Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Altuğra: Erken teşhis edilen hastalarda tedavi şansı %100 oranına ulaşabiliyor

Published

on

Sağlık Bakanlığı’na bağlı Temel Sağlık Hizmetleri Dairesi 1-31 Ekim Meme Kanseri Farkındalık Ayı çerçevesinde seminer düzenledi.

Seminerin açılışında konuşan Sağlık Bakanı İzlem Gürçağ Altuğra, Meme kanserinin tüm dünyada kadınlarda en sık görülen ve en sık ölüme neden olan kanser türü olduğunu belirtti.

KKTC’de de kadınlarda meme kanserinin %37 oranla en sık gözlenen kanser türü olduğunu belirten Altuğra, meme kanserinin kontrol altına alabilmenin en etkili yöntemlerinin korunma ve erken tanı olduğunu vurguladı, Erken teşhis edilen hastalarda tedavi şansının %100 oranına ulaşabildiğine dikkat çekti.

Altuğra, Temel Sağlık Hizmetleri Dairesi tarafından meme kanseri farkındalık ayı çerçevesinde Lefke’de başlatılan kanser tarama çalışmalarının, İskele Sağlık Merkezi ile Mehmetçik Sağlık Merkezi’nde devam edeceğini belirtti.
Eğitim seminerlerinin devam edeceği bilgisini de paylaşan Altuğra, erken teşhiste en önemli faktörün, kişinin bu konuda bilinçlendirilmesi olduğunu belirtti.

Altuğra “Meme kanserinin erken tanısı için önerilen kontrol programlarını uygulamanız çok önemlidir. Meme kanserine erken evrede tanı konulması, tedavinin başarıya ulaşma ve hayatta kalma şansını arttıracaktır. Erken tanıda kendi kendine meme muayenesi, hekim tarafından muayene ve mammografi en etkili yöntemlerdir.” dedi.

Altuğra meme kanserinden korunmak için, tütün ürünlerinin kullanılmaması, hareketli bir yaşam tarzı benimsenmesi, sağlıklı beslenmeye dikkat edilmesi, fazla kilo almaktan kaçınılması ve alkol alımının sınırlandırılması gerektiğini de vurguladı.

Altuğra’nın konuşmasının ardından Uzman Filiz Uzun “Kanserden değil geç kalmaktan kork” temasıyla Meme Kanseri farkındalık semineri verdi.
BRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Cumhurbaṣkanlığı:“Colin Stewart’ın açıklamaları mandasıyla uyumlu değildir”

Published

on

By

Cumhurbaşkanlığı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları hakkında açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanlığı açıklaması şu şekilde:

“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın António Guterres’e ve BM misyonuna duyduğumuz kurumsal saygı tamdır. Ancak Genel Sekreter’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları, BM’nin taraflara eşit mesafede durma sorumluluğu açısından ciddi sorunlar içermektedir.

Colin Stewart’ın görev süresi 9 Ağustos itibarıyla fiilen sona erecektir. Kıbrıs Türk Tarafı kendisini, görev süresi boyunca taraflar arasında güveni artırma sorumluluğunu yerine getirmekte yetersiz kalan, bazı kritik konularda tarafsızlık algısını zedeleyen ve özellikle halkımızın haklı insani taleplerine gereken duyarlılığı göstermeyen bir görevli olarak anımsayacaktır.

Kıbrıs Türk Tarafı, çözüm iradesini defalarca ve açık biçimde ortaya koymuştur. Bu vizyon, Kıbrıs’taki iki ayrı halk, iki ayrı demokrasi ve iki ayrı Devlet gerçeğinden hareketle şekillenmiştir. Kıbrıs’ta kalıcı ve adil bir çözüm ancak mevcut gerçekliğin esas alınmasıyla mümkündür.

Colin Stewart’ın, Kıbrıs Türk halkının iradesini ve özden gelen hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslarası statüye dayalı çözüm vizyonunu “ciddiye alınmayan” bir öneri gibi nitelendirmesi, BM misyonunun tarafsızlığıyla bağdaşmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız Halkımız adına bu çözüm çerçevesini sadece savunmakla kalmamış, uluslararası muhataplarına da en üst seviyelerde defalarca iletmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu vizyona verdiği tam destek de, halkımızın meşru ve çağdaş taleplerinin arkasında duran bir dayanışma örneğidir.

Kıbrıs Türk Halkının yalnızca Türkiye ile ticaret yapabildiği gerekçesiyle dışa bağımlı olduğu yönündeki değerlendirmeler, tarihi ve hukuki bağlamı göz ardı eden yaklaşımlardır. Bu halk, doğrudan ticaret hakkı da dahil olmak üzere temel haklarını kullanmasının engellendiği haksız ve hukuksuz bir izolasyon altında yaşamaktadır. Bu izolasyon, yalnızca ekonomik zorluklar yaratmakla kalmamakta, aynı zamanda Kıbrıs Türk Halkının temel insan haklarından mahrum bırakılmasına sebep olmaktadır. Uluslararası toplum bu eşitsizliğin sürmesine seyirci kalmak yerine, eğer çözüm sürecine katkı sunmak istiyorsa, bu haksız zulmün sona ermesini sağlamalıdır.

Colin Stewart, halkımızın yıllardır dile getirdiği insani bir talep olan Yiğitler–Pile yolunu Rum tarafına toprak kazandırma çabasına dönüştürerek süreci tıkayan kişi olarak hatırlanacaktır. Bu yaklaşım, BM misyonuna duyulan güveni zedelemiş ve samimi bir kolaylaştırıcılık beklentisini boşa çıkarmıştır.

Colin Stewart ayrıca, geçiş kapılarının neden açılamadığını açıklamak yerine asıl sorumluyu gizlemiş ve kamuoyunu yanıltmıştır. Kıbrıs Türk tarafı uzun süredir Haspolat Kapısı’nın araçlı geçişe uygun şekilde açılmasını ve Akıncılar–Limya hattında araçlı geçişe hizmet edecek Akıncılar Kapısı’nın açılmasını yapıcı ve resmi düzeyde önermiştir. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, bu önerilerin pozitif ve yapıcı bir anlayışla gündeme getirildiğini açıklamış, Rum tarafının ise Kiracıköy ve Erenköy üzerinden KKTC topraklarını transit geçiş güzergahına dönüştürme talebini güvenlik ve egemenlik gerekçeleriyle reddettiklerini kamuoyuna duyurmuştur. Rum tarafı buna rağmen kabul edilmesi mümkün olmayan bu taleplerinde ısrar etmeye devam etmiştir.

Kıbrıs Türk halkı için Anavatan Türkiye garantörlük görevinden çok daha fazlasını ifade eder. Türkiye, halkımızın güvenliği, varlığı ve geleceğiyle doğrudan bağlı olan tarihsel bir dayanışma odağıdır. Aramızdaki bağlar yalnızca diplomatik sorumluluklardan ibaret değildir. Türkiye’yle KKTC arasında ortak mücadeleye, kültürel yakınlığa ve karşılıklı güvene dayanan köklü bir ilişki söz konusudur. Türkiye’nin desteği, Kıbrıs Türk halkının iradesini uluslararası alanda kararlılıkla savunabilmesinin en güçlü temellerinden biridir. Bu çok boyutlu ilişkinin “korku” üzerinden tarif edilmesi, gerçekleri saptırmak anlamı taşır, aynı zamanda çözüm ortamını zayıflatan sorumsuz bir yaklaşımı da yansıtır.

Kıbrıs Türk Tarafı, seçim süreçlerinde de geleneksel olarak yapıcı tutumunu sürdürmüştür. Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, halkının haklarını savunan, ilkeli ve net bir liderlik anlayışı sergilemektedir. Bu doğrultuda, temel haklara aykırı herhangi bir adıma onay vermemiş, halkının geleceğini geçici siyasi hesaplara teslim etmemiştir.

Kıbrıs Türk Halkı mevcut statükoyu bir tercih olarak benimsememektedir. Halkımızın egemenliği, güvenliği ve onurlu geleceği için verdiği mücadele görmezden gelinemez. BM’nin sorumluluğu taraflardan birini dışlamak değil, her iki tarafın eşitlik temelinde uzlaşı zemini oluşturmasına katkı sağlamaktır.

Kıbrıs Türk tarafı, Mart ve Temmuz 2025’te gerçekleştirilen gayriresmi zirvelere iyi niyetle katılmıştır. Sürecin ilerleyebilmesi için her iki tarafın egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye sahip aktörler olarak bu süreçte yer alması gerektiği bir kez daha vurgulamıştır. Bu temel yaklaşımı kabul etmeyen hiçbir girişimin başarı şansı olamaz.

BM’nin temel işlevi, Kıbrıs Türk halkına ne yapması gerektiğini dayatmak değildir. Asıl sorumluluk, iki tarafın iradesine saygı gösteren ve çözüm için gerekli koşulları oluşturan bir tutum benimsemektir. Bu niteliği taşımayan herhangi bir temsilcinin BM çatısı altında güven ortamı yaratması mümkün olamaz. Colin Stewart’ın görev süresi, bu açıdan kapsamlı bir değerlendirme yapılmasını gerektirmektedir.

Kıbrıs Türk Halkı, haklarına, iradesine ve varlığına sahip çıkmayı sürdürecektir. Bu duruş, geçici gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. Kararlı bir Halkın tarihsel birikimi ve meşru mücadelesiyle şekillenmiştir. Bu çerçevede ifade edilen tüm değerlendirmeler, görev süresi tamamlanmakta olan temsilcinin ardından görevi üstlenmesi beklenen yeni özel temsilci için de yol gösterici nitelik taşımaktadır. BM misyonunun bu kararlılığa saygı göstermesi, sürecin ciddiyetine katkı sunması açısından önemlidir.”

Devamını Oku

Kıbrıs

“Colin Stewart’ın açıklamaları mandasıyla uyumlu değildir”

Published

on

By

Cumhurbaşkanlığı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları hakkında açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanlığı açıklaması şu şekilde:

“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın António Guterres’e ve BM misyonuna duyduğumuz kurumsal saygı tamdır. Ancak Genel Sekreter’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları, BM’nin taraflara eşit mesafede durma sorumluluğu açısından ciddi sorunlar içermektedir.

Colin Stewart’ın görev süresi 9 Ağustos itibarıyla fiilen sona erecektir. Kıbrıs Türk Tarafı kendisini, görev süresi boyunca taraflar arasında güveni artırma sorumluluğunu yerine getirmekte yetersiz kalan, bazı kritik konularda tarafsızlık algısını zedeleyen ve özellikle halkımızın haklı insani taleplerine gereken duyarlılığı göstermeyen bir görevli olarak anımsayacaktır.

Kıbrıs Türk Tarafı, çözüm iradesini defalarca ve açık biçimde ortaya koymuştur. Bu vizyon, Kıbrıs’taki iki ayrı halk, iki ayrı demokrasi ve iki ayrı Devlet gerçeğinden hareketle şekillenmiştir. Kıbrıs’ta kalıcı ve adil bir çözüm ancak mevcut gerçekliğin esas alınmasıyla mümkündür.

Colin Stewart’ın, Kıbrıs Türk halkının iradesini ve özden gelen hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslarası statüye dayalı çözüm vizyonunu “ciddiye alınmayan” bir öneri gibi nitelendirmesi, BM misyonunun tarafsızlığıyla bağdaşmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız Halkımız adına bu çözüm çerçevesini sadece savunmakla kalmamış, uluslararası muhataplarına da en üst seviyelerde defalarca iletmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu vizyona verdiği tam destek de, halkımızın meşru ve çağdaş taleplerinin arkasında duran bir dayanışma örneğidir.

Kıbrıs Türk Halkının yalnızca Türkiye ile ticaret yapabildiği gerekçesiyle dışa bağımlı olduğu yönündeki değerlendirmeler, tarihi ve hukuki bağlamı göz ardı eden yaklaşımlardır. Bu halk, doğrudan ticaret hakkı da dahil olmak üzere temel haklarını kullanmasının engellendiği haksız ve hukuksuz bir izolasyon altında yaşamaktadır. Bu izolasyon, yalnızca ekonomik zorluklar yaratmakla kalmamakta, aynı zamanda Kıbrıs Türk Halkının temel insan haklarından mahrum bırakılmasına sebep olmaktadır. Uluslararası toplum bu eşitsizliğin sürmesine seyirci kalmak yerine, eğer çözüm sürecine katkı sunmak istiyorsa, bu haksız zulmün sona ermesini sağlamalıdır.

Colin Stewart, halkımızın yıllardır dile getirdiği insani bir talep olan Yiğitler–Pile yolunu Rum tarafına toprak kazandırma çabasına dönüştürerek süreci tıkayan kişi olarak hatırlanacaktır. Bu yaklaşım, BM misyonuna duyulan güveni zedelemiş ve samimi bir kolaylaştırıcılık beklentisini boşa çıkarmıştır.

Colin Stewart ayrıca, geçiş kapılarının neden açılamadığını açıklamak yerine asıl sorumluyu gizlemiş ve kamuoyunu yanıltmıştır. Kıbrıs Türk tarafı uzun süredir Haspolat Kapısı’nın araçlı geçişe uygun şekilde açılmasını ve Akıncılar–Limya hattında araçlı geçişe hizmet edecek Akıncılar Kapısı’nın açılmasını yapıcı ve resmi düzeyde önermiştir. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, bu önerilerin pozitif ve yapıcı bir anlayışla gündeme getirildiğini açıklamış, Rum tarafının ise Kiracıköy ve Erenköy üzerinden KKTC topraklarını transit geçiş güzergahına dönüştürme talebini güvenlik ve egemenlik gerekçeleriyle reddettiklerini kamuoyuna duyurmuştur. Rum tarafı buna rağmen kabul edilmesi mümkün olmayan bu taleplerinde ısrar etmeye devam etmiştir.

Kıbrıs Türk halkı için Anavatan Türkiye garantörlük görevinden çok daha fazlasını ifade eder. Türkiye, halkımızın güvenliği, varlığı ve geleceğiyle doğrudan bağlı olan tarihsel bir dayanışma odağıdır. Aramızdaki bağlar yalnızca diplomatik sorumluluklardan ibaret değildir. Türkiye’yle KKTC arasında ortak mücadeleye, kültürel yakınlığa ve karşılıklı güvene dayanan köklü bir ilişki söz konusudur. Türkiye’nin desteği, Kıbrıs Türk halkının iradesini uluslararası alanda kararlılıkla savunabilmesinin en güçlü temellerinden biridir. Bu çok boyutlu ilişkinin “korku” üzerinden tarif edilmesi, gerçekleri saptırmak anlamı taşır, aynı zamanda çözüm ortamını zayıflatan sorumsuz bir yaklaşımı da yansıtır.

Kıbrıs Türk Tarafı, seçim süreçlerinde de geleneksel olarak yapıcı tutumunu sürdürmüştür. Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, halkının haklarını savunan, ilkeli ve net bir liderlik anlayışı sergilemektedir. Bu doğrultuda, temel haklara aykırı herhangi bir adıma onay vermemiş, halkının geleceğini geçici siyasi hesaplara teslim etmemiştir.

Kıbrıs Türk Halkı mevcut statükoyu bir tercih olarak benimsememektedir. Halkımızın egemenliği, güvenliği ve onurlu geleceği için verdiği mücadele görmezden gelinemez. BM’nin sorumluluğu taraflardan birini dışlamak değil, her iki tarafın eşitlik temelinde uzlaşı zemini oluşturmasına katkı sağlamaktır.

Kıbrıs Türk tarafı, Mart ve Temmuz 2025’te gerçekleştirilen gayriresmi zirvelere iyi niyetle katılmıştır. Sürecin ilerleyebilmesi için her iki tarafın egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye sahip aktörler olarak bu süreçte yer alması gerektiği bir kez daha vurgulamıştır. Bu temel yaklaşımı kabul etmeyen hiçbir girişimin başarı şansı olamaz.

BM’nin temel işlevi, Kıbrıs Türk halkına ne yapması gerektiğini dayatmak değildir. Asıl sorumluluk, iki tarafın iradesine saygı gösteren ve çözüm için gerekli koşulları oluşturan bir tutum benimsemektir. Bu niteliği taşımayan herhangi bir temsilcinin BM çatısı altında güven ortamı yaratması mümkün olamaz. Colin Stewart’ın görev süresi, bu açıdan kapsamlı bir değerlendirme yapılmasını gerektirmektedir.

Kıbrıs Türk Halkı, haklarına, iradesine ve varlığına sahip çıkmayı sürdürecektir. Bu duruş, geçici gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. Kararlı bir Halkın tarihsel birikimi ve meşru mücadelesiyle şekillenmiştir. Bu çerçevede ifade edilen tüm değerlendirmeler, görev süresi tamamlanmakta olan temsilcinin ardından görevi üstlenmesi beklenen yeni özel temsilci için de yol gösterici nitelik taşımaktadır. BM misyonunun bu kararlılığa saygı göstermesi, sürecin ciddiyetine katkı sunması açısından önemlidir.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Ataoğlu:Hristodulidis’in sözleri barışa değil, gerilime hizmet ediyor

Published

on

By

Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı, Demokrat Parti Genel Başkanı Fikri Ataoğlu, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in KKTC yargısına yönelik açıklamalarına tepki gösterdi.

Ataoğlu yaptığı yazılı açıklamada, Hristodulidis’in “korsanca”, “faşist” ve “yasa dışı” gibi ifadeler kullanarak yaptığı açıklamaların kabul edilemez olduğunu belirtti.

Bu söylemlerin, Rum liderliğinin çözümden uzak ve provokatif tutumunun yeni bir göstergesi olduğunu vurgulayan Ataoğlu, KKTC yargısının bağımsız ve hukukun üstünlüğü temelinde karar aldığını kaydetti.

Hristodulidis’in süreci çarpıtarak kamuoyunu yanıltmaya çalıştığını da ifade eden Ataoğlu, bu yaklaşımın barışa ve toplumlar arası güvene zarar verdiğini, Rum tarafının yargı kararlarını itibarsızlaştırma çabasının halkın güvenliğini tehdit eden bir saygısızlık olduğunu dile getirdi.

Kıbrıs Türk tarafının her zaman hukuk zemininde hareket ettiğini belirten Ataoğlu, Rum liderliğinin, tutarsız davrandığı gibi tehdit dili de kullandığını ifade etti.

Barışın tehdit diliyle değil, karşılıklı saygı ve eşitlikle mümkün olduğunu vurgulayan Ataoğlu, Rum tarafını sağduyuya ve yapıcı adımlarla ilerlemeye davet etti.

Devamını Oku

Trending

Reklam