Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Çiftçilere, arıcılara ve balıkçılara 10 milyon TL geri ödemesiz salgın destek ödemesi

Published

on

Çiftçilere, arıcılara ve balıkçılara 10 milyon TL geri ödemesiz salgın destek ödemesi yapılacak.

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı, tarım sektöründe faaliyet gösteren ve salgın döneminden olumsuz etkilendiği değerlendirilen bitkisel ürün üreticilerine, balıkçılara ve arıcılara 10 milyon TL finansal destek sağlanması amacıyla geri ödemesiz (hibe) destek programı planlandığını duyurdu.
Salgın Destek Projesi kapsamında belirlenen kriterler doğrultusunda, bitkisel üretim yapan 5 bin 203 üretici, arıcılık yapan 210 üretici ve 355 balıkçı desteklendi.
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti hükümeti arasında imzalanan İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması dahilinde, salgın döneminin olumsuz koşullarından etkilendiği değerlendirilen bitkisel üretim yapan üreticiler, arıcılık yapan üreticiler ve balıkçılarımıza destek olunması amacı ile Türkiye Cumhuriyeti kaynaklarından 10 milyon Türk Liralık kaynak ayrıldı.

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, destek ödemelerinde üst limit 6 bin TL olarak belirlenirken, destek miktarlarının üreticilere yarından itibaren ulaştırılacağı belirtildi.

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı kayıtları üzerinden yapılan değerlendirme sonucunda, üreticilerin alacağı destek hesaplanarak, Doğrudan Gelir Desteği ödemelerinde olduğu gibi KOOP Merkez Bankası ve Ziraat Bankası kanalları ile üreticilere ulaştırılacak.
Bakanlık açıklamasında şu ifadelere yer verildi:
“Her zaman yanımızda olan Türkiye Cumhuriyeti, salgın döneminde yine üreticimize elini uzatmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sn. Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sn. Fuat Oktay’ a desteklerinden dolayı teşekkür ederiz.”

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Mecliste sağlık konuşuldu… Dinçyürek: “Aktif çalışan hemşire sayısında dipteyiz. 100’lerce hemşireye ihtiyaç var

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi’nde sağlık da konuşuldu.

Cumhuriyetçi Türk Partisi Lefkoşa Milletvekili Filiz Besim, “Sağlık Sisteminde Göz Ardı Edilen Kritik Hizmetler” konulu güncel konuşma yaptı.

Filiz Besim, sağlıkta çöküş yaşandığını savunarak, hastanelerin bitirilmemesinin, ilaç politikasının olmamasının, acil servislerdeki ve randevu kuyruklarının bunun göstergesi olduğunu söyledi.

Hasta bakıcılar ile ilgili de konuşan Besim, hastanelerde hasta bakıcı sorunu yaşandığını, bunun da kamusal alanda ciddi bir sömürü yarattığını ifade ederek, Sağlık Bakanlığı’nın bu konudaki sorunu çözmek için gayret göstermediğini savundu.

4 özel yaşlı bakım evinde 136, 2 kamusal yaşlı bakım evinde 84 kişinin hizmet aldığını belirten Besim, hasta bakıcıların eğitimli olmadığını, üçüncü dünya ülkelerinden gelen insanlardan yararlanıldığını belirtti.

Eğitimli hasta bakıcıların hastanelerde görev yapması için hiçbir adım atılmadığını da savunan Besim, “Eğitimli hasta bakıcımız parmakla sayılacak kadar az. Analarımız, babalarımız perişan oluyor, çok büyük paralar ödüyoruz ama kaliteli hizmet almıyoruz.” dedi.

Kan Bankası hakkında da konuşan Besim, ziyaretinde burada üzücü manzaralarla karşılaştığını söyledi.

Kan bağışı konusunda mobil ekibin illa ki kurulması gerektiğini belirten Filiz Besim, kan bağışı için dolaşan aracın da çok eski olduğunu ifade etti.

Ülkede yeterince pratisyen hekim olduğunu, kadro açılmasını beklemeden Kan Bankası’na bir pratisyen hekim görevlendirilebileceğini belirten Besim, “Orada çalışan insanların eğitime gönderilmesi, çağdaş kan bankacılığını benimseyip burayı güçlendirmesi gerekir.” dedi.

Kamudaki diş sağlığı hizmetleriyle ilgili de konuşan Besim, hangi merkezde kaç kanal tedavisi yapıldığını sorarak, bu alanda da randevu sürelerinin uzadığını, kadroların açılması gerektiğini, hastanede protez uzmanı olmadığını söyledi.

Besim, “Sağlıktaki denetimsizlik ve organizasyonluk sebebiyle insanlar perişandır. Gerileyen hizmetlerin güçlendirilmesi şarttır.” dedi.

Besim, kamusal sağlık alanındaki çöküşün, özeldeki rakamların hastaları zor durumda bıraktığını da ifade etti.

Sağlık Bakanı Hakan Dinçyürek, Besim’i yanıtladığı konuşmasında Kan Bankası aracının alınacağını açıkladı.

Dinçyürek, Kan Bankası ve Talasemi binası ile ilgili ihaleye çıktıklarını, yapımın sürdüğünü ifade ederek, “Bunu 30 kez kürsüden anlattım.. Her hafta aynı şeyi söylüyorsunuz.” dedi.

Sağlıktaki yan dal konusunda sorun yaşandığını belirten Dinçyürek, “Kendi döneminde adım atmayan biri çıkıp bugün niye adım atılmadı diyemez. Bu bugünün sorunu değildir” diye konuştu.

Sadece Dr. Burhan Nalbantoğlu’nu güçlendirmek için bütçeye 250 milyon TL kaynak koyduklarını belirten Dinçyürek, “Üzerimize düşen görevleri tek tek yerine getiriyoruz. Ne devrettiyseniz üzerine koyarak devam ediyoruz.” dedi.

Dinçyürek, ortak akla, emeğe her zaman değer verdiklerini vurgulayarak sadece eleştirilerle bir yere varılamayacağını söyledi.

İnsülin konusunda da konuşan Sağlık Bakanı Dinçyürek, ilaçlarda, kurul işlemlerinde otomasyon ve elektronik imzaya geçildiğini söyleyerek, bunun değişim ve dönüşüm süreci olduğunu, ilk kez kurulan bu sistemlerde bazı aksaklıklar olabileceğini belirtti, “Hedef doğrudur, yapılan işler doğrudur.” dedi.

Milletvekillerinin yerinden sorularını da yanıtlayan Dinçyürek, ülkede hekim ve hemşire açığı olduğunu söyleyerek, öncelik sıralamasına işaret etti.

Hemşirelerde İngilizce bilme koşulu aranmasının yasal bir düzenlemeyle değiştirileceğini belirten Hakan Dinçyürek, “Aktif çalışan hemşire sayısında dipteyiz. Süreci hızlandıracağız. 100’lerce hemşireye ihtiyaç var. Sınavda başarılı olanları sisteme dahil edip bu açığı kapatmak zorundayız.” dedi.

Kanser hastalarının ilaçları hakkında konuşan Dinçyürek, ihaleyi kazanan firmaların ilaçların tesliminde zaman zaman sorun yaşadıklarını kaydetti.

Dinçyürek, ileriki günlerde Ankara’ya gideceklerini açıklayarak, gündemlerinin ilaç tedarikinde aksayan zincir olacağını belirtti.

Devamını Oku

Kıbrıs

CTP Kadın Örgütü’nden hükümete çağrı: “İnsan ticareti ve kadın sömürüsüne son verecek somut adımlar atın”

Published

on

By

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Kadın Örgütü, hükümete, sorumluluk alarak “insan ticaretine ve kadın sömürüsüne” son verecek somut adımlar atma çağrısında bulundu.

CTP Kadın Örgütü tarafından yapılan açıklamada, yetkililer, vicdana, hukuka ve insan haklarına uygun hareket etmeye davet edildi.

Alayköy’de faaliyet gösteren bir gece kulübünde çalışan bir kadının ölümü üzerine yapılan açıklamada, bu ölümün “sistematik şiddetin ve sömürünün kanlı bir sonucu” olduğu belirtildi.

Açıklamada, gece kulüplerinde çalışan kadınların, “taciz, kötü muamele ve insanlık dışı şartlara maruz kaldığı” savunularak, yetkililerin bu konuda yapılan uyarılara ve çağrılara “kulaklarını tıkadığı, insan ticaretine ve sömürüye göz yumduğu” iddia edildi.

Açıklamada, “Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Kadın Örgütü olarak, bu korkunç olay karşısında sessiz kalmayacağımızı bir kez daha vurguluyoruz. Kadınların alınıp satıldığı, zorla çalıştırıldığı ve yaşam haklarının ellerinden alındığı bu düzenin devam etmesine izin vermeyeceğiz” ifadelerine de yer verildi.

Meclis’te ve sokakta mücadelenin sürdürüleceği belirtilen açıklamada, “Kadınlar yalnız değildir. Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” denildi.

Devamını Oku

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Tatar yıl dönümünde BM Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı kararını değerlendirdi: Anayasal haklarımız yok sayıldı Tatar: 186 Sayılı Karar, adadaki statükonun en büyük engeli

Published

on

By

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı kararının yıl dönümü dolayısıyla yaptığı açıklamada, kararın, Kıbrıs Türk halkının Anayasal haklarını yok sayarak, siyasi hakları ve statüsü açısından vahim sonuçlara yol açtığını, bugün hâlâ devam eden statükoyu yarattığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün sağlanabilmesi için, Kıbrıs Türk halkının özden gelen haklarının, egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün teyidi zemininde yeni ve resmi bir müzakere sürecinin başlatılması gerektiğini kaydetti.

Cumhurbaşkanı Tatar, kararın, ortaklık Cumhuriyeti’nin tek meşru otorite olarak haksız ve hukuksuz şekilde Rum yönetimi tarafından temsil edilmesine yol açtığını, eşit kurucu ortak olan Kıbrıs Türk halkını yalnızca bir “toplum” olarak tanımlayarak Anayasal haklarını yok saydığını ifade etti.

Tatar, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihli ve 186 Sayılı Kararının 61’inci yıl dönümünde, kararla ilgili değerlendirmede bulundu.

-“Kıbrıs Türk halkının siyasi hakları ve statüsü açısından vahim sonuçlara yol açtı”

Cumhurbaşkanı Tatar’ın açıklaması şöyle:

“Bundan tam 61 yıl önce, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı kararı, Rum tedhiş örgütü tarafından sistematik bir plan çerçevesinde kadın çocuk demeden Kıbrıslı Türk sivillere yönelik yapılan saldırıları durdurmak amacıyla alındığı öne sürülse de, Kıbrıs Türk halkının siyasi hakları ve statüsü açısından vahim sonuçlara yol açarak bugün hâlâ devam eden statükoyu yaratmıştır.

21 Aralık 1963 tarihinde, Kıbrıs adasını Yunanistan’a bağlamayı (Enosis) hedefleyen Rum terör örgütü EOKA, Kıbrıslı Türklere yönelik geniş çaplı saldırılar başlatmış ve Kıbrıs Türk halkı sistematik bir şekilde devlet kurumlarından atılarak gettolara sıkıştırılmıştır. Bu terör eylemleri sonucunda, 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin anayasal düzeni bozulmuş ve ortaklık devletinin iki kurucu halk arasında yetki paylaşımına dayanan yapısı fiilen ortadan kaldırılmıştır.

Hal böyleyken 186 sayılı karar, bu açık ihlali görmezden gelerek, Kıbrıs ortaklık cumhuriyetini bozan Rum liderliğini ödüllendirmiş ve mevcut statükoyu oluşturmuştur. Karar, ortaklık Cumhuriyeti’nin tek meşru otorite olarak haksız ve hukuksuz şekilde Rum yönetimi tarafından temsil edilmesine yol açmış, eşit kurucu ortak Kıbrıs Türk halkını yalnızca bir ‘toplum’ olarak tanımlayarak Anayasal haklarını yok saymıştır. Ayrıca, adadaki şiddeti önlemek amacıyla BM Barış Gücü’nün (UNFICYP) görevlendirilmesi öngörülmüş olmakla birlikte, bu mekanizma Kıbrıs Türk halkının güvenliğini sağlama ve temel haklarını koruma noktasında çok yetersiz kalmıştır.

Kararın, Kıbrıs Türk halkının 1960 Anlaşmaları’ndan kaynaklanan kazanılmış haklarını göz ardı ettiği ve adadaki siyasi eşitlik ilkesini berhava ettiği açıktır. Bununla birlikte, Garanti Antlaşması çerçevesinde Anavatan Türkiye’nin garantörlük rolü karar metninde yeterince dikkate alınmamış, Kıbrıs Türk halkına yönelik saldırıların engellenmesine yönelik uluslararası hukuktan doğan haklar göz ardı edilmiştir.”

-“Karar, Kıbrıs konusunun adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözüme kavuşturulmasının önünde yapısal bir engel”

Bu çerçevede, 186 sayılı karar, Kıbrıs konusunun adil, kalıcı ve kapsamlı bir çözüme kavuşturulmasının önünde yapısal bir engel teşkil ettiğini belirten Tatar, şunları kaydetti:

“İlgili tüm tarafların sürdürülemez olarak nitelendirdiği mevcut statükonun değişmesi, sahadaki gerçeklerin müzakere masasına yansıtılmasıyla mümkün olacaktır. Egemen eşitliğin olmadığı bir uzlaşıda, aynı tam 61 yıl önce olduğu gibi, Kıbrıs Türk halkının siyasi hakları yalnızca kağıt üzerinde kalacak, çoğunluk tarafından çiğnenecek ve bununla da kalmayarak, hukuksuzluklara imza atan taraf ödüllendirilirken halkımız izolasyona mahkum edilmeye devam edecektir.

Tüm bu nedenlerden dolayı, adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözümün sağlanabilmesi için, Kıbrıs Türk halkının özden gelen haklarının, egemen eşitliğinin ve eşit uluslararası statüsünün teyidi zemininde yeni ve resmi bir müzakere sürecinin başlatılması gerekmektedir.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Anavatan Türkiye’nin tam destek verdiği yeni vizyonu temelinde, Kıbrıs konusunda, sahadaki gerçekleri yansıtan, iki tarafın da meşru hak ve çıkarlarını koruyan adil bir çözümün, ancak egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü zemininde iki devletin işbirliğiyle mümkün olabileceğini defaatle vurgulamaktadır. Bu çerçevede, Kıbrıs Türk halkının özden gelen haklarının teyidi ve temel insan haklarının tesisi, bölgesel istikrar ve adada sürdürülebilir bir uzlaşı için de elzemdir.

Bu doğrultuda, uluslararası toplumun, Kıbrıs Türk halkının haklı beklentilerini dikkate alan, adadaki iki taraf arasında gerçek bir denge gözeten ve iki halkın da iradesini esas alan yeni bir uzlaşı yaklaşımını benimsemesi gerekmektedir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Anavatan Türkiye’nin tam ve sarsılmaz desteğiyle, yeni vizyonumu ortaya koyduğum ilk günkü aynı kararlılıkla, özden gelen haklarımızın tesisine yönelik olarak, Kıbrıs Türk halkının haklarını korumaya ve uluslararası toplum nezdinde hak ettiği statüyü kazanmasını sağlama mücadelesine yılmadan devam edecektir.”

Devamını Oku

Trending

Reklam