Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

CTP Gençlik Örgütü Güzelyurt İlçesi 18’inci Olağan Kongresi yapıldı

Published

on

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Gençlik Örgütü Güzelyurt İlçesi 18’inci Olağan İlçe Kongresi yapıldı, başkanlığa Mustafa Özgören seçildi.

CTP Basın Bürosu’nun açıklamasına göre, kongreye CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy, Güzelyurt İlçe Başkanı Çağlar Gulamkadir, CTP’nin ara seçimde milletvekili adayı olarak açıkladığı Sami Özuslu, Gençlik Örgütü Başkanı Çise Mevlit, bazı milletvekilleri ve MYK üyeleri de katıldı.

Divan Başkanlığını Suzan Kısaoğlu’nun yaptığı kongrede, Divan Sekreterliğini ise Dünay Laçin Soyal ve Sedef Altunbilek yaptı. Mustafa Özgören başkanlığındaki CTP Gençlik Örgütü Güzelyurt İlçesi Yönetim Kurulu ise şu isimlerden oluştu:

Irmak Beydilli, Saner Ergiden, Arda Kadir Top, Görkem Mercan, Gülcan Güneysu, Açelya Özarabacı, Burcu Kurtcebe, Yılmaz Siham Taşdemir, Ecem İlke Mercan.

Kongrede Genel Sekreter Asım Akansoy, Güzelyurt İlçe Başkanı Çağlar Gulamkadir, CTP Milletvekili adayı Sami Özuslu, CTP Gençlik Örgütü Başkanı Çise Mevlit ve CTP Gençlik Örgütü Güzelyurt İlçesi Başkanı seçilen Mustafa Özgören konuşma yaptı.

-Akansoy: “CTP gençlerin ve umudun partisidir”

CTP Genel Sekreteri Asım Akansoy, CTP’nin gençlik partisi olduğuna dikkat çekti. Gençlerin her zaman CTP için çok özel ve değerli olduğunun altını çizen Akansoy, bundan sonra da böyle olacağını ifade etti. Memleketin zor bir dönemden geçtiğine işaret eden Akansoy, “CTP olarak kararlı bir şekilde umudu yeniden yeşertmek zorundayız. CTP her zaman gençlerin partisi olduğu gibi umudun partisi de olmuştur. Proje ve programlarıyla CTP, sıradan bir muhalefet anlayışında bir parti değildir” dedi. CTP’nin güçlü kadroları ve programlarıyla, halkın temsilcisi olduğunun altını çizen Akansoy, “Bizim en temel hedefimiz umudu çoğaltmaktır. Değişim ve dönüşümün yolunu açmaktır temel hedefimiz” dedi. Toplumun tüm yurtseverleriyle bu değişimi ve dönüşümü gerçekleştireceklerine vurgu yapan Akansoy, “Sami Özuslu CTP’nin siyasetini en iyi şekilde taşıma kapasitesine sahip olan kişidir. Hayatın her alanında sözü olan, yorumu olan CTP’lilerden biridir. Hep birlikte dayanışma içerisinde olacağız. Bu seçimde başarılı olacağız, CTP Sami Özsuslu ile birlikte zaferini ilan edecek” ifadelerini kullandı.

Gulamkadir: “Genç arkadaşlarımız mücadelemize yeni bir meşale yaktı”

Çağlar Gulamkadir yaptığı konuşmada, memleketin zor bir süreçten geçtiğine dikkat çekti. Kıbrıs sorununda yaşanan durağanlık ve bu durağanlığın üzerine yaşanılan ekonomik krizin, her geçen gün halkı umutsuzluğa ve yoksullaşmaya itmekte olduğunun altını çizen Gulamkadir, “Tüm bunlar yetmezmiş gibi ülkeyi yönettiğini zannedenlerin iş bilmez tutumları, kamu kaynaklarını pervasızca tüketmeleri ve kendi kurumlarımızı batırmaya çalışmalarına her geçen gün üzülerek şahitlik ediyoruz” dedi.

Toplumu sürekli bir şekilde umutsuzluğa ve karanlığa itmeye çalışan bir zihniyetle karşı karşıya olunduğunun altını çizen Gulamkadir, “Tam da bu noktada bizlerin bu umutsuzluğa bir umut olma zorunluluğumuz vardır” dedi. Gulamkadir, “Partimizin politikalarından olan kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi modelini, stabil para birimine geçişi, tam gün eğitim ile ücretsiz sağlık hizmeti alma gibi sosyal bir devlet anlayışını toplumumuza kazandırmalı ve bu politikaların hayata geçmesi için 25 Haziran’daki ara seçimde adayımızla kol kola, var gücümüzle çalışmalıyız” ifadelerini kullandı.

Özuslu: “Makamlar amaç değil araçtır, önemli olan o aracın doğru kullanılmasıdır”

CTP’nin milletvekili adayı olarak açıkladığı Sami Özuslu da yaptığı konuşmada, adaylığından sonraki ilk buluşmayı bir gençlik kongresinde yapmaktan son derece mutlu olduğunun altını çizdi. “Gençlerin çok sorunu var. Gençler bu ülkeden göç ediyor, tutunamıyor. Bunun bir sürü ekonomik, sosyal ve siyasal nedeni var” diyen Özuslu, doğru çözümleri bulabilmenin önemine işaret etti.

Özuslu, “Kendi benliğimize, değerlerimize sahip çıkarak, bir taraftan da evrenselliğe, teknolojiye, doğruya yelken açmak gerekir” ifadelerini kullandı.

Güzelyurt’ta CTP’li gençlerin oluşturduğu yeni örgütün hem Güzelyurt’a hem de CTP’ye yeni ufuklar getireceğini vurgulayan Özuslu, “Seçimler de siyasi partiler de makamlar da gelip geçicidir. Makamlar amaç değil, araçtır. Hiçbir mevki ne kalıcıdır ne de amaçtır. Olması gereken, o aracın doğru kullanılması ve sosyal adalete, Kıbrıs’ta kabul edilebilir bir çözüme ulaşmaktır” dedi.

Sami Özuslu gençlere seslenerek “Başak bir tohumdur, toprağa serilir ve büyür. Her sene o tohum yeniden ekilir ve her yıl başaklar göğe doğru boy atar. Siz, bugünün göğe doğru yükselen başaklarısınız.” Diye konuştu.

-Mevlit: “Gençlerin öne çıkmasına her zamankinden daha çok ihtiyaç var”

CTP Gençlik Örgütü Başkanı Çise Mevlit de yaptığı konuşmada, uzun bir sürenin ardından bu kongrenin düzenlenmesinde ve Güzelyurt ilçesinde yeniden bir yapılanma kurulmasında emek koyan herkese teşekkür etti. Güzelyurt’ta yeniden gençlerin öne çıkmasına geçmişten çok daha fazla ihtiyaç duyulduğuna vurgu yapan Mevlit, “Demokrasiyi katlettiler, anayasanın delinmedik maddesini bırakmadılar, insanımızı fakirleştirdiler, genç arkadaşlarımızı göç yollarına ittiler ve memleketi kaosa soktular” dedi. Mevlit, “Önümüzde bir ara seçim var. 25 Haziran tarihinde gerçekleştirilecek olan ara seçim her ne kadar bir milletvekilliği için yapılacak bir seçim gibi görülse de bu seçimin öneminin bunun çok ötesinde olduğunu hepimiz biliyoruz” ifadelerini kullandı. Mevlit, Sami Özuslu ile büyük bir enerjiyle çalışmaya başladıklarının altını çizdi. “Gençlik gelecek değil, bugündür” diyen Mevlit, bu anlayışla yola çıktıklarını kaydetti.

Özgören: “Hedeflerimizi belirledik, yola çıktık”

CTP Güzelyurt İlçesi Gençlik Örgütü Başkanı Mustafa Özgören ise konuşmasında, uzun süren bir çalışma sonrasında kadrolarını oluşturduklarını vurguladı. “Örgütümüzü kurma yolunda gençlik örgütünün ve parti eğitim merkezinin düzenlemiş olduğu eğitim çalışmalarına katıldık” diye konuşan Özgören, eğitimlerini tamamladıktan sonra gençlik örgütünü kurma kararı aldıklarını kaydetti.

Hedeflerini de belirlediklerine işaret eden Özgören, “Hedeflerimizi belirledik. Köylerde gençlik örgütlenmesi, yeni üye katma, eğitim çalışmaları başlatma, gençlik sorunlarını aktarma, köylere ziyaretler başlatma, parti politikalarımızı yayma gibi hedeflerimiz var. Herkese, bizi bu göreve layık gördüğü için teşekkür ederim” diye konuştu.

TAK/BRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Cumhurbaṣkanlığı:“Colin Stewart’ın açıklamaları mandasıyla uyumlu değildir”

Published

on

By

Cumhurbaşkanlığı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları hakkında açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanlığı açıklaması şu şekilde:

“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın António Guterres’e ve BM misyonuna duyduğumuz kurumsal saygı tamdır. Ancak Genel Sekreter’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları, BM’nin taraflara eşit mesafede durma sorumluluğu açısından ciddi sorunlar içermektedir.

Colin Stewart’ın görev süresi 9 Ağustos itibarıyla fiilen sona erecektir. Kıbrıs Türk Tarafı kendisini, görev süresi boyunca taraflar arasında güveni artırma sorumluluğunu yerine getirmekte yetersiz kalan, bazı kritik konularda tarafsızlık algısını zedeleyen ve özellikle halkımızın haklı insani taleplerine gereken duyarlılığı göstermeyen bir görevli olarak anımsayacaktır.

Kıbrıs Türk Tarafı, çözüm iradesini defalarca ve açık biçimde ortaya koymuştur. Bu vizyon, Kıbrıs’taki iki ayrı halk, iki ayrı demokrasi ve iki ayrı Devlet gerçeğinden hareketle şekillenmiştir. Kıbrıs’ta kalıcı ve adil bir çözüm ancak mevcut gerçekliğin esas alınmasıyla mümkündür.

Colin Stewart’ın, Kıbrıs Türk halkının iradesini ve özden gelen hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslarası statüye dayalı çözüm vizyonunu “ciddiye alınmayan” bir öneri gibi nitelendirmesi, BM misyonunun tarafsızlığıyla bağdaşmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız Halkımız adına bu çözüm çerçevesini sadece savunmakla kalmamış, uluslararası muhataplarına da en üst seviyelerde defalarca iletmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu vizyona verdiği tam destek de, halkımızın meşru ve çağdaş taleplerinin arkasında duran bir dayanışma örneğidir.

Kıbrıs Türk Halkının yalnızca Türkiye ile ticaret yapabildiği gerekçesiyle dışa bağımlı olduğu yönündeki değerlendirmeler, tarihi ve hukuki bağlamı göz ardı eden yaklaşımlardır. Bu halk, doğrudan ticaret hakkı da dahil olmak üzere temel haklarını kullanmasının engellendiği haksız ve hukuksuz bir izolasyon altında yaşamaktadır. Bu izolasyon, yalnızca ekonomik zorluklar yaratmakla kalmamakta, aynı zamanda Kıbrıs Türk Halkının temel insan haklarından mahrum bırakılmasına sebep olmaktadır. Uluslararası toplum bu eşitsizliğin sürmesine seyirci kalmak yerine, eğer çözüm sürecine katkı sunmak istiyorsa, bu haksız zulmün sona ermesini sağlamalıdır.

Colin Stewart, halkımızın yıllardır dile getirdiği insani bir talep olan Yiğitler–Pile yolunu Rum tarafına toprak kazandırma çabasına dönüştürerek süreci tıkayan kişi olarak hatırlanacaktır. Bu yaklaşım, BM misyonuna duyulan güveni zedelemiş ve samimi bir kolaylaştırıcılık beklentisini boşa çıkarmıştır.

Colin Stewart ayrıca, geçiş kapılarının neden açılamadığını açıklamak yerine asıl sorumluyu gizlemiş ve kamuoyunu yanıltmıştır. Kıbrıs Türk tarafı uzun süredir Haspolat Kapısı’nın araçlı geçişe uygun şekilde açılmasını ve Akıncılar–Limya hattında araçlı geçişe hizmet edecek Akıncılar Kapısı’nın açılmasını yapıcı ve resmi düzeyde önermiştir. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, bu önerilerin pozitif ve yapıcı bir anlayışla gündeme getirildiğini açıklamış, Rum tarafının ise Kiracıköy ve Erenköy üzerinden KKTC topraklarını transit geçiş güzergahına dönüştürme talebini güvenlik ve egemenlik gerekçeleriyle reddettiklerini kamuoyuna duyurmuştur. Rum tarafı buna rağmen kabul edilmesi mümkün olmayan bu taleplerinde ısrar etmeye devam etmiştir.

Kıbrıs Türk halkı için Anavatan Türkiye garantörlük görevinden çok daha fazlasını ifade eder. Türkiye, halkımızın güvenliği, varlığı ve geleceğiyle doğrudan bağlı olan tarihsel bir dayanışma odağıdır. Aramızdaki bağlar yalnızca diplomatik sorumluluklardan ibaret değildir. Türkiye’yle KKTC arasında ortak mücadeleye, kültürel yakınlığa ve karşılıklı güvene dayanan köklü bir ilişki söz konusudur. Türkiye’nin desteği, Kıbrıs Türk halkının iradesini uluslararası alanda kararlılıkla savunabilmesinin en güçlü temellerinden biridir. Bu çok boyutlu ilişkinin “korku” üzerinden tarif edilmesi, gerçekleri saptırmak anlamı taşır, aynı zamanda çözüm ortamını zayıflatan sorumsuz bir yaklaşımı da yansıtır.

Kıbrıs Türk Tarafı, seçim süreçlerinde de geleneksel olarak yapıcı tutumunu sürdürmüştür. Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, halkının haklarını savunan, ilkeli ve net bir liderlik anlayışı sergilemektedir. Bu doğrultuda, temel haklara aykırı herhangi bir adıma onay vermemiş, halkının geleceğini geçici siyasi hesaplara teslim etmemiştir.

Kıbrıs Türk Halkı mevcut statükoyu bir tercih olarak benimsememektedir. Halkımızın egemenliği, güvenliği ve onurlu geleceği için verdiği mücadele görmezden gelinemez. BM’nin sorumluluğu taraflardan birini dışlamak değil, her iki tarafın eşitlik temelinde uzlaşı zemini oluşturmasına katkı sağlamaktır.

Kıbrıs Türk tarafı, Mart ve Temmuz 2025’te gerçekleştirilen gayriresmi zirvelere iyi niyetle katılmıştır. Sürecin ilerleyebilmesi için her iki tarafın egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye sahip aktörler olarak bu süreçte yer alması gerektiği bir kez daha vurgulamıştır. Bu temel yaklaşımı kabul etmeyen hiçbir girişimin başarı şansı olamaz.

BM’nin temel işlevi, Kıbrıs Türk halkına ne yapması gerektiğini dayatmak değildir. Asıl sorumluluk, iki tarafın iradesine saygı gösteren ve çözüm için gerekli koşulları oluşturan bir tutum benimsemektir. Bu niteliği taşımayan herhangi bir temsilcinin BM çatısı altında güven ortamı yaratması mümkün olamaz. Colin Stewart’ın görev süresi, bu açıdan kapsamlı bir değerlendirme yapılmasını gerektirmektedir.

Kıbrıs Türk Halkı, haklarına, iradesine ve varlığına sahip çıkmayı sürdürecektir. Bu duruş, geçici gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. Kararlı bir Halkın tarihsel birikimi ve meşru mücadelesiyle şekillenmiştir. Bu çerçevede ifade edilen tüm değerlendirmeler, görev süresi tamamlanmakta olan temsilcinin ardından görevi üstlenmesi beklenen yeni özel temsilci için de yol gösterici nitelik taşımaktadır. BM misyonunun bu kararlılığa saygı göstermesi, sürecin ciddiyetine katkı sunması açısından önemlidir.”

Devamını Oku

Kıbrıs

“Colin Stewart’ın açıklamaları mandasıyla uyumlu değildir”

Published

on

By

Cumhurbaşkanlığı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları hakkında açıklama yaptı.

Cumhurbaşkanlığı açıklaması şu şekilde:

“Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın António Guterres’e ve BM misyonuna duyduğumuz kurumsal saygı tamdır. Ancak Genel Sekreter’in Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ın son açıklamaları, BM’nin taraflara eşit mesafede durma sorumluluğu açısından ciddi sorunlar içermektedir.

Colin Stewart’ın görev süresi 9 Ağustos itibarıyla fiilen sona erecektir. Kıbrıs Türk Tarafı kendisini, görev süresi boyunca taraflar arasında güveni artırma sorumluluğunu yerine getirmekte yetersiz kalan, bazı kritik konularda tarafsızlık algısını zedeleyen ve özellikle halkımızın haklı insani taleplerine gereken duyarlılığı göstermeyen bir görevli olarak anımsayacaktır.

Kıbrıs Türk Tarafı, çözüm iradesini defalarca ve açık biçimde ortaya koymuştur. Bu vizyon, Kıbrıs’taki iki ayrı halk, iki ayrı demokrasi ve iki ayrı Devlet gerçeğinden hareketle şekillenmiştir. Kıbrıs’ta kalıcı ve adil bir çözüm ancak mevcut gerçekliğin esas alınmasıyla mümkündür.

Colin Stewart’ın, Kıbrıs Türk halkının iradesini ve özden gelen hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslarası statüye dayalı çözüm vizyonunu “ciddiye alınmayan” bir öneri gibi nitelendirmesi, BM misyonunun tarafsızlığıyla bağdaşmamaktadır. Sayın Cumhurbaşkanımız Halkımız adına bu çözüm çerçevesini sadece savunmakla kalmamış, uluslararası muhataplarına da en üst seviyelerde defalarca iletmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu vizyona verdiği tam destek de, halkımızın meşru ve çağdaş taleplerinin arkasında duran bir dayanışma örneğidir.

Kıbrıs Türk Halkının yalnızca Türkiye ile ticaret yapabildiği gerekçesiyle dışa bağımlı olduğu yönündeki değerlendirmeler, tarihi ve hukuki bağlamı göz ardı eden yaklaşımlardır. Bu halk, doğrudan ticaret hakkı da dahil olmak üzere temel haklarını kullanmasının engellendiği haksız ve hukuksuz bir izolasyon altında yaşamaktadır. Bu izolasyon, yalnızca ekonomik zorluklar yaratmakla kalmamakta, aynı zamanda Kıbrıs Türk Halkının temel insan haklarından mahrum bırakılmasına sebep olmaktadır. Uluslararası toplum bu eşitsizliğin sürmesine seyirci kalmak yerine, eğer çözüm sürecine katkı sunmak istiyorsa, bu haksız zulmün sona ermesini sağlamalıdır.

Colin Stewart, halkımızın yıllardır dile getirdiği insani bir talep olan Yiğitler–Pile yolunu Rum tarafına toprak kazandırma çabasına dönüştürerek süreci tıkayan kişi olarak hatırlanacaktır. Bu yaklaşım, BM misyonuna duyulan güveni zedelemiş ve samimi bir kolaylaştırıcılık beklentisini boşa çıkarmıştır.

Colin Stewart ayrıca, geçiş kapılarının neden açılamadığını açıklamak yerine asıl sorumluyu gizlemiş ve kamuoyunu yanıltmıştır. Kıbrıs Türk tarafı uzun süredir Haspolat Kapısı’nın araçlı geçişe uygun şekilde açılmasını ve Akıncılar–Limya hattında araçlı geçişe hizmet edecek Akıncılar Kapısı’nın açılmasını yapıcı ve resmi düzeyde önermiştir. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, bu önerilerin pozitif ve yapıcı bir anlayışla gündeme getirildiğini açıklamış, Rum tarafının ise Kiracıköy ve Erenköy üzerinden KKTC topraklarını transit geçiş güzergahına dönüştürme talebini güvenlik ve egemenlik gerekçeleriyle reddettiklerini kamuoyuna duyurmuştur. Rum tarafı buna rağmen kabul edilmesi mümkün olmayan bu taleplerinde ısrar etmeye devam etmiştir.

Kıbrıs Türk halkı için Anavatan Türkiye garantörlük görevinden çok daha fazlasını ifade eder. Türkiye, halkımızın güvenliği, varlığı ve geleceğiyle doğrudan bağlı olan tarihsel bir dayanışma odağıdır. Aramızdaki bağlar yalnızca diplomatik sorumluluklardan ibaret değildir. Türkiye’yle KKTC arasında ortak mücadeleye, kültürel yakınlığa ve karşılıklı güvene dayanan köklü bir ilişki söz konusudur. Türkiye’nin desteği, Kıbrıs Türk halkının iradesini uluslararası alanda kararlılıkla savunabilmesinin en güçlü temellerinden biridir. Bu çok boyutlu ilişkinin “korku” üzerinden tarif edilmesi, gerçekleri saptırmak anlamı taşır, aynı zamanda çözüm ortamını zayıflatan sorumsuz bir yaklaşımı da yansıtır.

Kıbrıs Türk Tarafı, seçim süreçlerinde de geleneksel olarak yapıcı tutumunu sürdürmüştür. Cumhurbaşkanımız Ersin Tatar, halkının haklarını savunan, ilkeli ve net bir liderlik anlayışı sergilemektedir. Bu doğrultuda, temel haklara aykırı herhangi bir adıma onay vermemiş, halkının geleceğini geçici siyasi hesaplara teslim etmemiştir.

Kıbrıs Türk Halkı mevcut statükoyu bir tercih olarak benimsememektedir. Halkımızın egemenliği, güvenliği ve onurlu geleceği için verdiği mücadele görmezden gelinemez. BM’nin sorumluluğu taraflardan birini dışlamak değil, her iki tarafın eşitlik temelinde uzlaşı zemini oluşturmasına katkı sağlamaktır.

Kıbrıs Türk tarafı, Mart ve Temmuz 2025’te gerçekleştirilen gayriresmi zirvelere iyi niyetle katılmıştır. Sürecin ilerleyebilmesi için her iki tarafın egemen eşitliğe ve eşit uluslararası statüye sahip aktörler olarak bu süreçte yer alması gerektiği bir kez daha vurgulamıştır. Bu temel yaklaşımı kabul etmeyen hiçbir girişimin başarı şansı olamaz.

BM’nin temel işlevi, Kıbrıs Türk halkına ne yapması gerektiğini dayatmak değildir. Asıl sorumluluk, iki tarafın iradesine saygı gösteren ve çözüm için gerekli koşulları oluşturan bir tutum benimsemektir. Bu niteliği taşımayan herhangi bir temsilcinin BM çatısı altında güven ortamı yaratması mümkün olamaz. Colin Stewart’ın görev süresi, bu açıdan kapsamlı bir değerlendirme yapılmasını gerektirmektedir.

Kıbrıs Türk Halkı, haklarına, iradesine ve varlığına sahip çıkmayı sürdürecektir. Bu duruş, geçici gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmamıştır. Kararlı bir Halkın tarihsel birikimi ve meşru mücadelesiyle şekillenmiştir. Bu çerçevede ifade edilen tüm değerlendirmeler, görev süresi tamamlanmakta olan temsilcinin ardından görevi üstlenmesi beklenen yeni özel temsilci için de yol gösterici nitelik taşımaktadır. BM misyonunun bu kararlılığa saygı göstermesi, sürecin ciddiyetine katkı sunması açısından önemlidir.”

Devamını Oku

Kıbrıs

Ataoğlu:Hristodulidis’in sözleri barışa değil, gerilime hizmet ediyor

Published

on

By

Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı, Demokrat Parti Genel Başkanı Fikri Ataoğlu, Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in KKTC yargısına yönelik açıklamalarına tepki gösterdi.

Ataoğlu yaptığı yazılı açıklamada, Hristodulidis’in “korsanca”, “faşist” ve “yasa dışı” gibi ifadeler kullanarak yaptığı açıklamaların kabul edilemez olduğunu belirtti.

Bu söylemlerin, Rum liderliğinin çözümden uzak ve provokatif tutumunun yeni bir göstergesi olduğunu vurgulayan Ataoğlu, KKTC yargısının bağımsız ve hukukun üstünlüğü temelinde karar aldığını kaydetti.

Hristodulidis’in süreci çarpıtarak kamuoyunu yanıltmaya çalıştığını da ifade eden Ataoğlu, bu yaklaşımın barışa ve toplumlar arası güvene zarar verdiğini, Rum tarafının yargı kararlarını itibarsızlaştırma çabasının halkın güvenliğini tehdit eden bir saygısızlık olduğunu dile getirdi.

Kıbrıs Türk tarafının her zaman hukuk zemininde hareket ettiğini belirten Ataoğlu, Rum liderliğinin, tutarsız davrandığı gibi tehdit dili de kullandığını ifade etti.

Barışın tehdit diliyle değil, karşılıklı saygı ve eşitlikle mümkün olduğunu vurgulayan Ataoğlu, Rum tarafını sağduyuya ve yapıcı adımlarla ilerlemeye davet etti.

Devamını Oku

Trending

Reklam