Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda güncel konuşmalar sürüyor…Taçoy:Türkiye ile parayı kullanma anlaşması imzalamak gerekiyor

Published

on

Türkiye ile parayı kullanma anlaşması imzalamak gerektiğini vurgulayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hasan Taçoy, hayat pahalılığı ve enflasyonun kontrol altında tutulabilmesi için Maastricht Kriterleri gibi bir anlaşmaya ihtiyaç olduğunu kaydetti.

 

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda güncel konuşmalar sırasında   Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hasan Taçoy konuşmalara yanıt vermek üzere kürsüye çıktı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hasan Taçoy, tartışmanın boyutunun farklı olması gerektiğini söyleyerek, önceki hükümet dönemlerinde Türkiye ile enflasyonu denk tutabilmek için hane halkı gelirlerinden olan uçak bileti, kira, ulaşım gibi kalemleri de takibe aldıklarını, hayat pahalılığının 2020’de Türkiye’ye göre 0,1 puan aşağıda olduğunu tespit ettiklerini dile getirdi.

Hane halkı gelirleri hesaplanırken de-facto ve de-jure nüfusun ayrıştırılmadığını dile getiren Taçoy, öğrenci ve işçi sayısının öğrenci sayısına göre yüksek olduğunu, bunun da göz önüne alınması gerektiğini kaydetti.

Taçoy yurt dışında da hesaplamaların bu şekilde yapıldığını anlattı. Türkiye’yle olan fiyat farkına değinen Taçoy Türkiye’de düşük gelirlinin daha ucuza mal bulmasının mümkün olduğunu ancak KKTC’de durumun böyle olmadığını, her noktada fiyatların benzer olduğunu söyledi.

“Kendi kendimize kural koymamız gerektiği doğrudur. Türkiye ile parayı kullanma anlaşması imzalamak gerekir” diyen Taçoy, hayat pahalılığı ve enflasyonun kontrol altında tutulabilmesi için Maastricht Kriterleri gibi bir anlaşmaya ihtiyaç olduğunu kaydetti.

Yapılacak her artışın sonraki dönemde başka artışlara neden olacağının unutulmaması gerektiğini dile getiren Taçoy, son yıllara ait hesapların en kısa sürede Meclis’e geleceğini ancak bu rakamlar gelmeden önceki dönemdeki yetkililerin onayından geçmesi gerektiğini söyledi.

 

Daha sonra CTP Girne Milletvekili Fikri Toros “Euro endeksli muhasebe ve mali varlık yapılarına dönüşüm” başlıklı konuşma yaptı.

TL kullanımı nedeniyle tedavülde olan paranın değeri ve faizi konusunda KKTC’nin kontrolü olamadığını, sadece mali politikaların uygulanabildiğini, bunun tek enstrümanının da bütçe yasaları olduğunu kaydetti.

Aşırı enflasyon kaynaklı krizlere rağmen TL kullanımının bir siyasi tercih olarak kalmaya devam ettiğini söyleyen Toros, değeri sürekli dalgalanan bir para birimi kullanırken sürdürülebilir bir makroekonomik hedeflere ulaşılamayacağını anlattı.

Dar ve sabit gelirli emekçilerin işletmelerle birlikte ekonomik koşulların kötüleşmesini çaresizce izlediğini belirten Toros, hükümetlerin günü birlik palyatif tedbirler alarak esas sorunu daha kronik hale getirdiğini anlattı.

KKTC’nin AB toprağı olan ancak müktesebatı askıda olan bir ülke olduğunu dile getiren Toros, Euro’ya geçiş şartlarına işaret etti, olası bir çözüm halinde bu şartların nasıl yerine getirileceğinin merak konusu olduğunu belirtti.

Böyle bir durumda KKTC için istisnalar yapılması gerekeceğini ifade eden Toros, böylesi bir durumda atılması gereken adımlara işaret etti, bunlarının tümünün kapsamlı hazırlık isteyen adımlar olduğunu söyledi.

Bu noktada teknik ön hazırlıkların kararlılıkla yürütülmesi gerektiğini anlatan Toros, siyasilerin bu kapsamda gereken adımları atması gerekliliğini ifade etti.

Türkiye’deki kur korumalı mevduat uygulamasına işaret eden Toros, Euro endeksli muhasebe ve mali varlık yapılarının gündeme gelmesinin elzem olduğunu kaydetti.

En azından kamu açığı konusunda Maastricht Kriterlerinin yerine getirilmesinin önemine işaret eden Toros, Euro’ya geçiş konusunda planlı bir geçiş sürecinin reformsal anlamında yararına değindi.

“Kıbrıs Cumhuriyeti”nin Ercan Havalimanı ve Mağusa Limanı’na uyguladığı yaptırımlara işaret eden Toros, bunun dış ticaret ve turizm sektörüne yaptığı zarara değindi.

Bu bağlamda, Mağusa Limanı, kapalı Maraş ve Ercan Havalimanı’nıyla ilgili düzenlemeleri de içeren, basında da yer alan, güven yaratıcı önlem paketine dair Kıbrıs Rum liderliğinin samimi ve kararlı bir istişareye hazır olduğunu temenni ettiğini kaydetti.

Toros böyle bir paketin hayata geçmesinin turizm ve ticaret sektörüne ciddi yarar sağlayacağını anlattı, bu konunun acilen ele alınması gerektiğini söyledi.

Öte yandan bunların kapsamlı çözümü hiçbir şekilde ikame etmemesi gerektiğini de dile getiren Toros, hükümete palyatif tedbirler yerine, gerçek sorununun köküne inme çağrısı yaptı.

 

Sağlık Bakanı Ali Pilli de yanıt vermek üzere kürsüye çıktı. Dile getirilen sıkıntıların çözülmesi için hem hükümet hem muhalefetin öneriler yaptığını anlatan Pilli öte yandan sorunların bir türlü önüne geçilemediğini anlattı.

Sorunların çözümü aşamasında hükümet kadar muhalefete de görev düştüğünü söyleyen Pilli, birlik beraberlik içinde, tartışmalar da yapılsa, sorunların giderilmesi için çözüm yaratılması gerektiğini belirtti.

Pilli’nin konuşmasının bitmesiyle yerinden söz alan CTP Milletvekili Doğuş Derya, konuşma konularıyla ilgili bakanların Meclis’te bulunmadığını söyleyerek, denetim gününde böyle bir tablo olmasını eleştirdi.

Pilli’nin konuşmasına yanıt vermek için kürsüye çıkan CTP Milletvekili Fikri Toros, CTP olarak muhalefetin sorumluluğunu yerine getirmediğinin ima edilmesinin kendisini üzdüğünü belirtti.

Toros CTP olarak sorunlara sundukları çözüm önerilerinden örnekler verdi.

TL kullanıldığı müddetçe enflasyonu durdurmak için Euro kullanımının tartışılmasının zorunlu olduğunu ifade eden Toros, başka bir ülkenin parası kullanıldığı müddetçe, yaşanacak enflasyonun çarpan etkisiyle ithal edilmesinden başka bir şeyin mümkün olmadığını kaydetti.

Toros, içinde olunan koşullarda Euro endeksli bir düzene geçmenin yegane çözüm olduğunu söyledi.

 

Ardından CTP Lefkoşa Milletvekili Ürün Solyalı, “Ekonomide ve demokraside kontrolsüz fakirleşme” başlıklı konuşma yaptı.

Solyalı, günlük hayatın her anında, pahalılık ve fakirleşmenin konuşulduğunu kaydetti.

Toplumun büyük bir yüzdesinin açlık sınırına yakın şekilde yaşadığını söyleyen Solyalı, çoğu kişinin büyük bir sihirbazlıkla ayın sonunu getirdiğini ifade etti, “bu çığlığın yetkililer tarafından duyulmadığını” belirtti.

Hükümeti dar kesimliye dair hiçbir adım atmamakla suçlayan Solyalı, dünyanın diğer ülkelerinin de pandemi ve savaş nedeniyle ekonomik sorun yaşadığını ancak sosyal devletlerin kendi gelirlerinden feragat ettiğini, sosyal politikalar geliştirdiğini ancak KKTC’de durumun böyle olmadığını kaydetti.

Ülkedeki fakirleşmenin rakamlara yansıdığını kaydeden Solyalı, artan fiyatlara işaret ederek, dar gelirlinin yalnız bırakıldığını anlattı.

Yaşanan durumla ilgili hükümet tarafından bir çözüm önerisi sunulmadığını ifade eden Solyalı, yaşananların intiharlar ve sosyal patlamalar getireceğini kaydetti.

Bu hafta insanların sokaklara yaşam mücadelesine tutunabilmek için tutunacağını ifade eden Solyalı, hükümete “ne cevap vereceğinizi umarım düşünmüşsünüzdür” dedi.

“Alkol zammına ne bahane bulabilirsiniz” diye soran Solyalı, bu konudaki çekincenin Başbakan tarafından da ifade edildiğini söyledi, bu zammın başka sektörlere de yansıyacağını kaydetti, bu zammın geri çekilmesinin çok önemli olduğunu belirtti.

Solyalı bunun kültüre saldırı olarak da değerlendirilebileceğini kaydetti.

İthalatta kur uygulaması tüzüğünün Bakanlar Kuruluna kur sabitleme yetkisi tanıdığını, böylece devletin kendi gelirlerinden feragat ederek ucuzluk sağlayabileceğini anlattı.

Krizden en çok etkilenenlerin kadınlar ve gençler olduğunu, bu konuda hükümetten henüz bir açıklama duymadıklarını belirten Solyalı, bu konuda atılacak adımları beklediklerini kaydetti.

İthalat ve ihracatın savaştan etkileneceğinin aşikar olduğunu dile getiren Solyalı bu konuda ne gibi adımlar atılacağına dair de herhangi bir açıklama duymadığını söyledi.

FİF’in doğru zeminde kullanılması konusunda CTP Milletvekili Devrim Barçın’ın konuşmasına işaret eden Solyalı, bu konuda Barçın’ın açıklamalarına katıldığını anlattı.

“Dar gelirli hayat şansı bulmayı bekliyor ve hükümetten de bunları bekliyor” diyen Solyalı, “demokrasi anlamında da fakirleşme” olduğunu öne sürdü.

Cumhurbaşkanlığı ve hükümet tarafından gazetecilere yapılan baskılara işaret eden Solyalı, “Bunlar demokrasimizi fakirleştiren, tahammülsüzlüğü bizlere dikte ettiren şeyler” dedi bunlara tahammül etmeyeceklerini dile getirdi.

Daha sonra HP Genel Başkanı Kudret Özersay, “Zamların ve fakirleşmenin mantıksızlığı” başlıklı konuşma yaptı.

Maliye gelirlerini artıracağını düşünerek hükümetin birtakım adımlar attığını ancak bu adımlar nedeniyle gelirlerde daralma yaşanacağının anlatıldığını söyleyen Özersay, Meclis’in denetim görevinin hiçe sayıldığını ifade etti.

Konu başlıkları yazıldığında ilgili bakanların kendileriyle ilgili konuları görme şansı olduğunu, ilgili bakanın Meclis’te olmasının denetim görevinin yerine getirilmesi açısından önemli olduğunu anlattı.

Polis teşkilatındaki, görev riski ödeneği ve emeklilikle ilgili mağduriyetlerin giderilmesi için konunun komitelere getirilmesi ve çözülmesi için HP olarak her türlü desteği vereceklerini dile getiren Özersay, öte yandan kamunun başka kesimlerde yaşanan benzer sorunlar olduğunu kaydetti.

Özersay altıncı barem üzerinden emekli olan sosyal sigorta emeklilerinin asgari ücretten az emeklilik aldığını, sosyal yardım maaşı alanların ise açlık sınırı altında maaş aldığını söyleyerek polis teşkilatının sorunlarını çözerken bunların da çözülmesi gerektiğini anlattı.

GKK ve Sivil Savunma Teşkilatı Başkanlığındaki görev riski ödeneklerinin de gözden geçirilmesi gerektiğini dile getiren Özersay, farklı barem altından polis çavuşu olarak istihdam edilenlerin de maaş farkı yaşadığını kaydetti.

Benzer adaletsizliklerden örnek veren Özersay, adaletsizlikleri bir bütün olarak ele almak gerektiğini söyledi.

Belediyeler reformu bağlamında son günlerde seslerin yükseldiğini ancak içeriğin de ele alınması gerektiğini dile getiren Özersay, reform ilk açıkladığında Çamlıbel bucağında da belediye olacakmış gibi bir atıf yapıldığını ancak tasarının bölgedeki köyleri Lapta’ya bağlama yönünde olduğunu dile getirdi.

15 civarında bölge muhtarının Başbakan Sucuoğlu’ndan randevu beklediğini anlatan Özersay hükümetten bu insanları dinlemesini istedi.

Konunun, bölgede nüfusun ne kadar olduğu, askeri birliklerdeki askerlerin de bu rakama eklenip eklenmemesi gerektiği, dağın bir tarafın tarım bir tarafının turizm merkezli olduğunun göze alınarak ele alınması gerektiğini söyleyen Özersay, konunun sağlıklı şekilde masaya yatırılması gerektiğini anlattı.

Belediyelerin yetkilerinin artırılacağı, böylece gelirlerinin de artacağının söylendiğini ancak yapılacak değişimle gelirin ne kadar artacağının ve hizmetin nasıl götürüleceğinin ortaya konabilmesi gerektiğini kaydetti.

Eğer haziranda bu adım atılacaksa, herkesin üzerinde uzlaştığı belediyelerin ilk adımda ele alınması, bazı belediyelerin de seçim sonrasına bırakılmasının yararlı olabileceğini söyleyen Özersay konuyla ilgili ortak bir komite kurulursa HP’nin elinden geleni yapacağını ancak Anayasa’ya aykırı adım atılmasına destek vermeyeceklerini belirtti.

Yerinden söz alan UBP Milletvekili Özdemir Berova, bazı adımların atılması sonucu polis kadrolarında yaşanabilecek azalmaya işaret etti.

Çamlıbel bucağının ihmal edilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını belirten Berova, Çamlıbel’de hizmet binası olabileceğini, buna yeni birleştirilmiş belediyelerin, belediye meclislerinde karar vereceğini söyledi.

Özersay ise böyle pratik bir konunun tasarıda yer almamasını eleştirerek, kendisinin muhtarların sorunlarını dile getirdiğini bunu da muhtarların Başbakan’la görüşemedikleri için yaptığını söyledi.

Özersay’ın saydığı mağduriyetlerin gündeme getirilip getirilmeyeceğini sorması üzerine Berova ilgili mali kaynak bulunursa konunun çözülmesi için adım atılacağını belirtti.

Halkın alım gücünün ciddi şekilde düştüğünü dile getiren Özersay özellikle sosyal sigorta emeklilerinin maaşının asgari ücretin altına düşmesi hakkında adım atılmasının elzem olduğunu vurguladı.

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Irak’ın orta ve güney kesimi tamamen elektriksiz kaldı

Published

on

By

Irak’ın orta ve güney kesiminde elektrikler tamamen kesildi. Başkent Bağdat başta olmak üzere ülkenin orta kesimindeki kentler ile güneydeki şehirlerde aniden elektrik kesintisi yaşandı.

Elektrik kesintilerine ilişkin Elektrik Bakanlığından ya da diğer ilgili kurumlardan henüz bir açıklama yapılmaması dikkati çekti.

Irak’ta ulusal elektrik hizmeti günlük ancak ortalama 5 ila 8 saat verilebiliyor.

Ülkede yıllardır çözüm bulunamayan elektrik kesintileri sorununa karşı çevre kirliliğine neden olan ücretli mahalle jeneratörleri devreye giriyor.

Devamını Oku

Dünya

Azerbaycan ile Ermenistan’ın parafladığı barış anlaşmasının metni açıklandı

Published

on

By

Azerbaycan ile Ermenistan’ın Beyaz Saray’da parafladığı “Barış ve Devletlerarası İlişkilerin Kurulmasına İlişkin Anlaşma”nın metni kamuoyuyla paylaşıldı.

Anlaşma metni, ABD Başkanı Donald Trump’ın ev sahipliğinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Washington’da gerçekleştirdiği üçlü zirvede 2 ülkenin dışişleri bakanları tarafından paraflanmıştı.

Azerbaycan ve Ermenistan dışişleri bakanlıklarınca eş zamanlı olarak paylaşılan ve 17 maddeden oluşan anlaşma metni şöyle:

Madde 1 – Taraflar, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin cumhuriyetleri arasındaki sınırların, ilgili bağımsız devletlerin uluslararası sınırları haline geldiği ve uluslararası toplum tarafından bu şekilde tanındığı teyit ederek birbirlerinin egemenliğini, toprak bütünlüğünü, uluslararası sınırlarının dokunulmazlığını ve siyasi bağımsızlığını tanıyor ve bunlara saygı gösteriyor.

Madde 2 – Taraflar, Madde 1’e tam uyarak, birbirlerine karşı hiçbir toprak iddialarının olmadığını teyit ediyor ve gelecekte de böyle bir iddiada bulunmayacaklarını onaylıyor. Taraflar, diğer tarafın toprak bütünlüğünü veya siyasi birliğini tamamen veya kısmen bölmeyi ya da zayıflatmayı amaçlayan herhangi bir eylemi planlamak, hazırlamak, teşvik etmek ve desteklemek dahil hiçbir eylemde bulunmayacaktır.

Madde 3 – Taraflar, karşılıklı ilişkilerinde, diğer tarafın toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanmaktan veya güç kullanma tehdidinde bulunmaktan ya da Birleşmiş Milletler Şartı’na aykırı herhangi bir şekilde hareket etmekten kaçınacaktır. Taraflar, kendi topraklarının üçüncü bir tarafça diğer tarafa karşı BM Şartı’na aykırı biçimde güç kullanımı amacıyla kullanılmasına izin vermeyecektir.

Madde 4 – Taraflar, birbirlerinin iç işlerine karışmaktan kaçınacaktır.

Madde 5 – Taraflar, bu anlaşmanın her iki tarafça onaylanmış şekillerini teati etmesinden sonra _____ gün içinde, 1961 ve 1963 tarihli Viyana Diplomatik ve Konsolosluk İlişkileri Sözleşmeleri hükümlerine uygun olarak aralarında diplomatik ilişkiler tesis edecektir.

Madde 6 – Taraflar, bu anlaşmanın 1. maddesi kapsamındaki yükümlülüklerini tam olarak yerine getirerek, devlet sınırının belirlenmesi ve işaretlenmesine ilişkin anlaşmanın sonuçlanması için ilgili komisyonlar aracılığıyla iyi niyetle müzakereler yürütecek.

Madde 7 – Taraflar, ortak sınırları boyunca üçüncü bir tarafın kuvvetlerini konuşlandırmayacaktır. Taraflar, ortak sınırlarının belirlenmesi ve ardından işaretlenmesi süreci tamamlanana kadar, sınır bölgelerinde güvenlik ve istikrarı sağlamak amacıyla, askeri alan da dahil olmak üzere, karşılıklı olarak üzerinde anlaşılmış güvenlik ve güven artırıcı tedbirleri uygulayacaktır.

Madde 8 – Hoşgörüsüzlük, ırkçı nefret ve ayrımcılık, ayrılıkçılık, şiddet içeren aşırılık ve terörizmin tüm biçimlerini kınayan taraflar, kendi yetki alanlarında bu gibi durumlarla mücadele edecek ve ilgili uluslararası yükümlülüklerine uyacaktır.

Madde 9 – Taraflar, her iki tarafın da dahil olduğu silahlı çatışmalardan kaynaklanan kayıp kişiler ve zorla kaybetme vakalarını çözmek için, doğrudan veya uygun olduğu durumlarda ilgili uluslararası kuruluşlarla işbirliği yaparak, söz konusu kişiler hakkında mevcut tüm bilgilerin paylaşımı da dahil olmak üzere önlemler alacaklardır.

Bu bağlamda, taraflar, ilgili kişilerin akıbetinin açıklığa kavuşturulmasının, uygun olduğu durumlarda kalıntılarının aranması ve iade edilmesinin ve gerekli soruşturma tedbirleri yoluyla onlar için adaletin sağlanmasının, uzlaştırma ve güven oluşturma aracı olarak önemini kabul etmektedirler. Bu konudaki ilgili yöntemler, ayrı bir anlaşmada ayrıntılı olarak görüşülecek ve kararlaştırılacaktır.

Madde 10 – Taraflar, ekonomi, transit ve ulaştırma, çevre, insani ve kültürel alanlar da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda işbirliği kurmak amacıyla karşılıklı çıkarlara ilişkin ilgili konularda ayrı anlaşmalar akdedebilirler.

Madde 11 – Bu anlaşma, tarafların uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletlerin diğer üye devletleriyle akdettikleri antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel getirmeyecektir. Her bir taraf, kendisi ile herhangi bir üçüncü taraf arasında yürürlükte olan uluslararası anlaşmaların, bu anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerine halel getirmemesini sağlayacaktır.

Madde 12 – Taraflar, ikili ilişkilerinde uluslararası hukuka ve bu anlaşmaya göre hareket edeceklerdir. Taraflardan hiçbiri, bu anlaşmayı uygulamamak için kendi iç hukukunun hükümlerini gerekçe olarak kullanmayacaktır. Taraflar, bu anlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce, Viyana Antlaşmalar Hukuku Sözleşmesi (1969) uyarınca, bu anlaşmanın amacına ve hedefine aykırı herhangi bir eylemde bulunmaktan kaçınacaklardır.

Madde 13 – Taraflar, bu anlaşmanın tam olarak uygulanmasını garanti eder ve bu anlaşmanın uygulanmasını izlemek üzere ikili komisyon kuracaklardır. Bu komisyon, taraflar arasında kararlaştırılacak usullere göre faaliyet gösterecektir.

Madde 14 – Taraflar, uluslararası hukuk ve karşılıklı ilişkilerinde kendilerini bağlayan antlaşmalar kapsamındaki hak ve yükümlülüklerine halel gelmeksizin, bu anlaşmanın yorumlanması veya uygulanmasıyla ilgili her türlü uyuşmazlığı, 13. maddede belirtilen komisyon aracılığıyla da dahil olmak üzere doğrudan istişareler yoluyla çözmeye çalışacaklardır. Bu istişareler altı ay içinde karşılıklı olarak kabul edilebilir bir sonuç vermezse, taraflar uyuşmazlığın barışçıl yollarla çözülmesi için diğer yollara başvuracaklardır.

Madde 15 – Taraflar, 14. maddeye halel gelmeksizin, bu anlaşmanın imzalanmasından önce aralarında herhangi bir hukuki temele dayalı olarak var olan tüm devletlerarası iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri, yargılamaları ve uyuşmazlıkları, bu anlaşmanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde geri çekecek, sonlandıracak veya başka bir şekilde çözüme kavuşturacak ve birbirlerine karşı bu tür iddiaları, şikayetleri, itirazları, talepleri ve yargılamaları başlatmayacaktır ve taraflardan herhangi birine karşı herhangi bir üçüncü tarafça başlatılan bu tür iddialara, şikayetlere, itirazlara, taleplere ve yargılamalara hiçbir şekilde dahil olmayacaklar. Taraflar, bu anlaşmaya aykırı olarak birbirlerine karşı diplomatik, enformasyon ve diğer alanlarda düşmanca adımlar atmayacak, bunları teşvik etmeyecek veya başka bir şekilde bu tür eylemlerde bulunmayacak ve bu amaçla düzenli olarak birbirleriyle istişare edeceklerdir.

Madde 16 – Bu anlaşma, tarafların ulusal mevzuatlarına uygun olarak iç prosedürlerin tamamlandığını bildiren belgelerin teati edilmesinden sonra yürürlüğe girecektir. Bu anlaşma, Birleşmiş Milletler Şartı’nın 102. Maddesi uyarınca tescil edilecektir.

Madde 17 – Bu anlaşma, Azerbaycanca, Ermenice ve İngilizce dillerinde düzenlenmiştir ve tüm metinler aynı derecede geçerlidir. Herhangi bir geçerli metin arasında hükmün anlamında farklılık olması durumunda, İngilizce metin esas alınacaktır.

Anlaşmanın paraflanması, yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor
2. Karabağ Savaşı’nın ardından, Cumhurbaşkanı Aliyev’in önerisiyle Azerbaycan ve Ermenistan barış müzakerelerine başlamıştı. Taraflar, Mart 2025’te anlaşma metni üzerinde mutabakata varmıştı. Beyaz Saray’da 8 Ağustos’ta düzenlenen üçlü zirvede ise metin paraflandı.

Ancak paraflama, anlaşmanın yürürlüğe girdiği anlamına gelmiyor. Anlaşma, Azerbaycan’a karşı toprak iddialarını içeren Ermenistan Anayasası değiştirildikten sonra imzalanarak resmiyet kazanacak.

Devamını Oku

Dünya

Rusya’da WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı

Published

on

By

Rusya’da yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamaması nedeniyle WhatsApp ve Telegram üzerinden aramalar engellenmeye başladı.

Downdetector verilerine göre, Rusya’da vatandaşlar, sabah saatlerinden itibaren WhatsApp ve Telegram üzerinden yapılan aramalarda sorun yaşadıkları bildiriminde bulundu.

Rus basınında çıkan haberlerde, ülkedeki mobil operatörlerin Rus hükümetine mektup yazarak, yaptırımlardan ötürü gerekli altyapı yenilemelerinin yapılamadığının iletildiği yer almıştı.

Buna karşın, internet trafiğinin ise arttığına işaret eden operatörlerin, trafiğin azaltılması için WhatsApp ve Telegram üzerinden aramaların engellenmesini talep ettiği belirtilmişti.

Konuya ilişkin resmi açıklama yapılmazken, bazı Rus yetkililer engellemenin telefon üzerinden dolandırıcılıkla mücadele için gerektiğini savunuyor.

Rus parlamentosunun alt kanadı Duma’dan bazı milletvekilleri, 18 Temmuz’da yaptıkları açıklamada, mesajlaşma uygulaması WhatsApp’ın ulusal güvenliği tehdit ettiği gerekçesiyle yasaklanması çağrısında bulunmuştu.

Devamını Oku

Trending

Reklam