Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

ABD’nin Afganistan kronolojisi: Yıl yıl yaşananlar

ABD’nin 7 Ekim 2001’de başlayan Afganistan’daki varlığı, 20 yılın ardından bugün askerlerinin Afganistan’dan çekilme sürecinin tamamlanmasıyla sona erdi.

Published

on

ABD’nin Afganistan’a müdahalesi, 2001’deki 11 Eylül saldırılarının ardından dönemin ABD Başkanı George W. Bush’un “terörizmle savaş” sözüyle başladı.

Afganistan’da yerleştiğini öne sürdüğü El Kaide ve Usame bin Ladin’e odaklanan Bush, Taliban rejimini “topraklarında saklanan tüm El Kaide liderlerini ABD yetkililerine teslim etmeye” ya da onların kaderini paylaşmaya çağırdı.

Başkan George W. Bush, 18 Eylül 2001’de 11 Eylül’de Amerika Birleşik Devletleri’ne saldırmaktan sorumlu olanlara karşı güç kullanılmasına izin veren ortak bir kararı kanun haline getirdi. Bu ortak karar daha sonra Bush yönetimi tarafından, Afganistan işgali başta olmak üzere terörle mücadele için kapsamlı önlemler alma kararının yasal gerekçesi oldu.

“Terörizmle savaş”

“Terörizmle savaş” söyleminin ardından ABD’nin 20 yıllık Afganistan işgalinde yaşanan gelişmeler şöyle oldu:

7 Ekim 2001: ABD güçleri, hava harekatına Taliban ve El Kaide güçlerine yönelik saldırılarla başladı. Bölgeye yaklaşık 1000 ABD özel operasyon güçleri ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı görevlisi, saldırıları yönlendirmeye ve Afgan muhalif güçleri organize etmeye yardımcı olmak için Afganistan’a girdi. Aynı dönemde yaklaşık 1300 Deniz Piyadesi, Taliban’a baskı yapmak için görevlendirildi.

9 Kasım 2001: Taliban rejimi, Mezar-ı Şerif’te Özbek askeri lider Mareşal Raşid Dostum’a sadık güçlere karşı kaybetmesinin ardından hızla çözülmeye başladı.

14 Kasım 2001: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BM), üyelerine Afganistan’da bir geçiş yönetimi kurmada “merkezi bir rol” çağrısında bulunan ve üye devletleri istikrarı ve yardım dağıtımını teşvik etmek için barış gücü göndermeye davet eden 1378 sayılı kararı kabul etti.

5 Aralık 2001: BM, Taliban haricindeki başlıca Afgan gruplarını, Almanya’nın Bonn şehrindeki konferansa davet etti ve taraflar, BM Güvenlik Konseyi’nin 1383 sayılı kararı ile onaylanan Bonn Anlaşması’nı imzaladı. Anlaşma, Hamid Karzai’yi geçici yönetim başkanı olarak görevlendirdi ve Kabil’de güvenliği sağlamak için uluslararası bir barış gücü oluşturulmasını öngördü. Bonn Anlaşması’nı, Uluslararası Güvenlik Yardım Gücü’nü (ISAF) kuran 20 Aralık tarihli ve 1386 sayılı BM Güvenlik Konseyi Kararı takip etti.

Afganistan’da Taliban hakimiyeti 9 Aralık 2001’de sona erdi

9 Aralık 2001: Taliban hakimiyeti, Taliban’ın Kandahar’ı teslim etmesi ve Taliban lideri Molla Ömer’in şehri terk etmesiyle sona erdi.

16 Aralık 2001: Afgan milislerinin, El Kaide lideri Usame bin Ladin’i yakalamak amacıyla El Kaide militanlarıyla 3-17 Aralık’ta girdiği savaş, yüzlerce ölümle ve bin Ladin’in kaçmasıyla sonuçlandı. Savaşın ilk yılında 2 bin 375 sivil hayatını kaybetti.

Mart 2002: İlk en büyük operasyon olan Anaconda Operasyonu, yaklaşık 800 El Kaide ve Taliban savaşçısını yakalamak için başlatıldı. Yaklaşık 2 bin ABD ve 1000 Afgan askeri operasyonda yer aldı.

17 Nisan 2002: Bush, Afganistan’ın yeniden inşası çağrısında bulundu. ABD Kongresi, 2001’den 2009’a kadar Afganistan’a 38 milyar doların üzerinde insani ve yeniden yapılanma yardımı tahsis etti.

Haziran 2002: Aralık 2001’den bu yana Afganistan’ın geçici yönetiminin başkanı olan Hamid Karzai, ülkenin geçiş hükümetinin başına seçildi.

2 Mayıs 2003: ABD’li yetkililer, Afganistan’daki büyük muharebe operasyonlarının sona erdiğini ilan etti. Taliban başta güney ve doğuda olmak üzere yavaş yavaş yeniden bir araya gelmeye başladı.

8 Ağustos 2003: BM, Afganistan’ı istikrara kavuşturmak ve yeni bir hükümet kurmak amacıyla Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) liderliğindeki bir misyona yetki verdi. NATO, Afganistan’daki uluslararası güvenlik güçlerinin (ISAF) kontrolünü üstlenerek NATO/ISAF’ın rolünü ülke çapında genişletti.

9 Ekim 2004: Karzai, yüzde 55 oyla Afganistan’ın demokratik olarak seçilen ilk lideri oldu.

Bin Ladin 11 Eylül saldırılarının sorumluluğunu üstlendi

29 Ekim 2004: Usame Bin Ladin, Arap televizyon kanalı Al Jazeera’de yayınlanan açıklamasında, 11 Eylül 2001 saldırılarının sorumluluğunu üstlendi.

23 Mayıs 2005: Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai ve ABD Başkanı George W. Bush, ülkelerinin stratejik ortaklarını ilan eden ortak bir bildiri yayınladı. Bildiri, ABD kuvvetlerine “uluslararası teröre karşı savaş ve şiddet içeren aşırılığa karşı mücadele” için Afgan askeri tesislerine erişim sağladı.

Temmuz 2006: Güneyde şiddetli çatışmalar patlak verdi. 2005’te 27 olan intihar saldırılarının sayısı 2006’da 5 katına (139) çıkarken, uzaktan patlatılan bombalamalar 2 katından fazla sayıya çıkarak 1677’ye ulaştı.

2006-2008: ABD kuvvetleri ağırlıklı olarak Irak’ta savaşırken, Afganistan’da yalnızca çok daha küçük bir birlik konuşlandırıldı. Taliban, özellikle güneyde büyük ilerlemeler kaydetti. Buna karşılık, NATO misyonu bölgeye çoğunluğu İngiliz binlerce yeni asker getirdi. Sivil ölümler 2001’in ardından ilk kez binin üzerine çıktı.

Afganistan’daki ABD güçlerinin sayısı ilk kez 2010’da 100 bine ulaştı

17 Şubat 2009: ABD’de Ocak 2009’da Başkan seçilen Barack Obama, Afganistan’daki gücü artırmaya karar vererek savaş bölgesine 17 bin asker daha göndermeyi planladığını duyurdu.

Temmuz 2009: ABD Deniz Piyadeleri, ülkenin güneyinde, özellikle Helmand Eyaletinde büyüyen Taliban isyanına yanıt olarak 4 bin denizciyi içeren büyük bir saldırı başlattı.

Ağustos 2009: İlk defa 50 binin üzerine çıkan Afganistan’daki ABD askerinin sayısı, ağustos ayında 68 bine ulaştı.

Kasım 2009: 20 Ağustos’ta yapılan tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçiminin ardından 2 aydan fazla süren belirsizlikten sonra, Cumhurbaşkanı Hamid Karzai bir dönem daha yönetime geldi. Karzai’yi rakipleri Abdullah Abdullah ve Eşref Gani ile karşı karşıya getiren 20 Ağustos seçimleri, dolandırıcılık iddialarıyla gölgelendi.

1 Aralık 2009: ABD Başkanı Obama, mevcut 68 bin kuvvete ek olarak 30 bin kuvvetin daha savaşa katılacağını söyledi.

2010: Afganistan’daki ABD güçlerinin sayısı ilk kez 100 bine ulaştı. 2008’den sonra yıllık 2 binin üzerine çıkan sivil ölümleri 2010’da 2 bin 794 oldu.

Usame Bin Ladin 1 Mayıs 2011’de öldürüldü

1 Mayıs 2011: Usame Bin Ladin, Pakistan’da ABD güçlerinin düzenlediği baskında öldürüldü. Savaşın başlamasına sebep olan 11 Eylül saldırılarının sorumluluğunu üstlenen Bin Ladin’in öldürülmesi, Afganistan’da savaşın sürdürülmesine ilişkin devam eden tartışmaları ateşledi.

22 Haziran 2011: Obama, 2012 yazına kadar 33 bin askeri geri çekme planını açıkladı. Bu kapsamda yıl sonuna kadar 10 bin askerin geri çekilmesini söyleyen Obama, 2014’te güvenliği Afganlara verene kadar, istikrarlı bir hızda çekilmesinin devam etmesini istedi.

7 Ekim 2011: Afganistan’da savaşın 10’uncu yılı geride kalırken sadece 2011’de 3 bin 133, toplamda ise 17 bine yakın sivil hayatını kaybetti. Savaşa 444 milyar dolarlık harcama yapan ABD, bölgede 1800 askerini yitirdi.

27 Mayıs 2014: Obama 2’nci görev süresinin sona ereceği 2016 yılı sonuna kadar neredeyse tüm ABD askerlerini Afganistan’dan çekme planını açıkladı.

21 Eylül 2014: Yeni seçilen cumhurbaşkanı Eşref Gani, seçim sonuçlarına itiraz eden Abdullah Abdullah ile bir koalisyon hükümeti kurma konusunda anlaştı.

28 Aralık 2014: ABD muharebe misyonu, çoğu muharebe birliklerinin geri çekilmesi ve “Afgan liderliğindeki” bir savaşa geçişin ardından resmi olarak sona erdi. Bununla birlikte, bölgede Afgan güçlerini ve terörle mücadeleyi eğitmeye odaklanan yaklaşık 10 bin ABD askeri kaldı.

2015: Obama, Afganistan’da durumun Amerikan ordusunun terk etmesi için çok kırılgan olduğunu söyledi. 2015’te 3 bin 565, 2016’da ise 3 bin 527 sivil hayatını kaybetti.

13 Nisan 2017: ABD ordusu, Afganistan’da İslam Devleti (IS) militanları tarafından kullanılan bir tünel kompleksine bomba attığını açıkladı. “Bütün bombaların anası” olarak bilinen “Massive Ordnance Air Blast Bomb” (MOAB), ABD tarafından bir çatışmada bu zamana kadar kullanılan en büyük nükleer olmayan bomba oldu.

ABD ile Taliban arasında barış görüşmeleri başladı

21 Ağustos 2017: Ocak ayında Başkanlık görevine başlayan Donald Trump, Taliban’ı Kabil hükümetiyle barış görüşmeleri yapmaya zorlamak amacıyla Afganlara destek sağlayan ABD güçlerinin konuşlandırılması çağrısında bulundu. Trump, “Artık Amerikan ordusunun gücünü uzak ülkelerde demokrasiler inşa etmek için kullanmayacaklarını, diğer ülkeleri ABD imajına göre yeniden inşa etmeye çalışmayacaklarını, artık o günlerin geride kaldığını” söyledi. Bölgede 2017’de 3 bin 442 sivil hayatını kaybetti.

4 Eylül 2018: Afgan asıllı ABD’li diplomat Zalmay Halilzad, Taliban ile müzakereler için ABD özel temsilcisi olarak atandı.

12 Ekim 2018: Halilzad siyasi ofislerini kurdukları Doha’da Taliban temsilcileriyle bir araya geldi.

Şubat 2019: ABD ile Doha’daki Taliban arasındaki müzakereler, 2018’in sonlarında başlayan ivmeyi temel alarak, şimdiye kadarki en yüksek seviyesine ulaştı.

7 Eylül 2019: ABD’nin baş müzakerecisi Halilzad’ın Taliban liderleriyle “prensipte” bir anlaşmaya varıldığını açıklamasından bir hafta sonra, Trump barış görüşmelerini aniden durdurdu.

Şubat 2020’deki anlaşmayla başlayan geri çekilme tamamlandı

29 Şubat 2020: ABD elçisi Halilzad ve Taliban, Afganistan’daki ABD birliklerinin önemli ölçüde geri çekilmesinin önünü açan ve Taliban’dan ülkenin terörist faaliyetler için kullanılmayacağına dair garantiler içeren bir anlaşma imzaladı. Barış anlaşması çerçevesinde nihai geri çekilme için 1 Mayıs 2021’i kesin bir tarih olarak belirleyen Afganistan’dan geri çekilme süreci başladı.

14 Nisan 2021: Başkanlık görevini devralan Joe Biden, kendisine miras kalan 1 Mayıs tarihini 31 Ağustos’a erteledi.

Haziran 2021: Saldırılarını yoğunlaştıran Taliban, onlarca ilçeyi ele geçirdikten sonra kuşatmaya aldığı vilayet merkezlerine yöneldi.

15 Ağustos 2021: Taliban, başkent Kabil’i kuşattı ve yönetimi “barışçıl” yollarla devraldı. Cumhurbaşkanı Eşref Gani aynı gün akşam saatlerine doğru ülkeyi terk etti.

30 Ağustos 2021: ABD Merkez Kuvvetler (CENTCOM) Komutanı Orgeneral Kenneth McKenzie, ABD güçlerinin Afganistan’dan çekilme sürecinin tamamlandığını açıkladı.

ABD'nin Afganistan kronolojisi: Yıl yıl yaşananlar

ABD'nin Afganistan kronolojisi: Yıl yıl yaşananlar

ABD'nin Afganistan kronolojisi: Yıl yıl yaşananlar

ABD'nin Afganistan kronolojisi: Yıl yıl yaşananlar

ABD'nin Afganistan kronolojisi: Yıl yıl yaşananlar

ABD'nin Afganistan kronolojisi: Yıl yıl yaşananlar

ABD'nin Afganistan kronolojisi: Yıl yıl yaşananlar

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

İstanbul’da Ukrayna, Rusya ve Türkiye heyetlerinin görüşmesi devam ediyor

Published

on

By

Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenen Türkiye-Rusya-Ukrayna Üçlü Toplantısı, Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın başkanlığında sürüyor.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Türkiye, Rusya ve Ukrayna heyetleri arasındaki toplantı, Fidan’ın başkanlığında devam ediyor.

Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde yapılan Türkiye-Rusya-Ukrayna Üçlü Toplantısı’ndaki Türk heyetinde Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı İbrahim Kalın da bulunuyor.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Müşaviri Vladimir Medinskiy’nin başkanlık ettiği Rus heyetinde, Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Galuzin, Rusya Genelkurmay Başkanlığı Ana İstihbarat Dairesi (GRU) Başkanı İgor Kostyukov ve Rusya Savunma Bakan Yardımcısı Aleksandr Fomin ve yetkililer yer alıyor.

Ukrayna Savunma Bakanı Rüstem Umerov’un başkanlık ettiği Ukrayna heyetinde ise Ukrayna Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergiy Kyslytsya, Ukrayna Güvenlik Servisi (SBU) Başkan Yardımcısı Oleksandr Poklad, Dış İstihbarat Servisi Başkan Yardımcısı Oleh Luhovskyi ve yetkililer bulunuyor.

Devamını Oku

Dünya

İngiltere’nin iç istihbarat servisi MI5 kapılarını ilk kez halka açtı

Published

on

By

Tarihinde ilk kez halka kapılarını açan İngiltere’nin iç istihbarat servisi MI5, 100 yılı aşkın yürüttüğü gizli operasyonları gün yüzüne çıkaran bir sergiye imza attı.

İngiliz Ulusal Arşivi ile yapılan işbirliği sonucunda ortaya çıkan “MI5: Resmi Sırlar” sergisi, Britanya’nın en gizli kurumlarından birinin iç işleyişine nadir bir bakış sunuyor. Sergi, İkinci Dünya Savaşı dönemindeki casusluktan terörle mücadele faaliyetlerine kadar birçok dönemi kapsıyor.

Londra’daki Ulusal Arşivler’de eylül sonuna kadar ziyarete açık olacak sergi, Britanya istihbarat tarihinde bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.

Sergi; MI5’ın hikayesini, Birinci Dünya Savaşı öncesinden başlayarak iki dünya savaşı, Soğuk Savaş casusluğu, yerli tehditler ve dijital çağda terörle mücadele süreçlerini anlatıyor.

Uzun süredir mühürlü dosyalar, casus romanlarından fırlamış gibi duran fiziksel eşyaların halkın ilgisine sunulduğu sergide oldukça dikkat çekici ve şaşırtıcı nesneler yer alıyor.

– Casuslar, sabotajcılar ve 110 yıllık bir limon

AA muhabirine açıklamada bulunan küratör ve tarihçi Mark Dunton, sergiye ilişkin, “MI5 ilk kez başka bir kurumla kendi tarihine dair bir işbirliği yapıyor. Bu anlamda yepyeni bir alan açıyoruz.” dedi.

Alman casus Karl Muller tarafından 1915’te görünmez mürekkep olarak kullanılan, kurumuş ve kararmış 110 yıllık limona işaret eden Dunton, “Simsiyah, buruşmuş, sıkışmış durumda ama arşivimizin bir parçası. Muller bu limonun suyunu görünmez yazı için kullanıyordu. Masum görünen iş mektuplarının satır aralarına yazıyordu.” ifadelerini kullandı.

Dunton, Sovyet ajanı oldukları ortaya çıkan Kroger çiftinin evinde bulunan gizli telsiz vericiye ilişkin de “Bu vericiyle Moskova’ya flaş mesajlar, her türden gizli bilgi yolluyorlardı. Gerçekten büyüleyici şeyler var bu sergide.” diye konuştu.

MI5’ı duyan bazı insanların hemen James Bond ve onun hayal dünyasını düşünmeye başladığını söyleyen Dunton, “Ama biz burada MI5’ın gerçek yüzünü gösteriyoruz, başarıları da, başarısızlıkları da.” değerlendirmesinde bulundu.

Mark Dunton sözlerini şöyle sürdürdü:

“İnsanların her gün bu dosyaları incelediğini görüyorum. Detaylara olan ilgileri inanılmaz. Dinleme cihazlarından elde edilen konuşmalar ya da MI5 ajanlarının sokakta takip ettikleri kişilere dair yazdıkları raporlar gibi belgeler var.”

– Bond’un ötesindeki gerçek dünya

Sergide, ünlü casus Guy Burgess’in Sovyetler’e kaçmadan önce Reform Kulübü’nde unuttuğu deri evrak çantası ve bir başka ünlü Cambridge Beşlisi üyesi olan Kim Philby’nin 1963’teki itirafına dair yeni belgeler de sergilenenler arasında bulunuyor.

James Bond’un cazibeli dünyasından çok uzakta olan sergi, karşı istihbaratın zorlu ve titiz gerçekliğini gözler önüne seriyor. Dinleme cihazlarından alınan telefon konuşmaları dökümleri, takip raporları ve daha önce gizli olan fotoğrafların görülebildiği sergide, ziyaretçiler, ayrıntılı biçimde yeniden oluşturulmuş 20 vaka dosyasını inceleyerek bir MI5 analisti gibi düşünebilme imkanına da sahip olabilecek.

Soğuk Savaş dönemindeki güvenlik açıkları ve Cambridge Beşlisi gibi sızmaların yol açtığı zararların açıkça görülebildiği sergi MI5’ın hatalarını ortaya koyuyor.

Öte yandan, sergi bazı önemli başarıları da öne çıkarıyor. Örneğin, İkinci Dünya Savaşı sırasında yakalanan Alman ajanların çifte ajana dönüştürülmesini sağlayan Double Cross Operasyonu gibi büyük zaferler vurgulanıyor.

Sergide ayrıca, içişleri bakanı olarak 6 yıl MI5’tan sorumlu bulunan Eski Başbakan Theresa May ile eski MI5 genel müdürleri ve istihbarat tarihçisi Christopher Andrew gibi siyasi figürlerle yapılan video röportajlara da yer veriliyor.

Ulusal Arşivler yıllardır MI5’ın gizliliği kaldırılmış belgelerini alıyordu, ancak bu sergi, ajansın ilk kez kapsamlı ve kamusal bir şekilde kendi tarihini anlatmayı kabul ettiği etkinlik olarak öne çıkıyor.

Devamını Oku

Dünya

Erdoğan: Schengen gibi vize uygulamalarının gözden geçirilmesi şart

Published

on

By

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Türkiye, 1,3 trilyon dolar ekonomik büyüklüğü, 85 milyonu aşan genç ve dinamik nüfusu, rekabetçi sanayisi ve büyük tüketim pazarlarına doğrudan erişimiyle kritik önemdedir. Avrupa Birliği ile Gümrük Birliğimizin güncellenmesinin, tedarik zincirlerinin güvenliğine katkı sunacağı kanaatindeyiz.” dedi

Erdoğan, “Ayrıca, bu adımın otomotiv, ilaç, savunma sanayii gibi kritik sektörlerde ortak üretim ve yatırım imkanlarının önünü açacağına inanıyoruz. İnsanlarımızın ve dolayısıyla mal, hizmet ve sermayenin hareketliliğini kısıtlayan Schengen gibi vize uygulamalarının da gözden geçirilmesi şart.” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Arnavutluk’un başkenti Tiran’da düzenlenen Avrupa Siyasi Topluluğu 6. Zirvesi Genel Oturumu’nda konuştu.

Zirveye katılmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama başta olmak üzere zirvenin düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.

“Kıtamızı yeniden tanımlayacak yeni bir vizyonu konuşmak için bir araya geldik. Birlik içinde işbirliği temelinde ve ortak eylem ruhuyla hareket etmemiz, her zamankinden daha fazla önem taşıyor.” diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

“Uluslararası alandaki güven bunalımının aşılması için adil ve kapsayıcı bir küresel yönetişim mimarisinin tesis edilmesine ihtiyaç var. Güvenliğin bölünmezliği ve refahın daha hakkaniyetli paylaşılması ilkeleri üzerinde bina edilecek bu dönüşümü bizler Avrupa kıtası olarak öncelikle kendi evimizde başlatmalıyız. Savunma sanayii, enerji, ulaştırma koridorları ve bağlantısallık, arz ve tedarik zincirleri, dijital piyasalar ve kritik mineraller gibi muazzam işbirliği potansiyeline sahip olduğumuz birçok alan bulunuyor.

Avrupa güvenliğinin geleceğini istişare ettiğimiz bu kritik dönemde Avrupa Birliğinin kendi savunma sanayisini geliştirmesine yönelik gayretler faydalıdır. Bu çabaların NATO’nun merkezi rolünü aşındırmayacak şekilde birlik üyesi olmayan müttefikleri de kapsaması gerektiğini düşünüyoruz. ReArm ve SAFE gibi girişimlerin bu anlayışla yürütülmesinin Avrupa güvenliğinin hayrına olacağına inanıyoruz. Geçmişte Avrupa’da yaşanan birçok savaş ve ihtilaf bize göstermiştir ki, savunma ve güvenlik gibi son derece hayati olan konularda bölündükçe zayıflıyoruz, birleştikçe güçleniyoruz.”

– “Schengen gibi vize uygulamalarının da gözden geçirilmesi şart”

Avrupa’nın ortak geleceğini düşünürken hiç şüphesiz ekonomik güvenliklerini teminat altına alacak adımları da istişare etmeleri gerektiğini dile getiren Erdoğan, şu hususlara dikkati çekti:

“Türkiye, 1,3 trilyon dolar ekonomik büyüklüğü, 85 milyonu aşan genç ve dinamik nüfusu, rekabetçi sanayisi ve büyük tüketim pazarlarına doğrudan erişimiyle kritik önemdedir. Avrupa Birliği ile Gümrük Birliğimizin güncellenmesinin, tedarik zincirlerinin güvenliğine katkı sunacağı kanaatindeyiz. Ayrıca, bu adımın otomotiv, ilaç, savunma sanayii gibi kritik sektörlerde ortak üretim ve yatırım imkanlarının önünü açacağına inanıyoruz. İnsanlarımızın ve dolayısıyla mal, hizmet ve sermayenin hareketliliğini kısıtlayan Schengen gibi vize uygulamalarının da gözden geçirilmesi şart.”

Erdoğan, son yıllardaki yatırımlar ve doğal gaz alanındaki anlaşmalarla Türkiye’yi bölge coğrafyası için önemli bir enerji merkezi haline getirme hedeflerine adım adım yaklaştıklarını belirterek, “Bölgenin en gelişmiş enerji altyapısına sahip ülkesi olarak enerji dönüşüm sürecinde Türkiye, Avrupa’da önemli bir aktördür. Yenilenebilir enerji alanındaki adımlarımız sadece ülkemiz için değil, tüm bölge için fırsatlar sunuyor. Çok taraflı ulaştırma güzergahlarının merkezinde konumlanan Türkiye, Avrupa’nın kesintisiz tedarik zincirlerinin muhafazasına ciddi katkı sağlıyor.” dedi.

– “2022’den bu yana ilk kez önemli fırsat penceresi aralandı”

Ukrayna’da silahların susması ve barış zeminin oluşturulması için kritik dönemeçte olunduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Geçmişte olduğu gibi bugün de kapsamlı bir ateşkes öncelikli olmak üzere çözüme dönük çabaların her birine katkı sağlıyoruz. Sürecin hassasiyetine binaen bir dayatmada bulunmaksızın tarafların teşvik edilmesi, adil ve kalıcı barışa ulaşılması bakımından çok önemlidir. Sayın (Donald) Trump, (Vladimir) Putin ve (Volodimir) Zelenskiy ile ayrı ayrı görüşmelerimiz oldu. Sayın (Emmanuel) Macron ve (Giorgia) Meloni beni aradılar. Zelenskiy dün Ankara’daydı. Kendisiyle görüşmemiz sonrasında teknik görüşmelere başlama kararı aldık. Mart 2022’den bu yana ilk kez akan kanı durdurma noktasında önemli fırsat penceresi aralandı. Nitekim şu anda İstanbul’da Dışişleri Bakanımın riyasetinde görüşmeler Rusya, Ukrayna, Türkiye arasında devam ediyor. Bunun heba edilmemesi gerektiğine inanıyorum. Gelinen aşamada barışın süratle tesisi için Ukrayna ve Rusya arasında diyalog kanallarının açık tutulması için buradaki tüm ortaklarımızın desteğine güveniyoruz. Her zaman ifade ettiğim gibi adil bir barışın kaybedeni olmayacaktır. Türkiye, bu süreçte üzerine düşenleri yapmaya devam edecektir.”

– “Ateşkes için Avrupa’nın gereken ilgiyi göstermesini bekliyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gazze’de 20 aydır eşi görülmemiş bir insani felaketin yaşandığına, her gün çoğu çocuk ve kadın onlarca masumun katledildiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Buna ‘dur’ demek, ‘artık yeter’ demek mecburiyetindeyiz. Netanyahu’nun uzlaşmaz, saldırgan ve kibirli tutumu, Gazze ile birlikte tüm bölgemizi burada yaşayan farklı inançlardan insanları da tehlikeye atıyor. Gazze’de ateşkesin tesisi için de Avrupa’nın gereken iştiyak ve ilgiyi göstermesini bekliyoruz. Gazze’de 2 milyondan fazla insanın açlığa mahkum edilmesi karşısında uluslararası camianın eylemsiz kalması ne vicdani kıstaslarla ne insanlık onuruyla bağdaşmaktadır. Kalıcı ateşkesin yanı sıra insani yardım sevkiyatının teminat altına alınması ve Gazze’nin yeniden yaşanabilir hale getirilmesi için de tüm imkanlarımızı seferber etmeliyiz. Esas hedefimiz ise sürdürülebilir tek çözümü teşkil edecek olan iki devletli çözümü hayata geçirmek olmalıdır.”

– “İşbirliğini sağladığımızda üstesinden gelemeyeceğimiz tehdit kalmayacak”

Suriye’de yaklaşık 14 yıldır süren çatışmaların sona ermesiyle yeni ve umut dolu bir sayfanın açıldığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

“ABD Başkanı Sayın Trump’ın Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldıracağını duyurması, Suriye’nin bir an önce refaha kavuşması için atılmış çok kıymetli bir adımdır. Bu kararıyla Sayın Trump, bölgesel istikrara ve kalkınmaya verdiği önemi bir kez daha göstermiştir. Söz konusu kararın diğer ülkelere de örnek olmasını diliyoruz. Avrupa Birliği tarafından sabık rejime yönelik getirilen yaptırımların aynı şekilde ivedilikle kaldırılmasını, yeniden imar faaliyetleri için mali destek sağlanmasını bekliyoruz. Elbette bu destek ülke dışındaki Suriyelilerin gönüllü, onurlu ve güvenli geri dönüşlerini de hızlandırıcı bir etki yapacaktır.

Belirsizliklerin arttığı mevcut ortam, bizleri ortak çözümler etrafında kenetlenmeye mecbur kılıyor. Dayanışmayı, kaynaklarımızı iyi kullanmayı ve samimi işbirliğini sağladığımızda kıta olarak üstesinden gelemeyeceğimiz tehdit ve sınama kalmayacağına canıgönülden inanıyorum. Bu düşüncelerle toplantımızın güvenli, müreffeh ve istikrarlı bir Avrupa için hayırlar getirmesini temenni ediyorum.”

Devamını Oku

Trending

Reklam