Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Kıbrıs

Cumhurbaşkanı Tatar: Rum liderliğinin saldırgan siyasetine karşı yoğun bir diplomasi yürütüyoruz

Published

on

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Rum liderliğinin son dönemde dozunu artırarak sürdürdüğüne işaret ettiği saldırgan siyasete karşı yoğun bir diplomasi yürüttüklerini, kaydetti.

Yapılan çalışmalar hakkında halkı bilgilendirmek üzere TAK muhabirine değerlendirmelerde bulunan Tatar, “Rum liderliği 1964’ten itibaren haksız ve hukuksuz şekilde gasp ettiği statüsünün sağladığı erişim imkanları aracılığıyla devam ettirdiği saldırgan siyasetini, özellikle ekonomimizi hedef alacak şekilde her geçen gün ileriye taşıma gayreti gütmektedir” dedi.

Tatar buradaki amacın KKTC’nin ekonomik büyümesini engellemek olduğuna vurgu yaptı.

-“Rum liderliği konfor alanı oluşturdu”

Rum liderliğinin 1968 yılından itibaren uzlaşı süreçlerini reddeden taraf olarak kendisine bir konfor alanı oluşturduğunu kaydeden Tatar, bu yaklaşımın ada üzerindeki tüm hak ve hukukun yalnızca kendilerine ait olduğu yanılgısıyla birleştiğini, bunun da iki halkı birbirinden daha da uzaklaştıran bir siyasete yol açtığını söyledi.

-“Yatırımcıya potansiyel suçlu muamelesi…”

Tatar, Rum tarafının, KKTC sınırları içindeki taşınmazlara yatırım yapan kişilerin peşine düştüğünü, uluslararası düzeyde kabul gören mülkiyet rejimi çerçevesinde faaliyet gösterenlere potansiyel suçlu muamelesi yapmaya çalıştığını dile getirdi.

-“KKTC mülkiyet haklarını asla inkâr etmedi… TMK etkin ve uluslararası kabul görmüş bir mekanizma”

Zamanlamasına bakıldığında bu baskıların hukukla ilgisinin bulunmadığının açıkça görüldüğünü kaydeden Tatar, KKTC Devleti’nin mülkiyet haklarını asla inkâr etmediğini söyledi. Bunun tam aksine 2005 yılında Avrupa Konseyi’yle birlikte şekillendirilerek kurulan ve AİHM tarafından da etkinliği tanınan Taşınmaz Mal Komisyonu sayesinde Rum hak sahiplerine bıraktıkları mallara dair çareler sunulduğunu anımsatan Tatar, şöyle devam etti:

“Rum tarafının aksine bir çözüm öncesi sunulan bu etkin ve uluslararası tanınmış statüye sahip TMK sayesinde Rum başvuruculara iade, tazminat ve takas seçenekleri sunulmaktadır. Rum liderliğinin iddiaları, bırakın saldırgan olmayı, uluslararası hukuka da aykırıdır. Kendi insanlarına şikayetçi olmaları konusunda baskı yapan bu zihniyet, iç hukuk yolunun kullanılmasını da engellemektedir. Maalesef karşımızdaki muhatap budur.”

-“Sivil toplumla koordineli adımlar atıyoruz”

Tatar, bu konuda etkilenen meslek grupları ve sivil toplum örgütleriyle istişare ettiklerini belirterek, Rum siyasetine karşı atılacak adımları bu iş birliği içinde şekillendirdiklerini ifade etti. Tatar, “Atılacak adımlar konusunda koordinasyon sağladığımız paydaşları, belirlediğimiz yol haritası çerçevesinde hem diplomatik hem de hukuki görüş olarak desteklemeye devam etmekteyiz” dedi.

-“Meclis heyeti Brüksel ve Strasburg’a gidecek… Cumhurbaşkanlığı olarak bu girişimlere destek vermeye devam edeceğiz”

“Benzer şekilde Meclisimiz, Rum liderliğinin kabul edilmez saldırgan siyasetine karşılık, hafta başında üreteceği bir kararla Meclis Heyetimizi ilgili şehirlere, başta Strasburg ve Brüksel’e gitmek üzere görevlendirecektir” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, bu girişimlere Cumhurbaşkanlığı olarak her türlü hukuki, siyasi ve diplomatik desteğin verilmeye devam edeceklerini söyledi. Tatar, yurt dışı temsilciliklerin de eş zamanlı olarak muhataplarına yönelik girişimlerde bulunduğunu dile getirdi.

-“Holguin’e açık mesajlar vereceğim”

BM Genel Sekreteri’nin Kişisel Temsilcisi Maria Holguin’le yarın görüşeceğine işaret eden Tatar, “Bu görüşmemizde özellikle bu konunun altını defa defa çizeceğim. Bir önceki görevine atanır atanmaz başlayan Rum baskıcı siyasetinin artarak devam ettiğini ifade edeceğim” dedi.

 Tatar şöyle devam etti:

“Cenevre’de üzerinde çalışmak için anlaştığımız altı inisiyatifte taraflara yardımcı olmak ve Temmuz sonu düzenlenecek bir sonraki gayri resmi toplantıya yönelik hazırlık yapmak amacıyla görevlendirilen Kişisel Temsilci Holguin’e, ‘böylesine bir ortamda nasıl olumlu gelişme beklenebilir ki’ diyeceğim ve tüm bunları Sayın Genel Sekreter’e derhal aktarmasını talep edeceğim. 5 Mayıs’taki liderler görüşmesinde, yine Rum liderin mevcudiyetinde bu mesajımızı Özel Temsilcisi aracılığıyla Sayın Genel Sekreter’e ulaştırdım. Kişisel Temsilci adaya gelmezden önce de bu konuyu kendisine aktardım. Atılan adımların ve yaptığım girişimlerin bilinmesini istiyorum.”

-“Yoğun bir diplomasi yürütmekteyiz”

“Geldiğimiz aşamada, 2024 yılının Ocak ayından itibaren yeniden hortlatılan bu siyasete karşı yoğun bir diplomasi yürütmekteyiz” diyen Cumhurbaşkanı Tatar, bunu BM Genel Sekreteri ve temsilcileri, AB Komisyonu yetkilileri ve yabancı büyükelçilikler nezdinde devam ettirdiklerini söyledi.

Cumhurbaşkanı Tatar konuşmasının devamında şunları kaydetti:

“Hatırlanacağı üzere, Rum düşmanlık siyasetinin doğuracağı sonuçlara ilişkin olarak, önce 5 Nisan 2024, ardından Eylül 2024 tarihlerinde Sayın BM Genel Sekreteri’yle yapmış olduğum ikili görüşmelerde, Rum liderliğinin yürütmekte olduğu iki yüzlü siyasetin altını çizdim. Yine 15 Ekim’de New York’ta Rum liderle gayri resmi yemekte bir araya geldiğimizde, bu siyasetin durması gerektiğini yüzüne söyledim. Devamında, adada yaptığımız görüşmelerde de Cenevre’de BM Genel Sekreteri’nin ev sahipliğinde düzenlenen gayri resmi görüşmede de tüm katılımcıların önünde bu konuyu yeniden gündeme getirdim.

Bu süre zarfında özel temsilcisinin ekibiyle birlikte yürüttüğü yoğun diplomasi trafiğinde, BM, AB ve adada bulunan büyükelçiler de dahil olmak üzere ilgili muhataplara konuyu detaylarıyla anlattığını dile getiren Tatar, “İlgili diplomatik çevrelerle yazılı olarak hususun detayları ve haksız hukuksuz uygulamalar paylaşıldı. Hukuk ekibim de en son mart ve nisan aylarında Strasburg’a giderek oradaki muhataplarını konu hakkında bilgilendirdi ve haziranda yine orada olacaklar” dedi.

-“Rum liderliği adanın geleceğiyle ilgili zihniyetini açık ediyor”

Tatar, mevcut durumun Rum liderliğinin adaya dair geleneksel zihniyetini yansıttığını belirterek, “Dünyayı bugüne kadar kandırdıkları yeter diyorum” dedi ve şöyle devam etti:

“1964 yılında ortaklık devletini gasp ettiler. Bunu yaparak başlattıkları silahlı saldırılarla insanlarımızı yerinden yurdundan ettiler. Her türlü haktan mahrum bırakılan halkımızı sistematik saldırılarla yok etmek istediler. Mallarını, mülklerini ya işgal ettiler ya da yakıp yıktılar. Bu yetmezmiş gibi 1974’te adayı Yunanistan’a bağlamaya kalkan bu faşist zihniyet, hak ettiği karşılığı almış ve 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatı sayesinde şu anda mevcut sınırlarımız belirlenmiştir.”

-“Biz onlar gibi yapmadık. Uluslararası sistemin talep ettiği bir mekanizma yarattık”

O tarihten itibaren adada kurulan yeni düzen sayesinde yeni yaşamlar oluştuğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Tatar, “Evet insanımızın da bir eve ve hayatını idame ettirecek bir gelire ihtiyacı vardı. Devletimizin ise ekonomik kalkınmasını sürdürmesi gerekiyordu. Siyasi sorun var diye oturup Rum tarafının gasp ettiği statüsüyle konfor alanını şekillendirmesini bekleyemezdik. Ancak biz onlar gibi yapmadık. Uluslararası sistemin talep ettiği bir mekanizma yarattık” şeklinde konuştu.

-“Rum tarafında insanlarımızın gidip hak arayacağı bir mekanizma hala daha yok”

Şimdilerde de TMK’nın etkinliğini daha da arttırmak için yoğun çaba içerisinde olduklarını vurgulayan Tatar, “Rum tarafında insanlarımızın gidip hak arayacağı bir mekanizma hala daha yoktur. Kurdukları düzen, Kıbrıslı Türklerin mülkiyet haklarını sürekli karşı çıktıkları kapsamlı çözümün ertesine bırakmıştır. Bu arada da halkımıza ait mallar ya bedeli ödenmeden kamulaştırılmış ya peşkeş çekilmiş ya da kılıfına uydurulmuş vasilik aracılığıyla çeşitli kullanımlara verilmiştir. Sonuç olarak bu haklar ihlal edilmiş ve bu hakların aranacağı bir yapı Güney’de kurulmamıştır” ifadelerini kullandı.

-“Rum lidere çağrı: Genel Sekreter’e verdiğin sözlere odaklan”

Konuşmasının sonunda Rum lidere, iş birliği imkanları üzerine çalışılan bugünlerde, BM Genel Sekreteri’ne verdiği taahhütlere odaklanması çağrısında bulunan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, adanın ihtiyaçlarının belli olduğunu vurguladı.

-“Bu düşmanca siyasetin devam etmesi halinde, Kıbrıs adasında iki taraf arasında geri döndürülemez yaralar açılması kaçınılmaz olacak”

“Kendisine bu konuda da iş birliğine hazır olduğumuz hem tarafımdan hem de Türkiye Cumhuriyeti tarafından söylenmiştir” diyen Tatar. “Bu baskıcı düşmanca siyasetine devam etmesi halinde, Kıbrıs adasında iki taraf arasında geri döndürülemez yaralar açılması kaçınılmaz olacaktır” ifadelerini kullandı.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Kıbrıs

Elektrik Müteahhitleri Birliği’nden havuz motor odalarıyla ilgili uyarı: “Yaz aylarında yangın ve çarpılma riski yükseliyor”

Published

on

By

Kıbrıs Türk Elektrik Müteahhitleri Birliği (KTEMB) yaz aylarında havuz motor odalarında elektrikle ilgili risklerin arttığına dikkat çekerek, önlemlerle ilgili hatırlatmada bulundu.

Kıbrıs Türk Elektrik Müteahhitleri Birliği’nin yazılı açıklamasında, havuz motor odalarında elektrikle ilgili risklerin özellikle yaz aylarında yüksek nem, yoğuşma, ısı ve korozyon gibi etkenlerle birleştiğinde ciddi yangın ve elektrik çarpması tehlikesi yarattığına dikkat çekildi.

Açıklamada, motor odasının elektrik odası olduğu hatırlatılırken, nemli ortamda çalışan tüm panoların IP koruma sınıfına uygun olması gerektiği vurgulandı.

Kaçak akım rölelerinin her yıl test edilmesi, pompaların çalışma sürelerinin izlenmesi, aşırı ısınmaya karşı termik korumanın devrede olması gerektiğinin belirtildiği açıklamada,  motor odasına yetkili kişiler dışında kimsenin girmemesi, ıslak elle pano kapağına dokunulmaması uyarısında bulunuldu.

Havuz motor odalarında elektrik kaynaklı risklere de işaret edilen açıklamada, yüksek nem ve yoğuşmanın elektrik panolarında yalıtım zafiyetine ve kısa devreye neden olabileceği, kablolarda ark oluşum riskini artırabileceği belirtildi.

Özellikle ıslak alanlarda topraklamanın kritik önemde olduğunun vurgulandığı açıklamada, koruma sistemleri yetersizse kaçak akımların ölümcül olabileceğine de dikkat çekildi.

Kabloların suya ve buhara dayanıklı olmamasının yangın veya çarpılma riskini artırdığının ifade edildiği Elektrik Müteahhitleri Birliği açıklamasında, aşırı çalışan pompaların motor sargılarında ısınma ve kontaktörlerde yapışmaya yol açabileceği de hatırlatıldı.

TAK/BRT

Devamını Oku

Kıbrıs

Çatalköy-Değirmenlik anayolundaki kazaların engellenmesinin ele alındığı “Dağ Yolu İnisiyatifi Toplantısı” düzenlendi

Published

on

By

Çatalköy-Esentepe Belediyesi, yıllardır ölümlü kazalarla gündemden düşmeyen Çatalköy Değirmenlik Anayoluyla ilgili sorunlar ve kazalara karşı çözüm yaratılması konusunda ülkede inisiyatif yaratmak amacıyla, ilgili kurum ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getiren bir toplantı düzenledi.

Acapulco Resort Otel’de yer alan toplantıya, bazı milletvekilleri, belediye başkanlar, ilgili kurum ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri katıldı.

Çatalköy Esentepe Belediye Başkanı Ceyhun Kırok, amaçlarının kavga ederek bir iş yapmak değil, tam tersi Ulaştırma Bakanlığı, Karayolları Dairesi,  birlikler, oda başkanlarından destek alarak,  ciddi çalışan bir örgütlenme içinde yolun bir an önce sağlıklı bir ulaşım yolu olmasına katkı sağlamak olduğunu vurguladı.

Çatalköy Değirmenlik yolundaki sorunların vatandaşların yaşamlarını tehdit eden bir boyuta ulaştığını dile getiren Kırok,  9 yıldır göreve gelen tüm hükümetlerin, bahis konusu yolla ilgili sözler verdiğini kaydetti.  

Yalnızca son altı ayda, 1 Ocak-30 Haziran tarihleri arasında bölgede 23 trafik kazası yaşandığını belirten Kırok, “Ama maalesef hâlâ bu konuda bir arpa boyu yol kat edemedik. Hepimiz birbirimize sadece nedenler sunuyoruz” diyerek gelinen noktaya tepki gösterdi.

Geçmişte söz konusu güzergahla ilgili tünel projesi olduğunu, duble yol projesinin üç şeride düştüğünü, daha sonra da yolun mevcut 2 şeridinin genişletilerek iyileştirilmesinin gündeme geldiğini anımsatan Kırok, bugün mevcut yolun bile çökme aşamasına geldiğini anlattı. 

Yolun özellikle Arapköy mevkiinde altyapısının çöktüğünü, bazı bölgelerde yağmur suları nedeniyle zemin boşaldığını, bariyerlerin çökerek dere yataklarına düştüğünü kaydeden Kırok, adım atılmaması halinde daha ciddi kazaların yaşanacağını aktardı.

Toplantıya Ulaştırma Bakanı ve Karayolları Dairesi Müdürü’nü de davet ettiğini belirten Kırok, “Neden bu ihalesi yapılmış yol bir türlü yapılamadı? Engeller neler? İstimlak mı? Parasal sorunlar mı? Yoksa bu işi üstlenecek firma mı yok?” diye sordu.

Yaptığı çağrının ardından birçok kişi ve kurumdan destek mesajları aldığını, bazı firmaların iş araçlarını bile gönüllü olarak vermeye hazır olduklarını söyleyen Kırok, belediyenin sınırlı imkânlarına rağmen yol kenarındaki temizlik çalışmalarını kendilerinin üstlendiğini ifade etti.

Çatalköy Değirmenlik yolunun, yaşamları tehdit eden bir ölüm yoluna dönüştüğünü  ve artık bu soruna ivedilikle çözüm üretilmesi gerektiğini vurgulayan Kırok, buna öncülük etmek için adım attıklarını  ifade etti.

Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Genel Başkanı Seran Aysal da konuşmasında, vatandaşın trafik güvensizliği nedeniyle canına zarar gelmesinin kabul edilebilir bir konu olmadığını kaydetti. Merkezi yönetimin yollar konusunda adım atması gerektiğine dikkat çeken Aysal, yolun fiziki olarak bittiğini kaydetti.

Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, Girne Değirmenlik yolunun yıllardır yapılmamasının nedeniyle ciddi sorunlar yaşandığını belirterek, sorunun hem sosyal hem ekonomik açıdan bütünlüklü olarak projelendirilerek çözülmesi gerektiğini kaydetti. 

Yol için gerekli kaynağın geleceği yerin belli olduğunu söyleyen Gürcafer, çalışmanın projelendirilmesi aşamasına,  KKTC’deki paydaşların çok boyutlu şekilde müdahil olarak, projenin rant amaçlı değil doğru amaca hizmet edecek bir projeye dönüşmesi sağlanması gerektiğini vurguladı.

Değirmenlik Akıncılar Belediye Başkanı Ali Karavezirler de, Dağyolu olarak bilinen  Girne Değirmenlik anayolunun yıllardır güvenli bir hale getirilemediğini belirterek, en  büyük sorunun istimlakler konusu olduğunu ifade etti.

Yıllardır göreve gelen hükümetlerin, bu konuda hiçbir adım atmadığını dile getiren Karavezirler, bugün toplantıyla oluşturulan inisiyatif ve hazırlanacak sonuç bildirgesinin itici güç yaratmasını diledi.

25 ton sınırlamasına rağmen, her gün yolu 40-45 tonluk araçların kullanmasının, yolda ciddi bir tahribata yol açtığını kaydeden Karavezirler, taş ocaklarının bulunduğu beldeler olan Değirmenlik Akıncılar ve Dikmen Belediyelerinin ilgili bakanlıkla çıktıkları kantar ihalesinin 2 ay içinde sonuçlanacağını anımsattı.

Girne Değirmenlik yolunun yapılmasıyla ilgili merkezi hükümetin artık somut adım atması gerektiğini vurgulayan Karavezirler, belediye olarak projede her türlü sorumluluğu almaya hazır olduklarını belirtti. 

Girne Belediye Başkanı Murat Şenkul da, Girne Değirmenlik anayolundaki sıkıntının, ülkedeki hızlı gelişime altyapının ayak uyduramamasından kaynaklanan sorunlardan biri olduğunu vurgulayarak, hayati boyuta ulaşan sorunun yıllar önce çözülmüş olması gerektiğini ifade etti.

Ülkede yapılan her şeyin popülizmle şekillendiğini, bugün yaratılan koşulların sebebinin de siyasal tercihler olduğunu ifade eden Şenkul, bu sebeple konuyu siyasi zeminden uzaklaştırarak çözüm aramanın tatmin edici bir sonuç vermeyeceğini söyledi.

Yolda yaşanan kazalarla ilgili sadece kamyoncular, taş ocakları, betoncuları günah keçisi ilan etmenin doğru bir yaklaşım olmadığını, suçlunun gerek siyasi tercihler gerekse farklı sebeplerle, ülkenin önceliği olan altyapıların planlamasını yapmayan toplumun geneli olduğunu kaydeden Şenkul,  ülkede bu zihniyetin değişmesi gerektiğini belirtti.

Kıbrıs Türk Otelciler Birliği Başkanı Dimağ Çağıner, Girne Değirmenlik Anayolundan kaynaklanan sorunların ticari kaygılar, turizm sektörüne yaratılan sıkıntıları aşarak,  vatandaşlar için hayati tehdit boyutuna ulaştığını kaydederek, bu sorunun çözümünün ülkenin önceliği olması gerektiğini dile getirdi.

2026 yılında bölgede 3 otelin daha hizmete gireceğini, bunun da bölgede trafik yoğunluğu ve kaza ihtimalini daha da arttıracağını söyleyen Çağıner, bunun engellenmesi gerektiğini söyledi.

Toplantıda merkezi yönetimden katılım olmamasını eleştiren Çağıner, “Amacımız  kaliteli  lüks yolarda  gitmek değil,   canımızı koruyarak  seyahat etmek” diyerek bu sorunun çözülebilmesi için merkezi, yerel yönetim ilgili kurum kuruluş ve sivil toplum örgütlerinin iş birliğinin büyük önem taşıdığını vurguladı.

CTP Milletvekili Sami Özuslu da konuşmasında, vizyon, kısa, orta ve uzun vadeli planlamaların olmadığı yerlerde atılacak adımların, günü birlik tedbirler olmaktan öteye gidemeyeceğini vurgulayarak, trafik kazaları konusunda ciddi mücadele vererek, ülkede, ölümleri minimuma çeken ülkelerin örnek alınması gerektiğini vurguladı.

Mevcut hükümetin, söz konusu yol için sırasıyla, duble yol, 3 şerit, sonra tünel projelerini ortaya attığını, ardından mevcut 2 şeridinin genişletilerek iyileştirilmesi için ihaleye çıkıldığını ancak bunun da yarım kaldığını dile getiren Özuslu, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanlığı, Trafik Dairesi ve Karayolları dairesi temsilcilerinin toplantıya katılmamasını eleştirdi.

Dağ yolunun katliam gibi kazaların yaşandığı bir ölüm yoluna dönüştüğünü dile getiren Özuslu, hayat bulacak projelerin, ülke  hassasiyetleri ve ihtiyaçları doğrultusunda ,ülkedeki şehir plancıları , mühendisler ve yetkili merciler tarafından değil, Ankara’dan hazırlandığı sürece amaca hizmet edecek başarılı  altyapı projelerinin hayat bulmasının zor olduğunu söyledi.

Ülkede ciddi bir plansızlık yaşandığını, nüfusun son olarak asker ve öğrenciler hariç 590 bin  olarak kayıtlı araç sayısının da 450 bin olarak açıklandığını anımsatan  Özuslu, küçük yaşlarda ailesini bir trafik kazasında kaybeden ve  bunun acısını yaşayan bir birey olarak bu konuda bir an önce adım atılmasını istedi.

Kıbrıs Türk Makine Mühendisleri Odası Başkanı Ayer Yarkıner, son 2 yılda trafikte can kaybının iki buçuk katı arttığını anımsatarak, odanın 5 yılını güvenli trafik ve güvenli ulaşım konusuna konsantre olarak, 2019 ve 2025’yıllarında 2 çalıştay gerçekleştirdiğini kaydetti.

Trafiğin kan gölüne dönmesinin  sadece yollara bağlanamayacağını  dile getirerek, ülkede  yollar araçlar, yasalar, sürücülerin hiç birinin  güvenli trafik için yeterliliği olmadığını vurgulayan Yarkıner, odanın hazırladığı teknik raporla ilgili sunum gerçekleştirdi.

Yarkıner’in konuşmasının ardından, Çatalköy Esentepe Belediye Başkanı Ceyhun Kırok’un çağrısıyla gerçekleşen toplantıda,  oda temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, birlikler, dernekler, bölge halkının katılımıyla gerçekleşen toplantıda, teknik çalışmaya geçildi.

Toplantının ardından hazırlanacak sonuç bildirgesi ise, daha sonraki günlerde Bayındırlık ve Ulaştırma bakanlığı ve kamuoyuyla paylaşılacak.

Devamını Oku

Kıbrıs

Hemşireler ve Ebeler Sendikası, pazartesi Dr. Burhan Nalbantoğlu ile Girne Akçiçek hastanelerinde bir günlük uyarı grevine gidiyor

Published

on

By

Kıbrıs Türk Hemşireler ve Ebeler Sendikası, sağlıktaki talepleri yerine getirilmediği gerekçesiyle, pazartesi günü Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi ile Girne Akçiçek Hastanesi’nde bir günlük uyarı grevi yapacağını duyurdu.

Sendikadan yapılan yazılı açıklamaya göre, her iki hastanede yoğun bakım servisleri haricinde, poliklinik servisleri ile tüm birimlerde 07.00–14.00 saatleri arasında grevde olunacak.

Ek mesaiye kalmama eylemi ise üyelerin kendi kararına bağlı olarak Kıbrıs Türk Hemşireler ve Ebeler Sendikası’nın üyelerinin bulunduğu tüm hastanelerde yapılacak.

Taleplerinin sadece sağlık çalışanları için değil nitelikli sağlık hizmetine erişim için elzem olduğunu kaydeden Kıbrıs Türk Hemşireler ve Ebeler Sendikası, grev nedenlerini ise şöyle sıraladı:

“Kamu Sağlık Çalışanları Yasası uyarınca kişisel ödenek, özel tahsisat ve görev ödeneği alma haklarına ilişkin kurallar çerçevesinde Kıbrıs Türk Hemşireler ve Ebeler Sendikası’nın hazırladığı yasa değişiklik önerisinin yürürlüğe girmesi için gerekli çalışmaların yapılmaması; hemşire lojmanlarının yıkılması ve yerine yenisinin yapılmayacağının açıklanması; Kamu Sağlık Çalışanları Yasası kapsamındaki sınav tüzüğünün Kamu Görevlileri Yasası’ndan ayrılarak yeniden düzenlenmemesi; nöbet devri sırasında kaybedilen zamanın çalışma saatlerine eklenmemesi; ameliyathanede çalışan hemşirelere radyasyon izni verilmemesi; ek mesailerin zamanında ödenmemesi; personel eksikliklerinin giderilmemesi, hemşire ile ebelerin iş yükünün sürekli artırılması; geçici personelin haklarını güvence altına alacak yasanın Meclis’ten geçirilmemesi; yönetim kadrolarının baskı uygulamaları ve geçmiş dönemde anlaşma sağlanan Uzlaşı Kurulu kararlarına uyulmaması..”

 

Devamını Oku

Trending

Reklam