Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Baf’ın Foto Zeki’si, Lefkoşa’nın Foto Kervan’ıydı…

Published

on

Fotoğraf stüdyosunda çırak olarak çalışmaya başladığında 15 yaşındaydı Zeki Kervan.
Mustafa Diana gibi o da, “bana babalık yaptı” dediği fotoğrafçı Fevzi Akarsu’nun yanında yetişti. Baf’ta açtığı stüdyo iki kez bombalandı. İlkinde arkadaşları yaralandı, ikincisinde her şeyi yandı. Kendi deyimiyle “Sıfırlandı…”

Çatışmaların ortasında, bir cesaretle taksiye atladığı gibi Baf’tan Lefkoşa’ya, eşinin yanına geldi.

3 arkadaşın ortak olduğu Foto Kervan’da çalışmak için teklif aldı. “Kurulu bir stüdyo olmasa bu işi yapamazdım, yeni stüdyo açmak kolay değildi, her şey çok pahalıydı…” dedi.

Gün geldi o stüdyonun sahibi oldu; Baf’ın Foto Zeki’si, artık Foto Kervan’dı. Kervan’ı soyadı olarak da aldı.
Şimdi 90 yaşında Zeki Kervan. 60 yıllık meslek hayatında çektiği gelinlerin, damatların, bayramlık çocukların ve ailelerin fotoğrafları kim bilir kaç evde, kaç albümdedir…

Bir süre önce ayağı kırılan, henüz eski sağlığına kavuşamayan Seval Kervan da eşlik etti röportajımıza. Eşinin çektiği gençlik fotoğraflarından birini gösterdi ve derin bir ah’la “Bir ömür geçti…” dedi

Önemli olanının sağlıklı yaşamak ve yaşlanmak olduğunu, bunu da başardıklarını söyledi Zeki Kervan ve şöyle özetledi fotoğrafçılık geçmişini: “Bizim zamanımız bambaşkaydı, sanat o zaman vardı…”

-Tatlıcı bir baba… “Şambalisini adada yapan yoktu…”

Zeki Kervan, 1932’de Amber-Mustafa çiftinin 3 çocuğundan biri olarak Larnaka’da doğdu.
“Sülalemiz tatlıcıydı. Babam küçük bir dükkanda tatlı yapar, arabasıyla sokakta satardı… Yaptığı tüm hamur işlerini severdim ama Şambalisini adada yapan yok…” dedi.

-Baf’tan Lefkoşa’ya…

Çocuk yılları Baf’ta, ilk gençlik yılları Lefkoşa’da geçti Zeki Kervan’ın.

“İlkokula Baf’ta gittim. Ortaokulda sınıfı geçemeyince mecbur oldum Rum okuluna gittim, milli görüşlerim nedeniyle 2 sene dayanabildim buraya…

KATAK, Rumlarda olup, Türklerde olmayan sanatları öğrenmek isteyenleri Lefkoşa’ya gönderirdi. Baf’ın Müftüsü Dana Efendi’nin de olduğu Türk Birliği’nde toplantı yapıldı, bir demirci, bir de fotoğrafçı çırağı aradıklarını söylediler. Ben fotoğrafçılığı istedim, ona meraklıydım.

Tek şartları Lefkoşa’da yanında kalabileceğin ailen olmasıydı. Aylık 36 lira da maaş veriyorlardı.
KATAK’ın anlaşması vardı ustayla; ‘Bu çocuğu yetiştireceksin, Baf’a gelip fotoğrafçılık yapacak’. Lefkoşa’da halamın yanına yerleştim. Ablam evliydi, onlar da halamla kalırdı…”

-“El, göz ve dokunuş marifeti…”

“Çok iyi bir insandı, bana babalık yaptı” dediği Fevzi Akarsu’nun yanında çırak olarak çalışmaya başladığında 15 yaşındaydı Zeki Kervan. 1940’lı yılların sonunda geldiği Lefkoşa’da 9 yıl kaldı.

“Fevzi Bey aslında kunduracıydı. Fotoğrafçılığa merak salmış, Türkiye’den gelen bir fotoğrafçıdan öğrenmiş işi. Lefkoşa’daki tek Türk fotoğrafçı oydu. Mustafa Diana da onun yanındaydı.
Ben önceleri karanlık odaya girerdim. Mustafa daha çok rötuş üzerine çalışırdı. Rötuşu ondan öğrendim. Mustafa ayrılıktan sonra bu işe ben devam ettim. İlk yılın sonunda KATAK’tan geldiler; ‘Zeki hazırsa Baf’a gelip çalışmaya başlasın, ona artık maaş veremeyeceğiz’ dediler. 1 yılda neyi öğreneceksin?

Ustam, ‘Siz gidin, ben bu çocuğa kefilim, maaş vermezseniz de vermeyin, ben ona haftalık veririm’ dedi. Sanatı öğrenip iş çıkarmaya başlayınca haftada 5 lira alırdım. Övünecek değilim ama 18 yaşında ada çapında bir numaralı rötuşer olmuştum… Bu iş, el, göz ve dokunuş marifetiydi…

9 yılın sonunda, ustam ‘Zeki, artık usta olarak çalışabilecek durumdasın. Her şeyimi sana vereceğim, ben bu işi bırakacağım’ dedi… Stüdyodaki malzemelerin hepsini kamyona yükledim, Baf’a götürdüm. ”

-“Baf’taki tek Türk fotoğrafçı bendim…”

1950’li yıllar… Baf’ta yeni bir dönem başlıyor Zeki Kervan için. Bir ev kiralıyor, “Foto Zeki” ismiyle o evi stüdyoya çeviriyor.
“Baf’taki tek Türk fotoğrafçı bendim. Sedat diye bir arkadaş vardı, o da benden sonra stüdyo açmıştı.
Stüdyoda da çekim yapardım, çağırırlardı, düğünlere de giderdim. Asıl iş cumartesi-pazar olurdu.
Randevu faslı da yoktu. Eve gelip, ‘Gelinle damat seni bekler’ diyerek beni yemekten kaldıranlar olurdu. Bayramlarda da kapamazdık, herkes giyinir, onarılır, çoluk çocuk ailece gelir fotoğraf çektirirdi.

Vitrinime bakan bir Rum fotoğraflarıma hayret etmişti. Öyle güzel rötuş yapardım ki yüzde kalem izi görünmezdi. Siyah beyaz fotoğrafları da kendi yağlı boyalarımla renklendirdim…
Kimlik kartları ilk kez çıkarılacağı dönem köyleri dolaşıp insanların vesikalık fotoğrafını çektim. İki Rum, iki de Türk fotoğrafçıya bölüştürdüler köyleri. 20-22 köy vardı payıma düşen… Gençlik vardı o zaman, yorgunluk diye bir şey hissetmezdik…”

-Rumlar stüdyosunu bombaladı… Arkadaşları yaralandı…

1958’de Rumlar bomba attı stüdyosuna. Güpegündüz hem de.
“6 arkadaştık içerde. Türkiye’den mecmua gelirdi, arkadaşlar onu incelerdi. Kardeşim makineye film takarken, ‘Abi bomba’ dedi… Karanlık odanın kapısı arkamdaydı, kapıyı itip yere yattım. Öteki arkadaşlar kaçmak için kalktılar, yaralandılar. Birinin ayağına şarapnel parçası saplandı, riskli yerde diye çıkaramadı doktorlar, ömür boyu onunla yaşadı. Eşyalarım zarar görmedi ama dükkan darmadağın oldu. Perişan olduk. Böyle bir şey beklemezdim…”

-61 yıllık birliktelik

Zeki Kervan eşi Seval Hanımla 1961’de evlendi. 61 yıldır birlikteliğin başlangıç yeri de Baf’tı…
“Seval’ın ailesi Baf’lıydı. Tatillerde Baf’a gelirdi. Bir pazar, yeğenleriyle dükkanın önünden geçerken ilgimi çekti. Annem de evleneyim diye ısrar ederdi, ona da söyledim. Benden habersiz Seval’ın babasına, ‘Evlenme çağında bir kızınız var, gördük beğendik…’ diye mektup gönderdi.

1961’de evlendik. Düğünü hem Lefkoşa’da hem de Baf’ta yaptık. Düğün fotoğraflarımızı ben çektim ama nikah fotoğraflarımızı Foto Atlas çekmişti. Önceleri Diana, Şık, Atlas, Ümit vardı…4-5 fotoğrafçıydık… Amatör olarak bu işe yeni başlayanlar da vardı. Bütün arkadaşlarla samimiydik. Birbirimizin fotoğraflarını da çekerdik. Hırs, çekişme, öyle şeyler yoktu…”

-“Çöp bile kurtaramadık… Sıfırlandım”

Toplumlararası çatışmalarda Zeki Kervan’ın stüdyosu ikinci kez saldırıya uğradı.

“Eyüp Efendi, ‘Zeki, eşyalarını buraya taşı, burası daha güvenli’ dedi. Güya Türk semtine taşıdık stüdyoyu ama Rumlar Türk semtine kadar girdi. Teslim olmuştuk resmen. Stüdyoya girdiler, her şeyi yakıp yıktılar. Çöp bile kurtaramadık. Sıfırlandım… Tek kuruşluk yardım da alamadım. İş yok, güç yok, para yok. Çok zorluk çektik… 1964’te Seval’ı babasının yanına, Lefkoşa’ya yolladım…”

-“Beni Lefkoşa’ya getiren taksi şoförü kaybedildi…”

Sohbetin bu kısmında, Seval Hanım Lefkoşa’ya gelişiyle ilgili ilginç bir anı anlattı:

“Zeki’yi yalnız bırakmak istemezdim. Beni Lefkoşa’ya getirecek şoförle anlaştım, eşyalarımı bırakıp, Baf’a dönecektim. Babam ısrar etti, ‘Artık Zeki’yi buraya getirtmeye bakacaksın’ dedi. Gideceğim diye ağlamama rağmen babam izin vermedi. Beni getiren şoför Kamil’di, dönüş yolunda Rumlar tarafından kaybedildi…”

Çatışmaların ortasında, bir cesaretle taksiye atladığı gibi Baf’tan Lefkoşa’ya, eşi Seval’ın yanına geldi Zeki Kervan.
“Canımı avcuma alıp kaçtım… Tek düşündüğüm oradan kurtulup eşimin yanına gelmekti… Çok şaşırdılar beni görünce. Beklemezlerdi. Seval ağlamaya başladı… Keşke savaş olmasıydı da Baf’tan ayrılmasaydık. Orada çevrem vardı, Lefkoşa’da beni tanıyan yoktu.

Bildiğim işi yapmak istedim. Foto Şık’ın bir yardımcıya ihtiyacı vardı. Rotüşer olarak kısa süre onun yanında çalıştım.”
-Foto Zeki’ye iş teklifi
Zeki Kervan’ın Baf’ta başlayan mücahitliği Lefkoşa’da sürdü. Ağırdağ, Kömürcü, Bozdağ ve Lefkoşa’da mücahitlik yaptı. 3 arkadaşın ortaklığında kurulan Foto Kervan’da çalışmak için teklif aldı mücahitlik yıllarında.

“Salih Coşar, Ali Süha ve Çetin Birinci kurmuştu Foto Kervan’ı. Neden bu adı koyduklarını da bilmiyorum. İsmet Vehit Güney resim öğretmeniydi ama fotoğraf çekmeye meraklıydı. Fotoğrafları o çekerdi.

Okullar açıldı, İsmet Bey okula döndü. Stüdyoya gelen giden olurdu, fotoğraftan anlayan yok. Ali Süha, bana stüdyoda çalışmayı teklif etti. Komutandı…Kabul ettim.
İkinci iş yasağı gelince 3 ortak stüdyonun hisselerini bana sattı. Baf’ta Foto Zeki’ydik, Lefkoşa’da Foto Kervan olduk. Foto Zeki ismini tabii ki daha çok severdim.

İşim zamanla beğenildi, epeyi müşterim oldu. Birleşmiş Milletler (BM) askerlerine foto-montajla fotoğraf hazırlardım.. Bir profil fotoğrafı çekerdim, bir de karşıdan… Çocuklarının fotoğrafını berelerine, eşlerinin fotoğrafını da göğüslerine yerleştirirdim… Kendi buluşumdu bu. 5 liraya yapardım bu işi. Birkaç kişiye yaptım sonra askerler kaldırımda sıra beklemeye başladı.
BM’den bir komutan beni Kanada’ya götürmek istedi. ‘Bu işleri burada ucuza yapıyorsun, orada çok daha fazla kazanırsın’ dedi. Yeni evliydim, nasıl gidecektim? Hiç de pişman olmadım. İşlerim iyiydi ama Lefkoşa’da kurulu bir stüdyo olmasa bu işi yapamazdım, yeni stüdyo açmak kolay değildi, her şey çok pahalıydı…”

1965’ten 1995’e 30 yıl Köşklüçiftlik’te çalışan Zeki Kervan, stüdyosunu ustası Fevzi Akarsu’nun eski evine taşıdı. Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın karşısındaki evde bir süre daha fotoğrafçılık yaptı.

Nasıl ki ustası eşyalarını ona verdi, o da emekli olmaya karar verdiğinde stüdyosundaki eşyaların çoğunu çırağına verdi… “O makineleri elimde tutup ne yapacaktım….?” dedi.

“Meslek hayatımda 5-6 çırağım olmuştu. Aralarından sadece Yücel (Onurlu) stüdyo açabildi. Bu, para isteyen bir iş. Yücel gündüz okula gider, okul çıkışı yanıma gelip rötuş yapar, gece de stüdyoda kalırdı… O kadar meraklıydı yani.”

-“Bizim zamanımız bambaşkaydı, sanat o zaman vardı”

Zeki Kervan, dün-bugün değerlendirmesi de yaptı, “Şimdi her şey çok daha kolay…” dedi.
“Karanlık odada çok çalıştım ben. Müşteri gelince ansızdan karanlıktan aydınlığa çıkardık, kör olurdu gözlerimiz nerdeyse. Bizim zamanımız bambaşkaydı, sanat o zaman vardı. İnsanlar fotoğrafa da meraklıydı. Gelinler, damatlar, aileler, sevgilisiyle gelenler… Çırılçıplak fotoğraf çektirenler bile olurdu…”

– “Güzel bir hayat geçirdik”
Zeki-Seval Kervan çiftinin çocukları olmadı. Anlattıklarına göre, evlat edinmek istediler ama küçük bir yerde yaşadıklarından günün birinde o çocuğun incitilmesinden çekindiler. Zaman zaman bu kararı almadıkları için pişmanlık duyduklarını da söylediler.
“Emekliliğimiz iyi geçiyor. Sağlığımız yerinde. Keşke hanımın ayağı da böyle olmasıydı. Çok gezdik biz. İngiltere’ye gittik, hemen hemen her yıl arabamızla Türkiye’ye gittik. Bir ömür böyle geçti…Zorluklar yaşadık ama güzel bir hayatımız oldu…”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Hukuk Dairesi bütçesi komitede oy birliğiyle kabul edildi

Published

on

By

2025 Mali Yılı Merkezi Devlet Yönetimi Bütçe Yasa Tasarısı’nda 307 milyon 435 bin TL’lik Hukuk Dairesi (Başsavcılık) bütçesi, Cumhuriyet Meclisi Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi’nde oy birliğiyle kabul edildi.

– Varol

Komitede ilk sözü alan Başsavcı Yardımcısı Ahmet Varol, Başsavcılık olarak gerek ülkedeki nüfus artışı, gerekse suç oranlarının artması ve değişmesi nedeniyle ağır cezada artış olduğuna dikkat çekerek, savcılığın açtığı ceza dava sayısının 2024 Kasım ayına kadar 48 bin 214 olduğunu kaydetti.

Savcı sayısının azlığının bazı davalarda yetersizliğe neden olduğunu dile getiren Varol, kendilerinden istenen görüş ve taleplerin hepsine cevap verilemediğini belirtti.

İşlemleri yaparken bazı sıkıntılar da olduğuna dikkat çeken Varol, kazalardaki Savcılık Daireleri’nde araç olmadığını söyledi.

Maliye Bakanlığı ile yapılan görüşmelerde araç talepleri bulunduğunu fakat karşılanmadığını dile getiren Varol, personel ihtiyaçlarının da olduğunu kaydetti.

Özellikle Lefke’de yeni mahkeme binası açıldığını fakat personel eksikliği nedeniyle sıkıntılar yaşandığını ifade eden Varol, taşıma personelle bazı davaların yapılmaya çalışıldığını söyledi.

Savcılığın asli görevlerini yerine getirmesi için imkân tanınması gerektiğini dile getiren Varol, bu yıl içerisinde münhal açılıp savcı alınmasının planlandığını dile getirdi.

– Özuslu

CTP Milletvekili Sami Özuslu da, sahte diploma meselesi, eczacılar ve doktorlar konusunda sürecin ne durumda olduğunu sordu, basına yansıyan bazı olaylarla ilgili bir bilgi istedi.

– Varol

Yeniden söz alan Başsavcı Yardımcısı Ahmet Varol, eczacılar ve diplomalar hakkında sorulan soruyu cevapladı. Varol, şu ana kadar birçok eczacı ve doktorlarla ilgili soruşturmanın devam ettiğini dile getirdi.

Eczacılarla ilgili klasörlerin kalabalık olduğunu söyleyen Varol, polisin bu konuyla ilgili epey yol katettiğini ve yılbaşından sonra bu dosyaların Savcılığa teslim edilmesinin beklendiğini kaydetti.

Diploma konusu ve eczacıların dosyalarına öncelik verileceğine dikkat çeken Varol, özellikle eczacılar konusunda 18 bin 700 kişiden ifade alındığı bilgisini verdi.

Varol, dosyaların iki ay içerisinde savcılıkta incelenmeye başlayacağını düşündüğünü dile getirerek, diplomaların Mali Şube tarafından incelediğini, şu anda 9 kişiyle ilgili dosyanın data incelenmesinde olduğunu ve başka diplomalara da ulaşıldığı haberini aldıklarını söyledi.

– Şahali

CTP Milletvekili Erkut Şahali de, savcılık makamındaki mevcut iş yüküne bağlı olarak ihmal edilen alanların doldurulması gerektiğini ifade etti, dava sayısında gerileme beklentilerinin olmadığını söyledi.

Meclis’te son dönemde yaşanalara değinen Şahali, savcılığın teşkilat şemasında bir çalışmaya ihtiyacı olduğunu dile getirdi.

Konuşmaların ardından Hukuk Dairesi (Başsavcılık) bütçesi oylandı ve oy birliğiyle kabul edildi.

Bütçe komitesi bugünkü çalışmalarını tamamladı.

Komite yarın saat 11.00’de yeniden toplanarak görüşmelerine devam edecek.

Komitede yarın, 1 milyar 969 milyon 523 bin TL olarak öngörülen Başbakanlık bütçesi ile 1 milyar 936 milyon 92 bin TL olan Başbakan Yardımcılığı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanlığı bütçeleri ele alınacak.

Devamını Oku

Kıbrıs

Mahkemeler bütçesi oy birliğiyle kabul edildi

Published

on

By

2025 Mali Yılı Merkezi Devlet Yönetimi Bütçe Yasa Tasarısı’nda Mahkemeler bütçesi 29 milyon TL’lik artışla, 927 milyon 978 bin 300 TL olarak , Cumhuriyet Meclisi Ekonomi, Maliye, Bütçe ve Plan Komitesi’nde oy birliğiyle kabul edildi.

Komite görüşmesine Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ da katıldı.

– Baybars

Bütçe üzerinde ilk olarak söz alan Bağımsız Milletvekili Ayşegül Baybars, yargının bağımsız görev yapabilmesi için bütçenin önemli olduğunu söyledi.

Mahkemelerin bütçe imkanlarının kısıtlı olduğunu vurgulayan Baybars, mahkeme kararlarının uygulandığının gösterebilmesi için “tebliğ ve icra” müessesesinin hızlı çalışması gerektiğini ifade etti.

Ekipman sıkıntılarına değinen Baybars, “Sandalye, masa, printer, kartuş gibi birçok sıkıntı var. Cumhuriyet Meclisi’ne sağladığınız, özellikle o temsil ve ikramlardaki bonkörlüğü mahkemeler bütçesine sağlayamadınız. Merak ediyorum, bu sene bu sıkıntılar nasıl giderilecek?” dedi.

Baybars, mahkemelerin bu anlamdaki sıkıntılarının her yıl dile getirildiğini ve bunların  giderilmesi gerektiğini söyledi.

Mahkemelerin dijitalleşmesi konusuna değinen Baybars, mahkemelerin bütçesinin “özerk bütçe” haline gelmesi gerektiğini belirtti.

“Personel ve insan kaynaları bakımından mahkemeler yeterli seviyede değildir.” diyen Baybars, yargının bütçe konusunda maalesef yasama ve yürütmenin çok altında kaldığını söyledi.

-Şahiner 

CTP Milletvekili Salahi Şahiner de konuşmasında, mahkemelerin cumhurbaşkanlığı yerleşkesinin içerisine taşınıp taşınmayacağını sordu.

-Özerdağ

Yüksek Mahkeme Başkanı Bertan Özerdağ da söz alarak, daha Meclis ve Cumhurbaşkanlığı yerleşkesi projesi yapılmadan, 2015 yılında o bölgede kendilerine bir arazi tahsis edildiğini söyledi.

Dönemin Yüksek Mahkeme Başkanı’nın, yeni mahkeme binası için çalışmalar yaptığını, ancak  şekili itibarıyla istenilen projenin o arazide yapılmasının mümkün olmadığını dile getiren Özerdağ, bu arazinin iadesi karşılığında takas olarak başka arazi verilmesi konusunda görüşmeler yapıldığını, Cumhurbaşkanlığı ve Meclis yerleşkesinin yanında kendilerine 10 dönümlük arazi tahsis edildiğini kaydetti.

Bu araziye mahkemelerin yapılması konusunda onay alındığını dile getiren Özerdağ, yasama, yürütme ve yargının temsiliyeti olan üç kuvvetin aynı bölgede olmasının  onaylandığını aktardı. 

O bölgeye Yüksek Mahkeme Binası’nın yapılacağını dile getiren Özerdağ, binanın kendilerinin hassasiyetleri ve talepleri göz önünde bulundurularak yapılacağını belirtti.

Özerdağ, bina yapımına en geç altı ay içerisinde başlanacağını söyledi.

Son yıllarda hukuk davalarında azalma, ceza davalarında da yükseliş görüldüğünü dile getiren Özerdağ, ağır ceza mahkemelerinin artırılması konusunda tavsiyelerde bulunduğunu fakat ellerindeki binaların yetersiz kaldığını kaydetti. 

Ceza davalarındaki yargıç sayısının artırılmasını talep ettiklerini fakat bu uygulamanın yeni binanın bitirilmesi halinde sağlanabileceğini dile getiren Özerdağ, yargıçların güvenlik sıkıntıları olduğunu, kendilerinin de mahkemelerdeki güvenlik şartlarının artırılması çalışmalarıyla ilgili düşünceleri olduğunu belirtti.

Her yargıcın iki kişilik iş yaptığını ifade eden Özerdağ, yargıçların iş yüküne dikkat çekti.

Konuşmaların ardından Mahkemeler bütçesi oylandı ve oy birliğiyle kabul edildi.

Mahkemeler bütçesinin ardından Hukuk Dairesi (Başsavcılık) bütçesinin görüşülmesine geçildi.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Erhürman gündemdeki konuları değerlendirdi, basında yer alan iddialara yanıt verdi

Published

on

By

Cumhuriyetçİ Türk Partisi (CTP) Genel Başkanı Tufan Erhürman, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile adayı ziyaretinde görüştüğünü belirterek, CTP’nin kararlarını yetkili organlarında aldığını, herkesle görüşüp, herkesle diyalog kurduğunu söyledi.

Erhürman, “Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ile görüştüm. Öyle gizli saklı bir yerde değil, Cumhurbaşkanlığı’nda görüştüm. Yılmaz’ın daha önceki ziyaretinde de, yine Cumhurbaşkanlığı’nda, ‘Enerji’ konusunda düzenlenen geniş bir toplantıda görüşmüştüm.“ dedi.

Yılmaz ile görüşmelerinde doğal olarak Meclis Başkanlığı seçiminin de konuşulan konulardan biri olduğunu ifade eden Erhürman, Yılmaz ile kendisinin adaya gelmesinden önce partilerinin aldığı kararı, yaptığı basın açıklamasını ve bu açıklamada yer alan unsurları da paylaştığını aktardı.

Erhürman, “Nitekim CTP, Cumhuriyet Meclisi’nde, aldığı kararda ve basın açıklamasında ne dediyse onu yaptı.” dedi.

Tufan Erhürman yaptığı yazılı açıklamada gündemdeki konuları değerlendirerek, bugün basında yer alan iddialara yanıt verdi.

-“Aday olursam bağımsız değil, elbette CTP adayı olacağım”

Cevdet Yılmaz ile Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda hiçbir şey konuşmadıklarını belirten Erhürman, şöyle devam etti:

“Bu arada Yılmaz ile görüşmeden bağımsız, gündeme getirildiği için, daha önce defalarca yanıtladığım bir soruyu bir kez de buradan yanıtlayayım; Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olup olmayacağımla ilgili, an itibarıyla ne benim, ne de partimizin bir kararı var. Ama aday olursam elbette bağımsız aday değil, CTP adayı olurum. CTP Genel Başkanının ‘bağımsız aday’ olması herhalde söz konusu değildir.“

Cumhuriyet Halk Partisi Başkanı Özgür Özel ve heyetiyle görüşmelerine de değinen Tufan Erhürman, Özgür Özel ile de Meclis Başkanlığı seçimini konuştuklarını söyledi.

Erhürman açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Özel’in adamıza yaptığı ziyaret sonrasında bir TV programında buradaki siyasi gelişmelerle ilgili olarak anlattıkları çerçevesinde ‘Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP müdahil mi olacak’ diye sormuş birileri. Kimsenin zerre şüphesi olmasın, Ne CHP’nin böyle bir düşüncesi olur, ne de CTP’nin.”

CTP’nin 54 yaşında, bünyesinden Cumhurbaşkanı, başbakanlar, bakanlar çıkarmış bir parti olduğuna işaret eden Erhürman, CTP’nin tüm muhataplarıyla, öz güvenle, arada fikir ayrılıkları olsa da diplomasi diliyle ve dünya diliyle iletişim kurma becerisi ve deneyimine sahip olduğunu vurguladı.

-“Türkiye ile ilişkiler doğru zeminde, iyi ilişkiler olmalıdır”

Erhürman açıklamasında şunları kaydetti:

“Türkiye’den hükumet yetkilileriyle de, AKP ve CHP yetkilileriyle de görüşmektedir ve görüşmeye de devam edecektir. Kısa bir süre önce New York’ta görüşmeler gerçekleştirmiştir. Üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonal mensuplarıyla da, AB, BM yetkilileriyle de, adamızdaki büyükelçilerle de her zaman görüşmüştür, görüşmeye devam edecektir. Ve CTP, nereden gelirse gelsin, Kıbrıs Türk halkının iradesine yönelik her türlü müdahaleye ‘amasız, fakatsız’ karşıdır, karşı duracaktır.

CTP’nin Türkiye ile ilişkilerdeki defalarca açıklanmış pozisyonu nettir: ‘Türkiye ile ilişkiler doğru zeminde, iyi ilişkiler olmalıdır’. Türkiye bize değil, bizimle, biz de Türkiye’ye değil, Türkiye ile konuşacağız. Halkımız adına bütün dünyaya anlatacağımız çok şeyimiz vardır. Halkımızı asla Sarayönü’ne hapsetmedik, hapsetmeyeceğiz.

İrade buradadır. Kıbrıs Türk halkının da, onun bağrından çıkan CTP’nin de öz güveni tamdır.”

Devamını Oku

Trending

Reklam