Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

AA Analiz. Işıksal: New York Toplantısı, Rum tarafının tutumu nedeniyle kayda değer ilerleme kaydedilmeden sona erdi

Published

on

Cumhurbaşkanı Uluslararası İlişkiler ve Diplomasi Özel Danışmanı Hüseyin Işıksal, 16-17 Temmuz’da Kıbrıs konusunda New York’ta gerçekleşen gayriresmi toplantıda görüşülen konuları ve alınan kararları AA Analiz için kaleme aldı.

Işıksal’ın AA Analiz için kaleme aldığı makalede şu görüşlere yer verildi:

“Genişletilmiş Gayriresmi Cenevre toplantısının devamı niteliğindeki New York Toplantısı, 16-17 Temmuz tarihlerinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Hristodulidis, Yunan Dışişleri Bakanı Giorgos Gerapetritis ve daha alt seviyede katılım gösteren Birleşik Krallık Avrupa ve Kuzey Amerika’dan sorumlu Devlet Bakanı Leo Doherty’nin katılımıyla gerçekleşti.

Toplantı, 16 Temmuz akşamı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in liderlere BM Genel Merkezi’nde verdiği akşam yemeği ile başladı. Görüşmelerin esasını oluşturan 17 Temmuz Perşembe günü ise ilk olarak tüm heyetler BM Genel Merkezinde Guterres ile ile ikili görüşmeler gerçekleştirdi. Daha sonra, yaklaşık 2,5 saat süren, liderlerin konuşmalarını yaptığı ve belirli konularda görüş alışverişinde bulundukları gayriresmi Genel Kurul (plenary session) yapıldı. Sonrasında, liderler çalışma yemeğinde görüşmelerini sürdürdü ve heyetlerin yeniden bir araya gelerek uzlaşmaya çalıştıkları sonuç toplantısıyla (plenary second session) görüşmeler sona erdi.

-Uzlaşı imkansız değil

Son zamanlarda Rum tarafının Avrupa Adalet Divanı kararlarını ve temel insan hak ve özgürlüklerini ihlal ederek mülkiyetle ilgili yaratmaya çalıştığı korku siyasetinin gölgesinde gerçekleşen toplantıda, Kıbrıs Türk Tarafı yapıcı bir tutumla iki halkın gündelik sorunlarına pratik çözümler bulma inisiyatifini ortaya koydu. Cumhurbaşkanı Tatar’ın konuşmasında da belirttiği gibi, KKTC bu toplantıyı adada yaşayan her iki halk için ‘birlikte çalışmak, birlikte üretmek ve birlikte ilerlemek’ için bir fırsat olarak değerlendirdi.

Cenevre’de uzlaşma sağlanan altı konu başlığından üçü New York’taki görüşmeler öncesi kısmen tamamlanmıştı. İlk olarak cinsiyet eşitliği gözetilerek, eşit katılımla 32 üyeden oluşan ‘Gençlik Teknik Komitesi’ kuruldu ve komite ilk toplantısını gerçekleştirdi. Benzer şekilde, ‘Çevre Teknik Komitesi,’ iklim değişikliğinin olası olumsuz etkileri üzerinde ortak yapılabilecek eylemlere ilişkin çalışmalarına başladı. ‘Kültürel Miras Teknik Komitesi’ de her iki taraftan 15 mezarlığın restorasyonu konusunda anlaşmaya vardı. New York’ta, ‘mayınsız ada’ vizyonunu savunmaya devam eden KKTC heyetinin ısrarlı duruşu karşısında Rum tarafı bazı teknik detayların tamamlanmasıyla birlikte uzlaşı sağlanabileceğinin sinyalini verdi.

Uzlaşma sağlanamayarak New York’a getirilen konular arasında en önemlisi hiç kuşkusuz sınır kapıları konusuydu. KKTC heyeti, Lefkoşa’daki Metehan kapısındaki trafik yoğunluğunu Haspolat ve Akıncılar da açılacak yeni sınır kapılarıyla hafifletme önerisini bir kez daha ortaya koydu. Buna karşılık Rum tarafının sınır kapısı felsefesine aykırı olarak güneyden güneye transit koridor olan ve aynı zamanda ara bölgede hakimiyet kurma ve toprak kazanama amacı taşıyan Gaziler-Kiracıköy ve Erenköy önerileri ilerleme sağlanmasını engelledi.

KKTC heyeti uzlaşma sağlanması adına Akıncılar ve Haspolat kapısının açılması karşılığında Rum tarafının çok ısrar ettiği Kiracıköy kapısının koridor değil sınır kapısı olarak açılmasına dair esneklik gösterdi ve ara bölge yerine KKTC’den geçilerek tekrar Rum tarafına bağlanacak sınırı kapısı önerisine onay verdi. Böylelikle Kiracıköy ve çevresinde kalan Rumlar için Güney Lefkoşa yolu oldukça kısılacak ve bundan büyük avantaj elde edeceklerdi. Ne yazık ki Hristodulidis ‘kendi halkının’ bu yolun KKTC’den geçeceği bölümlerde ‘güvende hissetmeyeceğini’ iddia ederek üç kapının birden açılmasını engellemiş oldu.

İkinci olarak, ara bölgede güneş enerjisi santrali kurulması girişimi, KKTC heyetinin haklı olarak elektriğin her iki tarafa ayrı ayrı bağlanması talebine karşılık, Kıbrıs Rum tarafının kendini adanın tek egemen gücü görme saplantısı ve dolayısıyla elektriğin direkt olarak kendilerine bağlanması ısrarı nedeniyle sonuçsuz kaldı.

-Propaganda ve realite

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cenevre’de sunduğu mevcut önerilere ek olarak, mikroplastik kirliliğiyle mücadele, küresel ısınmanın olumsuz etkileri için hava kalitesinin izlenmesi, Kıbrıs Adası’nın depreme hazırlık amacıyla sismik haritalanması, kültürel mirasın restore çalışmaları ve kayıp kişilerin bulunması için iki liderin bağış toplaması, adanın tatlı su kaynaklarının ortak yönetimi ve KKTC’ye gelen uyuşturucuların çoğunun Güney’den geldiği gerçeğinden yola çıkarak uyuşturucu kaçakçılığıyla ortak mücadele önerilerini sundu. Bu önerilerden çoğunun ‘kendi egemenlik meselesi’ olduğunu iddia eden Rum tarafı sadece ilk ikisini kabul ederken, karşılığında da KKTC heyeti, Rum liderliğinin sunduğu öneriler arasından sivil toplumun katılımı ile bir danışma kurulunun kurulması ve kültürel eserlerin paylaşımını kabul etti.

Sonuç olarak, Genişletilmiş Gayriresmi New York Toplantısı, Rum tarafının bilindik tutumu nedeniyle herhangi bir kayda değer ilerleme kaydedilmeden sona erdi. Rum liderliğinin amacı diyalog yaparmış gibi görünüp kendi propagandasını yaymak iken, Kıbrıs Türk Tarafı başta yeni sınır kapıları olmak üzere iki halkın gündelik yaşamlarına dokunacak ‘icraatları’ kovaladı. Böylelikle Tatar, samimi ve yapıcı bir tutumla bu toplantının verimli geçmesi için gereken çabayı göstererek, bugünü geleceğe bağlayacak ve iki halk arasındaki güven eksikliğini iş birliği kültürünü geliştirerek çözümleyecek önerilerini bir kez daha sözde değil, pratikte de ortaya koydu.

Bununla birlikte, Cumhurbaşkanı Tatar, bu çağa ait olmayan hukuksuz ve insanlık dışı izolasyonun artık son bulması gerektiğini bir kez daha Genel Sekreter nezdinde kayıtlara geçirerek önemli bir kazanım elde etti. Bu noktada, doğrudan uçuş, doğrudan ticaret, doğrudan temas, uluslararası spor ve kültürel etkinliklere katılmanın siyasi bir mesele değil, temel insan hakları ile ilgili konular olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Üçüncü olarak, Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını her fırsatta savunan Tatar’ın tüm KKTC vatandaşlarının hiçbir engel olmadan Güney Kıbrıs’a geçebilmesi talebini ve mülkiyet konusunda Rum tarafının hukuksuz ve saldırgan tutumunu gündeme getirerek ve kayıtlara geçirterek önemli bir siyasi hamle yapmıştır.

Ancak hiç kuşkusuz KKTC’nin bu toplantıdaki en büyük kazanımı bir kez daha bu kadar önemli bir platformda temsil edilerek görünürlüğünü artırmış olması ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın da konuşmasında belirttiği üzere Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin iki devletli çözüme verdiği tam desteğin ilgili diğer taraflara ilk ağızdan açık bir şekilde bir kez daha iletilmesidir.

-Türkiye-AB ilişkileri Kıbrıs üzerinden şekillenmez

Rum tarafından bakıldığında ise ‘üç cenazeden’ bahsetmek yanlış olmaz. Öncelikle, aynı mart ayındaki gayriresmi Cenevre toplantısında olduğu gibi, bu görüşmeyi sözde ‘özlü müzakerelerin başlamasına’ yönelik bir adım gösterme yanıltması bir kez daha başarısızlığa uğradı ve Rum liderliği hem kendi halkı hem de dünya kamuoyu nezdinde güvenirliğini bir kez daha yitirdi. Görüşme, önceden belirlendiği üzere, sadece sınırlı işbirliği konularıyla sınırlı kalırken, başka hiçbir gündem maddesi olmadı. İkinci olarak, Avrupa Birliği’nin (AB) ve tek yanlı atanmış sözde temsilci Hahn’ın toplantıya davet edilmemesi Rum propaganda makinesi için ağır bir yenilgi oldu. Türk taraflarının defalarca ifade ettiği gibi AB’nin Kıbrıs meselesinde herhangi bir sürece dahil olma olasılığı yoktur. Üçüncü olarak, Türkiye-AB ilişkilerindeki ilerlemenin Rum tarafına taviz vermekten geçtiğini sanan ve buna inanmaya devam etmeyi tercih eden Rum liderliği, iki meselenin birbirinden tamamıyla ayrışmış olduğunu bir kez daha öğrendi.

Özetlemek gerekirse, 61. yılını dolduran Kıbrıs meselesinde, Kıbrıs Türk tarafı 2004 Birleşmiş Milletler Annan Planı da dahil olmak üzere tüm müzakere süreçlerinde iyi niyet ve yapıcı bir duruş sergilemesine rağmen hiçbir sonuca varılamadı. New York toplantısının da en son örnek olarak ispatladığı üzere bunun temel nedeni, uluslararası camia tarafından Rum liderliğine yıllardır otoritesini, egemenliğini ve gücünü aşarak verilen sanal statüdür. Kıbrıs’taki statükonun gardiyanı olan bu sorun düzeltilmediği sürece adada adil ve sürdürülebilir bir çözüm ve iki halkın da faydasına olacak gerçek işbirliği projelerinin gerçekleşmesi pek olası görünmüyor.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

TCG Kocatepe Belgeseli tamamlandı. İlk gösterim bugün Cumhurbaşkanlığı Yerleşkesi’nde

Published

on

By

Kıbrıs Barış Harekatı sırasında kaybedilen ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhuriyet tarihinde savaşta yitirdiği ilk gemi olan TCG Kocatepe Belgeseli tamamlandı. İlk gösterim bugün Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde yapılacak.

Verilen bilgiye göre, Çevre Film ve Değişim Medya yapımı olan 97 dakikalık belgesel için TCG Kocatepe’den kurtulan Gazi. Em. Dz. Yb. Özhan Bakkalbaşıoğlu’nun kitabından yararlanıldı.

-İlk gösterim ve gala bugün

Filmin ilk gösterimi TCG Kocatepe gemisinin kaybedilme tarihi olan 21 Temmuz’da yani bugün saat 18.30’da Başbakan Yardımcılığı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanlığı, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı, Poyraz Mavi Vatan, Kıbrıs Türk Mavi Vatan Derneği, Hamit Naci Mavi Vatan Vakfı, KKTC Türk Devletleri Teşkilatı Derneği ve İŞAD katkıları ile Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde özel bir resepsiyonla yapılacak.

Yönetmen Vural Çavuşoğlu, iki yıla yakın süren çalışmalar sonucunda dört yapımcı olarak filmi tamamladıklarını belirterek, “Tarihe doğru ve gerçek bilgiler doğrultusunda bir belge bıraktığımız için mutluyuz” dedi.

Arşiv görüntüler, özel efektler ve üç boyutlu animasyonların yer aldığı belgeselin sinema filmi formatında hazırlandığını ifade eden Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

“Kanlarını dökerek, Mavi Vatan doktrininin doğmasına sebep olan 54 TCG Kocatepe şehidinin anılarına yapılan belgesel, sinemalar, dijital platformlar ve Türkiye genelinde özel gösterimlerle izleyiciye sunulacak.”

Murat Çınar, Özhan Bakkalbaşıoğlu, Ünal Gül ve Vural Çavuşoğlu belgeselin yapımcılığını üstlenirken, müzikler ise Cengiz Şiberler tarafından yapıldı.

 

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Tatar, MÜSİAD heyetini kabul etti

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Burhan Özdemir başkanlığındaki Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) heyetini kabul etti.

Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Tatar, MÜSİAD heyetini kabul etmekten dolayı memnuniyet duyduğunu söyleyerek,  Kıbrıs Barış Harekâtının 51. yıl dönümünde KKTC’ye ziyarette bulunan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü mesajlar verdiğini ve Kıbrıs Türk halkının yolunun Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte olduğunu söyledi.

Türkiye’den adaya getirilen suyun önemini vurgulayan Tatar, KKTC’nin öneminin Türk dünyasının en güneydeki temsilcisi olarak giderek arttığını kaydetti.

MÜSİAD’ın temsilcileriyle Avusturalya’da, İngiltere’de, Almanya’da ve Türkiye’de görüştüğüne işaret eden Tatar, KKTC’nin de bu ağın içinde olmasının önemini dile getirdi.

 

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Erdoğan: “Güney Kıbrıs’ı bir devlet olarak kabul etmiyoruz”

Published

on

By

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Güney Kıbrıs’a ilişkin, “Benim Güney’e böyle bir ziyaret düşüncem söz konusu değil. Çünkü onlar nasıl KKTC’yi bir devlet olarak kabul etmiyorlarsa biz de Güney Kıbrıs’ı bir devlet olarak kabul etmiyoruz.” dedi.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ziyaretinin ardından yurda dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Lefkoşa’da 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı kutlamalarına katılarak, Kıbrıs Türklerinin coşkusunu ve sevincini bir kez daha paylaştıklarını dile getiren Erdoğan, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan hak ve yükümlülükler çerçevesinde 51 yıl önce gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’nın, “Enosis” hayalini suya düşürdüğünü belirtti.

Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Kıbrıs Türklerinin ve mücahitlerin desteğiyle 1963’ten itibaren akan kan ve gözyaşına son vererek, Ada’ya barış ve huzur getirdiğini anımsatan Erdoğan, “Nitekim Ada’da yarım asırdır bir damla kan dökülmemiştir. Bu huzur ortamı Türkiye’nin kararlı desteğiyle daha nice yıllar sürecektir. Kıbrıs Türkü de ilelebet kendi vatanında özgürce yaşayacaktır.” diye konuştu.

Ziyaret kapsamında Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile de bir araya geldiğini aktaran Erdoğan, Türkiye’nin KKTC’ye olan desteğini tekrar vurguladıklarını ifade etti.

– “Kıbrıs Türkü’nün müreffeh bir geleceğe doğru attığı adımlarda yanlarında olmayı sürdüreceğiz”

Türkiye’nin Kıbrıs’ta iki devletli çözüm vizyonunun arkasında durduğunu, Ada’da iki ayrı halk ve iki ayrı devlet olduğu gerçeğini teyit ettiklerini anlatan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Bu arada Kıbrıs Türkü kardeşlerimizin refah içinde yaşaması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. İktisadi ve mali işbirliği anlaşmalarıyla KKTC, ihtiyaç duyduğu her alanda desteklenmektedir. Bazı tesislerin açılış ve temel atma törenlerini, mayıs ayında hizmete sunulan Cumhuriyet Yerleşkesi’nde yaptık. Bunlardan temelini attığımız Yeni Lefkoşa Devlet Hastanesi inşallah Ada’daki en büyük sağlık yatırımlarından birini teşkil edecek. Açılışını yaptığımız Lefkoşa Kuzey Çevre Yolu Köprülü Kavşağı ve 4,5 kilometrelik kesim sayesinde, toplam 21 kilometrelik projenin önemli kısmını tamamlamış olduk. Bir yıldan kısa sürede biten bu proje Lefkoşa’daki trafik yoğunluğunu azaltmakla kalmayıp Güzelyurt ve Lefke’nin, Ercan Uluslararası Havalimanı’na bağlantısını da hızlandıracak. Bugün hizmete aldığımız Yeni Maraş Sağlık Merkezi, 1000 metrekarelik kapalı alanda bölge halkımızın sağlık hizmetlerine de erişimini kolaylaştıracaktır. Bugün de yine tanık olunduğu üzere ana vatan ve garantör olarak Kıbrıs Türkü’nün müreffeh bir geleceğe doğru attığı adımlarda yanlarında olmayı sürdüreceğiz.”

– “Bunlar, Kıbrıs Türk halkının iradesini yansıtmayan marjinal girişimler”

Erdoğan, açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

“KKTC’de kurulu iki siyasi parti, Yeni Kıbrıs ve Birleşik Kıbrıs Partisinin yöneticileri, Rumların 1958’de Türkleri katlettikleri olayların yıl dönümünde Güney Kıbrıs’ta Rum Yönetimi liderini ziyaret ettiler. Birleşmiş Milletler denetiminde nüfus sayımı yapılmasını, ekim seçimlerine uluslararası gözlemci getirilmesini, Türkiye’nin uluslararası kurumlara şikayet edilmesini istediler. Bu ziyareti nasıl karşıladınız? Rum Yönetimi Lideri, AB dönem başkanlığında sizi Güney’e davet edeceğini söyledi. Böyle bir davet gelirse katılmayı düşünür müsünüz?” sorusuna Erdoğan, “Benim Güney’e böyle bir ziyaret düşüncem söz konusu değil. Çünkü onlar nasıl KKTC’yi bir devlet olarak kabul etmiyorlarsa biz de Güney Kıbrıs’ı bir devlet olarak kabul etmiyoruz. Dolayısıyla benim kitabımda onlarla böyle bir görüşmenin yeri yok.” yanıtını verdi.

Bunların Kıbrıs Türk halkının iradesini yansıtmayan marjinal girişimler olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

“Kıbrıs Türkleri bizim canımızdan bir parçadır. Kimse, aramızdaki bu gönül bağını zedeleyemez, Kıbrıs Adası’na sadece barış için gitmiş olan Türkiye’nin kahraman evlatlarına ‘işgalci’ diyemez. Kıbrıs Türk halkı, anavatan Türkiye’nin garantörlüğünü ve Ada’daki meşru varlığını tartışmaya açmaz bile. Tarihi gerçekler ve milli hafızamız ortadayken yapılan hainlik elbette Kıbrıs Türk halkı tarafından sandıkta cezalandırılacaktır. Rum tarafı şimdiye kadar çözüm istemediğini defalarca gösterdi. Onlar eşitlik ve adalet değil, Kıbrıs Türkü’nü kendi öz vatanında parya yapmak istiyorlar. Kimi şuursuzlar da buna açıkça çanak tutuyor. Kıbrıs’ta çözümün anahtarı iki devletli çözümdür, bundan da taviz yoktur. Türkiye’nin Kıbrıs politikası nettir, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğini ve güvenliğini garanti altına almayan hiçbir sürecin içinde olmayız.”

Devamını Oku

Trending

Reklam