Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Çin Afganistan politikasını nasıl şekillendirecek?

20 yıllık işgalin ardından ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi, Çin’in bu ülkeye ilgisini artırdı. Taliban hükümetiyle iletişimini sürdüreceğini açıklayan ilk ülkelerden biri olan Çin, Afganistan’a yönelik politikasını nasıl şekillendirec

Published

on

Coğrafi konumu ve barındırdığı potansiyelle Afganistan, Çin için her zaman cazip bir ülke oldu. Ancak ABD’nin çekilmesiyle beraber Pekin Afganistan’a yönelik daha aktif bir tutum sergilemeye başladı.

Taliban Afganistan yönetimini ele geçirdikten kısa bir süre sonra ülkenin yeniden inşası konusunda Çin ile çalışmak istediklerini dile getirmesi dikkatleri Taliban-Çin ilişkilerine çevirdi.

Taliban’ın, Kabil’i ele geçirmeden önce bile Çin ile üst düzey iletişimi bulunuyordu. Hatta 28 Temmuz’da Taliban’dan geniş bir heyet Çin’i ziyaret ederek, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile bir görüşme gerçekleştirmişti.

Doğu Türkistan İslami Hareketi (DTİH) kaynaklı güvenlik endişeleri Çin ile Taliban arasındaki ilişkinin elbette önemli parametrelerinden biri. Ancak Çin-Afganistan ilişkileri bundan çok daha fazlası.

Peki Çin Afganistan politikasını şekillendirirken nasıl bir yol izleyecek? Burada hangi faktörler ön planda?

Akademisyen Dr. Altay Atlı ile bu konuyu tüm yönleriyle ele aldık.

Çin’in Afganistan’a yatırım yapmaya çok ilgili olduğunu ancak her şeyden önce uygun güvenli ortamın oluşması gerektiğinin altını çizen Atlı, Afganistan’ın gerek Yol ve Kuşak Girişimi, gerek yer altı zenginlikleri bağlamında Çin’in yapbozdaki eksik parçası olduğunu söyledi.

İşte soru ve yanıtlar…

Çin, Afganistan’daki yeni hükümete nasıl bakıyor? Pekin bu hükümetle iletişimini sürdüreceğini açıklamıştı. Onu tanıma ihtimali var mı?

Çin’in dış politikasında bir takım temel ilkeler var. Bunlardan biri ülkelerin iç işlerine karışmama ilkesi. Bu sadece Afganistan’ı değil tüm dünya ülkelerini kapsayan bir mesele. Dolayısıyla Çin’in Afganistan’daki gelişmelere müdahil olma durumu söz konusu değil. Suriye’de de benzer bir pozisyonu var. Esed rejimini tanıyor. Ama aynı zamanda muhaliflerle de görüşüyor. Çözümün içerden gelmesi gerektiğini savunuyor.

Zaten daha temmuz ayından itibaren yani daha Taliban Kabil’e gelmemişken, Taliban yetkilileri Çin’e uçtular ve orada Çin Dışişleri Bakanı’yla görüştüler. Bu, Çin’in ‘de facto’ olarak Taliban’ı tanıdığı anlamına geliyor.

Dolayısıyla bence Çin’in Taliban hükümetini tanımama durumu olmayacaktır. Pekin burada bazı endişelerini dile getiriyor. Yeni hükümetin Tüm Afgan toplumunu temsil eden kapsayıcı olması gerektiğini söylüyor.

Çin, insan hakları, kadın hakları veya demokrasi vurgusunu genelde yapmaz. Çünkü Çin’in dünya görüşü bu şekilde. Bu noktaları iç işlere karışmak olarak değerlendiriyor. Ama kapsayıcılık ve tüm toplumu temsil meselesi Çin’in dile getirdiği bir konuydu.

Çin Afganistan’da gelecekte nasıl bir rol oynamayı hedefliyor? Taliban Çin’in Afganistan’ın yeniden imarı konusunda önemli rol oynayabileceğini söylemişti. Bu bağlamda Çin-Taliban ilişkisi nasıl şekillenecek?

Birkaç açıdan baktığımızda Çin’in Afganistan’da kendisine önemli rol biçtiğini görüyoruz. Bu, anlaşılır ve mantıklı bir durum.

Burada 2 önemli boyut var. Jeopolitik açıdan baktığımızda, 20 yıldır Afganistan’da kalmış, trilyonlarca dolar harcamış ve önemli bir insan kaybına sebep vermiş bir ABD var.

ABD’nin çekilmesiyle Çin’in önünde bir fırsat var. Çin yönetimi, “ABD 20 yıldır Afganistan’a yıkımdan başka bir şey getirmedi. Ama biz altyapı ve ekonomik projelerimizle, Afgan halkına ve yönetimine dayatmalar yapmadan, refah getirebiliriz” diye bir söylemi kullanabilir. Bu Çin’in ABD ile olan rekabeti bağlamında önemli bir kart.

Ancak ekonomik açıdan baktığımızda, Çin’in Afganistan’ın yeniden imarı konusuna ilgisini görüyoruz. Bu konuda Çin gerekli kapasite ve birikime de sahip. Kuşak ve Yol Girişimi (KYG) var. Zaten Afganistan’ın komşu kapısı Pakistan, bu girişimin en fazla proje yapıldığı ülke konumunda. Çin’in Pakistan’a aktardığı kaynaklar, 60 milyar doların üstünde. Bunlar daha çok altyapı yatırımları şeklinde aktarıldı. Afganistan’da benzer bir şey neden olmasın? Zaten böyle yatırımlar, bahsettiğimiz jeopolitik hedeflere destekleyici olur.

“Önce güvenli ortamın oluşması gerek”

Ama burada önemli bir noktaya dikkat çekmek gerek. Evet Çin’de farklı bir sistem var. Bu tarz yatırımlar, kamu şirketleri tarafından yapılıyor. Burada elbette bu şirketlerin düşündüğü tek şey karlılık değil. Bu projeler devletin amaçlarına hizmet edecek şekilde gerçekleştirilir. Ancak bu şirketler aynı zamanda, hükümetin istediği her yerde karlılık ve güvenlik ortamına bakmadan proje yapmaz.

Çin Afganistan’a kaynak aktaracaksa karlılık ve güvenlik ortamına bakacak. Projelerini tehlikeye atmayacak. Özellikle pandemiyle birlikte Çin’in, yurt dışındaki yatırımlarında daha temkinli bir tavır takındığını görüyoruz. Eskisine göre daha küçük projelere giriyor ve ortaklarla çalışmayı tercih ettiğini görüyoruz.

Bundan dolayı Çin, Afganistan’a girerken yatırımlarını ekstra temkinli bir şekilde gerçekleştirecek. Çünkü güvenlik sorunu var.

Özetle Çin Afganistan’a girmek ister ama olumlu koşulların oluşmasını bekleyebilir.

Çin’in benzer ülkelerde de yatırımları oldu. Mesela Çin Suriye ile de çok ilgili. Ama bir ülkede bir çatışma sonrasında yeniden inşa sürecine girerken, genelde finansman uluslararası örgütlerden sağlanıyor. Çin de dünyanın pek çok yerinde böyle projeler yaptı.

Ancak Afganistan’a baktığımızda Taliban’ın yönetime geldikten sonra bu tarz kaynaklar kesildi. Kaynaklar gelmezse Çin hangi parayla proje yapacak. Çin’in tabii ki kendi kaynakları var. Ama Çin bunları hibe amaçlı kullanmıyor. Karlılık faktörünü gözetiyor.

Dolayısıyla, Çin Afganistan’da önemli bir potansiyel görüyor. Ama temkinli bir şekilde girecektir.

Zaman buradaki gidişatı gösterecektir. Taliban’ın yönetimindeki Afganistan’ın nereye doğru gideceğini, güvenlik ortamının nasıl olacağını görecektir. Birçok konuda belirsizlik hakim şu an. Çin tüm bunları takip ediyor. Eğer güvenlik ortamı Çin’in istediği gibi olursa proje yapmak isteyecektir.

Çin’in Afganistan’dan beklentileri nedir? Afganistan’daki yer altı zenginlikleri ikili ilişkilere nasıl bir etkisi olabilir?

Afganistan’daki yer altı zenginlikleri büyük bir avantaj. Bu zenginliklerin ederi ile ilgili farklı tahminler olsa da belli ki bugüne kadar değerlendirilmemiş yer altı zenginlikleri var.

Çin ABD ile teknoloji rekabetinde her türlü yer altı kaynaklarına ihtiyaç duyuyor. 

Burada Çin’in Afrika’daki yatırımları örnek olabilir. Afrika’da çok fazla yer altı zenginlikleri var. Ancak yeterince işlenemiyor. Çin buraya geliyor. Tesisler ve madenler kurarak bu zenginlikleri çıkarıyor. Bunun karşılığında bu madenlerin belirli bir kısmı doğrudan Çin’e gidiyor.

Afganistan’da da benzer girişimler görebiliriz. Çünkü Çin’in her türlü kaynağa ihtiyacı var. Ancak Afganistan’daki kaynaklar özellikle çok önemli. Zira burada herhangi bir kaynaktan bahsetmiyoruz. Mesela lityum önemli bir maden. ABD ve Çin arasında giderek yükselen teknoloji rekabeti bağlamında çok önemli.

Trump döneminde Çin, ABD çiplerine erişimini kaybetti ve artık kendi çiplerini kendi üretmesi gerekiyor. Bundan dolayı maden kaynakları çok önemli Çin için. Ancak dediğim gibi önce bir güvenlik ortamının oluşması gerek.

Çin Afganistan’ı Kuşak ve Yol Girişimi’ne entegre etme düşüncesi olabilir mi sizce?

Teorik olarak olabilir. Çünkü haritaya baktığımızda Afganistan’ın çok önemli bir pozisyonda olduğunu görüyoruz. Çin’i Avrupa’ya bağlayan yolun girişidir. Sadece kara yolu ve demir yolu değil. Bu girişimin çok farklı boyutu var. Enerji ve dijital projeleri var. Ancak özellikle taşımacılık açısından baktığımızda Afganistan’ın Pakistan gibi önemli bir konuma sahip olduğunu görüyoruz.

Yol projeleri büyük ölçekli projelerdir. Bu projeler önemli insan gücünü gerektiriyor. Fakat bu kadar insan gönderilecekse önce güvenlik ortamının oluşması lazım.

Çin’in daha önce de Afganistan’da bazı projeleri vardı. 2008’deki bakır madeni, 2011’deki petrol projesi. Bu projeler ülkedeki istikrarsızlık nedeniyle bir yere getirilemedi.

Gerekli güvenli ortamın oluşması kaydıyla Çin bunu ister. Çünkü Afganistan Çin için yapbozun eksik parçası gibi duruyor.

Çin’in Afganistan politikasını şekillendirirken Çin’in ana motivasyonu nedir sizce? Ekonomi mi yoksa güvenlik endişeleri mi?

Çin’in güvenlik endişeleri ve Doğu Türkistan konusu tabii ki çok önemli. Bu her zaman öyleydi. Pekin bu konudaki endişelerini açık bir şekilde dile getiriyor. Taliban ise Afganistan topraklarından Çin’e ve Çin’in toprak bütünlüğüne karşı bir tehdidin oluşmasına müsaade etmeyeceğini açıklamıştı. Tabii, bu açıklamalar Çin’in endişelerine son vermedi.

“Siyasette masada ağırlığın yoksa ekonomide de masada olamıyorsun”

Ancak burada önemli bir nokta var. Çin, dışarıdaki girişimlerinde özellikle 2011’de Libya’daki gelişmelerden sonra ekonomik ve siyasi boyutları el ele yürümeye başladı.

Daha önce Çin’in siyasete karışmama ve sadece ekonomiye odaklanma tutumu vardı. Fakat Pekin, özellikle Orta Doğu gibi coğrafyalarda siyasi olarak masada ağırlığı olmadığı zaman ekonomide de masada olamayacağını farketti. Bu nedenle Çin bu iki boyutu beraber götürmeye ve birbiriyle desteklemeye başladı.

Yeni dönemde Çin bu ekonomik yatırımları Taliban üzerinde bir siyasi etki yaratmak için kullanabilir. Ne için kullanacak? diye sorduğumuzda Afganistan’daki en temel konu olarak karşımıza Doğu Türkistan meselesi çıkıyor.

Taliban’ın da burada Çin’den bir beklentisi var. Çünkü Taliban dünyanın büyük bir çoğunluğu tarafından izole edilmekten endişe ediyor. Burada Çin ve Rusya ile ekonomik olarak iş birliği yapmayı bir çıkış kapısı olarak görüyor. Bundan dolayı Taliban Çin ile ilgili olarak sözde de olsa olumlu açıklamalar yapıyor.

Çin’in Afganistan’a yaklaşımı; gerekli şartlar sağlandığında ekonomik girişimlerde bulunmak ve bu yatırımlar karşılığında siyasi anlamda güvenlik endişelerine cevap verecek bir tutum beklemek.

Çin’in Afganistan konusunda diğer ülkelerle iş birliği yapmaya de sıcak baktığını görüyoruz. Mesela Şangay İşbirliği Örgütü bu yönde önemli bir rol oynamıştı. Diğer müttefik ülkelerle de ortak adım atmak gibi seçenekler de var. Sizce Çin Afganistan konusunda kimlerle iş birliği yapabilir?

Şu an Afganistan öyle bir noktaya gelmiş ki uluslararası bir mesele haline gelmiş durumda. Aslında Afganistan yıllardır öyledir ama son dönemde bu daha da görünür oldu.

Jeopolitik dengeye bakacak olursak, Çin’in şöyle bir vurgusu var; Burada NATO vardı ama NATO Afganistan’a asıl ABD’nin ‘teröre karşı savaşı’ kapsamında girdi. Yani burada tek taraflı bir girişimden söz ediliyor. Hatta geçtiğimiz ağustos ayında İngiliz Parlamentosunda, “ABD neden bize danışmadan çekilme kararını aldı. Biz orada NATO olarak hep beraber değil miydik?” şeklinde tartışmalar yaşandı.

Çin’in “çok taraflılık” vurgusu

Çin, özellikle Trump döneminden itibaren Afganistan başta olmak üzere dünyada birçok konuyla ilgil olarak “tek taraflılığa” karşı “Çok taraflılık” vurgusunu kullanmaya başlamıştı.

Pekin, “Dünya meselelerinde tek taraflı yaklaşımlar çözüm getiremeyecek” söylemine yoğunlaştı ve “çok taraflılığın” önemine vurgu yapmaya başladı.

Çin, Afganistan gibi konuda, uluslararası toplumun adım atmasını isteyecektir.

Taliban’ı tanıma konusunda mesela ortak bir karara gidilmesini önerebilir. Bunun için belki tanımak konusunda aceleci davranmayabilir. Ama dediğim gibi şu an Çin halihazırda Taliban ile ‘de facto’ olarak görüşüyor.

Bence Çin’in çok taraflılık vurgusunu bir süre daha duymaya devam edeceğiz. Çünkü bu Çin’in ABD ile rekabeti ve mevcut dünya düzenine karşı ‘yeni dünya’ tahayyülünün bir parçası.

Çin’e Afganistan konusunda etkin hareket imkanı sağlayacak örgütlerden biri Şangay İş Birliği Örgütü.

Bu örgütün içinde en çok Rusya ve Çin’e etkili bir oyuncu olarak bakılıyor ancak Pakistan ve Hindistan da önemli üyeler. Türkiye de bu örgüte diyalog ortağı.

Çin Şangay İş Birliği Örgütünde Afganistan ile ilgili etkili diyalog yürütebilir. Ancak çok taraflılık vurgusu devam edecektir. Çünkü 4-5 yıldır zaten dünyaya sürekli yaptığı bir çağrı.

Afganistan’daki gelişmeler henüz çok hızlı gelişiyor ve Çin’in hangi ülkelerle daha çok işbirliği yapabileceğini şimdiden görmek çok mümkün değil. Bekleyip görmek gerekecek. 

Çin Afganistan politikasını nasıl şekillendirecek?

Çin Afganistan politikasını nasıl şekillendirecek?

Çin Afganistan politikasını nasıl şekillendirecek?

TRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Şili, Küba, Venezuela, Kolombiya ve Bolivya’dan, İran’ın nükleer tesislerine saldıran ABD’ye tepki

Published

on

By

Şili, Küba, Venezuela ve Kolombiya, ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise düzenlediği saldırılara tepki gösterdi.

Şili Devlet Başkanı Gabriel Boric, X sosyal medya platformundaki açıklamasında, ABD’nin İran’a saldırısını kınadı.

Nükleer enerji santrallerine saldırının uluslararası hukuk tarafından yasaklandığını hatırlatan Boric, “Şili, ABD tarafından gerçekleştirilen bu saldırıyı kınıyor. Uluslararası insancıl hukuka saygıyı her durumda savunacağız. Güce sahip olmak, onu insanlık olarak kendimize koyduğumuz kuralları ihlal ederek kullanma yetkisi vermez, ABD bile olsanız. Barış talep ediyoruz ve barışa ihtiyacımız var.” ifadelerini kullandı.

Küba Devlet Başkanı Miguel Diaz Canel de X’ten ABD’ye tepki göstererek, Orta Doğu’daki çatışmanın tehlikeli şekilde tırmanmasını “şiddetle” kınadıklarını belirtti.

Canel, “Saldırganlık, Birleşmiş Milletler Şartı’nı ve uluslararası hukuku ciddi şekilde ihlal etmekte ve insanlığı geri dönüşü olmayan sonuçlara yol açacak bir krize sürüklüyor.” açıklamasında bulundu.

Venezuela Dışişleri Bakanlığının internet sitesinde yer verilen açıklamada, ABD’nin İran’a yönelik saldırısının, BM Şartı’nı, uluslararası hukuku ve devletlerin egemenliğine ilişkin temel ilkeleri “açık ve yasa dışı” biçimde ihlal ettiği belirtildi.

Açıklamada, “İnsan hayatı ve bölgenin çevresel dengesi açısından ciddi riskler taşıyan nükleer tesislerin bombalanması, küresel istikrarı tehdit eden ve öngörülemez sonuçlara yol açabilecek son derece sorumsuz bir tırmanmadır. Bu durum, uluslararası barışa yönelik doğrudan bir tehdittir.” değerlendirmesinde bulunuldu.

Venezuela’nın, İran halkıyla “dayanışma” içinde olduğu vurgulanan açıklamada, “Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti, ABD ordusu tarafından, İsrail Devletinin talebi üzerine, İran İslam Cumhuriyeti’ndeki Fordow, Natanz ve İsfahan nükleer tesisleri de dahil olmak üzere çeşitli hedeflere yönelik gerçekleştirilen bombardımanı kesin ve kararlı bir biçimde kınamaktadır.” ifadelerine yer verildi.

Kolombiya Dışişleri Bakanlığının internet sitesinden yapılan açıklamada da Orta Doğu’daki son gelişmelerin “derin” endişeyle takip edildiği belirtildi.

Açıklamada, taraflara müzakere çağrısı yapılarak, şu ifadelere yer verildi:

“Kolombiya, özellikle BM Şartı’nda yer alan temel ilkelere aykırı olduğu ve uluslararası barış ile istikrarı tehlikeye attığı durumlarda tek taraflı güç kullanımını reddetmektedir. Ayrıca, nükleer silahların yayılmasının önlenmesinin, küresel güvenliğin temel bir unsuru olduğunu bir kez daha yineliyoruz. Uluslararası barış ve güvenliğin korunmasının ancak barışçıl çözüm yollarıyla mümkün olabileceğine inanıyoruz.”

Bolivya Devlet Başkanı Luis Arce de, ABD’nin İran’daki üç nükleer tesise düzenlediği saldırıları “şiddetle” kınadı.

Arce, X sosyal medya platformundaki açıklamasında, ABD’nin İran’a yönelik saldırılarına değindi.

ABD’nin uluslararası hukukun temel ilkelerini ihlal ettiğini savunan Arce, şunları kaydetti:

“ABD’nin İran İslam Cumhuriyeti’ndeki nükleer tesislere yönelik keyfi saldırısını şiddetle kınıyoruz. Bu tür hedeflerin bombalanması, sadece bölgesel ve küresel barışı tehlikeye atmakla kalmamakta, aynı zamanda uluslararası hukukun temel ilkelerini ve Birleşmiş Milletler Şartı’nı da ihlal etmektedir.”

Devamını Oku

Dünya

İran: Saldırıya uğrayan nükleer tesislerde sızıntı yok

Published

on

By

İran, ABD’nin saldırısına uğrayan nükleer tesislerde yapılan incelemelerde sızıntı olmadığının tespit edildiğini bildirdi.

Ulusal Nükleer Güvenlik Sistemi Merkezinden yapılan açıklamada, ABD’nin İran’daki Fordo, Natanz ve İsfahan olmak üzere üç nükleer tesise uluslararası hukuka aykırı saldırısının ardından nükleer sızıntı ihtimaline karşı tesislerin çevresinde inceleme yapıldığı belirtildi.

Açıklamada, incelemeler sonunda tesislerde radyoaktif sızıntının olmadığının anlaşıldığına işaret edilerek, “Alınan önlemler ve önceki planlama ile radyoaktif madde tespit sistemleri tarafından kaydedilen bilgiler dikkate alındığında, herhangi bir kirlenme belirtisi kaydedilmemiştir. Bu nedenle, söz konusu tesislerin çevresinde yaşayan sakinler için herhangi bir tehlike bulunmamaktadır.” ifadelerine yer verildi.

Devamını Oku

Dünya

İran Dışişleri Bakanı Erakçi’den, ABD’nin ülkesine saldırısının “kalıcı sonuçlar doğuracağı” mesajı Dünya

Published

on

By

İran Dışişleri Bakanı Abbas Erakçi, ABD’nin ülkesine yönelik hava saldırısının “kabul edilemez olduğunu, kalıcı sonuçlara yol açacağını” bildirdi.

Erakçi, X sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, ABD’nin ülkesine yönelik saldırısını değerlendirdi.

ABD’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin daimi üyesi olduğunu hatırlatan Erakçi, Washington yönetiminin ülkesinin “barışçıl nükleer tesislerine” saldırarak BM Şartı, uluslararası hukuk ve Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’nı (NPT) ihlal ettiğini belirtti.

Erakçi, “Bu sabah yaşananlar kabul edilemez olup kalıcı sonuçlar doğuracaktır. BM’nin her bir üyesi, son derece tehlikeli, kanunsuz ve suç teşkil eden davranış karşısında alarma geçmeli.” ifadelerini kullandı.

Bakan Erakçi, Tahran’ın, BM Şartı ve meşru müdafaa hakkı tanıyan hükümleri doğrultusunda “egemenliğini, çıkarlarını ve halkını savunmak için” tüm seçenekleri saklı tuttuğu mesajını verdi.

Devamını Oku

Trending

Reklam