Connect with us
Örnek Resim Örnek Resim

Dünya

Cumhuriyet Meclisi’nde güncel konuşmalar devam ediyor

Published

on

Cumhuriyet Meclisi Genel Kurulu’nda milletvekillerinin yaptığı güncel konuşmalar devam ediyor.

 

CTP Milletvekili Filiz Besim, “üretmeden var olmayız” konulu konuşmasında, insanın en önemli güdüsünün üretmek olduğunu, üreten insan ve toplumların bir güç olduğunu ifade ederek, üretim ve üreticinin önünü açmak için üretimde devlet politikasının, üreticinin korunmasının şart olduğunu vurguladı.

Besim, Güzelyurt bölgesinde narenciyecilerin sulama ile ilgili yaşadığı sıkıntıları anlatarak, elektrik ücreti ödenmediğinden ötürü üreticilerin su motorlarının elektriğinin kesildiğini ifade etti, bu konuda hükümetin çözüm üretmesini istedi.

Üretimi korumak için gerekli adımların geç kalınmadan atılması gerektiğine işaret eden Besim, narenciye üreticisinin zarar görmemesi, portakalın dalında kalmaması için de Türkiye Cumhuriyeti ile gerekli görüşmelerin yapılması gerektiğini kaydetti.

Üreticinin mutsuz, geleceğinden endişeli olduğunu ifade eden Besim, narenciye satış pazarının genişletilmesi, hükümetin narenciyenin geleceği için ciddi politikalar üretmesi gerektiğine işaret etti.

Besim, üretimin, narenciyecinin dar boğazda olduğuna dikkat çekerek, hükümetin üreticiye sahip çıkmasını istedi.

 

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dursun Oğuz da, sıkıntıların da, narenciyede yaşananların da farkında olduklarını, valensiyada gerekli adımları attıklarını, gereken desteği vermeye çalıştıklarını ancak tüm sektörlere önem verdiklerini anlattı.

Sürecin kolay bir süreç olmadığını ifade eden Oğuz, ürünün satılması konusunda gerekli adımların atıldığını, bu süreci az bir zararla atlatacaklarına inanç belirtti.

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanlığı için ek bütçe çalışması yapabileceklerini ifade eden Oğuz, yerli üretimi üreticiyi imalatçıyı korumaya çalıştıklarını, bunu da bütçe olanakları dahilinde adaletli bir şekilde yapmaya çalıştıklarını anlattı.

Oğuz, Hal Yasası’nın da bir çok sorunu çözeceğine inanç belirterek, hep birlikte bu yasayı düzenleyip geçireceklerini söyledi. Sütte de gerekli adımları atıp sütün dökülmesinin önüne geçmek için çalıştıklarını ifade eden Oğuz, üretimde zor bir dönemden geçtiklerini, girdi maliyetlerinin çok yükseldiğini kaydetti.

 

CTP Milletvekili Ürün Solyalı da, “protokolde vizyon” konulu konuşmasında, Başbakan ve Maliye Bakanı’nın salonda olmamasını eleştirerek, ülkede, son dönemlerde, UBP’nin yönettiği hükümetlerde istikrar olmadığını savundu.

Solyalı, UBP’lilerin iç hesaplaşmalarının topluma zarar verdiğini savunarak, protokolün kendileriyle paylaşılmamasını da eleştirdi. Protokolün KKTC’nin yaşadığı sıkıntıları çözmeyeceğini, ortaya vizyon konamadığını ifade eden Solyalı, protokolün içeriğine yönelik sorular sordu, hükümetin bu konuda topluma açıklama yapması gerektiğine işaret etti.

Türkiye Cumhuriyeti ile yapılan mali anlaşmanın sistem üzerine değil, içinde oldukları dönemi atlatmak için imzalandığını, sorunlara çare olmayacağını savunan Solyalı, hükümetin ayrıca AB ile ekonominin gelişmesi için görüşmeler yapıp yapmadığını sordu.

 

CTP Milletvekili Erkut Şahali de, “Bakanlar Başbakan’a kefil olamıyor mu” konulu konuşmasında, 58 günlük hükümetin Başbakanının kabinesini bir türlü kuramadığını, Maliye Bakanı ile Başbakanın ülkeye yaşattıklarının akıl alır olmadığını, bir birini yalanlayacak şekilde basın önünde tartışmalarının demokrasinin de ötesinde olduğunu savundu.

Şahali, bakanların Başbakana kefil olmadığını, iletişimsizliğin, tartışmaların, yaşananların bunu gösterdiğini, aynı olayla ilgili iki tarafın farklı şeyler söylemesinin ortada bir “yalanın” olduğunu gösterdiğini savundu, toplum faydasına makamların iletişiminin gerekli olduğunu vurguladı.

Kabine değişiminin kendisini artık “Başbakan” yerine de koyduğunu savunduğu Cumhurbaşkanı tarafından engellendiğinin görüldüğünü iddia eden Şahali, bu konuda iddia ve eleştirilerde bulundu, ülkede ekonomik yangın yaşanırken, bu yaşananaların toplum için telafisi olmayacağını kaydetti.

Şahali, kabine üyelerinin bir birinden haberi olmadığını, ancak her türlü “kıyağa” imza atar duruma geldiklerini, bunun son örneğinin İskele’de özel bir şahsa “evinin balkonundan denize girmesi için verilen iskele yapım iznini” olduğunu savundu.

Türkiye Cumhuriyeti ile imzalanan protokolün, bugün söz verilmesine rağmen halen kendilerine iletilmediğini belirterek, “boş kağıda mı imza atıldı?” diye soran Şahali, ülkenin acil çözüm bekleyen sıkıntıları olduğunu kaydetti ve örnek olarak da Kıb-Tek’i gösterdi.

Şahali, Kıb-Tek’in UBP’li hükümetler tarafından bilerek zarara uğratıldığını ve batırıldığını savunarak, dün bu konuda tartışma yaşadığı ve kendisine yönelik bazı suçlamalarda bulunan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Hasan Taçoy’un, Ekonomi Bakanı olduğu dönemde imza attığı anlaşma metnini okudu.

İmzalanan anlaşmada Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC’ye hibe edeceği satrallerin yer aldığını ifade eden Şahali, ancak ne santrallerin ülkeye geldiğini, ne de mevcutların bakımlarının yapıldığını savundu, “Bu yüzden elektriksiziz” diye konuştu.

 

CTP Milletvekili Sıla Usar İncirli de, “Gıda güvenliği” konulu konuşmasında, gıda güvenliği ve halk sağlığının önemine işaret ederek, tarımın, üretimin, üreticinin, tüketicinin gıda güvenliğinden emin olmak istediğini söyledi.

İncirli, ülkede ekonomik yönden büyük bir sıkıntı yaşandığını, o yüzden insanlar için çevrenin, sağlıklı ürünlerin, gıda güvenliğinin, suyun büyük önem taşıdığını ifade etti, tarımsal ürünlerin, çeşitliliğin artırılması gerektiğini, bunu yaparken de insanları zehirlenmeden yapılmasının önemine dikkat çekti.

İncirli, bu konuda denetimlerin nasıl yapıldığını ve yasal mevzuatın nasıl uygulandığını, ayrıca tarım ilaçları ile ilgili çalışmaların, denetimlerin ne yönde olduğunu sordu. Denetimin önemine işaret eden İncirli, insan sağlığı açısından tarım ilaçlarının kontrolünün her açıdan önemli olduğunu söyledi. Üretim yaparken eğitime de önem verilmesi gerektiğini ifade eden İncirli, pestisitlerin insan sağlığına ve çevreye zararlı olduğunu, o yüzden denetim ve eğitimlere hiç ara vermeden devam edilmesinin önemine vurgu yaptı.

Devlet Laboratuvarı binasına acil ihtiyaç olduğunu ifade eden İncirli, insanların ne yediğini bilmesi ve toplum sağlığı açısından, üretimin sağlıklı sürmesi için denetimin gerekliliğine işaret etti.

 

Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dursun Oğuz da, tarımsal ilaçların insan yaşamı ve çevreyi yakından ilgilendirdiğini, bu konuda gerekli çalışmaları, denetimleri, eğitimleri, güncellemeleri, takipleri sürdürdüklerini anlattı.

Oğuz, ülkeye ne kadar ilaç geldiği ile ilgili bir planlama olmadığını ancak ülkede tarihi geçen 40 ton ilaç bulunduğunu, bunun ülke için bir sorun olduğunu, çevreye insana zarar vermeden bunların imha edilmesi gerektiğini kaydetti. Devlet Laboratuvarı’nın da önemine işaret eden Oğuz, gerekli çalışmaları yaptıklarını anlattı.

 

HP Milletvekili Ayşegül Baybars da, kayıt dışı yaşam ve ekonomi üzerine yaptığı konuşmada, hükümetin kurulduğu gün, ekonomi temelinde çalışacağını, ülkeyi kalkındırmak için çalışacağını söylediğini, ancak bugüne gelinen iki aylık dönemde sadece suni gündemler ve zamlar olduğunu kaydetti.

Baybars, ülkede kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınmasının önemine işaret ederek, hükümetin bunu yapmak yerine maliyeye kaynak yaratma amaçlı zamlar yaptığını ancak alım gücünü azalttığını söyledi.

Kara para aklama konusunda ülkenin “cennete” dönüştüğünü savunan Baybars, hükümetin tüm bu konularda gerekli adımları atıp, maliyeye kazanç sağlayabileceğini, ancak bunu yapmak yerine zamlar yapıldığını, fonlar konduğunu kaydetti.

Baybars, kayıt dışı ekonominin sebepleri arasında vergi denetimi yetersizliği, aflar gibi sebepleri sayarak, ülke ekonomisini düzeltecek adımların atılması, kendi ayakları üzerinde duran bir ekonomi yaratılması, kayıt dışı ekonominin kayıt altına alınması için yapılacak çalışmalar yanında kayıt dışı istihdamın da kayıt altına alınmasının önemine işaret etti.

Bu konuda bir eylem planının ortaya konmasının gerekliliğine işaret eden Baybars, vergi sisteminin değiştirilmesi ve adil bir vergi sisteminin oluşturulmasının önemine dikkat çekti, bu konuda hükümete çağrı yaptı. Baybars, bu adımların devlet politikası haline getirilecek şekilde atılması gerektiğine işaret ederek, önerilerde bulundu.

 

TAK/BRT

Devamını Oku
Yorum Yapabilirsiniz

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dünya

Çin’in “Yapay Güneşi” füzyon rekoru kırdı: 17 dakikadan fazla plazma süresi

Published

on

By

Çin’in Deneysel Gelişmiş Süperiletken Tokamak (EAST) reaktörü, 1.066 saniye boyunca yüksek hapsolmuş plazma durumunu koruyarak yeni bir dünya rekoru kırdı. 20 Ocak’ta elde edilen bu başarı, temiz ve sınırsız enerji kaynağı olarak füzyon gücünü geliştirme yolunda önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.

EAST projesinin nihai hedefi, Güneş’in nükleer füzyon sürecini taklit ederek insanlığa tükenmez ve temiz bir enerji kaynağı sunmak. Aynı zamanda bu teknoloji, Güneş Sistemi’nin ötesine yapılacak keşifler için de kritik bir rol oynayabilir.

Dünya genelinde bilim insanları, bu iddialı hedefe ulaşmak için 70 yılı aşkın süredir çalışmalar yürütüyor. Ancak bir nükleer füzyon cihazından elektrik üretmek, bazı büyük zorlukların aşılmasını gerektiriyor. Bunlar arasında 100 milyon santigrat derecenin üzerindeki sıcaklıklara ulaşmak, kararlı ve uzun süreli çalışmayı sağlamak ve füzyon sürecini hassas şekilde kontrol edebilmek bulunuyor.

Rekor Getiren Teknolojik Gelişmeler
Hefei Fizik Bilimleri Enstitüsü (HFIPS) Plazma Fiziği Enstitüsü (ASIPP) tarafından yönetilen EAST projesi, daha önce 2023’te 403 saniyelik füzyon rekorunu kırmıştı. Ancak yeni rekor, bu süreyi üç kattan fazla aşarak füzyon araştırmalarında büyük bir sıçrama gerçekleştirdi.

ASIPP Direktörü ve HFIPS Başkan Yardımcısı Song Yuntao, “Bir füzyon cihazının, sürekli enerji üretimi için binlerce saniye boyunca kararlı ve verimli çalışması gerekiyor. Bu yeni rekor, işlevsel bir füzyon reaktörü inşa etme hedefimize doğru büyük bir adımdır” dedi.

EAST’in Fizik ve Deneysel Operasyonlar Bölümü Başkanı Gong Xianzu, önceki deneylerden bu yana cihazın birçok sisteminde iyileştirmeler yapıldığını belirtti. Özellikle, yaklaşık 70.000 ev tipi mikrodalga fırına eşdeğer güçte çalışan ısıtma sistemi, yeni güncellemelerle güç çıkışını iki katına çıkarırken kararlılığını ve sürekliliğini korudu.

Uluslararası Füzyon Araştırmalarına Destek
2006 yılında kurulan EAST, Çinli ve uluslararası bilim insanlarının füzyonla ilgili deneyler yapabileceği açık bir test platformu olarak hizmet veriyor.

Çin, 2006 yılında Uluslararası Termonükleer Deneysel Reaktör (ITER) programına yedinci üye olarak katıldı. Anlaşma kapsamında Çin, ITER’in inşası ve işletiminde yaklaşık %9’luk bir paya sahip ve ASIPP, bu projedeki ana Çin kurumu olarak görev yapıyor.

Güney Fransa’da inşa edilen ITER, tamamlandığında dünyanın en büyük manyetik hapsolmuş plazma fiziği deneyi ve en büyük deneysel tokamak füzyon reaktörü olacak.

Son yıllarda EAST, ITER ve gelecekteki Çin Füzyon Mühendisliği Test Reaktörü (CFETR) gibi projeler için kritik öneme sahip olan yüksek hapsetme modunda önemli ilerlemeler kaydetti. Bu başarılar, küresel füzyon reaktörlerinin geliştirilmesine değerli bilimsel veriler sunuyor.

EAST’in bulunduğu Hefei, Anhui Eyaleti’nde, füzyon enerjisinin geliştirilmesi ve uygulanmasını hızlandırmak amacıyla yeni nesil deneysel füzyon araştırma tesisleri inşa ediliyor.

ASIPP Direktörü Song Yuntao, “EAST aracılığıyla uluslararası iş birliğini genişletmeyi ve füzyon enerjisini insanlık için pratik bir güç kaynağına dönüştürmeyi umuyoruz” dedi.

Devamını Oku

Dünya

Kallas’dan Türkiye ziyareti öncesi açıklama: “Türkiye’yi ziyaret etmenin tam zamanı”

Published

on

By

Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas, bölgesel konular başta olmak üzere işbirliğinde önemli bir aktör olarak gördüğü Türkiye’nin AB’ye aday, ortak çıkarlara sahip stratejik ortak olduğunun altını çizerek; “Türkiye’yi ziyaret etmenin tam zamanı ve bunu gerçekten görev süremin ilk bölümünde yapacağım. Birçok konumuz var. Bölgesel güvenliğin yanı sıra örneğin enerji gibi farklı noktalarda işbirliğini görüşebiliriz.” değerlendirmesinde bulundu.

Kallas, 24 Ocak’ta bölgesel gelişmeleri ve Türkiye-AB ilişkilerini ele almak üzere Türkiye’ye yapacağı ziyaretin yanı sıra, AB’nin dış politika ve savunma ajandasını, Suriye’deki yeni yönetimle yürütülecek ilişkileri, Gazze’deki ateşkesin kalıcı olması için çabaları ve yeni ABD yönetimi ile masaya yatıracakları ana başlıkları AA muhabirine değerlendirdi.

– “Türkiye’yi ziyaret etmenin tam zamanı”

Soru: Türkiye’yi ziyaretinizden önce; Türkiye-AB ilişkilerinin mevcut durumunu ve ilişkilerin geleceğini değerlendirebilir misiniz? Mesajınız nedir?

Kallas: Türkiye, stratejik öneme sahip ortağımızdır. Dolayısıyla Türkiye ile kapsamlı ortaklıklar kurmak istediğimiz açık. Son ziyaret 2022’deydi, bu yüzden Türkiye’yi ziyaret etmenin tam zamanı ve bunu tam olarak görev süremin ilk bölümünde yapacağım. Birçok konumuz var. Bölgesel güvenliğin yanı sıra örneğin enerji gibi farklı noktalarda işbirliğini görüşebiliriz. Bu nedenle daha fazla işbirliğine kesinlikle yer var.

-“İkimiz de Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortama ilgi duyuyoruz”

Soru: Türkiye’yi sadece bölgesel işbirliği için bir aktör olarak mı görüyorsunuz, yoksa Türkiye’nin AB’ye aday ülke olduğu gerçeğini de dikkate alıyor musunuz? Ziyaretinizi Türkiye-AB Yüksek Düzeyli Siyasi Diyalog ve Türkiye-AB Ortaklık Konseyinin yeniden canlandırılmasına imkan verecek bir ön adım olarak yorumlayabilir miyiz?

Kallas: İkimiz de Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortama ilgi duyuyoruz. Bu, Suriye’ye ilişkin ortak çıkarımız. Ayrıca, bu ülkenin doğru yönde gelişmesine, toprak bütünlüğü ve egemenliğine olan ilgimiz de ortak. Diğer yandan Gazze’de ateşkes devam ediyor ve barış, halk için önemli. Dolayısıyla bunlar eş zamanlı çalışabileceğimiz konular. Elbette, aday ülke statüsüne sahibiz. Türkiye, aday ülke statüsünde olmaya devam ediyor. Ancak bu süreç duraklamış vaziyette. 27 üye ülkeyle aynı doğrultuda çözülmesi gereken konular var. Elbette Kıbrıs hakkındaki mesele var, insan hakları, hukukun üstünlüğü, temel haklar konuları tartışmamız gereken konular. Dolayısıyla bunlar bizim temas noktalarımız.

Soru: Sizce NATO’dan ayrı bir Avrupa savunma sistemi kurulmalı mı; yoksa bunun, NATO’nun halihazırda yaptıklarını mükerrere düşürme riski var mı?

Kallas: NATO’nun halihazırda yaptıklarını mükerrere düşürmemeliyiz. AB’de 27 ordumuz var ve hepsi birlikte işbirliği yaptığımız bu kolektif savunmaya katkıda bulunmalı. Her ülkenin bir savunma planlaması ve bir savunma bütçesi var. Yani “Avrupa ordusuna ihtiyacımız var.” diyemeyiz ancak bu 27 üyenin NATO ve AB söz konusu olduğunda çok iyi bir şekilde birlikte çalışmasına ihtiyacımız var. NATO içinde 23 üyemiz var, bu da bizi (AB ve NATO) doğal ortaklar yapıyor. Ancak elbette NATO’da birlikte çalışmamız gereken daha fazla müttefik var ve Türkiye de bunlardan biri.

– “(Suriye’ye yönelik) Yaptırımların hafifletilmesini tartışmaya hazırız”

Soru: İlk günden beri Suriye’deki yeni yönetime destek konusunda temkinli açıklamalar yapıyorsunuz. Peki şimdi sizin gözleminiz nedir? Ülke doğru yolda ilerliyor mu?

Kallas: Bir şey söylemek için henüz çok erken. Yani, doğru şeyleri söyledikleri açık. Ancak doğru yönde ilerleyip ilerlemedikleri konusunda da doğru adımları atıyorlar mı? Bu yüzden uluslararası aktörlerin yanı sıra Arap ülkeleri gibi bölgesel aktörlerin ve Türkiye’nin de ortak bir anlayışa sahip olmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Suriye’deki hükümetin kapsayıcı olduğunu görmek istiyoruz. Hiçbir radikalleşme görmek istemiyoruz. Ülkenin istikrarlı olması herkesin çıkarına. Bu yüzden ihtiyatlı bir şekilde iyimseriz. Yaptırımların hafifletilmesini tartışmaya hazırız ancak bunu “adım adım” yaklaşımıyla yapacağız. Yani, doğru şeyleri yaparlarsa, biz üzerimize düşen adımları atmaya hazırız. Yanlış yöne giden adımlar atarlarsa, o zaman bir adım geri atmaya ve bazı yaptırımları geri koymaya da hazırız.

– “Suriye’yi inşa edebilmeleri için üzerimize düşeni yapmaya hazırız”

Soru: Normalleşmenin yolu, ülkenin yeniden imarından geçiyor. Peki AB, Suriye’nin yeni yönetimine yönelik sektörel yaptırımlarını kaldıracak mı?

Kallas: Bunu 27 Ocak Pazartesi günü tartışacağız. Dışişleri Bakanları toplantımız var, ele alacağımız konulardan biri de bu. Ama biz, ülkelerini inşa edebilmeleri için üzerimize düşen adımları atmaya hazırız. Elbette, biliyorsunuz, bankacılık hizmetlerine erişim, ilk aşamada gerçekten ihtiyaç duydukları şeyler. Ama çok gerçekçi olmak gerekirse, bir sonraki adımımız onların (Suriye yönetiminin) yaptıklarına göre şekillenmeli. Herkes doğru yönde adım atıldığını görmek istiyor.

– “(Suriye’deki DEAŞ üyesi Avrupa vatandaşlarının geri alınması) Karar üye devletlere ait”

Soru: AB, üye ülkelerini, Suriye’de SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG tarafından tutulan AB vatandaşı DEAŞ üyelerini geri almaya ve bu teröristleri adalete teslim etmeye teşvik eder mi?

Kallas: DEAŞ’a geri dönülmemesinin ve terörizmin azalmasının herkesin çıkarına olduğu açıktır. Çünkü herkes, AB ve Türkiye, bölgemizde gelişen terör örgütleriyle ilgili risklerle karşı karşıya. Yani, iş vatandaşları geri almaya gelince, bunun (terörün) geri dönmemesi için her şeyi yaptığımızdan emin olmalıyız. Sonra tabii bu, bu çeşit tutuklu ve savaşçısı olan üye devletlerin kendilerinin vereceği bir karardır. Dolayısıyla karar üye devletlere aittir.

– “(Gazze’deki ateşkes) AB’nin çıkarına olan, daha sürdürülebilir bir barışın olması”

Soru: AB, Gazze’deki ateşkesi memnuniyetle karşıladı ve insani yardımını artırdı. Peki AB Gazze’de sadece insani bir rol oynamayı mı tercih ediyor? Yakında AB İsrail Ortaklık Konseyi’ni toplayacağınızı duyurdunuz. Bu toplantıda İsrailli meslektaşlarınıza mesajınız ne olacak?

Kallas: AB-İsrail Ortaklık Konseyi’miz olacak ve ardından Filistin Yönetimi ile üst düzey bir siyasi diyalog kuracağız. İki devletli çözümü aklımızda tutmamızın çok önemli olduğunu düşünüyorum. İki devletli bir çözüme sahip olmak için dengeli bir yaklaşım olması gerekiyor. Ortaklık Konseyi’nin gündemi ise bölgesel durum ve aynı zamanda çok somut olarak, şu anda Gazze’deki durum. Şimdi ateşkes var. Ama AB’nin çıkarına olan, daha sürdürülebilir bir barışın olması. Bunu elde edebilmek için hem İsrail’in güvenlik kaygılarının hem de Filistinlilerin var olma hakkının dikkate alınması gerekiyor.

Soru: Ukrayna konusuna geldiğimizde; ABD Başkanı Donald Trump, savaşı durdurmak istediğini açıkça belirtti. Türkiye’nin arabuluculuk girişimlerine nasıl yaklaşıyorsunuz?

Kallas: Hepimizin yapması gereken şey Rusya’ya büyük baskı yapmak. Çünkü şu anda Rusya barış istemiyor. Rusya Ukrayna’yı, oradaki insanları, sivil altyapıyı bombalamayı bırakırsa ve askerlerini çekerse, o zaman bu savaş sona erer. Ayrıca Türkiye’nin Rusya’ya baskı yaparak sahada barışı sağlamada çok çok önemli bir rolü olduğunu görüyorum.

– “Yeni ABD yönetimiyle işbirliği yapmaya istekliyiz”

Soru: Trump’ın ikinci dönemi resmen başladı. Brüksel’de bu süreçte endişeli bir bekleyiş olduğunu söyleyebilir miyiz? Yeni ABD yönetimiyle ele alacağınız ilk konu ne olacak?

Kallas: Elbette, seçimler her zaman çok çalkantılı zamanlardır. Tabii ki, yönetim değişirse, sonuç politikada da değişiklikleri beraberinde getirir. Bu yüzden yeni yönetimle de işbirliği yapmaya istekliyiz ve sabırsızlanıyoruz. Ayrıca, yeni yönetimle ele almamız ve işbirliği yapmamız gereken ana konular elbette güvenlik ve savunmanın yanı sıra ekonomik konular. ABD ve AB büyük ticaret ortaklarıdır. Ekonomilerimiz çok iç içe geçmiş durumda. Elbette, dış politika konularına gelince; eğer ABD Çin konusunda endişeliyse, o zaman önce Rusya konusunda endişelenmeli. Dolayısıyla Ukrayna’nın bu savaşı kazanması için desteklenmesinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum.

– “Ankara’daki toplantıları dört gözle bekliyorum”

Soru: Eklemek istediğiniz bir şey, Türkiye ziyaretinizle ilgi paylaşmak istediğiniz bir mesajınız var mı?

Kallas: Ankara’daki toplantıları dört gözle bekliyorum. Yani bu, AB ve Türkiye’nin ortak olduğunu ve masaya yatırıp işbirliği yapacağımız birçok konu olduğunu gösterecek. Çok teşekkür ederim.

Devamını Oku

Dünya

Los Angeles’ın kuzeyinde çıkan yeni yangın nedeniyle 50 binden fazla kişi için tahliye emri veya uyarısı verildi

Published

on

By

ABD’nin California eyaletinin Los Angeles kentinde yangınlarla mücadele devam ederken Castaic Gölü çevresinde çıkan yeni yangın, yaklaşık 3 bin hektardan daha fazla bir alanı kapladı. Yangın nedeniyle 50 binden fazla kişi için tahliye emri veya uyarısı verildi.

California Orman ve Yangından Koruma Departmanının (CAL FIRE) internet sitesindeki bilgilere göre, Castaic Gölü çevresinde çıkan Hughes yangını, kısa sürede geniş bir alana yayıldı.

Los Angeles’ın kuzeyindeki dağlarda hızla ilerleyen hızla ilerleyen ve 3 bin hektardan fazla alanı kaplayan yangında, bölgedeki 30 binden fazla kişi için tahliye emri çıkarılırken 20 binden fazla kişi için ise tahliye uyarısı yapıldı.

Uyarılarda yangının hayati tehlike yarattığı belirtilirken bazı alanların halkın erişimine kapatıldığı duyuruldu.

Los Angeles’ta iki haftadan uzun süre önce 6 ayrı bölgede başlayan yangınlardan Palisades bölgesindekinin, bugün itibarıyla yüzde 70’inin, Eaton’dakinin ise yüzde 95’inin kontrol altına alındığı kaydedildi.

Yangına ilişkin açıklama yapan itfaiye yetkilisi Anthony Marrone, rüzgarların yangının ilk çıktığındaki kadar kuvvetli olmadığının altını çizerek “Şu anda bulunduğumuz durum, çok daha farklı.” ifadesini kullandı.

ABD Başkanı Donald Trump, 19 Ocak’ta yaptığı açıklamada, Beyaz Saray’a döndükten sonra yapacağı ilk ziyaretin 24 Ocak’ta, yangınların etkilediği Güney California’yı kapsayacağını belirtmişti.

– Los Angeles yangınları

Los Angeles’ta 7 Ocak’ta sabah saatlerinde Pacific Palisades bölgesinde başlayan, Eaton, Hurst, Sunset, Woodley bölgeleri başta olmak üzere hızla çevreye yayılan orman yangınlarında bugüne kadar en az 28 kişi yaşamını yitirdi.

Binlerce dönüm alanın kül olmasına yol açan yangınların neden olduğu toplam hasar ve ekonomik kaybın 250 ila 275 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor.

Devamını Oku

Trending

Reklam