Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Tatar: Rum liderliğinin saldırgan siyasetine karşı yoğun bir diplomasi yürütüyoruz

Published

on

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Rum liderliğinin son dönemde dozunu artırarak sürdürdüğüne işaret ettiği saldırgan siyasete karşı yoğun bir diplomasi yürüttüklerini, kaydetti.

Yapılan çalışmalar hakkında halkı bilgilendirmek üzere TAK muhabirine değerlendirmelerde bulunan Tatar, “Rum liderliği 1964’ten itibaren haksız ve hukuksuz şekilde gasp ettiği statüsünün sağladığı erişim imkanları aracılığıyla devam ettirdiği saldırgan siyasetini, özellikle ekonomimizi hedef alacak şekilde her geçen gün ileriye taşıma gayreti gütmektedir” dedi.

Tatar buradaki amacın KKTC’nin ekonomik büyümesini engellemek olduğuna vurgu yaptı.

-“Rum liderliği konfor alanı oluşturdu”

Rum liderliğinin 1968 yılından itibaren uzlaşı süreçlerini reddeden taraf olarak kendisine bir konfor alanı oluşturduğunu kaydeden Tatar, bu yaklaşımın ada üzerindeki tüm hak ve hukukun yalnızca kendilerine ait olduğu yanılgısıyla birleştiğini, bunun da iki halkı birbirinden daha da uzaklaştıran bir siyasete yol açtığını söyledi.

-“Yatırımcıya potansiyel suçlu muamelesi…”

Tatar, Rum tarafının, KKTC sınırları içindeki taşınmazlara yatırım yapan kişilerin peşine düştüğünü, uluslararası düzeyde kabul gören mülkiyet rejimi çerçevesinde faaliyet gösterenlere potansiyel suçlu muamelesi yapmaya çalıştığını dile getirdi.

-“KKTC mülkiyet haklarını asla inkâr etmedi… TMK etkin ve uluslararası kabul görmüş bir mekanizma”

Zamanlamasına bakıldığında bu baskıların hukukla ilgisinin bulunmadığının açıkça görüldüğünü kaydeden Tatar, KKTC Devleti’nin mülkiyet haklarını asla inkâr etmediğini söyledi. Bunun tam aksine 2005 yılında Avrupa Konseyi’yle birlikte şekillendirilerek kurulan ve AİHM tarafından da etkinliği tanınan Taşınmaz Mal Komisyonu sayesinde Rum hak sahiplerine bıraktıkları mallara dair çareler sunulduğunu anımsatan Tatar, şöyle devam etti:

“Rum tarafının aksine bir çözüm öncesi sunulan bu etkin ve uluslararası tanınmış statüye sahip TMK sayesinde Rum başvuruculara iade, tazminat ve takas seçenekleri sunulmaktadır. Rum liderliğinin iddiaları, bırakın saldırgan olmayı, uluslararası hukuka da aykırıdır. Kendi insanlarına şikayetçi olmaları konusunda baskı yapan bu zihniyet, iç hukuk yolunun kullanılmasını da engellemektedir. Maalesef karşımızdaki muhatap budur.”

-“Sivil toplumla koordineli adımlar atıyoruz”

Tatar, bu konuda etkilenen meslek grupları ve sivil toplum örgütleriyle istişare ettiklerini belirterek, Rum siyasetine karşı atılacak adımları bu iş birliği içinde şekillendirdiklerini ifade etti. Tatar, “Atılacak adımlar konusunda koordinasyon sağladığımız paydaşları, belirlediğimiz yol haritası çerçevesinde hem diplomatik hem de hukuki görüş olarak desteklemeye devam etmekteyiz” dedi.

-“Meclis heyeti Brüksel ve Strasburg’a gidecek… Cumhurbaşkanlığı olarak bu girişimlere destek vermeye devam edeceğiz”

“Benzer şekilde Meclisimiz, Rum liderliğinin kabul edilmez saldırgan siyasetine karşılık, hafta başında üreteceği bir kararla Meclis Heyetimizi ilgili şehirlere, başta Strasburg ve Brüksel’e gitmek üzere görevlendirecektir” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, bu girişimlere Cumhurbaşkanlığı olarak her türlü hukuki, siyasi ve diplomatik desteğin verilmeye devam edeceklerini söyledi. Tatar, yurt dışı temsilciliklerin de eş zamanlı olarak muhataplarına yönelik girişimlerde bulunduğunu dile getirdi.

-“Holguin’e açık mesajlar vereceğim”

BM Genel Sekreteri’nin Kişisel Temsilcisi Maria Holguin’le yarın görüşeceğine işaret eden Tatar, “Bu görüşmemizde özellikle bu konunun altını defa defa çizeceğim. Bir önceki görevine atanır atanmaz başlayan Rum baskıcı siyasetinin artarak devam ettiğini ifade edeceğim” dedi.

 Tatar şöyle devam etti:

“Cenevre’de üzerinde çalışmak için anlaştığımız altı inisiyatifte taraflara yardımcı olmak ve Temmuz sonu düzenlenecek bir sonraki gayri resmi toplantıya yönelik hazırlık yapmak amacıyla görevlendirilen Kişisel Temsilci Holguin’e, ‘böylesine bir ortamda nasıl olumlu gelişme beklenebilir ki’ diyeceğim ve tüm bunları Sayın Genel Sekreter’e derhal aktarmasını talep edeceğim. 5 Mayıs’taki liderler görüşmesinde, yine Rum liderin mevcudiyetinde bu mesajımızı Özel Temsilcisi aracılığıyla Sayın Genel Sekreter’e ulaştırdım. Kişisel Temsilci adaya gelmezden önce de bu konuyu kendisine aktardım. Atılan adımların ve yaptığım girişimlerin bilinmesini istiyorum.”

-“Yoğun bir diplomasi yürütmekteyiz”

“Geldiğimiz aşamada, 2024 yılının Ocak ayından itibaren yeniden hortlatılan bu siyasete karşı yoğun bir diplomasi yürütmekteyiz” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, bunu BM Genel Sekreteri ve temsilcileri, AB Komisyonu yetkilileri ve yabancı büyükelçilikler nezdinde devam ettirdiklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Tatar konuşmasının devamında şunları kaydetti:

“Hatırlanacağı üzere, Rum düşmanlık siyasetinin doğuracağı sonuçlara ilişkin olarak, önce 5 Nisan 2024, ardından Eylül 2024 tarihlerinde Sayın BM Genel Sekreteri’yle yapmış olduğum ikili görüşmelerde, Rum liderliğinin yürütmekte olduğu iki yüzlü siyasetin altını çizdim. Yine 15 Ekim’de New York’ta Rum liderle gayri resmi yemekte bir araya geldiğimizde, bu siyasetin durması gerektiğini yüzüne söyledim. Devamında, adada yaptığımız görüşmelerde de Cenevre’de BM Genel Sekreteri’nin ev sahipliğinde düzenlenen gayri resmi görüşmede de tüm katılımcıların önünde bu konuyu yeniden gündeme getirdim.

Bu süre zarfında özel temsilcisinin ekibiyle birlikte yürüttüğü yoğun diplomasi trafiğinde, BM, AB ve adada bulunan büyükelçiler de dahil olmak üzere ilgili muhataplara konuyu detaylarıyla anlattığını dile getiren Tatar, “İlgili diplomatik çevrelerle yazılı olarak hususun detayları ve haksız hukuksuz uygulamalar paylaşıldı. Hukuk ekibim de en son mart ve nisan aylarında Strasburg’a giderek oradaki muhataplarını konu hakkında bilgilendirdi ve haziranda yine orada olacaklar” dedi.

-“Rum liderliği adanın geleceğiyle ilgili zihniyetini açık ediyor”

Tatar, mevcut durumun Rum liderliğinin adaya dair geleneksel zihniyetini yansıttığını belirterek, “Dünyayı bugüne kadar kandırdıkları yeter diyorum” dedi ve şöyle devam etti:

“1964 yılında ortaklık devletini gasp ettiler. Bunu yaparak başlattıkları silahlı saldırılarla insanlarımızı yerinden yurdundan ettiler. Her türlü haktan mahrum bırakılan halkımızı sistematik saldırılarla yok etmek istediler. Mallarını, mülklerini ya işgal ettiler ya da yakıp yıktılar. Bu yetmezmiş gibi 1974’te adayı Yunanistan’a bağlamaya kalkan bu faşist zihniyet, hak ettiği karşılığı almış ve 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı sayesinde şu anda mevcut sınırlarımız belirlenmiştir.”

-“Biz onlar gibi yapmadık. Uluslararası sistemin talep ettiği bir mekanizma yarattık”

O tarihten itibaren adada kurulan yeni düzen sayesinde yeni yaşamlar oluştuğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Tatar, “Evet insanımızın da bir eve ve hayatını idame ettirecek bir gelire ihtiyacı vardı. Devletimizin ise ekonomik kalkınmasını sürdürmesi gerekiyordu. Siyasi sorun var diye oturup Rum tarafının gasp ettiği statüsüyle konfor alanını şekillendirmesini bekleyemezdik. Ancak biz onlar gibi yapmadık. Uluslararası sistemin talep ettiği bir mekanizma yarattık” şeklinde konuştu.

-“Rum tarafında insanlarımızın gidip hak arayacağı bir mekanizma hala daha yok”

Şimdilerde de TMK’nın etkinliğini daha da arttırmak için yoğun çaba içerisinde olduklarını vurgulayan Tatar, “Rum tarafında insanlarımızın gidip hak arayacağı bir mekanizma hala daha yoktur. Kurdukları düzen, Kıbrıslı Türklerin mülkiyet haklarını sürekli karşı çıktıkları kapsamlı çözümün ertesine bırakmıştır. Bu arada da halkımıza ait mallar ya bedeli ödenmeden kamulaştırılmış ya peşkeş çekilmiş ya da kılıfına uydurulmuş vasilik aracılığıyla çeşitli kullanımlara verilmiştir. Sonuç olarak bu haklar ihlal edilmiş ve bu hakların aranacağı bir yapı Güney’de kurulmamıştır” ifadelerini kullandı.

-“Rum lidere çağrı: Genel Sekreter’e verdiğin sözlere odaklan”

Konuşmasının sonunda Rum lidere, iş birliği imkanları üzerine çalışılan bugünlerde, BM Genel Sekreteri’ne verdiği taahhütlere odaklanması çağrısında bulunan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, adanın ihtiyaçlarının belli olduğunu vurguladı.

-“Bu düşmanca siyasetin devam etmesi halinde, Kıbrıs adasında iki taraf arasında geri döndürülemez yaralar açılması kaçınılmaz olacak”

“Kendisine bu konuda da iş birliğine hazır olduğumuz hem tarafımdan hem de Türkiye Cumhuriyeti tarafından söylenmiştir” diyen Tatar. “Bu baskıcı düşmanca siyasetine devam etmesi halinde, Kıbrıs adasında iki taraf arasında geri döndürülemez yaralar açılması kaçınılmaz olacaktır” ifadelerini kullandı.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Başbakan Üstel: Dünyadan adalet istiyoruz. Kıbrıs Türkü bu güne kadar adalet görmedi

Published

on

By

Cumhuriyet Meclisi’nde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin mülkiyet ve Taşınmaz Mal Komisyonu (AİHM) ile ilgili son kararı, Kıbrıs konusu ve yakın coğrafyadaki gelişmeler konuşuldu.

CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman, Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda 62’nci madde tahtında söz aldı. AHİM kararı ve Taşınmaz Mal Komisyonu hakkında konuşan Erhürman’ı Başbakan Ünal Üstel yanıtladı.

İlk olarak bedelli askerlik konusuna değinen Tufan Erhürman, bununla ilgili yasa önerilerinin komitede olduğunu anımsatarak, Başbakan’la da bu konuda görüştüğünü, Meclis çalışmalarına ara vermeden bu önerinin yasallaşması gerektiğini, aksi takdirde birçok gencin daha sıkıntı yaşayacağını belirtti.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin mülkiyet ve Taşınmaz Mal Komisyonu ile ilgili son kararıyla ilgili de konuşan Erhürman, 2010 yılından bu yana AİHM tarafından “etkili iç hukuk yolu” olarak kabul edilen Taşınmaz Mal Komisyonu’nun bu niteliğine ilişkin kabulünün devam ettiğini ancak son kararda negatif sonuçlar olduğunu belirtti.

Bu kararı bir başarı öyküsü veya zafer olarak yorumlayanlar olduğunu, bu açıklamaları hayretle dinlediğini belirten Erhürman, AİHM’in kararını “Taşınmaz Mal Komisyonu’nun surlarında açılan gedik” diye yorumladı. Erhürman, kararda “pozitif hiçbir şey söylenmediğini” ifade etti.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın açıklamalarına da işaret eden Erhürman, “Bu mahkeme kararı uyarı niteliğindedir. Doğru okuma yapmazsak bu gidişat bizi neyle karşı karşıya bırakacak bunları kestirmek mümkün olmayacak” dedi.

Taşınmaz Mal Komisyonu’nun uluslararası alandaki en önemli başarılardan biri olduğunu da belirten Erhürman, “Kimse algı operasyonu yapmaya soyunmasın. Bu algı operasyonu değil, okunan anlaşılmıyorsa zaten bir felaketle karşı karşıyayız demektir” diye konuştu.

İran ile İsrail arasında yaşananlara da değinen Tufan Erhürman, Kıbrıs’ın coğrafi olarak risk altında bulunduğunu ancak riskin sadece coğrafyayla değil Rum liderin ittifaklarıyla da ilgili olduğunu söyledi.

Kıbrıs Türk ve Rum halkını bağlayacak kararları tek başına almaya yetkili olmayan Rum lider Hristodulidis’in ABD, İsrail ve Fransa ile bir takım anlaşmalar yaptığını söyleyen Erhürman, Kıbrıs Türk halkının bu işin neresinde olduğunu da sordu.

İki kurucu ortaktan biri olan Kıbrıs Türk halkının bu pozisyonda olmayı hak etmediğini söyleyen Erhürman, “Eşit egemenlik değil, egemen eşitlik istiyorum demenin sonucu egemenliği Rum liderin kucağına bırakmaktır” diye konuştu.

Yerinden söz alan UBP milletvekili Oğuzhan Hasipoğlu’nu da yanıtlayan Erhürman, Kıbrıs Türk halkının yok sayılma noktasından iradesinin büsbütün yok olması noktasına gelindiğini söyledi.

Erhürman’dan sonra Genel Kurulda söz alan Başbakan Ünal Üstel, son günlerde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.

İsrail-Gazze, Ukrayna-Rusya, İsrail-İran savaşına işaret ederek, dünyanın buna seyirci kaldığını söyleyen Üstel, 2 yıla yakın süredir bombalar yağan Gazze’ye insani yarım götüren ekiplere de müdahale edildiğini, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin ve diğerlerinin bunla ilgili de bir şey yapmadığını ifade etti.

“İki devletli çözümden yanayız çünkü egemenliğin, garantörlüğün ne kadar önemli olduğunu gördük” diyen Başbakan, bu olaylardan dersler çıkarılması gerektiğini de belirtti.

UBP’nin, Kıbrıs Türk tarafının egemen eşitliği ve eşit uluslararası statü kabul edilmeden müzakere masasına dönülmemesini savunduğunu anımsatan Üstel,  AHİM’in mülkiyet ve Taşınmaz Mal Komisyonu ile ilgili kararını da değerlendirdi.

Söz konusu kararla, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun etkinliğinin bir kez daha onaylandığını ifade eden Başbakan Ünal Üstel, 1974 Barış Harekatı sonrası kuzeyle güney arasında yapılan nüfus mübadelesine ve Rum tarafında kabul edilen Vasilik Yasası’na da işaret etti.

Rumların 1974 öncesi mallarının Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin egemenliği altında olduğunu ancak Rum tarafının yine yasal bir düzenlemeyle tutuklamalar yaptığını söyleyen Başbakan Üstel, “Bana göre bu tutuklamalar gayri yasaldır” dedi.

Başbakan Üstel, 2013’ten 2023’e kadar gerekli kaynak ayrılmadığından dolayı Taşınmaz Mal Komisyonu’nun etkinliğinin istenilen düzeyde olmadığını ifade ederek, hükümete geldikleri günden beri oluşturdukları fonlarla ayrı bir kaynak yarattıklarını da söyledi.

Bu kapsamda, 2024’ten bu güne tazminatlar için 106 milyon 374 bin Sterlin ödeme yaptıklarını, 230 dosyayı sonuçlandırdıklarını belirten Üstel, inşaat sektörünün hareketlendirilmesiyle ülkedeki ekonomik değerlerin de arttığını ifade etti.

Güney Kıbrıs’ın bundan çok rahatsız olduğunu, Kıbrıslı Türkleri zora sokmanın, ekonomiyi çökertmenin yolunu kural tanımaz şekilde aradığını belirten Üstel, Güney Kıbrıs’ta yapılan yasal düzenlemeye ve bununla yaratılan tedirginliğe işaret etti.

Üstel, “Dünyadan adalet istiyoruz. Kıbrıs Türkü bu güne kadar bu adaleti görmedi” dedi.

Gazze’de de İran’da da adalet göremediklerini kaydeden Üstel, aynı soykırımları Kıbrıslı Türklerin de yaşadığını ifade ederek, “Temennimiz yeni dünyada adalet, barış, huzur içinde yaşamaktır. Türkiye’nin etkin ve fiili garantisiyle egemen devlet olursak halkımız bu huzura kavuşmuş olur” dedi.

Başbakandan sonra yeniden söz alan Tufan Erhürman, kavramların birbirine karıştığını, Ukrayna ve Rusya’nın iki egemen devlet olduğunu, aralarında egemen eşitlik bulunduğunu kaydederek, “Egemen devletler arasında da savaş olabilir” dedi.

Garantörlük konusuna da işaret eden Erhürman, Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlüğünün bu adanın tamamında geçerli olduğunu söyledi.

Erhürman, “Siz ‘iki ayrı devlet’ dediğinizde KKTC üzerindeki garantörlükten bahsediyorsunuz ama bu Türkiye’nin garantörlük hakkını daraltmak demektir. ‘İki devletli çözümü ve garantilerin devamını istiyorum’ diyorsunuz ama bu ikisi birbirini tutmuyor” dedi.

Erhürman, 50 senede yaşananlardan ders çıkarılması gerektiğini ancak bunun yapılmadığını da söyledi.

Devamını Oku

Kıbrıs

DAÜ-SEN: “Barış için mücadele artık bir varoluş mücadelesine dönüşüyor”

Published

on

By

 Doğu Akdeniz Üniversitesi Akademik Personel Sendikası (DAÜ-SEN), yakın coğrafyada yaşananlara dikkati çekerek, barış için mücadelenin bir varoluş mücadelesine dönüştüğünü belirtti.

DAÜ-SEN’den yapılan açıklamada, Batı’da ve Doğu’da yaşananlara işaret edildi, “Şimdi ise İsrail ‘nükleer program’ şüphesiyle İran’ı bombalıyor, devlet yetkililerine suikast düzenliyor. İran ise İsrail şehirlerini bombalıyor. Savaş bize o kadar yaklaştı ki yüzümüzü göğe çevirmemiz artık yeterli oluyor.” denildi.

DAÜ’de İranlı mezunlar, öğrenciler ve akademik personel olduğunun belirtildiği açıklamada, İran’a düşen her bomba ile  öğrencilerin ve akademik personelin hissettiği kaygı ve acının paylaşıldığı belirtildi.

Yaşanan çatışmaların bir anlaşma ile son bulacağının ancak bu çatışmaların ağır ve derin yaralarının kalacağının kaydedildiği açıklamada, “Gelinen noktada, Ortadoğu’da ve/veya Doğu Akdeniz’de akıl dışı politikalarla, anlamsız hırslarla, dünya daha büyük, daha küresel savaşlara doğru sürüklenebilir. Yaşadığımız ada ve bölgemiz de bu savaşlardan çok daha derin etkilenebilir. Kin, nefret ve ayrılıkçı anlayışlara dayalı siyasi iktidarların her zaman kan ve gözyaşı getirdiğine bir kez daha tanık olduğumuz bu dönemde, diyalogla, adil paylaşım anlayışıyla sorunların çözümünün önemine vurgu yapmak istiyoruz. Barış için mücadele artık bir varoluş mücadelesine dönüşüyor. Bu çerçevede, çatışmalar sonucu yakınları yara alan, kayıplar yaşayan, tüm öğrencilerimize ve meslektaşlarımıza, geçmiş olsun diyoruz, kalpten taziyelerimizi iletiyoruz.” ifadeleri kullanıldı.

Devamını Oku

Kıbrıs

Sivil Savunma ve Sağlık Bakanlığı, afet ve acil durum planlamalarını gözden geçirdi

Published

on

By

Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığı ile Sağlık Bakanlığı tarafından ülkede yaşanması muhtemel afet ve acil durumlarda karşılaşılabilecek sorunlara karşı yapılan planlamalar, bugün gözden geçirildi.

Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Teşkilat Başkanlığında yer alan toplantıya, Sivil Savunma Teşkilatı Başkanı Atilla Karaca, Sivil Savunma Koordinatörü Cemal Betmezoğlu ve Hizmet ve Destek Şube Müdürü Barış Çavlan ile Sağlık Bakanlığı adına Bakanlık Müdürü Ergin Tertemiz ve Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi Başhekimi Dr. Mustafa Kalfaoğlu katıldı.

İki kurum, afet ve acil durumlarda ihtiyaç duyulacak acil sağlık hizmetlerinin etkin ve kesintisiz bir şekilde yerine getirilebilmesi amacıyla hastane, sağlık ocağı ve sağlık hizmeti veren tüm birimleri kapsayan planlamaları yeniden gözden geçirerek, gerekli düzenlemeleri yaptı.

Bölgede son dönemde yaşanan gelişmeler doğrultusunda, sağlık kuruluşlarında yaşanması muhtemel aksaklıkların giderilmesi hedefiyle gerçekleştirilen toplantıda, olası ihtiyaçlar dikkate alınarak, tüm ilçeleri kapsayacak şekilde değerlendirmelerde bulunuldu.

Planlamalar kapsamında tüm ilçelerde bulunan kamu ve özel sağlık kuruluşlarında halkın ihtiyaç duyacağı sağlık hizmetlerinin kesintisiz olarak yerine getirilmesi, triaj ve değerlendirme sonucunda gerekli sevklerin yapılması, böylece hastane, sağlık ocağı ve ileri ilkyardım merkezlerinde yaşanacak yoğunluğun önlenmesi amaçlanıyor.

Toplantıda, tüm ilçelerde bulunan İlçe Kriz Yönetim Merkezleri tarafından önceden nüfus yoğunluğuna göre belirlenen ve her yıl ihtiyaca göre yeniden gözden geçirilen ileri ilkyardım merkezlerinin işleyişinde yapılan düzenleme ile bu merkezlerin daha etkin bir şekilde hizmet vermesi kararı alındı.

Devamını Oku

Trending

Reklam