Dünya için en büyük tehdit haline gelen insan faaliyeti kaynaklı iklim kriziyle mücadelede yeni taahhütlerin açıklanmasının beklendiği Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı (COP26), 31 Ekim-12 Kasım tarihlerinde İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenecek.
Yaklaşık 200 ülkeden 25 bin delegenin katılımının beklendiği zirve, sanayi öncesi döneme göre yaklaşık 1,1 derece artan küresel sıcaklık artışını yüzyıl sonunda 1,5 dereceyle sınırlandırmak için acilen daha güçlü aksiyon alınması gerektiğine yönelik çağrıların yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleştirilecek.
COP26, 2015’te imzalanan ve tarafların emisyon azaltımına yönelik ulusal katkı beyanlarını sunduğu Paris Anlaşması’ndan sonra iklim kriziyle mücadelede kat edilen aşamanın gözden geçirileceği ilk toplantı olacak.
Mevcut politikalar hedef için yetersiz
Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre, mevcut politikalar küresel emisyonların 2030’a kadar ancak yüzde 20 azaltılmasını sağlayabiliyor.
BM Çevre Programı (UNEP) verilerine göre ise mevcut politikalarla küresel sıcaklık artışının yüzyıl sonu itibarıyla 2,7 dereceye ulaşma riski bulunuyor.
İnsani yaşam koşullarının sürdürülebilmesi için ise sıcaklık artışının 1,5 dereceyle sınırlandırılması gerekiyor. Bu nedenle emisyonların 2030’a kadar yüzde 55 ve 2050’ye kadar da net sıfır seviyesine çekilmesine ihtiyaç duyuluyor.
Bu kapsamda, COP26’da en önemli gündem maddelerinden biri emisyonları hızla azaltmak için atılması gereken adımlar olacak.
Zirvede, aralarında Hindistan, Avustralya, Suudi Arabistan, Rusya ve Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerin ulusal katkı beyanlarını güncellemesi bekleniyor.
Ayrıca, tarafların fosil yakıtlardan çıkışa yönelik yol haritalarını ve buna bağlı tarihleri açıklayacakları öngörülürken, zayıf ekonomiler başta olmak üzere iklim değişikliğiyle mücadele için finansmanın nasıl oluşturulacağı kritik konular olarak öne çıkıyor.
Gelişmiş ülkelerden daha iddialı adımlar beklentisi
İklim kriziyle mücadelede, emisyonlarda sorumluluğu daha fazla olan gelişmiş ülkelerden daha iddialı adımlar ve finansman sağlanması bekleniyor.
ABD, Çin, Hindistan, Rusya, Endonezya, Japonya, Brezilya, Almanya, İran ve Kanada geçen yıl küresel emisyonların yaklaşık yüzde 65’ine yol açarken, G20’nin iklim politikalarını güçlendirmesi sıcaklık artışının önlenmesinde önem arz ediyor.
Bu nedenle söz konusu ülkelerden iddialı adımlar beklenirken, küresel çapta kömür, petrol ve doğal gaz tüketiminin azaltılması gerekiyor.
2015 sonrası ilk resmi değerlendirme
COP26, Paris Anlaşması’ndan sonra iklim değişikliğiyle mücadelede alınan mesafenin ilk kez değerlendirilmesi ve 2030’a kadar yol haritalarının belirlenmesi için önemli görülüyor.
Buna rağmen, salgın sonrası ekonomilerin canlandığı ve fosil yakıt tüketimine bağlı olarak emisyonların artışa geçtiği bu dönemde bazı analistler zirveden beklenen sonuçların alınamayacağı uyarısında bulunuyor.
Sıcaklık artışı arasında “katastrofik” fark
Paris Anlaşması’nın kabul edilmesinin ardından ülkelerin emisyonları düşürmeye ve 2050’de net sıfır seviyesine ulaşmaya yönelik taahhütleri arttı.
Bilim insanları ve son dönemde yayımlanan uluslararası raporlar, artan taahhütlerin uygulamaya aynı şekilde yansımadığı ve aksiyonların yetersiz kaldığı yönünde uyarıyor.
Küresel sıcaklık artışını 1,5 derece veya 2 dereceyle sınırlandırma arasında, deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle kıyı kesimlerinin yaşanılamaz hale gelmesi, aşırı hava olayları, kuraklık ve sel gibi afetlerin sıklaşması, gıda güvensizliğinin artması ve sağlık açısından katastrofik farklar söz konusu.
TRT