Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Baf’ın Foto Zeki’si, Lefkoşa’nın Foto Kervan’ıydı…

Published

on

Fotoğraf stüdyosunda çırak olarak çalışmaya başladığında 15 yaşındaydı Zeki Kervan.
Mustafa Diana gibi o da, “bana babalık yaptı” dediği fotoğrafçı Fevzi Akarsu’nun yanında yetişti. Baf’ta açtığı stüdyo iki kez bombalandı. İlkinde arkadaşları yaralandı, ikincisinde her şeyi yandı. Kendi deyimiyle “Sıfırlandı…”

Çatışmaların ortasında, bir cesaretle taksiye atladığı gibi Baf’tan Lefkoşa’ya, eşinin yanına geldi.

3 arkadaşın ortak olduğu Foto Kervan’da çalışmak için teklif aldı. “Kurulu bir stüdyo olmasa bu işi yapamazdım, yeni stüdyo açmak kolay değildi, her şey çok pahalıydı…” dedi.

Gün geldi o stüdyonun sahibi oldu; Baf’ın Foto Zeki’si, artık Foto Kervan’dı. Kervan’ı soyadı olarak da aldı.
Şimdi 90 yaşında Zeki Kervan. 60 yıllık meslek hayatında çektiği gelinlerin, damatların, bayramlık çocukların ve ailelerin fotoğrafları kim bilir kaç evde, kaç albümdedir…

Bir süre önce ayağı kırılan, henüz eski sağlığına kavuşamayan Seval Kervan da eşlik etti röportajımıza. Eşinin çektiği gençlik fotoğraflarından birini gösterdi ve derin bir ah’la “Bir ömür geçti…” dedi

Önemli olanının sağlıklı yaşamak ve yaşlanmak olduğunu, bunu da başardıklarını söyledi Zeki Kervan ve şöyle özetledi fotoğrafçılık geçmişini: “Bizim zamanımız bambaşkaydı, sanat o zaman vardı…”

-Tatlıcı bir baba… “Şambalisini adada yapan yoktu…”

Zeki Kervan, 1932’de Amber-Mustafa çiftinin 3 çocuğundan biri olarak Larnaka’da doğdu.
“Sülalemiz tatlıcıydı. Babam küçük bir dükkanda tatlı yapar, arabasıyla sokakta satardı… Yaptığı tüm hamur işlerini severdim ama Şambalisini adada yapan yok…” dedi.

-Baf’tan Lefkoşa’ya…

Çocuk yılları Baf’ta, ilk gençlik yılları Lefkoşa’da geçti Zeki Kervan’ın.

“İlkokula Baf’ta gittim. Ortaokulda sınıfı geçemeyince mecbur oldum Rum okuluna gittim, milli görüşlerim nedeniyle 2 sene dayanabildim buraya…

KATAK, Rumlarda olup, Türklerde olmayan sanatları öğrenmek isteyenleri Lefkoşa’ya gönderirdi. Baf’ın Müftüsü Dana Efendi’nin de olduğu Türk Birliği’nde toplantı yapıldı, bir demirci, bir de fotoğrafçı çırağı aradıklarını söylediler. Ben fotoğrafçılığı istedim, ona meraklıydım.

Tek şartları Lefkoşa’da yanında kalabileceğin ailen olmasıydı. Aylık 36 lira da maaş veriyorlardı.
KATAK’ın anlaşması vardı ustayla; ‘Bu çocuğu yetiştireceksin, Baf’a gelip fotoğrafçılık yapacak’. Lefkoşa’da halamın yanına yerleştim. Ablam evliydi, onlar da halamla kalırdı…”

-“El, göz ve dokunuş marifeti…”

“Çok iyi bir insandı, bana babalık yaptı” dediği Fevzi Akarsu’nun yanında çırak olarak çalışmaya başladığında 15 yaşındaydı Zeki Kervan. 1940’lı yılların sonunda geldiği Lefkoşa’da 9 yıl kaldı.

“Fevzi Bey aslında kunduracıydı. Fotoğrafçılığa merak salmış, Türkiye’den gelen bir fotoğrafçıdan öğrenmiş işi. Lefkoşa’daki tek Türk fotoğrafçı oydu. Mustafa Diana da onun yanındaydı.
Ben önceleri karanlık odaya girerdim. Mustafa daha çok rötuş üzerine çalışırdı. Rötuşu ondan öğrendim. Mustafa ayrılıktan sonra bu işe ben devam ettim. İlk yılın sonunda KATAK’tan geldiler; ‘Zeki hazırsa Baf’a gelip çalışmaya başlasın, ona artık maaş veremeyeceğiz’ dediler. 1 yılda neyi öğreneceksin?

Ustam, ‘Siz gidin, ben bu çocuğa kefilim, maaş vermezseniz de vermeyin, ben ona haftalık veririm’ dedi. Sanatı öğrenip iş çıkarmaya başlayınca haftada 5 lira alırdım. Övünecek değilim ama 18 yaşında ada çapında bir numaralı rötuşer olmuştum… Bu iş, el, göz ve dokunuş marifetiydi…

9 yılın sonunda, ustam ‘Zeki, artık usta olarak çalışabilecek durumdasın. Her şeyimi sana vereceğim, ben bu işi bırakacağım’ dedi… Stüdyodaki malzemelerin hepsini kamyona yükledim, Baf’a götürdüm. ”

-“Baf’taki tek Türk fotoğrafçı bendim…”

1950’li yıllar… Baf’ta yeni bir dönem başlıyor Zeki Kervan için. Bir ev kiralıyor, “Foto Zeki” ismiyle o evi stüdyoya çeviriyor.
“Baf’taki tek Türk fotoğrafçı bendim. Sedat diye bir arkadaş vardı, o da benden sonra stüdyo açmıştı.
Stüdyoda da çekim yapardım, çağırırlardı, düğünlere de giderdim. Asıl iş cumartesi-pazar olurdu.
Randevu faslı da yoktu. Eve gelip, ‘Gelinle damat seni bekler’ diyerek beni yemekten kaldıranlar olurdu. Bayramlarda da kapamazdık, herkes giyinir, onarılır, çoluk çocuk ailece gelir fotoğraf çektirirdi.

Vitrinime bakan bir Rum fotoğraflarıma hayret etmişti. Öyle güzel rötuş yapardım ki yüzde kalem izi görünmezdi. Siyah beyaz fotoğrafları da kendi yağlı boyalarımla renklendirdim…
Kimlik kartları ilk kez çıkarılacağı dönem köyleri dolaşıp insanların vesikalık fotoğrafını çektim. İki Rum, iki de Türk fotoğrafçıya bölüştürdüler köyleri. 20-22 köy vardı payıma düşen… Gençlik vardı o zaman, yorgunluk diye bir şey hissetmezdik…”

-Rumlar stüdyosunu bombaladı… Arkadaşları yaralandı…

1958’de Rumlar bomba attı stüdyosuna. Güpegündüz hem de.
“6 arkadaştık içerde. Türkiye’den mecmua gelirdi, arkadaşlar onu incelerdi. Kardeşim makineye film takarken, ‘Abi bomba’ dedi… Karanlık odanın kapısı arkamdaydı, kapıyı itip yere yattım. Öteki arkadaşlar kaçmak için kalktılar, yaralandılar. Birinin ayağına şarapnel parçası saplandı, riskli yerde diye çıkaramadı doktorlar, ömür boyu onunla yaşadı. Eşyalarım zarar görmedi ama dükkan darmadağın oldu. Perişan olduk. Böyle bir şey beklemezdim…”

-61 yıllık birliktelik

Zeki Kervan eşi Seval Hanımla 1961’de evlendi. 61 yıldır birlikteliğin başlangıç yeri de Baf’tı…
“Seval’ın ailesi Baf’lıydı. Tatillerde Baf’a gelirdi. Bir pazar, yeğenleriyle dükkanın önünden geçerken ilgimi çekti. Annem de evleneyim diye ısrar ederdi, ona da söyledim. Benden habersiz Seval’ın babasına, ‘Evlenme çağında bir kızınız var, gördük beğendik…’ diye mektup gönderdi.

1961’de evlendik. Düğünü hem Lefkoşa’da hem de Baf’ta yaptık. Düğün fotoğraflarımızı ben çektim ama nikah fotoğraflarımızı Foto Atlas çekmişti. Önceleri Diana, Şık, Atlas, Ümit vardı…4-5 fotoğrafçıydık… Amatör olarak bu işe yeni başlayanlar da vardı. Bütün arkadaşlarla samimiydik. Birbirimizin fotoğraflarını da çekerdik. Hırs, çekişme, öyle şeyler yoktu…”

-“Çöp bile kurtaramadık… Sıfırlandım”

Toplumlararası çatışmalarda Zeki Kervan’ın stüdyosu ikinci kez saldırıya uğradı.

“Eyüp Efendi, ‘Zeki, eşyalarını buraya taşı, burası daha güvenli’ dedi. Güya Türk semtine taşıdık stüdyoyu ama Rumlar Türk semtine kadar girdi. Teslim olmuştuk resmen. Stüdyoya girdiler, her şeyi yakıp yıktılar. Çöp bile kurtaramadık. Sıfırlandım… Tek kuruşluk yardım da alamadım. İş yok, güç yok, para yok. Çok zorluk çektik… 1964’te Seval’ı babasının yanına, Lefkoşa’ya yolladım…”

-“Beni Lefkoşa’ya getiren taksi şoförü kaybedildi…”

Sohbetin bu kısmında, Seval Hanım Lefkoşa’ya gelişiyle ilgili ilginç bir anı anlattı:

“Zeki’yi yalnız bırakmak istemezdim. Beni Lefkoşa’ya getirecek şoförle anlaştım, eşyalarımı bırakıp, Baf’a dönecektim. Babam ısrar etti, ‘Artık Zeki’yi buraya getirtmeye bakacaksın’ dedi. Gideceğim diye ağlamama rağmen babam izin vermedi. Beni getiren şoför Kamil’di, dönüş yolunda Rumlar tarafından kaybedildi…”

Çatışmaların ortasında, bir cesaretle taksiye atladığı gibi Baf’tan Lefkoşa’ya, eşi Seval’ın yanına geldi Zeki Kervan.
“Canımı avcuma alıp kaçtım… Tek düşündüğüm oradan kurtulup eşimin yanına gelmekti… Çok şaşırdılar beni görünce. Beklemezlerdi. Seval ağlamaya başladı… Keşke savaş olmasıydı da Baf’tan ayrılmasaydık. Orada çevrem vardı, Lefkoşa’da beni tanıyan yoktu.

Bildiğim işi yapmak istedim. Foto Şık’ın bir yardımcıya ihtiyacı vardı. Rotüşer olarak kısa süre onun yanında çalıştım.”
-Foto Zeki’ye iş teklifi
Zeki Kervan’ın Baf’ta başlayan mücahitliği Lefkoşa’da sürdü. Ağırdağ, Kömürcü, Bozdağ ve Lefkoşa’da mücahitlik yaptı. 3 arkadaşın ortaklığında kurulan Foto Kervan’da çalışmak için teklif aldı mücahitlik yıllarında.

“Salih Coşar, Ali Süha ve Çetin Birinci kurmuştu Foto Kervan’ı. Neden bu adı koyduklarını da bilmiyorum. İsmet Vehit Güney resim öğretmeniydi ama fotoğraf çekmeye meraklıydı. Fotoğrafları o çekerdi.

Okullar açıldı, İsmet Bey okula döndü. Stüdyoya gelen giden olurdu, fotoğraftan anlayan yok. Ali Süha, bana stüdyoda çalışmayı teklif etti. Komutandı…Kabul ettim.
İkinci iş yasağı gelince 3 ortak stüdyonun hisselerini bana sattı. Baf’ta Foto Zeki’ydik, Lefkoşa’da Foto Kervan olduk. Foto Zeki ismini tabii ki daha çok severdim.

İşim zamanla beğenildi, epeyi müşterim oldu. Birleşmiş Milletler (BM) askerlerine foto-montajla fotoğraf hazırlardım.. Bir profil fotoğrafı çekerdim, bir de karşıdan… Çocuklarının fotoğrafını berelerine, eşlerinin fotoğrafını da göğüslerine yerleştirirdim… Kendi buluşumdu bu. 5 liraya yapardım bu işi. Birkaç kişiye yaptım sonra askerler kaldırımda sıra beklemeye başladı.
BM’den bir komutan beni Kanada’ya götürmek istedi. ‘Bu işleri burada ucuza yapıyorsun, orada çok daha fazla kazanırsın’ dedi. Yeni evliydim, nasıl gidecektim? Hiç de pişman olmadım. İşlerim iyiydi ama Lefkoşa’da kurulu bir stüdyo olmasa bu işi yapamazdım, yeni stüdyo açmak kolay değildi, her şey çok pahalıydı…”

1965’ten 1995’e 30 yıl Köşklüçiftlik’te çalışan Zeki Kervan, stüdyosunu ustası Fevzi Akarsu’nun eski evine taşıdı. Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın karşısındaki evde bir süre daha fotoğrafçılık yaptı.

Nasıl ki ustası eşyalarını ona verdi, o da emekli olmaya karar verdiğinde stüdyosundaki eşyaların çoğunu çırağına verdi… “O makineleri elimde tutup ne yapacaktım….?” dedi.

“Meslek hayatımda 5-6 çırağım olmuştu. Aralarından sadece Yücel (Onurlu) stüdyo açabildi. Bu, para isteyen bir iş. Yücel gündüz okula gider, okul çıkışı yanıma gelip rötuş yapar, gece de stüdyoda kalırdı… O kadar meraklıydı yani.”

-“Bizim zamanımız bambaşkaydı, sanat o zaman vardı”

Zeki Kervan, dün-bugün değerlendirmesi de yaptı, “Şimdi her şey çok daha kolay…” dedi.
“Karanlık odada çok çalıştım ben. Müşteri gelince ansızdan karanlıktan aydınlığa çıkardık, kör olurdu gözlerimiz nerdeyse. Bizim zamanımız bambaşkaydı, sanat o zaman vardı. İnsanlar fotoğrafa da meraklıydı. Gelinler, damatlar, aileler, sevgilisiyle gelenler… Çırılçıplak fotoğraf çektirenler bile olurdu…”

– “Güzel bir hayat geçirdik”
Zeki-Seval Kervan çiftinin çocukları olmadı. Anlattıklarına göre, evlat edinmek istediler ama küçük bir yerde yaşadıklarından günün birinde o çocuğun incitilmesinden çekindiler. Zaman zaman bu kararı almadıkları için pişmanlık duyduklarını da söylediler.
“Emekliliğimiz iyi geçiyor. Sağlığımız yerinde. Keşke hanımın ayağı da böyle olmasıydı. Çok gezdik biz. İngiltere’ye gittik, hemen hemen her yıl arabamızla Türkiye’ye gittik. Bir ömür böyle geçti…Zorluklar yaşadık ama güzel bir hayatımız oldu…”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Yol ve trafik suçlarının davasız çözümüne ilişkin yasa tasarısı oy birliğiyle kabul edildi

Published

on

By

 Yol ve Trafik Suçlarının Davasız Halli ve Ceza Puanı (Değişiklik) Yasa Tasarısı, Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda oybirliğiyle kabul edildi. 

Genel Kurul’da ayrıca Lefkoşa Bağımsız Milletvekili Hasan Tosunoğlu’nun yasama dokunulmazlığının kaldırılması istemini incelemek üzere oluşturulan özel komitenin raporu görüşüldü.

Rapor, Komite Başkanı ve Ulusal Birlik Partisi Milletvekili Hasan Taçoy tarafından okundu.

– CTP rapora itiraz etti
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Ürün Solyalı, Genel Kurul’da söz alarak Lefkoşa Bağımsız Milletvekili Hasan Tosunoğlu’nun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin Özel Komite raporuna itiraz ettiklerini belirtti.

Solyalı, içtüzük uyarınca rapora itiraz ettiklerini raporun Genel Kurul’da görüşmeye açılmasını talep ettiklerini ifade etti.

Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler ise, CTP’nin içtüzük kuralları gereğince itirazını ortaya koyduğunu belirterek, “Bu durumda konuya ilişkin nihai kararı Genel Kurul verecektir. Şu anda yalnızca rapor üzerindeki görüşmeleri tamamlıyoruz. Konuyla ilgili nihai karar ve rapor üzerindeki değerlendirmeler için Danışma Kurulu bir karar üretecektir” dedi.

Ardından, Polis Örgütü (Kuruluş, Görev ve Yetkileri) (Değişiklik) Yasa Tasarısı ile İdari, Kamu ve Sağlık İşleri Komitesi’nin tasarıya ilişkin raporunun, Genel Kurul gündeminin “Komitelerden Gelen Tasarı ve Öneriler ile Görüşülecek Diğer İşler” kısmının beşinci sırasında görüşülmesine ilişkin öneri oy birliğiyle kabul edildi.

– Yol ve Trafik Suçlarının Davasız Halli ve Ceza Puanı (Değişiklik) Yasa Tasarısı oy birliğiyle kabul edildi

Daha sonra, Yol ve Trafik Suçlarının Davasız Halli ve Ceza Puanı (Değişiklik) Yasa Tasarısı ve Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi’nin konuya ilişkin raporu ele alındı. Raporu, Komite Başkanı Resmiye Eroğlu Canaltay okudu.Tasarıya ilişkin söz alan CTP Grup Başkan Vekili Erkut Şahali, yasaya olumlu oy verdiklerini ancak bazı eleştirilerini dile getirmek zorunda olduklarını söyledi.

Şahali, “trafikte kaotik bir ortam yaşandığını ve kamu otoritesinin caydırıcılığını yitirdiğini” söyleyerek, özellikle sabit görüntülü radar ve elektronik denetim sisteminin son üç yıldır randımanlı çalışmadığını öne sürdü.

Şahali, bunun bakım eksikliğinden değil, dönemin bakanı Erhan Arıklı’nın bilinçli tercihiyle sistemin çökertilmesinden kaynaklandığını savundu.

Radar sisteminin çökmesi sonucu yaklaşık 150 bin trafik cezasının biriktiğini belirten Şahali, hükümetin bu cezaları topluca tahsil etme hesabı yaptığını ileri sürdü. Şahali, “mevcut sistemin bilinçli olarak işlemez hale getirilip yeni bir sisteme ihtiyaç yaratıldığını, bu yeni sistemin ise kamu ihale mevzuatına uygun şekilde kurulmadığını” iddia etti.

Trafikte artan kural ihlallerine ve taciz vakalarına örnekler veren Şahali, kamu otoritesinin can ve mal güvenliğini korumak için elektronik denetimi güçlü tutması gerektiğini vurguladı. Şahali , yasaya evet oyu verdiklerini ancak bu düzenlemenin kötü yönetim ve ihmaller nedeniyle zorunlu hale geldiğini ve bunu onaylamadıklarını ifade etti.

Şahali’nin ardından söz alan Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı ise yasaya katkı koyan herkese teşekkür etti ve düzenlemenin önemini vurguladı.

Arıklı, bu yasa sayesinde trafik cezalarından elde edilen gelirlerin artık merkezi bütçeye değil yol ve trafik hizmetlerine harcanacağını, böylece önceki maddi aksaklıkların giderileceğini belirtti.

Radar sistemleri konusunda ise mevcut kameraların artık demode olduğunu, Türkiye ile yapılan protokolle daha modern ve işlevsel radarların getirileceğini açıklayan Arıklı, modern sistem sayesinde anında tebligat yapılabileceğini ve ceza bildirimlerinin sürücülerin telefonlarına doğrudan gönderileceğini söyledi.

Arıklı ayrıca, Rum tarafından gelen veya kiralık araçların sürücülerinin ihlallerinin çıkış kapılarında kayıt altına alınacağını ve ceza ödemeden çıkış yapamayacaklarını kaydetti.

Yeni radarların temmuz ayında gelmesinin öngörüldüğünü, ancak gecikmenin teknik taleplerden kaynaklandığını belirten Arıklı, yeni sistemin hareketli video kaydı da yapabileceğini ve kazaların nedenlerini daha net ortaya koyacağını ifade etti.

Polisin şu anda etkin şekilde denetim yaptığını, araç kontrollerinin ve cezaların arttığını belirten Arıklı, polis sayısı arttıkça denetimlerin daha da sıklaşacağını söyledi. Arıklı, “Eminim ki çok daha modern bir şekilde trafiği denetleyebileceğiz” diyerek, katkı koyanlara teşekkür etti.

Arıklı’nın konuşmasının ardından tasarı madde madde görüşülerek oy birliğiyle kabul edildi.

TAK/BRT

Devamını Oku

Kıbrıs

Meclis Genel Kurulu’nda bazı tezkereler oylandı

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu, bugünkü toplantısında ilk olarak sunuşlara yer verdi.

Bu çerçevede, komitelerde görüşülüp Genel Kurula havale edilen yasa tasarıları ve önerilerin Genel Kurul’da görüşülüp onaylanmasına ilişkin tezkerelerle sunuş işlemleri yapıldı.

Ardından Hukuk Komitesi’nin genel kurul sürerken toplantı yapmasına olanak sağlanmasına ilişkin tezkere okundu.

Bunun üzerine söz alan CTP Milletvekili Erkut Şahali, bugün Meclis Genel Kurulu’nun son oturumu olduğunu hatırlatarak, toplantı sürerken Hukuk Komitesi’nin gündeme daha yasa taşıyacağını belirtti, bunun yapılmamasını  talep etti.

Şahali’nin konuşmasının ardından Komite Başkanı Yasemi Öztürk de söz aldı. Öztürk, tek maddelik bir yasayı görüşeceklerini söyledi. Tezkere oy çokluğuyla kabul edildi. Sonrasında, Danışma Kurulu’nun bugünkü birleşimine ilişkin kararları sunularak oy çokluğuyla onaylandı.

CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli 62. madde tahtında söz aldı.

Yaşanan trafik kazalarına işaret eden İncirli, ülkede “rastgele hayatta kalındığını veya rastgele ölündüğünü” söyledi.

Girne’de bir tırın karıştığı kazaya değinen İncirli, bu kazada kimsenin hayatını kaybetmemesinin şans olduğunu belirtti.

Yanıt vermek üzere söz alan Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, Ciklos’un ağır vasıtalara kapalı olduğunu ancak ihlaller yaşandığının tespit edildiğini ve polise bu konuda ihbarda bulunduklarını söyledi.

Polis müdürü ile konuyu görüştüğünü ve yeterli personel olmadığı yanıtını aldığını kaydeden Arıklı, bununla ilgili ağır cezaların uygulanacağı düzenlemeler yapacaklarını belirtti.

Yaşanan tır kazasında şoförün tutuklandığını ve dava okunduğunu söyleyen Arıklı, araç muayene istasyonlarındaki sıkıntılardan da bahsetti. “Ciddi eksikliklerimiz var” diyen Arıklı, imkanların yetersiz olduğunu kaydetti.

Yerinden söz alan CTP Milletvekili Fazilet Özdenefe, Arıklı’yı muhalefet mensubu gibi konuşmakla itham etti.

CTP Milletvekili Sami Özuslu da yerinden söz alarak, bu yıl şu ana kadar trafikte 23 kişinin öldüğünü belirterek, bahse konu tırın kantara çıkıp çıkmadığını sordu.

Arıklı, ölümlü kazaların alkol, sürat ve dikkatsiz sürüşten olduğunu belirtti ve “Önerdiğiniz tedbir nedir?” diye sordu.

Doğuş Derya da yerinden söz alarak, Bakan Arıklı’nın aldıkları önlemleri saymasını istedi.

Yeniden kürsüye çıkan Sıla Usar İncirli, hükümetin trafikte ölenleri suçlu olarak göstermesini eleştirdi. İncirli, sesini yükselten Arıklı’ya “tahammülünüz yoksa başka işler yapın.” dedi.

İncirli, Arıklı’nın kürsüden “Hadi canım siz de” diyerek kürsüyü terk ettiğini söyleyerek eleştirdi. İncirli, meselenin tırın yasak yolda bulunması değil, şoförün o yolda sürmesini denetleyecek bir yetkili bulunmaması olduğunu belirtti.

-Yeni Devlet Hastanesi Yapımına ilişkin protokol…

Ardından Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı Arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde Yapılacak Lefkoşa Yeni Devlet Hastanesi Yapımına ve Dr. Burhan Nalbantoğlu Sağlık Kampüsü İçerisinde Bulunan Sağlık Yapılarının Renovasyonuna İlişkin Protokolün (Onay) Yasa Tasarısı’na ilişkin Hukuk, Siyasi İşler, Dışilişkiler ve Savunma Komitesinin raporu okundu. Tasarı, madde madde görüşülmesinin ardından bütünü oylandı ve oy birliği ile kabul edildi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Erhürman: Diyalog yolunu sonuna kadar kullanacağız

Published

on

By

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, diyalog ve diplomasinin önemine işaret ederek, diyalog yolunu sonuna kadar kullanacaklarını kaydetti.

BRT’de Ülgen Aksay’ın sorularını yanıtlayan CTP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman, ekim ayından sonra Kıbrıs Türk halkının çözüm iradesinin masada olacağını söyledi.

– “Hristodulidis tüm ada adına egemenlik kullanamaz”

Adanın tümünde egemenliği, Hristodulidis’in “tepe tepe” kullandığını söyleyen Erhürman, “Adadaki herkes adına da egemenlik kullanıyor. Bizim devreye girmemiz gereken yer burasıdır. ‘Hristodulidis tüm ada adına egemenlik kullanamaz.’ demesi gereken biziz. İki devlet teorisi üzerinden beklediğimiz sürece, bölgedeki gelişmeler kaçınılmaz olarak bizi etkiliyor. Bu durum, bizim bu bölgede özne olup olmayacağımız açısından da olumsuz etkiliyor.” diye konuştu.

Erhürman, Kıbrıs Türk halkının çözüm iradesinin masada olması ve bu iradenin BM’nin kurduğu masaya konması gerektiğini ifade etti. BM kapsamında, Kıbrıs Türk toplum lideri ve Kıbrıs Rum toplum lideri olarak eşit şekilde masaya oturulduğunu kaydeden Erhürman, diyalog ve diplomasinin önemine işaret etti.

– “Önemli olan ‘Biz de varız.’ diyebilmek”

“AB’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Hahn geldiğinde Sayın Tatar ’Görüşmem.’ dedi. ‘AB bu şartlarda tarafsız olamaz.’ dedi. Sizin bunu Sayın Hahn’a doğrudan yüzüne söyleme mecburiyetiniz var.” diyen Erhürman, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın uluslararası alandan adaya gelen biriyle  görüşmemesini eleştirdi.

Bölgedeki gelişmelerin hızla devam ettiğine vurgu yapan Erhürman, “Bu gelişmeler yaşanırken, biz kimseyle görüşmeyen, ‘çözümsüzlük çözümdür.’ diye algılanan bir pozisyonda kendimizi rölantiye almış durumda bekliyoruz. Toz toprak kalkarken de biz yok hükmündeyiz, bitince de öyle olacağız.” dedi.

Bu tablonun içinde, ‘Biz de varız.’ diyebilmenin önemini dile getiren Erhürman, “Kıbrıs adası sadece Hristodulidis’ten ibaret değil. Bunu yüksek sesle telaffuz etmemiz gereken bir dönemdeyiz. Hiç sesimiz çıkmadan, başka bir alemde dolanıyoruz.” ifadelerini kullandı.

Karma evliliklerden doğan çocukların vatandaşlık sorunlarından, mülkiyet konusuna kadar uluslararası topluma anlatacak çok şey olduğunu söyleyen Erhürman, AB Kıbrıs Özel Temsilcisi ile yaptıkları görüşmeye işaret ederek “Şu anki durumun kabul edilebilir olmadığını anlattık.” dedi.

Diplomasinin uzun bir süreç olduğuna dikkat çeken Erhürman, “Kıbrıs Türk halkı tarih boyunca – Denktaş, Talat, Eroğlu, Akıncı dönemlerinde – görüşmemeyi mi seçti? Zaten müzakere masasına oturmuyoruz; o da yetmiyor, buraya gelen insanlarla bile görüşmüyoruz. Bu yöntemin bizi ulaştıracağı toplam sonuç nedir? Maalesef, son dört buçuk yılda yaşadığımız şey görünmez duruma doğru yitiliyoruz.” dedi.

– “Derdim, Kıbrıs Türk halkını dünyayla buluşturmak”

“Benim derdim, Kıbrıs Türk halkını dünyayla buluşturmak.” diyen Erhürman, Kıbrıs Türk halkının hakları temelinde konuşmaya devam edeceklerini söyledi.

AB’nin şu anki konumunu, BM’nin konumu gibi görmediğini vurgulayan Erhürman, şu eleştirilerde bulundu:

“BM nezdinde o masaya oturulduğunda iki toplum lideri eşit konumdadır. AB’ye baktığınızda, ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ AB üyesidir. ‘Kıbrıs Cumhuriyeti, AB üyesi’ diyorsunuz ama şunu fark etmediniz: İspanya da, İtalya da AB üyesi; ama ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üyeliği diğer ülkelere benzemiyor. Başlangıçta burasının diğer ülkeler gibi olmadığını biliyordunuz, ama şimdi onlarla aynı muameleyi yapıyorsunuz. Kıbrıs Türk halkını görmezden gelerek yapıyorsunuz. Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nü bile geçirmediniz.”

Tartışılmakta olan Schengen konusunda, bu durumdan etkilenecek Kıbrıs Türk halkının görüşünün alınması gerekliliğine dikkat çeken Erhürman, yaptıkları görüşmelerde tüm bu sorunları dile getirdiklerini belirtti.

Türkiye Cumhuriyeti’nin son derece önemli bir coğrafyaya sahip olduğunu, diplomasi ve diyaloğa büyük önem gösterdiğini belirten Erhürman, diplomasi ve diyalogdan başka yol olmadığını vurgulayarak, “Peki biz? Bizler açısından başka bir yolu mu var? Diyalog yolu var ve kullanacağız”. dedi.

– “2004 sonrası neyi anlattıysak, onu anlatmaya devam edeceğiz”

Ersin Tatar’ın “iki devlet” derken ne dediğinin uluslararası toplum tarafından anlaşılmadığını savunan Erhürman, “Sayın Tatar ne diyor, ben de merak ediyorum. Birkaç kez çağrı yaptık: ‘Gelin konuşalım.’ diye. Biz, iki eşit kurucu devleti olan, iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı federasyondan bahsediyoruz. Bu, BM kararları içinde yer alıyor. İki devlet derken Sayın Tatar, bunu da kapsayacak bir şeyden mi bahsediyor? Yoksa tamamen egemenliğin ayrıştığı bir yapıdan mı bahsediyor? Gelsin konuşalım.” dedi.

Tatar’ın savunduğu “tezle” Güney’den çıkan hidrokarbondan vaz mı geçtiğini soran Erhürman, “Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlüğünden vazgeçmem” diyor. Türkiye Cumhuriyeti tüm adanın garantörü. İki ayrı devlet olacaksa, güneyin ayrı bir garantörü olmasından mı bahsediyor?” diye sordu ve şöyle devam etti:

“Ben bu tezi anlamış değilim. Nedir tam olarak Kıbrıs Türk halkının geleceğine dair vizyon? Güney’deki hidrokarbon üzerindeki haklardan Tatar vaz mı geçiyor? Baf’tan, Limasol’dan, Larnaka’dan çıkacak bir şey varsa, ben buralardaki haklarımdan vazgeçmem. Sayın Tatar vazgeçiyorsa vazgeçsin.”

Son dört buçuk yıldır Kıbrıs Türk halkının “kaçan” konumunda olduğunu ileri süren Erhürman, “Hristodulidis söylediklerinde samimiyse, biz geliyoruz ve çözeceğiz. Çözüm istemeyip de ister gibi görünüyorsa, o zaman hazır olsun, maskesi düşecek. Karşısında Kıbrıs Türk halkının çözüm iradesini bulacak. Mülkiyet konusunda 2004 sonrası neyi anlattıysak, onu anlatmaya devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.

TAK/BRT

Devamını Oku

Trending

Reklam