Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Bayar:Anavatana güveniyorduk… 20 Temmuz 1974’te bizim için o gün güneş kuzeyden doğdu

Published

on

Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) Mücahitler Derneği Başkanı Celal Bayar, bu yıl 50. yılı kutlanan Barış Harekatı’yla yalnız Türklere değil, Rumlar ve Yunanistan’a da barış geldiğini söyledi.

Bayar, “Bizim tezimiz ‘Ya Taksim, Ya ölüm’dü, TMT’nin de parolası oydu. 20 Temmuz 1974’te bunu bizzat yaşadık ve gördük. Anavatana güveniyorduk. Bu inancımız 20 Temmuz 1974’te gerçek oldu. Bizim için o gün güneş kuzeyden doğdu. Biz o gün dedik ki; ölsek de gam yemeyiz…O günleri gördük. Harekat (birinci ve ikinci aşaması), elde ettiğimiz sonuç bizim hayatımızın en mutlu ve unutulmaz günleriydi” dedi.

Barış Harekatı’nın 50. yıldönümü nedeniyle TAK muhabirinin sorularını yanıtlayan Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) Mücahitler Derneği Başkanı Celal Bayar, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı sırasında ve öncesinde Kıbrıs’ta yaşananları anlattı.

Rumlar ve Türkler arasındaki mücadelenin 1 Nisan 1955’te başladığını, 1974’e gelinceye kadar Türk halkının dış dünyayla irtibatının kesildiğini ifade eden Bayar, o günleri “İlaç yok, doktor yok, hastane yok aradığınız malzemeyi bulamıyorsunuz. Köylerden üreticinin yetiştirdiği mal Lefkoşa’ya gelemiyor. Her yerde barikatlar ve o barikatlarda Rumların yaptığı işkenceler. Bu arada 103 köyü terk etmek zorunda kaldık. Çünkü EOKA’cılar kendi komşularını kendi köylülerini tarlada, ovada, çobanı, çiftçiyi, işine gitmeye çalışanı yakalayıp katlediyordu. Özellikle de 1964 yılında…” diye anlattı.

Kıbrıs Türk halkının 1974’e kadar çok acılar çektiğini, çok zor günler yaşadığını, çok büyük bedeller ödediğini, kendi köyü, vatanında göçmen olduğunu, 30 bine yakın insanın göçmen hayatı yaşadığını anlatan Bayar, Barış Harekatı’na kadar yaklaşık 2 bin şehit verildiğini söyledi.

Bayar, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı başladığında adanın yüzde 3’lük bölümünde Kıbrıs Türk halkının küçük küçük getto denilen bölgelerde muhasara altında oluğunu ama 126 noktada mukavemetin devam ettiğini ifade ederek, Akritas Planına göre Rumların Lefkoşa’yı 48 saatte teslim almayı planladıklarını, “Türkiye gelirse kurtaracak Türk bulamayacak” dediklerini anlattı.

-“Türkiye’nin eninde sonunda geleceğini biliyorduk…”

Bayar, “Türkiye’nin eninde sonunda geleceğini biliyorduk. Bizi Rum’un insafına terk etmeyeceğini biliyorduk. Türklüğün verdiği özgürlük aşkı iman kuvvetiyle kendimizi Rum’un karşısında hiçbir zaman zayıf hissetmedik.” dedi.

Bayar şöyle konuştu:

“20 Temmuz 1974’te Kıbrıs Türk halkı birinci sınıf vatandaş ve özgür olma hakkını elde etti. Mutlu Barış Harekatı sonucunda da bugün sınırlarımızla devletimiz doğmuş oldu. 15 Kasım 1983’te ilan edilen KKTC artık sonsuza dek yaşayacaktır. Anavatan ve yavru vatan, Mehmetçik ve Mücahit 20 Temmuz 1974’te kucaklaştı ve bugünkü özgür devlete sahip olduk. Değeri ölçülemez.”

Barış Harekatı sonrasında Kıbrıslı Türklerin birinci sınıf vatandaş olduğunu söyleyen Bayar, “Barış Harekatı’ndan bu yana 50 yıl geçti. Köprülerin altından çok su aktı. Bu saatten sonra Kıbrıs Türkü için geri dönüş yoktur. Artık ileriye bakacağız. Birtakım sorunlarımız var. Bu sorunları da çözmek hükümetlerimize düşer. Artık bir devlette ne olması gerekirse her şeyimiz var. Bir tek dünya ile bütünleşme lazımdır.” dedi.

-“22 yaşında mesleğimi kaybettim, kendimi cephede buldum”

Celal Bayar, 1963-1974’e kadar geçen 11 yıllık sürenin hayatlarında çok etkili olduğunu vurgulayarak, “22 yaşında öğretmenliğe yani başlamıştım. Mesleğimi kaybettim kendimi cephede buldum” dedi.

Bayar, 21 Aralık 1963’te Küçük Kaymaklı’da görev yaptığını, 1963 olaylarından sonra ilk olarak Hamitköy’e intikal ettiklerini, 1964’te belediye evleri standart bölgesine gelerek, 44’üncü bölüğü kurup bölük komutanı olduğunu ve 1969’a kadar bölük komutanlığı yaptığını anlattı.

-“İlk katliam Ayvasıl’da oldu…”

Kıbrıs Türk halkının, Kıbrıs Cumhuriyeti’nden silah zoruyla dışlandığını, adeta sokakta kaldığını, EOKA ve Yunan destekli Rumların Türk köylerine saldırdığını ifade eden Celal Bayar şöyle konuştu:

“Arada sebep yokken, sanki biz devlete karşı isyan etmişiz gibi gösterdiler ve bunu bütün dış dünyaya da böyle duyurdular. Rumlar köyde yıllarca beraber yaşadığı Türk komşularını EOKA’cılara söyledi. İlk katliam Ayvasıl’da oldu. Bugünkü adı Türkeli. Rumlar EOKA’cılarla Türk komşularını işkenceyle, çukurlar kazıp canlı canlı gömdüler.”

Adanın bütün bölgelerinde bunun gibi katliamlar yaşandığını söyleyen Bayar, “Bir taraftan da bize ambargolar uyguladılar. Mevzi yapmayalım, karşı koymayalım diye. Bu ambargolar maalesef 60 yıldır devam ediyor” dedi.

Aralık 1963’te ve 1964’te yaşanan Erenköy mücadelesine de değinen Celal Bayar, Şehit pilot Cengiz Topel’in uçağının Erenköy’de isabet aldığını, Topel’in paraşütle atlayarak kurtulduğunu ancak esir alındığını ve işkenceyle şehit edildiğini de anlattı.

Bu olayın tepki yarattığını, Türkiye’deki o dönem hükümetin Başbakanı Bülent Ecevit ve Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan’ın derhal Kıbrıs’a müdahale kararı aldıklarını ve 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı’nın gerçekleştiğini vurgulayan Bayar, Barış Harekatı’nın bu yıl 50. yılının kutlandığını, harekatın yalnız Türklere değil, Rumlar ve Yunanistan’a da barış getirdiğini vurguladı.

-“1975’te Viyana’da nüfus mübadele anlaşması imzalandı…İki devlet bu şekilde ortaya çıktı”

Bayar şöyle devam etti:

“Ecevit’in meşhur sözüdür. Biz adaya barış için gidiyoruz. Ümit ederiz birliklerimize ateş açılmaz ve zaiyat olmaz. Fakat aksini yaptılar. 21 Aralık’ta Akritas planı, 20 Temmuz 1974’te de İfestos (Volkan) planını uyguladılar, Türk köylerine ve çıkarmaya karşı harekete geçtiler. Pek çok köyümüzü esir aldılar, zaten güney onların kontrolündeydi, kuzeyden esir aldıklarını da Kıbrıs’ın güneyde futbol sahalarında esir tutular. Ama çıkarmayı engelleyemediler. ‘Türkiye gelirse kurtaracak Türk bulamayacak’ diyorlardı. Türkiye’ye karşı geleceklerini hesapladılar. 21 Aralık’ta olduğu gibi bir kere daha yanıldılar. Karşılığını aldılar.

1974 Barış Harekatı’nda güneyde kalanlar 1975 yılına kadar esir muamelesi gördüler. 5 Ağustos 1975’te Viyana’da nüfus mübadele anlaşması imzalanınca güneydeki Türkler kuzeye, kuzeydeki Rumlar da güneye taşındı. İki ayrı devlet de bu şekilde ortaya çıktı.”

Bayar, 50 yıl devam eden görüşmelerde Rumların her şeye hayır dediğini ama gene de bugün Avrupa Birliği ve dünyanın onların arkasında, yanında durduğunu ifade ederek, Kıbrıslı Türklerin ise uluslararası toplumlumdan dışlandığını vurguladı.

-“Bize düşen görev kendi evimizin içini tertiplemek, kendi halkımızı mutlu etmek ve tanınma”

Kıbrıs’ta 50 yıl devam eden müzakereler sonrasında kesin, yaşayabilir bir çözüme ulaşılamadığına dikkat çeken Bayar, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bize düşen görev kendi evimizin içini tertiplemek, kendi halkımızı mutlu etmek ve tanınma, devletin tanınması yönünde artık daha sağlam adımların atılması gerek… İki devlet temelinde, egemen, eşit tezini Anavatan Türkiye de destekliyor. Hükümetimiz de Cumhurbaşkanımız da bu yönde çalışma yürütüyor. İnşallah kısa bir sürede bir tanınma gerçekleşir. Kıbrıs’ta kalıcı çözüm iki devlet temelindedir. Bunun 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı’nın 50. yılında bir kere daha tescillenmesi gerekir.”

Kısa sürede tanınmanın gerçekleşmesi temennisini dile getiren Bayar, “Zor günler geçirdik ağır bedeller ödedik, 2 bine yakın şehit verdik. Şehitlerimizin borcu ödenmez. KKTC tanınır ve yaşatılırsa, kendi vatanımızda mutlu olursak ancak bu şekilde şehitlerin hakkı ödenir. Şehitlerimize sözümüzdür, bu devleti her ne pahasına oluşa olsun yaşatmak boynunuzun borcudur.” dedi.

Celal Bayar, mücadelenin gerçekleşmesinde emeği geçen herkese teşekkür etti, hayatını kaybedenlere, şehitlere Allah’tan rahmet diledi.

-“Güvenlik yönünden vatan emin ellerde”

TMT’nin görevini 1976’da tamamladığını, görevi Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’na devrettiğini, Kıbrıs Türk halkının bir ordusu olduğunu vurgulayan Celal Bayar, “KTBK adadadır. O bizim en büyük teminatımız. Güvenlik yönünden de vatan emin ellerdedir. Anavatan Türkiye de zaten yanı başımızdadır.” dedi.

Rumların bütün amacının garantileri kaldırmak, Türk askerini göndermek ve AB normları içinde Kıbrıs Türk halkını azınlık olarak görmek olduğuna işaret eden Bayar, bunun mümkün olmadığını vurguladı.

Bayar sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bunun için görüşmeye egemen eşit iki devlet olarak oturmak durumundayız. Onun dışında Rum’un niyeti bellidir. Zaten 1960’da bunu denedik. Bir kere daha bu oyuna gelmek istemiyoruz. “

-“Anavatan olmadan biz bu adada varlığımızı devam ettiremeyiz”

KKTC halkının mutlu ve devletine bağlı olabilmesi için yöneticilere, hükümete, idarecilere, herkese görevler düştüğünü ifade eden Bayar, “Her devlette sorunlar var. Bu sorunların en aza düşürülmesi ve halkın devletiyle bütünleşerek, Anavatan Türkiye ile olan bağın daha da güçlendirilmesi lazım.

Anavatan olmadan biz bu adada varlığımızı devam ettiremeyiz. KKTC olmadan da bu adada var olmayız. Barış Harekatı’nın 50 yılında tüm şehitlere Allah’tan rahmet dilerim.” dedi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Published

on

By

Başbakan Ünal Üstel, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile Girne Belediye Başkanı Murat Şenkul’un açıklamalarına tepki gösterdi, “Biz laf değil, hizmet üretiyoruz!” dedi.

Başbakan Üstel, “Girne Belediye Başkanının hükümetimize yönelik yaptığı mesnetsiz açıklamaları hayretle okumaya devam ediyoruz. Ama kimse meydanı boş zannetmesin. Biz, 50 yıldır laf üretenlere karşı hizmet üretmeyi kendine görev bilmiş bir partiyiz. “Onlar konuşur, UBP yapar” dememizin sebebi de budur” dedi.

Üstel, “Halkımız çok iyi bilmektedir ki; bu ülkede yolları da, hastaneleri de, okulları da, sosyal konut projelerini de, liman projelerini de, en yapılmaz denen reformları da yapan hükümetimizdir. Son 3 yıla, 30 yılın işini sığdırdık. Batı Girne Çevre Yolları’nı yıllar sonra yapan da biziz, Doğu Girne Çevre Yolu Projesi’ni başlatan ve tamamlayacak olan da biziz” ifadelerini kullandı.

“İş üretemeyenlerin laf üretmelerini anlıyoruz”

Başbakan Üstel, “Girne’de büyük proje görmek isteyenler, yarım asırdır yapılmayan Antik Liman projesine de bakabilirler. Bu proje ile Girne’nin çehresini değiştirdik. Yıllardır beklenen Yeni Girne Hastanesi’ne yakında açılıyor. Taş taş üstüne koymamış, ülkede elle tutulur tek büyük projesi dahi olmayan bir anlayışın, rutin işleri “asrın projesi” gibi pazarlamasını anlıyoruz. İş üretemeyenlerin laf üretmelerini de anlıyoruz” şeklinde konuştu.

“Bu ülkenin şova değil, işe ihtiyacı var”

“Ne var ki; Kendi ifadeleriyle manipülasyon ve popülist açıklamaları son 3 yılda hükümetimizin gerçekleştirdiği bu dev projeleri gölgeleyemez” açıklamasını yapan Başbakan Üstel, şöyle devam etti:

“Unutulmamalıdır ki; yerel yönetimler reformunu hayata geçiren, batık belediyeleri ayağa kaldıran, belediyeleri güçlendiren ve halka daha çok hizmet edebilecek hale getiren de bizim hükümetimizdir. Kendi partileri, belediyeleri birleştirme yasası görüşülürken Meclis’in kapılarını kırmakla meşguldü, o ama yasayı geçirip belediyeleri birleştiren, güçlendiren ve ayağa kaldıran yine bizdik.

Bu arkadaşların hükümetimizle kavga aramak yerine bize teşekkür etmesi gerekir. Nitekim geçmişte bu teşekkürü de kameralar karşısında yaptılar. Bu ülkenin şova değil, işe ihtiyacı var. Kimse hükümeti hedef göstererek kendi küçük şovlarına bizi alet etmeye kalkmasın. Biz hamasi nutuk atmak için değil, halkımıza hizmet etmek için buradayız. halkın belediyelerden beklediği tek şey de hizmettir.”

“Girne Belediye Başkanı asli görevlerini yerine getirsin, boyundan büyük işlere de ve sözlere de bulaşmasın”

Başbakan Ünal Üstel, “O yüzden Girne Belediye Başkanı asli görevlerini yerine getirsin, boyundan büyük işlere de ve sözlere de bulaşmasın. Biz Girne Belediye’sinin de Girne halkının da dün olduğu gibi yarın da yanında olmaya devam ederek, onların gerçek anlamda hayrına dokunan tüm büyük projeleri gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Hükümetimiz devletin her kuruşunu halkın faydasına kullanan bir anlayışla çalışmaya devam edecek, halkın hayatına dokunan büyük projeleri hayata geçirecektir. Ve Kimse boş laflarla halkı kandıramayacak, hükümetin hizmetlerini gölgeleyemeyecektir!” dedi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ersin Tatar, Ulusal Birlik Partisi Merkezi’nin düzenlediği “Dijital Dönüşümün Gücü; Etkileşim” etkinliğinde partililere hitap etti…

“KIBRIS’TA GELECEK İKİ DEVLETLE KURULACAK, FEDERASYON TARİHE GÖMÜLDÜ”

Konuşmasına teşkilat mensuplarına teşekkür ederek başlayan Tatar, “Sayın Başbakan, değerli bakanlarımız, milletvekillerimiz, ilçe başkanlarımız, büyüklerimiz ve UBP teşkilatlarının neferleri… Bu güzel sabahta sizlerle beraber olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Büyük bir aile olduğumuzu bir kez daha hissetmenin gururu içindeyim” dedi.

“MÜCADELEMİZİ TARİHİMİZDEN ALDIĞIMIZ GÜÇLE SÜRDÜRÜYORUZ”

Geçmişi hatırlamanın önemine vurgu yapan Tatar, “Bu ülkede ecdadımız, analarımız, babalarımız, dedelerimiz büyük mücadeleler verdi. Geçmişimizi bilmezsek yok olmaya mahkûmuz. Bizler geçmişimizi bilerek ülkemizin ve devletimizin bekası için yolumuza devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.

“FEDERASYON DEFTERİ ARTIK KAPANMIŞTIR”

Kıbrıs konusuna da değinen Tatar, “Annan Planı döneminde partimiz, rahmetli Rauf Raif Denktaş’ın yanında yer aldı. O gün haklıydık, bugün haklılığımız bir kez daha ortaya çıktı. Yıllarca iyi niyetimizle federasyon temelli bir anlaşma için çalıştık. Ancak artık federasyon meselesi geride kalmıştır. Beş yıl önce ‘geleceğe yürüyoruz’ dedik, bugün gerçekten geleceğe yürüdük” dedi.

“İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM TÜM DÜNYAYA DUYURULDU”

Tatar, son BM görüşmelerine işaret ederek, “Cumartesi akşamı BM merkezinde muhataplarıma da ifade ettim. İki devletli çözümün istikrar için tek yol olduğunu söyledim. Kıbrıs’ta iki ayrı devlet, iki ayrı demokrasi vardır. Bu istikrar, Gazze’den Suriye’ye, Irak’tan Ukrayna’ya kadar tüm coğrafyada önemlidir” diye konuştu.

“ERDOĞAN’IN DESTEĞİ EN BÜYÜK GÜVENCEMİZDİR”

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki açıklamalarına dikkat çeken Tatar, “Sayın Erdoğan, üçüncü kez KKTC’nin tanınması gerektiğini, federasyon defterinin kapandığını ifade etti. Kıbrıs Türk halkı üzerinde yıllardır uygulanan ambargo ve izolasyonların kaldırılması gerektiğini tüm dünyaya duyurdu. Bu, bizim en büyük güvencemizdir” şeklinde konuştu.

“UBP BU DAVANIN ÖNCÜSÜDÜR”

Ulusal Birlik Partisi’nin devlet için önemine de vurgu yapan Tatar, “UBP, Türk Mukavemet Teşkilatı’nın bir devamıdır. 11 Ekim’de 50. yılını kutlayacak olan partimiz, kuruluşundan itibaren bu davanın öncüsü olmuştur. 19 Ekim seçimlerinde kazanarak tüm dünyaya Kıbrıs Türk halkının egemen bir halk olduğunu bir kez daha göstereceğiz” dedi.

“19 EKİM’DEN SONRA DA AYNI KARARLILIKLA YOLUMUZA DEVAM”

Seçim sonrasına ilişkin mesaj da veren Tatar, “New York temaslarımda da söyledim. 19 Ekim’den sonra da Kasım ve Aralık’ta yine orada olacağım, yine ‘iki devlet’ diyeceğim. Çünkü bu mesele millet meselesidir, vatan meselesidir, bayrak meselesidir” dedi.

“TÜRKİYE BU COĞRAFYADA SÖZ SAHİBİDİR”

Türkiye’nin büyük gücüne dikkat çeken Tatar, “Sayın Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’ndaki konuşması tüm dünyada yankı buldu. Gazze’nin sesi oldu, kimsenin söyleyemediğini söyledi. Bugün Türkiye, milli savunma sanayisiyle, askeri potansiyeliyle Amerika, Rusya ve Çin’in de dikkate aldığı bir güçtür. Böyle bir ülkenin garantörlüğünde yolumuza güvenle devam ediyoruz” dedi.

“PANDEMİDEN DEPREME, TÜM ZORLUKLARA RAĞMEN AYAKTAYIZ”

Tatar, KKTC’nin yakın dönemde yaşadığı sıkıntılara değindi:
“Pandemiyi, 6 Şubat depremini, Gazze ve Ukrayna’daki savaşları yaşadık. Bütün bu belirsizliklere rağmen Türkiye Cumhuriyeti ile kurduğumuz güçlü ilişkiler sayesinde yatırımlar devam ediyor. Sağlık ocakları, hastaneler, çevre yolları, dijital dönüşüm projeleri bunun göstergesidir.”

“E-DEVLET PROJESİ TAMAMLANIYOR”

KKTC’nin dijital dönüşüm sürecinde önemli adımlar attığını vurgulayan Tatar, “Anavatan Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC arasında yapılan anlaşma sayesinde, Türk Telekom, 100 milyon doları aşan yatırımla ülkenin genelinde fiber optik altyapı çalışmalarını sürdürüyor. Yakın gelecekte fiberoptik ile ada genelinde ve Türkiye bağlantısı üzerinden tüm dünyaya bağlanacağız. Bütün engellemelere, kısıtlamalara, ambargolara rağmen çağın nimetlerini halkımıza sunacağız” dedi.

“BU DAVA VATAN MESELESİDİR”

Cumhurbaşkanı Tatar konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bu dava vatan meselesidir, bayrak meselesidir. KKTC halkı, egemenliğiyle, bağımsızlığıyla ve onuruyla yoluna devam edecektir. 19 Ekim seçimlerini kazanarak tüm dünyaya güçlü bir mesaj vereceğiz. Sizlere güveniyorum, birlikte başaracağız.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş, Şehit Doğan Ahmet İlkokulu önünde yaptığı basın açıklamasında, ülkede nüfus ve vatandaşlık politikası olmamasının eğitimde ciddi sorunlara yol açtığını söyledi.

Maviş, üç yıl önce 300 öğrenci bandında olan okulun bugün 500 öğrenciye ulaştığını belirterek, “Nüfus ve vatandaşlık politikası oluşturulmazsa beş değil, yirmi beş okul yapsak yetmez” dedi. Sorunun yalnız eğitimle sınırlı olmadığını vurgulayan Maviş, sağlık, trafik, su ve elektrik gibi alanlarda da hizmetlerin yetersiz kaldığını ifade etti.

“Öğretmen eksikliği devam ediyor”
Şehit Doğan Ahmet İlkokulu’nda beş öğretmen eksikliği bulunduğunu söyleyen Maviş, bazı öğrencilerin hâlâ sınıf öğretmenleriyle tanışmadığını kaydetti. Ayrıca müzik, resim, İngilizce ve beden eğitimi derslerinde de öğretmen eksiklikleri nedeniyle öğrencilerin sanat ve spor etkinliklerinden geri kaldığını belirtti.

“Tiny House çözüm değil”
Maviş, okul bahçesine kurulan üç adet “Tiny House” hakkında da konuşarak, “Konteyner yerine prefabrik denilse de övünülecek bir şey yok. Tiny House da koysanız, villa da yapsanız bu nüfusa bu okullar yetişmiyor” ifadelerini kullandı. Kalabalık sınıfların verimliliği düşürdüğünü vurgulayan Maviş, “Çocukların balık istifi şeklinde sınıflarda oturması kabul edilemez” dedi.

“Yeni okul yapılmalı”
Maviş, bölgedeki öğrenci artışına dikkat çekerek, “Bu okul iki şubeden üçe, üçten dörde çıktı. Şu anda 18 şubeye ve 500 öğrenciye ulaştı. Önümüzü göremiyoruz. Seneye bu okula konteyner istemiyoruz, yeni derslikler ve yeni okul istiyoruz” çağrısında bulundu.

Bakanlığın hayırseverlere mi başvuracağı, yoksa devlet bütçesinden kaynak mı ayıracağı konusunda yorum yapmayan Maviş, “Hamitköy ile bu bölge arasına yeni bir okul istiyoruz. Övünecekse Nazım Bey, seneye buraya bir okul yapıldığı için gelsin övünsün” dedi.

“Bakan bizi anlamıyor”
Maviş, Eğitim Bakanı’nı eleştirerek, “Bakan siyasetin diliyle konuşuyor, biz ise sınıfta çocukların gözlerine bakarak vicdan muhasebesi yapıyoruz. Aynı dili konuşmamız mümkün değil” ifadelerini kullandı.

Maviş, hükümetin planlama yapmadığını, nüfus artışıyla birlikte eğitim ve sağlık hizmetlerinin sekteye uğradığını belirterek, “Devlet olmanın gereği yerine getirilmelidir. Seneye bu sorunların çözülmesini bekliyoruz” dedi.

 

Devamını Oku

Trending

Reklam