Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Çavuşoğlu, İstanbul’da “Küresel Sürdürülebilirlik Kalkınma Kongresi”ne katıldı

Published

on

Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve uluslararası yükseköğretim derecelendirme kuruluşu Times Higher Education (THE) iş birliğiyle Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da düzenlenen “Küresel Sürdürülebilirlik Kalkınma Kongresi”ne katıldı.

Kongrenin açılışında konuşan Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, kongrenin küresel dayanışmanın ve aklın rehberliğinde sürdürülebilir bir dünya kurma çabasının sembolü olduğunu belirtti.

Milli Eğitim bakanlığı basın bürosundan verilen bilgiye göre, 110 ülkeden 5 binin üzerinde uluslararası temsilcinin katılımıyla 16-19 Haziran tarihleri arasında düzenlenen kongrede iklim değişikliği, sosyo-ekonomik eşitlik, sürdürülebilirlik ve yapay zekâ, sürdürülebilir kampüsler, sağlık, enerji ve eğitim, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada üniversitelerin rolü, sürdürülebilir kalkınma ekonomisi gibi kritik konulara odaklanılıyor.

Milli Eğitim Bakanı Çavuşoğlu, açılışta yaptığı konuşmada, kongrenin, Türkiye’nin ev sahipliğinde ve İstanbul gibi tarihsel, kültürel ve stratejik öneme sahip bir şehirde düzenlenmesinin son derece anlamlı olduğunu belirtti. Çavuşoğlu, “Bu organizasyon, sadece Türkiye’nin yükseköğretimde ulaştığı seviyeyi değil, aynı zamanda Türk dünyasının ortak değerler ekseninde küresel meselelerde ne kadar güçlü bir ses olabildiğini de göstermektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak bizler de, yükseköğretim sistemimizle bu büyük vizyonun bir parçası olmaktan kıvanç duyuyoruz.” dedi.

KKTC’de faaliyet gösteren 22 üniversitenin yalnızca akademik başarılarıyla değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik, iklim farkındalığı, dijital dönüşüm ve toplumsal kalkınma konularında da özgün projelere imza attığını belirten Bakan Çavuşoğlu, Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ)’nün sürdürülebilirlik alanında, Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ)’nün bilimsel araştırma ve genel sıralamalarında, Doğu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ)’nün genç üniversite sıralamasında ve alan sıralamasında, Lefke Avrupa Üniversitesi ise (LAÜ)’nün de Çevre Bilimleri alanında öne plana çıktığını anlattı.

Yüz binin üzerinde öğrencinin eğitim gördüğü KKTC üniversitelerinde, öğrencilerin yüzde 45’inin Türkiye vatandaşı, yüzde 41’inin ise uluslararası öğrenciler olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, bu yapının yükseköğretimde tüm dünyada görünür olma imkânı sunduğunu vurguladı.

Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için yükseköğretim sistemlerinin yalnızca bilgi üretmesi değil, aynı zamanda toplumla bütünleşmesi, aktif birer değişim aktörü olması gerektiğini söyleyen Bakan Çavuşoğlu, bu doğrultuda üniversitelerin sosyal sorumluluk projeleri, çevreci altyapı yatırımları, kadınların ve gençlerin güçlendirilmesine yönelik politikaları desteklemesinin büyük önem taşıdığına dikkati çekti.

Kongrede ayrıca, açıklanacak küresel üniversite etki sıralamalarının kurumların stratejik konumlarını değerlendirme açısından önemli bir fırsat olduğunu kaydeden Çavuşoğlu, “Bu noktada, Times Higher Education gibi saygın kuruluşlarla iş birliği içinde yürütülen çalışmalar, üniversitelerimizin küresel görünürlüğünü artırmakta ve geleceğe dönük hedefler belirlemekte bizlere rehberlik etmektedir.” dedi.

“Ayrıca, kongre kapsamında ‘Türk Üniversiteleri Pavilyonu’nun da yer alması, Türk yükseköğretiminin uluslararası tanıtımı açısından stratejik bir adımdır.” diyen Çavuşoğlu, bu pavilyonun, hem akademik tanıtım hem de kültürel yakınlaşma bakımından eşsiz bir platform sunmakta olduğunu söyledi.

İklim krizi, toplumsal eşitsizlikler, göç, dijital uçurum gibi zorluklarla dolu bir çağda yaşandığını ifade eden Çavuşoğlu sözlerine şöyle devam etti:

“Ancak aynı zamanda bu çağ, yenilikçiliğin, yapay zekânın, veri biliminin ve uluslararası iş birliğinin imkânlarını da içinde barındırıyor. Bu nedenle biz eğitimciler, genç nesillere sadece meslek kazandırmakla değil, aynı zamanda yaşanabilir bir dünya bırakmakla da sorumluyuz.

Bugün burada attığımız her adım, yaptığımız her iş birliği, çocuklarımızın daha adil, daha yeşil, daha umut dolu bir geleceğe uyanmasına katkı sağlayacaktır. Bu yolda, KKTC olarak bizler, Türkiye ile dayanışma içinde yürümeye ve yükseköğretim aracılığıyla dünyaya umut olmaya gayret edeceğiz.”

Çavuşoğlu kongrenin düzenlenmesinde emeği geçen YÖK’e, Times Higher Education yetkililerine, organizasyonda görev alan akademik, teknik ekiplere ve tüm katılımcılara teşekkür ederek; kongrenin ülke, bölge ve dünya için hayırlı sonuçlara vesile olmasını diledi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Tatar : “Kıbrıs Türk halkının egemenlik hakkını korumak için birlikte hareket etmeliyiz…Hepimiz aynı gemideyiz”

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs Türk halkının egemenlik hakkını korumak için birlikte hareket edilmesi gerektiğini kaydederek, “Hepimiz aynı gemideyiz” dedi.

Cumhuriyet Meclisi’nin Cumhurbaşkanı’nın katılımıyla gerçekleştirdiği olağanüstü birleşim sonrası Ersin Tatar, basına açıklamalarda bulundu.

İlk sözü alan Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Tatar’ın Kıbrıs konusundaki gelişmeleri değerlendirmek üzere yeni Meclis yerleşkesindeki ilk olağanüstü birleşime katıldığını, bu toplantının tarih sayfalarındaki yerini aldığını söyledi.

Öztürkler, bilgi ve görüş alışverişi ile değerlendirmelerin yapıldığı toplantının verimli ve başarılı geçtiğini ifade ederek, birleşimin 48 milletvekilinin katılımıyla gerçekleştiğini dile getirdi.

Meclis Başkanı Öztürkler, Tatar’a katkısı ve değerlendirmeleri için teşekkür de etti.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ise Meclis Başkanı Ziya Öztürkler’e, Başbakan Ünal Üstel’e, parti başkanlarına ve milletvekillerine misafirperverlikleri için teşekkür etti.

3 Mayıs’ta TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla açılışı yapılan Cumhuriyet Meclisi’nde ilk kez konuşma fırsatı bulduğunu söyleyen Tatar, memnuniyetini dile getirerek, Meclis binasının Kıbrıs Türk halkı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin simgesi olduğunu vurguladı.

Tatar, konuşmasında 2020’de kazandığı Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası yürüttükleri iki devletli siyasete değinerek, ancak Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statüsünün kabulüyle müzakere masasına dönülebileceğini, bunu ilk kez 2021’de Cenevre’de dile getirdiklerini anımsattı.

Tatar, Kıbrıs’ta federal temelde bir çözüm için zaman kaybedildiğini, tecrübelerin de bu yönde olduğunu ifade ederek, Annan Planı döneminde ve sonrasında, Crans-Montana’da yaşananlara işaret etti.

Ortak zemin arayışı ve yeni siyaseti anlatmak için farklı görüşmeler yapıldığını, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın garantör devlet Türkiye Cumhuriyeti adına bu siyaseti her platformda defalarca kez dile getirdiğini belirten Tatar, “Bu siyaset giderek yerleşmiştir” dedi.

Tatar, 62 yıldır Kıbrıs Türk halkı üzerinde uygulanan haksız ambargo, izolasyon ve kısıtlamaların hafifletilmesine yönelik çabaların Birleşmiş Milletler nezdinde de anlayışla karşılandığını söyledi.

Bölgedeki son gelişmelerle ilgili de değerlendirmede bulunan, İsrail-İran arasındaki çatışmayla bölgedeki tansiyonun yükseldiğine işaret eden Tatar, böyle bir durumda karşı taraftan iyi niyet beklendiğini ancak bunu göremediklerini dile getirdi.

Rum tarafının kendi hukuk düzenindeki değişikliklerle mal-mülk konusundaki saldırılarına artan bir dozla devam ettiğini, Rum liderin Kıbrıs Türk halkının hak ve hukukunu dikkate almadan birtakım anlaşmalar yaparak buna tüm Kıbrıs’ı alet ettiğini belirten Ersin Tatar, “Kıbrıs da tehlikeli bir noktaya getirildi” dedi.

Güvenlik konusunda Türkiye Cumhuriyeti ile istişare, TC Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ile temasta olduklarını, buradaki komutanlarla görüşmeler gerçekleştirdiğini söyleyen Tatar, KKTC’de gerekli her türlü tedbirin alınabileceğini, buna yönelik sıkıntı olmadığını da vurguladı.

Kıbrıs Türk halkının egemenlik haklarıyla ilgili de konuşan, bunun için birlikte hareket edilmesi, dik durulması gerektiğini kaydeden Tatar, “Hepimiz aynı gemideyiz” dedi.

Meclis’in özellikle mülkiyet konusunda bir deklarasyonla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurum ve kuruşlarının meşruiyetini vurgulaması gerektiğini ifade eden Tatar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) K.V. Mediterranean Tours Limited ile ilgili kararına işaret etti, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun (TMK) etkili bir kurum olarak kabul edildiğini söyledi.

TC Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bu konudaki açıklamasına da anımsatan Tatar, “Kararda ders niteliğinde mesajlar var, bu mesajlar da Rumlaradır” dedi.

60 yıldan sonra bu kadar insanın hak ve hukukunu Rumların Anayasal düzenine göre değiştirilemeyeceğini kaydeden Tatar, AİHM’in Xenides-Arestis ve Dimopulos kararlarına da işaret etti.

KKTC Anayasası’na değinen, terk edilen malların devletin mülkiyetine verildiğini belirten Tatar, uluslararası hukuka uygun şekilde hak elde etmiş bireylerin, insan haklarının ihlal edilmesine göz yumulmaması gerektiğini vurguladı.

“Meclis bu konuda ses vermeli” diyen Tatar, bugünkü olağanüstü birleşimde bunu dile getirdiğini söyledi.

Cumhuriyet Meclisi’nden Kıbrıs Türk halkının haklarını güçlü, tek yürek ve tek vücut şekilde dünyaya haykırmasını istediğini belirten Tatar, milletvekillerini Kıbrıs Türk halkının mülkiyet hakkını, hukuk düzenini ve onurunu hedef alan baskıcı Rum siyasetine karşı ses yükseltmeye çağırdığını ifade etti.

“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kurumlarına, başta Taşınmaz Mal Komisyonu olmak üzere meşru yapılarına yönelen her türlü baskı reddedilmeli” diyen Tatar, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin saldırgan ve hukuk dışı tutumuna son verilmesi için gerekli diplomatik araçların devreye sokulması gerektiğini de kaydetti.

Devamını Oku

Kıbrıs

Arıklı: SSTB ve GKK teyakkuzda ve gereken tedbirleri aldı

Published

on

By

Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, İsrail ile İran arasında devam eden gerilime ve savaşın bölgesel ve küresel etkilerine değindi.

Arıklı, BRT’de yayınlanan Aziz Karaaziz’in hazırlayıp sunduğu ‘Gündem+’ programında, sığınaklarla ilgili kendisine yönelen eleştirilere yanıt verdi.

Bakan Arıklı, geçmişte Türkiye’nin garantörlüğünden vazgeçilemez dediğinde kendileriyle alay eden bazı kesimlerin, şimdi ise savaş olması durumunda sığınakların nerede olduğunu sorguladıklarını belirterek, Pazar günü Cumhurbaşkanlığı’nda gerçekleştirilen toplantıya da işaret etti.

Arıklı,’O toplantıda aldığımız bilgiler içimize su serpti..Sayın Cumhurbaşkanı toplantı yaptığında Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığı’nın (SSTB) ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı’nın (GKK) biz uyurken onların teyakkuzda olduğunu ve gereken tedbirleri aldığını büyük bir memnuniyetle öğrendik.’ dedi.

Arıklı, kendilerinden sığınakların yerlerinin ve kapasitelerinin ifşa edilmesinin istenmediğini de vurguladı.
Arıklı,’Bunlar sırdır. Zamanı gelince açıklanır. Ateşkes yaşanan bir ülkede sığınakların yerini belli edecek halimiz yok. Birileri ısrarla açıklayın diyor. Ne yapacaksınız? Karşıya mı bildireceksiniz’ diyerek tepki gösterdi.

Sığınaklar konusundaki açıklamaları nedeniyle gelen tepkilere de değinen Arıklı, Sivil Savunma Teşkilatı’nın kendisini korumak için resmi açıklama yapmak zorunda kaldığını belirtti.

İran’ın İsrail’e destek sağlayan bütün ülkelerin hedeflerinde oldukları yönündeki açıklamalarına atıfta bulunan Arıklı, Güney Kıbrıs’ın ateş çemberi içerisinde kaldığını belirtti.

İsrail’ uçaklarının bir kısmının Güney Kıbrıs’ta konuşlandığını, İngiltere’nin Ağrotur ve Dikelya üslerinden lojistik destek sağladığını belirten Arıklı, “Güney Kıbrıs durup dururken Kıbrıs adasını topyekûn ateş çemberinin içine soktu. “ diye konuştu.

Arıklı, Güney Kıbrıs’ın yaptığı anlaşmalar neticesinde kendi kendini hedef haline getirdiğini vurguladı.

Devamını Oku

Kıbrıs

Meclis Genel Kurulu güncel konuşmalarla devam ediyor

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın katılımıyla yapılan olağanüstü oturumun ardından milletvekillerinin güncel konuşmalarıyla devam etti.

Cumhuriyet Meclisi Başkan Yardımcısı Fazilet Özdenefe başkanlığında saat 14.30’da yeniden toplanan genel kurulda ilk sözü Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Devrim Barçın aldı. Konuşmasına, olağanüstü oturumda milletvekillerine söz verilmemesi kararını eleştirerek başlayan Barçın, “Halkın temsilcileri olan milletvekillerinden soru alınmamasının, Cumhurbaşkanı’nın kendi halkından korktuğu anlamına geldiğini” dedi.

Barçın daha sonra “Yandaşlara peşkeş çekilen araziler” konulu güncel konuşmasında, kamu arazilerinin İçişleri Bakanlığı tarafından “kamu yararı” için diğer kurumlara verilebileceği kuralına dikkat çekerek, son zamanlarda buna uyulmadığını savundu.

Barçın, 2007 yılından 2024 yılına kadar geçen 17 yıllık sürede sadece 6 adet arazinin kamu yararı gözetilerek devredildiğini ve kararlarda kamu yararının açıkça belirtildiğini kaydederek, buna rağmen 2024 yılından itibaren 30 arazinin İçişleri Bakanlığından Maliye Bakanlığının kullanımına verildiğini söyledi. Barçın, Resmi Gazete’den öğrendiği bu devirlerde kamu yararının ne olduğunun yazılmadığını ileri sürdü.

Bu arazilerin kişilere tahsis edildiğine yönelik iddialara işaret eden Barçın, Başbakan Ünal Üstel’in talimatıyla İçişleri Bakanlığından Maliye Bakanlığına mal devri olduğunu iddia ederek, bu süreci “Bermuda Şeytan Üçgeni” olarak nitelendirdi.

Söz konusu devirler için “Neden sadece Maliye Bakanlığı? Hangi kamu yararı?” sorularını yönelten Barçın, bu sorulara cevap verilmemesinin, iddiaların doğruluğunu onayladığını savundu.

Maliye Bakanı Özdemir Berova da, Milletvekili Barçın’ın konuşmasına yanıt vererek, bahsedilen arazilerle ilgili herhangi bir sözleşmenin yapılmadığını kaydetti.

Maliye Bakanlığının on yıla kadar kiralayabilme yetkisi olduğuna dikkati çeken Berova, Barçın’ın Resmi Gazete’de gördüğünü dile getirdiği dosyalar dışında bir sözleşme yapılmadığını söyledi. Berova, bakanlığın uhdesinde bulunan malların kiralanması ve kira bedellerinin belirlenmesinden sonra kiralayabilme yetkisi olduğuna dikkat çekti.

Şampiyon Melekler’e ilişkin Türkiye’de başlatılan mahkeme sürecin devam edebilmesi adına ihtiyaç duyulan 25 milyon TL’lik teminatı sağlamak için yasal dayanak aramadan kaynak yarattıklarına işaret eden Berova, okul yapımı için hızlı karar alınması gereken süreçte araziden çıkarılan bir kişinin mağduriyet yaşamaması adına yapılan kiralama işleminin de, Maliye Bakanlığının yetkisi olmasına rağmen Bakanlar Kurulu kararıyla yapıldığını belirtti.

Yeniden kürsüye çıkan Milletvekili Devrim Barçın, Maliye Bakanı Berova’nın söylediklerine inanmadığını belirterek, kamu yararının ne olduğunun açıklanmadığını kaydetti.

Barçın, tahsis edilen arazilerin sadece kamu yararı adına devredilebileceğini yineleyerek, Maliye Bakanlığının, Bakan Berova’nın ifade ettiği gibi kiralama hakkının olmadığını savundu. “Peşkeş iddialarının yalanlanması için bu tahsislerin sebeplerinin açıklanması” talebini yineleyen Barçın, bir an önce bu arazilerin İçişleri Bakanlığına geri devredilmesi çağrısında bulundu.

Barçın’ın ardından söz alan CTP Milletvekili Fide Kürşat, “Üretim Sektörüne Vurulan Darbeler İstikrarla Devam Ediyor. Üreticiler Tarım Bakanlığı Marifeti ile Dolandırılıyor” başlıklı bir konuşma yaptı.

Kürşat, ülkedeki hayvancıların bir mağduriyet yaşadığını savunarak, Tarım Bakanlığı aracılığıyla yürütülen 10 bin damızlık koyun alımına ilişkin projede, son tarih geçmesine rağmen hayvanların İspanya’dan getirilmediğini söyledi. Hayvancıların koşullarını yerine getirdiğini, sözleşmeleri imzaladıklarını ve borçlandırıldıklarını ifade eden Kürşat, basında çıkan “dolandırıcılık” iddialarını hatırlattı. “Bu proje belli ki bir yerlerde duvara tosladı.” yorumu yapan Kürşat, projenin neden diğerlerinden farklı olarak, Hayvancılık Kooperatifi üzerinden yapıldığını sordu.

Hayvanların fiyatlarına ilişkin de bazı iddialar olduğunu söyleyen Kürşat, bu tür hayvanlarda yıllar içerisinde yapılan fiyat artışına dikkat çekti. Getirilecek hayvanların sertifikalarını da sorguladyan Kürşat, ihale sürece, sözleşme imzalanan aracının kim olduğu, hayvanların ne zaman teslim alınacağı, zararların ne zaman giderileceği gibi sorulara cevap istediklerini belirtti.

Brezilya menşeli yaklaşık 14 bin ton etin ülkeye girdiğine dair ellerinde belge olduğunu söyleyen Kürşat, bunun Bakanlar Kurulu kararına aykırı olduğunu söyledi. Söz konusu etin ülkeye girebilmesi için gereken ön iznin nasıl verildiğini soran Kürşat, etin normal şartlarda geri gönderilmesi gerektiğini kaydetti.

Süt ödemelerindeki aksaklıklara da değinen Kürşat, üretici ödemelerinin bu ay 11 gün sonra yapıldığını kaydederek, gecikmelerin neden olduğunu sordu. Kürşat, bayram öncesi yapılan ödemenin de geç yapıldığına işaret ederek, üreticinin yaşadığı mağduriyeti vurguladı. Borsa Tüzüğü’ne de değinerek, uygulamaların da devam ettiğini ileri süren Kürşat, sütlerin dökülmemesi için yarı fiyatına süt verilmesine kadar ileri gidildiğini iddia etti.

Kürşat, bir çiftlikten birden fazla üretici adına süt verildiği ve fazladan destek alındığı yönündeki iddiaları da paylaşarak, Tarım Bakanlığı tarafından yürütülen çiftlik denetimlerini sordu.

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hüseyin Çavuş, Kürşat’ın ifade ettiği etin ülkeye girmediğini, belge eksikliğinden dolayı antrepoda tutulduğunu kaydetti. Çavuş, gerekli sertifikanın sağlanamaması halinde etin imha edileceği ya da geri gönderileceğini belirtti.

Bölünmüş süt işletmelerine değinen Çavuş, bu konudaki denetimlerin yapılıyor olduğunu kaydederek, raporlanmış halinin Hayvancılar Birliği’yle kurulan komitede denetleneceğini ve gerekli adımların atılacağını belirtti. Çavuş, söz konusu hassasiyetin önceki dönemlerde gösterilmiş olmasını diledi.

Çavuş, sütte olan sıkıntıların saklanılan bir konu olmadığını belirterek, buna rağmen hiçbir hayvancının sütünün dökülmediğini ve pazarlamasının yapıldığını ifade etti. Çavuş, pazarda daralma olduğunu, ancak bunun her ülkede geçerli olduğunu kaydetti.

Ödemelerde aksaklıklar yaşanmadığını ancak bayramdan dolayı birkaç gün gecikme yaşanmış olabileceğini kaydeden Çavuş, üreticilere verdiği destekten dolayı Maliye Bakanlığına teşekkürlerini sundu.

Çavuş, küçükbaş hayvan ithali projesiyle ilgili soruları da yanıtlayarak, fiyatların aya göre değişiklik gösterebileceğine dikkati çekti. Hayvan kriterlerinin de Avrupa Birliği kriterlerine göre belirlendiğini ifade eden Çavuş, bir aylık gecikmenin yaşandığını ancak bu gecikmenin devam etmesi halinde hükümetin gereğini yapacağını kaydetti. Çavuş, Hayvancılık Kooperatif ve ilgili firma ile yapılan sözleşmede, 500 bin TL’lik teminat mektubunda da bir sıkıntının olmadığını söyledi.

Milletvekili Armağan Candan’ın söz alarak, Türkiye’den gelen suyun dağıtımında adaletsizlik ve fiyat farklılığı olduğu iddialarına ilişkin sorusuna da cevap veren Tarım Bakanı Çavuş, suyun tüketiminin şu anda fiyattan daha önemli olduğunu dile getiren Çavuş, su kullanımında hassasiyet çağrısında bulundu.

CTP Milletvekili Sami Özuslu da, yerinden söz alarak, İskele’ye haftalardır su verilmediğine işaret ederek, su kıtlığının yıllar öncesinden bilinen bir konu olduğunu belirtti ve alternatif su kaynaklarıyla ilgili bir çalışmanın olup olmadığını sordu. Özuslu, bunun yanında, balıkçılara teşvik yapılacağı yönünde açıklamaların olduğunu hatırlatarak, bunun ne durumda olduğunu sordu.

Tarım Bakanı Çavuş, Yeniboğaziçi Belediyesi’nde suyla ilgili yaşanan bir sıkıntı olduğunu ancak depoda su olduğunun teyit edildiğini kaydetti. Daha önce dağıtım borularında talep üzerine temizlik yaptıklarını belirten Çavuş, depodan suyun çıkışının belediyelerin sorumluluğunda olduğunu belirtti.

Balıkçılara ilişkin çalışmaların sonuna gelindiğini ve bütçede ayrılan altı buçuk milyon değerinde bir desteğin yapılacağını ifade eden Çavuş, bu konuda herhangi bir sıkıntı olmadığını söyledi.

Milletvekili Kürşat, yerinden söz alarak, SÜTEK’in yaşadığı maddi sıkıntılara dikkat çekerek, SÜTEK’le ilgili yeterli açıklama yapılmadığını savundu.

Tarım Bakanı Çavuş, ilgili bilgileri yönetim kurulundan talep ettiğini ve durumun Kürşat’ın ifade ettiği şekilde olmadığını söyledi. Çavuş “kurumları battı, batıyor” diyerek itibarsızlaştırmanın doğru olmadığını kaydetti.

Milletvekili Fide Kürşat, yeniden söz alarak, kurumu itibarsızlaştırma gibi bir çabaları olmadığını kaydederek, kurumun bu hale getirilmesinden dolayı duyduğu üzüntüyü ifade etti.

Kürşat, Bakan Çavuş’un samimi ve şeffaf bir şekilde SÜTEK’te sıkıntı olduğunu kabul etmesini talep ederek, kendi dönemlerinde yaşanan süt sıkıntılarını hatırlattı, süreci nasıl düzelttiklerine dikkat çekti.

Süt Kurumu’nun ödeme yapamamasının sorumlusunun Bakanlık olduğunu ileri süren Kürşat, artan maliyetlere dikkat çekerek, “ülke hayvancısının sütünde bir fiyat düzenlemesi gerekmiyor mu? diye sordu.

Yerinden söz alan Ekonomi ve Enerji Bakanı Olgun Amcaoğlu da, 2025 yılının tüm sektörler için sıkıntılı olduğunu kaydederek, bazı gelişmelerin Bakanlık dışında yaşandığına dikkat çekti. Meclisteki konuşmalarda bir “seviye sıkıntısı” yaşandığı görüşünü paylaşan Amcaoğlu, hayvancılarla ilgili bir sıkıntı yaşanması durumunda sorumlunun Tarım Bakanlığı olacağına ve gereğini yapacağına inanç belirtti.

Devamını Oku

Trending

Reklam