Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Çevre Platformu çam kese böceğiyle havadan biyolojik mücadele için harekete geçilmesini istedi

Published

on

Çevre Platformu, “çam kese böceği” sorununun çözülmesi için yaptıkları girişimlerin Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı’nın ilgisiz tavrı nedeniyle sonuçsuz kaldığı gerekçesiyle Bakanlık önünde protesto eylemi ve basın açıklaması yaptı.

Bakanlık önündeki eylem ve basın açıklamasına, Biyologlar Derneği, KEMA Vakfı, Tabipler Birliği, Orman Mühendisleri Odası, Yeşil Barış Hareketi ile Lefke Çevre ve Tanıtma Derneği’nden yetkililer katıldı.

Tabipler Birliği Çevre, Halk Sağlığı, İnsan Hakları Sorumlusu Dr. Cemal Mert, eylemde yaptığı konuşmada, Orman Dairesi ve Çevre Platformu’nun hazırladığı çam kese böceği ile entegre mücadele programıyla ilgili ortak deklarasyon taslağına ilgi göstermemesinden dolayı Bakan Hüseyin Çavuş’u eleştirdi.

Mert, ağustosta ihalenin sonuçlandırılıp, eylülden itibaren havadan ilaçlamaya başlanılmaması halinde bu yılın mücadelesinin sonuçsuz kalacağını ve zararlının Güney Kıbrıs’a da yayılacağını ifade ederek Bakan Çavuş’a “konuya gözlerini ve kulaklarını kapatmama çağrısı” yaptı.

Daha sonra çevre örgütlerinin hazırladığı ortak açıklamayı KEMA Vakfı Genel Sekreteri Mehmet Davulcu okudu.

Davulcu, “dumansız yangın” diye de kayıtlara geçen zararlının ağaçlarda kitle ölümleri yarattığının altını çizerek, insanlarda da çeşitli sağlık sorunlarına yol açtığını hatırlattı.

Çam kese böceğiyle mücadelenin 2020 yılına dek yüzde 98-99 başarıyla devam ettiğini, 2020 yılından sonra duyarsızlık ve alınan yanlış kararlarla sekteye uğratıldığını söyleyen Davulcu gelinen noktada böcek popülasyonunu zarar eşik değerinin altına düşürecek tek ve ana mücadele yönteminin havadan biyolojik mücadele olduğunu belirtti.

Bakanın, süreç içerisinde çevre örgütü temsilcilerinin de aralarında bulunduğu bir komite oluşturulması sözünü de verdiğini kaydeden Davulcu, aradan aylar geçmesine rağmen komitenin kurulmadığını ve bugün, havadan mücadele hazırlık sürecinin oldukça kısaldığını söyledi.

Hükümete seslenen Davulcu, “Ya Bakan’a ormandan el çektirin, ya da ormanı Bakan’ın yönetiminden alın” çağrısı yaptı.

Kıbrıs Türk Biyologlar Doğayı Araştırma ve Koruma Derneği Genel Sekreteri Hasan Sarpten de şu an çam kese böceklerinin toprağın altında olduğunu ve yaz sonu yeniden çıkacağını belirterek, nisan ayında hazırlanan ama hayata geçirilemeyen protokolün temmuzda konuyla ilgili ihalenin tamamlanmasını da öngördüğünü söyledi.

Çam kese böceğiyle mücadele için yedi maddelik protokol taslağını basına okuyan Sarpten, Bakan Çavuş’un imza aşamasında protokolü rafa kaldırdığını, çam kese böceğiyle mücadelede iki yılın kaybedildiğini ve KKTC‘nin üçüncü bir yılı kaybetme lüksünün bulunmadığının altını çizdi.

Bakanın, sekreteri vasıtasıyla kendileriyle görüşeceği bilgisini aldıklarını açıklayan Sarpten, bir gelişme yaşanması durumunda kamuoyunu bilgilendireceklerini de sözlerine ekledi.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Published

on

By

Kıbrıslı Türk İş İnsanı Halil Falyalı’nın 8 Şubat 2022 tarihinde suikaste kurban gitmesinin ardından yaklaşık 4 yıl geçti. “Falyalı Suikast” davası olarak İstanbul ve KKTC’de eş zamanlı sürdürülen davalar sonuçlandı. Uzun namlulu silahlarla aracı taranarak öldürülen Kıbrıslı Türk İş İnsanı Halil Falyalı’nın katil zanlılarından biri olan Musa Çiçek ise yeniden Girne Kaza Mahkemesine çıkarıldı.

Türkiye İstanbul Çağlayan Adliyesinde 2022 yılından 2024 yılına kadar devam eden dava sürecinde sunulan ses dosyaları ve watsap yazışmasının bulunduğu video kaydı KKTC’ye ulaştı.

Katil zanlısı, Musa Çiçek Girne Kaza Mahkemesine cezaevinden getirilerek çıkarıldı. ,

Savcılığın açtığı davada zanlı Musa Çiçek alt mahkemede itham edildi.

Alt Mahkemede davaya bakan yargıç Mine Gündüz “sunulan emareler tahkikat yapılmaksızın Girne Ağır Ceza Mahkemesine sevk edilmesi için yeterlidir” ifadelerini kullandı.

Zanlı Musa Çiçek, bu kapsamda , suç işlemek için gizli ittifakta bulunmak, 2021 yılı Eylül ayı içinde Girne’de Mustafa Söylemez Ferdi Altuntaş ve Ömer Akıncı ile birlikte merhum Halil Falyalı’ya karşı ağır bir suç işlemek için gizli ittifakta bulunmak, Mustafa Söylemez, Ferdi Altuntaş ve Ömer Akıncı ile birlikte yasadışı yollardan ve tespit edilemeyen bir deniz sahilinden KKTC’ye giriş yapmak, adam öldürmek için gizli ittifak kurmak suçlamalarından itham edildi.

Öte yandan,zanlı Musa Çiçek, 2021 yılı Ekim ayı içinde Girne’de Mustafa Söylemez, Ferdi Altuntaş ve Ömer Akıncı ile birlikte Hüsnü Falyalı’yı ava gittiği zaman öldürmek için gizli ittifakta bulunmak suçlamaları ile da itham edildi.

Mahkemede Musa Çiçek’in gönüllü ifadesi, tanıkların ifadeleri, ses dosyalarının ve bir adet video Whatsapp yazışmasının bulunduğu CD emare olarak sunuldu.

Mahkeme, tahkikat yapılmaksızın, emarelerin duruşmanın Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edilmesi için yeterli buldu.Dava Girne Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edildi.Girne Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma 11 Aralık 2025 tarihinde gerçekleşecek.

Ne olmuştu?

8 Şubat 2022’de Kıbrıslı Türk iş insanı Halil Falyalı’nın sokak ortasında uzun namlulu silahlarla taranarak hayattan koparılmasına neden olan suikastın KKTC’de tutuklu bulunan sanıkları Ömer Tunç, Veysel Sare ve Musa Çiçek, Girne Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmıştı. Suikast zanlıları, 7 Ağustos 2024 tarihinde hapis cezasına çarptırılarak hüküm almışlardı. Hatırlanacağı üzere suikast davasında zanlı Ömer Tunç ömür boyu hapis cezası, Veysel Sare 35 yıl, Musa Çiçek ise 20 yıl hapis cezası alarak mahkeme tarafından suçlu bulunmuştu. Zanlılar aleyhlerine getirilen 17 dava ile ilgili detayları da aktararak suçları Türkye’de hüküm alan ele başı Mustafa Söylemez ile birlikte işlediklerine karar verildiğini duyurdu.

Öte Yandan İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada Mustafa Söylemez’i Halil Falyalı ve Murat Demirtaş cinayetinde “tasarlayarak kasten öldürme” suçundan 2 kez müebbet hapis cezasına çarptırarak tutukluluğunun devamına hükmetti. Mustafa Söylemez “suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve yönetme” suçundan ise beraat etmişti.

Sanık Abdurrahim Çelik, Cengiz Şener ve Ender Yıldız hakkında da Halil Falyalı ve Murat Demirtaş’a yönelik öldürme suçlarından dolayı “Tasarlayarak adam öldürmeye yardım” suçundan ayrı ayrı 12 yıl 6’şar ay hapis cezası olmak üzere toplam 25’er yıl hapis cezası verilerek tutukluluk hallerinin devamına hükmedilmişti.

Kaynak: Gündem Kıbrıs

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Güney Kıbrıs Rum basınında son günlerde öne çıkan, Lübnan-Güney Kıbrıs anlaşması ve Erhürman’ın “gerçek niyetinin çözüm olmadığı” yönündeki eleştiriler ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Erhürman, ilk olarak Lübnan ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında imzalanan anlaşmaya dikkat çekerek, “adanın iki eşit sahibinden ve adada egemenlik haklarına sahip iki eşit kurucu ortaktan biri olan Kıbrıslı Türklerin iradesinin dahil olmadığı bir anlaşma” yapıldığını vurguladı.

Açıklamasında, Rum basınında yer alan bir diğer tartışma başlığının ise, bir süredir dile getirdiği uluslararası temaslara ilişkin görüşleri olduğunu belirten Erhürman, Avrupa Birliği, Türk Devletleri Teşkilatı, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatı gibi platformlarda Kıbrıslı Türklerin görüşlerinin duyurulmasına yönelik temaslarda bulunacağını daha önce açıkladığını hatırlattı.

Erhürman, bu açıklamalarının bazı Rum basını tarafından eleştirildiğini belirterek, kendisi hakkında “gerçek niyetinin ‘görüşme/müzakere/çözüm olmadığı’” yönünde iddialar ortaya atıldığını ifade etti.

İki tarafın kamuoylarının sürece etkisine dikkat çeken Erhürman, Rum Liderliği’nin, “adada iki eşit ortaktan biri olan Kıbrıslı Türklerin iradesi olmaksızın tüm ada adına anlaşmalar imzalamaya devam etmesinin” ve buna karşılık Kıbrıs Türk tarafının “dünyaya kapanmasının” ne adil ne de çözüm yanlısı bir tutum olduğunu belirtti.

Bu yaklaşımın, “statüko bozulmasın, Kıbrıslı Rumlar adanın tek sahibiymiş ve Kıbrıslı Türkler yokmuş gibi davranmaya devam etsin, Kıbrıslı Türkler de otursun beklesin” anlayışı olduğunu söyleyen Erhürman, bunun kabul edilemeyeceğini vurguladı.

Erhürman, “yeni dönem” olarak ifade ettiği yaklaşımı dört başlık altında topladı:

a) Kıbrıslı Türklerin çözüm istediği,

b) Çözüme kadar olan süreçte “yok sayılmayı” ve “Kıbrıs Rum tarafının iradesiyle tüm ada adına, geleceği bağlayacak işlemler yapılmasını” kabul etmediği,

c) Kıbrıslı Türklerin, Rum tarafının “tek yanlı girişimlerinin çözüme, istikrara ve barışa katkıda bulunmadığını” dile getirdiği,

d) Kıbrıslı Türklerin bir yandan görüşme masasında günlük yaşamı kolaylaştıracak ve çözüm yolunu açacak öneriler sunarken, diğer yandan da dünyayla buluşma çabalarını tüm olanakları kullanarak sürdürdüğü.

Cumhurbaşkanı Erhürman, açıklamasını, her platformda bu görüşleri “sabırla, soğukkanlılıkla ve kararlılıkla anlatmaya devam edeceklerini” belirterek tamamladı.

 

Devamını Oku

Kıbrıs

Published

on

By

Dışişleri Bakanlığı, Lübnan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasında imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasının bütünüyle hükümsüz olduğunu açıkladı.

Yapılan yazılı açıklamada, “Kıbrıs Adası’nda egemen eşit haklara sahip Kıbrıs Türk halkını hiçe sayarak imzalanmış olan bu anlaşma bundan öncekiler gibi bütünüyle hükümsüzdür” denildi. Anlaşmanın, yalnızca Kıbrıs Türk halkının meşru hak ve çıkarlarını ihlal etmekle kalmadığı, aynı zamanda Doğu Akdeniz’de hâlihazırda kırılgan olan dengeleri temelden sarsma tehlikesi taşıdığı vurgulandı.

Dışişleri Bakanlığı, Kuzey Kıbrıs’ın doğal kaynaklardaki eşit haklarına yönelik her türlü saldırıya karşı gerekli siyasi, diplomatik ve teknik tedbirleri almaktan imtina etmeyeceğinin de altını çizdi.

Yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“Lübnan hükümeti 23 Ekim 2025 tarihli Bakanlar Kurulu toplantısında Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile 2007 yılında varılmış olan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasının yaklaşık 18 yıl askıda kaldıktan sonra onaylandığını duyurmuştu.

Bu kez, GKRY lideri Nikos Hristodulidis’in Beyrut’a gerçekleştirdiği ziyaret marjında 26 Kasım tarihinde düzenlenen bir törenle iki taraf arasında yine 2017 yılında varılmış olan Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlandırma anlaşmasının imzalandığı açıklanmıştır.

Söz konusu anlaşma, Rum tarafının 2003 yılından itibaren Kıbrıs Türk Halkı’nın Ada ve Doğu Akdeniz’deki eşit hak ve çıkarlarını gasp etmeye yönelik olarak yürüttüğü tek yanlı girişimlerin yeni bir unsuru niteliğindedir. Kıbrıs Adası’nda egemen eşit haklara sahip Kıbrıs Türk halkını hiçe sayarak imzalanmış olan bu anlaşma bundan öncekiler gibi bütünüyle hükümsüzdür.

Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs Türk tarafının tüm uyarılarına ve bölgedeki gerçeklere rağmen, uluslararası toplumdan aldığı cesaretle Ada’nın tamamını temsil ettiği sanrısıyla hareket ederek uluslararası hukuka aykırı adımlar atmaya devam etmektedir. Bu siyasi oldu bittiler, yalnızca Kıbrıs Türk halkının meşru hak ve çıkarlarını ihlal etmekle kalmamakta, aynı zamanda Doğu Akdeniz’de hâlihazırda kırılgan olan dengeleri temelden sarsma tehlikesi taşımaktadır.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak geçmişte defalarca dile getirdiğimiz üzere, Kıbrıs Türk tarafının Ada ve etrafındaki doğal kaynaklar üzerindeki egemen eşit haklarını korumaktaki kararlı tutumumuz devam edecektir. Bölgede hakkaniyete dayalı, karşılıklı saygı ve iş birliğini önceleyen bir düzenin ancak iki tarafın karşılıklı rızasıyla ve eşit statüde yapılacak anlaşmalarla mümkün olabileceği açıktır.

Bu çerçevede, GKRY’nin Lübnan dâhil üçüncü taraflarla yaptığı veya yapmayı sürdürdüğü tüm tek yanlı deniz yetki alanı düzenlemeleri KKTC açısından, daha önce yapılan benzer düzenlemeler gibi, yok hükmündedir. KKTC, hem kendi kıyı yetki alanlarında hem de Kıbrıs Türk halkının Ada genelindeki ortak haklarını ilgilendiren tüm konularda gerekli adımları atma iradesine sahip olup, doğal kaynaklardaki eşit haklarına yönelik her türlü saldırıya karşı gerekli siyasi, diplomatik ve teknik tedbirleri almaktan imtina etmeyecektir.

Uluslararası toplumu, Rum tarafının bölgedeki gerginliği tırmandıran tek yanlı adımlarına destek vermemeye; ilgili devletleri ise Kıbrıs meselesinin hassasiyetlerini gözeterek iki tarafın rızası olmadan yapılan düzenlemelere taraf olmamaya davet ediyoruz.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin desteği ile hak ve çıkarlarını korumaya devam ederken, Doğu Akdeniz’de işbirliği ve istikrarın ancak müktesep haklara saygı ve diyalogla mümkün olabileceği inancıyla hareket etmeyi sürdürecektir.”

Devamını Oku

Trending

Reklam