Kıbrıs
Cumhurbaşkanı Tatar: Doğru bildiğim yolda halkımla beraber yürümeye devam edeceğim
Published
4 yıl önceon
By
admin
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, görevdeki bir yıl geride kalırken, Kıbrıs Türk halkına verdiği sözleri yerine getirmenin huzuru içerisinde olduğunu ifade ederek, “İçeriden ve dışarıdan şahsıma karşı yapılan saldırılara ve operasyonlara aldırmadan hak ve doğru bildiğim yolda, halkımla beraber yürümeye devam edeceğim. Alnım açık ve başım diktir. Ana hedefim; Kıbrıs Türk halkını Rum’un azınlığı yapmamak, egemen, bağımsız ve özgür olarak yaşayacağı adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir anlaşmaya ulaşmaktır” dedi.
Tatar, bu süreçte hem Kıbrıs konusu, hem kurum ve kuruluşlar, hem Türkiye ile ilişkiler ve halkla bütünleşme bağlamında ortaya koydukları siyaset ve irade bakımından Cumhurbaşkanlığı ve ekibinin başarılı bir yıl geçirdiğine inanç belirtti.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, geride kalan bir yılda Anavatan Türkiye Cumhuriyeti tarafından da desteklenen “egemen eşit iki devletin varlığına ve kurumsal iş birliğine dayalı çözüm” önerilerinin; Kıbrıs’ın gerçeklerine dayanan ve bölgenin de yararına tek çözüm yolu olduğunu vurgulayarak, “Bu siyaset yeni, doğru, bize güven veren onurlu bir siyasettir” dedi.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cumhurbaşkanlığındaki birinci yılını Türk Ajansı Kıbrıs’a değerlendirdi.
“Cumhurbaşkanlığı’nda yeni bir dönem yeni bir vizyon yolunda birinci yıl” sloganıyla geride kalan bir yılı, Türkiye Cumhuriyeti’nin de desteklediği yeni siyasetin dünyaya duyurulması sebebiyle başarılı bir yıl olarak niteleyen Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, yeni dönemde de Kıbrıs Türk halkının haklarının uluslararası arenada savunulacağını vurguladı.
Tatar, Kıbrıs Türk halkının Kıbrıs’ta onurlu bir şekilde varlığının devamını savunduklarını, federasyon temelinde bir anlayışın uzun vadede Kıbrıs Türk halkının yararına olmayan, çoğunluğun azınlığı yöneteceği bir durumu ortaya getirecek bir süreç olduğunu kaydetti.
Geride kalan sürece bakıldığında, iki ayrı devlet tezini düşünmeye gerçekten ihtiyaç duyduklarını ve Türkiye’nin de buna destek vermesiyle yeni siyasetin yerleştiğini ve bir yıldır bunu seslendirdiklerini ifade eden Tatar, ilk kez BM’de bunu gündeme getirdiklerini ve egemen eşit statünün en önemli maddeler olduğunu, bunun kabul edilmesi halinde resmi müzakere sürecine oturacaklarını söylediklerini anlattı.
Geçmişteki müzakere masalarında kaybeden tarafın hep Kıbrıs Türk tarafının olduğunu, bu yüzden yeni dönemde bu yeni siyasetin ortaya koyduğunu ifade eden Tatar, tanınma konusunda halka bir söz vermediğini ancak Kıbrıs Türk halkının zaten egemen olduğunu, kendi kendini yönettiğini, devleti bayrağı olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Türk halkının doğal hakkı olan egemenliğin zaman içinde kabul edileceğine inanç belirterek, dış temasların, Türkiye ile ilişkilerin, ülkeye yatırımların yoğun bir şekilde süreceğini vurguladı.
“YENİ SİYASET BİZE GÜVEN VEREN ONURLU BİR SİYASETTİR”
“Bu siyaset yeni, doğru, bize güven veren onurlu bir siyasettir” diyen Tatar, federasyon görüşmelerinin 50 yıldır sonuç vermediğini, zaman kaybı olan bir süreç olduğunu söyledi.
İki taraflı komitelerin çalıştığını, son bir yılda özellikle Sağlık Komitesi’nin yoğun çalıştığını anlatan Tatar, aşıların tanınması, kapıların geçişlere açılmasının bu çalışmalar sayesinde olduğunu, bu çerçevede yeni dönemde daha fazla komitenin çalışmasından memnuniyet duyacaklarını kaydetti.
Tatar, BM ile de bu konuda gerekli görüşmeleri yaptıklarını, komitelerin yoğunluklu çalışmasını istediklerini, iki halkın yakınlaşması için komitelerin çalışmasının önemli olduğunu ifade etti.
Maraş açılımının ülkeye olumlu yansıdığını ve bugüne kadar 250 bin kişinin ziyaret ettiğini ifade eden Tatar, bölgenin yaşama açılmasının, mal sahiplerinin malına mülküne dönme fırsatı verilmesinin, yatırımların önemine işaret etti.
Tatar, Maraş’ta 400’e yakın başvuru olduğunu, sivile döndürülen bölgede 40’a yakın başvuru bulunduğunu, Rum tarafının baskısı olmasa bu sayıların daha da artacağına inanç belirtti.
Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Türkiye Cumhuriyeti ile ilişkilerin, karşılıklı ziyaretlerin geliştiğini, güzel ilişkilerin kurulduğunu ifade eden Tatar, Türkiye’nin Kıbrıs’ı çok daha fazla gündemine aldığını, bu konuda farklı fikirler olsa da bu ziyaretlerin Kıbrıs Türk halkına her açıdan olumlu yansıdığını kaydetti.
Tatar, pandemi süecinin her şeye rağmen KKTC’de iyi yönetildiğine işaret ederek, iyi yönetimle bugüne gelindiğini ve bu sürecin son bulmasıyla KKTC’nin özellikle turizm ve eğitim alanında daha hızlı gelişeceğine inanç belirtti.
Doğu Akdeniz’de Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğiyle KKTC’nin güçlü bir konumda olduğunu ve varlığının önemli yer tuttuğunu ifade eden Tatar, KKTC’nin bölgede bir devlet olarak yer aldığını, tanınmış olmasa da yetki alanları bulunduğunu vurguladı.
SEÇİMLER
Tatar, Cumhurbaşkanlığı seçiminin, pandemi nedeniyle ertelendiğini ve ilk tur seçiminin 11 Ekim 2020, ikinci tur seçiminin ise 18 Ekim 2020 tarihinde yapıldığını anımsattı. İlk turda olduğu gibi demokratik bir ortamda gerçekleşen ikinci tur seçiminde halkın hiçbir baskı altında kalmadan, tamamen kendi özgür iradesiyle kendisini KKTC’nin 5’inci Cumhurbaşkanı seçtiğini ifade eden Tatar, şöyle devam etti:
“Bir kez daha, hiçbir ayırım yapmadan 18 Ekim 2020 akşamı yaptığım konuşmada ifade ettiğim gibi seçimde beni destekleyen ile desteklemeyenlere de teşekkür ederek, herkesi saygı ve sevgiyle kucaklarım. Şimdi, Cumhurbaşkanı seçilmemin birinci yıl dönümündeyiz. Seçim sürecinde de belirttiğim gibi bir yılda nelerin yapıldığını, nelerin hayata geçirildiğini ve nelerin yaşandığını açıklamak, halkımızı bilgilendirmek benim görevimdir.”
“YENİ BİR DÖNEM, YENİ BİR VİZYON”
Tatar, bir yıl önce “Yeni bir dönem, yeni bir vizyon” başlıklı Cumhurbaşkanlığı adaylığı bildirgesini açıklarken ana hedeflerinin; “KKTC’nin yaşatılıp yüceltilmesi, Kıbrıs Türk halkının refah ve güven içinde yaşaması, Anavatan Türkiye ile ilişkilerin sağlıklı bir şekilde geliştirilmesi, devletin dünyada hak ettiği yeri alması ve çözümün egemen eşit iki ayrı devletin varlığına ve kurumsal iş birliğine dayalı olması gerektiğini” belirttiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı olarak göreve başlarken ettiği anda bağlı kalarak “Devletin varlığını ve bağımsızlığını, yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğünü, halkın kayıtsız ve şartsız egemenliğini korumak” için mücadele ettiğini ve hâlâ da bu mücadeleyi sürdürdüğünü ifade eden Tatar, şunları kaydetti:
“Aynı şekilde, hukukun üstünlüğüne, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ve Atatürk ilkelerine bağlı kalmaya, halkımın refah ve mutluluğu için çalışmaya, Anayasa ve yasalara bağlılıktan ayrılmamaya da söz vermiştim. İçtiğim anda bağlı bütün gücümle çalışırken, bunları da büyük bir özen ve titizlikle yerine getirdim.
Cumhurbaşkanı seçilmemle birlikte başlayan yeni dönemde Cumhurbaşkanlığı çağdaş ve üretken bir yapıya kavuşturulurken, Kıbrıs konusunun yanı sıra başta Anavatan Türkiye, dost ve kardeş ülkelerle çeşitli kuruluşlarla ilişkilerin geliştirilmesi olmak üzere dış ilişkilerin ilerletilmesine gereken ağırlık verilmiştir. Bunların yanısıra Anayasa’nın bana verdiği göreve uygun olarak halkımızın refah ve mutluluğu için ekonomik, sosyal ve kültürel konularda aktif ve etkin çalışmalar içinde olunmuştur.
“HER ZAMAN HALKLA İÇ İÇE… NEREDEN NEREYE GELDİĞİMİ UNUTMADAN”
Her zaman halkla iç içe olduğum gibi, Cumhurbaşkanı seçilmemle birlikte, geçmiş dönemde halka kapalı olan Cumhurbaşkanlığı’nın kapıları açılmıştır. Yoğun çalışma tempomuza rağmen, halkın, çeşitli kesimlerin ve siyasi görüşü ne olursa olsun vatandaşların randevu ve görüşme talepleri yerine getirilmiştir.
Halkımızın ve vatandaşların sorunlarına çözüm bulmak ve onlara yardımcı olabilmek için her türlü gayrette bulunulmuştur. Bu doğrultuda herkesi kucaklayan bir Cumhurbaşkanı olmaya çalıştım. Vakit buldukça, köyleri, şehirleri, esnafı, meslek odalarını, kurum ve kuruluşları ziyaret etmeye ve halk ile iç içe olmaya devam ettim. Hâlâ da buna devam ediyorum. Nereden nereye geldiğimi unutmadan, halkımla birlikte olmaya gayret ediyorum.”
KIBRIS KONUSU
Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs’ın, 1571 yılında 80 bin şehit verilerek fethedilirken, atalarının Anadolu’dan gelerek bu topraklara yerleştirildiğini, o günden bugüne bu toprakları vatan bildiklerini vurguladı.
Kıbrıs’ta Osmanlı yönetimi boyunca huzur ve güven egemen olurken, 1821 yılındaki Enosis ayaklanmasının kısa sürede bastırıldığını, 1878 yılında İngiliz Sömürge Yönetimi’nin başlamasıyla birlikte Yunanistan’ın da desteğiyle Rumların Enosis mücadelesinin yeniden başladığını ifade eden Tatar, şunları anlattı:
“Kıbrıs’a ayak basan ilk İngiliz Yüksek Komiseri’ni karşılayan Rumlar, Enosis talebinde bulunurken, Kıbrıs sorunu da başlamış oldu. Türk halkına yönelik ilk silahlı saldırılar, Girit’te olduğu gibi 1894 yılında başlarken, bunu 1912 yılındaki büyük saldırılar takip etti. Amaç, Kıbrıs Türk halkını sindirmek ve göçe zorlamaktı. Ama bunu başaramadılar.
1931 yılında Rumların ayaklanma girişimi de Enosis hedefliydi. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Rumların Enosis girişimleri daha da yoğunlaştı.
“KIBRIS SORUNUNUN ANA NEDENİ BU ZİHNİYET”
Onlara göre ‘Kıbrıs bir Helen adasıydı ve bu adada Türklere yer yoktu.’ Bu zihniyet hâlâ devam ediyor ve Kıbrıs sorununun ana nedeni de budur.
Rum-Yunan ikilisi 1954 yılında BM Genel Kurulu’nda Türkiye’nin karşı çıkmasıyla self determinasyon adı altında Enosis taleplerinin gerçekleşmesini elde edemeyince, bunu silah zoruyla gerçekleştirmek için 1955 yılında EOKA terör örgütünü devreye koydular. 1955- 1958 döneminde yüzlerce vatandaşımız katledilirken, köylerimiz yakılıp, yıkıldı. Ama, halkımızın Türk Mukavemet Teşkilatı’nın öncülüğünde verdiği mücadeleyle Enosis engellenirken, 1960 yılında Türk ve Rum halklarının eşit kurucu ortaklığında Kıbrıs Cumhuriyeti oluşturuldu.
Rum liderliği, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ‘Enosis’e sıçrama tahtası’ olarak değerlendirirken, halkımızı imha etmek için 21 Aralık 1963’te silahlı Rum saldırıları başladı. Vatandaşlarımız katledilirken, 103 köyümüz yakılıp yıkıldı. Kıbrıs Cumhuriyeti de silah zoruyla gayrimeşru Rum devletine dönüştürüldü. Halkımız, Anavatan Türkiye’nin müdahalesiyle katliam ve soykırımdan kurtulurken, 1974’e kadar adanın yüzde 3’üne tekabül eden gettolarda yaşamaya mecbur edildi.
Yunanistan’daki askeri cunta yönetimi ile Kıbrıs’taki iş birlikçilerinin 15 Temmuz 1974’te gerçekleştirdikleri darbenin de hedefi yine Enosis’ti. Ama ne var ki Anavatan Türkiye’nin garantörlük hakkına dayanarak gerçekleştirdiği 20 Temmuz Barış Harekatı ile Enosis engellenirken, Kıbrıs’ın tümüne barış gelirken, Kıbrıs Türk halkı da özgürlüğüne kavuştu. Bugün kendi vatanımızda, kendi devletimizin çatısı altında egemen, özgür ve korkusuz olarak yaşıyoruz.”
MÜZAKERE SÜRECİ
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs konusu ile ilgili yeni müzakere sürecinin 1968 yılında başladığını, Rum tarafının uzlaşmaz ve olumsuz tutumu nedeniyle de bugüne dek olumlu bir sonuca ulaşılamadığını kaydetti.
Rum tarafının federal temele dayalı anlaşmayı, Kıbrıs Türk halkını gayrimeşru bir şekilde Rum devletine dönüşen Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yamalamak, Türkiye’nin garantörlüğünü kaldırmak ve Türk askerini Kıbrıs’tan uzaklaştırmak hedefiyle gündemde tutarken, Kıbrıs Türk halkının eşitliği ile egemenlik haklarına da karşı çıktığını ifade eden Tatar, yarım asırdan fazla devam eden müzakere süreçlerinde, Rum tarafının sürekli olarak müzakereleri dinamitleyen taraf olurken, insanlık dışı uygulamalarla Kıbrıs Türk halkının hak ve çıkarlarını ayaklar altında çiğnemeye kalkıştığını, Kıbrıs’ı bir “Helen adasına” dönüştürme gayretlerini sürdürdüğünü kaydetti.
Tatar, Rum zihniyetine göre, Kıbrıs Türklerinin bir “azınlık” olduğunu ve yönetimde yer alamayacağını ifade ederek, “Bunları kabul etmemiz elbette ki mümkün değildir” dedi.
Özellikle Annan Planı referandumunda ve 2017 Crans Montana görüşmelerinde Kıbrıs’ta federal temele dayalı bir anlaşmanın mümkün olmayacağının bir kez daha gözler önüne serildiğini ifade eden Tatar, şöyle devam etti:
“Bilindiği üzere, Kıbrıs konusundaki görüşme süreci, 2017 yılında CransMontana’da Rum tarafının tutumu yüzünden çökmüştür. İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, ‘Ne yapayım, Rumlar anlaşma istemiyor, kendi mi asayım mı?’ derken, 4’üncü Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı da Crans Montana görüşmeleri sonrasında ‘Bu bizim neslin son federal çözüm denemesiydi, başaramadık’ demiştir.
Geçmişte yaşanan bu gerçekler Kıbrıs’ta federal temele dayalı bir anlaşmanın mümkün olmadığını gösterirken, Cumhurbaşkanı seçimi öncesinde ve sürecinde egemen eşit iki ayrı devletin varlığına dayalı çözüm önerisi tarafımdan gündeme getirildi. Seçim süreci boyunca da bunu halkımıza anlattım ve destek istedim. Halkımız da beni Cumhurbaşkanı seçerek, egemen eşit iki devletin varlığına dayalı çözüm şekline destek verdi, iradesini bu şekilde gösterdi.”
“İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜM”
Cumhurbaşkanı Tatar, Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte, bölgenin en büyük ve en güçlü ülkesi Anavatan Türkiye tarafından da desteklenen “egemen eşit iki devletin varlığına ve kurumsal iş birliğine dayalı çözüm” önerilerini çeşitli diplomatik temaslar ile etkinliklerde gündeme getirdiğini ifade ederek, “Bu çözüm önerimizden geriye dönüş olmayacağını, Kıbrıs’ın gerçeklerine dayanan ve bölgenin de yararına olacak tek çözüm yolunun bu olduğunu sürekli olarak vurguladım” diye konuştu.
CENEVRE, BRÜKSEL VE NEW YORK’İ GÖRÜŞMELER
İsviçre’nin Cenevre kentinde 27-29 Nisan 2021 tarihinde, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres öncülüğünde, Kıbrıs Türk ve Rum tarafları ile garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin de katılımıyla gerçekleşen “5+1” formatındaki gayriresmi Kıbrıs konulu konferansta, BM’ye “Kıbrıs’ta kalıcı çözüm için 6 maddeden oluşan bir öneri” sunduğunu anımsatan Tatar, “Bu önerim ile birlikte müzakere masasına ilk kez egemen eşit iki ayrı devletin varlığına ve kurumsal işbirliğine dayalı çözüm önerimiz masaya konulmuş oldu” ifadelerini kullandı.
Altı maddeden oluşan önerinin, BM Genel Sekreteri’nin inisiyatif alıp, yeni bir BM kararı geçirmesini ve Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıslı Rumlarla eşit uluslararası statüye ve egemenliğe sahip olmasını ve bunu takiben iki taraf arasında nasıl bir kurumsal iş birliği kurulabileceğini, resmi müzakerelerin başlamasını amaçladığını ifade eden Tatar, 6 maddelik önerileri şöyle sıraladı:
“Genel Sekreter’in inisiyatif alıp yeni bir Güvenlik Konseyi kararı çıkarılmasıyla birlikte iki tarafın eşit uluslararası statüsü ve eşit egemenliği garanti altına alınacak. Alınacak bu yeni karar, iki devletin iş birliğine dayalı bir ortaklık kurmasının yolunu açacak.
Bahse konu kararla birlikte sağlanacak eşit uluslararası statü ve eşit egemenliği sonrası, iki taraf, sonuç odaklı, zaman limitli BM nezdinde bir müzakere sürecini başlayacak. Bu müzakereler iki tarafın anlaşacağı bir iş birliği anlaşmasını hedefleyecek.
İki devlet arasındaki bu müzakereler AB konuları, mülkiyet, güvenlik ve sınır düzenlemeleri gibi konuları ele alıp, ilişkileri düzenleyecek.
Müzakereler, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere tarafından desteklenecek, eğer ihtiyaç duyulursa, AB de gözlemci olarak katılabilecek.
Eğer iki devlet herhangi bir kontekste bir anlaşmaya varırsa, iki devlet bir birlerini eş zamanlı tanıyacak, Türkiye, Yunanistan ve İngiltere bunu destekleyecek.
Ulaşılacak olan herhangi bir anlaşma, eş zamanlı şekilde referanduma gidecek.”
Tatar, Rum tarafının bu önerilerine karşı, her zaman olduğu gibi uzlaşmaz ve maksimalist tavrını sürdürüp, Kıbrıs Türk halkını Kıbrıs Cumhuriyeti’ne bir azınlık yapabilmek için “tek devlet-tek egemenlik” dayatmasında bulunduğunu ifade ederek, “Sonuçta ortak bir zemin bulunamazken, BM Genel Sekreteri ‘resmi müzakerelerin başlayabilmesine yönelik yeterli ortak zemin bulunamamıştır’ açıklamasını yaptı” dedi.
DOĞU AKDENİZ- MAVİ VATAN
Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs’ta ve bölgede kritik gelişmeler yaşanırken, Doğu Akdeniz’deki jeopolitik durumun hidrokarbon kaynakları üzerinden bir mücadeleye dönüştüğünü ifade ederek, şöyle devam etti:
“Bunun altında yatan ana neden ise Doğu Akdeniz’deki Türk egemenliğinin dayanak noktası olan KKTC’yi tasfiye edip, Anavatan Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den uzaklaştırmak ve çeşitli aktörlerle küresel güçlerin Doğu Akdeniz’de hakimiyet kurma çabalarıdır. Bu durum, yoğun ve karmaşık bir siyasi mücadelenin yanı sıra, gerginliğin ve askeri faaliyetlerin de yoğunlaşmasına neden olmuştur. Gerginliğin ana nedenlerinin biri de Rum-Yunan ikilisinin olumsuz tutumları ile silahlanma faaliyetlerine devam etmeleridir. Bunlara karşı da seyirci kalmamız beklenemez.
Bu doğrultuda, KKTC ve Anavatan Türkiye’nin hak ve menfaatleri ile stratejik çıkarlarının korunması, vatan topraklarının yanı sıra, havada ve denizlerdeki haklarımızı içeren ‘Mavi Vatan’ı savunabilmek için her türlü mücadelede bulunduk, bulunmaya da devam ediyoruz.
Herkesin bilmesi gerekir ki; Doğu Akdeniz ile bölgedeki gelişmeleri doğru anlamadan, bu gelişmelere uygun bir politika izlemeden, Türkiye ile yakın askeri ve ekonomik ilişkilerimizi devam ettirmeden Kıbrıs Türk halkının haklarını korumak mümkün değildir. Bu durumda önemli olan ise Anavatan Türkiye’nin garantörlüğü ile Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığının devam etmesidir.”
MARAŞ AÇILIMI
Başbakanlığı döneminde ilk kez “Kapalı Maraş açılımı” gündeme getirilirken, gereken çalışmalar ve hazırlıklar tamamlandıktan sonra 8 Ekim 2020’de kapalı Maraş’ta kamuya ait bazı bölgeler ile sahilin 2 kilometrelik kısmının halkın kullanımına açıldığını ifade eden Tatar, bu konuda şunları söyledi:
“Bu açılım Kıbrıs konusunun önemli dönüm noktalarından biri olurken, Kapalı Maraş açılımın ikinci safhası da 20 Temmuz 2021’de gerçekleşmiştir. Kapalı Maraş’ın yüzde üç buçuğuna tekabül eden bir bölümü askeri bölge statüsünden çıkarılmıştır. Uluslararası hukuk ve insan haklarına uygun olarak mülk ve mal sahiplerine, Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvurarak mallarını geri alabilme olanağı tanınmış oluyor. Bu da yeni bir dönüm noktası oldu. Bugüne kadar 400’ün üzerinde Rum, Taşınmaz Mal Komisyonu’na başvururken, Rum Yönetimi bu başvuruları engellemek için her yolu ve yöntemi kullanırken, kendi vatandaşlarını tehdit etmekten de geri durmuyor.”
RUM TARAFI İLE İLİŞKİLER, İKİ TARAFLI TEKNİK KOMİTELER VE GÜVEN YARATICI ÖNLEMLER
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak, İki Taraflı Teknik Komitelerin, iş birliği ve Kıbrıs adasında iki taraf arasında bir uzlaşı ve güven ortamı yaratılması için güçlü bir araç olduğuna inançla, komitelerin aktif ve verimli bir çalışma ilişkisinin Kıbrıslı Türk halkı ve Kıbrıs Rum halkının günlük yaşamlarının iyileştirilmesine katkıda bulunacak önemli bir araç olduğuna kanaat getirerek, bu doğrultuda çalışma arkadaşlarına gerekli yönlendirme ve görevlendirmeyi gerçekleştirdiğini söyledi.
Bu kapsamda geçen bir yıl içerisinde yeni bir mekanizma oluşturarak her iki halkın yaşamını kolaylaştırma yönünde bir yapı oluşturulduğunu ifade eden Tatar, bu yapı çerçevesinde Özel Temsilcisi ile Kıbrıslı Rum Müzakereci ve Teknik Komiteler Koordinatörlerinin düzenli olarak haftalık görüşmeler gerçekleştirmeye başladıklarını kaydetti.
Bu sayede diğer konuların yanı sıra her iki taraf arasında Covid-19 ile mücadele çerçevesinde geçiş kapılarında uygulanacak kuralların uyumlaştırılması sonucunda tüm sınır kapılarının operasyonel hale getirildiğini ifade eden Tatar, “Bu düzenlemeler kapsamında en nihayetinde aşılı insanların PCR testine gerek duymadan geçiş yapmalarına da olanak sağlanmıştır. Bu mekanizma iki tarafı da ilgilendiren konularda kazan-kazan felsefesiyle çalışmalarına devam etmekte ve ayrıca mevcut 12 Teknik Komite’ye de çalışmalarında katkı yapmaktadır” dedi.
İKİ TARAFLI TEKNİK KOMİTELER
Cumhurbaşkanı Tatar, iki taraflı teknik komiteleri; “Sağlık Teknik Komitesi, Kültürel Miras Teknik Komitesi, Çevre Teknik Komitesi, Kriz Yönetimi Teknik Komitesi, İnsancıl İşler Teknik Komitesi, Yayıncılık Teknik Komitesi, Eğitim Teknik Komitesi, Ekonomik ve Ticari Konular Teknik Komitesi, Suç ve Suça İlişkin Konular Teknik Komitesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Teknik Komitesi, Kültür Teknik Komitesi, Geçiş Kapıları Teknik Komitesi” olarak sıraladı.
PANDEMİ VE SAĞLIK
Tatar, Başbakanlığı dönemimde dünyayı ve ülkeyi etkisine alan Covid-19 pandemi tehlikesine karşı büyük bir mücadele başlatılırken “önce sağlık” denilerek, pek çok tedbir alındığını, ekonominin ayakta durması da dikkate alınarak gereken önlemlerin gündeme getirildiğini söyledi.
Başbakanlığı döneminde pandemiye karşı elde edilen başarının devamlılığı için tecrübelerini sürekli olarak yetkili makamlar ve kamuoyu ile paylaştığını, pandemi sürecinin takipçisi olduğunu ifade eden Tatar, şöyle devam etti:
“Başbakanlığım döneminde sağlık altyapımızı güçlendirebilmek amacıyla, Anavatan Türkiye’nin yardımıyla Acil Durum Hastanesi inşa edilirken, Cumhurbaşkanı seçilmemden sonra bu hastanenin açılışını KKTC’nin 37. kuruluş yıl dönümünde ülkemize gelen Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca ile birlikte yaptım. Pandemi sürecinde ilgili bakanlığın, doktorların ve sağlık çalışanlarının yanında olurken, her zaman onlara destek oldum. Ülkemizin ‘güvenli bir ülke’ olması için ellimden gelen tüm gayreti gösterdim.
BUGÜNE KADARKİ AŞI MİKTARI
Girişimlerimiz sonucunda Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nden ülkemize bugüne kadar 490 bin doz Sinovac, 42 bin 120 doz Pfizer/BioNTech ile toplam 532 bin 120 doz aşı geldi. AB’den de 42 bin 428 doz Pfizer/BioNTech AstraZeneca 104 bin 700 doz, tek doz Johnson & Johnson 35 bin 800, Moderna 4 bin 800 doz ile toplam 187 bin 728 doz aşı ülkemize geldi.
Halkımızı aşıya teşvik için ilk aşıyı kendim olurken, hala daha vatandaşlarımıza aşı olun ve maske, mesafe ve hijen kurallarına uyunuz çağrısında bulunurken, çok büyük bir fedakarlık gösteren doktorlarımıza ve tüm sağlık çalışanlarımıza teşekkürü bir borç bilirim.”
ANAVATAN TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın beş yıllık görev sürecinde Anavatan Türkiye ile ilişkilerin büyük yara aldığını ifade ederek, şöyle devam etti:
“Cumhurbaşkanı seçilmemle birlikte en büyük gücümüz olan ve her zaman yanımızda duran Anavatan Türkiye ile sevgi, saygı, kardeşlik ve ortak ulusal değerlere dayalı bağlarımızı güçlendirmek en büyük görevlerimden biri oldu.
Kıbrıs Türk halkını Türkiye’den koparmak, yalnızlaştırmak ve istenilen çözüm şeklini dayatmak için her türlü provokasyonlar ile algı operasyonları devam ederken, Anavatan Türkiye’ye daha sıkı sarılmak, iş birliğimi daha da geliştirmek görevimdir. Bu doğrultuda Anavatan Türkiye ile her alanda iş birliğini geliştirmek amacıyla girişimlerde bulunurken, Anavatan’ın çeşitli bölgelerine ziyaretlerim de gündeme geldi.
Cumhurbaşkanı seçilmemle birlikte ilk resmi yurtdışı ziyaretimi Ankara’ya yaptım ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile görüştüm. Daha sonra Ankara’ya yaptığım ziyaretlerde Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Türkiye Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ve diğer yetkililerle görüşmelerim oldu.”
YABANCI DEVLET ADAMLARI İLE GÖRÜŞMELER
Tatar, Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte ulusal Kıbrıs davasını anlatmak ve KKTC’nin varlığını daha da tanınır hale getirebilmek için yoğun bir şekilde diplomasi faaliyetleri gündeme getirilirken, yabancı ülkeler ile uluslararası kurumlardan pek çok temsilcinin ziyaretine geldiğini, bu ziyaret ve temaslarda Kıbrıs konusunun değerlendirildiğini kaydetti.
SOSYAL PROJELER
Tatar, Cumhurbaşkanlığı himayelerinde çeşitli alanlarda çok önemli projeler yürütülürken, eşi Sibel Tatar öncülüğünde gerçekleşen etkinlikler ve yürütülmekte olan projeleri de şöyle sıraladı:
“Hoş Geldin Bebek Projesi, Tatlısu Atık Yönetimi Projesi, Kan Bağışı Etkinlikleri, Gazimağusa Genç Emek Pazarı, Küçük Senfoni Orkestrası Kurulum Çalışmaları, Anne Baba El Kitabı ve Eğitimleri Projesi, Sokak Hayvanlarını Koruma ve Barınak Projeleri çalışmaları, Cüce Filler Fosil Çıkarma Çalışmaları, Kariyer Adası Staj Programı Projesi.”
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

Cumhuriyet Meclisi’nde iki devleti çözüm kararının çıkmasına değinen Tatar şöyle konuştu:
“İki Devletli Çözüm Siyasetinin adamızda kalıcı bir barış ve istikrar için tek çözüm olduğunun kararını aldı. Çünkü son beş yıldır her yerde savunduğumuz ve arkasında dimdik durduğumuz yeni politika bu olduğu için karar aldı.
Anavatan Türkiye’nin Büyük Millet Meclisi, iktidarıyla, muhalefetiyle, İki Devletli Çözüm Siyasetine tam destek verdiği için aldı. Türkiye Cumhurbaşkanı sayın Erdoğan İki Devletli Çözümün artık Kıbrıs’ta tek çözüm yolu olduğunu dünyaya defalarca ilan ettiği için aldı. CTP ve onun adayı ise Cumhuriyet Meclisi’nden arkalarına bile bakmadan kaçtılar. Kıbrıs Türk Halkının siyasi iradesinin tecelli ettiği yerden sen nasıl kaçıyorsun? Reddettiklerini kimse görmesin diye oylamaya bile katılmadılar.”
“Kendi siyasi görüşlerinin arkasında bile duramayanlar, Kıbrıs Türk Halkının, Lefkoşalıların iradesinin arkasında durabilir mi” diyen Tatar, Rum tarafının nasıl müzakere masalarından kaçtıysa, Kıbrıs Türk Halkını eşiti olarak kabul etmekten, gasp ettikleri haklarımızı vermekten kaçtıysa CTP ve adayının da kaçtığını vurguladı. Tatar konuşmasının devamında, “Çünkü bunların ruh ikizi, bunların siyaset ikizi Rum milliyetçisi, komünist AKEL’di. Bunlar zoru gördü mü kaçarlar. Bu kadar açık söylüyorum” diye konuştu.
CTP’nin adayı Erhürman’ın seçim öncesi Türkiye ile de görüşeceğini ve seçilirse ilk ziyaretini Türkiye’ye yapacağını söylediğine işaret eden Tatar, “Türkiye kabul etmeden bir anlaşma olmaz diyor. Hani bir söz vardır: e günaydın derler. Bugüne kadar aklınız neredeydi? Neler dediniz bugüne kadar Anavatan Türkiye için biz bilmiyor muyuz? CTP’nin adayı Türkiye’yi vesayetçi olarak suçlamadı mı? Türkiye’nin vesayeti kalkmadan ekonomimiz düzelmez demedi mi? Bunların gazetesinde Türkiye’ye tıpkı Rum’un yaptığı gibi işgalci denmedi mi?
“Bunları duyan da Kıbrıs Türkü’nün haklarını gasp edenin, Kıbrıs Türkü’ne izolasyon ve ambargoları koyanın Rum kesimi değil Türkiye olduğunu sanır” diyen Tatar, Kıbrıs Türkü’nü, devletini KKTC’yi dünyada tek tanıyan, halkın sesini her platformda dünyaya duyuran Anavatanı bile suçlu ilan ettiklerini ve anavatana vefasızlık yaptığını kaydetti.
“Sınır kapısı açılmasını mayınların temizlenmesini bile ret ediyorlar”
1963’ten bu yana Kıbrıs Türklerinin, Halkın her kesimi üzerinde izolasyon ve ambargoları uygulayanların bırakın ambargoları kaldırılmasını mevcut sınır kapılarından geçişleri bile zorlaştırdığına dikkat çeken Tatar, “Metehan’daki sıkışıklık dinsin diye iki taraf arasında ticaret artsın, geçişler kolaylaşsın diye Haspolat kapısını hemen açalım dedik. Peki ne oldu? Bunu da reddettiler. Ara bölgedeki mayınların temizlemesini bile kabul etmediler. İşte bunların zihniyeti budur kardeşlerim” dedi.
Rum tarafının mevcut statükonun, mevcut durumun değişmesini asla istemediğini belirten Tatar, “Rum’un rahatı yerinde. Rum, Kıbrıs Türkü’nü, Lefkoşalı kardeşlerimizi eşiti olarak görmüyor. Adamızın zenginliğini ve iktidarı sizlerle paylaşmak istemiyor” dedi.
Peki Rum tarafının taviz ve toprakların dörtte birini istediğini dile getiren Tatar, “Yerleşik diye tanımladığı 1974 sonrası adamıza gelmiş, bu toprakları vatan bilmiş kardeşlerimizi adadan göndereceğiz diyor. Türkiye’nin garantörlüğü kalksın, Kıbrıs Türkü’nün huzuru ve güvenliği için burada bulunan Türk Ordusu adayı tamamen terk etsin istiyor. Ve bu zihniyet hiç değişmedi. Bu zihniyet değişmeden Kıbrıs Türk Halkının kabul edeceği bir çözümün olması mümkün mü? Federasyon dedikleri tüketilmiş, son kullanma tarihi çoktan geçmiş model budur kardeşlerim.
“Denktaş yerine gelirsek ambargoları kaldıracağız dediler başaramadılar”
Erhürman’ın destekleyenleri geçmişte göreve geldiğini ancak Kıbrıs sorununu çözemediğini ve ambargoları kaldıramadığını belirten Tatar, “Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş görüşmeci olduğu sürece Kıbrıs meselesi çözülemez dediler. Annan Planında geriye çekildi, Türk tarafı evet Rum tarafı hayır demesine rağmen Kıbrıs Türküne haksızlık yapılma devam edildi. Ambargolar kalkmadı. Talat, çözemeyince kendimi Sarayönünde asayım mı dedi” ifadelerini kullandı.
Tufan Erhürman’ın Kıbrıs Rum tarafının keyfi ve ırkçı uygulamaları nedeniyle karma evliliklerden dolayı hakları gasp edilen vatandaşları kandırmaya çalışarak oy avcılığı yaptığını belirten Tatar, “Cumhurbaşkanı görevine aday olan kişi Rum pasaportu vermeyi taahhüt ediyor. Bu seçim dönemine yalan şampiyonu olarak geçmiştir. Bu insanlarımız bu ırkçı Rum yönetimini önce Rum mahkemelerine vermiştir. Bu mahkemelerden çıkan olumsuz kararı da Rum yüksek mahkemesine götürmüştür. Rum yüksek mahkemesi bu insan hakları ihlalini görmezden gelerek reddetmiştir. Konu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine çözülecektir” dedi.
Bu gerçekler ortadayken sen Rum’dan ne alacaksın? Diye soran Tatar, “Senin kendi milletvekillerin dahi bunun propaganda olduğunu söylerken insanlarımızı neden kandırmaya çalışıyorsun. Sen zamanında sayın Talat’ın hukuk ekibinde olan biriydin. Bu konuyu gündeme dahi getirmediniz. Şimdi kalktın tam seçim öncesi manipülasyonla duygu sömürüsüyle insanları kandırıp oy alacağını düşünüyorsun. ” dedi.
Erhürman’ın seçim afişlerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ‘Cumhurbaşkanı adayıyım’ diyemediğini dile getiren Tatar, “AKEL adayı ile sokaklarımızda gezdiler Avrupa Parlamentosu’na girmesi için oy topladılar. Onlar kendilerini federaslistlere adadılar. Onlar federasyon için, biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Anavatanımızla birlikte yürümek için yemin ettik.
“Diyaloğa ve görüşmeye hazırım”
Pozisyonunun aynı olduğunu, diyaloğa ve görüşmelere daima açık olduğunu ancak federasyon masalını, Kıbrıs Türkünü oyalama oyununu bozacaklarını diyerek hareket ettiğini anlatan Tatar, bu konuda kararlı ve dik bir duruş gösterdiklerini kaydetti.
“Halkı kandırmak için federasyonu söylemekten çekiniyorlar”
Halkın rakip adaya kanmayacağına işaret eden Tatar, “Rum’un halkımızı yıllarca oyaladığı, müzakere masalarında tüketilmiş federasyonun kelimesini bile söyleyemiyorlar. Bu kadar savundukları ve sözde çözüm diye yutturmaya çalıştıkları federasyonu ağızlarına bile almıyorlar. Sanıyorlar ki böyle yapınca halkın desteğini alabilecekler. Sanıyorlar ki Lefkoşa’yı kandırabilecekler. Yahu siz bu halkı hiç tanımamışsınız. Boşuna uğraşmayın kanmaz” dedi.
“Federasyon oyununu bozduk diye rahatsız oldular”
Tüketilmiş, son kullanma tarihi geçmiş, Rum’un çıkarlarına hizmet eden federasyon defterini kapattıklarını anlatan Tatar, “Eskimiş, çürümüş zeminle, çürümüş temelle yeni ve sağlam bina kurulmaz. Yeni ve sağlam bina ancak yeni ve güçlü bir temelle inşa edilir. Hayatında bu ülke için tek bir çivi çakmamış, tek bir eser ortaya koymamış olanlar bunu anlayamaz. Biz bu oyuna gelmedik. Bizden rahatsız olmalarının nedeni budur” dedi.
“Rum’u kınayacaklarına Erdoğan’ı protesto ettiler”
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yüce Meclise, milli iradenin toplandığı yere geldiğinde CTP ve adayı Erhürman’ın Meclise katılmadığına vurgu yapan Tatar, “Rum’u protesto edeceklerine, Rum’un zihniyetini, tutumunu kınayacaklarına Anavatan’ın Cumhurbaşkanı’nı protesto etmediler mi? Dünyaya koltuklar boş kaldı mesajını verdirttiler. Şimdi utanmadan kalkmışlar Türkiye ile görüşüp anlaşacaklarını söyleyerek sizleri kandırmaya çalışıyorlar. ” dedi.
“Halkımız taşeron adaya Evet demez”
CTP’nin adayının hiç Rum’u protesto ettiğini gördünüz mü? Diye soran Tatar, “Hiç Türk düşmanı Rum zihniyetini, Rum’un uyguladığı izolasyonu kınadığını duydunuz mu? Benim halkım zekidir, eğitimlidir, akıllıdır. Kimse Kıbrıs Türk Halkını kandırabileceğini düşünmesin. Geçti, o devir bitti. Halkımız irademizi Rum’a teslim edecek taşeron adaya asla evet demez. Ben Ersin Tatar’ım. Bu toprakların evladıyım. Sizlerin içinden çıkmış biriyim. Ben vesayet tanımam. AKEL’ini de, DİSİ’sini de, ELAM’ını da tanımam. Sadece ve sadece sizlere, Kıbrıs Türk Halkının iradesine bağlıyım” dedi.
“Liderlerimizin yolundayız, onlar devletimizi dağıtmak isteyenlerin yolundadır”
Bizim yolumuz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Dr. Fazıl Küçük’ün ve kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Raif Denktaş’ın yoludur. Bu yoldan kimse ne beni ne Kıbrıs Türk Halkını ne de Lefkoşalıları asla döndüremez. Büyük Atatürk’ün yolundan bizi kimse ayıramaz” diyen Tatar konuşmasının devamında şöyle konuştu:
“Peki bunların yolu nedir? Bunların yolu Kıbrıs Türkü’nü eşiti olarak görmeyenlerin, Kıbrıs Türkü’nün hakkını ve hukukunu gasp edenlerin, Türkiye’nin garantörlüğü kalksın, Türk Ordusu adadan çıksın diyenlerin, Türkiye kökenli kardeşlerimiz adayı terk etsin isteyenlerin yoludur. İlk iş olarak KKTC’yi, devletimizi dağıtmak, parçalamak isteyenlerin yoludur.
“Atatürk’ten aldığımız ilhamla yürümeye devam edeceğiz”
Kendisine Atatürk iftirası atanlardan bahseden Tatar, “Bayrağımıza milletimize vatanımıza sahip çıkıyoruz. Onlarda bayrak, millet devlet ve anavatan sevgisi duyamazsınız. Bizler Atatürk’ün evlatlarıyız. Özgürlük ve bağımsızlık mücadelemizde Atatürk’ten aldığımız ilhamla yürüdük, yürümeye devam edeceğiz. Şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Türk askerinin adadan çekilmesi ve bizleri maceraya sürükleyenlere verilecek cevabımız, yolumuz devletimizin ve Anavatanın yoludur. CTP ve arkasındakiler federasyon ve bizi Rum tarafına yama yapmak istiyor. Türkiye’nin garantörlüğü ve askerinin çekilmesiyle mücadele yıllarında yaşadıklarımızı bize yaşatacaklar”
Kıbrıs meselesini hemen çözeceğini iddia eden Erhürman’ın söylem değiştirdiğini ifade eden Tatar şu ifadeleri kullandı:
“CTP’nin adayı daha iki hafta öncesine kadar ne diyordu? Kıbrıs meselesini ben çözerim diyordu. Biz de diyorduk ki herhalde elinde bir sihirli değnek var. Şöyle bir savurdu mu hop bütün sorunlar çözülecek. Yahu çözse yanında çalıştığın, seninle aynı çizgideki Talat çözerdi, Akıncı çözerdi. Çözebildiler mi? Hayır çözemediler. Bunlar neyi yaptı bugüne kadar, hangi eseri, hizmeti ortaya koydular da çözebilecekler? Hayır çözemezler.
CTP’nin adayı baktı ki olmuyor, Kıbrıs Türk Halkı bu içi boş laflara inanmıyor, geçenlerde çıktı dedi ki hayır ben çözüm vaat etmiyorum, dedi. Ne oldu da çark etti? Aylardır ben çözeceğim, şöyle çözeceğim, böyle çözeceğim diyordun. Ama şimdi ne diyor, çözüm vaat etmiyorum, diyor.
Şimdi şu soruyu sormak hakkımız değil mi? Ne oldu? Niye çark ettin? Artık çözüm vaat etmiyorsan bu kadar lafazanlığı neden ettin? Çözümün yoksa neyi vaat ediyorsun? Ben söyleyeyim: Onun tek vaadi Kıbrıs Türkü’nü Rum’a yama yapmaktır. Devletimizi Rum devletine yama yapmaktır. Bu kadar açık, bu kadar net söylüyorum”
“CTP’nin Adayının Lefkoşa’da tek bir eseri yok”
CTP adayı Tufan Erhürman’ın başbakanlık yaptığı döneme değinen Tatar, “CTP adayının başbakanlığını hatırlayan var mı? Hatırlıyor musunuz ne yaptığını? Bir tane hizmeti oldu mu Lefkoşa için, bir tane eseri oldu mu Lefkoşa’da yaşayan kardeşlerimiz için? Bakın ben söyleyeyim. Maaşları ödeyemediler maaşları. Sonunda ne yaptı? Bıraktı kaçtı gitti hükümetten. Kaçıp giderken de ne dedi, Hükümeti Ersin Tatar kursun dedi. Ersin Tatar istikrarlı bir hükümet kurar dedi. Pandemi, 6 Şubat Depremi ve Ukrayna-Rusya Savaşı’nın etkilerine rağmen y ekonomik yapıyı güçlendirmek için çalıştık. Maaşları ödedik, Alt yapı ve üst yapıyı güçlendirdik. İşte bizim farkımız budur” dedi.
“Bizde boş vaat yok hizmet ve eser var”
Cumhurbaşkanlığı görevine yeniden aday olduğunu dile getiren Tatar, “Ersin Tatar olarak ben, makam için, koltuk için aday değilim. Bu halk bana her makamı layık gördü çok şükür. Milletvekilliği, Maliye Bakanlığı, Başbakanlık, Genel Başkanlık, Cumhurbaşkanlığı yaptım. Tek bir amacım vardı o da sizlere daha çok hizmet getirmek, daha çok eser ortaya koymak. Bizim farkımız da bu zaten. İçi boş, soyut vaatler bizde yok. Bizde iş var, bizde hizmet var, bizde eser var” dedi.
“Her alanda Atak Diplomasi”
İki devletli çözüm siyaseti yanında yeni dönemde izlenecek olan Atak Diplomasiden de bahseden Tatar şöyle konuştu:
Artık eskimiş, tüketilmiş müzakerelerden Atak Diplomasiye geçiyoruz. Atak Diplomasi sadece uluslararası diplomasi değildir. Atak Diplomasi KKTC için Kıbrıs Türk Halkı için her alanda Atak bir siyaset izlemektir. Ulaşımda, İletişimde, Tarımda, Eğitimde, Turizmde, Üretimde, Ekonomide Anavatan Türkiye ile, Türk Devletleri ile bu ülkeye, sizlere daha çok hizmet getirmek, daha çok eser yapmak demektir.
Türk Devletleri Teşkilatı’nın 12. Zirvesi için Azerbaycan’daydım. Kendi bayrağımızla, devletimizin resmi adıyla karşılandık, ağırlandık ve zirvede diğer devlet ve hükümet başkanlarına Kıbrıs Türk Halkının sesini duyurduk.
TDT Zirvesinde KKTC Türk Dünyasının Doğu Akdeniz’deki stratejik kalesidir dedik. KKTC’nin 180 milyonluk büyük Türk ailesinin ayrılmaz parçası olduğunu söyledik. TDT ülkelerinin gençlerinin, KKTC’de bir araya gelebilmeleri için bir Türk Gençlik Akademisi kurulması önerimizi bizzat diğer devlet başkanlarının önünde yaptık.
“Oyunu istediğin halkı nasıl küçümsersin ?”
CTP ve onun adayının yapılan uluslararası temasları küçümsediğini dile getiren Tatar, Kendi devletlerini, KKTC’yi, Kıbrıs Türk Halkının oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanını küçümsemeye çalıştılar. Sen oyunu istediğin bu halkın Cumhurbaşkanını nasıl küçümseyebilirsin? Sen başına geçmek istediğin, maaşını aldığın, koltuğunda oturduğun bu devleti nasıl küçültmeye çalışırsın. Atak Diplomasi, Rum’un oyun planına, sadece Rum’un yararına olan federasyon zemininden çıkıp iki devletli diyalog ve iş birliği modeliyle KKTC’yi dünyaya daha çok açmak demektir.
“TDT ülkeleri ile bir Kardeş Pazarlar Ağı kuracağız”
TDT ülkeleri ile kuracağı Kardeş Pazarlar Ağı’ndan bahseden Tatar, “Daha çok üreticimiz, hayvancımız, turistik tesisimiz, üniversitemiz Türk dünyası ile daha çok alışveriş yapsın, ihracat yapsın, kazansın demektir. Lefkoşa ve Lefkoşalı kardeşlerimiz kazansın demektir. Biz bunlarla uğraşıyoruz onlarsa her zaman yaptıkları gibi içi boş laflarla sadece şikâyet ediyor ve suçluyorlar. Aramızdaki fark bu” dedi.
“Onların derdi Rum’u alacaklı, Kıbrıs Türkü’nü borçlu çıkarmak”
KKTC’ye sahip çıkmaya devam edeceğini belirten Tatar, “Güzelyurt’tan da Lefke’den, de Karpaz’dan da Mağusamız’dan da, Girne’den de Lapta’dan da, İskele’den de, Lefkoşa’dan da vazgeçmeyiz. Hodri meydan, cesareti olan çıksın da vereceğim desin. Cesareti olan gelsin de alsın bakalım alabiliyor mu.
Peki CTP’nin adayı buna ne diyor? CTP’nin adayı diyor ki Crans Montana’da nerede kaldıysak oradan başlayacağız diyor. Senin tek derdin Rum’u alacaklı, Kıbrıs Türkü’nü borçlu çıkarmak. Bu halk bunu bilmiyor mu sanıyorsunuz? Pazar günü Lefkoşalı kardeşlerim, sizler bunlara öyle bir ders vereceksiniz ki görecekler bu halkı kandırmaya çalışmak nasıl oluyormuş” dedi.
“Lefkoşa İçin Atak Zamanı”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Lefkoşa için yapılan icraatları ve yapılacak projeleri anlatan Tatar şöyle konuştu:
“Şu ana kadar pek çok büyük altyapı yatırımının önünü açtık. Peki bunu nasıl yaptık? Türkiye’nin desteğiyle yaptık. Türkiye ile kurduğumuz güçlü ilişki ve bağlar olmasaydı bunlar bu kadar hızlı biçimde yapılabilir miydi? Cumhurbaşkanı olarak bunların gerçekleşmesi yönünde sayın Erdoğan ile samimi bir ilişki kurduk ve yaptık. Yeniden seçildiğimde de laf değil iş yapmaya devam edeceğim. KKTC’nin sağlık alt yapısı daha da büyüyecek. Yol ve ulaşımda beş yıl içinde daha büyük adımlar atılacak. Enerjide, su temininde daha büyük gelişmeler olacak. İletişim alanı da bu gelişmelerden payına düşeni alacak. Fiber optik altyapı bunun son örneğidir. 5 Yıl içinde KKTC’de süper hızlı internet altyapısına kavuşacak. Sadece evler değil, okullarımız ve üniversitelerimiz de bu altyapıdan en iyi biçimde faydalanacak. Ayrıca, mobil hatlarda da 5G teknolojisi, Türkiye ile paralel biçimde ülkemize de getirilecek. Lefkoşa’da Sağlıkta bir devrime hazırlanıyoruz. Lefkoşa’nın ihtiyacı olan 600 yataklı yeni Devlet Hastanemizin temelini attık. Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanemizin yenileme çalışmalarına başlamak üzereyiz. Lefkoşa Kuzey Çevre Yolumuzu tamamladık. Yeni Ercan Havalimanını hizmete açtık. Şimdi Lefkoşa’mızı adamızın tamamına bağlayan bütün yollarımızı ya genişleteceğiz ya yenileyeceğiz. Bunları onlar yapamaz. Bu kadar net söylüyorum.
“Halkın yararı için yapılan projelere karşı çıktılar”
Erhürman ve onun destekçilerinin Türkiye’den su temini projesi, Cumhuriyet Yerleşkesi, Meclis ve Parka karşı çıktığını dile getiren Tatar, şu ifadeleri kullandı:
Yeni Cumhuriyet yerleşkemizi açtık. Yeni Meclis binamızı açtık. Yüksek Mahkeme binamız tamamlanmak üzere. Devasa Cumhuriyet Parkımızı, Kıbrıs’ın en büyük yaşam merkezini Lefkoşa’nın göbeğinde açmak üzereyiz. Tam 400 dönümlük devasa bir alanı Lefkoşalıların, çocuklarımızın, gençlerimizin kullanımına açıyoruz. Milli Kütüphanemizi de yapıyoruz. Buna bile karşı çıktılar biliyorsunuz değil mi? Buraya devletimizin yeni binalarına, Cumhuriyet Yerleşkemize bile karşı çıktılar. Bunlar Türkiye’den adamıza getirdiğimiz suya, gençlerimizin spor yapacakları, çocuklarımızın oyunlar oynayacakları, ailelerimizin yaşam alanı olacak parka dahi karşı çıktılar.
“Öğretilmiş çaresizliğe razı olmayacağız, devletimizden vazgeçmeyeceğiz”
Cumhurbaşkanlığı seçimi için sandığa gidilmesi, devlete ve egemenliğe sahip çıkılması gerektiğine vurgu yapan Tatar şöyle konuştu:
“Öğretilmiş çaresizliğe razı olmayacağız. KKTC olarak Kıbrıs Türk Halkı olarak özgüvenle, kendimize inanarak gasp edilen bütün haklarımızı Rum’dan alacağız. Bizim yolumuz, Kıbrıs Türk halkının kendi iradesine, kendi devletine, eşitliğine ve egemenliğine sahip çıkma yoludur. Bu seçim işte bunun seçimidir. 19 Ekim Pazar günü sandığa gittiğinizde vereceğimiz karar şudur. Kaderimizi başkasının iradesine mi bırakacağız yoksa kendi geleceğimizi kendimiz mi kuracağız?
Pazar günü devletimize ve egemenliğimize en güçlü şekilde evet diyeceğiz. Mührü bunun için vuracağız. Hepinize, Kıbrıs’ın kalbi Lefkoşa’mıza, Lefkoşalı kardeşlerimize selam olsun. Zafer bizim olacak.

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı ve Başbakan Ünal Üstel, cumhurbaşkanlığı seçimine bir gün kala yaptığı açıklamada, UBP seçmenine ve tüm Kıbrıs Türk halkına seslendi.
Üstel, seçimlerin bir kader oylaması olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Bu seçimde oy kullanmak, devlete, egemenliğe, cumhuriyete ve geleceğe sahip çıkma sorumluluğudur. Her UBP’linin görevi sandığa gitmek ve devlete sahip çıkmaktır. Biz de bunu yapacağız. Kararımız nettir. Kararımız iki devlettir. Oyumuz Ersin Tatar’dır.”
“BİZ BU TOPRAKLARA OLAN BORCUMUZU DİRENEREK ÖDEDİK”
Kıbrıs Türk halkının tarih boyunca ağır bedeller ödeyerek özgürlüğünü kazandığını belirten Üstel, şöyle devam etti:
“Sevgili kardeşlerim, değerli büyüklerim, kıymetli evlatlarım; Biz bu topraklarda özgürce yaşamak için çok ağır bedeller ödedik. Gün geldi, şehit düştük, can verdik. Gün geldi, evsiz kaldık, göç ettik ama diz çökmedik. Biz bu topraklara olan borcumuzu direnerek ödedik.”
“BU DEVLETİ BİZ KURDUK”
Üstel, Ulusal Birlik Partisi’nin bu mücadelenin siyasal omurgası olduğunu vurgulayarak şöyle konuştu:
“Biz Ulusal Birlik Partisiyiz. Bu devleti biz kurduk. Bu devlete sahip çıkmaya yemin ettik. O yemin hâlâ yüreğimizdedir. O yemin hâlâ bu partiye can veren ruhtur.”
“ŞİMDİ BİRLİK OLMA ZAMANIDIR”
Birlik ve bütünlük çağrısı yapan Üstel, kişisel hesapların bir kenara bırakılması gerektiğini belirtti:
“Bizim kişisel beklentilerimiz, Kıbrıs Türkü’nün kaderi karşısında bir damla bile değildir. O yüzden şimdi kırgınlıkları, dargınlıkları bir kenara bırakma zamanıdır. Şimdi bir olma zamanıdır. Şimdi birlik olma zamanıdır. Şimdi yeminimize sahip çıkma zamanıdır. Şimdi oyumuzu kullanma ve oyunları bozma zamanıdır.”
“BU SEÇİM, BİR DÖNÜM NOKTASIDIR”
Seçimin sadece bir siyasi yarış değil, devletin geleceğini belirleyecek bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Üstel, şu ifadeleri kullandı:
“Bu seçim, bir dönüm noktasıdır. Bu seçim, dünle gelecek arasında bir seçimdir. Bu seçim, partimize, davamıza sahip çıkma seçimidir. Bu seçim, birlikte kurduğumuz devlete, cumhuriyete ve uğruna can verdiğimiz bu vatana sahip çıkma seçimidir. Bu seçim, egemenliğimize, bağımsızlığımıza, özgürlüğümüze, bayrağımıza, toprağımıza ve Anavatan Türkiye ile olan bağlarımıza sahip çıkma seçimidir.”
“BİZİM OYUMUZ İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMEDİR”
Üstel, UBP’nin vizyonunun net olduğunu belirterek şöyle dedi:
“Bizim oyumuz iki devletli çözümedir. Bizim oyumuz egemenliğedir. Bizim oyumuz düne değil, geleceğedir. Bizim oyumuz Ersin Tatar’adır. Ve bizim oyumuz, Türkiye ile omuz omuza yürümeyedir.”
“ZAFERİMİZ ŞİMDİDEN KUTLU OLSUN”
Seçimlerde sandığa gitmenin devlet bilinciyle eşdeğer olduğunu vurgulayan Üstel, sözlerini şu ifadelerle tamamladı:
“O yüzden sandığa gideceğiz. Oyumuzu kullanacağız. Vereceğimiz her oy, Ulusal Birlik Partisi’nin onurudur. Seçimler demokrasinin bayramıdır. Ve bu bayram, halkımızın bayramı olacaktır. Zaferimiz şimdiden kutlu olsun.”

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 19 Ekim 2025 tarihinde yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile ilgili duyuru yayımladı.
YSK’dan yapılan açıklamada, oy verme süresinin saat 08.00’de başlayıp 18.00’de sona ereceği bildirildi.
5/1976 sayılı Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 104. maddesi uyarınca, 19 Ekim 2025 Pazar günü saat 19.00’a kadar radyo, televizyon ve her türlü yayın organı tarafından seçim ve sonuçları ile ilgili haber, tahmin ve yorum yapılmasının yasak olduğu hatırlatıldı.
Açıklamada ayrıca, seçim günü sandık alanları içerisinde veya civarında herhangi bir kişi tarafından aday ya da siyasi parti ambleminin veya işaretinin taşınmasının yasak olduğu vurgulandı.
YSK, aday veya siyasi partilerin propagandasını çağrıştıran herhangi bir renk, giysi, emtia veya maske kullanılmasının da yasak olduğunu bildirdi.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimi öncesinde propaganda süresinin yarın saat 18.00’de sona ereceğini hatırlattı.
Kurul, yasağa uymayanlar hakkında toplatma, kapatma ve erişim engelleme dahil her türlü yasal tedbirin uygulanacağı uyarısında bulundu.
YSK’nın 17 numaralı duyurusunda, 5/1976 sayılı Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 65(2) ve 68(1) maddeleri uyarınca, siyasal partiler ile bağımsız adayların yürüttüğü propaganda faaliyetlerinin belirtilen tarih ve saatte biteceği belirtildi.
Duyuruda, yarın saat 18.00’den sonra propaganda ve propaganda niteliğindeki yayınların yapılmasının yasak olduğu vurgulanarak, yasağın sosyal medya ve internet ortamını da kapsadığı, haber sitelerindeki banner ve benzeri içeriklerin bu saatten itibaren kaldırılması gerektiği hatırlatıldı.
YSK açıklamasında ayrıca, Seçim ve Halkoylaması Yasası’nın 187’nci maddesine atıfta bulunularak, oy verme gününden önceki gün saat 18.00’den sonra ve oy verme gününde genel veya halka açık yerlerde seçim propagandası yapan, bu amaçla yayınlarda bulunan, seçimin düzenini bozabilecek veya oy verme serbestliğini etkileyebilecek nitelikte söz, yazı ya da başka yollarla propaganda yapan veya asılsız söylenti yayan kişilerin, altı aya kadar hapis cezasına çarptırılabileceği ifade edildi.
Trending
-
Kıbrıs3 yıl önce
BES ve DEV-İŞ’in belediyelerle ilgili eylemi bir günlüğüne askıda
-
Kıbrıs3 yıl önce
Yüksek Adliye Kurulu, terfi eden ve atanan yargıçları açıkladı
-
Dünya3 ay önce
Fidan: Pakistan ve KKTC arasındaki ilişkilerin daha da gelişeceğine yürekten inanıyorum
-
Kıbrıs3 yıl önce
“Maç için Güney Kıbrıs’a ilk kez geçecek olan Kıbrıslı Türkler’den KKTC doğum belgesi isteniyor”
-
Kültür Sanat4 yıl önce
Ferhan Şensoy hayatını kaybetti
-
Entertainment8 yıl önce
New Season 8 Walking Dead trailer flashes forward in time
-
Ekonomi3 yıl önce
İlk yerli kolza tohum adayları toprakla buluşturuldu
-
Ekonomi3 yıl önce
Baykar’ın insansız savaş uçağına Ukrayna motoru güç verecek