Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Çin Afganistan politikasını nasıl şekillendirecek?

20 yıllık işgalin ardından ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi, Çin’in bu ülkeye ilgisini artırdı. Taliban hükümetiyle iletişimini sürdüreceğini açıklayan ilk ülkelerden biri olan Çin, Afganistan’a yönelik politikasını nasıl şekillendirec

Published

on

Coğrafi konumu ve barındırdığı potansiyelle Afganistan, Çin için her zaman cazip bir ülke oldu. Ancak ABD’nin çekilmesiyle beraber Pekin Afganistan’a yönelik daha aktif bir tutum sergilemeye başladı.

Taliban Afganistan yönetimini ele geçirdikten kısa bir süre sonra ülkenin yeniden inşası konusunda Çin ile çalışmak istediklerini dile getirmesi dikkatleri Taliban-Çin ilişkilerine çevirdi.

Taliban’ın, Kabil’i ele geçirmeden önce bile Çin ile üst düzey iletişimi bulunuyordu. Hatta 28 Temmuz’da Taliban’dan geniş bir heyet Çin’i ziyaret ederek, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile bir görüşme gerçekleştirmişti.

Doğu Türkistan İslami Hareketi (DTİH) kaynaklı güvenlik endişeleri Çin ile Taliban arasındaki ilişkinin elbette önemli parametrelerinden biri. Ancak Çin-Afganistan ilişkileri bundan çok daha fazlası.

Peki Çin Afganistan politikasını şekillendirirken nasıl bir yol izleyecek? Burada hangi faktörler ön planda?

Akademisyen Dr. Altay Atlı ile bu konuyu tüm yönleriyle ele aldık.

Çin’in Afganistan’a yatırım yapmaya çok ilgili olduğunu ancak her şeyden önce uygun güvenli ortamın oluşması gerektiğinin altını çizen Atlı, Afganistan’ın gerek Yol ve Kuşak Girişimi, gerek yer altı zenginlikleri bağlamında Çin’in yapbozdaki eksik parçası olduğunu söyledi.

İşte soru ve yanıtlar…

Çin, Afganistan’daki yeni hükümete nasıl bakıyor? Pekin bu hükümetle iletişimini sürdüreceğini açıklamıştı. Onu tanıma ihtimali var mı?

Çin’in dış politikasında bir takım temel ilkeler var. Bunlardan biri ülkelerin iç işlerine karışmama ilkesi. Bu sadece Afganistan’ı değil tüm dünya ülkelerini kapsayan bir mesele. Dolayısıyla Çin’in Afganistan’daki gelişmelere müdahil olma durumu söz konusu değil. Suriye’de de benzer bir pozisyonu var. Esed rejimini tanıyor. Ama aynı zamanda muhaliflerle de görüşüyor. Çözümün içerden gelmesi gerektiğini savunuyor.

Zaten daha temmuz ayından itibaren yani daha Taliban Kabil’e gelmemişken, Taliban yetkilileri Çin’e uçtular ve orada Çin Dışişleri Bakanı’yla görüştüler. Bu, Çin’in ‘de facto’ olarak Taliban’ı tanıdığı anlamına geliyor.

Dolayısıyla bence Çin’in Taliban hükümetini tanımama durumu olmayacaktır. Pekin burada bazı endişelerini dile getiriyor. Yeni hükümetin Tüm Afgan toplumunu temsil eden kapsayıcı olması gerektiğini söylüyor.

Çin, insan hakları, kadın hakları veya demokrasi vurgusunu genelde yapmaz. Çünkü Çin’in dünya görüşü bu şekilde. Bu noktaları iç işlere karışmak olarak değerlendiriyor. Ama kapsayıcılık ve tüm toplumu temsil meselesi Çin’in dile getirdiği bir konuydu.

Çin Afganistan’da gelecekte nasıl bir rol oynamayı hedefliyor? Taliban Çin’in Afganistan’ın yeniden imarı konusunda önemli rol oynayabileceğini söylemişti. Bu bağlamda Çin-Taliban ilişkisi nasıl şekillenecek?

Birkaç açıdan baktığımızda Çin’in Afganistan’da kendisine önemli rol biçtiğini görüyoruz. Bu, anlaşılır ve mantıklı bir durum.

Burada 2 önemli boyut var. Jeopolitik açıdan baktığımızda, 20 yıldır Afganistan’da kalmış, trilyonlarca dolar harcamış ve önemli bir insan kaybına sebep vermiş bir ABD var.

ABD’nin çekilmesiyle Çin’in önünde bir fırsat var. Çin yönetimi, “ABD 20 yıldır Afganistan’a yıkımdan başka bir şey getirmedi. Ama biz altyapı ve ekonomik projelerimizle, Afgan halkına ve yönetimine dayatmalar yapmadan, refah getirebiliriz” diye bir söylemi kullanabilir. Bu Çin’in ABD ile olan rekabeti bağlamında önemli bir kart.

Ancak ekonomik açıdan baktığımızda, Çin’in Afganistan’ın yeniden imarı konusuna ilgisini görüyoruz. Bu konuda Çin gerekli kapasite ve birikime de sahip. Kuşak ve Yol Girişimi (KYG) var. Zaten Afganistan’ın komşu kapısı Pakistan, bu girişimin en fazla proje yapıldığı ülke konumunda. Çin’in Pakistan’a aktardığı kaynaklar, 60 milyar doların üstünde. Bunlar daha çok altyapı yatırımları şeklinde aktarıldı. Afganistan’da benzer bir şey neden olmasın? Zaten böyle yatırımlar, bahsettiğimiz jeopolitik hedeflere destekleyici olur.

“Önce güvenli ortamın oluşması gerek”

Ama burada önemli bir noktaya dikkat çekmek gerek. Evet Çin’de farklı bir sistem var. Bu tarz yatırımlar, kamu şirketleri tarafından yapılıyor. Burada elbette bu şirketlerin düşündüğü tek şey karlılık değil. Bu projeler devletin amaçlarına hizmet edecek şekilde gerçekleştirilir. Ancak bu şirketler aynı zamanda, hükümetin istediği her yerde karlılık ve güvenlik ortamına bakmadan proje yapmaz.

Çin Afganistan’a kaynak aktaracaksa karlılık ve güvenlik ortamına bakacak. Projelerini tehlikeye atmayacak. Özellikle pandemiyle birlikte Çin’in, yurt dışındaki yatırımlarında daha temkinli bir tavır takındığını görüyoruz. Eskisine göre daha küçük projelere giriyor ve ortaklarla çalışmayı tercih ettiğini görüyoruz.

Bundan dolayı Çin, Afganistan’a girerken yatırımlarını ekstra temkinli bir şekilde gerçekleştirecek. Çünkü güvenlik sorunu var.

Özetle Çin Afganistan’a girmek ister ama olumlu koşulların oluşmasını bekleyebilir.

Çin’in benzer ülkelerde de yatırımları oldu. Mesela Çin Suriye ile de çok ilgili. Ama bir ülkede bir çatışma sonrasında yeniden inşa sürecine girerken, genelde finansman uluslararası örgütlerden sağlanıyor. Çin de dünyanın pek çok yerinde böyle projeler yaptı.

Ancak Afganistan’a baktığımızda Taliban’ın yönetime geldikten sonra bu tarz kaynaklar kesildi. Kaynaklar gelmezse Çin hangi parayla proje yapacak. Çin’in tabii ki kendi kaynakları var. Ama Çin bunları hibe amaçlı kullanmıyor. Karlılık faktörünü gözetiyor.

Dolayısıyla, Çin Afganistan’da önemli bir potansiyel görüyor. Ama temkinli bir şekilde girecektir.

Zaman buradaki gidişatı gösterecektir. Taliban’ın yönetimindeki Afganistan’ın nereye doğru gideceğini, güvenlik ortamının nasıl olacağını görecektir. Birçok konuda belirsizlik hakim şu an. Çin tüm bunları takip ediyor. Eğer güvenlik ortamı Çin’in istediği gibi olursa proje yapmak isteyecektir.

Çin’in Afganistan’dan beklentileri nedir? Afganistan’daki yer altı zenginlikleri ikili ilişkilere nasıl bir etkisi olabilir?

Afganistan’daki yer altı zenginlikleri büyük bir avantaj. Bu zenginliklerin ederi ile ilgili farklı tahminler olsa da belli ki bugüne kadar değerlendirilmemiş yer altı zenginlikleri var.

Çin ABD ile teknoloji rekabetinde her türlü yer altı kaynaklarına ihtiyaç duyuyor. 

Burada Çin’in Afrika’daki yatırımları örnek olabilir. Afrika’da çok fazla yer altı zenginlikleri var. Ancak yeterince işlenemiyor. Çin buraya geliyor. Tesisler ve madenler kurarak bu zenginlikleri çıkarıyor. Bunun karşılığında bu madenlerin belirli bir kısmı doğrudan Çin’e gidiyor.

Afganistan’da da benzer girişimler görebiliriz. Çünkü Çin’in her türlü kaynağa ihtiyacı var. Ancak Afganistan’daki kaynaklar özellikle çok önemli. Zira burada herhangi bir kaynaktan bahsetmiyoruz. Mesela lityum önemli bir maden. ABD ve Çin arasında giderek yükselen teknoloji rekabeti bağlamında çok önemli.

Trump döneminde Çin, ABD çiplerine erişimini kaybetti ve artık kendi çiplerini kendi üretmesi gerekiyor. Bundan dolayı maden kaynakları çok önemli Çin için. Ancak dediğim gibi önce bir güvenlik ortamının oluşması gerek.

Çin Afganistan’ı Kuşak ve Yol Girişimi’ne entegre etme düşüncesi olabilir mi sizce?

Teorik olarak olabilir. Çünkü haritaya baktığımızda Afganistan’ın çok önemli bir pozisyonda olduğunu görüyoruz. Çin’i Avrupa’ya bağlayan yolun girişidir. Sadece kara yolu ve demir yolu değil. Bu girişimin çok farklı boyutu var. Enerji ve dijital projeleri var. Ancak özellikle taşımacılık açısından baktığımızda Afganistan’ın Pakistan gibi önemli bir konuma sahip olduğunu görüyoruz.

Yol projeleri büyük ölçekli projelerdir. Bu projeler önemli insan gücünü gerektiriyor. Fakat bu kadar insan gönderilecekse önce güvenlik ortamının oluşması lazım.

Çin’in daha önce de Afganistan’da bazı projeleri vardı. 2008’deki bakır madeni, 2011’deki petrol projesi. Bu projeler ülkedeki istikrarsızlık nedeniyle bir yere getirilemedi.

Gerekli güvenli ortamın oluşması kaydıyla Çin bunu ister. Çünkü Afganistan Çin için yapbozun eksik parçası gibi duruyor.

Çin’in Afganistan politikasını şekillendirirken Çin’in ana motivasyonu nedir sizce? Ekonomi mi yoksa güvenlik endişeleri mi?

Çin’in güvenlik endişeleri ve Doğu Türkistan konusu tabii ki çok önemli. Bu her zaman öyleydi. Pekin bu konudaki endişelerini açık bir şekilde dile getiriyor. Taliban ise Afganistan topraklarından Çin’e ve Çin’in toprak bütünlüğüne karşı bir tehdidin oluşmasına müsaade etmeyeceğini açıklamıştı. Tabii, bu açıklamalar Çin’in endişelerine son vermedi.

“Siyasette masada ağırlığın yoksa ekonomide de masada olamıyorsun”

Ancak burada önemli bir nokta var. Çin, dışarıdaki girişimlerinde özellikle 2011’de Libya’daki gelişmelerden sonra ekonomik ve siyasi boyutları el ele yürümeye başladı.

Daha önce Çin’in siyasete karışmama ve sadece ekonomiye odaklanma tutumu vardı. Fakat Pekin, özellikle Orta Doğu gibi coğrafyalarda siyasi olarak masada ağırlığı olmadığı zaman ekonomide de masada olamayacağını farketti. Bu nedenle Çin bu iki boyutu beraber götürmeye ve birbiriyle desteklemeye başladı.

Yeni dönemde Çin bu ekonomik yatırımları Taliban üzerinde bir siyasi etki yaratmak için kullanabilir. Ne için kullanacak? diye sorduğumuzda Afganistan’daki en temel konu olarak karşımıza Doğu Türkistan meselesi çıkıyor.

Taliban’ın da burada Çin’den bir beklentisi var. Çünkü Taliban dünyanın büyük bir çoğunluğu tarafından izole edilmekten endişe ediyor. Burada Çin ve Rusya ile ekonomik olarak iş birliği yapmayı bir çıkış kapısı olarak görüyor. Bundan dolayı Taliban Çin ile ilgili olarak sözde de olsa olumlu açıklamalar yapıyor.

Çin’in Afganistan’a yaklaşımı; gerekli şartlar sağlandığında ekonomik girişimlerde bulunmak ve bu yatırımlar karşılığında siyasi anlamda güvenlik endişelerine cevap verecek bir tutum beklemek.

Çin’in Afganistan konusunda diğer ülkelerle iş birliği yapmaya de sıcak baktığını görüyoruz. Mesela Şangay İşbirliği Örgütü bu yönde önemli bir rol oynamıştı. Diğer müttefik ülkelerle de ortak adım atmak gibi seçenekler de var. Sizce Çin Afganistan konusunda kimlerle iş birliği yapabilir?

Şu an Afganistan öyle bir noktaya gelmiş ki uluslararası bir mesele haline gelmiş durumda. Aslında Afganistan yıllardır öyledir ama son dönemde bu daha da görünür oldu.

Jeopolitik dengeye bakacak olursak, Çin’in şöyle bir vurgusu var; Burada NATO vardı ama NATO Afganistan’a asıl ABD’nin ‘teröre karşı savaşı’ kapsamında girdi. Yani burada tek taraflı bir girişimden söz ediliyor. Hatta geçtiğimiz ağustos ayında İngiliz Parlamentosunda, “ABD neden bize danışmadan çekilme kararını aldı. Biz orada NATO olarak hep beraber değil miydik?” şeklinde tartışmalar yaşandı.

Çin’in “çok taraflılık” vurgusu

Çin, özellikle Trump döneminden itibaren Afganistan başta olmak üzere dünyada birçok konuyla ilgil olarak “tek taraflılığa” karşı “Çok taraflılık” vurgusunu kullanmaya başlamıştı.

Pekin, “Dünya meselelerinde tek taraflı yaklaşımlar çözüm getiremeyecek” söylemine yoğunlaştı ve “çok taraflılığın” önemine vurgu yapmaya başladı.

Çin, Afganistan gibi konuda, uluslararası toplumun adım atmasını isteyecektir.

Taliban’ı tanıma konusunda mesela ortak bir karara gidilmesini önerebilir. Bunun için belki tanımak konusunda aceleci davranmayabilir. Ama dediğim gibi şu an Çin halihazırda Taliban ile ‘de facto’ olarak görüşüyor.

Bence Çin’in çok taraflılık vurgusunu bir süre daha duymaya devam edeceğiz. Çünkü bu Çin’in ABD ile rekabeti ve mevcut dünya düzenine karşı ‘yeni dünya’ tahayyülünün bir parçası.

Çin’e Afganistan konusunda etkin hareket imkanı sağlayacak örgütlerden biri Şangay İş Birliği Örgütü.

Bu örgütün içinde en çok Rusya ve Çin’e etkili bir oyuncu olarak bakılıyor ancak Pakistan ve Hindistan da önemli üyeler. Türkiye de bu örgüte diyalog ortağı.

Çin Şangay İş Birliği Örgütünde Afganistan ile ilgili etkili diyalog yürütebilir. Ancak çok taraflılık vurgusu devam edecektir. Çünkü 4-5 yıldır zaten dünyaya sürekli yaptığı bir çağrı.

Afganistan’daki gelişmeler henüz çok hızlı gelişiyor ve Çin’in hangi ülkelerle daha çok işbirliği yapabileceğini şimdiden görmek çok mümkün değil. Bekleyip görmek gerekecek. 

Çin Afganistan politikasını nasıl şekillendirecek?

Çin Afganistan politikasını nasıl şekillendirecek?

Çin Afganistan politikasını nasıl şekillendirecek?

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Türkiye-ABD Suriye Çalışma Grubu toplantısı yarın Washington’da düzenlenecek

Published

on

By

Türkiye-ABD Suriye Çalışma Grubu toplantısının yarın ABD’nin Washington kentinde düzenlenmesi planlanıyor.

TC Dışişleri Bakanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre toplantı, Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz ile ABD’li mevkidaşı Christopher Landau’nun eş başkanlıklarında kurumlar arası formatta gerçekleştirilecek.

Toplantıda, Türkiye ve ABD’nin Suriye politikalarındaki önceliklerinin üzerinde durulması, Suriye’de güvenlik ve istikrarın tesis edilmesine dönük işbirliği imkanlarının ele alınması öngörülüyor.

DEAŞ’la ve diğer terör örgütleriyle mücadelenin toplantının gündeminde yer alacak konuların başında gelmesi beklenirken, bu çerçevede, Türkiye tarafından son dönemde DEAŞ’la mücadele bağlamında Suriye yönetimine verilen destek ve öncülük edilen bölgesel çabalar ele alınacak.

Toplantıda, Suriye’nin kuzeydoğusundaki kamplar kapsamında işbirliği imkanlarının değerlendirilmesi, ayrıca ABD tarafının, Suriye’deki askeri birliklerinin konsolidasyonuna ilişkin yürütülen süreç hakkında bilgi vermesi bekleniyor.

ABD ile Suriye arasında liderler düzeyinde doğrudan angajmanın başlatılmasının ve ABD Başkanı Donald Trump’ın Suriye’ye yönelik yaptırımların kaldırılacağını açıklamasının hemen ardından tertiplenmesi açısından toplantı büyük önem taşıyor.

Bu çerçevede, toplantıda Suriye’ye yönelik ABD yaptırımlarının kaldırılması bağlamında izlenecek süreç ve takvimin de ele alınması planlanıyor.

Türkiye Bakan Yardımcısı Yılmaz’ın, görüşmeler kapsamında, Türkiye’nin, Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğinin korunması suretiyle, Suriye’de güvenlik ve istikrarın sağlanması amacıyla siyasi ve ekonomik konular ile güvenlik alanında ABD’yle çok boyutlu eş güdüme verdiği önemi vurgulaması bekleniyor.

Yılmaz’ın, Suriye’nin içinden geçmekte olduğu tarihi sürecin, ülkenin tüm terör unsurlarından arındırılmasıyla sonuçlanması yönünde Türkiye’nin beklentisini paylaşması öngörülüyor.

Devamını Oku

Dünya

Portekiz’de sağ ittifak seçimleri kazandı, aşırı sağ yükseldi, sol parti çöktü

Published

on

By

Portekiz’de yapılan erken genel seçimin resmi olmayan sonuçlarına göre mevcut durumda azınlık hükümeti ile iktidarda olan iki sağ partinin ittifakından oluşan Demokratik İttifak (AD) birinci parti çıktı.

İçişleri Bakanlığının yüzde 98’i açılan sandıklara göre verdiği sonuçlarda AD, 14 ay önce yapılan son seçimlere kıyasla yüzde 28,85 olan oy oranını yüzde 32’ye kadar çıkardı.

Portekiz’de 230 sandalyeli Meclis’te tek başına iktidara gelecek çoğunluğu (116) yakalayamayan AD’nin son seçimlerde 80 olan milletvekili sayısını 90’ın üzerine çıkarması bekleniyor.

Sosyal Demokrat Parti (PSD) ve Hristiyan Demokratların (PP-CDS) ittifakından oluşan AD’ye liderlik eden, PSD’nin Genel Başkanı ve görevdeki Başbakan Luis Montenegro’nun gelecek günlerde Cumhurbaşkanı Marcelo Rebelo de Sousa’dan hükümeti kurma görevini alması ve ilk seçenek olarak yine bir azınlık hükümeti kurmayı denemesi öngörülüyor.

Montenegro’nun aile şirketiyle bağlantılı yolsuzluk iddialarından Meclis’te 11 Mart’ta güvenoyu alamayan hükümetin düşmesiyle erken seçime gidilirken, Portekizlilerin buna rağmen sağcı lidere desteğini artırdığı görüldü.

– Sol çöktü, aşırı sağ yükseldi

Portekiz’deki seçimlerin öne çıkan diğer başlıkları ise sol görüşlü Sosyalist Parti’nin (PS) düşüşe devam etmesi ve PS’ye çok yakın oy oranı alarak, iktidar alternatifleri arasına girmeye başlayan aşırı sağcı Chega’nın yükselişini sürdürmesi oldu.

Ülkede 2015-2022 arasında iktidarda olan, son 1,5 yıldır Pedro Nuno Santos’un liderliğini yaptığı PS, büyük bir çöküş yaşadı.

PS’nin son seçimlerde yüzde 28 oy oranı yüzde 23’e gerilerken, 78 olan milletvekili sayısı da 50-55 aralığına kadar düştü.

Şu anda Avrupa Birliği Konseyi Başkanı olan Antonio Costa’nın liderliği zamanında PS, 2022’deki seçimlerde 120 milletvekili çıkarmıştı.

– Aşırı sağcı Chega lideri Ventura: “Chega, Portekiz’de 50 yıllık iki partili sistemi öldürdü”

Portekiz’de 48 yıl süren diktatörlük döneminin sona erdiği 25 Nisan 1974’teki Karanfil Devrimi’nin ardından ülke demokrasi tarihinde ilk kez, aşırı sağcı bir siyasi parti ülkeyi yönetmeye aday bir siyasi güç haline geldi.

Sadece 6 yıllık bir siyasi geçmişi olan Chega, 2024’te büyük bir yükselişe geçerek yüzde 18’e çıkardığı oy oranını bu seçimlerde daha da artırdı.

Chega, yüzde 22-23 aralığında oy alırken, teknik eşitlik yakaladığı PS’ye çok yakın oranda yer aldı.

“Sistemi değiştirdik. Chega bugün Portekiz’de 50 yıllık iki partili sistemi öldürdü. Tarihi zafer elde ettik.” diyen aşırı sağcı Chega’nın lideri Andre Ventura, Portekiz’de “istikrarlı ve saygın bir hükümet için mücadele edeceğini” söyledi.

Chega ile PS arasındaki milletvekili sayısının birbirine çok yakın çıkması beklenirken, yurt dışından gelen oylar da dikkate alındığında PS’nin Chega’dan 1-2 daha fazla milletvekili çıkarma olasılığı halen bulunuyor.

AD’nin lideri ve Başbakan Luis Montenegro’nun aile şirketiyle bağlantılı olarak hakkında çıkan yolsuzluk iddialarından Meclis’te güvenoyu alamaması sonucu 11 Mart’ta hükümetin düşmesi sonucu erken seçim kararı alınmıştı.

Portekiz, Bulgaristan’ın ardından son 10 yılda en fazla genel seçime giden ikinci Avrupa Birliği (AB) ülkesi olarak dikkati çekiyor.

Portekizlilerin çözüm bekleyen öncelikli sorunları, diğer AB ülkelerine oranla düşük asgari ücret ve emekli maaşları, konut krizi ve sağlık başta olmak üzere kamusal hizmetlerdeki eksikliklerin yarattığı sosyal zorluklar olarak sıralanıyor.

Devamını Oku

Dünya

Polonya’da seçmenler, cumhurbaşkanı belirlemek için sandığa gitti

Published

on

By

Polonya’nın yeni cumhurbaşkanını belirlemek üzere yapılan seçimlerin ilk turunda, yaklaşık 29 milyon kayıtlı seçmen için oy verme süreci başladı.

Polonya’da Başbakan Donald Tusk hükümeti ile muhalefet arasında, özellikle Avrupa Birliği (AB) ilişkileri, yargı reformları, kürtaj yasaları ve Rusya-Ukrayna Savaşı gibi konularda yaşanan çekişmelerin gölgesinde geçen seçimin ilk turu için sandıklar açıldı.

Seçmenler, ülkeyi 5 yıl temsil edecek yeni cumhurbaşkanının belirleneceği seçiminin ilk turu için sandıklara gitti.

Seçimlerin, ülkenin AB ile ilişkilerinden iç politikalar, yargı reformları ve sosyal politikalara kadar pek çok konuda belirleyici olacağı değerlendiriliyor.

Polonya’da yaklaşık 29 milyon kayıtlı seçmen bulunuyor.

Anketlere göre seçimin, iktidarın adayı ve aynı zamanda Varşova Belediye Başkanı Rafal Trzaskowski ile muhalefetin adayı tarihçi Karol Nawrocki arasında geçmesi öngörülüyor.

Yerel saatle 07.00’de başlayan oy verme işlemi, 21.00’de sona erecek. Resmi olmayan ilk sonuçlarının bu gece açıklanması bekleniyor.

İlk turda adaylardan hiçbirinin yüzde 50 barajını geçememesi durumunda en çok oy alan iki isim, 1 Haziran’da yapılacak ikinci turda yarışacak.

Devamını Oku

Trending

Reklam