Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Batı Şeria’daki gösterilerde 1 Filistinli hayatını kaybetti

İsrail askerleri, işgal altındaki Batı Şeria’nın Nablus kentinde Yahudi yerleşim birimlerine karşı düzenlenen gösteriye gerçek ve plastik mermi ile müdahale etti. Müdahale sırasında Filistinli bir çocuk hayatını kaybetti, 9 kişi yaralandı.

Published

on

Filistinli grupların çağrısı üzerine, Nablus’un Beyta ile Beyt Decin, Kalkiliya kentine bağlı Kefr Kaddum ve Ramallah’ın Silvad beldelerinde Yahudi yerleşim birimleri karşıtı gösteriler düzenlendi.

İsrail askerleri, Batı Şeria’nın çeşitli yerlerinde düzenlenen bu gösterilere gerçek ile plastik mermi ve göz yaşartıcı gazlarla saldırırken, Filistinliler ise yollarda araç lastikleri yakarak taşlarla karşılık verdi.

1 Filistinli hayatını kaybetti

Filistin Sağlık Bakanlığı, Nablus’a bağlı Beyta beldesindeki olaylarda İsrail askerlerinin gerçek mermiyle açtığı ateşte bir Filistinlinin hayatını kaybettiğini açıkladı.

Açıklamada, hayatını kaybeden Filistinlinin kimliğine ilişkin henüz bir bilgiye yer verilmezken, ayrıca gerçek mermilerle yaralanan 6 Filistinlinin Nablus’taki Rafediya Devlet Hastanesine nakledildiği kaydedildi.

Toplam 9 yaralı

Yerel kaynaklarda yer alan bilgiye göre, hayatını kaybeden kişi, 15 yaşındaki Muhammed Said Hamayil adlı bir Filistinli.

Öte yandan Filistin Kızılayından yapılan yazılı açıklamada, ise Rafediya Devlet Hastanesine kaldırılan 6 kişi de dahil Beyta beldesinde 9 Filistinlinin yaralandığı belirtildi.

Olaylar sürüyor

Açıklamada, Batı Şeria’nın çeşitli noktalarında düzenlenen gösterilerde onlarca kişinin de göz yaşartıcı gazdan etkilendiği vurgulandı.

Batı Şeria’daki olaylar hala devam ediyor.

Yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri ve Ayrım Duvarı

İsrail’in 1967’de işgal ettiği Batı Şeria’da 250’den fazla yasa dışı Yahudi yerleşim birimi bulunuyor. Bu yerlerde ikamet eden 500 binden fazla sizil Yahudi işgalci, Batı Şeria’da işgal altında yaşayan Filistinliler için hayatı daha da zor hale getiriyor.

Uluslararası hukuka göre, işgal altındaki topraklarda bulunan tüm Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı kabul ediliyor.

Filistin’de 2000 yılında patlak veren Aksa İntifadası’nın (2. İntifada) ardından İsrail yönetimi, 2002’de “güvenlik” gerekçesiyle Batı Şeria ile İsrail arasına “Ayrım Duvarı” inşasına başlamıştı. Ayrım Duvarı nedeniyle Batı Şeria’daki 3 milyona yakın Filistinli, işgal altındaki Doğu Kudüs ve İsrail’e geçemiyor.

Ayrım Duvarı ve yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri inşasına karşı her hafta cuma günü düzenlenen protestolara, İsrail askerleri gerçek ve plastik merminin yanı sıra göz yaşartıcı gaz ve bazen tazyikli atık suyla müdahale ediyor.

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Türk Devletleri Teşkilatının yenilenen bayrağı nedeniyle İstanbul’da bayrak çekme töreni düzenlendi

Published

on

By

Türk Devletleri Teşkilatının (TDT) yenilenen bayrağına geçişin resmi olarak tamamlanması dolayısıyla bayrak çekme töreni düzenlendi.

İstanbul’daki TDT Sekretaryası merkezinin önünde düzenlenen törene, TDT Genel Sekreteri Büyükelçi Kubanıçbek Ömüraliyev, Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Ayşe Berris Ekinci, Kırgızistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Meder Abakirov, Kazakistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Alibek Bakayev, Azerbaycan Dışişleri Bakan Yardımcısı Samir Şerifov ve Özbekistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Babür Usmanov katıldı.

TDT Genel Sekreteri Büyükelçi Ömüraliyev, burada yaptığı konuşmada, güncellenen bayrakta bulunan sekizgenin, yüzyıllardır süregelen Türk devletçiliğini, birliğini ve gücünü temsil ettiğini ifade etti.

Türk-İslam geleneğine göre, sekizgenin bilgeliğin sembolü olduğunu belirten Ömüraliyev, “Bu bayrak kardeşliğimizin gücünü, işbirliğimizin derinliğini ve birlikte inşa ettiğimiz parlak geleceği temsil etmektedir. Türk dünyası genelinde kurumsal kapasitenin arttırılması ve işbirliğinin derinleştirilmesi yönündeki sarsılmaz kararlılığımızın bir göstergesidir.” diye konuştu.

Dışişleri Bakan Yardımcısı Ekinci ise 6 Kasım 2024’te Kırgızistan’ın başkenti Bişkek’te düzenlenen Devlet Başkanları Konseyi 11. Zirvesi’ni “dönüm noktası” olarak nitelendirerek “Zirvede, kardeşlik bağlarımızı daha da güçlendirecek ve Türk dünyası safında bütünleşme çabalarımızı derinleştirecek kararlar alındı ve teşkilatımızın kurumsallaşması yönünde attığı kararlı adımları ortaya koyan belgeler imzalandı.” dedi.

Zirvede, sembolik bakımdan önem taşıyan kararlardan birinin de “güncellenmiş TDT bayrağının kabul edilmesi” olduğunu ifade eden Ekinci, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bayrağımız tüm üye devletlerin ve Türk halklarının ortak değerlerini simgeleyecek şekilde güncellendi. Zirvede aynı zamanda tüm Türk işbirliği teşkilatlarının bayraklarının da TDT bayrağıyla uyumlu hale getirileceği karara bağlandı. İnanıyorum ki, Türk halklarını birleştiren derin tarihi ve kültürel bağlarımızın sembolü olan yeni bayrağımız TDT çatısı altında tesis ettiğimiz güçlü birlik ve dayanışmamızı daha ileriye taşıyacağımız yeni dönemin nişanesi olacak.”

Ekinci, “Güncel bayrağımızın ebedi kardeşliğimizi ve müşterek gelecek vizyonumuzu simgeler şekilde İstanbul’da, ailemizin siz değerli fertlerinin katılımıyla göndere çekilmesine şahitlik etmekten duyduğum heyecan ve memnuniyeti huzurlarınızda bir kez daha vurgulayarak hepinize teşekkürlerimi sunuyorum.” ifadelerini kullandı.

Kırgızistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Abakirov da yeni bayrağın, Türk devletlerinin ortak kimliğini yansıtan ve teşkilata üye olan ülkeleri temsil eden unsurlar içerdiğine dikkati çekti.

Abakirov, “Bu bayrak, işbirliğimizin yeni bir bölümünün başlangıcına işaret etsin. Sürdürülebilir kalkınma, bölgesel istikrar, tüm kardeşlerimizin ve ulusumuzun refahı için gayretle çalışmamız için bize ilham versin.” dedi.

Konuşmaların ardından, TDT Genel Sekreteri Ömüraliyev ve bakan yardımcıları, güncellenen TDT bayrağını göndere çekti.

Tören, aile fotoğrafı çekimiyle son buldu.

Devamını Oku

Dünya

İklim değişikliği uzayı da tehdit ediyor: Uydu çarpışmaları artabilir

Published

on

By

İklim değişikliğinin yalnızca Dünya’daki yaşamı etkilediği düşünülse de, yeni araştırmalar uzayda da ciddi sonuçlara yol açabileceğini ortaya koyuyor. Bilim insanlarına göre, atmosferdeki karbondioksit (CO₂) seviyelerinin artması, alçak Dünya yörüngesindeki uydu hareketlerini değiştirerek çarpışma riskini artırıyor.

Birmingham Üniversitesi’nde yapılan araştırmaya göre, sera gazlarının alt atmosferde ısıyı hapsetmesi, üst atmosferin soğumasına ve büzüşmesine neden oluyor. Normalde atmosferin yoğunluğu, eski uyduların yörüngeden çıkmasını sağlayarak uzay enkazını azaltıyor. Ancak atmosferin incelmesiyle birlikte uyduların yörüngede kalma süresi uzuyor ve çarpışma ihtimali yükseliyor.

Şu anda 300 ila 1000 kilometre yükseklik arasındaki alçak Dünya yörüngesinde 8 binden fazla uydu bulunuyor. Bilim insanları, uzay hava olaylarının atmosferin yoğunluğunu kısa süreli olarak değiştirebildiğini ancak iklim değişikliğinin uzun vadeli bir etkiye sahip olduğunu vurguluyor.

Uydu çarpışmaları ve uzay enkazı riski
Atmosferin yoğunluğunun azalmasıyla birlikte, uydulara uygulanan sürtünme kuvveti de azalıyor. Normal şartlarda atmosferik sürtünme, kullanılmayan uyduların zamanla yörüngeden çıkmasını sağlıyor. Ancak atmosferin incelmesiyle birlikte, uydular yörüngede çok daha uzun süre kalıyor.

Bu durum, eski uyduların yeni uydularla çarpışma riskini artırarak uzay enkazı sorununu büyütüyor. Artan uzay enkazı, yeni uydu fırlatma süreçlerini de daha riskli hale getiriyor ve iletişim, hava tahmini ve navigasyon sistemlerini tehdit ediyor.

Uzayın sürdürülebilirliği için acil önlemler şart
Araştırmanın başyazarı Matthew Brown, Nature Sustainability dergisinde yayımlanan çalışmada, uzayın sürdürülebilirliğinin küresel bir öncelik haline gelmesi gerektiğini vurguladı.

“Genellikle iklim değişikliğinin yalnızca yeryüzündeki etkilerini konuşuyoruz ancak bu çalışma, değişimin uzayda da hissedildiğini gösteriyor. Alçak Dünya yörüngesindeki uydu sayısı hızla artıyor ve bu uydulara haberleşme, hava tahmini ve navigasyon gibi kritik alanlarda bağımlıyız. Uzayın uzun vadeli sürdürülebilirliğini güvence altına almak zorundayız” dedi.

Kessler sendromu tehlikesi büyüyor
Brown, kontrolsüz uydu artışının “Kessler Sendromu” olarak bilinen zincirleme çarpışmaların başlamasına yol açabileceğini belirtti. Bu senaryoda, çarpışan uyduların oluşturduğu enkazlar, diğer uydulara çarparak domino etkisi yaratıyor ve Dünya yörüngesini neredeyse kullanılamaz hale getirebiliyor.

“Teknoloji, uydu çarpışmalarını önlemek için bazı çözümler sunabiliyor ancak Dünya’nın doğal atmosferik değişimlerinin uzay operasyonlarını nasıl etkilediğini anlamak da kritik öneme sahip. Küresel sera gazı emisyonlarının azaltılması, termosferin korunmasına ve uzayın sürdürülebilirliğinin sağlanmasına katkı sunabilir” diye ekledi.

Bilim insanları, uzay ajanslarının ve hükümetlerin bu durumu ciddiye alarak uzun vadeli çözümler geliştirmesi gerektiğini belirtiyor. Uzaydaki çöp sorununun büyümesini önlemek için uydu yönetim politikalarının gözden geçirilmesi ve karbon salınımını azaltmaya yönelik küresel iş birliği sağlanması çağrısında bulunuyorlar.

Devamını Oku

Dünya

ABD’nin Çin gemilerine liman ücreti planı ticareti zorlaştırabilir

Published

on

By

ABD Başkanı Donald Trump’ın ABD limanlarına yanaşan Çin yapımı ya da Çin bandıralı gemilerden ücret talep etme planı, deniz ticaretinde maliyetleri artırma riski taşıyor.

Attığı adımlarla küresel ticaretteki dengeleri sarsan ABD Başkanı Trump’ın yeni hedefi deniz yolu taşımacılığı oldu.

Bu kapsamda Trump yönetimi, ABD’nin gemi inşa ve denizcilik sektörünü yeniden canlandırmayı hedefleyen düzenlemeleri hayata geçirmeye hazırlanıyor.

Konuya ilişkin kararname taslağına göre, ABD’nin denizcilik ve gemi inşa sektöründe Çin’e karşı rekabet gücünün artırılması hedefleniyor.

Bu kapsamda, ABD limanlarına yanaşan Çin yapımı ya da Çin bandıralı gemilerden tonaj bazlı ücretler talep edilmesi öngörülüyor.

Çin yapımı gemilerle aynı filoda bulunan gemilerden de ücret alınması planlanıyor
Aynı zamanda Çin menşeli bileşenler kullanılarak üretilen, monte edilen veya herhangi bir şekilde Çin bağlantılı şirketler tarafından üretilen kargo elleçleme ekipmanlarına gümrük tarifeleri uygulanması planlanıyor.

Ayrıca, inşa edildiği veya bayraklandığı yer fark etmeksizin, Çin yapımı veya Çin bayraklı gemilerle aynı filoda bulunan gemilere de ABD limanlarına girişte ek ücretler uygulanması öngörülüyor.

Kararname taslağında, ABD limanlarına yanaşan Çin yapımı ya da Çin bandıralı gemilerden ne kadar ücret alınacağı ya da bu ücretin nasıl hesaplanacağı belirtilmiyor. Ancak ABD Ticaret Temsilciliği (USTR) raporuna göre, bu gemilere 1,5 milyon dolara kadar ücret uygulanması değerlendiriliyor.

USTR, konuya ilişkin 24 Mart’a kadar kamuoyundan yorum bekliyor.

Çin’in gemi inşa pazarındaki payı yüzde 50’nin üzerinde
Deniz yolu taşımacılığında Çin yapımı gemiler önemli bir paya sahip. Çin’in gemi inşa pazarındaki payının 1999’da yüzde 5’in altındayken 2023’te yüzde 50’nin üzerine çıktığı kaydediliyor.

Söz konusu düzenlemenin yürürlüğe girmesi halinde büyük konteyner taşıyıcıları için maliyet artışını beraberinde getirebileceği tahmin ediliyor.

Taşıyıcılar, ücretlerden kaçınmak için daha az limana uğramak gibi önlemler alacaktır
Navlun piyasası analiz firması Xeneta Başanalisti Peter Sand, AA muhabirine, Trump yönetiminin ABD limanlarına yanaşan Çin yapımı gemilerden ücret alma planının deniz taşımacılığı ve küresel ticaret akışına etkilerini değerlendirdi.

Uygulamanın hayata geçmesi halinde okyanus konteyner taşıyıcılarının ücretlerden kaçınmak için daha az limana uğrama gibi önlemler alabileceğini belirten Sand, bu durumun ABD’de büyük tıkanıklıklara ve gecikmelere neden olabileceğini aktardı.

Sand, tüm gemi türlerinin dahil edilmesi halinde küresel filonun yüzde 23’ünün Çin’de inşa edildiğinin bilgisini paylaştı. Sand ayrıca, tüm konteyner gemilerinin yüzde 39’unun Çin’de inşa edildiğini belirtti.

“Maliyetin tamamı ithalatçıya ve nihai tüketiciye yansıyacaktır”
Büyük nakliye şirketlerinin bu değişikliğe nasıl uyum sağlayabileceğine de değinen Sand, şunları kaydetti:

“En uç seçenek, ABD’ye hizmet verecek bir ‘Özel Amaçlı Şirket’ kurmak olacaktır. Sipariş defteri olmayan ve sadece Çin yapımı olmayan gemileri hizmetlerde kullanacak bir şirket. Daha az uç bir seçenek ise, ödenen toplam ücretleri sınırlamak için ABD’de daha az limana uğramak ve bunların hepsini Çin yapımı olmayan gemilerle yapmak olacaktır. Maliyetin tamamı ithalatçıya ve nihai tüketiciye yansıyacaktır. Bu durum ithal edilen malların kar marjına ve ithalatçının bu kadar yüksek bir maliyet artışını absorbe etme kabiliyetine bağlı olacak.”

Sand, bu durumun nakliyeciler, ithalatçılar ve ihracatçılar için daha yüksek maliyetlere yol açabileceğini vurgulayarak, “Bu ticaret üzerinde bir vergi olacaktır, ki bu da talep üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olacak bir durum, çünkü müşterilerin satın alma gücü azalacaktır.” diye konuştu.

“Benzeri görülmemiş bir belirsizlik iş dünyası için iyi değil”
İthalatçı nakliyecilerin 2018-2019 yıllarında ticaret savaşıyla “iyi başa çıktığını” aktaran Sand, Kanada ve Meksika üzerinden ABD’ye mal getirmek için yeni ticaret yolları oluşturduklarını hatırlattı.

Sand, “Şu anda, sürekli değişen engellerle nasıl başa çıkacaklarını bilmedikleri için felç olmuş ve belirsizlik içindeler. Benzeri görülmemiş bir belirsizlik iş dünyası için iyi değil.” dedi.

ABD’de enflasyonun son dönemdeki yükselişine işaret eden Sand, bunun muhtemelen daha da kötüye gideceğini ifade etti.

Devamını Oku

Trending

Reklam