Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Baf’ın Foto Zeki’si, Lefkoşa’nın Foto Kervan’ıydı…

Published

on

Fotoğraf stüdyosunda çırak olarak çalışmaya başladığında 15 yaşındaydı Zeki Kervan.
Mustafa Diana gibi o da, “bana babalık yaptı” dediği fotoğrafçı Fevzi Akarsu’nun yanında yetişti. Baf’ta açtığı stüdyo iki kez bombalandı. İlkinde arkadaşları yaralandı, ikincisinde her şeyi yandı. Kendi deyimiyle “Sıfırlandı…”

Çatışmaların ortasında, bir cesaretle taksiye atladığı gibi Baf’tan Lefkoşa’ya, eşinin yanına geldi.

3 arkadaşın ortak olduğu Foto Kervan’da çalışmak için teklif aldı. “Kurulu bir stüdyo olmasa bu işi yapamazdım, yeni stüdyo açmak kolay değildi, her şey çok pahalıydı…” dedi.

Gün geldi o stüdyonun sahibi oldu; Baf’ın Foto Zeki’si, artık Foto Kervan’dı. Kervan’ı soyadı olarak da aldı.
Şimdi 90 yaşında Zeki Kervan. 60 yıllık meslek hayatında çektiği gelinlerin, damatların, bayramlık çocukların ve ailelerin fotoğrafları kim bilir kaç evde, kaç albümdedir…

Bir süre önce ayağı kırılan, henüz eski sağlığına kavuşamayan Seval Kervan da eşlik etti röportajımıza. Eşinin çektiği gençlik fotoğraflarından birini gösterdi ve derin bir ah’la “Bir ömür geçti…” dedi

Önemli olanının sağlıklı yaşamak ve yaşlanmak olduğunu, bunu da başardıklarını söyledi Zeki Kervan ve şöyle özetledi fotoğrafçılık geçmişini: “Bizim zamanımız bambaşkaydı, sanat o zaman vardı…”

-Tatlıcı bir baba… “Şambalisini adada yapan yoktu…”

Zeki Kervan, 1932’de Amber-Mustafa çiftinin 3 çocuğundan biri olarak Larnaka’da doğdu.
“Sülalemiz tatlıcıydı. Babam küçük bir dükkanda tatlı yapar, arabasıyla sokakta satardı… Yaptığı tüm hamur işlerini severdim ama Şambalisini adada yapan yok…” dedi.

-Baf’tan Lefkoşa’ya…

Çocuk yılları Baf’ta, ilk gençlik yılları Lefkoşa’da geçti Zeki Kervan’ın.

“İlkokula Baf’ta gittim. Ortaokulda sınıfı geçemeyince mecbur oldum Rum okuluna gittim, milli görüşlerim nedeniyle 2 sene dayanabildim buraya…

KATAK, Rumlarda olup, Türklerde olmayan sanatları öğrenmek isteyenleri Lefkoşa’ya gönderirdi. Baf’ın Müftüsü Dana Efendi’nin de olduğu Türk Birliği’nde toplantı yapıldı, bir demirci, bir de fotoğrafçı çırağı aradıklarını söylediler. Ben fotoğrafçılığı istedim, ona meraklıydım.

Tek şartları Lefkoşa’da yanında kalabileceğin ailen olmasıydı. Aylık 36 lira da maaş veriyorlardı.
KATAK’ın anlaşması vardı ustayla; ‘Bu çocuğu yetiştireceksin, Baf’a gelip fotoğrafçılık yapacak’. Lefkoşa’da halamın yanına yerleştim. Ablam evliydi, onlar da halamla kalırdı…”

-“El, göz ve dokunuş marifeti…”

“Çok iyi bir insandı, bana babalık yaptı” dediği Fevzi Akarsu’nun yanında çırak olarak çalışmaya başladığında 15 yaşındaydı Zeki Kervan. 1940’lı yılların sonunda geldiği Lefkoşa’da 9 yıl kaldı.

“Fevzi Bey aslında kunduracıydı. Fotoğrafçılığa merak salmış, Türkiye’den gelen bir fotoğrafçıdan öğrenmiş işi. Lefkoşa’daki tek Türk fotoğrafçı oydu. Mustafa Diana da onun yanındaydı.
Ben önceleri karanlık odaya girerdim. Mustafa daha çok rötuş üzerine çalışırdı. Rötuşu ondan öğrendim. Mustafa ayrılıktan sonra bu işe ben devam ettim. İlk yılın sonunda KATAK’tan geldiler; ‘Zeki hazırsa Baf’a gelip çalışmaya başlasın, ona artık maaş veremeyeceğiz’ dediler. 1 yılda neyi öğreneceksin?

Ustam, ‘Siz gidin, ben bu çocuğa kefilim, maaş vermezseniz de vermeyin, ben ona haftalık veririm’ dedi. Sanatı öğrenip iş çıkarmaya başlayınca haftada 5 lira alırdım. Övünecek değilim ama 18 yaşında ada çapında bir numaralı rötuşer olmuştum… Bu iş, el, göz ve dokunuş marifetiydi…

9 yılın sonunda, ustam ‘Zeki, artık usta olarak çalışabilecek durumdasın. Her şeyimi sana vereceğim, ben bu işi bırakacağım’ dedi… Stüdyodaki malzemelerin hepsini kamyona yükledim, Baf’a götürdüm. ”

-“Baf’taki tek Türk fotoğrafçı bendim…”

1950’li yıllar… Baf’ta yeni bir dönem başlıyor Zeki Kervan için. Bir ev kiralıyor, “Foto Zeki” ismiyle o evi stüdyoya çeviriyor.
“Baf’taki tek Türk fotoğrafçı bendim. Sedat diye bir arkadaş vardı, o da benden sonra stüdyo açmıştı.
Stüdyoda da çekim yapardım, çağırırlardı, düğünlere de giderdim. Asıl iş cumartesi-pazar olurdu.
Randevu faslı da yoktu. Eve gelip, ‘Gelinle damat seni bekler’ diyerek beni yemekten kaldıranlar olurdu. Bayramlarda da kapamazdık, herkes giyinir, onarılır, çoluk çocuk ailece gelir fotoğraf çektirirdi.

Vitrinime bakan bir Rum fotoğraflarıma hayret etmişti. Öyle güzel rötuş yapardım ki yüzde kalem izi görünmezdi. Siyah beyaz fotoğrafları da kendi yağlı boyalarımla renklendirdim…
Kimlik kartları ilk kez çıkarılacağı dönem köyleri dolaşıp insanların vesikalık fotoğrafını çektim. İki Rum, iki de Türk fotoğrafçıya bölüştürdüler köyleri. 20-22 köy vardı payıma düşen… Gençlik vardı o zaman, yorgunluk diye bir şey hissetmezdik…”

-Rumlar stüdyosunu bombaladı… Arkadaşları yaralandı…

1958’de Rumlar bomba attı stüdyosuna. Güpegündüz hem de.
“6 arkadaştık içerde. Türkiye’den mecmua gelirdi, arkadaşlar onu incelerdi. Kardeşim makineye film takarken, ‘Abi bomba’ dedi… Karanlık odanın kapısı arkamdaydı, kapıyı itip yere yattım. Öteki arkadaşlar kaçmak için kalktılar, yaralandılar. Birinin ayağına şarapnel parçası saplandı, riskli yerde diye çıkaramadı doktorlar, ömür boyu onunla yaşadı. Eşyalarım zarar görmedi ama dükkan darmadağın oldu. Perişan olduk. Böyle bir şey beklemezdim…”

-61 yıllık birliktelik

Zeki Kervan eşi Seval Hanımla 1961’de evlendi. 61 yıldır birlikteliğin başlangıç yeri de Baf’tı…
“Seval’ın ailesi Baf’lıydı. Tatillerde Baf’a gelirdi. Bir pazar, yeğenleriyle dükkanın önünden geçerken ilgimi çekti. Annem de evleneyim diye ısrar ederdi, ona da söyledim. Benden habersiz Seval’ın babasına, ‘Evlenme çağında bir kızınız var, gördük beğendik…’ diye mektup gönderdi.

1961’de evlendik. Düğünü hem Lefkoşa’da hem de Baf’ta yaptık. Düğün fotoğraflarımızı ben çektim ama nikah fotoğraflarımızı Foto Atlas çekmişti. Önceleri Diana, Şık, Atlas, Ümit vardı…4-5 fotoğrafçıydık… Amatör olarak bu işe yeni başlayanlar da vardı. Bütün arkadaşlarla samimiydik. Birbirimizin fotoğraflarını da çekerdik. Hırs, çekişme, öyle şeyler yoktu…”

-“Çöp bile kurtaramadık… Sıfırlandım”

Toplumlararası çatışmalarda Zeki Kervan’ın stüdyosu ikinci kez saldırıya uğradı.

“Eyüp Efendi, ‘Zeki, eşyalarını buraya taşı, burası daha güvenli’ dedi. Güya Türk semtine taşıdık stüdyoyu ama Rumlar Türk semtine kadar girdi. Teslim olmuştuk resmen. Stüdyoya girdiler, her şeyi yakıp yıktılar. Çöp bile kurtaramadık. Sıfırlandım… Tek kuruşluk yardım da alamadım. İş yok, güç yok, para yok. Çok zorluk çektik… 1964’te Seval’ı babasının yanına, Lefkoşa’ya yolladım…”

-“Beni Lefkoşa’ya getiren taksi şoförü kaybedildi…”

Sohbetin bu kısmında, Seval Hanım Lefkoşa’ya gelişiyle ilgili ilginç bir anı anlattı:

“Zeki’yi yalnız bırakmak istemezdim. Beni Lefkoşa’ya getirecek şoförle anlaştım, eşyalarımı bırakıp, Baf’a dönecektim. Babam ısrar etti, ‘Artık Zeki’yi buraya getirtmeye bakacaksın’ dedi. Gideceğim diye ağlamama rağmen babam izin vermedi. Beni getiren şoför Kamil’di, dönüş yolunda Rumlar tarafından kaybedildi…”

Çatışmaların ortasında, bir cesaretle taksiye atladığı gibi Baf’tan Lefkoşa’ya, eşi Seval’ın yanına geldi Zeki Kervan.
“Canımı avcuma alıp kaçtım… Tek düşündüğüm oradan kurtulup eşimin yanına gelmekti… Çok şaşırdılar beni görünce. Beklemezlerdi. Seval ağlamaya başladı… Keşke savaş olmasıydı da Baf’tan ayrılmasaydık. Orada çevrem vardı, Lefkoşa’da beni tanıyan yoktu.

Bildiğim işi yapmak istedim. Foto Şık’ın bir yardımcıya ihtiyacı vardı. Rotüşer olarak kısa süre onun yanında çalıştım.”
-Foto Zeki’ye iş teklifi
Zeki Kervan’ın Baf’ta başlayan mücahitliği Lefkoşa’da sürdü. Ağırdağ, Kömürcü, Bozdağ ve Lefkoşa’da mücahitlik yaptı. 3 arkadaşın ortaklığında kurulan Foto Kervan’da çalışmak için teklif aldı mücahitlik yıllarında.

“Salih Coşar, Ali Süha ve Çetin Birinci kurmuştu Foto Kervan’ı. Neden bu adı koyduklarını da bilmiyorum. İsmet Vehit Güney resim öğretmeniydi ama fotoğraf çekmeye meraklıydı. Fotoğrafları o çekerdi.

Okullar açıldı, İsmet Bey okula döndü. Stüdyoya gelen giden olurdu, fotoğraftan anlayan yok. Ali Süha, bana stüdyoda çalışmayı teklif etti. Komutandı…Kabul ettim.
İkinci iş yasağı gelince 3 ortak stüdyonun hisselerini bana sattı. Baf’ta Foto Zeki’ydik, Lefkoşa’da Foto Kervan olduk. Foto Zeki ismini tabii ki daha çok severdim.

İşim zamanla beğenildi, epeyi müşterim oldu. Birleşmiş Milletler (BM) askerlerine foto-montajla fotoğraf hazırlardım.. Bir profil fotoğrafı çekerdim, bir de karşıdan… Çocuklarının fotoğrafını berelerine, eşlerinin fotoğrafını da göğüslerine yerleştirirdim… Kendi buluşumdu bu. 5 liraya yapardım bu işi. Birkaç kişiye yaptım sonra askerler kaldırımda sıra beklemeye başladı.
BM’den bir komutan beni Kanada’ya götürmek istedi. ‘Bu işleri burada ucuza yapıyorsun, orada çok daha fazla kazanırsın’ dedi. Yeni evliydim, nasıl gidecektim? Hiç de pişman olmadım. İşlerim iyiydi ama Lefkoşa’da kurulu bir stüdyo olmasa bu işi yapamazdım, yeni stüdyo açmak kolay değildi, her şey çok pahalıydı…”

1965’ten 1995’e 30 yıl Köşklüçiftlik’te çalışan Zeki Kervan, stüdyosunu ustası Fevzi Akarsu’nun eski evine taşıdı. Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın karşısındaki evde bir süre daha fotoğrafçılık yaptı.

Nasıl ki ustası eşyalarını ona verdi, o da emekli olmaya karar verdiğinde stüdyosundaki eşyaların çoğunu çırağına verdi… “O makineleri elimde tutup ne yapacaktım….?” dedi.

“Meslek hayatımda 5-6 çırağım olmuştu. Aralarından sadece Yücel (Onurlu) stüdyo açabildi. Bu, para isteyen bir iş. Yücel gündüz okula gider, okul çıkışı yanıma gelip rötuş yapar, gece de stüdyoda kalırdı… O kadar meraklıydı yani.”

-“Bizim zamanımız bambaşkaydı, sanat o zaman vardı”

Zeki Kervan, dün-bugün değerlendirmesi de yaptı, “Şimdi her şey çok daha kolay…” dedi.
“Karanlık odada çok çalıştım ben. Müşteri gelince ansızdan karanlıktan aydınlığa çıkardık, kör olurdu gözlerimiz nerdeyse. Bizim zamanımız bambaşkaydı, sanat o zaman vardı. İnsanlar fotoğrafa da meraklıydı. Gelinler, damatlar, aileler, sevgilisiyle gelenler… Çırılçıplak fotoğraf çektirenler bile olurdu…”

– “Güzel bir hayat geçirdik”
Zeki-Seval Kervan çiftinin çocukları olmadı. Anlattıklarına göre, evlat edinmek istediler ama küçük bir yerde yaşadıklarından günün birinde o çocuğun incitilmesinden çekindiler. Zaman zaman bu kararı almadıkları için pişmanlık duyduklarını da söylediler.
“Emekliliğimiz iyi geçiyor. Sağlığımız yerinde. Keşke hanımın ayağı da böyle olmasıydı. Çok gezdik biz. İngiltere’ye gittik, hemen hemen her yıl arabamızla Türkiye’ye gittik. Bir ömür böyle geçti…Zorluklar yaşadık ama güzel bir hayatımız oldu…”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Erdoğan, Tokayev ile basın toplantısı düzenledi : “Kıbrıs Türklerinin eşit ve özden gelen haklarına saygı duyulmasını özellikle istişare ettik”

Published

on

By

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev ile görüşmesinde, Kıbrıs Türklerinin eşit ve özden gelen haklarına saygı duyulmasını istişare ettiklerini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev ile baş başa görüşmesi ve Türkiye-Kazakistan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi 5. Toplantısı’na katılmasının ardından çeşitli alanlardaki anlaşmaların imza törenine başkanlık etti ve ortak basın toplantısı düzenledi.

-“Kıbrıs Türkleriyle de dayanışmamızı güçlendirmeye devam ediyoruz”

Doğu Akdeniz’den Türkistan’ın en ücra köşelerine uzanan coğrafyada, “Dilde, fikirde, işte birlik” şiarıyla hareket ettiklerini belirten Erdoğan, “Gerek ikili ilişkiler, gerek aile meclisimiz olan Türk Devletleri Teşkilatı bünyesinde, Türk dünyasının güçlenmesi için birlikte çalışıyoruz.” dedi.

Kazakistan’ın, Türk Devletleri Teşkilatı’nın 2026’daki Gayriresmi Zirvesine Türkistan’da ev sahipliği yapacak olmasından memnuniyet duyduğunu dile getiren Erdoğan, “Türk dünyasının asli ve ayrılmaz bir unsuru olan Kıbrıs Türkleriyle de dayanışmamızı güçlendirmeye devam ediyoruz. Biraz önce Sayın Tokayev ile kabul ettiğimiz ortak bildiride Kıbrıs Türklerinin eşit ve özden gelen haklarına saygı duyulmasını özellikle istişare ettik. Cumhurbaşkanı Sayın Tokayev ile dünyanın içinden geçmekte olduğu bu zorlu süreçte bölgesel ve uluslararası meseleleri de değerlendirdik.” ifadelerini kullandı.

-“Ticaret hacminde 15 milyar dolar seviyesini hedef alarak yolumuza devam ediyoruz.”

Tokayev ve heyetini, Türkiye-Kazakistan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi 5. Toplantısı vesilesiyle Ankara’da misafir etmekten memnuniyet duyduğunu ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

“Hatırlayacaksınız, 2019’da Stratejik Ortaklığımızı ilan ettiğimiz Kazakistan ile münasebetlerimizi üç yıl önce Geliştirilmiş Stratejik Ortaklık düzeyine yükseltmiştik. Kazakistan, bölgenin en büyük ekonomisi, bizim de bölgedeki en büyük ticari ortağımız. Ticaret hacminde 15 milyar dolar seviyesini hedef alarak yolumuza devam ediyoruz.”

Türkiye’nin Kazakistan’daki yatırımlarının 5 milyar dolar seviyesine ulaştığını, Kazakistan’ın Türkiye’deki yatırımlarının ise 1,5 milyar dolara yaklaştığını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

“Müteahhitlik firmalarımız bugüne kadar 30 milyar dolar değerinde 500’ün üzerinde projeyi başarıyla üstlendi. Bugün de savunmadan enerjiye, ulaştırmadan bilim ve teknolojiye çok geniş bir yelpazede görüş alışverişimiz oldu. Neticede biraz önce şahit olduğunuz 20 belgeyi imzaladık. Madencilik ve nadir toprak elementleri gibi bu sektörlerde işbirliği imkanlarını değerlendirdik. Daha fazla miktarlarda Kazak petrolünün ülkemiz üzerinden dünya pazarlarına ulaştırılmasının yollarını ele aldık. İpek Yolu’nun günümüzdeki karşılığı olan Hazar Geçişli Orta Koridor’un kullanımı ve geliştirilmesi hususunda yapabileceklerimizi istişare ettik.”

Tokayev ile askeri ve savunma sanayi işbirliğini daha ileriye taşıyacak somut projeleri de görüştüklerini bildiren Erdoğan, şunları kaydetti:

“Güvenlik işbirliği ve FETÖ başta olmak üzere terör örgütleriyle mücadele konuları da gündem başlıklarımız arasında yer aldı. Ülkemizi ziyaret eden Kazak turist sayısı her geçen yıl artıyor. Geçtiğimiz sene 900 bine yakın Kazak kardeşimizi ülkemizde ağırladık. Ülkemizden de Kazakistan’a yönelik bir teveccüh olduğunu görüyoruz. Kazakistan, Türk vatandaşlarına vize muafiyet süresini 90 güne çıkardı. Bu karardan dolayı değerli kardeşim Tokayev’e teşekkür ediyorum. Eğitim ve kültür konuları her zaman olduğu gibi yine gündemimizdeydi. İlk kapsamlı ortak projemiz olan Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi 30 yılı aşkın süredir 100 binden fazla mezun verdi. Şimdi de Sayın Tokayev’in desteğiyle Türkiye Maarif Vakfı’nın Astana ve Almatı’da birer okul açma çalışmalarına başladığının müjdesini buradan vermek isterim. Ayrıca, Gazi Üniversitesi de Güney Kazakistan Pedagoji Üniversitesinde bir şube açacak.”

Bu yılın Kazakistan’ın milli şairi, Kazak halkının büyük dahisi, mütefekkir Abay Kunanbayev’in 180’inci doğum yıl dönümü olduğunu hatırlatan Erdoğan, Kunanbayev’i rahmetle yad etti.

Gazze başta olmak üzere Rusya-Ukrayna savaşı ve Afganistan gibi başlıklarda görüş alışverişinde bulunduklarını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

“Terör devleti İsrail, 22 aydır Filistin halkını canice katlediyor. 360 kilometrekareye hapsettiği Gazzeli kardeşlerimize soykırım uyguluyor. Gazze’den, Nazi kamplarından çok daha kötü daha vahşi ve insanlık dışı fotoğraflar geliyor. Tüm dünyanın gözleri önünde bir halk açlık ve susuzlukla öldürülüyor. Gazze’deki insani durum felaket boyutundadır. Masum çocuklar ya açlıktan ya da İsrail işgal güçlerinin silahlarından çıkan kurşunlardan dolayı can vermektedir. İsrail’in açlığı özellikle Filistinlilere karşı bir silah olarak kullanması, bunların insanlıktan nasibini almadıklarının en açık göstergesidir. Bu barbarlık karşısında İslam ülkeleri başta olmak üzere herkesin, vicdan sahibi tüm ülkelerin tüm halkların sesini daha fazla yükseltmesi şarttır. Biz bu konuda ne yapılması gerekiyorsa yapmaya devam edeceğiz. Gazze halkına soykırım uygulayanların hukuk ve tarih önünde hesap verdiği günleri de inşallah göreceğiz.”

Kazakistan Cumhurbaşkanı Tokayev ve heyetine, Türkiye’yi ziyaretleri için bir kere daha teşekkür eden Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

“Kıymetli kardeşim, Türkiye’nin yakın bir dostu olduğunu göreve geldiği günden bu yana attığı kararlı adımlarla ortaya koymuştur. Kendisine Türkiye-Kazakistan kardeşliğine yaptığı eşsiz katkılardan dolayı devlet nişanımızı tevcih edeceğiz. Rabbim dayanışmamızı, muhabbetimizi daim eylesin diyorum. Bu düşüncelerle konsey toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyor, buradan kardeş Kazakistan’a sağlık esenlik ve refah dileklerimi iletiyorum.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Başbakan Üstel:Şehit ve gazilerimize olan vefa borcumuzu lafla değil hizmetle ödüyoruz

Published

on

By

Başbakan Ünal Üstel, Mücahitlerin Tazmini ile Gazilerin Hak ve Menfaatlerinin Belirlenmesi Yasası kapsamında düzenlenen “Gazilik Beratı” ve “Gazilik Kartı” takdim törenine katıldı. Törende yaptığı konuşmada, “Bugün özgür bir devlette, bayrağımızın gölgesinde yaşıyorsak bunu şehitlerimize ve gazilerimize borçluyuz.” diyerek milli mücadele kahramanlarını minnetle andı.

 

“HAYATA GEÇEN HER PROJE, SİYASİ İSTİKRAR SAYESİNDE”

 

Başbakan Üstel, konuşmasında, Kıbrıs Türk halkının milli mücadele yıllarında verdiği büyük bedeli hatırlatarak, “Vatanını, toprağını koruyan, canını ortaya koyan şehit ve gazilerimiz olmasaydı bugün hür bir devlet çatısı altında olamazdık. Onlara olan vefa borcumuz, sözle değil icraatla ödenir. Son dönemde hayata geçirdiğimiz tüm büyük projelerin en büyük sebebi de vizyonumuz, cesaretimiz ve siyasi istikrarımızdır” dedi.

 

Kıbrıs Türk halkının liderleri Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Raif Denktaş’ı rahmet ve minnetle anan Üstel, 20 Temmuz Barış Harekatı’na kadar yaşanan saldırılara değinerek, “Kıbrıs Türkü o günlerde geri adım atmadı, bugün de geri adım atmayacak.” ifadelerini kullandı.

 

 

RUM BASKISINA KARŞI YENİ ADIMLAR

 

Rum tarafının Kıbrıs Türk halkına yönelik baskılarını hatırlatan Üstel sözlerine şöyle devam etti:

“Turizme karşı uygulanan ambargoları imzaladığımız anlaşmalarla tek tek kırıyoruz. İş dünyamıza karşı hukukun siyasallaştırıldığı saldırılara asla boyun eğmeyeceğiz. Anavatan Türkiye ile birlikte yürüttüğümüz hukuk savaşını mutlaka kazanacağız. Kıbrıs Türk halkını ekonomik, hukuki ve siyasi baskılardan kurtarmak bizim namus borcumuzdur.”

 

“HER SEKTÖRE EŞİT HİZMET, HER VATANDAŞA ADALET”

 

Hükümet olarak sağlık alanından sosyal konut projelerine kadar tüm sektörlere yatırım yaptıklarını vurgulayan Üstel, Karpaz’dan Lefke’ye sağlık yatırımlarını artırdıklarını, Maraş Sağlık Merkezi’ni açtıklarını, Lefkoşa Hastanesi için temel attıklarını. Girne ve Güzelyurt Hastanesini açmaya hazırlandıklarını belirtti.

 

Gençlere yönelik kırsal kesim arsası ve sosyal konut projelerinden bahseden Üstel, “Adaletli olacağız, sosyal konutları zaten evi olanlara vermeyeceğiz. Bizim siyasetimiz, şehit ve gazilerimizin emanetine olan devlete ve gençlerimize sahip çıkma siyasetidir.” dedi.

 

“GAZİLERİMİZE TÜRKİYE’DE DE AYNI HAKLAR”

 

Gazilerin Türkiye Cumhuriyeti’nde de aynı haklardan yaralanabilmesi adına gerekli çalışmaların tamamlandığını ifade eden Üstel, “Gazilerimiz başımızın tacıdır, onların hakkını ödemek boynumuzun borcudur.” diyerek gazileri selamladı.

 

“ŞEHİTLERİMİZE VE LİDERLERİMİZE MİNNET BORCUMUZ EBEDİDİR”

 

Başbakan Ünal Üstel, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“Bu devlet, şehitlerimizin canıyla, gazilerimizin kahramanlığıyla, büyük liderlerimizin vizyonuyla kuruldu. Bizim görevimiz, bu emanete sahip çıkmak, vefa borcumuzu hizmetle ödemektir. Ruhları şad olsun, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Caretta Caretta kaplumbağalarına uydu vericisi takıldı

Published

on

By

Doğu Akdeniz Üniversitesi Sualtı Görüntüleme ve Araştırma Merkezi (DAÜ-SAGEM) ile Kuzey Kıbrıs Deniz Kaplumbağalarını Koruma Derneği (SPOT) iş birliğinde, iki Caretta Caretta kaplumbağasına uydu vericisi takıldı.

DAÜ’den verilen bilgiye göre, İskele ve Alagadi sahilinden doğaya bırakılan kaplumbağalara takılan verici ile Akdeniz göç rotaları ve beslenme alanları izlenmeye başlandı.

Uydu vericilerinin temini, Türkiye İş Bankası ile Kuzey Kıbrıs Lions Dernekleri Federasyonu ve federasyona bağlı 14 kulübün sağladığı finansal destekle yapıldı. Proje, Caretta Caretta türünün göç yolları ve beslenme alanlarının zaman içinde nasıl değiştiğini izleyerek, türün korunmasına yönelik bilimsel veriler üretmeyi hedefliyor.

Açıklamada, “Kaplumbağaları yalnızca kendi kumsallarımızda değil, binlerce kilometre uzaktaki beslenme alanlarında da koruyabilmek için bu veriler büyük önem taşıyor. Uluslararası iş birlikleriyle yürütülen bu çalışmalar, türün korunmasına yönelik stratejik adımların temelini oluşturuyor” ifadelerine yer verildi.

Kaplumbağaların güncel konumları şu bağlantıdan canlı olarak takip edilebiliyor: “https://my.wildlifecomputers.com/data/map/?id=68657ee0051df304dd0e0cc9.”

Devamını Oku

Trending

Reklam