleyhine getirilen “mülke tecavüz” ve “genel rahatsızlık” suçlamalarına ilişkin davayı geri çekmiş; sanıklar söz konusu suçlamalardan serbest kalmıştı.

“Kişisel Verileri Koruma Yasası’nı ihlal” ve “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçlamalarıyla yargılanan iki sanık hakkındaki dava ise dün de devam etti.

Öte yandan, “askeri yasak bölgeyi ihlal” suçlamasıyla Lefkoşa Askeri Mahkemesi’nde yargılanan sanıkların beraat ettiği belirtildi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Hür-İş ve Kamu-İş Başkanı Ahmet Serdaroğlu, yaptığı açıklamada ülkede hayat pahalılığı artmadan, piyasadaki zamlar durdurulmadan asgari ücrete hayat pahalılığı oranının eklenmemesini beklemenin “egoistlik” olduğunu belirtti.

Serdaroğlu, Avrupa’nın 14 ülkesinden yüksek asgari ücret verildiğinin söylenmesinin doğru bir karşılaştırma olmadığını ifade ederek, bu değerlendirmelerde alım gücü, enflasyon ve fiyat seviyelerinin göz ardı edildiğini vurguladı.

Serdaroğlu, “Hayat pahalılığı Avrupa’dan yüksek, alım gücü Avrupa’dan düşükse rakamın büyük olması kimseye fayda sağlamaz. Önemli olan asgari ücretin kaç Euro olduğu değil, o ücretle pazar filesinin doldurulup doldurulamadığıdır.” dedi.

Açıklamada, ülkede hayat pahalılığının Avrupa’dan daha hızlı arttığı, enflasyonun Avrupa’nın 5–6 katına ulaştığı ve temel ürün fiyatlarının birçok Avrupa ülkesinden daha yüksek olduğu belirtildi. Serdaroğlu, bu şartlarda rakamların yüksek görünmesinin çalışanın alım gücünü artırmadığını, tam tersine daha da erittiğini kaydetti.

Gerçek bir karşılaştırma yapılacaksa aynı sepetteki ürünlerin fiyatlarına, kiralara, enflasyon farklarına ve çalışanın ay sonunda cebinde kalan paraya bakılması gerektiğini ifade eden Serdaroğlu, “Mesele yüksek maaş vermek değil, hayatı yaşanabilir kılmaktır.” dedi.

Serdaroğlu, hayat bu kadar pahalıyken asgari ücrete hayat pahalılığı oranının eklenmemesini istemenin çalışanı yok saymak olduğunu dile getirdi.

Devamını Oku

Trending

Reklam